937 &£ hanci kızlardan hoşîanıyorlar? Kadınlar boyayı bıraksalar, " erkeklerde fuzuli bir masraftan Ğ ekleri kurtulacaklar “Ondülâsyona paydos! Evveldi tanlı erkekler iri yarı, etli lardan — hoşlanırlardı. Hattâ bir kadını medhetmek için: — Bük teleme peyniri gibi ma- şallah!. Derlerdi. Zaman geçtikçe bu ka- din tipi yavaş, yavaş zevk sahne - Sinden uzaklaşmağa başladı. Hele, sisema perdesi etli canlı kadını büsbütün sahneden kovdu. _Eikidcr. kadınlar da, erkekler gi- | bi iri yarı, pehlivan yapılı erkek - lerden hoşlanırlardı Bugün bu üiplerin “yerini İnce, afif etli çerkes kamçısı gibi supl Ve yay gibi vücutlar almış bulu « Nüyor Büğgünün insanı makine gibi u- 4 da incelmiş ve dinamikleşmiş olduğundan iri yarı, hattâ teleme Teyhiri gibi tipleri bir zevk olarak İlry boyalı kadından da dim makyajsız Niği ile görmek 2, Amerikan ve İs - 1 kadınları boyalanmaz- ı.’-âıin Mukallidi olan milletler ve SA erki boyalı kadın- nın sade ve olmıyan güzelliğine meylet MİŞ bulunuyorlar, h_îf;' Senesi modası ondülâsyonu n'r itdi. Dudakları boyalı, yanak- | lı_l allıklı, gözleri sürmeli kadın - Bi hayat ve güzellik sahnesinden Meğe başlamıştır. Fransada, nYe olduğu Zevkine doğrı Saçları boöy Can kalkr Ka ğe başlıyan göz- y Süun? güzellikten de zevk al- TMaĞa' başlamıştır ı“_,'d:_f’*"i.ı kadını olduğu ve bu - Ho AA görmek istediği ci - Şimdi d:f'ıpaı!a daha yaz gelmeden Üriy; " yeni ve sadelik modası R.."';:h" hız almağa başlamıştır. tirletler < Sahnelerde yıldızlar, ak- hne, Simdiden bayasız olarak w Ye çıkmaktadırlar. keri ı-';""(-si sadelik modası erkek- Sok füzuli kadın masraf - | Berler T kurtarmıştır. Fakat, ber- | dütak ; kadın tuvaleti ve boyaları | Ve Yapan fabrikalar bu cere- M;:"““e geçmek için şimdiden Böl, bol ye ei — bulunuyarlar. kendi m:fui_mkır vererek halkı #Yorlar, B'ğ;"’ ;'“m!ı; çalı- » HN N - h çalâcak? gi taraf ga Yünün , « ı.,:"”“.*“"- gençliği malik olduğu Dunun A Sulistimal etmekte ve mepi” kiymetini takdir. edeme - Tinda ir. Gerçi «Jüliyetos zama - hisgy, ” heyecanlı bir genç kendi Yatını izhara meydan bulamaz ve en hararetli aşklar bir takım ah- Bu ahlâkçemberleri bazı kereler çok kötü bir tadsızlığa vardırıl - makta idi. Fakat, bugünkü ahlâki kayıtsızlıklar da çok kereler, büs- bötün — tadsızlığa — varmaktadır. Jüliyeto zamanında alle itaatini çiğ- neyip geçmek ayıp sayılırdı ve (memnun meyva) dan tadmak ;ok zorlukla vukubulabilirdi. Jüliyeto- nun aşkı bugün yoktur. O, inana - rak sevmekte idi. Bugünkü kızlar ise, sevgilerinde mütereddittirler. Ailelet ile konuşurlarken, tavırla- rıni, vaziyetlerini değiştirmiyo, huz- met ve ilâat tavrı takınmıya bile lüzum görmemektedirler. Zamanımızda bir kızın, aşkı için ailenin — arzularına e hemmiyet wermeden evini terkettiğine ve ev- kkında ailesinin verdi- dinlemediğine şahit 'at, bu hareket doğ- ru değildir. Biz kadınlar kendimi- lenmesi h adır. Çünkü, tecrübe - ecanlı olmaktan Eski kızlar, ler, enerjik ve daha kıymetlidirler. şklarını bedbaht etmek istemoz- ler ve romantik sevgiye bayılır « darmaş. Zamane k bun - Jar mevcut değildir. Fakat ken - gilerine terbiyeli bir kıymet ve- ren ve fazla mağrur olmuyan kız- ların peşinden de talipler 'hülâ ko- şup durmaktadırlar. Maamalih, sevgilisine, yahut ko« Çasına kendinden daha büyük bir kıymet veren eski kadınlar, erkek- lerini idare etmek husuşunda da bügünkü kâdınlardan daha mahir anda imişler.. Zamane kadınları ise, erkeklerin Bütün haklarına malik oldukları için ekseriya kocalarına sarmadan kendi başlarına pek çok işler ya- par, ev, sile saadeti, çocuk, gibi bi- rinci derecedeki işleri ihmal ede - Tek, esir olurlar. Fakat bu hareketleri acaba, cemiyet na- mana, doğrü muüdur? Eski zaman kızları, kur yapma- vün korkulu bir yi ğunu ve kendilerini ona gi etmesini bilirlermiş. Bu sık, sık oynâdıkları halde parmak- darını yakmazlarmış. Bugünkü kız« lar, fazla serbestiye malik olduk- ları için kur yapmayı korkulu bir şey addetmemekte ve ekseriyetle mağlüp olmaktadırlar. Ben şah - sen modern serbestiye aleyhtar de- ğilita. Fakat, bu serbestinin evlen- dikten sonra her sene kocadan bo- şanacak, bir dereceye gidilmesini iyi görmemekteyim, Hakiki bir kadın, kendini kocasına verdikten sonra kafa ve gözlerini başka dü- şüncelere kaptırmamalıdır. Kadın, çok kıymetli olan serbestiyi erke- İi elinden almış ise de, buna kar. pi erkeğe bir şey vermemiştir. Da- Ha üstün olarak çok tatlı ve kadı- gan dalmâa müuhtaç olduğu «erkek himayesini> de elinden kaçırmış - tır. ü n ae #rkekleri tam sıkkatli boyaste ve sporcu kısları tercih edigor k fazla güveniyoruz. Halbu- | ekseriyetle bed - | FORNE TTT A BC (Yukardan aşağıya doğru, soldan'sağa) Jermen Ossey, Isa Miranda, Doris Nolan, Dina Dürben, Doroti Sa- mur, Meri Rolan, Frans Farmer, Gertrüd, Nisen, Mira Kler Cin Harlov'un h;ı)î;ııiı kendi — ağzından dinleyebilirsiniz ! Bu maruf artist üç defa evlenmiştir. En çok sevdiği elbise pij 'Cin Hürlev 'çok sövimli bir at”- tişttir. Filmlerinde ekseriyetle hâ- fif meşrep ve çanavar, tehlikeli kadın rollerini — seyrettiğimiz bu artist hakkında çok kimselerin ka- naati, belki de menfidir. Fakat, Cin Hariov husust hayatında büs- bütün başka türlü bir kadındır, Bü. yük artist, şimdiye kadar üç kere evlenmiştir. İlk evlendiği meşhur Alman rejisör ve — mühendisi Paul Bern, iki aylık evlilik hayatı nihayetinden sonra kendini öldür. müştür. 25 yaşında olan artist an- nesine çok merbuttur. Sinema yıls dızlarının €n büyüklerile dostluk tesis etmiştir ve henüz 25 yaşında: dir. Holivut civarında yaşamak « ta olduğu muhteşem villâ, baricen muhteşem bir Şutlandiya mahastı- rına benzemektedir. Bu villânın i- çinde büyük bir sükünet sürmekte- dir., Artist, sakin hayatı arzu ettiği için annesi, bütün villânın işlerini kendi ellerile görmekte ve hattâ kızının hususl kâtipliğini de yap « maktadır. Anne ile kız arasında ar- kadaşlık muhabbeti vardır ve yaş farkı arada rol oynamamaktadır, Artistin bütün harekâtına, annesi mani olmâktan ziyade, teşvik et « imekte ve artistin daha fazla yük - selmesine çağışmaktadir. Daha çocuk denecek derecede | genç iken bile, kızının çok güzel o- larâk- yetişmekte 'olduğuünu gören | Bayan Marino Belo, elinden gelen bütün gayreti sarfederek bu güzel- Jiğin beka ve neşvüneması için ça- lışmıştır. Bugün 25 yaşında dul bir kadın Olmasına rağmen Cin Harlov ça « €ukluk hususiyetlerinden bir ço- ğunu henüz muhafaza etmektedir. Herkese karşı mültefit ve sevimli davranan artist, vazifelerine pek çok merbuttur. Vazife aşkını ken- disi şöyle anlatmaktadır: Atölye- de işim olduğu zaman, sabah er - T TERARİT Cin Harlov'un iki sene dargın kaldığı rakibeterinden Con Kravford kerklen saat sekizde vazifemin ba- Şiha gider, kahve altımı bile orada Yapar, gündüz yemeklerimi de iş arasında yerim.. Akşam atölyeden Gönünce bir hamam alıp masajımı Yapar ve saat dokuzda yatağa girip uyurum. Atölyede işim olmadığı zaman açıkta yüzer, yahut tenis Oynarım, Başka türlü geziler ho- Şuma gitmez. Dostlarımı çaya da- vet etmeyi pek çok severim. Yeni sene başlarında, doğum günlerinde dostlarıma hediye vermiyo bayılı- rım. Bu, çok hoşuma ve zevkime giden bir âdetimdir. En çok sevdi- İ Bim dört şey vardır: Bunlar köpe- ğim ve iki tane İran kedisi ile bir de kedimdir. Kediler, ikiz oldukla- rı için bunları birbirlerinden ayırt edebilmek müşküldür, Elbiseyi çok sevdiğimi zannedenler vardır. Hal- buki ben, her elbiseden çok pija- mayı severim. Bilhassa beyaz pl- jama benim en çok beğendiğim bir elbisemdir.» Buraya kadar kendisini kendi ağ- zi ile anlatan Cin Harlov hakkın - da söylenecek sözün hulâsası şu - dur: Bu büyük artist çok sakin ve amadır münzevi bir kadındır. Her ne va. kit giyinip te sokağa çıkacak olsa, #nnesine yakınlaşır ve «Böyle iyi Yoiyim, acaba gülünç olmuyor Muyuüme diyerek onun fikrini alır.. İşte, Cin Harlov, busus! hayatırda böyle bir kadındır, Fetihten sonra Türkler Ve Elenler Atlnı;iî ; verilen dikkate değer bir konferans htinadaki Bizans etütleri teşki- lâsının salonunda Gen. Polisıratos Kalomenopulos tarafından (ietih . dan sonra Türklerle Elenlerin mürasebetleri) mevzulu bir kon « ferans vermiştir. Hatip. Fatihin mülâyimane hareket ettiğini nü- fustn artması için tedbirler aldı- ğını, patriği himaye ettiğini, onu memelket dahilindeki Hristiyan » larin dini ve milli reisi tan.dığını izah ettikten sonra, Rumların Türk kara ve deniz kuvvetlerile siyasal meselelerinde gösterdikleri yar - dırlardan bahsetmiş - ve bir çok Rum cemaatlerinin mazhar olduk- ları imtiyazlar ve idari istiklâller hakkında tafsilât vermiştir. Hatip Türkler tarafından yapı- Jan katliamlarla tazyiklerin mes'u- Niyetini, sık sık baş kaldıran Rum- lara yükletmiştir. Bundan sonra Rumları Avrupalıların ve kendi menfaatleri için ayaklandırdıkla » rını da ilâve ettikten sonra, mille- tin yalnız kendi kuvvetlerine da « yanmaları lâzım geldiğini hatırlat. miştir. kuvvetlerine dayanmaları lâzım | geldiğini hatırlatmıştır.