Üç komita Makedonya komita- cıları arasında 13 yıl — 18 — Teti M llt köngre kararlarının tatbikini tatemek, yapılan haksızlıkları, çete: 6 — SONTELGRAF — 21 Mart 1937 kerin tecavüzlerini protesto etmek maksadile, Bulgaristanın her tarafın” dan gelen murahhaslar Sofgada, (Şehir Kulübü) salonlarında toplanmışlar Köyün içinde genç iki çocuktan başka beni hiç kimse görmemişti. Dostumun diş avlusundaki kapı- sının tokmağını vürdüum. İçerden, «kim o.. Kim 0.> sesleri duyuldu. İçimden gayri ihtiyari <ooohh..> diyen bir inilti geldi.. Sırtımda be - nimle birlikte sürüklenip gelen Balkanlar, ormanlar, gam, kasa - vet, duygum «kim 0» sesi karşısın- da bir anda yerlere yıkıldı. İçim serinledi, ferahladım.. Köylü dos- tumun odasından içeri girince, İç- lecinde sakallıdan, bıyıkları henüz yen! terlemiye başlıyanlara varın- cıya kadar odayı çepçevre doldu - ran genç ve ihtiyar bütün köylü 'Türkler, ayağa kalktılar.. Zavallı kardeşlerim meraklı ve dikkatli göz- lerle beni süzüyorlardı.. Ben, he- Tecanımı zaptedemiyordum. Sıra ile hepsinin «merhaba ve höş gel- din misafir» sözlerine ayrı ayrı ce- vap verdikten sonra, cağalar, ba - balar müsaade ederseniz, ben bir parça uyumak istiyorum» dedim.. Benim korkmakta olduğumu, dalgın ve endişeli nazarlarımdan anlamış olacaklar ki, esen bizim ev- Mdımızsın, bizim aramızdan seni almak istiyecek olanlar, leşlerimiz üzerinden geçmeyi göze almalıdır- Jars dediler.. Bu tatminkâr sözler, ve bu takdirkâr cümleler bütün yorgunluğumu gidermişti. Yeniden canlarmış, ve çekmekte olduğum- eziyetleri unutmuştum. Kendile - TİN&e yarım saat kadar söz söyledim. Kabahatin hükümette olmayıp ko- mitelerde olduğunu anlattım. Ev sahibi dostum, «amcalar, müşaade ederseniz ben misaliri götürüp ya- tıracağıme dedi, kalktık.. Temiz ve düzgün bir yatak için- de gözlerimi yummıya çalışırken, doslum «müsterih ol, bütün am - talar sabaha kadar evin etrafını kuşatarak seni muhafaza edecek - lec, biz ölürsek. sen de ölüssün» di- yerek çıkıp kendi odasına gitti. Rusçuk * Varna treni köyün on, on beş dakika uzak bir yerinden Beçiyordu. Gündüz saat cn ikide bu trene binip Varnaya gitmekliği ertesi sabah kararlaştırdık. Duyul- mamak, görünmemek ve beni ta- nıyân komitecilerin gözünden tren: de gizlenmek lâzımdı. Bunun için, bir köylü kıyafetine girdim ve tre- ne yerleştim.. kompartımanlarda dolaşan bir çok köylüler &rasında hiç nazarı dikkati celbetmiyordum. Sigarayı tutuşumu, ayak âyak ü- zeci otışımı, öksürüşümü bile de- Biştirmiştim. Küçük tren durakla- rımda, inip binilirken, ben trenin penceresinden başımı dışarıya gös- termiyor, bir köşede sakin, müste- Tih bir tavırla, fakat, kalbimin dare banını çok zor zaptedebilerek otu- Tuyordum. Ayaklarımdaki kalın köylü ço- gapları, geniş köylü ayakkabıları - Bişliyordu. Pravada Kaspiçen is - ——— , | M-Necmeddin Deliorman Yazan: Sofyadıki (Delioenaa) — gazetesi şahip ve başmuhariri mın çepleri eski ve kopuktu. Aba- mın altındaki köylü entarısinin ö- nü bir parça açıktı. Düğmelerden birisi iliğinden boşandırılmıştı. Be- | ni tanıyabilmek için gelip yüzü - mü muayene etmek lâzımdı. Raz- Brattan uzaklaştıkça, içim daha ge- nişl.yordu. Pravada Kaspicen is- tasyonlarından sonra ise büsbütün ferahladım. Gece sant dokuz, on si- ralarında Varnanın büyük ve yeni istasyonundan kalabalık ;olcular- la birlikte dışarı çıkarken, elimi, yüzüme götürüyor, burun ve zam. siler gibi bir takım harc ler yaparak tanımacak ye kapatıyordum. Bol ışıklı istasyonun geniş holünden dışarı çıktık, ben, otomobil, fayton gibi şeylerden u- zaklara doğru açılarak, yıkık, vi- ran bir meydanlıktaki eski depola- ra doğru ilerledim. Vuan yerlere | doğru ilerledikçe ışıklar szalıyor, karanlıklar fazlalaşıyordu. Bir. köy- | lü çıkısı gibi koltuğumda taşıdığım kendi elbiselecimi bir taşın üzeri- ne koydum. Ve üzerine olurarak, budala budala etrafıma bakınmuya | başladım. | Köylü elbiselerini nerede çıka- | rıp; kendi elbiselerimi nasıl ve ne- rede giymeli idim? — Düşünürken | bunun kolayını buldum. Şöyle ki, | deniz kenarına doğru gidip yere ©- | turacağım ve köylü — elbiscterini | çıkaracağım, kendi elbiselerimi g- | yeceğim. Tek, tük bazı metrük kayıkların çalkandığı denizin kena- rında, kumlar içinde elbiselerimi değiştirdim ve köylü elbiselerini orada terkederek tenha sokaklar- dau şehir içine yollandım Belki, yüz birinci kere gelmekte olduğum için Varnayı karış, karış biliyor - dum. Amıma, Dobruca ve (Tedı list) Makedonya komiteleri bura- da daha kalabalıktırlar. Burada Ha- fz Eşref isminde bir de hoca ya- şamaktadır ki, partizanlarla ko - mitelere sevabına hafiyelik etmek- tedir. Yeniliğe ve Türk gençliğine düşmandır. Baş müftü olmıya ça- lışır, Şumnuda yaşayan yüz ellilik Osman Nuri hâininin maşasıdır. !Drı*qmı 'ııar) DÜZELTME: Dünkü tefrikamı - zın alt kısmında basılan fotoğra - fin altındaki yazı yanlış dizilmiş- tir. Şu suretle olacaktır: Ziştovu kasabası Tuna boyunda çok güzel ve şirin bir memlekettir. Türkleri çalışkan ve münevver - dirler. Fakat, müfrit gayri, kanuni | teşekküllerle komitelerin tecavü: leri karşısında, resimde görülen 'Türklerin ekserisi âna vatana Bgöç etmiye mecbur olmuşlardır. — —— | eee Z , âddialı lâdesi kaybetmişti!. Ü- HİKAÂYEBETİ * Bir aldatma (4 üncü sayfadan devam) En tehlikeli zamanda bile sabrın ne derece kıymetli olduğunu bi » lirdi, 4 * Eve nasil geldi, farkına varama- dı. Anahtarla kapıyı açtı ve onları | bir arada yakalamağı ne kadar is- tedi. Merdivenleri hızla çıktı. Tam yı ap bitmişti. yalvarıyordu, fakat o, al - dızmadı. Kapıya yüklendi, açılma- dı. Derhal karısının elindeki anah- tarları kaptı. O sırada bir vaveylâ koptu. Bütün ev halkı, hepsi bir taraftan çıktılar. İhliyar kayna - nasından küçük çocuğuna varın - caya kadar herkes: — Lâdes -diye bağırıyordu- Evet, Bican efendi aldanmıştı ve aldatılmıştı. Heyecandan — sararan yüzünü birden kan bürüdü. Se- vinçle kederin bir arada verdiği şaşkınlıkla oraya yığıldı! t Bican efendi bir akşam evvelki | Belediye tahlilha- nesinin yeri dar | | — İstanbulun, hattâ bütün memle. | ketimizin büyük bir ihtiyacını karşılıyan Belediye Hayvan Haş- tahanesinin tehlilâtı gıdaiye lübo- ratuarlarının yerleri pek — dardır. Bu sebeple çalışmalarını istenilen şekilde arttıramıyorlar. Bu iki müessesenin faaliyetini atltırabilmek için daha geniş bir binanın temin edilmesi için teşeb- büsat yapılacaktır. aeti BORSA . PİYASA 20.-3- 937 ÇEKLER J Açılış Kapamış, Londen — Gir e — 6i8 Kevyerk —— 4, 7912 — 0:1906 | Parla . n n Milüne 15, 03153 A Brüksel « 6983 — 46915 GU d, G60 aa.393 | Cenevra x Va 4,8016 | Satya M G saşaolt | Asasterdam 1 sebi — Y AS6 | Prag 2, )8I7 1 t | Viyana « n n | Madeit M e8 ÜKÜ | Beetta gy sEn 39660 || | Varşova «inır e | | Bedapeşle — 4, 0010 40058 | Bükreş — 108, 0140 — 1079086 | A, 6558 SA SATA | | Yekehama — 2, 7763 27760 D | | Moskova —— 2A, Gü MA f | Stokhola — 3 a — açi PARALAR | Alış Sata | | 1 Sterlin K * Dolar m n 20 Frank n ı 20 Liret ım, — Ya, 10 Belçika Frsagı 802 —— M 20 Drahml e : 20 İevicre Frangı 865 815, N Leea 20, n. D Florin 6ö && 20 Kron Çek 7a . V Şilin Avusturyağı, — — 2x — | | | Fezeta —. - | 1 Müark 25. n * Zcti 2, n * Penge 2A n 20 vey NL 10 Dinar « « Yen a Ş ğ 1 Kron leveç 34 x £ Altın 1037 — 2008 V1 Banknşt H6 N ! ESHAM | Açılış Kapamış İ İç Bankası Mü, F .. Ha HŞ Anadela — şın. 60 O/o Peşla » yüzde 60 070 Vadeli » « Büdeim Aslan çimento 1445 | Merket Ban. İSTİKRAZLA Ha T .Aâvl_ı Kapanış — | İ y » | Vadeli 19,35 19,55 ko Ha -e ça N Peşin — 1880 1899 N Vedeli 18,80 1850 M Peşin Wi Vadeli 18,60 1860 13,50 TAHVİLÂT Açılır Kapanış 1|_ RADYO | | 20,45 Muzufler ve arkadaşları taj | kıları: saat ayarı, 21,15 orkestra, la sololar, opera ve öperet parça. Okuyucularla Baş başa Bir okuyucumu- —— Eski İstanbul KUMAR.. ay e zun fikri Ttanbul Tramvay Şirketi eskl vatmanlarından 275 numaralı Şev. ki Dinler imzasile gu mektabu aldık : Gün geçmiyorki Tramvay kâs zasile karşılaşmıyalım. Birinin ayağı kesilir, birinin başı patlar, biri ta- | mamen parçalanır ve hergün bu- nun gibi “bir çok tüyler üperten | * tramvay kazaları olur. Bu acı kas | | zaların başlıca iki sebebi var: Birincisi ve en önemlisi arabaların | süratlerine göre fren kuvvetlerinla | az olmasıdır. Diğeri: Vatmanlara- | en önce yapılacak frenin en sona bıraklırılmasıdır. Bu: Aksi cereyan | frenidir. Bundan başka tramvayda 1 beş fren vardır; El ve bava İreni, elektrik — freni, miknatisçi İreni | geri hareketi freni, kazaların önü- | ne geçmek İçin en önce kulla r- ması gereken aksi cereyan freninin arabaya yapacağı hasar şirket tae rafından düşünülerek bu frenin vat mana en son kullanılması gösteril- | mMiştirki ani bir kazada vatman ilk evvel elektrik freni yapar ve bunun bozuk ve tutmadığını görüp | diğerine geçene kadar kazayı yap- | miş bulunur. Ant o'arak çıkacak kazalarda lk Önce aksi cereyan freni kullan. mak İâzımdır. Eski bir vatman olan ben, kazaların önüne geçebilmek için en ufak kazada bile aksi cereyan freninin kullanılmasına a'âkadar- ların nazarı dikkatini celbederim.., Kadın şoförler (5 inci sayfadan devam) yor ve imtihan heyetin'n yanına gelince, heyetten biri elini havaya saldırarak dur! işaretini veriyor. Bu âni emir üzerine tekezlekleri o büyük süratten ayıran fren der- hal emre itaat ediyor. Taksi şoförü olmıyacak amatör- ler meydanlığa arabalarla geliyor- lar, Arabanın arkasına ve önüne iki renkli yeşil kısa direkler çakılıyor ve yanlarından birine de bir direk çakılarak atabayı bu daracık mesa- feden çıkar, diyorlar. Amatör buradan direklere çarp- madan çıkınca şoförlerce an zor bir direksiyon ameliyesini başar - | maş oluyor. İmtihanda en çok sıkılan, taksi şoförü olmak istiyenlerdir. Onlar, bu daracık yere git - mek ve çıkmak için ne müşkül va- ziyetlere giriyorlar. yalnız mekteplerde, tahriri imti - Hanlarda olduğunu — zannediyor - dum. Meğer, burada da kopya et - mek fırsatları varmış! Ben hayatımda kopya vermenin i Çamurluklarının diretlere çar - parak hata yapması üzerine, imti- handa kazanamamak tenlikesi di- reksiyondaki şoför namzedini göz- ! lecite Kopyacılığa sevkediyor. —— | Arabayı hafif hafif ileci geri ha- | reket ettirirken gözleri etrafında- ki tanıdıklarının kaş, göz işaret - Jerinden medet umuyor ve onların işareti üzerine hereket ediyor. Bu vaziyeti keşfeden imtikan heyeti, | bu kopyacılığa mani olmak için e- lünden geleni yapıyorsa da bir tür- | lü muvaffak olamıyor gibi bir şey.. İşte, bu kadar sıkı bie imtihana rağmen şoför ehliyetnamesi almış olar.ların, seyrüsefer talimatname- | sine riayet etmiyerek tramvayın solundan geçenleri her halde ame- imtihanda kopyacılıkla muvaffa- kiyet kazananları olsa gerek! beminen n Akşam neşriyati: Sant 18,30 Varyete müziki Ame basıdörden naklen, 19,30 konle rans Selm Sırrı Tarcan Ordü say« lavı, (Roma), 20 Müzeyyen ve ar« kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 B. Ömer Rıza tarafından - Arapça - söylev, fından Türk musikisi ve halk şar. 2215 Ajans ve borsa naberleri ve ertesi günün programı, 22,30 plâke ları 23 son. | demektir. Bitirimciler polis baskı- Genç kız,karşısında yüzü gözü simsiyah korkunç bir mahlük görünce acı aci haykırdı: “Na to Diyavolos!i,, a e K pa.mağın, çok mühim relü vardır. Hesapları yazarken, bir - taraftan da serçe parmağile, evveelce şavu- ladığı rakamın kafasını koparan, sıfırımı silen usta plâkacılar çok - tur. Bunun içindir ki, plâkacı mü- | temadiyen yekün yapmaz, rakam- | ları sıralamayı tercih eder. Barbut yerlerinin mühim ele - manlarından birisi de erketeciler- dir, Erkete rumca bir tâbirdir. Ve: — Geliyor! Demektir. Erketecilerin vazifesi, bitirimin bulunduğu sokakta, köşe başların- da dolaşmak, kapı önünde bekse- mek, pencerelerden sokağı dikit - nından çok korktukları için, oyun oyradıklar: yerlerin etrsfnda da- ima bir gözcü bekletip, dolaştırır- lar, Gözcüler, polisin kumar teşki - lâtına mensup memurları tanırsar, bunlardan biri, bir kaçı ebitirim» e şağı kattan acı acr bir ses duyuldu. doğru gelmeğe, yaklaşmıya baş'a- dığı zaman, hemen parolayı verir- ler, içeridekiler de oyunu paydos ederler, ortada ne masa, ne zar, ne de tabelâ kalır, hepsi zula yerine aktarma olur. Oyuncular da bire' birer çıkar, gider. Erketeciler gündelikle çalışır - lar, günlükleri 1-9 Hira araşında « dir. Fski kumarbazlar kavgadan çe- kinmez, dövüşmekten korkmaz. i- cabında adam bıçaklamaktan ka- çınmıyan insanlardı. Onları yıldı- ran bir şey vardı: — Baskın!.. Potis baskınları onlara çok ba- halıya mal olur, ucu keseye doku- nurdu. Bitirlmde, polisin yaptığı eetrmü meşhut» dan müşteri ür « ker, bir daha oraya uğramaz, bi - raz cesurları başka öyün yerleri- ne gider, korkakları da uzun za - raan eline zar, kâğıt almazdı. Bu suretle bitirim yori işsiz ka- hır, fasulyo yazılacak, mano alma- cak menba kurur. Ürken oyuncu- yu tekrar bir araya toplamak, 1 « çan kuşu yakalayıp: — Kafese!. Koymak çok güçtür. Baskından — yılmalarının - ikinci sebebi de, polis tahkikatının uzun sü,mesidir. Polis bir kumarhaneyi bastıktan sonra, evvelâ merkezde ifadeler alınır, eğer basılan oyun- cuların sayıst çok ise, ifadelerin â- lırması bir günde bitmez, geceyi nezarethanede geçirirler, ertesi gü- nü müdüriyete gönderirler, ora - dan parmak izini boylarlar, tekrar ikametgâha raptedilmek — üzere merkezlerine iade edilir. — Götür! — Getir! — Parmak izini al! — İkametgâha bağla! İşte kumarbazları en çok kor - kutan bunlar, bu emirler, bu for - muatelerdir. 'mü meşhuts kanu-| nu, bu şekle nihayet verdiği için bu günün kumarbazları çok mem- hundur. Ve eskiden baskından müthiş surette korkan kumarbaz. lac, bugün basılmaktan hiç çe - kinmiyorlar. Mazır baskın bahsi size bir de: — Baskın!.. Vak'ası anlatayım: Kadifeli Yorgi, devrin tanınmış gazinocularındandır. İyi kalpli, her kese iyilik etmesini seven bir rum- dur, Fakat, her faninin zayıf bir açılmışken, Ti) Rumca: — İşte şeytan! D€ İ batakhaneleri: Yazan: M. S.ÇAPAN tarafı olduğu gibi, onun da var - dir; — Kumar hastalığı!... Yorgi 27 yıl evvel bir gün, bar * but oynamak için, Beyoğlunda bif eve gitti. Üst katta masalar kurul- muş, oyun bütün hararetile devani ediyordu. Yorgi, masanın başına geçti, 0y* namıya başladı. Kaybetti, kazan * dı. Oyunun hızlı bir zamanında, â- — Basıldık, polisler yukarı çı * kıyor! Oda biribirine karıştı, masalaf devrildi, herkes gizlenecek bir yef aramıya başladı. Bu sırada, oyun- culardan Arap Onnik, Kadifeli Yorgiye seslendi: — Öyle aptal aptal ne duruyor- sun? Haydi arkamdan gel! Yorgi yürüdü, odadan çıktılar, bunlara tulumbacı Niko adında bir oyuncu daha takıldı, oyun o * dasının yanındaki mutfağa girdi- ler, her ihtimale karşı Onnik, ev* welce burasını tetkik etmiş, bir baskın vukuunda kaçılacak bir yef bulmuştu. Bulduğu yer: — Baca! İdi. Onnik Yorgiye dedi ki: — Haydi durma, bacanın için * de çakılı çiviler var, bunlara basâ basa dama çık!.. Kadifeli Yorgi, ocağa daldı, baş ladı tırmanmıya,.. Fakat kabil mi? O şişman bir adamdı, böyle ocak bacalarına kolay kolay — sığabilif miydi? Vakit geçiyordu. Dışarıda, ayak sesleri, konuşma* lar duyulmıya başladı, fırsat var- ken yakalanmak budalalıktı. Bu * nun için Onnik Yorgiyi ceketin * den çekti, bacaya daldı, çivilere basa basa, dama çıktı. Niko da ar“ kasından... Yargi meydanda kaldı. Biraz de* ha tereddüt etse polisin eline dü* şecekti. Bu hiç işine gelmezdi o” nun!.. O da bacaya daldı! Tırmandı! İnledi! Pufladı! Hafladı! Terledi! Binbir güçlükle bacanın yarısı * mna kadar çıkabildi. Biraz dahâ gayret çorbacı! Zorladı kendini, kabil değil ÇF, kamadı, olduğu yerde: — Stop! Dedi, durdü. On dakika bekledi, yirmi daki” ika gabretti, yarım saat dişini sık” tı. Baktı olacak gibi değil, yava$ yavaş aşağı indi, şöyle etrafı dif” ledi, gürültü, patırdı kesilmişti Ortalık; derin bir sessizlik içinde idi, Tutulanlar tulmuş, polis bul” Jarı almış götürmüştü. Müutfak kapısından - çıkarken #” ct bir çığlık duyuldu: — Nato diyavolos!.. (1) ğ Ve genç bir kız sendeliyerek YE” re düştü, bayıldı. Yorginin, baCt içinde yüzü gözü furundan SİM” siyah olmuş, acayıp, korkunç ğ şekil almıştı. Mutfaktan bir $Ef almak için gelen ev sahibinin Ktf onu bu şekilde görünce kı — Nato diyavolos! Diye bağırarak düşüp bayılmı$” Barbut yalnız bitirimlerde 09 * tı. mektir.