Süleymanın Sarayında, KUDUS KIZLARI Tetrika No: 26 B İ Yazan : M. Necdet Tunçer l “Amon Kraliçesi, Israil zabitlerine âşıktır, Mellâ! Kraliçenin kalbini teshir etmek, Amon sarayını fet Amona sarayı önündeki tılsımlı kaya Süleyman bu haber üzerine der- | '*vıı Mon'a bir mektup yazarak kra- Myı ASmamasını; evvelce de yaz- 4 Bibi, sağ olarak yakalayıp Ku- * göndermesini bildirdi. * Şıg,,' Amon sarayı önünde şoton, Amön topraklarına girdi- “ Zaman, kraliçe Nüya: *— Yurdumuza bir sansar girdi.. u':nîl"!an boğacak bir kurt lâ - Demişti. a ON'a bünü haber verdikleri at Amon ordusu İsrail ordu - Sün İ dan kaçmak üzere geriy Yurdu, yi *Yur ğ':nı:—_n önünde, meydan Mi? kurtları beki -ON kraliçe İ ahp geri çekili avsiye et- Çi Amon kralı ordunun başına İ. Yabeş şehri önünde yeni bir kurmak üzere kraliçeyi sa - birakıp geri çekildi. Teti “Se Nüya nasıl ve 'ne cesa » * Sarayda kalmıştı? | a herkes gibi, İsrail ordu - &u, Sümandanı Şaon da şaşiyor - , Nây, Ü & m;"“h Sarayı Öönündeki surlar kaz' h'mhy kolay aşılamazdı.. fas U, nihayet Şaon için kısa bir ğ'" Meselesiydi. Gen y bit sabah, Amonlu esirlere .W'hhi saraya gönderdi. “raliçeye, Şaon'nun şu tek- Söyledi: 'dunuza gelen sansar, sara - Tüyda 'a neye ve kime güveniyor« Mrayı harpsiz teslim ederse- Of sizi esir alıp Kudüse gön- &' Eğer harp ederek içeriye ker Başmın surların üstü Diz, « Üerece :43 İKaranlıkta bir ışık Yezan: eviren: Muammer Alatur| ——— ğ nti anlattıkları Bd “Anlatabileceği dünu Ş H"'lu ' Beçmedi. Tütrüm İÇi, sağdan soldan patro » sada büyük mikdarda pa- bayağı bir | şeylerin Na Sakı, j Büceaj M:g;:ım Öğrenmişti. Cinayet ladığı hâdiseleri anlatmağa Na h BH oaaaleki geldi, kendisini ya kika sonrA çıkardım, Bir kaç da- an p Sıktığını işittim. Açık İ TN ile olan son muhave- bz G:.“:n'“ da sesini işittiniz mi? b hüt:ı işittim, fakat o kadar ana söylemiş: | hakkümüne çe Nüya gülüyordu. Esire: — Haydi git, dedi, Şaon'a ken - disini sarayda beklediğimi si Eğer Allah dünyayı sansarların ta- ben o terketmişse, dünya içinde yaşamamağa çoktan | a | karar verdim. Esir o gün surlardan | ya sarkarak İsrail ordusu karatg hına döndü.. Kraliçenin cevabını aynen Şaona anlattı: — Kroliçenin teslim olmağa niyeti | yok; Mellâ! O bir erkek gibi ko - nuştu benimle. Sarayda sizi bekli- | yor. Kendine güveniyorsa, sarayın lBayanl n bu cevabı alınca hiddetin - | Tanıyor musunuz? 4. O akşam bü- tün ordu Zâbil topladı: — Kraliçe biziml ediyor. Surları aşmak için malıyız? Diye sordu. Zabitler muhasaraya devam et « tmekten başka çare olmadiğımı söye lediler. Bu zabitler istihza yap- arasında yaşlı bit | msker vardı. Şaon önun sözüne çok | değer verir ve mühim meseleleri #nunla raahrem olarak koruşurdu. Bu yaşlı zabit -toplantıdan son- ra- Şaonun yanına geldi: — Mellâ! -dedi- biraz da ihtiya- rın sözünü dinleyiniz! Şaon: — Benin sözlerini ve öğütlerini | her zaman dinlerim, dedi, söyle bakalım: Bu surları aşmak için ba- na ne tavsiye edeceksin? İhtiyar zabit, Şaonun kulağına | eğildi: — Surları aşmak için çok insan | tolelfatı vereceğiz Mellâ! Halbuki | kraliçenin kalbini teshir etmek, surları fethetmekten daha kolay bir iştir! . Şacn hayretle ihtiyar zabitin yü- | züne baktı — Ne demek istiyorsun? İhtiyar zabit düşündüklerini a« çıkça söyledi: Kraliçe Nâya, İsrail zabitlori. * Edgar Vaj tiniz. Fakat bu ziyaretçide hiç bir şey nazarı dikkatinizi celbetmedi mi? — Evet, bir kolü takma idi, Sağ kolu mu, sol kolu mu? Sol kolu. Bunâ emin misin? Evet yemin ederim. — Pekâlâ, devam et. — Hole indi, sokağa çıktı. Artık ondan sonra bir. daha kendisini görmedim. — Siz geldiğiniz zaman, cinayet anlaşılınca, döğrusu korktum. Bel- ki de benden şüpho edersiniz diye çekindim. Hole indim. İlk gördü - ğüm şey masanın üzerinde benim namıma bırakılmış bir mektup ol- du. | ben vaktimin bi | rüşmek için dışa: | mektubun siz g hetmekten daha kolaydır!,, ne fişıktir, Mellâ! Onun kalbine gi- recek yolu bulmağa çalışsanız harp çabuk biter.. fazla kan dök - on birdenbire şaşaladı. İhtiyar zabit neler söylüyordu! İsrail orduları kumandanı zek ndı. Biraz düş dükten sonra: n var! dedi -Nüya gü - kadındır. Dü kin biz erkeği kurtulmak vanın en çir « olan — kocasından için, Sarayının - cin « ler — tarafından dildiğini ileri sün muhafaza &- rek Amon kra « ını aldatmıştır. Fakat, bize kar$t da döstlük duygüları taşımış c saydı, bizimle bu kadar çok uğra- şir miydi? Bilhassa genç Saroyu neden asi İhtiyar zabit bu sözü de covap- zabitim anet etmediği için, mü gözüne almış. Faka 9 sizin kucağınıza atılmakta tered- düt e k Mâ! Böni din- leyiniz ve Nâyanın kalbini çalma- ğa çalışınız! Son Telgrafın Müsabakası nin totoğrafı bildiririm. ADRES : olduğunu — Devam et. — Bu mektubun oraya nasil gel- diğini, nasıl ve kimin atrahından bırakıldığını - anlıyamadım. Fakat yük bir kısmın: mutfakta geçirdiğim vı çeyrek saat kadar arkadaşımla gö- ya çıktığım İçin, den evvel ma- sanın üzerine bırakılmış olduğunu düşündüm. Açtım, mektupta bir kaç satır vardı. Fakat bu bir kaç satır da aklımı oynatmıya kâfi gel- di 'T. X. sabırsızlıkla sordu: — Peki mektupta ne yazıyordu? — Size harfi harfine tekrar ede- bilirim. Çünkü o bir kaç satır öm- tüm oldukça zihnimden çıkmıya - cak. Mektup A, C, harflerile başlı- yordu. Arkasında da 294 rakamı vardı, — Bu ne demek oluyor? anlatayım? Doğrusunu isterseniz, söyliyeyim: Bu rakam- lar bana Martmur hapishanesinde verilen numaradır, Samur Devri Cariyelerin |ortasında zevk | ve safa içinde olan Deli Ibra- him fermanbu- yurmuştu: — Sadrazam tez gelsin. Ozmanlı imparatarluğu — ta musallat padişahların en zırdeli di. Çocukluğu ve gençliği , mühitinden dişt- | rı başını çeyirip bakmadan geçen Deli İbrahim padişah olduğu ha - mamışt Dördüncü Murat Bursadan bit « denbire İstanbula dönüp de saraya çıktığı zaman, ilk iş olarak kah— İ deşlerini boği ; yalnız, ta, Osmanlı saltanatına vüi caklar arasında en ürkek, en hu * ulduğu İbrahimi bu salk veliahdı da son deminde, haleti nezideyken, son bir gayretle yerinden fırla e maış, bir irade isdar etmişti: — İbrahim, tez cellâda verilal, Armma, valide sultan, saituratın k vürisini, (nizamı âlem) i - altanatları elzem addelilen ' tek mümes - da bu sön iradesini tekide an bulamadan bir kaç dakika tu, Yirmi | olan zel | anında yeni Geliliklerin F_'_—" S ©n Telgrafın Müsabakâ Kuponu Bu ReSiM —— | büsbütün azı ancak bir | — Anladık, mektupta neler ya- | ratorluk hal şahın ölümü, derin bir te uyandırmıştı. , mecnun voliahdin, cüle meydan emek için Dördüncü Muradın lümü haberini ona ihtiyatla Dördüncü Muradın xdası önündeki s0- stünü bir ş Osmanlı padişahları — içinde llk defa nikâh ve düğünle karı almak usulünü ihdas eden de sultan İbra- himdi. Saray, dördüncü Muradım 2anü- nında sinen, gölge kadar ehemmi- yeti kalmıyan harem - takımının Mmüdahalelerine sahne olmuş; pa - h da, has müşavir edindiği gi ne inandığı Cinci hocanın masal ve hikâyelerile devlet umurunu ted - 'Telli hasekinin hasaleı kadınla- Gmür sürmeğe mamış işler görüyordu... Bir zıyordu? Buradan ht mertebe sür'atle..> Benim o evde hizmetçilik ettiğimi kim, ne- reden anladı, doğrusu şaştım. İşte bütün hikâye bundan ibarettir. Bir Mis Holandaya rastgelmiş - tim, kızı Portman meydanına ka- dar takip ettim. — Bundan başka söyliyecek bir Şeyiniz var mı? — Daha ne söyliyeyim? İşte bü- tün bildiklerim bundan ibaret... * Ertesi gün T. X. ile Belinde Me- ri Grinparkda buluşmuşlardı. Genç kız: — Size bir şey soracağım, dedi. — Galiba adresinizi öğrenmeğe çalışıp çalışmadığımı soracaksınız. Fakat böyle bir suale cevap ver - miyeceğimi peşinen haber vere « yim, Ki kü 'in gözlerine Belinda Mori hf' zamankinden daha çok güzel görünüyordu. Açık hava yüzünü pembeleştirmişti. Gençliğin ve ta- zeliğin bundan daha müşahhas tim- sali olarnazdı. T. X. dedi ki: | şah sul hiyan padişah, | akla, hayale gel- | en kaç've müm- Osmanlı sarayinda bihlir zevk, enirikaya sehneolan İarem dairesi selâmlık reşminde dizdiriyor, kürkünü ters giyiyor, üsküf biçimli bir kalpağı başına şor, bu nenip kıyafetile araba- e çıkıp oturuyor; başk tir gün, seçme ceriyelerin körpe ve kıvrak vücutlarının çıplaklı - n Hasbühçe ha harelendiğini Beyrederken, kırmı- zi bal cevher atıyor; diğer bir gün de, harem bahçesinin kuytu bir köşe- | Fatih ressam Bellini tarafından yapılmış gegdne — portresi Acaba Mehmet, İstandulu zaptele üği gün, haleflerinin kepazelik lerini hatırına getirmiş miydi? kurdurduğu atâip bir kamd- uçuyordu... k bir kış akşamıydı. Badis n İbrahim, Topkapı sara- yının ku, ömülü (Hün- şünüş e - , Arzın malüm kit- alarından kol salan Ösmüne h imparatorluğu hudutlarının her tarafından geleri en körpe, en seç- me, en turfanda bir sürü yarı <ıp- lak genç kızın arasında şarap içen padişah, 1lık bir hararetle insanı i- sında Telli hasekinin yeni ba; dığı bir masalı derin bir mı çinde dinliyor, süzgün gözleril vya örzeden sert ve ki kadar görünüyordu... Te zengin bir. Şark masalı anlatıyor bu masalda, zengin bir Rus Çarının bir gözdesi için yap « Babanız döndü, biliyor musu- görmek için öyle sabır - sızlanıyor ki... Genç kız dudaklarını büktü: Ümüt ederim ki, ona benden bahsetmediniz. — Hiç bahşeder miyim? Genç kız, delikanlıyı dikkatle süzmeğe başladı: — Sizde mes'ut olmak için her meziyet var, Fakat neden böyle dünyadan bıkmış gibi duruyorsu- nuz, ona hayret ediyarum, nuüz? nuz? — Elbette söylerim. Bir defa gıp- ta edilecek bir mevki sahibisiniz. Meşhur bir adamsınız. Sizi seven karınız ve boynunuza sarılan ço - cuklarınız var. — Allah Allah, işte bunları $iz « den öğreniyorum. — Sahi evli değil misiniz? Val- lahi, ben sizi hep evli biliyordum. Sizi çoluğunuzun, çocuğunuzun &- rasında ocağın karşısına geçmi muhabbet ediyorsunuz diye tasa vür ediyordum. — Lütfen oturmaz mısınız? u sularında | | başarabileceği iklara avuç avuç altın ve mü- | Mehmedin meşhar İtalyan | — Allah, Allah neler söylüyorsu. sakâlına inci | tırdığı sarayı döşetirken bulduju arijinal bir fikirle her tarafı, ? mini, tavanları ve duvarları yal - nız samur kürklerle kaplattığısı ve bu işe nit dedikoduların bir zengi: Hk timsali halinde bütün dül saraylarına yayıldığını, aucak çok zengin ve kudretli bir hükümdarın Ş böyle bir işin ne xevkli ve ne gıpta uyandıracak bir hareket olduğunu ballandıra bül- landıra anlatıyordu. Masal buraya geldiği zaman, deli sultan, birden- bire ayağa kalkmış ve bir el işa - retile meclisi süküta davet ettik - ten sonra ellerini çırpmış, gelen harem ağasına: — Tez o veziri âzam olacak te - resi huzuruma getüresiz! iradesi- ni savurmuştu... Gece yarısı, so - guk ve kar fırtınası arasında uykus dan uyandırılıp karşısına dikilen Bostancı başının ağzından: Sultanım!. Şevketlü efendi - miz huzurlarına irade buyuruyor- mulhtemel bir ölüm n ve baş üstüne... âbdestimi tazeleyim! Diye çekilip, titriyen ellerile abdest alı sonra, acele, saraya koşmuştu. Hünküra, sadrazamın geldiğini kaber verdiler. Deli İbrahim, bu zevk ve sefahatın çirkin bi Bi | balinde iltihaplı bir içtimal yaranın göz yakıcı manzarasına, — (vakarı saltanatın) oluşuna ehem- miyet bile vermemiş, veziri, he - men huzüruna almı Şarap kokuları ve tütün dumân- larile buğulu odaya giren gözleri- len kaldırmıya cesaret ede- icap duyan vezir, pâ - Gişahi etekleyip el pençe ferman beklerken, pâdişahın ince ve açe- lo sesi kulaklarına çınlamıştı: — Tez, memaliki mahrusamda. ki güzerâ ve vükell ve ulemi ve kuddat ve miyrim n kullarıma şol emri şerifimi bildiresin! Ve « dir ve vükelâ kullarım beşer yük ulemâ ve kuddat kullarım üçer vük ve miyrimiyran kullarım ikişer yük samar derisini tezce südkici se. miyeme arzedeler, Hem - gerektir ki, cümle avam ve tiaya kullarıma dan vörgi yerine samur kürk alas sın Ve delter edesin. Sarayım des yülr Ve müştemilâtin, cümle sa « Mür kürk İle kapatmak muradım- dır. Hoşça amel Vallah de- rin yüzdürür, saman doldurtur, hağ- lara korkuluk ederim koca kelpt. İşte Osmanlı sarayında — samur devri de böyle başladı. Naki Bora kendisini daha güzelleş- ir bir tavırla yanı başına oturdu. T. X: — Kohanetiniz. kızmen - doğru! dedi, Fakat çocuk meselesine ge « lince,.. Genç kiz içini çekti: — O halde evlisiniz demek? 'T. X, yutkundu. — Zaten evli olsanız da, olmasa- nız da bana ne? yalnız mes'ut olu- muz da o külidir. —Çok mes'udum. Bir cumartesi günü bana gelseniz ya.. öyle güzel çiçekler yetiştirdim ki, bayılırsı « nız. Benim de dünyada en sevdi « ğim meşguliyetlerden biri de bul — Eğer mahzür — görmerseniz, şöyle biraz yürüsek... Yürüdüler, fakat ağaç yaprak - larının silişik -bulunduğu kuytu bir yene geldikleri zaman, T. “Zenç kızı belinden yakaladı ve iki dudak birleşti. * 'T. X. ayrılmazdan evvel: — Belinda Müri, dedi. Artık banliyödaki şatonuzu bırakmak ve (Devamı var) caeli