Alemda ında esk zevk alemlerı Gölgeli ormanların ortasında beş kilo. su içerek kilo alan insanlar.. î Yazan : Süleyman Çapan eleden me ğa çıktığım tam " Ş Betler ırî.jı kulağ w şu EJ%ıına kalkiyor! Alemdağına | Belme bir lira! — $imdi burada, şimdi ÜZgür. gibi gide otobüs!.. İ diraya Ale Akz kalabalık: bir çığırtkanım ö- | ü nde dürdüğü bir otobüse bin - * Her taraf doli idi” Güçlükle €k bir yer buldum. t #ğir yükselen güneşle be- Sber Çamlıcayı geçtik; Alemdağı oı“'“ Gu—dık Şirndi, otobüsün te- ..Yıq İ altında toprak ve asfalt bir *harıltı oluyor, yeşil ve Wkrle titriyen dağların ko- U W'rm Ve filozof eşeklerin irili v Wlınrıkıan garip akisler ya- *Bu sesler içinde ürperen yal- 'Zİvada bazı bir kadın sesi ya- Yamaca çarpıyor, bazı bir ı.n'h_h';f:ds:un ve kokulu havayı Olobüs & yei bazı yerlerde sür'atli, ba- lerde ağır gidiyor. Yolda kö- * Oİ, Odun taşıyan öküz ara - .uhıle. talikalara, hususi otomo- * Tastlıyoruz. Arada bisiklet- l t ttep Ççocuklarile şoselere o- | ı.“ıb Benç kızlar, kadınlı er - İan g. Süvari kafilesi, asfalt yo- Yar, ti inde bir zincir gibi uzu- ı"'ldıgı için, içindeki yol- İ “m""“zdo l 'i’*ıiı giden bir arabanın w“"'q, Yyol kenarında, geçen Yer yi *rden imdat bekliyorlardı. '*'ı;.,,,”" ::' alasın!.. Her otobüs im. İabtı “Cereden bakıyorum, araba - Tüagaklen ve dingili kırılan ta- h'ı Yür 1 kadınlar, sıcak ve usanç - kaş : İnmişler, yürüyorlar.. Fa- 'lk İN :Olıırd.. yüksek topuklu bün, . Tle yürümek ne müm - a. Bi Tüder rk'“î' iskarpinlerini ca - ::,_n ;lvnxmuş Bgibi, parmak - *ı;ıe e ""ux tozlu yola çorap- ' 'a ü STi bir idman olacak! B .. ötem f* Belebildik. Hemen oto- Biza, SHladım, W n e l q“ln:ı €Vvel gelenler kır kah- mıı,.,.m arın arasında ken- hı.ıu ka €T yYer seçmişler, yor- velerini höpürdetiyor - yemek sepet- aiklıyan kas &, b ; & Yalnız bunların için- W(*uqu ka Azdığı kuyuya a- tin yağlı dolma, ı 'nda ineklerin, kuzuların, ke- imdiki Alemdağı gezınti!erı nasıl oluyor? Zey- yerini salama terketti. teş doldurmuş, ince bir meşe da- | firin! - Kayık düzü alırlar, hafta- hna geçirdiği kuzuyu boylü bo - | ş tan- ku. petlerinde kır demirbaş ye - meki rinden, ne yaprak dolması, helvası ve ne de su bö- Yenil umurta, marul, k nik vardı. en er peynir, hıyar, sa: dalya gibi alaminüt şeylerdi. Sö - sofralarda, nadir görülüyor « du. Halbuki eşki devirlerde, benim çocukluğumda Alemdağına böyle mi, bu yemeklerle mi gelinirdi? Alemdağına <teferüc» € gitmiye karar verenler, daha bir hafta ev- velinden bazırlıklara başlarlardı. İrmik belvaları yapılır, dolmalar sarılır, yulkalar açılır, tepsi tepsi börekler fırına verilirdi. Evvel - den peylenen öküz arabalarına ha- hlar, yataklar, yorganlar, tence « reler yerleştirilir, şiltelerle dü - zeltilen ikinci arabaya da çoluk çocuk biner ve araba vapurile Üs- küdara geçerek Alemdağının yo - lunu tutarlardı. Kafile, orada gün- lerce kalır, neş'eli saatler yaşar, eğ- lenirdi. Zevke düşkün İstanbullularla, ki- bar takımı, ayni tertip Alemdağı yolunu tutarlardı. Fakat bunların yanında çoluk çocuk - bulunmazdı. Yola çıkarken Yemiş iskelesin - den damacanalarla Sakız masti - kası - ne de güzel kokusu vardı kâ- Alemdağı ormanından bir köşe larca evvel angaje etlikleri zur - nacı Arap Mehmed'i Selâmsızdaki €v larak «seferi — guürbete> düşerlerdi Hele bizim, babamla Ahmet Ra- simin Alemdağı seyranları büsbü- tün başka bir âlemdi. Kadıköyün- den gece yarısında yola çıkar, ö- | küz arabalarile Alemi yolü- mu tutardık. Çamlıcayı aştıktan sonra, kafileye başka bir neş'e ge- lir, sabahın güzelliği içinde şakrak ve kıyrak nağmeler kulaklarımıza tatlı ihtizazlar uyandırırdı. — Yol devam ettiği müddetçe, musikimi- zin beş altı müebbet sazını ve se- sini dinlerdik: Meşhur hanende Nedim beyin o eşsiz sesile ökudu- ğu gazeller, gözlerimizin önünde renkli bir aşk ve neş'e dünyası ya- ratır, kemençeci Vaşilin taksimleri, 'Türk musikisinin şehvani ve şiir dolü ahenğini kulaklarımızda ya - şatırdı. Udi Nevres'in mızrapların- da musikimizin şehsuvarane zafer nağaraları tanılan kasırga ahenk - lerini duyardık, Alemdağı misafirliği 15, 20 gün devam eder, yemyeşil ve sülün gi bi göğe doğru dal salan ağaçların arasında bülbüllerin, Ağustas bür ceklerinin tatlı seslerini dinler, yer, içer, neş'elenir, uyur ve uyurduk. İçki, yemek, öteberi bittikçe, C- vardaki Paşa köyünün meşhur bak- kalı Panayot'a haber gönderilir, binliklerle rakı, okkalarla meyva ve yiyecek şeyler gelirdi. Bazan Pâ- nayotun da bu âlemlere iştirâk et- tiği olurdu. O da zevk ehli, saz me- raklısı, sese âşık bir «kefere» idi. Bilmem şimdi o Paşa köyü, ve © köyün meşhur Panayotuna ben - ziyen bir bakkalı var m? Yıllarca evvel, gölgelerinde köş- tuğum ağaçları tavaf etmek için ormanların arasına daldım. Bil - mem ne kadar gittim, birden, ih- tiyarsız bir ağacın dibinde dur - | dum. Bu ağacı tanır gibi oldum. Yoksa bana mi öyle geldi bilmem? Dikkat ettim, bu sevimli ağacın dibinde çalı çırpıla kahve pişir - diğimiz y karartısı Kâlâ silin- Memiş gibi!.. Yalnız maziden bu hatirâ Başka her şey silinmiş.. var. ne öyle köşelerde kuzu çevirenler, ne saz çalan, şarkı okuyan insanlar var. Bötün bunlara mukabil, gramo - fonların yayık nağ dansetme kiçin de; meleri arasında gil, uzaktan çe- kilen hasretin ateşini söndürmek için biribirlerine sarılan - çiftlerin dönüşü Kkaim olmuş.. Her tarafta bir yırık nağme, rumbanın bayağı jrımdan buğd- jadn ||ııl t | beder, değil mi? Hayır, aradan bun- ——— Marlen Ditrikh makyafınt tazeliyor., çıkan şayialar.. se West 1911 senesinde Frank Nallace inde S bir tanışmış, O zaman iki genç, k um.uı bir aşk ile bi « ribirlerine sarılmışlar ve bu kara sevda neticesinde nişanlanmışlar, | geriçle ça bu dir. Fakat, nedense, bu aşk çok uzun sürmedi. Araya kara kedi girdi. Ba- | n sebeplerden dolayı nişan bo - F v —— Yarının — yıldızla. bir — Jigüranı ' zuldu. Ayrıldılar, Bu ayrılışta bel- ki ikisinin de kabahati vardır. Bi- ribirlerine bazı şeyler isnad et - Tler. Kıskançhk, başlta gelen &- millerdendir. Erkek, şimdi 50 yaşındadır. Mae Vest te az zamanı neşnliği değil.. Sinema artistlerinin hakiki yaş - ları sarahaten belli olmamakla be- raber, bu güzel kadın için de iyi ce bir yaş tahmin etmek zor dı Bildir. Bahusus ki 1911 senesinde nişanlanan ve evlenmiye hazır - lanan bir genç kız, şimdi de, hâlâ toy sayılmaz ya.. Aradan 26 sene geçti. Bu eski hü- dise iki sabık sevgili arasında, u- zak bir hatıra olarak kalmak ica- öşede kötü bir bes- Allah sana mal vermiş Alaman bombası gibi! Ve nihayet çıyak çıyak bağıran bir hanendenin sabahiden bir ga- zeli: Nerdesin ey âfeti can, uzat du - daklarını! Sen benim ruhu revanım, tende- canımsın benim! r arasındaki hale ve tahavvüllerini gösteren Za m vklerimizin, y ne güzel ölçüler değil mi? Bütün bunlar, bu gramofon ses- Sinema (Devemi 6 inci seyrada) 6- SONTELGRA F — 23 Mayıs 1937 davalı oldu.. zarar ca zaman geçtikten sonra, bu sabık sevgililer arasında bir dava açıl- mıştır, Güzel kadını, eski nişanlısı şim- di dava ediyor ve ondan bir tmaddi zarar istiyor. İddiasına göre, v zamandarberi, Şimdiye Frank, Mae Vest'en çok mühim za- rarlar görmüştür. Eğer, miş, yani, hayatının bir noktasın- da ona tesadüf etmemiş olsaymış, şimdi, başka türlü bir insan ola - cakmış.. Belki daha zengin, daha müreffeh.. yahut ta, daha asude bir hayat ve aile sahibi münzevi bir adam.. çök Her ne ise, işte bu dava şimdi her iki sabık sevgiliyi de telâşa düşürmüş bulunuyor. Kadın yıldız, edrhal bir avukat tutmuş, ve me- | seleyi tetkik ettirmiye başlamış - | tır. Marlen Ditrih ve hususi | hayatı Son zamanlarda maruf sinema yıldıı Alman artist Marlen Dit - rih yeni bir filim için hazırlan - mıya başlamıştır. 'vukua gelen grev Holivutta son dolayısile, bir çok filimler olduğu gibi, güzel AlL- man yıldızının filmi de yarıda kal mıştır. Marlen Ditrih şimdi, vil - lâsında istirahat etmekte, boş z manlarını spor yapmak, kitap oku- makla geçirmektedir. Hattâ, onun bazı gönül maceraları peşinde, toy bir genç kız gibi heyecanla koş - tuğunu da söyliyenler vardır. Fa- kat bu yıldız her şeyden evvel ol- gun bir kadındır. Öyle kuru gürül: tüye papuç bırakan takımından de- ğildir. Son çıkan bazı şayialar, bu kadının, sadık bir zevce, iyi bir a- na olarak tanılan şöhretini şüphe- ye düşürecek emareler tellâki edi- kadar , bu kadınla nişanlanma - | ğ“ı'"“'i"ğı'â rdi Studyo kapı- larında,yıldız olmak -/,' hUİ aSİ' ' A ılebekle- ç, sefil bir halde| memleketlerine dön- meğe mecbur oluyor | Marlen Ditrih'in hususi hayatı hakkında son '|Mae Vest 26 sene evvel nişanlandığı adamla| Ve ziyan istiyorlar.. | liyor. Meselâ, Marleri nasıl- sadık | | | e sualler ha- zevde olabilir, € tıra geliyor. Çünkü, seneler var ki, kocasından - hasbelvazife bir hayat sürüyor. Ve koca: tak fotağraflarda görüyor. Şurası mubakkük kiç bu kâdının üşıkları, pereştişkârları çoktur. | Onda hükikaten, bugünün ma - das) olan ve cinsi cazibe ile ter - cüme edebildiğimiz seksapel var.. Bilbassa yüzünün hatları, bakiş - ları ve bacakları.. Marlen orijinal bir san'atkârdır. Bütün kudreti de buradadır. Ken- disini güzel göstermesi; mesini biliyor. l Beyaz perdede seyrettiğimiz bu yıldız, acaba hususi hayatında na- , sevdir - sıldır? Herkes burasını merak e - diyor. Onun, ev istirahat zaman - larında, alelâde bir kadın olduğunu | söyliyenler olduğu gibi, hususi hâ- | yatında çok daha enerjik, hoppa yaramaz olduğunu iddia den- ler çoktur. Binlerce genç kız Sinema dünyasından gelen Ha- | berlere göre, ve | | | | stüdyolarda yarının büyük yıldızları olmuya hevesli ve- ya namzet binlerce genç ve gü - zel kız arasından bir çok son zamanlarda ümitlerini keserek, ken di memleketlerine, şehir ve kasa- balarına dönüyorlar. Bu hicrette, son grevin de tesiri görülüyor. Çünkü ,bir çok genç Ve güzel kız, senelerce stüdyo kapılarında sü « rünüp neticede aç ve blilâç so « kak ortalarında kalıyorlar.. Her - kes yıldız olamıyor.. Nihayet, has yatı kazanmak da lâzımdır. Bir hulya, bir heves peşinde, senelerce ıztıraba kim katlanabilir? Mae Vest avukatı ile bir arada