Tefrika No: 20 ' disin Silo, — hükümdarı kanı m::m" çalışı Aso, Kaşo kardeşleri Süraydan uzakla ştir Mak için, Süleymana: — Bi Bedevt kıze ları size Sulkast yapa. Demek l ive kâfi değil Sile Sit bunu — ihmal Özece bükümdarın tina gitti — Size kıyacaklar, ..:“u Bu Bedevilere 'den bu kadar yüz 'Yorsunuz? (Süleyman bu sözü “DCe şaşırdı: &Z Ne diyorsun, ;ı& Bana kıyacake t ü be h.?ıh-l öldüre: — Evet.. kulağımla g:vdın: Dün gece _:ımnod.ıındı ko- — Sahra da onlarla likirde miydi? 3 — Aşo fle Kaşo bunu konuşur - ken Sahra odada yoktu. Sahra size Sdıktır, Mellâ! fakat ötekiler asla? hn“l:)'moıı saray muhafızını ça - — Âşo lle Kaşoyu hemen zinda- MA atınız! Ve Sahrayı sorguya çekmiye ka- A? verdi, 'isıln bu şüpheyi Süleymanın ka- Siha soktuktan sonra, müsterih vak odasına döndü. l0 kendi kendine: — Eğer sar ahi ası ’“îlrü"_lrr rayda Sahra olmasa, _%î": Bözdelerinden fazla beni se- Diye söylendi. Sahrayı bulup getizdiler. ileymanın arkasında iki cellâr Mi Gbet bekliyordu. kslhra sellâtları görünce hayret- Strafına bakındı. s:he:u 'nç vardı acaba? Üm a Yeni bir iftiraya uğrıyaca- ! aklından bi geçirmemişti. üleyman hiddetle sordu: iüş Bedevi kızlar nereye gitmiş » — Bilmiyorum, Mellât L Şen bilirsin Sahra, saklama! ,"“BBsımı vursunlar.. vücudümü Parça doğrasınlar.. bilmeyin- gee Pu Z * Söylüyebilirim? vnı.,,?s"'“ misafirin değil miydi ö îm. Mellâ! Siz müsaade - ti- Dü garim yanımda yatıyorlardı .,q:ı'den yardımcı istediler, var- Va ge Dü sabah çıkıp gitmişler, , ler, vç .,_&’lar buraya beni öldürmiye » doğru mu? huxı' Toman Süleymanın kıskançlıklara tahammüt edemiyerek Kudüsten kaçmıya lar bütün zevcelerinden ve | Süleymanın Sarayında 'KUDÜS KIZLARI Yazan : M. Necdet Tunçer Gece yarısı sarayın bahçesinde bir çığlık işidı"ldi: “Bırakın bizi, hükümdarın yanına çıkacağız.Ken- zevcelerinden — Birl — saraydaki karar — vermişti.. aleyhinde tuzak kurduğunu anla - di: — Böyle bir maksatla gelmiş ol- salardı, ben onları himaye eder - miydim Mellâ! Onlar kabilemin en mert, en temiz kanlı ve termiz yürekli kızlarıdır.. Kardeşimin ya - ralandığını duyunca silâhlamıp Ku- düse gelmişler. Eğer onlara bır: yardım etmiş olsaydınız, bu iki k kardeşler Siyon dağının altını (is- tüne getirebilirlerdi. — Bu kızların (Bua) tarafından kandırılmış ve para ile satın al muhtemel değil m kabilemizden hiç bir fert kendini para ile satmaz, Mel- lâ! Biz para ve mücevher düşkü ü insanlar değiliz. Biz ekmek yedi - miz kapıya canla başla sadakat gösteririz. man Sahradan o kadar e- mindi k özleri dinleyince cellâtlare: siz gidiniz! Demekter Cellâtlar palalarını yere indicıp uzaklaştılar, Hü raya döndü: — Benden ne istiyorlar, Sahra? Ben, bana uzanan her eli iyilikle ılar ve müuztarip sese cevap ve- ririm, Hazinemin onda birini her yıl fukaralara dağıtırım.. açların, yü fakirlere dağıtırım.. — açların, na koşarım, Adaletimden emin ol- nlar benden zaten uzak — kaçan bedbahtlardır. Eğer bu kızlar be- ni öldürmek için buraya gelmiş » lerse, benim yemeğimi yedikten ve || benim hiç bir ferde fenalık yapma- | dığımı gördükten sonra, umarım ki ranlıkta bir ışık Dü lstm Yardıyı Si öğrenmek için bana ?m"—"!ınluhühmmedş talomeş PEN Aaltında Vilyam Bar - T vardı. e X. dedi ki: eğer bu sabah bankaya .&'"Wun. belki de kıza orada hq_, he Bu mesele yüzünden Üş L'Ybotmekıen korkuyorum. Btin _"S"n:k hayretle arkada - a a: « Ciddi mi söylüyorsunuz? de- u ı't hî_“:l de izam ediyorum. Fa - alde şef, bu meselede iyi lı..%:ımı Zannediyor. Halbu- "'!l"n hü hiç de beni alâkadar ğ M Meseleye karışmakta d eviren: Muammer Alatu, Yezan: Edgar Vala | biraz istical ettim. Fakat amma, siz de bu mum meselesindeki fa - raziyenizi anlatmadınız. — Ben faraziye yürütmüyorum, Arnavutluğun bazı taraflarında bu çeşit ceza usulleri vardır, diyorum. T. X. bu izahatı dinlemekle ikti- fa etti. Ledi Bartolomef'e gümüş taba « kanın kasadan alınarak kendisine iade edilmiş olması da şube müdür muavininin zihnini çeliyordu. Kara'nın evrakı arasında bulu- nan mektuplardan, bu adamın Ledi Bartolomef nezdinde oynadığı rol zarın karısına alt bir şeyi kasasında saklamaktan bir menfaat bekliyor- du. T. X. o günden sonrg şon de » | mıyan ve adaletime sığınmıyan in- | | ümdar başını sallayarak Sah- e, en çok çekindiği biradamın başını getirdik,, Gece yarısı olmuştu. Süleyman çok kederliydi. Sahra, hükümdarın karşısında" Taksediyor ve Süleyman, mugan -« niyelerinin Amon şarkılarını din - Biyerek neşelenmiye çalışıyordu. O gün Amondan yeni bir haber gelmişti. Kumandan Şaon ordusile bera- ber Amon topraklarına girmiş ve iki küçük kasabayı işgal etmişti. Süleyman, Şaon için söylenen Zafer türkülerini dinlerken Amon prensesi Nüya'yı halırladı. —Prenses Nâya neden bu har « bin önüne geçmedi? Neden kocası- nı bizimle döst geçinmiye ve ver- gilerini vaktinde gündermiye sev- ketmedi. Nâya isteseydi, bunu ya- ilirdi. Hükümdar Amnonlulardan bah - Bederken, sarayın iç avlusunda bir çığlık koptu. Sahra gözlerini açarak bağırdı: — Aşo ile Kaşonun seşi... Fakat kız kardeşler birdenbire dayak rmuş gibi yüksek 1W$- le bağırmıya başlamışlardı. Sahra: — Kızları döğüyorlar.. Diyerek pencereye koştu, Süleymanın Sadiık rek! nılmamıştı. (Arkı Son Telgrafın Müsabakası Bayanı Tanıyor musunuz? KTT kasesi ya- ut var) ——”—” ıSon Telgrafın Müsabakâa Kuponu No. :8. Bu Resım nin fotoğrafı. olduğunu bildiririm, ADSES 4 orucu ve dolgun bir hafta geçirdi, — Eline geçen en küçük brzden —azami malümet edinmi- ye çalışıyordu. -Con Leksman'dan bir mektup aldı. Roman muhar- riri- bu mektubunda Amerikaya gitmek niyetinde olduğunu bildi- riyordu. Nevyorkta bir mecmua « nın sahibi kendisine menfaatli bir teklifte bulunmuştu. Onun için bu yeni işininm başına geçmekte işti- cal gösteriyordu, Meredit'in çalışmaları iyi bir yol almıya başladı. Şimdi hemen he- men istikametini tayin etmiş gibi idi. İlk iş olarak Adliye Nazırile Bgörüşmiye karar verdi. “Nazır, şube müdür muavinini kabul ottiği zaman dedi ki: — * (— Evet, kızımdan haberler alı- yorum. Yalnız size bu hususta faz- la bir şey söyliyemeyeceğim için beni mazur görmenizi rica ederim. * Çünkü kızım, muhaberelerinin giz- li tutulmasını İstiyor. Karıma mek- tup yazdım, artık kızımın geri gel- greşini istiyorum, İçinde bulun ! | pagandaya başlama Osmanlı tarihinde, kısa fakat de- rin çizgilerle izli, saltanat süren padişahlardan biri de Dördüncü Murattır. Dördüncü Murat dokuz yaşında bir çocukken, isyan eden yeniçeri- lerin ön ayaklığile ve Davutpaşa - nan kepazeliklerle öldürttüğü Genç Osmanın yerine Osmanlı İmpara- torluğu tahtına çıkmış, zorbaların elinde oyuncak bir ordu ile keşme- keş içinde yuvarlanan bir ülkenin idaresini ele almıştı... Şımarık zor- larıma, padişah, çocuk ruhunun istifade ederek daha jleri götür -« miye yeltendikleri tahakküm hırs- larına, padişahğ Ççocuk Tuhunun bütün saffetile kızarak içinde bir kin besliyor ve kendi kendine and içiyordu: - — Eğer birinizi sağ koyarsam, bu devlet bana haram olsun!.. * İşte, Sultan, on sekizine basmış- tı. Bu ilk gençlik mürahikliğinin cüret hassasını hareme bağlanmı - yarak zorbatlrdan intikam olmak içın kullanan genç padişah ahdini yerine getirmiş, ne enderunda ne haremde, ne ocakta, ne de koca İmparatorluğun üç kıt'aya serpil- miş topraklarında bir tane zorba bırakmamıştı. Koca Osmanlı İm - paratorluğunda hâkim tek irade vardı: Levent boylu, zorlu bazulu, genç padişah Dörtdüncü Muradın hükmü ve iradesi... Ocaklı denilen yeniçeri zorbala- rımı birer birer temizlemiye başla- dığı sıralarda Bursa seyahatine çık- mışti... Kaleye bir yerde, yolun taşlı bir yerinde, İznike ge- lirken, atınım &; akılıp kapak- landığı için pad m gelen hürmeti gösterip yolu temizletme- di diye, İznik kadısını kale kapısı- na astırmış Bu hareketi İslanbulda haber a- lnınca, şeyhülislâm, padişahın «Si- yösetle ceza ölünmüaz>» sayilan üle- maya da el uzattığını görmüş, te- kerrürüne müni olmak için, teva- bille, padişah aleyi bir pro- | zunu kabul etmediği takdirde pa- dişahın hal"ı ile lâm bu kararı gadraz kaymakamına da açmış; bu söz, valide sultanın da kulağına ulaş - muştı. Valide, hemen, bir çavuş çı- kartarak Bursada avda bulunan oğluna bir tezkere yollamıştı. Çavuş, padişahı, Bursada, avda » buldu. Validenin tezkeresini ver - di. Padişah, at üzerinde, kâğıdı o- | kur okumaz buruşturup cebine at- | tı. Tekrar Bursaya dönmiye lüzum | görmeden maiyetine döndü: — Elhak, semtimiz canibi İslâm- boldur! diyerek atını mahmuzladı.. Birdenbire bu işten bir şey anla » Miyan maiyet halkı da, arkasın « dan hayvanlarını sürdüler. Padişah, her menzilde değiştirerek günde İstanbula, düğüm vazıyet tahammi mez bir hale girdi — Kınanızın adresini olsun ve- Temez misiniz? — Evet amma, bu sabah aldı - ğim telgrafta adres filân yazılı de- ğildi. Anlaşılıyordu ki, nazırın da ca- Bi bir şey söylemek istemiyordu. T. X. yazıhanesine döndü ve kâ- tibine şu emri verdi: — Bu akşamki gazetelerde ne ka- dar açık muhabere çıkmışsa, bun- ların hepsini de kesiniz. Yarın sa- bah bu dosyayı tam olarak gör - mek istiyorum. Ertesi günü saat dokuzda dos- ya masasınm üstünde hazır, bekli- yordu. 'T. X. bü dosyanın içinden aradığı şeyi kolaylıkla bulabildi. Bu açık mühaberede şu sadırlar ı «B.M. sen beni gülünç bir mev- kide bırakıyorsun. Endişe içinde - yim. Annem için bir paket aldım, bud varine koydum. Hafta sonun - da hizmetçilerimle takip etmek hu- susundaki talebini pek anlıyama - di Masmafih yâpacağım, Sorta | edile - | adaya sürülmesini ferman etmiş- Kanlı bir yaprak Dördüncü Murat kadı'nın ce- zasını verdi:Kellesi uçurulsun Kadıköyüne geldi. Fakat, onu ta- kip eden maiyet halkı yollarda dö- külmüş, padişahın yanında yalnız bostancıbaşısı «Doçe» kalmıştı!.. Sabahleyin Kadıköyünden teda « rik ettiği bir kayıkla, padişah, doğ- rüca Topkapı sarayıma çıkmış, he-< men sadaret kaymakanımı cellâ « da vermiş, şeyhülislâmın da Bozca- ti. , Bostancıbaşı, iradeleri çabucak yerine getirdi. Seyhülislâm bir ka- dırgaya bindirildiği sırada, bu tşe nezaret eden döçeye bir çavüş emir getirmiş ve: — Kadırgayı Ayastafanos civa - rında, Kalikratya önünde durdu - rup müftüyü karaya çıkarsın! de- mişti. Kadırgadan karaya çıkarılan şey- bülislâm karsısında padisahi gör- dü. Ayaklı kapanıp af dileme- yi düşünürken padişahın gürle - diğini işitti: — Bre müftül, bilirim sana iftira ederler. Amma ki, bu kadar müf- teri arasında ahlâkm bozulmasın Ğ seni bu tenhalıkta saklamak muradımızdır. Ve müftü, oradaki bir ağaçlığın altıtda, toprağın serin göğsünde, müebbeden saklı kaldı. * Şiddetli bir mutlakiyetin, tam manasile bir istibdadın kanlı satır- larından ibaret olan sa tanin sön kısmında, padişah, türlü yasaklar isdar ve iradesinin tatbikatıma da bizzat dezaret ediyordu: Gec fenersiz sokaltlarda do- “Taşanları kendi elile öldürüyor; tü- tün içenleri asıyor; şarap içenleri bunlara mu - rap icerken, her tırmak suretile iş ı kadehte toplar retini tes'it ct Bağdat seferindeydi. Sarayın he- | aa kimbaşısı, padişahın dama oyu - | nundan muheabbet bağladığı ve sevdiği bir zatı. Paditah, geceleri, konak yerlerinde dama partileri yapıyor ve kendisile oyun münaka- şalarına girisen hekimbaşısına çok i ediyordu. et halkı, hekimbaşının bu mazhariyetini kıskandılar, Bu ihti- yar çelebinin arastra afyon yuttu- ğunu silâhtarpaşa ve bostancıbası le padişaha bildirdiler. 'adişah, hekimbaşıya bir defa ihtarda bulundu. Hekimbaşı inkâr etti. Hekimbaşının düşmanları, bu afyon işini bir kere daha padişaha söylettiler ve hattâ: — Oyun esnasında sık sik defi hatet için taşra çıkması işbu maş- lahat içindir! şeklinde sözlerden başka: — Afyon kutüsu dahi çakşırının filân cebindedir. diye sözlerini tevsik ettiler. izahat verirsin. Bu artık daha faz- la devam edemez baba.» T. X. bu açık muhabereyi oku- maktan sön derece memnun ol « muştu. Ellerini uğuşturarak: — İşler yoluna giriyor, dedi. —18 — Şubat ayı pek o kadar sisli bir ay değildir. Bu mevsimde ancak so. Buk rüzgürlar eser, fırtınalar olur, kar yağar, Fakat 17 Şubat gecesi, ortalığı kesif bir sis kaplamıştı. Sir Vilyam Bartolomet'in Port. man meydanındaki konağı haşmet li bir konaktı. O gece saat 11 den biraz evvel bir atomobil Portrman meydanına açılan sokuklardan bi- rinin köşesinde durdu. İçinden bir Bgenç kız çıktı. Genç kız Süsseks sokağına sapmadan evvel biraz te- reddüt etti, Şoföre bazı sözler söyledi, son Ta 173 numaralı eve doğru kararı- ni vermiş insanlara mahsus bir 2- zimle yürüdü. — Cebinden çıkardı Bi anahtarla kapıyı açti ve içeriye girdl. F d GRLA hümayunda dama oynuyorlardı. Hekimbaşı padişahı oyunda sarsı- yor, yenmek Üzere bulunuyordu. Birdenbire, padişah, oyunu bırakıp hekimbaşıya seslendi: — Bre hekim başı! Çakşırmın Bağ cebinde ne varsa çıkar! İhtiyar hekimbaşıda birdenbire renk atmıştı. Hünkârın söylediği cebinde yalnız altın afyon kutusu ve içinde de afyon haplarıs«bulu - nuyordu. Fakat, sultanın iradesine mutavaat etmemenin imkânı mı vardı?! İhtiyar çelebi elleri titriyerek altın afyon kutusunu çıkardı. Pa- dişah kutuyu görünce sordu: — Ne var o kutuda? Hekimbaşı ümitsizdi. — Fakat. yine yalan söylemekten bir kur- tuluş çaresi bulacağmı umuyor « du: — İlâç var sultanım. —Ne ll İhtiyar, tereddütsüz devam etti: — Kulunuz peklik çekmekteyim, Yumuşaklık için, müshil hapı kul- lanrırım sultanım. Padişah, hafifçe tebessüm etmişe ti. Hekimbaşının yalan söylediği- ni anlıyordu. Fakat, ona yapacağı ceza, belki, kendi (dama) oynayas mamasına mal olacaktı. Dudak« larından tebessilmü kaybolmadan sordu: — Bu ilâçlardan çok yutulursa zarar verir mi? — Hayır sultanım, yalnız ishal Vveb irt Padişah, kekimbaşının yalancı lığına artık kızmıştı.. Birdenbire gükredi: — Yut öyle ise bir tanel imbaşı yuttu. — Bir daha! Bir daha yuttu — Bir daha! Ve.. bu bir dahalar altı yeci dek fâ tekrarlandı. Hekimbaşı, guttu- afyonun tesirlle gözleri bulan- mıya başlarken, hilnkârdan imü - saade alarak çıktı.. Kendi çadırı « na döndü. Otağı bümayunda geçen vak'a» dan haberdar olan çıraklarından biri hekimbaşıya afyonun zararı « nı tadil edecek bir J1öç Hazirla « mişti.. Üstası inliye inliye çadırs gelince korktu: — Geçmiş olsun! İlâcı hazırla « dım.. Vereyim mi? Diye sordu. Orada hemen bir sedire çöküveren hekimbaşı: — İnsanın Silâhtar Paşa ile Bos- tancı başı gibi düşmanı oldukça, verdiğin ilâç kâr etmez.. Bana, - nun yerine soğuk bir şerbet ver! Diyebildi. Ertesi günü, hekimbaşının ölü - münü padişahâ haber verdiler, E- sef eder gibi göründü. Sonra, si « lâhtar Yusuf paşaya döndü: — İyi dama oynardı ihtiyarcık.. Amma yalan sözüne kurban gitti Ne diyelim?! Sağlık olsun! edi. Ec Elektrik düğm çevirdi. Ev- de kimseler yok gihi idi. Böyle o- luşu da genç kızın hoşüna gitti. Elektriği söndürdü, birinci kata çıkt. — Yukarıda, sokaktan ışığı görünmiye elektrik lâmbasını yak tı. - Oradan da ikinci kata çıktı. Kimdi bu genç kız? Mis Be » linda Meri. H Belinda, plânını muvaifakıyetle tatbik etmiş olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyordu. Yalnız bir şüphe zihnini kurcalıyordu. Bu duvarın kapısı acaba kilitli miydi? Bereket versin ki, babası olur ole maz şeylere ehemmiyet vermezdi. Taahlık geldi. — Hizmetçiler pen. eörelerin pancurlarını kapatmış - lar, perdelerini çekmişlerdi. Onun için odadaki meyç idiyetini kimse- ye ifça Etmemiş olurak, lâmbala- ı yakabilirdi. | (Devamı var)