v akalr ee - 20 mayıs 1917 | a (5 inci sayfadan devam) — | sulh, o kadar beklenilen, 0 kadar * arzu edilen sulh, hüsnüniyet sahi- | bi insanların ellerini uzatsalar, tu- | tacakları derecede yakınlarına gel- müsalemet taraftarı görünmüştü. | Fakat Cumhur reisi, Prens, Sikst- in kendisine verdiği mektubun, sadece kendi titilar dahilinde kal - Masını istemiyordu ve bu vesika- | miş Bulunuyordu. yı gizlice Başvekil Briyan'a gön - | Bugün 20 Mayıs 1917 sabahında | dordi. | biribirlerine mülâki olmuş clan bu | — Müzakereler oldu ve en nihayet : iki adamın ikisi de ölmüş bulun- | Puankara şu cevabı verdi: maktadır! — Müttefiklerimize danışmadan be Prens Sikst Burbon dö Parm az | bir şey yapamayız! l sonra Afrikada meysimsiz bir & - | — İtalya, Avusturya ile müzakere- (3 düme kavuştu. | ye yanaşacak mı? | BİR NOEL GECESİ Bir defa Triyeste'yi ve Tra p 24 İlkkânun 1916 da milyonlar - | istiyor, sonra sadece müstemi ca insanın Şimal denizinden Ha - | tavizi ile iktila edecek mi? , zer denizine kadar uzanân geniş | — Puankara: h bir cephede çarpışstıkları sırada, | — — Hayır, dedi. b Sikst dö Burbon ile kardeşi Kas - | — Müzakereler gittikçe müşkül bir t viye o gece, edilmiş olan | safhaya girmişti. O sırada kabine memleketler ü devrilmiş ve Ribo Hariciye Neza- ça Kralı Alber ve Kra- | retinde Briyan'ın yerine gelmişti. ih yanında La Panri is- İSVİÇREDEKİ KADINLAR p mindeki tmütevazı bir köşkte bera” daha evvel, düşmanla , ber bulunuyorlardı. mek üzere, İsviç- | Sikst ve Ksaviye son derece dü- | arı resmi vazile ile bazı ka- | ' şünceli idiler, Her ikisinin de ü- | göndermişti. Ribo bunları | zerinde dördüncü Belçika fırka geri çağırdı. h üniformaları | — Bu kadınlardan bir tanesi Kon- b ân- Meröd, (doğuşu itibarile La- lt) Almanya namına — söz e salâhiyetli olan Baron Lanken'in, Alsas » Lo - toriçe Zita kat'i surette muharebe- | ren'in iadesi bahsinde Almanya - | ye nihayet vermek azmindedirler. | nin müşkülât çıkarmıyacağını ih- Müttefikleri olan Almanlara ha- | sas ettiğini Fransız hükümetine | ber vermeden, İtilâf devletlerile | bildirmişti. münferid bir sulh akdetmek isti « Fakat Briyan iktidar mevkiinden yorlar. ayrılmıştı. Ribo ise Briyan'ın bü- Sikst ile Ksaviye korkunç bir | tün harekâtını tarassut ediyordu. mes'uliyet altında bulunduklarını | — Araya o kadar siyasi entrikalar hissetmişlerdi. Kirdi ki, Prens Siksi mü: - DÜŞMAN MEMLEKETİNDE | releri bir neticeye varmıyordu. VAZİFE İmparator Şarl tahtı, hayatı ve Viyananın sesi duyulmuştu. ve | ailesi hesabına korkmıya başladı. | bir kadının ağzından... Büyük kâr- | Acaba kendişine bir tuzak mı ku- deş Sikst, hemşiresi Zita'dan —şu | ruyorlardı? mealde bir mektup aldı: İtalyanlar da vaziyetten «Bugünkü hayatımızda — haklı | dar olmuşlardı. İmparatariçe görünebilecek mülâhazalara ka « | hede bulunan kocasını çağırdı. pılma! Her gün yüzlercesi ölen ve | caha İtalyanlar da Avusturya ile siper denilen cehennemde yaşt - | Gi müzakerelere mi — girişmiş - yan dedbaht insanları düşün ve | V si> İsler karışım | gelli erdi? İşler arışmıştı. Ğ '[ GELİ Evet, İtalya da müzake! gi- Bu haber üzerine Belçika ordusu | TiSnişti. O da bir kadın vasitssile.. — mülâzimlerinden olan Sikst —ile | Bu kadın, bir Alman bankerinden ! Ksaviye Pransız diplomatik pası- | Gul kalmış olan Madam Grebner'- portlarile İsviçre hududunu geçti- | dir ve İtalyan karargâhı umu - deri misinde bulunan bir generalin hem- : Düşmanları kim? Doğrudan doğ- | iresidir. 4 Tuya eniştesi ve hemşiresi! İtalyan başkumandanı Kadorna Mülâkat pek hazin oldu. Harp başladı başlıyalı bunlar biribirle- rini ilk defa görüyorlardı. İmparator Şarl ve karısı açıkça konuştular: — Biz sulh dediler, gibi, istiyoruz, ya, bizim de Amerika ile müna - sebetimizi kesmemizi — istı . Mükavemet ettik. Hattâ, Alsas Lo- ren'i iade etmesi için, Almanya ü- zerinde her türlü vasıtalara mü » Tacaat ederek, tezyik icra edeco « Biz. BRİYAN SAHNEDE! Sikst dö Burbon ile kardeşi Pa- ris'e döndüler. Teşebbüslerini son derece gizli tutuyarlardı. Prensle- *re, Viyana seyahatinde yüksek rüt- beli Fransız zabitlerinin de refa - kat etmiş oldukları sonradan anla- şıldi. Yine Prens Sikst'in tarih hocası Şarl Salamon müzakerelerin sakin bir hava içinde cereyanını temin etmek için bir ada hediye etti: Sen Lui adası! Fransız tahtına namzet olan Prens Sikst ile Fransız Sefiri Jül Kanbon ve sansür memurlarından Manteyer müzakerelere — başla - rülştı. Fransız sefiri şunları söyledi: — Bizim bu muharebede ulaş- mak istediğimiz bir hedefimiz var- dır. Her ne süretle olursa — olsun, Prusyayı mağlüp etmek... Burada konuştuklarımızı Cumhur reisi i- le Briyana anlatmanız lâzımdır. Yalnız onlara beni gördüğünüzü söylemeyiniz, Puankara ilk önce gayet açık ve j Özür dileriz Yazılarımızın çokluğndan “Ka- nuni Süleyman, — buğün kovamadık. Avusturya ile görüşmek vazifesini bu kadına vermişti ve bundan da kralı haberdar etmemişti. Bu teşebbüse «Kadorna sulhu> derler ve bu sulh Avusturyaya, im- parator Şarl'ın Fransaya teklifin- den daha ucuza mal olacaktı. Nihayet Ribo, Loid Core ve Ba- ron Sönino, Sen Jan dö Mariyen'de bir trende Prens Sikst'le yapılan müzakereler hakkında görüştü « ler, Ribo Londraya gittiği zaman, im- paratorun mektubunu Loltd Corc'a göstermişti. İngiliz Başvekili ev - “velâ: — Sulh! diye sevinmiş, sonra: — Fakat İtalyaya da haber vere- lim, demişti, ben Somino'yu tanı- | yorum, İtalyanın, Triyesteden vaz | geçmesini anlıyacağını tahmin e- derim. Buna mukabil kendisine İz- | miri veririz!. Şimdi Loid Core Sen Jan dö Moriyende Triyeste yerine İtalyaya İzmiri takdim ediyordu! | Fakat Baron Sonino kat'i bir li sanla, İtalyanın, İtilâf devletlerile bir arada harbe giriflek için, ken- disine Londrada vadedilen şeyler- | den asla feragat etmiyeceğini söy- leyince, iş değişti. Prens Sikst yine ümidini kay - betmemişti. Tekrar Puankarayı ik- naa çalıştı ve bir mülâkat istedi. İşte 20 Mayıs 1917 de yapılan meş- hur mülâkat budur. Puankara, Jül Kanbon ve Prens münakaşa ediyorlardı. İmparator Şarl'in stilominle yazdığı mektu- bu tetkik ederken, Puankara bir- denbire sordu: — Bu ne demek? «İtalya bir sulh akdedilmesini benden istedi. İslav memleketlerin- de ve Adriyetikte şimdiye kadar | takip ettiği kabulu imkânsız isti.- | Evet, İtalyanın bu teşebbü- sü nasıl şey böyle? | O zaman Prens Sikst General | Kadorna namına Madam Grebner | tarafından idare edilen mürakere- lerin iç yüzünü anla l BİR GÜN TAKSİDE... Bir gün takside m; | artisti Florel bir dosya Dosyayı açıp da dirince, <13 ü Tator 1 inci Şarl» isimlerini görüne adetâ elleri tutuştu. Dosyayı der- hal emniyeti umumiye müdürlü uf Fransız ulmı ğüne götürdü. Bu dosya, Fi san Madrid — ataşemiliteri General — Danving — tarafınd Kral On üçüncü Alfonsla im - | parator 1 inci Şarl arasında -© da bir taraftan - tavassut ettiği müzake- veler hakkında yazdığı bir rapc du. Zavallı genearl raporunu Har biye Nezaretine götürürken, oto - | Tobilde unutmuştu. Nihayet İmparalor Şarl bütün bu devam eden müzakerele hangisinin ciddi olduğunu sormak | mecburiyetinde kalmıştı. İ. V. CEVAP VERMİYOR Prens Sikst şöyle anlatır: — Bütün müzakereleri darma - dağınık eden şey, Loid Corc'un ve Puankaranın muvafakatlarile ikin- ci şubeden Könt Arman'ın Avu turya Ha Nazırı Könt Çe nin'in müşaviri olan Kont Reve: tera ile müzakereye girişmiş masıdır. Kont Arman ordu erkâ - tuharbiyesi ikinci şubesi tarafın- dan - o da bir yandan - Avusturya | ile doğrudan doğruya müzakoreye de- Her Bu maksatla bir ç falar İsviçreye gidip geldi. gidişinde ya Harbiye Nazırı Pen- löven'in ya Mareşal Foş'un imzâ- h bir emrini veya talimatını götü- rüyordu. Yani müzakerecilerin biribirle - rinden haberleri yoktu. Könt Ar- man'ın, İmparator Şarl'ın tek - | liflerde bulunduğundan haberi yok- tu. — İmparator bu sefer çekindi, | diğer tataftan Almanya da Avus- turya üzetinde nüfuzunu gösterdi | ve bir gün İ. V. artık cevap vere- mez oldu. İmparator kızdı: * Onlara, garp cephesine gön - dereceğim yeni toplar cevap ve- recektir, dedi, NE YAZIK! Yine Prens Sikst anlatır: — Eğer 1917 de sulhu imzala « miş olsaydık, ne iyi olacaktı. Bü- yük bir fırsatt kaçırdık. Evet, o zaman sulhu yapabilirdik ve yap- mak meeburiyetinde idik. Niçin yapılmadı? Eğer sulh 20 Mayıis 1917 de im- zalanmış olsaydı, bütün cephelerde | Umutni Harbin mal olduğu 3 mil. yon insandan, hiç olmazsa üçte bi- Tini kurtarmış olacaktık. Rus ih - tilâli çıkmazdı, yalnız Fransa en a- şağı yüz milyar tasarruf ederdi. — Eğer Avusturya münferit bir sulh yapsaydı, Almanya bu sefer de Avusturyanın üzerine atılmıya- cak mıydı? — Atılabilir miydi? Avusturya dan sonza, Türkiye de Bulgaristan da Almanyayı bırakacaklardı. Ha- yır, Almanya bu kadar düşmanla başa çıkamazdı. RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM | Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Spor musahabeleri: Eşref Şe- rik, 20 Rıfat ve arkadaşları tara- "£mdan Türk musikisi ve halk şar- kılar, 20,90 Ömer Rıza tarafından Arapça söylev, 20,45 Safiye ve ar- kadaşları tarafımdan Türk musiki- sİ ve hâlk şarkıları (saat ayarı) 21,15 Örkestra, 22,15 Ajans ve bor- sa haberleri ve ertesi günün prog- | ramı, 22.30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son. YARINKİ PROĞRAM , Öğle neşriyatır 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 lâ emellerinden vaz geçtiğini bil- dirdi. | kür etmiye karar vermişlerdir. | kasındaki dekor beni tam manasile | mestetmişti.. Bu sanatkârlar diya- | dum. Geç vakit ötele döndüm. D bir Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neş- riyatı, 14 Son, Bir kadın için — | Güzel Eğer Avusturyanın münferit teklifi Olmamak kabul edilseydi, yüzbinlerce insan ölmiyecekti Ayıp sayılıyor 4 (5 inci sayfadan devam) nın kendi hakkında bir hüküm ver- ghtiyar Mmadmazel bugün pokerde adam lıoğdurl"ı hem geçiniyor, hem geçindiriyor! mesi müşküldür, başkalarının söz- leri ise tarafgirane olabilir. Hiç şaş- rlamasını bilmek dı ha 30 yaşına gelmeden bir kendisini ihtiyarlığa bırakıvermes | Si kadar feci bir lükaydi olamaz. tronuna diğerlerinden daha >k faydalı olacağına şüphe olma- a göre, bu güzelliğinin biz - | zat kendisine daha çok faydalı o- Hacağı inkâr edilebilir vmı? İyi gi- | yinmesini bilen bir daktilo, gü - nün birinde patronunun kâtibesi, kim bilir - öğer evli değilse - ka- rısı bile olabilir. | Onurn içindir kl kendi güzellik- lerine şahsiyet vermiş olan ka - | dınlar her yerde itibar gören ve | hayatta daima müvaffak namzet kadınlardır. G Halk Belediyeye Teşekkür edecek Kasımpaşa deresi kapanıyor Harbiyeden Kasımpaşaya kadar evvelce üstü açık olan lâğımların kapatılması devam etmektedir. Do- | lapdereye kadar olan kısmın kana- önu bitmiştir. Şimdi buradan le Kasımpaşadaki kısımlar | Bu yıl sonunda - bu pis | dere tamamen kapanmış olacaktır. elerce halkın sıhhatini ihlâl i gösteren bu dereden kurtulan ahali, Belediyeye teşek - Eski İstanbul batakhanelerit KUMAR.. ——Yazanı M. 5. ÇAPAN — işleterek, İkinci kısım Poker, bakarda 40-50 bin lira kaybede'! randevu evi KA Ca a bi F ada ZU BC Yeniden oynamıya Başladığımızt gören Kalgopi ile Elpiniki bi* bakarak gülüyorlardı. *Doğrusu bu tevile ben de hay « ran oldum. Ağzım açık kaldı. İ- | miş, bir taraftan da ayağımı © tiraz da edemedim. Çünkü Elpini- kiye bu sözleri söylerken, bir ta- HİKÂWNWE Dolaptaki (4 üncü sayfaden devam) Viyana üzerinde akisler yaparken | ben de parkta Mavi Tuna valsinin | büyük mebdei Johan Straus'un e- | nda idim.. Heykelin ar- rında yapayalnız olduğuma o ka- dar canım sıkılmıştı ki.. Bu eser - lerden aşkı öğrenen şen şuh nalı kadınları erkeklerin kolunda gördükçe yalnızlığımı daha acı his- settim. Adeta bu kadınları kıskan- dum. Orada bir yerde karnımı doyur- Fakat uüyküm kal dım. Yatağıma uzandım.. döndüm. Soluma döndüm. lü uykum gelmiyordu. İklim pencereyi açtım.. Uzak- Sağıma Bir tür- tan bir keman sesi yükse Bu yanık müzik, bu ilâhi aşk rında âsabıma o kadar ti ti ki.. dinlerken ağla Bilmem neden? İlk defa yalnız yapayalnız olduğumu hissediyor - | dum ve gözlerimin önünde de mü- temadiyen Viyanalı kadınların er- keklerin kollarındaki halleri can - lanıyordu. Büyük dolabı açtım. Eşyalarımı birer asarken... Dolabın içinde bir beyaz kâğıt parçası gördüm.. Garip bir merak.. Eğildim ve dikkatle baktım. Bu bir kayt vizitti. Okumağa başladım.. A... Bir Türke ait bir kart vi. zit.. Hayret,, Cezmi Viyana Üniversitesinden meztin İstanbul Telefon: 57821 O gece sabaha kadar hep — bu kart vizit sahibini düşündüm.. Şar- lek Holmes gibi garip hikâyeler ak- hma geliyordu.. Nihayet ertesi gün kapıcıdan her şeyi öğerndim. Benim oturduğum o- dada bir hafta evvel Cezmi ismin- de genç bir Türk bir gece kalmış. O gecedenberi oda boşmuş. Ya « takları değiştirmişler amma do - ll içine kimse bakmamiş.. Bilmem neden yolda, — trende, vapurda hep bu Cezmiyi düşünü- yordum. İstanbula gelir gelmez Cezmiye telefon. ettim. cledine , kartvizit 'Telefanda — duyduğum ses ba - na Viyanada duyduğum keman se- sinden fazla tesir ediyordu. Hikâ- yeyi anlattım. Kart vizitini düşür- düğünü, benim bulduğumu bu ve- sile ile kendisile gıyaben tanışmış olduğumu söyledim.. O benimle gö- rüşmek istiyordu. Fakat ben bunu kubul edemezdim. Maamafih onun hakkında çok gü- zel malümat aldım. Viyanada İktı- sad doktoru olmuş. Gelir gelmez bir bankada iyi bir maaşla iş bul- Müş. Esasen Istanbulun tanınmış #ilelerinden birine mensupmuş Bir gün bankada işimiz vardı. Babamdan kalan bir paranın faizi hususunda bize müşi gösteri- yorlardı. Annem de yanımda idi. O da benim kart vi hikâyesini biliyordu. — Anne,, Dedim. Cezmi bu ban- | kada yüksek bir memur imiş. Ona Bidip böyliyelim mi? — Nasil olur?.. Cezminin odasını gösterdikleri zaman kalbim çatlayacakmış - gibi çarpmağa başlamıştı. İçeriye gir - diğim zaman heyecan içinde idim. Onu görünce... Bu heyecanım bir kat daha arttı Çok utanmış, kı- zarmıştım, Geldiğime de pişman ol- müştüm, Fakat o... masasının başında a- yakta durmuş: — Emriniz efendim... Diyordu.. Kendisine Viyanadaki kart vizit hikâyesinin kahramanı olduğumu söyleyince: — Aman efendim.. Ne tesadüf.. Diye derhal yer gösterdi. Bankada- ki işimizi anlattım. — Rica ederim siz oturunuz.. Onu derhal hallede- riz., Dedi. Bize birer dondurma ge- tirtti... İşimizi hemen halletti. V Ayrılırken: — Her zaman emrinize amadı yim efendim.. Diye bizi ta aşağı - | daki kapıya kadar götürdü... Bir hafta kadar geçmemişti. Bir gün eve gelen temiz giyinmiş asil tavırlı iki kadın Cezminin kız kar- deşiyiz.. Diye kendilerini takdim ettikten sonra.. Allahın emrile.. söze başladılar.. İşte tam 12 yıl evvel olan bu hâ- Kelimelerile | | v el müştü. Bu göz işareti ve ayak VE” mak o demekti ki: 4 «— Beni bozma! Artık masi' hep beraberiz! El birligile çetf lım! Ş İ «Ben de onun istediği gibi YâP tm, hemen onün sözlerini tasdt eder mahiyette bir kaç söz söyÜ yerek işi kapattım. p gü raftan bana göz ucile işaret elan sisvoli çekilmez!» Ü Froso şüphelenmesin diye ne zel tefsir ve tevil etmiş, açıkgöf bir oyuncu olduğunu hakkile BŞ termişti. «Zavalı Froso, esasen hiç yin farkında bile olmamıştı. e— Pas! «— Rest! e— Valör! e— Vü! «Deyip oyununu oynuyor mütemadiyen kaybediyordu. — — «Jan'ın işaretinden sonra, €V l hibi, Jan, ben, Kalyopi, -":;,, Prosl F (C..), doktor ( Hayık hel ortak olmuştuk. Matmazel aramızda yanıyor, kayboluy «Oyun gündüz dörde kadâ! vam etti, Ve ihtiyar matma: mam: « — 1200! . Lira kaybetti. Zavallı kadındi ğizin meşin ebe çantası bo!"d'l"._ «Biz evden çıkar gibi y#m Kalyopinin odasında saklandı 80 gittikten sonra, paranif 800 rasını Jan, ben ve doktar aldik- lirasını ev sahibile arkada$ rılan ganyot paraları vardi: Bi iyaz y dE 187 bıraktık. Bu paranın içinde niki evvelâ bunları ortava KOYÜ” istemedi, fakat ben itiraz «— Kafes işlerinde ganyot taya konur! dedim. O zamanl o6 e lerek: «— Siz her şeyi bill)'n'"w dedi. Hayık bize kelepir W getirmiş! FU «— Ben olmasaydım, d“kw!gr zin için çok kelepirdi. BeZtl / Ci le olur. Ümit edilmedik yerdt B gel çıkar, 4 «Jan atıldı: kapt” —Bu geçti. Artık bu bı"“',,..t talım. Biribirimizden 2074f ; var), « ye tahıştırdı.. Affedersiniz.. Lâfa caba çocuklarım ne yapiTTyonf dlld"”;; Genç kadın beyeci ) koştu. — Yılmaz, Güneş... N Aferin oynayınız.. Dedi Sonra duvarda. resmine bakarak daldi.