1 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

1 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No: 13 Söleymın —© Zece sabaha ka- E T Uyumamıştı. k"“' gün Amon Taliçesi Nâya'ya Söyle bir Cevap Yazdı; “Bir Filtstinti. BİN kizı öldur | İünu hatırlamış | *İmandan meme | Tanum. — Fakat, döne i Beri çar Birmak için bir Yarlim varı Ko tanın her Z yil Söndermesini tar SÂhât ettiği ver. #İSİ — Göktinde im B"'"'_ Yapmadığı takdirde bserait Ordularını Amon foprakların dan gei vekmeme Pitün — yoktur. İzavunla itti, aanla ittifak 2ürgokta bize mi yardım edeceğini 's"u_'," Böstere cektir!,, Nay, Yman bu. mektubu. kraliçe Ya'nın adamına verdi ve: î» ’.”'“ubuınu kocasına göster- ıın.,b.l: gîd:'“""" söylemeyi ıu:umo" kralı (Yabeş) şehrinde o- Yordu. Yabeş şehri muhtelif hin lerde üç kere İşrajl orduları > sina uğramıştı. k surlarla çevirmişti. Blgi ** Birmek kolay bir iş de- .,ü::"“fıh Amonlular - üzerine Ö bir'ordu ile yürümüş olan Bul da şehre gireceğinden emin yordu. O yola çıkarken: lâı: Yabeş'i muh'ısıx: etmek de ü “Ptetmek demektir!» demiş- Süleyman , kraliçe Naraya bü SYt göndernekle betaher, mek- Mbunda yazdığı gibi, Mısır Fira- bir mektupla yeni bir an- map 4 Heklifinde bulunmayı da İh- Sİmemişti. a hlar Amonlularla birley B —lis romanı: 29 Karanlıkta bi T. X. onu artık dinlemi- » Belinda Merinin ken - KO Ktaela Kara İi Ve yaçdakika her halde evinde Yördu B Uzanmış bulunu - tmın erkenden yaâta- lâkika 'ğina Süleymanın Sarayında 'KUDÜS KIZLARI hâlâ bulunanîıyor Miısir Firavunu (Tnınııdı) in mumyası mişlerse- her hangi bir menfaat kav- gusile aralarını açmış olmak dahi Beni İsrail hükümeti için bir mu - vaffakiyet sayılabilirdi. Bundan başka, Süleyman, Fira - yunun İsrailler hakkındaki mah - rem fikir ve inanışlarına da yu - kından Yakıftı. Firavun Tomtoazis, Filistine asker göndermeyi bir u- gursuzluk sayıyordu. 'Bu hale gö- re Amon Kralının, Süleymânı M- sır ordusile tehdit etmesinin de mânâsı yoktu. Süleyman vaziyeti çok Iy_i kav - ramış, ve Misira bir elçi gönder - mekle Amon kralını içinden vur - muş olacaktı. ... Sahra'nın aşkı Süleyman © gece Sahrayı yanı - na çağırdı: —Hı;dihnmd.b:nlneı'e- lendir.. beni eğlendir! Bu gece 1s- tırabım var. Ve ıstırabım sonsuz « dur. Bu gece içimi kara bulutlar kapladı. Bu bulutları sen dağıta - caksın! Sakiler hükümdarın doldurdular. z Sahra, Süleymanın önünde oy - namıya başladı. Hamonun kardeşi İsrail sarayın- da en güzel oynuyan rakkaseler « dendi. Sahranın sesi de güzeldi. Fakat Süleyman o kadar güzel kadehini Yezan: E“.r v“.. viren: Muammer Alatu, Kasley anlatıp duruyor- | ğına çekilmek ve hattâ muhtemel ziyaretcilerini yatağında kabul et- mek âdeti olduğunu biliyordu. E iyarete gelen 'T. X. i hemen hılmztultr.';ilhıkih Yunanlı ipek pijamasile yatağına uzanmış, si - gara içiyordu. Odanın içi, hattâ bu şubat akşamında bile ânsanı terke- tecek kadar sıcaktı. Kara dedi ki: — Sizi hangi güzel rüzgür attı böyle! bu kıyafetle sizi kabul edi - şimi mazur gö z elbette! 'T. X. derhal ziyaretinin sebebini anlatmıya koyuldu: — Sizden ilk sualim şu olacak? Mis Haolanda nerede? Kara hayret eder gibi bir tavır. la cevap verdi: r lşıkı 4 Yazan : M. Necdet Tunçer [ Süleyman, Amonluları tehdit etmek için, Filis- tinlilerin Mısırlılar Firavunile anlaşmıya teşeb- büs ettiğini söylemişti. Tamara'nın izi du! sesli kadınlar dinlemeğe alışmıştı ki. Sahranın, şarkıları Süleymanın kulağına bile girmiyordu. ©O gece Süleymanın kulağında çınlıyan bir ses vardı: Tamaranın BESİ... 'Tamara, dahâ iki gece önce, Sü- Teymanın dizine yatarak, hüküm - darın çok sevdiği bir şarkının şu mısramı ön dela, yirmi defa tek - rarlamıştı: eHayat bir rüyadan ibarettir.. bu Tüyayı korkusuz geçirene ne mut- Dul> Süleyman, Tamaranin şarkısını dinlemek istiyordu. Muhafızlarına sık sık soruyardu: — Tamara hâlâ bulunmadı mı? Muhafızlar hükümdara menfi cevap verdikçe, Süleymanın canı sıkılıyordu. Sahra ortada döndü. döndü.. Kıvrak kalçalarını sallıyarak dön- dü. Sahraya söslendi: — Bana bir kadeh şarap vur, Sahra! Sakiler koşuştular.. Fakat, Süleyman elile işaret e - derek: — Ben Sahradan şarop istiyo - rum.. Diye bağırdı. Sahra koştu.. Şarap destisine sarıldı ... Hükümdarın kadehini doldurdu. Süleyman şarabı bir yudumda içtiz (Devamı var) Zırhlı Fırkalar (4 üucü sayfadın devam ) Sivil tayyareciler, askeri ünifor- ma giyerler. Lufthanza pilotlarını #skeri tayyareciler arasından se - çe:izıııeı.ı bütün tayyareler yenidir ve en son mükemmeliyettedirler. Almanyadaki tayyare fabrikaları, sulh halinde ayda 200 askeri tay- yare imal edebilecek küdrettedir- ker. Hava Spor Birliğinin yarım mil- yon kadar azası vardıf ve bunlar- dan elli bini motörsüz tayyareler- de idmanlar yapmaktadırlar. Bu teşkilâtin on beş bin pilotu vardır. ve dört bini askeri şehadetname al- muşlardır. Almanya yalnız tayyareciliğe e- | Münferit zindanlara Üyan'a s ürülen Türk polisinin hakiki hatıraları: 29 Gardiyanın karısı beni evine hiz- metçi almıştı, aramızda aşk başladı çıktıktan sonra -ki aşağı yukarı | bir buçuk ayda- ancak on kilo - metre yol alabilmişiz. İngiliz Gü - yanı buraya dörtyüz kilametre me- safede imiş. — Ön kilometreyi bir buçuk ay- da, o da zor belâ katedebildiğimize göre İngiliz Güyanma yetişmek i- çin tam beş sene yol almamız ge - rektir. * On güzümüz de yerlilerin bala - ! ta toplamasına yardımla geçti. Ba- Jata bir ağaç ismi olup çıkarılan südün kaplar dahilinde lume hali- ne gelmesile Jâstik yapılır. Fran - gız ve Holanda sömürgelerinde ya- şıyan yerli halk, bu ağacın para ge- türdiğini görünce hep bunu yetiş- tirip üretmeğe ve gitgide mede- nileş ya mine mübadeleye ancak paranın vasıta olabileceğini bu yerlilere öyle tel- Kin etmişler'ki, önlerine çıkan hee fırsatı para ile karşılamak istiyar - lar. B Holanda hükümetine teslim ol - mağa söz kesmiştik. İki ay geçen orman hayatı, bizi yıldızmış ve gü- de hayvanlar tarafından aza kanaat getirt - Taşti. Şimdi de vahşi hayvanlar yerine medeni insanlar tarafından parçalanmağı tercih ediyorduk. ” gün bu yerli aile ile birlikte ba- Jataları müştereken yüklenerek Albina yolunu tuttuk. Bir buçuk aydan daha fazla üzerinde yürü - düğümüz yolları zencilerin rehber- Tiği sayesinde ikl günde katederek şehre vardık. Akşam üzeri ora komiserine tes- lim ecilmiştik. Geceyi Albina santral tevkifha- nösinde ve içimizden Ahmet Şev- kiye küfür ederek geçirdik Albina hoş bir. kasaba idi. Sen Lorende Fransızlar olduğu gibi burada da Holandalılar çök — çalışmış, adetâ yoktan bir şehir yaratmışlardı. Ertesi gün gitmemize mahsus olarâak pt koyulmuş. Avrupalı insanlar, n istimbot bizi Sen La- | rene götürdü.'Ne üst ve ne de ba- Şıznizdâ hiç bir şey kalmamıştı. Sön Lören ve Albinanini gür ağaç- h ve battâ ormanlarında geçirdi - ğirmiz müddet, bizi adetâ o yerler- de yaşıyan bodevilere bönzetmişti. Saç ve sakallarımız uzamış, tir. - naklarımız parmağın yarısını bul. müş, etimizi koruyacak — elbisemiz kalmamış, nasıl görüşüleceğini bi- le hatırlıyamaz vaziyete düşmüş - tük. Sen Loren santralına vardığımız zaman bu halde idik. Bereket, ora- da bizi bir duştan geçirdiler. Saç ve sakallarımız tıraş olundu. Birer Bgömlekle birer pantâlon verildi. atılmıştık. hemmiyet vermiyor, tayyare men- | Tek bir insan alabilecek genişlik - #illerine de çok ehemmiyet veri - deki işkence odalarında on gün kal- yor. Bugün Almanyada 400 tayya- | dıktan sonra hâkimler huzuruna re İstasyonu vücude getirilmiştir ki, bütün Avrupa memleketleri i- çinde tayyare Istasyonları bakımın- dan en kesafet arzeden memleket » tir. Almanya tayyarelerinin bombar- dıman kabiliyetleri 1000 iktlemetre gidip gelişte 1500 ton bombadır. Bu miktar 2000 tona çıkarılacaktır. — Mis Holanda mı? Amma da | bir sual sordunuz aziz dostum, her halde evinde olacaktır. Evinde de- Kilse, ya sinemadadır, ya tiyatro - dadır. Artık onun gecelerini ne- rede geçirdiğini de düşünecek de- ğilim ya! Çıkarıldık, Neticede altmış gün zindan hapsine mahküm olmuştuk. * Kaşoyu tamamladığımın M. günü, hafif Hizmet namı altında, sokak otlarını temizleyici ayrıl - dıim. İki gardiyanın emrinde on kişi Çalışıyoruz. dondü: — İşte işittiniz, dedi, her halde evine döünmüştür, başka nereye gi- der? Sonra parmağile T. X. ! tehdit e- der bir vaziyet aldı: — Aziz dostum, herşey aklıma — Kara, halbuki ben öyle düşün- | £elirdi amma, sizin bir Don Juan müyorum, Mis Holanda şu dakika burada bulunuyor. — Benden bir şüpheniz mi var Meredit? Kara zile bastı, Fişer göründü, e- linde bir tepsi kahve getiriyordu. Kara dedi ki: — Fişer, aziz dostumuz Meredit Mis Holandanın ne olduğuna me - rak ediyor, Bugün burada nelerle meşgul olduğunu kendisine söyle- yiniz. Hizmetci dedi ki: — Aldanmıyorsam, saat beş bu- çukta buradan çıktı. Postaya ve- rilmek üzere bana bir mektup tes- lim etmişti. — Postadan döndüğüm zaman, kendisini burada göreme - dim. Kara şube müdür muavininı olabileceğiniz hiç Aklıma gelmezdi. Galiba hizme- tinde çÇalışan kızların yüzüne, şark- ta olduğu gibi, peçe geçirmek lâ- zım gelecek, Öteberi bir kaç şey daha konuş- tular. T. X. müsaade isledi ve gik- tı. Yazıhanesine döndüğü zaman, madam Kasley ile Mansus'u konu- Şurlarken buldu. 'T. X. kadına dedi ki: — Madam Kasley artık evinize dönebilirsiniz. Belki genç kiracı - nız da şimdiye kadar dönmüştür. Her halde otobüsü beklerken ge- cikmiş olacak. Sivil memurlardan birisi, netj - ceyi öğrenmek üzere Madam Kus- ley'e evine kadar refakat etti T. X. saatine baktı. Onu çeyrek geci- yordu. Mansus'a dedi ki: yaşamış bir adamın yeni baştan Yavaş yavaş iyileşmeğe yüz tut- muş bir halde idim. Ancak, ana ve babamla — hemşirem — Cemileden mektup alamamak beni üzdükce ü- züyor. Beynimdeki istifham kalbi- me çok acı veriyordu. Sen Lorene | geldim geleli o da hemşiremden i- ki mektup alabilmiş ve diğer bun- ca mektuplarım cevapsız kalmıştı. Paris sefarethanemiz başkâtibi Ce- 1âl Hazım beyden de; kurtarılmam hakkında çalışıldığına dair güzel bir mektup aldım. O sıra gelen kürek mahkümla - mından da sevinçli memleket ha - berleri almıştım. Kuvayı Milliye - nin gigide yenilmez bir kuvvet haline gelmekte olduğunu ve hat- tâ bir kaç tarihi Muzafleriyet de €lde edilmiş bulunduğunu söyledi- ler. Bu haber, bana en yüksek se- vinci vermişti. Ordunun ve ordu « yu idare eden yüce, Gazii nün birinde behemehal mı olacağına dair olan sönmez imanım bir kat daha kavileşti. Hayat, işte o zaman büsbütün başka ve eşsiz bir değer kesbet - mişti. Yaşamağı o 'kadar çok isti - yarum ki şimdi?.. Ertesi rfün Gazi ve İsmet paşalarla İstanbul matbuatına (©) birer mek- tup göndererek beni düştüğüm şu feliketten kurlarmalarını iiee et | tim. Süpürgecilikte iki ay kalmıştım. Üçüncü aya girerken Pol adlı bir Fransız gardiyamı beni, evine hiz- metçi aldı. Evdekti vazifem; her gün sabah- ları madam yataktan kalkmazdam evvel mutbakta ateşi yakıp kah - valtıyı hazırlamak ve biraz geçin- ce de çarşıya çıkarak evin et ve sebzesini tedarik etmekti. Tahta silmek, ortalığı süpürmek, hafta- da bir çamaşır yıkayıp bunları ü- tülemek, vazifenin teferruatından- dı. Zamanla ben madamdan, ma » dam benden memnun kalmağa baş- ladık. İyi yiyip içiyor,.. giyiniyor; Viktorya, gönç, sevimli ve güzel bir-kadındı. Hec Fransır kadını gi- bi bu kadın da etrafa neş'e saçıyor veüdeti, insanın kalbinde bin bir heyecan ve şüphe uyanmasına ve- sile arıyordu. Gündüzleri kocası hapishaneyo gidince saatlerce benimle oturur ve konuşma mevzuumuz ekseriya güzellik ve gençliğe dair olurdu. Güzelliğini bana itiraf ettirmek o- na, üstün bir 2evk verirdi. Bir iki | &y sonra bu kadınla sevişmeğe baş- ladık. Aşk tamamdı. Fakat, altı ay tatb hayattan sonra, onlar mezu - ben Fransaya gittiler. ... Dünya bu! gün değil, saatler bi- ribirini tutmuyor... Ne yapacaktım şimdi? Şubeler « den birine sevkedildiğim takdi.de çeşit işkencelere belki göğüs gzce- miyerek ölüp gidecektim. Aylar - dır istirahate alışmış ve hattâ iyi (1) Bu metuplardan bir kaçı İk- dam gözetesile Resimli Perşembe mecmuasında çıkmıştır. — Her halde Leksman'la görüş- mek lâzım geliyor. Adamlarınızın en iyilerinden bir kaçını emrime veriniz. Galiba bu gece hayli işle « rimiz olacak. ni —? 'T. X. gittikten sonra Kara dü - şünceye vardı. Bu esrarengiz ada- mın zihninde acaba neler dönüp dolaşıyordu. 'T. X. bunu öğrenebil- mek için acaba neler feda etmez- di? Birdenbire Yunanlı, sanki dış kapı kapanıyormuş gibi bir gürül- tü işitti. Acaba T. X. geriye mi dönmüştü? Yataktan kalktı, oda- nın kapısını hafifco araladı ve di- şarıya kulak verdi. 'T, X, elinde bir tevkif müzekkeresi ile gelirse, her balde nâhoş bir ziyaretle karşı « Taşmış olacaktı. Maamafih omuzlarını silkti. Şu- be müdür muavininin şüpbelerini izale ettiğine kanaati vardı. O ge- | ce için Fişer'i de gönderirse, her | şey yoluna girmiş demekti. | Holde bir ses - işitildi. Sabırsız, sert bir ses! t Bu adam kim olabilirdi? i ormana dalması, yahut boğucu bir sıcak altında kaldırım döşemesi çok ağır bir mecburiyetti, Elli frank kadar param birikmiş- ti. Bunu rüşvet vererek iyi bir işe abanmaktan başka çıkar yol yok- tu. Rüşvet, tevkifhanelerde o de- rece ileri götürülmüştür ki, para vermiyenin hiç bir işi görülmez. Yine kürek mahkümlarından olan yazıcı yirmi franktan başlayarak üç yüz franga kadar rüşvet almak süretile mahpusları istediği işe <a- yin eder. * Rıhtımda vapur veya - sallarda çalışmak için yüz elli, hapisevi me- murlarının yatakhane veya yemek salonlarına ayrılmak için iki yüz frank vermek — zaruriydi. Anah - tarcı — ölabilmek — içinse iki yüz yani anahtareı-olabilmek içinse i- ki yüz elliden vüz franga ka - dar yol vardı. Çalışan mahpuslara nazaret etmekle mükellef olan anahtarcılar bir gardiyan kadar salâhiyet sahibidirler. Benim elli franktan fazla param olmadığı için ya bir bahçıvan 1e2-! dine gönderilecek, yahut da süpür- geci veya tevkifhane — dahilinde sucu, duvarcı gibi bir işe tayin'e- dilecektim. (Devamı var) Son Telgrafın Müsabakası Bayanı Tanıyor musunuz? İJSon Telgratın Müsabaka Kuponu No. :1. Haa Bu Resim SK nin totoğrafı olduğunu bildiririm. ADRES ; Sonra merdivenlerde hizmetçisi- nin ayak sesini işitti. Az sonra de Fişer oda kapısma vurdu. — Katerkol geldi, sizinle görüş - mek istiyormuş. — Katerkol mu? Kara geniş bir nefes aldı, yüzün- de bir gülümseme peyda oldu. — Söyle gelsin. Odamda kabul ettiğim için ayrıca tarafımdan ö « zür dile! — Yatağınızda olduğunuzu söy- ledim. Bana pek kaba bir tarzda cevap verdi. Kara bir kahkaha salıverdi. 1 —ı Haydi sen söyle, buraya gel « Bin! Fiser çıkmak üzereydi ki, Kara çağırdı. Dedi ki: — Katerkol gittikten sonra, sen de gidebilirsin. Yarın sabahtan ev- vel gelmeğe lüzum yok. — Emtredersiniz müsyü! Bu emir Fişerin de boşuna git - mişti. Serbest geçireceği bir gece - den mümkün olduğu kadar iİstifa- de etmek istiyordu. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: