4—SONTELGR İ_HIK Güneşli Bir pazar günü idi, hava çok güzeldi. İlkbaharın geldiğini, ÂYE Yazan; Resşat Feyzi AF — 12 Mart 1937 bir gün.. | zeden?.. Belki sen tanırsın, di - | ye sordum, ilk defa o günü anlamıştım. Tak- — Biz böyle konuşürken, iki sim tramvay istasyonunda hem | kadın ilerlemiş, yine bizi geçmiş- güne or, hem etrafıma ba- | lerdi. Arkalarından bakıyor, kınıyordum. — Güzel kadınların | boylarını, poslarını, bacakları- ince ipek çoraplarının hangisi- nin daha çok yakıştığını araştı- rıyor, birbirile mukayese edi - yordum. Çoktanberi görmedi - Halük birden — Yahu, dedim, Dben de bir ıma.q arıyordum, nereye böy- | le?, Hıc. biraz hava almak için çıktım. Güneşleniyorum. — Haydi öyle ise, dedim, bi « Taz gezelim.. Abidenin yanından Harbi - yeye doğru, ağır ağır yürümeğe | başladık. Cadde hınca hınç de - necek bir kalabalıkla dolu idi. Herkes, güzel havayı görmüş, | sokağa fırlamıştı. Taksim bahçesinin önüne gel- miştik. Arkadaşım kolumu dürt tü. Önümüzden ağır ağır ilerli- | yen iki gık kadını göstererek — Bak, bak, dedi.. - Bunlar kim biliyar musun?. — Hayır, bilmiyorum!, — Yüzlerini gördün mü?.. nı süzüyordum. Hiç te fena şey- | ler değildi. Baş bir pazar günü- nü pekâlâ doldurabilir, bize, bir günümüzü eğlence ile ge - çirmemize vesile - olabilirlerdi. Hele sağdaki pek nefis bir şey - di. Ben böyle onlara bakarken, sağdaki başını çevirip bakmaz mı? Hem de yine güldü.. — Aman Halük, dedim, bun- | lardan ekmek çıkacak... — Peki ne yapalım?.. — Peşlerini bırakmıyalım.. — Sonra? — Sonrasını, sen - bana bı « rak.. Ben yanaşır, konuşurum, ahbap olurum.. Onlaâr önde, biz arkada gidi - | yoruz, Biraz sonra, hu göfer iki- si beraber, tekrar dönüp bak - -| tılar, Yine gülüyorlardı. Fırsa- tı kaçırmadım. Kaş, göz işareti ile konuşmak istediğimizi anlat- tım, Onların da bizden batiset- ükleri. bir şeyler konüuştukları belli idi Birden karşı kaldırıma geç - — Görmedim.. tiler. Haydi, biz de arkasından.. — Biraz hızlı yürüyelim de, | biraz ötede büyük bir pastaha - yüzlerini gör. neye girdiler, Tabit biz de... Adımlarımızı sıklaştırdık baktım, tâ ilerde, küçük - bir Yanlarından geçerken dönüp | bir paravanla ayrılmış, kiücük baktım. İkisini de ayrı ayrı süz- düm. İkisini de gözüm ısırmış - t Tanıyacaktım. taraftan olanı, ben yüzüne ba - kınca hafif gülümsedi. Halüğa: — Yahu, dedim, ben bunları tantyacağım., Fakat nereden? Hem iyi tanıyacağım.. Peki &en tanıyor musun? — Yok... — E, peki neden bana soru - yorsun?, — Biraz - evvel — yanımız - dan geçtiler. Sen dalgındın, gör- medin.. Gözüm ısırdı. Bu ka dınları tanıyordum. Ama, ne Oyın'ır Hattâ bizim | | bir masa başinda - oturuyorlar. | Onların tarafına doğru yürü - dük.. Hemen yanı başlarındaki masaya oturduk.. Artık gülüş - meler artmıştı. İma ile, bazı şey- ler söylemeğe başladım. Hattâ işi o kadar ileri götürdüm ki — Ne olur canıım, dedim, ma- saları birleştirsek, ne çıkar san- ki? Pastalarımızı daha tatlı tat- h-yeriz, konuşuruz, eğleniriz. Halük benden baskın çıkmış- taz — Tabit canım, dedi, ne ola « cak şu ölümlü dünyada.. ayrılık, yalnulık Allaha mahsus... amı 6 ne: sayfada) sürülen Türk polisinin hakiki hıılırılırı.9 | zamanda, tasarlanan süel hava- | nel sayısının gittikçe kabardığı Havacılık Almanyanın hava kuvvet- leri korkunç bir hale girdi Almanlar hılhassa anırhnmhardıman veavcı tayyareleri- - Alman havacılık tekniği, hat- ta bir ticaret havacılığına s.ıh.., olması yasak edilen harbin dasında bile, hükümetin bulun 4 itinasını sarfettiği bir mevzu ©- larak kalmıştır. Üzerinde yapı- lacak etüdler için havacılık, | geniş bir krediye her vakit ma- | İik idi, Sonraları; ticaret hava - cılığı, Lufthansa hava - yolları üzerinde son derece yüksek de- | ğerde personelin yetiştirilme - sini ve antreman edilmesini ko- laylaştırdı. Yeni modellerin tet- kiki metodik bir surette idare ©- lunuyor ve Lufthansa tecrübe - | lerin son derece ileriye götürül- | müş bir surette ameliyatta tat - bikini kolaylaştırıyordu. Ayni cılık personelinin yetiştirilmesi de gizli bir surette başarılıyor - du ve Hitler rejiminin idareye geçmesile bu, tamamen asker - leştirilmişti. 1934 den itibaren de günde bir çok ekip çalıştıran tayyare fabrikalarındaki perso- görüldü. Almanyanın, devlet, şehirler ve büyük körporasyon- lar gayretleri ile meydana gelen ve bunların yardımını gören eşi bulunmaz tayyare meydanları- na sahip olmağı da başardığını ilâve edelim: Daha üç ay evvel Almanyada süel havacılığın mevcudiyetini inkâr eden Hava Bakanı gene - ral Görningin 1935 senesi ilk'- baharında, bunun tekrar doğu- ve Berlin'i ziyaret eden İngiliz Bakanına, Alman havacılığının daha şimdiden İngiliz havacı - lığına müsavi olduğunu ve bun- da kalmıyacağını söylemesin - | de hayrete değer * hiçbir şey yoktur. Alman süel havacılığının te- kemmülünü gecikliren sebep, endüstrinin randmanı değildir; bu, evvelden yapılan bütün ha- zırlıklara rağmen, personelin tam manaâsı ile yetiştirilmesin - deki gecikmedir. Personel ko- lay bir surette âskere alınıyor, metodik bir surette tahsil etti - riliyor, fakat cüzütamların teş - kilinde hâlâ kadro noksanlığı hissolunuyor. Kazaların sayısı fazladır ve bazı malzemelerde noksanlıklar da vardır, Bununla beraber kıskanç bir surette sır olarak tutulmasına rağmen, filolarda çalışan tay - yarelerin, daha şimdiden - 1500 Tevkifhanede, kokaın esrar, içki gibi zehirler kullananıar çoktu ğum müdiriyetten tek bir ses çık- | mıyordu. Düşündükçe bir buhran geçi- riyor ve geçirdiğim bu buhran - ların vücüdüme çok zarar verdi- ğini iyi bildiğim halde bir türlü sakinleşmeden sıkılıp - duru - yordum. Ve günler haftaya, baftalar a- ya inkılâp ettikçe daha fazla ü - zülüyor, mahkümiyetle de neti - gelense duruşmamın bir an önce yapılmasını istiyorum. * Çağırılır ve sorguya çekilir - sem kendilerini ele vermememi we camların geceki rüzgârdan kı- rılmış olacağını söylemem rica - sında bulunan komünist zabiti- ni temin ettim: — Böyle bir hiyanete ihtimal dahi vermeyiniz. İlk sozüm, son sözdür, mösyö Aleksandı. Filha- kika, sergardiyan beni de çağır - tarak terecüiman vasıtasile ifade - me müracaat etti. Hiç unutmam; — Siz, dedi, sözlerinden emin olabileceğim yegâne şahitsiniz. Bir polisin, bahusus bir Türk po- lisinin yalan söyliyeceğine ihti - mal vermem. Bildiğinizi söyleyi - niz! Vak'adan haberdardım. Gece - leri, ele geçirdiği bir ufak çakı ile parmaklıkları sökmek der - dine düşen Rus zabiti, son par - maklığı da çıkarmak üzere iken I bir aksi tesadüf eseri, kolu pen- | | | | cereye değiyor, pencerenin dört camı da olduğu gibi ve büyük bir gürültü hasıl ederek yere k o İşi bi- düşüyor. Kağuştakiler kadar alâkadar olmuüyor. len bizler tehlikeyi anladık. Hat- tâ ben, kaçıyorlar mı, diye aya- ğa kalkmış ve onu, usulca ya - tağına gömülmekte görünce ye- rime çekilmiştim. — Sonradan kalkarak camlarını kırdığı pen- cereyi o şekle sokmuş ki, eski » sinden farklı görülmesine im - şunu açık olarak bildirmesinde | le 1600 arasında olduğu ve bom- aslanmıştı bardıman tayyarelerinin takri - ben 96 60 olarak en başta gel - diğ ibilinmektedir. Bu sıraya, u- fak bir tâdilâttan sonra süel tay- yare olarak kullamılabilecek ve ve yuvarlak bir rakkamla 200 ü bulan Lufthasanın tayyare - lerini katmak lâzımdır. Alman- ya'nın gelecek sene en az 2000 tayyare kolayca sahip olacağı kân yoktu. Nitekim, hemen her gece bir parmaklığı sökmekle meşgul olduğu halde bunu, hiç kimse hissetmemiş, farkına var- mamıştı. — Hakikati . söylemekle size ait şüpheleri de gidermiş ola - Prusya Başvekili ve Alman Hava Nasırı Goring av merak lısıdir. Geçenlerde Lehlatana yaptığı seyahatta bir. hazli 1200 nü büyük uçuş sahalı, mo- dern bombardıman tayyareleri teşkil edecektir. Almanya'da — çok yayılmış Alman devlet relsi Hitler Fransanın Berlin sefirt Poase ile konuşuyor solda sefirin refikası spor zihniyeti ilmt kültür ve pratik teknik bilgiler sayesin » de Almanya havacılığı değerli bır navigan ve teknik persone - Güyanda Coyenne şehrinde müddetumumilik dalresi.. caksınız. İlk sözü ötede vermiştim. Hakikati söylemek, bu sözü ye- rine getirmemek demekti. — Bilmiyorum, dedim, rüz - gâr çoktu. Bu tesir altında kı » rılmış olması muhtemeldir. Gü- neçok ehemmiyet veriyorlar - Bir tayyare ne kadar siklette, | kaç bomba taşıyabilir ? * ; * Almanyanın bugün- kü havacılığına zakfan bır bakış İ j j farzedilmektedir ki, bunun 1200 ) Yedek Mmalzemeye gelince, bll_v) kısmı şimdiden seferber edil « miş; havacılık endüsri, IAzınıî olan her şeyi teslim edebilecek © vaziyettedir, alelhusus — verdiği — kararlara sahip olan, hiç bir paf'” lementonun kontrolu ile rıhalr Bız edilmiyen ve sayısız olara€ : para sarfeden Hitler hükümeti, endüsrinin tam randımanla iş « Tiyebileceği zamana kadar filos larda meydana gelecek boşluk « $ ları doldurmağa gerekecek bd- tün yedek malzemeye malik ok | l mak için imalâtını vakti zama « © M Almanya ile — Ticaretimiz — Hükümetimizle yeni ml- zakerelere girişecek bir Alman heyeti geliyor — Almanya İle aramızdaki ticarf © vaziyet hakkında temaslar yapmal üzere bugünlerde, Alman bükümetl xuılındııı seçilen heyetin Ankarar eleceği baber alınmıştır. umhuriyet Merkez Bankası, © bazı sebeplerle, Almanyaya — kar$i | Klering hesabını kesmişti, klering | yöolile Almanyaya yapılan ihraı durmuatu. ı Almanya ile aramızda klcı ve ticaret anlaşmalarının ıındg 25 Mayısta bitmektedir. Bıı heyıtl:. her iki taraf içit ir anlaşma esası üze* $ buluna" rültü zamanı pencere - önünde * kimseyi görmedim. Sıkıştırdılar. Kimden şüphe © leniyorsam onu söylememi istes diler. Nuh diyip, peygamber de“ medim. Koğuşa dönünce, arka* daşlara ifademin şeklini anla tarak kendilerinin de bu yoldü karşılık vermelerini tenbih V€ esasen hâdisenin bir rüzgâr olduğunu söyledim. Gidip geldiler. İçimizde belug şüphelenenler de vardı. - Bunü ve gardiyanların pencere öni de tetkikat yapmalarına raj İş; o tahkikat sırasında gizli du. Ancak, öğleden - sonra BU meseleyi tahkik etmek Üü gelen ve itilâf zabıta komutani aN lığında ilk ifademi almış bultğ nan Korsikah Fransız jandaf * ma yüzbaşısı Vale koğuşa BirİP. pencere önünde durarak bir kl' şifte bulunuyormuş - gibi . sola bakındıktan sonra tercü © manına döndü. - (Devamı var) ©