4 ! d A AD N Bi Enfes balıklarımızı ecnebiler yiyor Bir çok milletler bizim balıkları- mıza gösterdiğimiz anlaşıl- maz istiğnadan memnundurlar Balıkpazarındaki tuzlamahanelere gidenler neler görürler, neler işitirler? B YU meşh hki M gn yalı AYanın ne enfes Mi yetişir d ; şir de, biz B ba balıklara bormen hiç de etmey NE bâ- sofraları - dlk Vet nasıl deniz gibi bir ger iş- '"—D'îmd' bulunduklarını bilmiyen Mahlüki. ) Üklar asıl Halbuki a - 4 diğimiz bilir ne kadar Avrupa- zden her milyon » B e K dl.lıpîz_mınd.ı Meyhane soka - Saki bütün * Erket u ketç © Salışıyorla; Ü Olan İç; Ecılıııı.ıim hieter, A Deniz memle - tanbulun him ih biri de şüphesiz ki ba- bi Pildiğini öğrenmek me- um, “layıcı dükkânına gi- liklar. evvelâ cins cini, bü « ve Föçüklü ayrılıyor. - Yıkanı- h olaıîm" fıçılara, kutulara tuz- Yex]uşım;iynr. ik tuzliyan ( kontroj ei şçilerin çalışmala- A hiz ııî:ıx tuzlama işi çok kârlı öa Z Maden yalnız karada de- .'lllde de olur. —Bakın şu ba zlndı_v;,,bıinı"' denizin para ka » i altın Madenleridir. ım-dl,nbu.hılı—r bu işi bildiği: ğ 1 Nedente bilmem, bâlık luıla fazla ehemmiyet ver- * Böyle olmasına Fağmen, müz , femadiyen İstanbüldan SA balık istiyor, Marida bi Bitiği b V_kbmlı—ıcn fı;mm teşkil K İr tepeyi göstererek: becek v_m—ur Yarın İtalyadan ge » Ara Yüklenecektir, diyor. k den balık alıyor mu? lin Gi yor mu? Yı.m hayretle karış Btayi güldür ik bu sualim, kâfi gel- da, bu İstanbul deni - nahanelarde çalışanlar hassa v em, bu tutulan balıkların lezzeti l ü rdır, denizde tuzlandı. mı, y hangi mil - alıyor? den en letler tuzlü balık Başta İngiltere Mısır, Yunanistan, Almanya ve A- Bulgaristan, merika sırf İstanbulun tuzlu, lez- Balıklar prüsede zotli balığını yemek için husust si- parişler yapıp ahyorlar. Eminim ki Yusuf ustanın bu sö- zü çok doğrudur. Fakat, onun gibi benim de anlıyamadığım ve yine benim anlamak istediğim hakikat, alıcısı bol olan bu işe gerek iş sas hiplerinin, gerekse paralarını em- niyete alıp rahat yaşamak sevda » sına düşen apartıman sahiplerinin boöl para getiren bu işle neden a- lâkadar olmadıklarıdır.. Yusuf yusta bir adım ilerledi. Ba- lık gölüne ellerini daldırarak bir a» vuç balık getirdi: İstanbulun * Allaha çok — Bu batklar ancak mavi denizinde y şükür; bütün esna; ten şikâyet ederken biz, mükem len y şıyoruz, Yusuüf ustar y Hiç lıkların isimlerile han- € rda çök çıktığını söyliyey diyor ve bir sandalyeye oturarak lyor Hazirar 1 iylüle kadar s n sonra torik, lal baharda da çitoz balıkla ka: Balıkhaneden- balıklari alır ve bu gördüğünüz e tuzlâr, fı- kutulara yerleştiririz. — Bizden ziyade h Dk alan milletler en balığı çok alır? — İtalya, Yunanistan torik ve ton balığını fazla alı talya, ton bâlıği kon: N yediğiğden; diğer ton halığı isti - yerni milletlere ton balığı veremi » yoruz. — Sebep? — Sebebi, İtalya bu râğbet kar « Şısında iyi fiat veriyor, Bilhassa İ. — Bu fıçılar ve kutülar kaçar kiloluktur? — Kutular 6 -12 kilo, fıçılar 145 kilodur. — Bizim balıklar tuzlanınca ne- | dev lezzatli oluyor? — Bizım balıklar yağlıdır. Tuzla yağ biribirine karışınca lezzetleşi- yor, — Bir balığın iyice tuzlanması 1- âin?m— kadar zamana ihtiyaç var» ır — Tuzlu balığın salamurasının tam kemalini bulmasını istiyenler, 'onu bir sene beklemelidir, İstanbulluların ne kadar sala » mura balık yediğini sorduğum Za« man, gülerek: — Biz maalesef salâmura bâlı» Bi fazla yemiyoruz. İşte'bu yüz « dendir ki kasapları zengin ediyot İstanbul halkı. Memlekette sardalya, kolerid « ya, kolyos sardalyaları revaçtadır, Bulgarlar ise en çok hamsi alırlar, Bizim bu konuşmamız esnasın - da yüzlerce fıçı, yüzlerce kutu taz- yikli makineler vasıtasile doldu - Tulmuş, ve yarın İtalyadan gelecek vapura yüklenmek için bir taral- tan da dışarıdaki fıçi tepesine İ- lâve ediliyordu. 5e Balıkçılar İşden sonza istirehal halinda I çok | | saçlara o kadar iler ki deryaBaha içredir, deryayı bilmezler b ye ÜD N a ae Yuvaş yavaş açılıp saçılanlar küldüğünden şikâ) » Kulağı F ve saçlar <valar açtı, açıyor derken Bahart getirdik. Ver yüzünd nurlandtran güneş etrafı 1sıtmaya başladı. bile göre çarp- miyor değil fakat bu meoslmin havast ve rüzgârları düşmandır ki.. Başları açık gezen taze kadınlarla genç erkeklerin hepst saçlarının dös te başlarlar Bunun için saçları ba mevsimde birdenbire açımamak ve Başı açik — dolaşe | mamak İdzımdi İ z eli rada bulunsun, Seytan Geçenlerde Fransada ölen Mevlâyi Hafid büyük birFransız düşmanı idi Hayatını muharebe, servet ve sefafıat içinde geçiren bu eski sultanın son günleri Mevlâyi Hafidin eski leabası, bir samanlar menkuden oturduğu İspanyada şimdi general Frankonun umümi ! l $ : İ $ $ t İ Göeçenlerde Fransada ölen eski Fas sultanı Mevlâyi Hafid Anki » yen şehrinde uzun menfa hayatı Yaşadıktan gonra, gözlerini dün » yaya kapamış — bulunuyor. Mevlâyı Hafid tab'an çok şid - detli, zalim, ecnebi düşmanı bir adamdı. Aynı zamanda şiire ve nah- ve çok düşkündü. Merakeşte valiliği zamanında, kârdeşi sultan Abdülâzize karşı is- 'yân etmiş ve muharebede, o vakte kadar Pransızlardan himaye gören kardeşini müğlup ederek, onun ye- Tine tahta oturmuştu. O sıralarda da meşhur General Liyotey Fas'a gönderilmişti. Liyo- tey bu adama tahammül edemiyi du. Çünkü Mevlâyi Hafid koyu biz Alman dostu idi. Fas üzerindeki Fransız himayesini n siyasi vesikayı kerhen imzalamıştı. Liyotey'le sultan bir türlü ge- çinemiyorlardı Fransız generali b kadar mağrur bir adamla iş göre- Miyeceğini anlamıştı. Bunu bilen Mevlâyı Hafid günün birinde tah- tından istifa ederel d ikamet ettiği Tanc: endi varidatı aldığı tah rebiliyorı ve hükümetten 'a geniş bir hayat sü- Tancaya gider git « karargdhını — böyle bekliyorlar maeaN imen ni muaa mez ilk işi kendisine bir saray yap- tırmak oldu. Bü saray, tam ikmâl edilmek üzere iken, Umumi Harn başladı. Liyotey, eski sultan Abdülâzizi Tmaksat ve niyetlerini öğrenmek ü- zere Rabat'a çağırdı. Bir gün ken- disinin çağrılacağına kanaat hasıl ederek, İspanyayı geçti. Filhakika Liyotey tam bu sıra- da kendisini çağırdı. Lâkin Mevlâ- yı Hafid bu davete cevap bile ver- medi. O, günün birinde Almanlarn harbi kazanacağını ve kendisinin tekrar Fas sultanlığına geçeceğini ümit ediyordu. Bir müddet Madrid'te çok muh- teşem bir hayat yaşadı. Kral ve İs- panyol sosyetesi kendisine çok iyi muamele ediyorlardı. Bundan son- ra Almanyanin gönderdiği tahsisat tün kesildi. düşkül günler başlamıştı. Har - a sabık sultanın Mad- artık dostu kalmamıştı, fa- kat buna mukabil kli ço - ğalmıştı. Bir a yakın borcu vardı. Kolleksiyonund. k sevdi- Bi İngiliz silâhlarını bile rehin bı- rakmıya mecbur olmuştu. Ancak (Devamı Sıncı sayfada) Tekrar sultanlığa dönmek — için | Almanların — harp kazanmasını | bekledi, durdu. Nihayet... aa li eai eee yi v sriseğardanmurıyci everisekNN HELEN ea erEYANAN BN NNY Nn NİNi Nai n anindinder n a başladı ve sonra büsbü - | Yetmiş iki Yeni ihtira | Amerika'da boş Durmuyor Mın Yahudi olduğu için Almatte eşhür Alman âlimi Aynştayn'. yadan çıkarıldıktan sonra, Ameri- kada yerleştiği malümdür. Meşhur izafiyet nazariyesini or- taya koyan bu zat yeni dünyaya Bicret ettiği zaman, Amerikalılar derhal kendisini Prenstovn Üni - versitesine profesör tayin ettiler. Kendisine orada bir kürsü ve bir de lâboratüar verdiler. Aynştayn o zamandanberi bu - rada yerleşmiş bulunmaktadır. Üç senerlenberi yeni bir olbise satın ilmamıştır. Üzerinde Almanyadan gelirken sırtında bulunan ve artık *engini atmış olah kostümü taşi- dır. Gözlüğünü de değiştir- tir. Saçları eskisi gibi kar « makarışıktır. Profesör — S: başka profesör orada bu sek bir & rur, neşle bel beraber kalkar, ber yatar gü « ci mü » tehammil olmadığı için elektrik (Devamı aitıncı sayfada)