KANUNI SÜLEY Yazan : Nedim Retfik Halledilemiyen muamma: Hintli misafirin ka- yıkta boğulan kızı ne oldu? Herkes bu kazayı unutmuştu, bir şayia dolastı: Ada açık- larında boğulmuş bir kadın cesedi bulmuşlar Hluyordu. Sonra sevgili kizın bul - mak, Tacı Cihan öldüyse bu acı ha- | kikate bizzat vüsıl olmak için ça - lışmağa kendinde kuvvet hissedi - yordu. Bahadır Sahip N inın bu vadi çok bi Fakat padişaha arzetmiş- ti ki, devletin resmi vesaiti ile düş- | manlarını aramağa kalkarsa onla: rın nazarı dikkati bir kat daha 2- çılır, birer tarafa kaçarlar, yakala- namazlardı. Onlar nasıl gizli hare- ket ediyorsa, onlarla mücadele de gizli olmak lâzımdı. Bunu hatırına gelen ulak bir mülâhaza diye padi- şaha arzetmişti. Sultan Süleyman bunü muvafık gördü. Tekrar etmişti: — Senin kızını bulmak bana da borç olsun!.. Padişah Bahadır Sahibin ıstıra- bına yakından alâkadar — olmuştu. Buna şüphe yok. Fakat İstanbulda böyle bir facianın olması Sultan Süleymanı ayrıca müteessir etmiş- t O da bu işle cidi surette uğra- şarak ve kimseye emniyet etmek - sizin meşgul olmağa karar verdi. Vezirler, evlâd acısı ile kederli 0- lan padişahı oyalamak için divan- da cereyan eden müzakereleri, ka- bul merasimini uzatırlardı. Sonra padişahi — oyalayan başka me- rasim de vardı. Ecnebi devletlerin elçileri geliyor, bunlar parlak par- lak merasimle padişahin huzuruna kabul ediliyordu. Şayanı dikkat 0- Jan şeyler vardı: Hiristiyari Vene- dikten gelen elçi Türk padişahini hiristiyan Avrupada Belgradı al - dığı için tebrik eder vaziyette idi. O zaman küçük bir devletçik olan Rusyadan da bir elçi gelerek ayni suretle Türkleri tebrik ediyordu. Padişah bunlarla bir müddet oya- dTanıyordu. Fakat evlâdlarının ölü- münden duyduğu elem bu genç | padişahta ne kadar hassas bir baba yüreği olduğunu gösterdiği — gibi Bahadır Sahip Cenge karşı olan a- Tâkası da başkalarının - bilhassa ev-| Jâd acısı ile darbe yemiş olanların - astırabına ne kadar yakından işti- Tak ettiğini isbat ediyordu. Herkes «Bolgrad darülcihad. n zaptedilmesi sevinci ile seviniyor- du. Bilâl de zaferin bu neşesini duymuştu. Fakat o kendisini baş - ka bir şeyle meşgul hissediyordu. İster istemez bunu düşünüyor: — Hintli misafirin kayıkta bo - gulan kızı ne oldu?.. Diye halledemediği muammayı kendi kendine soruşturup duruyor. du. Belki herkes arlık bu kazayı u - nutmuştu. Yalnız bir şayia vardı: Denizde boğulmuş, — çürümüş bir kadın cesedi bulmuşlardı. Adalar açıklarında böyle bir cesed bulun- duğu sözü ağızlarda dönüyordu. Fa- kat bunu çoğu tetkik etmeğe lü « zum görmiyerek söylendiği gibi kabul ediyordu. Şüphe kalmamıştı: Haliçte boğulan kızın tesedini su - lar alarak adalar açıklarına kadar götürmüş. orada bunu kayıkçılar görmüştü! Ali Şavkat ile Parhalı böyle bir şayiayı ağızdan ağızâ yaydırmakla güçlük çekmemişlerdi. Tacı Ciha - nın hakikaten öldüğünü herkese i- natdırmak için Ali Şavkat Parha- hya: — Bunu kim tahkik edecek, de- Mişti, elberir ki şaylayı iyice yay- Mmağa muvaffak olalım. Buna ina- manlar olacağı gibi Tacı Cihanın ce-| sedini gözleri ile görmüş gibi min edecekler de bulunur. Kim giderek tahkik edecek?.. — Evet müuhterem üstadımı Fakat Bahadır Sahip Padişaha mü- racaat etti. | — Evet. ne olacak? Venedik el- çisinin yanındaki bir tercümandan bunu öğrendim. Sarayla bunların münasebatı şayanı hayrettir. Ba - zan bize o kadar çok hizmetleri o- luyor ki kendilerine karşılıklı bir hizmette bulunamadığımıza utanı- yorum. — Hakkınız var üstadımız.. Fa- | kat mukaddes mabudemiz (Kali) nin mabedine nezr ettiğimiz bir kızı Wmn elin&g kurtarmak ıth! K Plursa olsun yardım edeceklerin hize| meti başa mı gidi Venedikli söylesin bizden ne istiyor?,. onlar için canla başla çalışalım. — Bunu keni hiç şüphe etme ların işine çok emin olduklarını rorum. Vak « ti gelince bizden hizmet istiyecek- lerdir. Şüphe etme şimdi bu bah « si bırakalım. Bahadır Sahip Sul « ftan Süleyman tarafından kabul e - dilmiş. Padişaha başına gelen fe - lâketi arzetmiş. Zaten o da şu Bel- grad zaferinin tadını tadacak halde değildir. Biribiri ardınca ölen kü - çük Şehzadelerin Sultanın acısını bir türlü unutamıyor. Bahadır Sa - hip halini arzedince Padişah çok mütcessir olmuş. Ona hor suretle yardım edeceğini temin etmiş. İş- te hal budur. Ne düşünüyorsun?.. — Düşündüğüm şu ki Padişah bir| emir verirse yalnız İstanbul değil, her yer altüst edilir, aranır. Biz a- caba kızı İstanbuldan başka bir ye- re nakledeme? miyiz? — Buna lüzum yök. Kızın bulun- duğu yer Venedikliye aittir. Ve « nedikliler ise şimdi Padişah ile ye- ni bir muahede yaptılar. Her sene bir çok altın verecekler, Padişah ta onlara burada her türlü kolaylığı veriyor, teminalta bulunuyor. Evin sahibi olan Venedikliden başka ya- bancı hiç kimse bu kızın saklı bu - lunduğu yeri — bilmiyor değil mi?.. — Evet. Buna eminim. Siz de emin olabilirsiniz. Ali Şavkat ile Parhalı, Tacı Ci- hanın çürümüş cesedinin Adalar a- çıklarında bulunduğunu yaymak - ta zorluk çekmediler. O — taraftan gelen Rum kayıkçılar, - balıkçılar hep bundan bahsederok şayiayı İse tanbulda yaymışlardı. Biz de | ma Padiğah bunu duydüğu- zaman hemen emir vererek cesedin aran- ni ve neticenin kendiısint arze- | | h. BAıl gün « | a şid - detile hüküm sekiz tten fazla devam ediyordu. Pa- en e benzer bir şey bula- | Bu araşlırmalar günlerce sü Oradaki kayıkçılardan, balık, dan soruldu. Bir kısmı gördi bir çoğu görmediğini söylüyorlar - | dı. Birbirine üymıyan bu sözlerden | müsbet bir netice - çıkarılamadığı Bibi ceset de bulunamayınca Pa - | dişah hususi sutette Bahadır Suh; ıp Cengi çağırttı: — İşte, dedi, cesedin bulundu - ğunu söylüyorlardı. Araştırmalar - dan bir şey çıkmadı. İhtimal kt fır- ftınalı deniz aldı, ilerlere götürdü. Fakat ben her yere emirler gön - dereceğim. Böyle bir şey görülür görülmez bizi haberdar edecekter. dir. Söyle senin kalbin ne diyor?.. İ- çine ne doğuyor?. — Kalbime doğanı Kızım ölmedi; diyorum. — Dediğin gibi olsun. Sana yar- dım etmek bana borçtur. Padişah bedbaht misafirine ye - niden teminat vermiş oluyordu: — Eğer, dedi, anlattığında hiç mübalâğa yoksa bu (Kali) denilen puta tapınan Hint habaset ve melanetine payan yok demektir, arzedeyim: | (Devamı var) yü Şehirden Reportajlar ( 5 inci sayfadan devam ) talimin en büyük muvaffakiyetini, üstad arkadaşlar arasına ve en ni- hayet çok yüksek bir rejisör eline düşmüş olmakta buluyorum. — Bu işin kazancından mem - nun musunuz? — Şikâyetci değilim. Biz mem - leketteki rağbet misbetinde para kazanıyoruz. Memlekette — san'ata rağbet bir kaç misli daha arttığı gün, bizim de kazancımız o nisbet- 'te artacaktır. Ben kazancımızı, se- viye meselesi sayıyorum. San'at se- viyesi pek o kadar yükselmemiş memleketlerde, elbette kazanç 0 kadar fazla olmaz. Maamafih yine tekrat ediyorum. Hiç şikâyetçi de- ğilim kazancımdan. Ayrılmadan evvel Bayan Şev « kiyeye bir sual daha sordum: — Alkışlandığınız zaman ne his- sedersiniz? Değerli san'atkâr biraz düşürntdü Sonra hayatının en tatlı gününü oir sinema sadakatile gözlerinin önün- de yaşatan bir füni edasile gözle- rini süzdü, dudakları sevimli bir gülüşle kıvrıldı: — Bi çocuk gibi sevinirim! ——— Köroğlu operası Tanınmiş — müzisyen Hacıbe « kov'un «Köroğlur — operasının ilk temsili, Azerbaycan Opera ve Ba: let Tiyatrosunda verilmiş ve ga - yet büyük bir muvaffakıyet kazan- mıştır. Azerbaycan'da Köroğlu, halk e- pik eserlerinin kahramanıdır ve İs- mi onaltıncı ve anyedinci asırlar- daki köylü isyanlarına karışmış o Jarak bulunmaktadır. Bu operanın müellifi, bu eserin- de Azerbaycan folklorundan mu- vaffakıyetli bir surette istifade et. miş ve ilk defa olarak «tara» ismin- deki şark müzik âletini de orkest. raya almıştır. Bu eser, Sovyet A - zerbaycan müzik kültüründe bü - - ve yeni bir taler olarak te — |Baldvin 47 Yaşında (4 dncd sayfadan devam) kil ettiği üç kabinenin hayatında, tarihin kaydedeceği en mahim gün- ler hiç şüphesiz 3 Birincikânundan 10 Birincikânuna kadar olan bir haftadan ibarettir. Yani Sekizinci Edvard'ın tahttan vazgeçtiği haf - talar... O zaman hükümet olsun, muhalefet olsun, kralm evlenme- sine karşı şiddetle ayaklanınışlar- | dı. Baldvin'in Avam Kamarasmda | bu hususta söylediği nutuk, hü - | yük bir kiyaset şaheseridir. Bununla beraber, Baldvin fazla nutuk söylemesini seven insanlar- | dan değildir. Hattâ dostlarından bi- rine şunları söylemiştir: — İsterim ki mezar taşıma göy- le yazılsın: «Söylemezdi ve ha hiç te nutuk dinlemezdi.» NÖBETÇİ ECZANELER Bu akşam şehrin muhtelif semt- İerinde nöbetçi olan eczaneler şun- lardır: İstanbul cihetindeki Eminönünde (A, Minasyan), Be - yazıtta (Cemli), — Küçükpazarda (Yorgi), Eyübsultanda (Hikmet Atlamaz), Şehremininde (Nözim | Sadık), Karagümrükte (Kemal), Samatyada (Erofilos), Şehzadeba- | şında (İsmail Hakkı), Aksarayda (Sarim), Fenerde (Vitali), Alem - darda (Eşref Neş'et), Bakırköyde (İstepan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde (Della Suda), Karaköyde (Hüseyin Hüsnü), Tak- simde ( Limonciyan), Şişlide Ha - lâskâr caddesinde (Nargileciyan), Kasımpaşada (Vasıf), Hasköyde (Barbut), Beşiktaşta (Nail Halid), Sarıyerde (Asaf). Üsküdar, Kadıköy ve Adalarda- kiler: Usküdarda (Selimiye), Kadıköy, vi ğ' RA | Hilmi bey Oküuyücularja Bliaş başa Adres ve Isimler sarih Yazılmalıdır Eski İstanbul batakhaneleri: KUM AR.. Yazan: M. S. ÇAPAN İkinci kısım Oyuncuların önündeki banknotları 2 g3rt kaptlı ' Davutpaşada Mektep sokağında |Cebine indirdi, ıoıırıtıl'ııııeıııııııçol(c'.ı haykırdı: “Yaklaşmayın, yakarım 9 numaralı evde Reşat Sert imza- | sile mektup yolluyan okuyucumuza: | (SON TELGRAF ektubu - nuzun hem neşrini - istiyarsunuz, hem de isliminizin yazılmamasını ar- zu ediyorsunuz. Yaptığınız şikâyeti mühimdir. Doğru olup olmadığı da bilmiyoruz. Sarih isim ve adre sinizi yazmadan moktubunuzu n redemeyiz. Aksi takdirde, mes'uli- | i gazetemize raci olür. Siz, şikâ- | yetinizi alâkadar daireye bildiriniz. .. | Bu münasebetle okuy | dan çunu rica edeceğiz. Oxi | Jarımızın arzu, dilek ve şik: rine, gazetemizin sütunları het za» | man için âçık olmakla beraber, gön- derilen mektupların mühteviyatı- nin bilhassa doğru, mübalâgasız ve yanlışsız olması lâzımdır. Ve bil- hassa, adres ve isimler sarih ve doğ- ru olmalıdır. Geçenlerde yazdığı- mız bir şikâyet mektubu üzerine, alâkadar daire tahkikat yapmış ve ©o şikâyeti yollıyan okuyucumuzun bize yanlış âdres ve isim - verdiği tahkikattan anlaşılmıştır. Alâka - dar daire, bize, mevzuubahs adreste bina dahi olmayıp, bit arsa bulun- duğunu bildirmiştir. Gazetemizin müşkül vaziyette kalmaması için, oküyucularımızın büu — noktalara Azami itina göstermelerini rica ede- riz. DYO BUGÜNGÜ PROGRAM Akşam neşriyatı ; Saat 1830 Konferans: - Beyoğlu Halkevinden naklen İsmall Hami Danişmend tarafından (Sümer di- üle Türk dili arasındaki münase- beti, 19,30 Konferans: . Eminönü Halkevi sosyal Yardım Şubesi na- mına (Doktor Orhan Tahsin: Ço » cuk bakımı), 20 Belma ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030 Ömer Rıza ta- | rafından arapça söylev, 2045 Ce- mal Kâmil ve arkadaşları tarafın- dan Türk müsikisi ve halk şarkı - ları (saat ayarı) 2115 Radyofonik dram (TOSKA), 2215 Ajans ve Borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230 Plâkla solalar, ope- ra ve öperet parçaları, 23 son YARINKİ PROGRAM Öğle nesriyatı: 12.30 Plâkla Türk musikisi, 12.50 havadis, 13.03 muhtelif plâk neşri- yatı, 14 Son. — Zayi asker! vesikası Ordu — dairesi müdürlüğünden | $-6-1931 tarihinde almış - olduğum muvakkat terhis vesikamı xayi 'et tim, yenisini Anadolu Boğaziçi As- kerlik Şubesinden alacağımdan zayi olan vesikamın hükmü yoktur. Mustafa oğlu Hasan - Beykoz | 323 doğumlu. İstanbul — Asliye 4 ncü Mahkemesinden: Hukuk İstanbul maliye muhakemat mü- dürlüğü tarafından ölü Tevfik kızı önce Kadıköyünde Osman ağa ma- hallesinde Hasırcılar başı sokak apartımanında — ikinci katta oturan Racla aleyhine açılan alacak davaçının muhskemesirde: Davacı vekili mübrez sened zirin- deki imza hakkında tatbikat yapıl- mak üzere medarı tatbik evrak irae edememiş olduğundan 2/Eylül/318 tarihinde Bursa malsandığından 33150 kuruş Ahmed Tevfik tarafın- dan alındığını bilmediğine ve sene- di mahsus altındaki mührün Ah- İoraların geri | rek - kendi tâbirlerini Diyerek yalvya- rırlar, Bu suretle Uyuştukları — çok olur. Çalınan, tri- şörlük — yapmak süretile alınan pa- ve. rilmesi bazan iş- çilerin — kesesine dokunür, — kaza- tirken zararlı ç- karlar. Toarpile çarpan oyuncu, ikaz ne« ticesinde, porası. m geri istediği ) zaman, polise git- memesi için, p3 rası iade edilme- ge karar verilin. kumarbaz, bera» ber hirsizlik yap- tıkları arkadaşlarını çağırır, parayı geri ister, Bu —a- damların ekserisi «yevmün cedit, rızkı cedit» geçinen takımından ol dukları için,; boğuntudan hissele - rine düşen payı, daha aldıkları da kikada yerler: Bazılarır rakıya, kt dına, bazıları da borçlarına vere - * Eritirler! Böyle adamlardan ne geri alı - nir ki? Tut kelin perçiminden! Bunun için işbaşı parası çalı - nan adama vi 1 anlatır: — Bazı arkadaşlar, der, aldıkları paraları yemişler. Ancak şu kada- rın geri alabildim. Bir kusurdur | oldu, affedin, şunu kabul edin. | Hırsızlığını, hırsızlara reislik yap- tığını itiraf ederken yüzü bile kı- zarmaz. Utanmaz! Arlanmaz! Bir hicap hissile terlemezı Oyuncu bu teklife razı olmazsa, işte o zaman: — Pandomina! Başlar. İşbaşı, eksik kalan para- yı cebinden tamamlamıya mecbur olur. Parası yoksa, borçlanır, bor- câ mükabil sened verir, taksit tak- sit öder. Paraları geri vermiyen trişörler daimi arkadaşları ise, başka işler,. hissesine düşen paradan münasip | mıktarda keter, geri verilen bo « ğuntu parasına eklediği kendi pa- | | rasını bu süretle tahsil eder. Yok, yabancı bir işci ise, o para yanmış- tır, üstüne bir bardak: Buzlu —- su! İçebilir. Harbi oyun oynayıp kaybeden bazı oyuncular da vardır ki, para- larımı geri almak için: — Beni boğdunuz. Verin paramı geri! .Diye sulanırlar. Çirkefleşicler. Polise gitmiye kâlkarlar. Deli belâ kabilinden bunların paraları çok defa geri verilir. Bu gibi sulu o - yuncular, yalnız kumarhanelerde, şurada, burada değil, en kibar yer- lerde de bu şirretilği maruf oldukları için, bir daha hiç bir oyun yerine kabul edilmezler. Bu kabil oyuncular içinde, oyun oynarken, masadaki oyuncuların önünden fişlerini kapan, banknot- ları avuçlayıp ceplerine sokanlar da vardır. Bunun bir hikâyesini anlatayım: 925 yılında, Taksimde Zambak sokağında bir evde bakara oynanı- yordu. Bakara henüz başlamadığı için, gelen oyuncuları kaçırmamak fikrile, ev sahibi, diğer oyuncular toplanıncıya kadar bir seanıs po - ker oynamalarını teklif etti. (Ş..) adında birile, şimdi bir ecnebi mü- essesesinde çalışan oyun hastala - med Tevfiğe aidiyetini bilmediğine dair yemin teklifi lüzumuna karar verilmiş ve adı geçen müddealey - hin şimdi oturduğu yer meçhul bu- Junmuş olduğundan bu hususun da- hi ilânen tebliği karargir olmuş ve muhakeme 5-7-937 pazartesi — saat 14 de bırakılmış bulunduğundan o gün mahkemeye müracaatla yukarı- da yazılı yemini yapmadığı tak - dirde yeminden imtina etmiş adde- Muvakkithane caddesinde (Saadet), Büyükıdıdl (Hıll), Heybelide dilerek davaya sabit nazarile ba- rından (B. F.), muhtelif Beyoğlu batakhanelerile Beykozda, Yalova- da ve Yıldız kumarhanelerinde kropiyelik yapan Romanyalı (D.) ve (M.) bir saatlik bir seans yap- mıya karar vererek masanın başı- na geçtiler. Oyunda (Ş.) kaybediyordu. Fa- kat, boğuluyor, şansı yardım et - mediği için, zarar ediyordu. Son tura başladıkları zaman, ka- yıbı elli Hira gibi chemmiyetsiz bir mikdara yaklaşan (Ş) birdenbire iki elile, karedeki diğer oyuncu - ların önündeki banknotları avuc- hyarak cebine attı. Ve hemen ileri (837/1023) ntılırıl: arkasını kapıya — dayadı. a sert bir sesle haykırdı: — Poker, Bukara gibi oşunlar, şatranç ,ıu sündürücü değildir. Bunlarda bir küğrtta bir kdâğıtta mahvolursunuz. hırsızlıklar yaptıkça, o arkadaşının | * Pte- — Fatih 2 nci Sulh Hukuk Aın" — Sakın yaklaşmayın, yakarıt hat nöl ($.) nin elinde bir de tWb” vardı, i V"’ NOT : Beyoğlunda, — Sıraselvilerdt ”. numarada Fuat İstanbula: — oğlunun eski ve yeni bam*"';'_ lerile, buralarda yapılan — hil zabıta baskınlarını, eski V€ kumarhanelerin teşkilâtlari" Biç kara bahsinde anlatacağım- tınıza teşekkür ederim. $ Çnl:ıh-ndn çiftçi Abud gin'e : — Sorduğumuz zat, kumarhanelerinde bütün ""f: ni kaybetmiştir. ’lıınurlJCNl el lunurken, kumar iptilâsı yürt büyük bir tı. Tevkif ve hapsedil mesi başlamak üzere iken, bir kalb sektesinden terkijl öldü. Bu hususta vereceğitiz temmim malümata şimdidei şekkür ederim. $ Fatihte Antalyah Ali M Sorduğunuz adani Meçhür ' ve” marbazlardandır. Dörl be' mel, bir kaç arkı ı, Mersini ve Anadolunun Üİç telif yerlerini gezetek - ı"l?“y ğ pti a epeyce para almışlarıdır. Tanr h!mıı— cev rv'rrı de 'h"' devirli Tını fatt ya. bilhassa Arabiatan tarefilili gen . giderek hallı soyarlardı. hokkında Herde malümat V aK Bahsettiğiniz adamın ve ır'”",,. larenin Adana ve Mersinde sınlarından geçen vak'ı, benlt Açtr Kümdur. Manmafik tafsilât ÜÜ ç derseniz. minettar alırrum. CÜ zie bir dovak hâdisasita Kiten ’"'w vi fhakare) bahsinde yazer” $ Beyodbında Hencer İN mektep gönderen ıımnıdı*"_ “j te üşenmiyorsunuz. Bamınd * etmeyin: altı değil, n n"' tup yazseı ne kadar * ")J sovursanız, ben wine Di * yazacağım, Hem bilmenm. k";,. bazların sırlarını ifen etmek sizi nicin bu kadar alâtett? Te yor ve kızdırıyor? Yolee dE N lardan mesımiz? M 5&Z? Ka K Hİ gl ğinden: İstanbul Muhakemat Mi mı,; tarafından Fatihte Kirmasti lesinde Destereciler -nınlı"” No. da eski Gümrük muhafas? ,uh’ muru Osman aleyhine fazl? yirmi günlük maası olan ruşun fahsili hakkında acTAP ğ üzerine müddeialeyhin |F ğ hinin belli olmaması hasebil nen tebliğ edilen daveti? wi yap kararma itiraz edl"'*';,,,i son celsel muhakeme olan Hi de mahkemeye geıınmzdıl'— ıu!" a gönderilmediğinden -? -2506 KUT ça © 5 faiz, 5e 10 vekâlet mahkeme masarifile ber?P? Ği litle karar verilmiş olduğU” ” yt tarihinden itibaren onbef 5 de temyizi dava edilmi dirde hükmün katiyet bııkılıp ihbarının