içinde bana best bırakıldım... mesi üzerine, derinlere dalan zih « rimi topladım, birlikte kapıdan çıktık. Coca vatanperver Mithat paşa- vın Tuna valiliği zamanından kal- ma bir bina olan mutasaraflık bi - vasnın altındaki jandarma dai>e- ve gittik. Jandarmalar, burada tzerimi bir kere daha aradılar ve Tazgradlı jandarmadan teslim âl - “Çıktan sonra pis bir koğuşun içi- ve koydular. Burada, kamünist ve önerşistler vardı. Ve boyuna bi- rer ikişevr buraya getiriliyorlardı. Den, Razgratta benimle görüşip tanışan ve kaymakam partizan Vâ- yeı0l'u azlettireceğini vüdeden mu- tasarrı! Konstantin Todorof'un der- hal beni kabul ederek serbest bi- rakıcağını zannederken, bu ser « serilerin bulunduğu pis —mahzene konulmaklığım ye'sime gitti.. Bir köşeye çekilip, düşünmiye ve ko- nuşenları dinlemiye başledım. Komünisiler arasında bulunan bir Bulgar çocuğu gözlerini gözle- cime dikti ve eben seni tanıyorum>» diyerek arkadaşlarımı birer, birer knuştırdı. Bu gençler, buraya bir Erovden dolayı getirilmişlerdi. Po- Tis do, bunların arkadaşlarını şehir | içinde yakaladıkçe, getirip birer, ikişer bu deliğe tıkıyordu.. Taş ©- danın içi tıklım, tıklım dolmuştu. Bir, iki saat sonra, buraya ak kal- paklı, ayakları çarıklı iki kişi ge- tirdiler. Bunlar Romanyadan fi « Tar etmiş Dobrucalılardı” Komü - nistler bu iki gence nereden gelip, nereye gittiklerini sorduar, genç- ler Romanya dobrucasında (Kuts « Veaf) denilen ve Makedonyadan getirilerek Romanya Dobrucasına iskân edilen Makedonyalı Rumen- lerin komitacılık ettiklerinden ve Bulgar ahaliye zulüm ve işkerce yaplıklarından dolayı Bulgarista - na firara mecbur olduklarını, ar- |— hatıyorlardı. Komünist Bulgar genç- ler, bu iki kişi ile alaya başladılar ve Dobruca Komitasının meşhur: «Dobrujanıki Kray » «Tisi zemen Ray — (*)> Marşını alaylı bir tarzda hep bir ağızdan söylemiye başladılar. Ko- münistler, Makedonya, Dobruca ve 'Trakya kimitalarına ezeldenberi eandan — düşmandılar, 'a Dobrucasından firar ederek Bulga- ristana gelen ak kalpaklı bu iki ki- şinin muhakkak surette çetecilik maksadı güttüklerini ve Bulgarla. «Sen dünya cennetisin» Resimde görülen dört manzaradan birinci: bir gece Tuna üzerinde Vidine doğru seyahat ederken Adakaleli Ahmet bu Macar vaparanun 'Tuna şilrini okumuşta. İkinci: Razgrattan Rusçuğa jandarma ile getirildiğim zaman şimendüferden indiğimiz Rusçuk şeh- rinin Pristanişte şimendüfer istasyonu, üçüncü: Rusçuk iskelesinden Romanya, Yugoslavya, Macaristan ve daha yukarılara doğru işleyen Tuna vapurlarının hareket ettikleri Rusçuk iskelesi. Dördüncü: Rus« çakta Mithat Paşanın iaşa ettirdiği Tuna vilâyet konağı, Rusçuk Mu. tasarnlı Konstantin Todorof ile bu binanın içinde görüştlüm ve ser- Yazan: M.Necmeddin Deliorman gezeteti Sahip Ve bepmebariri rın çok iyi ve rahat yaşadıkları Ramanyanın Silistire, Tuzekan, Dobruca ve havalisinden hiç olmaz. sa birer çift beygir çalarak hudu- du geçtiklerini anlamışlardı. Ko - münistlerin bu muameleleri kâar »- şısında şaşırıp kalan çarıklılar, seş- kerini kestiler ve şikâyetlerine ina- nacak kimselerin orada bulunma - dığını anladıkları için bir köşeye çekildiler.. Bir aralık kapı açıldı, içeriye bir komiser ile, bir iki si- vil memür ve jandarma girdi. Be- ni büyük bir nezaketle aralarına al- dıktan sonra, sizi yukarıda muta- sarrıf Bay Kostantin Todorof (*) bekliyor, buyurunuz, dediler.. Rusçuk valisi ile karşı karşıya oturup, kahvelerimizi içerken, o Şu sözleri söylüyordu: «Bizzat Başvekilden aldığım e - mir üzerine derhal Razgrada emir vererek size bir sual sorulmadan ve kat'iyyen bir hakarete, tecavü- ze maruz bırakılmadan Rusçuğa göndermelerini emrettim. Bu sa- bah erkenden getirilenek aşağıda komürüsilerin yanında hapsedil - diğinizi bana geç haber ettiler, (*) Bu zat, Rusçuk mutasarrıflı- ğgından sonra, benimle çok dostlaş- mış, Sofyada misafirliğime gelmiş, ve bilâhare, Bulgaristanın Edirne Konsolosluğuna tayin olunmuştur.. Sizi bir suçlu zannederek saat - lerce aşağıda ayak üzeri beklettik- leri ve bana vaktile haber etmedik- leri için komisere çıkıştım. O ci- ,hetten kusur bağlamayınız.. Diye mukaddemede bulunduktan sonra, «Siz bu andan itibaren mevkuf de- ğilsiniz, bükümet, sizin serbest bı- rakılmanızı bana emretmiştir. Yal- nız, Razgrad ve Karaorman havali- sine tekrar dönmeniz ve oralarda dolaşmanız muvafık görülmemek- tedir. Binaenaleyh, buradan doğru Sofyaya ve işinizin başına hareket edebilirsiniz. Daha emin olabilme - niz için ben size bir de memur ter- fik etmek istiyorum» dedi.. Muta- sarrıfa, teşekkür ettim ve Delior « man havalisine, kendi memleketi. me gitmemekliğim için, hüküme « tin verdiği kararın müddetini öğ- rTenmek istedim. «Bunun müddeti muayyen değildir. Hükümet bunu sizin şahsınıza bir hücum yapıl - maması ve nahoş bir hareket vu - (Arkası var) |Okuyucularla Makedonya komita- cıları arasında 13 yıl Baş başa Pazar yerleri Pislik içinde Bırakılmamalı! Karagümrükte oturan Ziya Nu - , y vt baksile VÜN olen; ? yazı - | ercai bir adam olduğuma iman e- jar: bi Karagümrükte, Nişancada — her Çarşamba günü pazar kurulur. O günü sabahın saat beşinden itiba- ren, sokaklarda bir telâştır, başlar. Gürültü, patırdı, pazarcılar ser - | gilecini hazırlıyorlar.. Herkes tat- h uykusundan uyanır, rahatsız 0- lur. — Bu rahatsızlık ne ise.. Fakat, pazar yeri akışama kadar fasliyettedir. Akşam geç vakit pazar yeri dağılır, Sergiler topla - nir, kâlkar, arabalara yüklenir, gi- der, Pazar sergileri gittikten son « ra sokakların hali görülecek şey- dir. O kadar çirkin bir manzara acveder ki her taraf pislik çöp İçir- dedir. — Pazarcıların — bıraktıkları bu çöpler, bir iki gün sokakta ka - lır. Bunların içinde, sıcakta koku noyeden maddeler de vardır. Ha- walar geçenlerde ısınınca kokü - dan geçilmez olmuştu./ Pazarcı « İsra emir vermeli. Sergilerini sö- Kküp götürdükten sonra, ortalığı berbat bir halde brrakmasınlar. Ya- ha. pazar kalktıktan sonru, te - mizlik amelesi, hemen o sokakları sizpürmeli, cöpleri almalıdır. Er » tesi güne bile kalmamalıdır. Ka - ragümrük Nişancasında vaziyet bövle iken, şehrin, pazar, kurulan diğer semtlerinde hal nasıldır, bil - miyorum, Tehmin ediyorum ki, aynıdır. Bu işe alâkadarlarıt nazarı dikkatini €etbetmenizi dilerim » Ü ee p Güvercinin Sırları (4 üucü sayfadın devam ) | hassaları, âlimleri son derece meş- gul etmiştir, Fakat âlimler bu has- sanın nereden geldiğini, nasıl te » kevvün ettiğini bir türlü kestire - mediklernden, sedece bunu bir «his> tarifile kestirmişlerdir. Bu işlerde büyük mütehassıslare dan tanınan ve Amerika ordusun- da çalışmakta bulunan Tomas Ross'ın dahi söylediği sözler me - seleyi izaha kâfi gelmemektedir. 'Tomas Ross diyor ki: — Güvercinler uzün bir antren- mandan sonra bu hassayı kazan « maktadırlar, Genç güvercin daha uçmıya henüz başladıktan sonra, yuvasına her dönüşünde orada sev- diği yiyecek bir şey bulmalıdır. Bu sayede güvercinde kendi evine karşı derin bir muhabbet ve alâka uyandırmak mümkündür. Eğer gü- versin meşit olursa, yanına bir de dişi güvercin katmak bu alâka ve muhabbeti büsbütün arttırır. Gü- vercin gayet iyi bir «eaile babası» dır. Yavrularını terbiye eder ve besler. Onun için de yuvasına kar- şı muhabbeti daha çok artar. An - cak anfrenman yapılırken, güver- cinlerle yuvaları arasındaki mesa - feyi tedricen artırmalıdır. Fakat Ross'un cevabı burada bi- tiyor. O da niçin mahdut bir zekâsı olan güvercinin, yerini aklında tut- mak hususunda nasıl bu kadar kuv- vetli bir hafıza taşımakta olduğu - nu izah edemiyor. Meselâ ayni u- sulü diğer kuşlara da tatbik edebi- lirsiniz. PROFESÖR STETON'UN İZAHATI Heyet — âlimlerinden Profesör Steton ise, güvercinlerin istikamet tayinindeki kudretlerini şöyle izah ediyor: — Bu kuşlar hiç şüphesiz ki, can- puslalardır. Lindberg tek başı - na Nevyorktan Okyanusu aşarak Parise gittiği zaman, yanıma hu - susi bir pusla almıştı. Bu pusla bir elektrik bobininden başka bir şey değildir. Yerin miknatisiyet sa- hasına göre bu bobinden geçen ce- reyanları, bir iğne ucu kumanda tabelâsına kaydederdi. Lindberg bu tabelâya bakarak istikametini ta - yin ederdi. Yolunu şaşırmadan 11.590 kilo - metre mesafe kateden kuşa ge - lince, tabiat bu kuşu da tıpkı Lind- bergin puslası gibi ayni prensiple- techiz etmiş bulunmaktadır. Kuş Saygotdan Arassa kadar olan me- safeyi bu sayede katetmiştir. Bu izah da ancak bir faraziyye - dir, fenni bir tarif sayılamaz. — Yalnız şuna dikkat edilmiştir ki, | zelliğinden ve bu güzellikten çok | | kalacaktım. | zel bir kadınla nişanlanıyorum... | & Aşkın manası | (4 üacü sayfadan devam | Seninle geliyorum dost olalım. Di-| yeyim. Ya bu kadın bana mektup | yollıyar ise ve beti tocsübe ediyorsa | vaziyet ne olacak? O zaman benim | decek, ben de hem onun sehhar gü- | daha kıiymetli paradan mahrum | Kalemim harekete geldi. Ve şu satırları bir anda karaladım: — Teklifinize maatteessüf müs- bet cevap veremiyeceğim. Çünkü bir iki güne kadar sizin kadar gü- Not defterimi kapadım. Zaten Harbiyeye gelmiştik. Kalkıyor « dum. Fakat baktım, o hâlâ yazı « yor. — Haydi dedim, şunu okuyayım da sonra inerim. Defterde asabi ha- Teketlerle yazılmış şu satırlar var- —Eğer heni bir koket sanıp red ce- Wabı veriyorsanız aldanıyorsunuz. Ben hem yüksek, hem de zengin bir ailenin biricik kızıyım. Size karşı fazla bir sempatim olduğun - dan bu şekilde âşinalık yaptım. Maamafih madem ki reddediyor - sunuz Allaha ısmarladık. Bana mektup yollayıp aşkın mâ- mâsını istiyen bir kadına bu şekil- de mükenimel bir rol oynadığım - dan memnun tramvaydan indim. Ertesi günü şöyle bir cevap ya « | xp yolladım. — Sayın bayan, bana göre aşk: iki cinsiyet arasında vücude gelen hissi - uzvi, sevgi ve bağllık un- surudur. Aşk istinadgâhını kalp - lerde, hararetini dudaklarda, te - Tennümünü de ruhlarda bulur. i » lâh... ilâh.... İki gün geceli gündüzlü bu se » wimli bayandan gelecek mektubu bekledim. Kimbilir bana neler ya- zacaktı? Tramvay macerasını nasıl anlatacak ve beni nasıl candan teb- rik edecekti? Sevinçten kabıma sı- ğamıyordum. Nihayet 2 gün evvel şöyle bir mektup aldım. «— Sayın bay: Tarijinize çok teşekkür ederim. Beni hakikaten büyük bir saadete kavuşturdunuz. Torifiniz, yıllarca Bir zülmetten farksız olan dünya - man güneşi oldu. Bununla beraber size şu ıfırafta bulunayım: Ben er- keğim bay muharrir. Bir kız sevi- yorum. Bu kız kendisine aşkın ta- Tifini en güzel bir şekilde yaptığım gün benimle — nişanlanacağımı söyledi Ben de emelime vasıta - mızla ulaştım. Bu kötü hareketim ile sizi Lelki müteessir etim. Pa - kat ne yapalım geçim dünyası bu..» İmza: Kurnaz Şu saf kafamı duvarlara, kaldı - rımlara çarpa çarpa yaralasam val- lahi de biliâhi de azdır bile. Mev - hum bir kadının mektupta bildi - rilen güzelliğine kanıp yanıbaşım- dakini kaşırmak kadar - budalalık olmaz. Şimdi yazılarımı okuyan ve bana aşkımne demek olduğunu öğ- Tetecek bayandan rica ediyorum o- na yalvarıyorum beni affetsin.. o- nunla konuşmağa âmade bulunu - yorum. Saflığım, kendirine ne ka- dar sadı. - olacağımın en bariz de- Hilidir. omennaumnunanı amemmın | RADYO | | | i Akşam neşriyatı: . 18,30 Plâkla dans musikisi, 19.30 mandolin orkestrası, 20 Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk musi- kisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Rıza tarafından arabca söylev, 20,45 Bimen Şen ve arkadaşları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 orkestra, 2215 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü nün programı, 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23.30 son YARINKİ PROGAM Öğle nesriyatı: Satt 12,80 plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,0$ muhtelif plâk neşriyatı, 14 son, güvercialer verici bir telsiz istas- yonunun yanından geçerlerken şa- şalamaktadırlar. Hattâ uçuşlarının istikametini bile kaybetmektedir « ler, Güvercinlerin, hattâ kanatları kesildiği halde, yürüye yürüye es- ki yuvalarına döndükleri görül « Müştür, Darbasanyan, kumarda vebhoarsad ilât vetini kaybettikten sonra, sahte tahvi!9” bastırarak borsada Eski Mehterhanenin önden görünüşü |Simdiki umumt? hapishaneye, eskiden Mehterhane derlerdi. Mehterhant der gördüğünüz binanın arka tarafı idi. Bu rerim, o zaman Mehterhe- nede mahkümiyetla! geçiren bir hapis mahkümu tarafından yapılmıştır.İ Yekünu chemmiyetli bir: — Bervet! Kalmadı. Yervant Zühraba gelince, büu iş- te arkadaşı kadar bir ziyana uğra- dığı halde, onun gibi kazandığını sazla, içkile, kadınla ve kumarla | çarçur eden bir adam olmadığı i- çin, kaybettiği para, serveti üze - yinde pek o kadar ehemmiyetli bir rahne açmadı." Dikran Darbasanyanın kumar ka- yıplarına, eğlencelerine ve borsa - İ daki zararına şahit olan o yılların meşhur borsa oyuncularından dos- tüm koşulitçi Asaf diyor ki: — «Dikran Darbasanyan. son spekülâsyon işinde aşağı —yukarı bütün servetini kaybetti. Sakın bu lâfırm «on parasız kaldı, müflis bangerler gibi fülüsü ahmere muh- taç bir vaziyete düştü» münâsına alma! Yine, elinde kendisini ölün- ciye kadar geçindirecek bir para kaldı. Düşün ki - saz ve içki â - lemlerinde bir hayli para sarfetti- ği, pokerde binlerce sarı sarı lira- cıklar kaybeylediği ve son tecrü- besinde de borsada fena halde haş- Tandığı halde - ne para kazanmış.. Kendisini çok severdim. Borsada yardıy—.lımı gördüm. Ben de ona hayli işler verdim. İkimiz de bol bol para kazandık. Felâket üzerine, Yenimahallede- ki köşküne gittim, Artık, kumarı bırakmış, köşesinde oturuyor, ak - şamları bir kaç dostile evinin bah- çesinde demleniyordu. Kendisini, başında beyaz bir tak- ke, sırtında uzun patiska entari, fidelikleri çapalarken buldum. Be- ni görünce çok sevindi ve: — Değişmişim, Asaf! dedi, hem de tamamile değişmişim, değil mi? Filhakika öyle.. Artık ben se- nin bildiğin eski Darbasanyan de- gilim. linde iskambil kâğıdı, ya- nında Ledin, ağzında pihavent bir şarkının Kivrak bir nâğmesi do- Taşan, neş'e ve kahkaha adamı Dar- basanyan değil... Birdenbire hayatımda müthiş bir tebeddül oldu. Bu tebeddülde bor- sadaki kayıbımın çok büyük tesiri vardır. Yoooo! Bak bunu inkâr e- demem. Ben eski kurt, eski barsa- Cı, zarâar ettiğim yerden, yine »a zararı kurtarmıya çalışmıyacağı.a, sen buna ihtimal verir misin A - saf! Hayır değil mi? Öyle amma ar- tik biktim, dinlenmek istiyorum. Darbasanyan sözünde durdu, bor- saya hiç inmedi. Bir yıl kadar e- vinde dinlendi. Fakat bu dinlen- me, boş değilmiş.. Bunun sebebini bir gün borsada: — Yervant Zührapla Darbasan- yanı tevkif etmişler! Dedikleri zaman anladım, Darbasanyanla Yervant, mühim miktarda para kaybedince, bunun telâfisi çaresini düşünmüşler, Dar- basanyan yine bir borsa dalaveresi yapmayı teklif etmiş, fakat Yer - vant Zührap bünüu kabul etme - miş ve şu teklifte bulunmuş: — Sahte tahvilât çıkarmak! O zamanlar transval maden tah- villeri çok itibarda idi. Kurnaz bör- sacılar hep bunun Üüzerine oynuyor- lardı. -Nihayet uyuşmuşlar, Fakat, klişeleri kim yapacak? Yervant onu da bulmuş.. | rini alıp satmıya başladı. Bu iş a ser- sattı ve yakâlandı İHtalyanı Cobe ka,. Cantm şu, eviir — deki poker partilerinde Dikran — Darbasanyanın bir çok paralar kayl ş bettiği baba Tahirin meşhur Kli * gecisi.. ç Cobe ka klişeleri yapmış tecrübet — ler muvafık neticeler - verdikten ——— sonra başlamış basmıya.. Ve ya* vaş yavaş sürülmüş piyasaya.. Tahviller üzerinde borsa fiatlari oynamıya başladığı zaman, bir güf —— baktık ki, hayli zamandır piyasa “' dan çekilen Dikran Darbasanyan — borsada görüldü, eski ortağı Yet” — vant Zührapla transvol tahville * böylece bir yıl kadar devam etti ve iki ortak bir kaç yüz bin liralık bir vurgun vurdular. Nihayet, Londra - bankalarındâ,; numaraları biribirine benziyen * * ki tahvilât ele geçince: — Sahtekârlık! Anlaşıldı, — Foya! Meydana çıktı. Sorgrusrın, tahkikatın sonundâr sahte tahvillerin Türkiyede basıl “ dığı anlaşıldı. Yervant Zühraplâ — Darbasanyanın çok miktarda trat” sval tanvilleri sattıkları nazarı Gik“ kati celbettiği için, ikisini de yakâ” ladılar. Zabtiye kapısında sıkı bİF sarguya çökildiler. İsticvabın 80 * nu şu oldu: — İtirat! 'Tabil Cobeka da yakalandı. Bil* Jerce Dira kazanan sahtekârlar bİ" rer buçuk yıl hapis cezasile yakâ * farını kurtardılar. Fakat Darbastr'” yan bu saadete eremedi.. Dikran Darbasanyan ne oldu? Onu da ben anlatayım: Hakkında tevkif müzekkeresi $7 sildikten sonra, öteki arkadaşlari gibi, Dikran Darbasanyanı da teY” kifhaneye yolladılar. Tevkif kararından sonra, hapif atılmak, Darbasanyan için çok İ& ci bir darbe oldu. son derecede yustu. Hayatı, dudaklarının UCW na gelmiş bir elem ukdesi titriy0f” du. Yervant Zührapla, Cobaeka'yi da * onun bu'unduğu koğuşa vermiş * ler, biribirlerinden teçrid İüzüm — görmemişlerdi. hapse atılmaktan mütcessir bile mamışlardı. Tut yemiş kuşlar bi, mütemadiyen konuşuyorlar, vezelik eciyorlardı. ç Darbasanyan, arkadaşlarile # * — lükadar olmuyor, sorgularına ceva wermiy .:, söz söylemiyor, düşünüyordu. Esasen lâkırdı Jiyecek hali, mecali Z Sanki bütün asâbı tambur teli 5 bi gerilmiş, dişleri biribirlerine ; Titlenmişti. bi ş Fena hareketler yapılırkef, b sahtekâzlık işine ön ayak olurk! — işlenen kötülükler yüzünden, SÖL, —— radan gelecek fenalıkları tabsti” AŞ etmek, o Cakikada çok kolay " , makla Leraber, insan W;— S dense bunun ehemmiyet VE S metindea gafil görünüyor. ı — Para kazanmak hırsi! — . İnsanın gözünü MW için, ol | git İ h ı | 1 ı : T |