6 —--ONTELGRAF—29NI n 1937 BU S lŞANUNİ SÜ LEYMAN Yazan : Nedim Refik Şeyh Mahmudun güzel bir cariyesi var, bu öyle bir kızki efendim, gözleri sanki ahu gözleri... Şeyh cariyeyi dizlerinin dibine almış, şöyle söylüyordu: — Ben ahvalden bir şey anlamam. İster burada Gazali Bey saltanat sürsün, ister Sultan Süleyman! | Şamdan giden adamları da Mısır- hapsettirmezdim. Bir bedevi biliyor musunuz. — Onu sonra öğreniriz. Sen ba» na, yola çıkmaktan seni alıkoyan mânileri birer birer ispat edecek « sin, dinliyorum. — Ben Ferhat Paşa tarafına ge- çersem çok kârlı bir iş yapacağımı düşündüm. Şimdiye kadar kendini zor 2ap - tettiği harekâtındaki sabırsızlık - ftan anlaşılan genç memlük - elini belindeki hançece götürerek: — Habis, dedi, kabahat sende dek il, sana bu kadar lâkırdı » lemi- ye meydan bırakandadır. Fakat Gazalinin âmirane bir ha- reketile genç adam uzaklaştı. Be « devi sözüne devamla: — Buranın ahvalini Fethat Pa- şaya bildirerek para alanları bicer birer öğrenmek sizin işinize gelmez Mi? — Dikkat et. Beni böylelikle al- datmıya kalkma, — Sizi aldatmıyorum. Ferhat Pa« genin adamlarile anlaşarak kendi- mi onlardan göstermek size çok fay- dalı olacaktır. — Bunun ilk faydası bizim mek- tubun geri kalması oldu. Zanne - derim.. — Ya bey, benimle istihza ede - rek fakiri tahkir ediyorsunuz. Lâ- kin size olan sadakatimi isbat et- tim: Yola çıkmak tehlikeli oldu '- ğunuü anlayınca geri geldim. Ema- netlerinizi İade ettim. Şimdi izin verirseniz etrafı dolaşırım. —Belki bu gece, belki yarın sabah, belki ge yarım saat sonra buradan ayrı- brim. Ne dersiniz? Bedevinin sözleri 0 kadar ciddi, © kadar kat'i ki Gazali bey mu- hatabının gözlerine dikkatle uzun uzadiye baktı. Bedevi de ona sabit, keskin nazarlarile bakıyordu. Mem- lük beyine emniyet geldi: — Ferhat paşadan bahsediyor - dun.. Ne biliyorsan söyle.. Hakikatte bu haber Gazalinin neş'esini kaçıracak bir şeydi. Hiç renk vermiyordu. Fakat Bedevi Ferhat paşadan bahsedilince Ga - zali beyin merakına dokunulacağı- ni anlamıştı. Konuşmayı biraz neş'elendirmek istedi: — Ya bey, dedi, Şeyh Mahmu - dun güzel bir cariyesi var. Bu öy- le bir kız ki efendim gözleri san- ki ahunun gözleri gibi. Şeyh Mah- mut biraz haşiş içer. Amma güzel Bgöze, güzel yüze meftun olduğu- nu çoktan bilirdim. Dün sabah ona gitlim, çadırda oturmuş, dizi dibinde de bir cariye var. Selâm verdim, selâm aldı. Biraz ken - . disine ahvalden bahsetmek iste - dim. — Cariyenin — güzel — göz - lerine baktı, baktı, sonra bana: — Ben, dedi, ahvalden bir şey anlamıyorum. — Hem de bu dür.ya- nın bu kadar uğraşmıya ne öeğeri vardır? İster burada Gazali bey Eski Rodattan bir sakak saltanat sürsün, ister Sultan Sü « leyman. bence hepsi bir. Sonra yine cariyenin gözlerine baktı, bak- tı da kıza: Sence de öyle değil mi? dedi. Bir nefes daha çekti, Yine kızın gözlerine baktı. Başka lâkır- dı yok.. — Allaha ısmarladık ya Şeyh Mahmut, yine görüşürüz; dediğim zaman güldü: — Sen bizden değilsin, dedi, hiç insan padişahı zaman varken â » silere uyar mu? — Ah, hâbis, hain, casus. Hem bizden bir çok para aldı, hem de bizim için böyle söylüyor. Ben o- nu, kendi cariyesinden ayırmayı bilirim. — Yok, yok. Şeyh Mahmut kim bilir kabilesile beraber şimdi ne « rededir ya bey.. — Ne diyorsun? Kaçtı mı? — Nereye gittiğini kimse bilmez. Ya bey, siz Şeyh Mahmudun çok iş göreceğini mi zannederdiniz? Şeyh Mahmut, Badiyetyşşamdan gelerek Gazali beye hizmet arzet- miş nüfuzluü bir adamndı. Fakat işin döndüğünü anlayınca yine çöle kaç- mıştı, Bununla beraber Gazali bey hal- den yeise düşecek gibi değildi. Mı- sırdan da ümidi kesilse, Suriyede- ki kuvvetini, isyam uzatmıya kâ « fi görüyordu. Yerlilerden pek ça- Bunu kendisine taraftar edinebil- diğine kanasti vardı. Dedi ki: — Sen hemen mektubu alarak Mısıra hareket edebilir misin? Bedeviye sözü bırakmadan genç Metnlük: — Hayır, dedi, mektubu Mısıra ben götüreceğim. Yolda nasıl bir tehlike varsa göreyim. Mısırda ba- Şıma ne gelecekse bana gelsin. Fakat Gazali bey: — Yok, dedi, o götürsün, sada - katini görelim. Sonra mektupla altın kesesini Bedeviye uzattı. Bedevi derhal kay- boldu. Hakikaten o süratle atına yola düzülmüştü. O kaybolduktan sonra Gazali bey yanındaki arkadaşına: — Sen yolda bir pusuya düşer. seü ölünciye kadar kendini müda- faa edersin ve düşmanların çok . Tuğu karşısında ölür gidersin, Hal- buki senin gibi cesur bir âadamın daha başka yapacak işleri vardır. Bir mektup için sen ölmemelisin. Bu Bedeviye gelince, o, mektubu feda eder; kendisini kurtarır, Mı- sıra yolladığım mektup öyle mü - him bir şey de değildir. Şimdi her şey anlaşılıyor. Kendi kendimizin çaresine bakalım. Canbürd Gazali meydanı kendi- sine çok müsalt görüyordu. Haki- katen yine Memlüklerden olan Mı- sır valisine mektuplar yollamış, onu da kendi tarafına çekmiye uğ- raşmıştı. Fakat Mısıra gönderdiği mektuplar İstanbula yollanmış, eli eai da öldürmüşlerdi. Mısır valisi bu suretle yeni padişaha sadakatini is- bat ederek mevklini kuvvetlendir- meyi muvaffık bulmuştu. Canbürd Gazali Suriyedeki kuvvetine isti - nad ederek isyan bayrağını açtık- tan sonra yeni padişahin nazarı dik- kati o tarafa çevrildi. Ferhat paşa kuvvetli bir ordu ile Suriyeye yol- landı Gazallinin lik hareketi mu- vaffakiyetle devam etti. Şam elin- de idi. Berutu aldı, Diğer belli baş- h merkezleri ele geçirdi. Kölemen beyinin cür'eti arttıkça artmıştı.Fa- kat Ferhat paşanm yaklaştığı ha. beri yayılırken, hele malyetindeki Yeniçeri ordusunun kuvveti anla- şıldıkça Gazali bey için yerlilere güvenmek imkânı da kalmıyordu. Çok geçmedi, Cambürd Gazali Şam kalesine kapandı, kaldı. Oradan ken- disini müdafaa ediyordu. Son de- rece çetin bir müdafaa. Fakat ü - mmitsiz bir müdafaa. Hezimeti pa- halıya satıyordu. Akibet Yeniçe- rilerin şiddetli hücümları kaleyi aldı. Asi Kölemen beyi o kadar cesa- retle harp otliği halde bir türlü ölümü bulamadı. Dövüşürken öle- medi de yakayı ele vererek devle- te isyan etmiş bir mücrim sıfatile kafasının uçurulmasını bekledi, A- dına destan uydurulamıyan — bir müerim gibi, Tali... Genç Sultan Sü e« leyman için istikbal pazlaktı. O « nun karşısına çıkmak istiyen her Mmâni yıkılacaktı. Hain olanlar ise ter büyük, ister küçük olsunlar, mutlaka cezalarını görmeli, İşte Sultan Süleymanın Suriye isyant (Devamı var) Okuyucularla Baş başa Halkı Aldatmak Doğru değil Beşiktaştan — Mustafa imzasile yazılıyor: «Her zaman şikâyet edilen bir mesele vardır. Bu dert üzerinde, bugün de ben duruyorum. Reklâm, ilân işlerini mevzuubahs edeceğim. Bazı ticarethaneler şatafatlı ilân « lar yaparak, çok ucuz mal sattık « larımı, yüzde gu kadar tenzilât ya- pacaklarını — kalka bildiriyorlar, Mallarının çok nefis ve harikulâde olduğunu — söylüyorlar. Halbuki, ticarethaneyi ziyaret ediyorsunuz, ucuz diye ilân edilen malların hiç birini göremiyorsunuz. Hepsi pa- halı., Yani, daha doğrusu hiç bir ten- zilât yok, Ucuz yok mu, diye sorar- sanız, gayet âdi şeyleri çıkarıp gös- teriyorlar, Bunlar size yaramaz, di- yorlar. Müşteri celbetmek için reklâm yapmak, ilân yapmak bu asrın icap- . Fakat, her şeyin bir derecesi vardır. Reklâm, ilân için mutlaka yalan söylemek mi lâzım- dar.. Bana kalırsa, bu tarzı hare- ket, o müesseselere Teklâm ol - maz, bilâkis aksi tesir bırakır. Müş- teri kaybettirir. Hakikatleri giz - lemek doğru değildir. Çünkü gü- neş balçıkla sıvanır, diye bir darbimesel vardır. Bunu hatırdan çıkarmamalı.. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkla dans musikisi, 19 Çocuk Esirgeme Kurumu namına konferans Doktor Şükrü Hazım, 19,30 Gitor solo Maryo Parudi, 20 Sadi ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, | 20,30 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 2045 Saliye ve arkadaşları tarafından Türk musiki ve halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 örkes. tra, 22,1$ Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, — 22,30 plakla sololar opera ve oöperet | IE |)——Eski İstanbul batakhaneleri: | KUMAR.. Yanlışlık (4 üvtü sayfadın devam) fırsatta bir randevu kopartmayı da kafasına koymuştu. Evin önünde indiler. Kapıyı a- nahtarla açtılar. Koridor kapkaran- fıktı. — İrfan, Merzukanın yanin - dan hiç ayrılmamış, yengesinin e- Tektrik düğmesini çevirmesini bek- liyordu, Sokak kapısını kapadı. Or- talık zifiri karanlık kesildi. İrfan o zaman fırsattan istifade Merzukaya sarıldı, göğsüne bastı, saçlarından öptü, Merzuka kisik bir sesle: — Rica ederim, rica ederim, be- ni bırakınız, diyordu. Fakat mukavemeti de o kadar 22. yaftı ki.. | — İrfan da cevap verdi: — Elimde değil, ne yapayım? Gü- zelliğin karşısında kim dayanır? Nihayet kadıncağız, ö ı; bir- denbire karşılaştığı âşıkını teskin için: — Bir başka gün, size söz veri - Tim, dedi. Bir saniye geçmeden elektrik yandı. İrfan yanında, demin göğ - süne bastığı, saçlarını akşadığı gü- zel kadına baktı. Ne görsün?, Yen- gesi değil mi? İSTANBUL Ticaret ve Zahire Borsası 27 (4 ) 937 | FİATLAR | ——— — CİNSİ JAsağı| Yuka| Buğday yumuşak sert Mısır Sarı » beyar Arpa yemlik Arpa Anadol j İ R Buğday : Liverpul| 6, 34 Kr. || » 3Şikago | 6 85 . » Winipek | S 93 , Arpa — :Anvera | 5, 43 , | Misit — :Londra| 372 , KeadenT: , &4 ., | FındıkG :Hamburgi 87, S3 , .» » 8. 3 » Seter | 17 parçaları, 23 son, N AA ZN İkinci kısım Poker trişörlüğünde iki mühim unsurdur. kemedikten sirkafın ehemmiyeti hünerini elde ettiği için, kâğıdın üstüne şöyle bir göz atar atmaz; — Papaz mı? — Aso mu? t olduğunu derakap anlar. | Boyama ve kazıma sirkaflarda bütün kâğıtlara işaret vurulduğu | halde, kabartma ve kırma süreti- 1 le yapılan işaretler, yalmız mühim kâğıtlara; meselâ: — Papazlara! — Kırlara! — Asolara! yapılır, diğer kâğıtlar ihmâl edi - lir. İsvoli çekmek, sirkaflan istilfade ederek oyuün oynamak ve yüzde yüz kazanmak için gözlerin kuvvetli ol-| ması, iyi görmesi ne kadar şartsı, — Ea çabukluğu! dur. | da o kadar şarttır. Yani, isvoli çek- mmenin yüzde ellisi: — Göz kuvveti! İse, yüzde ellisi de: — El çabukluğu!drır. Seri hareketler yapamıyanlar hiç bir vakit isvoli çekemezler. Her sirkaf gören, sirkaf öokuyan isvoli çekebilir mi? Bu da, ayrıca bir meseledir. Filhakika, poker trişörlerinin - çinde sirkaftan istifade edenler pek çoktu. Bir çok işçiler, avlarını, bu yolla tuzağa düşürür, böylelikle so- | yar, bu usülle yolarlar. Fakat, bu işçilerden bir kısmı is- voli çeker.. Bir kısmı da çekemez! Halbuki, işçilikten âzami ran « dımanı almak için, sirkaf ve isvoli, at başı beraber yürüyen iki mühim unsurdur. İsvoli çekemedikten son- ra sirkafın kuvveti, ehemmiyeti, derhal yarı yarıya düşer, İsvoli çe- kememenin en mühim sebebi de, sür'atle hareket edememekten, sez- dirip yakalanmak tehlikesinden mü- tevellit korkudur. Halbuki, cür'et ve cesaretle sür'at, işçiliğin - hok- kabazlıkta olduğu gibi - en önde gelen, esaslı şartlardır. Bazı trişörler de vardır ki, po- kerin bütün hilelerini, bütün da « Yazan: M. S.ÇAPAN' —54 — , sirkaf ve isvoli Fakat isvoli çe“ sonra, yarı yarıya inef kendi elindekinden kuvvetli İs€r nt derhal atar. Yok . KET — âğıdı herkesinkinden KWY vetli ise, hemsen tölânsı, yahut: — Rest! i bastırır. N Bazan da, elinde çok yüksek KİT — ğit olur. Bu seler de, öteki oyuf ” cuları da tavlayıp oyuna alarak BİF kaç kişiden birden: — Rest! almak ümidile, yalandan düşünüf | gibi yapar ve rölüns: görür. Fakitı bu düşünüşü esnasında maniyet Yök mamıya dikkat eder. Karşı: ğ oşunculara kendisinde: — İyi kâğıt! olmadığını ihsas etimniş olmak, © ” — nun için kâfidir. Böylelikle, çok kurnaz olduğun sanan korekt (harbi) L avuçlar dolusu para verdikleri #_ j olmuştur. Sirkaflı kâğıtla oynıyan trişift meselâ, ilktir. : — Üvertür! demiştir. Başka bir oyuncu rölüâns yapm!f tır. Kurnaz işçi, kimseye sezdirme * den, en üstteki ve onun altınd bir kaç kâğıda bakar. İşaretli 0l kâğıtların neler olduğu onca M | lüm olduğundan, gelecek küğrtlafi — elinde imiş gibi bilir. ğ Meselâ, iki as, yahut iki yua İf üvertür olmuştur. Eğer üstten #E — den üç kâğıt arasında: —As! — Rua! Ribi işine yarıyacak u tereddütsüz rölânsı görür. YokKS4 — Hayır! Deyip rölânstan kaçar ve üvt” eti »e | Meselâ yedili, yahut sekizli ufak bir üçle üvertür olmuştur. | Akabinde de, birisi rölâns etmiştir — O, yice, bütün dikkatile üstteki kâğıtlara bakar, Zaten, banu, Hİ bir zaman da ihmâl etmez. laverelerini bilirle.. Hepsini tatbik Bi gekizli verelerini Tj& ni H , Üüstte, ğ «derleri Fakat, alrikafla oynıyamaiz. :::ınlcmve,d'l:llnln da:ea:a:nnü vt bu usuülden istifade edemezler, ş (Devamı c — Bilmezler mi? GöNÜ GND NRanaarNinN dökee saainman aei raannı --| — Sirkaftan anlamazlar mı? İ — Korkarlar mı? | İ diye mi soracaksınız? . — Hayır! o _ğx:ı! Si BEYOĞLU ü Li KAT z MARAY iBakir delikanlı , | * ç.um,k:_q ı TÜRK iKronştat bahfi)""_' Trişör olur da, pokerin bütün |MELEK â;';»;( entriK v KOK anvı ı:ı::;:nı' eı::ı,xî de, bu hilelerin en İ/beK : Tarran SĞ — Sirkaf! n ne olduğunu bil - |İSAKARYA — :Denizde isyll'k, mez olur mü hiç? YILDIZ 3 Bülbüller ötcet Pek âlâ bilirler, Fakat, bunla - | Karyoka a çaf yın yegâne kusurları, sirkaftan is- |SÜMER :p_" ve =|Y"' tifade edememelerinin yegâne se- r:_';:ı': vi bebi, gözlerinin kuvvetsiz öolması, Dildİr” yani, sirkafı görememeleridir. — |ALKAZAR — © Program Bu nev'i işçiler de, el çabakluğu |.- y Ve "ı'(ü çükLord yapamıyanlar gibi, avantalarının ŞIK n G:;o iediveği vi ğ yüzde ellisini kaybederler. sütçü 7 Şimdi başka, mühim bir mese - ŞARK . Si podl' ingapar A leye gelelim: Altın toplayan Kait Sirkafla öynıyan oyuncular bu 1936 Atina 4 getldon nasıl istifade ederler? olimpiyatları. Trişör küğıtları dağıtırken, bü - | ASRİ : Kaçak sevi ! tün oyunculara teker teker verdi- Hücum filosi gy | Bi Kâğıtlara dikkat edre. Hepsini sE.Akıııw ıg:ıpıbdo'hl::" j görür., Hangi cinsten kâğıtlar yer- Marçğ : dam çilet — diğini anlar. SUMMUNİYET Çes, ŞA Yalnız, trişörün çok zeki olması, $ bütün dikkatini de bu işe sarf et- İSTANBUL Ş mesi, oyunculara dağıttığı kâğıt - (FERAH : Pat ve Pataşot. — ların cinslerini ve sayılarını biri - |MİLLİ :Kral 'î',';'";.c birine karıştılmaması lâzımdır. lâhaddini Zeti Bu cihetlerden emin — olduktan KA : , kâğıt tevzlini bitti Z t Ganinlere hangirader e 0 İHLAL. — — iBefde DÜM S Zeği , Kin öldürdü — p — İyi kâğıt! bi Hangi oyuncuda: YAZ“ ;_:“;:';. l ı' — Fena kâğıt! N ş Hangt ermnelmün'alinda ve var,, (ALENMAR İ v £ â";':_')“ hepsini bilir. Her oyuncunün elin- ( 5) Siğal | deki kâğıt, onca, tamamile matüm- | KEMALBEY .ı:h'('ı:fw söslü) dur. ’ hi Burdan sonra, trişör, dikkafle, 13 numarakı — LĞ üvertüre olanın, görenin veya rö- KADIKÖY # lâns yapanın çehrelerinden ayır - İHALE * Marinella. A maz gözlerini. OSKÜDAR MW Meselâ, birisi: HÂLE — Bötün güzelleri dt — Üvertür! ü Dedi.. değil mi? Başka biri de BAKIRKÖY gördü, Üçüncüsü rölüne yaptı. E- İMİLTIYADI * Ehlisatp ğer, rölüns yapanın elindeki kâğıt | bekeri