4—-SONTELGRAF — 19 Mart 1937 Çıkarsa nüfusu kalabalık milletlerin müstem- leke ihtiyaçları meselesi halledilmiş olur mu ? Bu suale verilen cevap şudur: HAYIR! e C DU d M L hi V Nüfusunun kalabalığına ve iptidaf maddelere muhtaç olduğundan bah K Li Üa müstemleke isteyen Almangya, bu yüzden Bir harbe sebep verebilir. mi? â bir harp nereden çıkabilir? mdiye kadar bu suale cevap ver- er, her türlü ihtimal- a katarak tahminler yü- rütenler çoktur | ların müstemleke istedik- r sırada, dünya coğrafyası- delberg'de çıkan Çayt - şrift für geopolotik, milletler ara- 1 şu şekilde gözden «Yer yüzünün sathi mesahası 500 milyon kilometre murabbandır. Denizler ise bu sathı mesahanın b 72 sini işgal ederler. - Yani 360 milyon kilemetre murabbaı... de - mek ki geriye 140 milyon kilomet- re Mmüurabba kalıyor, Bütün hükü- metlerin sathi mesahalarım hesap edersek, 133 milyon kilometre mu- Yabbar tutar. Bu 135 milyon kilometre mu - Tabbaı arazide yaşayan 2073 mil- yon erkek, kadın ve çocuktan iba- yettir Şuhalde Km. murabbama vasati on beş nüfus düşüyor demek tir. Adam başına 6,5 hektar toprak düşer. Fakat yer yüzündeki nüfus ve memleketler kıt'alara ayrılmışlar - dır. En ziyade kesafet gösteren kıt'a Avrupadır. 10,180,700 kilametre murabbar tutan Avrupada 517 milyon nufüs yöşıyor. Yani kilometre murabbar başına 51 nüfus düşüyor. Kıt'aların en büyüğü olan As » yada 154 milyon nüfus vardır. Fa- kat 42,530,000 kilametre murabbul i mesabasına taksim e - lirse, kilomelre murabbana an- cak 27 nüfus tular, Şimal ve orta | | Amerikada ise, kilömetre murab - Bara 8 kişi düşüyor. Bu miklar Afrikada ve cenubi Amerikada 15 Avustralyada ise 1 dir. üyan'a Türk polisinin hakiki hatıraları: 16 İşte size dünyanın nüfuşu en kalabalık olan 20 memleketinde kilometre murabbama isabet cden nüfusun miktarı: Belçika 269,2, İngiltere 2634 Fe- Japonya 1723, Al - 9, Çin 115 1, leme! manya 139,8, İtalya 1306, y 93,0, Lehistan 85,1, Danimarka 84,8, A- vusturya 803, Fransa 75,7, Hindis- tan 75,7, Portekiz 73,9, Romanya 59,1, Bulgaristan 5 56,0, Yunanistan Sü, Şehirler gittikçe büyümektedir. Kırlar ise boşalmaktadır. Zirat â- letler son derecede mödern bir ha- le getirildiği için, tarlalarla insan kuvveti azalıyor. Şimdi şu vaziye- te uzaktan bakarsak, ne kadar sa- kat bir duruş karşısında bulundu « Bumuz hemen anlarız, AĞA Kendi topraklar sürülen Ermeni tercümanın sözlerinden ve hareketlerinden şüphe ediyordum dürülüyor muydum artık?.. Dışarı- dan ana ve , babamın seslerini an - girir. gürültüler geliyor, düşme - mek için son gayret ve kuvvetimi | sayfediyorum. | Divamharp müddetumumisi; as - | kerlerin önünde durarak kararı tekrar Fransızca okudu. Tercü - man, türkçe olarak naklediyordu. Ve bugün hatırımda kalmıyan bir esbabı mucibeyi mütcakip hüküm güylendi, — On sene kürek Ermeni tercümanın müstehzi bir nazar fırlatarak söylediği şu üç kelime, bende, idamımın istendiği saniyelere mahsus o büyük tesiri hemen aynen tekrar etti. Dalma namusile yaşamış ve nihayet yirmi yaşına henüz basmaş genç bir za - bita memurunun kanünen cürüm sayılmaması lâzmgelen şu hare « ketten dolayı on seneye mahküm edilişindeki fecasti okuyucuları « Mun yüksek takdirine bırakıyo » rum, Bu, sebepsiz, delilsiz mahkü- miyetin yabancı memleketlerde ve bin bir işkence altında geçirilmesi lâzımgelen kürek cinsinden o! ruhumu büsbütün karartmı Ayni jandarmaların önü sıra iler. liyerek ilk atıldığım demir par - mâakliklı odaya geldik. İçeriye itil- mekte bulunduğum sıra, karşıdan Şurası muhakkak ki bu milletlere mensup vatandaşlar şehri bırakıp Şehirler gittikçe büyüyor, buna mukabil isle YA Bibi kesif nüfuslu memleket - Yugoslavya | sığamayan milletlerden Jeponya da her ihtimole tarlalarda çalışanlar azalıyor Ziraat mıntakalarındaki seyrek | nüfus gittikçe eksiliyor. - Halbuki sanayi şehirleri büyüyor ve nü - fusu kabarıyor. Bu prensip muhtelif memleket - lerle müstemlekeleri arasında da tatbik edilebilir. Avrupa ve Japon- ler, sathi mesahaları küçük oldu- &u halde son derece sınaileşmi: lerdir. Bunlar fazla nüfuslarını da- ğitmak için arazi istiyorlar. Öyle olmakla beraber, bu memleketle- Tin vatandaşları müstemlekeler gi- bi yerlere gilmek istemiyor - lar, İtalyanın harpten evvel müs- | nlekelerinde bulunan İlalyan - lar sekiz bini geçmiyordu. Al « man müstemlekelerindeki Alman- lar da 1 Temmuz 1914 de 24,000 den fazla değildi. Teknik terakki, insanlara doğ - dukları memleketlerde daha rahat yaşamak imkân ve ümitlerini ve- riyor. Halbuki müstemlekelerde « ki hayat bazan güç ve müşkül - dür $onra milletlerin psikolojisi de fertlerin psikolojisi gibi karışık, - tır. Milletler gururlarından feda et. mek İstemiyorlar. — Hulâsa, evde- ki hayat seviyesini düzeltmek için, | ana ve babamın çırpınmalarını, bana kavuşmak emelile açılan kol- larının bir dipçik darbesile indiril- diğini görüyor ve bir felâket do - #urmamın önünü almak maksa - dile ayaklarımı sanki zarla sürük- lüyorum. Medeni olmak iddtasırda olan bir millet jandarmasının, bir yaşlı adamla ayni yaşta bir ihtiyar kadıncağızın — çırpıman — kollarına yüreği hiç sızlamadan — indirdiği | dipçik, kafamın bir tarafını oymuş | Bibi sersemleyordum. — On sene küreki... Ömrümün en kıymetli on sene - sini bir ecnebi memleketin 2in - danlarında ve kimbilir ne öldürü- müstemlekeler isteniyor. Filvaki bu müstemlekelerin taksim ediliş tarzı da müsavi değildir. | Meselâ dünya nüfusunun ancak | yüzde yirmi üçünü ellerinde bu - | lunduran 9 millet, bütün küremi » | zin yüzde 66 sını kontrol ediyor - lar. Bu dokuz milletten Rusyayı ve Amerikayı çıkarırsak, karışımız - daki yedi milletin nüfusu yüzde ©n bire iner, Fakat bu yedi millet yer yüzünün yüzde kırk ikisini kontcol etmektedir. Bu şerait da- hötinde Almanya, İtalya ve Japon- olması mümkün vi nn memnun müdür? Fokat bir muharebe çıkarsa, bu mesele halledilir mi? - Olamaz, Çünkü galip milletler mağlubun e- linden müstemlekesini alına, bu se- | fer mağlüp taraf memnüun kalmı - yacak, yani eski vaziyet berrak bir şekilde devam edip gidecektir. Müharebeler, ne kadar birbirini takip etse de, her hâlde yer yü- zühün bacmini büyültmek müm - kün olmıyacaktır. Onun içindir ki, bu Mmeselenin hallini muharebede aramak doğru - değildir. dirmektedir cü eziyetler içerisinde geçirecek « tim? Yirmi gün sonra idi. İlk hapse - dildiğim Kumkapıdayım. Yazın ilk günlerinden biri idi. Sabahleyin, baş ucumuzda görünen hapishane müdürünün sesi yükseldi: — Kürek mahkümları Fransaya sevkolunmak üzere çeyrek saat zarfında hazırlanmış bulunmalı - dırlar. Felöketin en müşkül devresi a- sıl şimdi başlıyordu. Ben, Fran - sanın ne âdat, ne de lisanına vâkıf bir kimse değildim. Üstelik mah- kümiyetimi teşkil eden cürüm | Fransızlara karşı işlenmiş olmak itibarile gönderileceğim o yerde devamlı surette me maruz bi e zul- fından öldür. daima mevcuttu. Sevdiklerimden de ayrılıyor « dum artık. Onlarla belki veda da- hi edemiyecek, ömrümün çürüye- | ceği zindanlara doğru yola çıkar - ken karşıdan bir seyirel sıfatı ik- — HIKÂYE Yazan ; Nusret Safa Coşkun ERKEKLER. — Adnan, başını elleri arasına al - dı. Alnı ateş gibi yanıyordu. Göz kapaklarına birer kurşun ti sanki.. kulaklarında beynini ser- semleten bir uğultu vardı. Hiçbir şey düşünmek istemiyor- Üzerinde, ağıtlık ve fakat içi r şey düşünmemekten müte t bir hafiflik hissedi ribirine zıd, bu iki his ara: bir elin beynini avuçları içine alıp sıkuğın duyuüyordu. Adnan hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Halbuki, düşünmesi lâzım gelen çok mühim bir mesele vardı. Hat- du. nda, tâ mevzuuna hayatı da denebilir- di bu meselenin... İki gün evvel, evinde bir top - lantı yapılmıştı. Misafitler gittik - ten sonra salona, unuttuğu sigara tabakâsını almak için giren Ad - nan yerde bükülü bir kâğıt bul - muş, merak edip okuyunca bunun bir erkek tarafından bir kadına va- zilan aşk möktubu olduğunu gör Müştü, Adnan, bu mektubun evvelâ mi- salirlerden birisi tsrafından düşü- rüldüğünü sanmıştı. Fakat bir müddet sonra karısının telâşı, ve bir bahane bulamamaktan müte - | llit bir acz içinde mendilini k ğini söyliyerek kanape altla: bi Tına kadar her yeri araması nazarı omuzlarına çöken | | kafasına dikkatini celbetmiş ve hemen ka- | fasına bir istifham çizilmişti. Şüp- he kafasının içinde bir ihtilâl ba- vası esdirmeğe buşlayınca Adnan biribiri ardı sıra: — Acaba! demiş, mırıldanmışt Kıskanç di yoksal,. diye ğildi. Şimdiye kadar karısının kendini aldatacağı aklına gelmediği gibi ondan şüphe bile et- Mmemişti. Mektupta erkek iki gün sonra kadının evinde buluşacağını hatırlatıyor ve şöyle dıyordu: *Randevuna kkür — ederim. Saat tam on birde yanında buluna- cağım. Artık biz biribirimizsiz ola» © gün seni köllarımın ara- sına aldığım an hayatımın en mef' | ut dakikasını yaşayacağım » j Adnan bu iki günü sabırla bek * | lemişti. İşte bugün.. bugün randef vu günü idi. Daha geceden uykusl | kaçın in erkenden dış#f $ yi çıkmıştı. Hiç bir yordu. Dokuzda ( an Ve yiyeteğini. banilıği Mİ'Ğ müthiş darbe tahminleri arasındi $ çalışmağa imkân var mıydı? Sant n birde bulu yazıyordu. erkek. Mülâkat yeffi kadını nevi, Adnan — karısının Bi cesaretine de şaşmıyor değildi. F4f | kat kimden çekinecekti kadımi | Kendisi en aşağı akşam yirmidt © dönüyordu eve!.. Adnan, hiç bif '.l şey düşünmek istememesine rağ * | men düşünmesi icap eden bir çek şeyler olduğunu biliyordu. , Şayet karısmı evde âşıkile ya © kalarsa ne yapacaktı?. î' Öldürecek miydi?. k_ııj Hayır!.. Esasen, bu kuyvati kettii dinde görmüyordu. Sadece ,;ör'ı_ mek, görülecek bir manzara ol ÖŞ mamasına rağmen Insanlık hisle ©$ rinin tahteşşuurundan kalkan if '?_' siyaki bir, tecessüsle karısını SUfü zerinde görmek istiyordu. Ondaâ sonra bu müthiş darbeye tahamit mül edecek miydi? Buna evet diyebiliyordu. 2 * .l Kadın çok heyecanlı idi. Kocastf $ ni $lk defa aldatacak bir kadın Bf kadar heyecanlı ise.. başkâa bir €f7 | keğin kollarında — değişik ""*Mİ tahayyül eden bir kadın ne kadâf” heyecanla karışık bir takım his © ler duyarsa o da o kadar içi Içi? | sığmıyacak kadar Labırsızdı, Banyodan yeni çıkmıştı. Aymtf nra önünde ıslak saçlarını kuruldf” ken kendisini seysediyordu. Kefif disini seven erkeği lk hamledf” mağlüp etmek için hazırlanan dif bir kaplar hali vardı onda, Ürer-©üi hafif ve açık bir rop giydi. ÇoraP” (Devamı 6 ncı sahifede) Güyanda Cayenne şehrinde bir sabah mansarası ğ tisap edecektim. Ve yurdumdan, | içinde bir zaruretti. Tup'-l"a # canım yurdumdan bu Şimarık in- sanların defolup gidişlerini gör - meden, o mutlu günün zevkini tat- madan ayrılıp gidiyordum. Bu düşüncelerle çok vakit geçir- diğimi, küreğe mahküm arkadaş- ların ayağa kalkmiş bulunmaların- dan anladım.Hazır bulunmak benim Gardiyan gelmişti. Koğuştaki KA rar, duruşma ve en çoğu sira Te liyen maznunlarla vedalaştık pıdan çıktık. On beş kadar Avluda sıraya konduk. İsmim rıldı. " Cevap vermediğimi 8”, ; hapishane müdürü, babam ”""»,V (Devamı oSij