Günün meselesi : alka trahom hastalığı aşılı- yanlar mı var? Sıhhat direktörü izahat veriyor sekiz on kişi trahomlu bulundu | Siirtten gelen ve hemen Vefa, Haydar ve civarı mahal- lelerinde yerleşen Siirtli muha - cirlerin bazıları vasıtasile yerli komşulardan bir kaçına «Tra - | hom» hastalığının geçmek teh - likesinin görüldüğü iddia edil - | miştir. Bu ihbarla ehemmiyetle alâ- kadar olan ve esasen müteyak - kız bulunan Sıhhiye müdürlü - gü derhal keyfiyeti Fatih taba- betine bildirerek hâdisenin tah- kikile âcil tedbirlerin alınması- nı emretmiştir. Bunun üzerine yapilan bir taramada 10 kişi kadar trahöm- lu bulunmuş ve hemen kendi - leri tecrit olunarak tedavilerine uharririmize sıhhiye müdürü m Ali Rıza şu izahatı vermiştir: «— Vilâyeti şarkiyeden gelen eşhastan bilhassa Siirtlilerden | sekiz on kişi Trahomlu bulun - muştur. Bunlar derhal — tedavi için haslahanelere yatırılmış - lardır. Trahom şehir içinde ya- yılmış bir vaziyette değildir.» Bizim yaptığımız iahkikata göre filhakika Fatihin bazı ar - ka mahallelerile Vefa, Haydar ve civarı hemen kâmilen Süt - Hlerle meskündur. Ve bunların miktarı iki bin kişi kadardır. Küçük yaştanberi burada ©- turan mahalle halkından bazı- ları buna işaret etmişler ve ez- cümle kendisinde trahom teh - | Hkesi sezen Cemil isminde bir | kitapçı demiştir ki: | «— Sürt şehrinin trahom mü- | cadele mıntakası dahilinde bu- | hastahaneye kaldırıldılar | bu hastalığı da sıkı bir müca - şünen bir kı- verli konuşularımızı bura - ayırmıştır. — Arsalarımızın kıiymeti de azalmıştır. Mahallede benimle beraber | eski Milâs hâkimi olan bir zat ve diğer küçük bir kız çocuğu eskiden sapsağlam olan gözle - rimizi tedavi ettirmekteyiz. Sürtli komşularımızm ekse - || risi kabzımallık, seyyar esnaf - |lik, kese kâğıdı imalile hayat - larını kazanmaktadırlar. Halk- la daimi temasta bulunan, bu iş- sayesinde içlerinde hasta olan - lardan mikrobun elden ele geç- || mek tehlikesi vardır. Bunun içinl. g,.—ım tâbi tutmak çok faideli- ı lür. » İ | tüphanede bir m | gençlik ve t İstanbuldaki bütün kütüp- haneler birleştiriliyor Ankarada da büyük bir miliz kütüphane tesis ediliyor AARİF Vekâl, ü vermişüir. Bu iş iç büriyet merkesttin göreli Ankarada k bir milli kütüphane tesisine karar mühim bir tahsisat ayrılacaktır. Ankarada, Cüum- ütenasip bir bina inşa ettirilecek bu büyük kö- p bulunacaktır. Bu milli kütüphaneye, İstan- cıymelli eserleri de konacaktır. tında bulunan ve tek nüsha olarak mubafaza mması eşerler vesair kıyınetli kitaplar Ankaraya buldaki kütüpha edilen bazı kitaplar, el yı nakledilecektir. İstanbuldaki ki ö değnk ü te kütüphanesinden de, tarihi kıymeti haiz olan eserler, / için Vâzım olan kitaplar bırakılacaktır. İstanbulda, urak semtlerde şemt kütüphaneleri açılacak, bu semi kü- | tüphanelerinde yalnız, daima lâzım olan eserler bulundurulacak, buralardan ade edeceklerdir. Diğer bütün İstanbul kütüphane- | lebel leri birleştir Ankaradaki kütüphane için yapılacak binanın, kıymetli bir sanat ese- ri olması arzu edildiğinden, binanın plânı için bir müsabaka açılacaktıt. Masrif Vekâleti, yeni texns edilecek bu milli kütüphane için tetkikler | yapmaktadır. Hüseyin Cahit Kültür Aleyhindeki — Ihtiyaçlarımız Üç gündür İstanbulda — bulunan Dava Kültür Bakanı Bay Saffet Arıkan diyetinden kurtu « | Çocukların terbiyesi Sinemalarda da.birer çocuk seansı yapılacak EHİR tiyatrosunun, çocuk tiyatrosu kısmlı çok rağbet bulmaktadır. ş Haftanın muhtelif günleri, tiyatroya, sara ile bütün ilk mektep talebe- leri götürülmektedir. Burada, çocuklarımıza, şimdiye kadar bir çok terbi- yevi piyesler gösterilmiş, çocukların ruhi bünyeleri üzerinde çok iyi tesir. ler yapılmıştır. Şehril leki stnemaların da, nn muayyen günleri çocuklara mah- sus terbiyevi filmler göstererek birer çocuk seansı tertip etmeleri — için tetkikler ve teşebbüsler başlamıştır. Sinema ile, çocuğun ruhu üzerinde da- ha çok müessir olunabileceği anlaşılmaktadır. Çünkü çocuklar, sinemaya karşı daha çok alâka ve tecessüs güstermektedirler. Şimdi, çocukların, büyüklerin görebilecekleri filmleri seyretmeleri ya- sak olmasına rağmen, hemen bütün sinemalara mektep çocukları serbest ser- best girebilmektedirler. Hattâ, bir çok sinemalar, filmin mabiyeti ne olur- sa olsun mektep talebelerini sinemalara getirmek için tenzilâtlı talebe se- ansları yapmaktadırlar, Terbiyevi filmler gösterilmeğe başlandıktan sonra, 18 yaşından aşağı olan'çocukların, diğer filmleri görmemeler; için, daha sıkı bir kontrol yap- mak imkünı hasıl olacaktır. Bugün, Maarif muhitinde alâkadar kimseler, sinemalarda gösterilen aşk ve alâka filmlerinin çocuk ruhiyatı üzerinde çok fena tesirler yaptığını ileri sürmektedirler. Hükümet te, sisemalar hakkında bir kanun hazırlamaktadır. Bu ka « nunla, gösterilecek filmler hakkında bir çok kayıtlar konmaktadır, “Ben böyle Konturatlar Bir şey Yoklanacak! SOY aN e e eee Eski Haliç şirketinin — | alınacak işletmeyi tekrar ele al- Belediye mürakıp ve memurları mak istediği doğru değil | ,, kaftadan itibaren şehrimizde Eski Haliç şirketinin Haliç va- rlarını iden işletmek içi umum? bir konturat muayenesine Bar aa Yen ea M haberi tekzip | Yıkacaklardır. j - silmekledir. Şirketin avukatı Bay | — Yoklamada hiç konturatı gö. Nazlıyan diyor ki: rülmeyen kiracılardan kira bede. «— Şirketin vapurları ı.ı;:.:îxf el yösde Görümçuğü süüülük için teşebbüsata girişmesi haberi | — y oD Glüp ta kâlip âdilden lan olduğu gibi bu hususla bir -: öibeki :ıu:eindtçhl beyanatım | tasdik edilmiş bulunmayanlardan da asılsızdır. Ben böyle bir şey | yüzde bir buçuk misbetinde para cezası alınacaktır. Sen de seveceksin! Etem İzzet Benice komisere haber vermiş, yakaladı - lar. Duruşma burada yapıldığı için Janından gelirken adıramı 2- | ak sakallı, Sultan Hamit idaresinden Oaaaa a Mezarlığın içine daldı. | Meşrutiyet devrimine atladığı belli jarniz vakit çocuğuna baraktığı yere | bi komiser, Ağır ağır konuşuyor, den geçemedi. Ağladı, ağladı, bay - | kelimeler ağrından gha gınlıklar geçirdi!. T n — Sormadım, görünüşünden an - — Sen çocuğunu mezarlığa bırak- laşılıyor. Ya piçtir, yabut ta açlık kadının canma yetmiş!. —Başka ne olacak dese ne?. — E, sen nasılsın?. — Polis nasil olursa öyle... Ve.. karşılıklı gülüştüler: — Desene tıhalli, hep bir halli... | mıişsın., | Soluk benizli, bir deri bir kemik kadın çarşafının içinde biraz büzül. dü, biraz daha ufaldı; Komiserin bu soruşu karşılıksız kaldı, bir daha sordu: |Ibni Sinanın -Öldüğü gün | Büyük bir ihtifal yapmak için hazırlığa | başlandı. | Büyük Türk âlümi, İbai Sinanın I ölümünün dokuz yüzüncü yıl dö- nümüne tesadüf eden i 20 inci günü | yapılacaktır. | | büyük bir ihtifal Bu münasebetle tarih kurumu- | nun himayesi ve Sivas mebusu komite leşekkül ederek bazırlıklara başlamıştır. İhtifal üniversite - konlerans sa- | lonlarında yapılacak ve İbni Sina- nin ilmi varlığı hakkında bir eser meşredilecektir. Garp ve Şark âleminin hürmete | le takdir ettiği bu Büyük âlimin (Kanun) unun tercümesi de bastırı- lacak, diğer eserleri de teşhir olu. nacaktır. İnhisar memurları Hakkında yeni Proje İnhisarlar memur ve müstah demlerine ait hazırlanan barem kanunile yeni — teşkilâi — kanunu Projesi tetkik edilmek üözere An- karaya gönderilmiştir. Projede memurlar 19 dereceye uyrılmışlardır. Cetvelde en yukarı maaş 700 en aşağı 33 İiradır. Kanun 937 Haziranından itiha. ren tatbik edilecek ve memurlar iki sevede bir muntazamen zam göreceklerdir. Finlandiya ve İsveçe gl- den güreşcilerimiz Güreşcilerimiz - Finlandiya ve | isveçde yaptıkları yetmiş dört gü reşten kırk ikisini kazanmışlardır. Evet.. Yahut ta: — Hayır.. tan boğulacakmış gibi hüngür hün- gür ağlamıya ün gö sarsılarak, gözlerinedn yaş pınar - | dan gibi boşalarak, sesi iniltilerle katılaşarak ağlıyordu. Komiser: — Ağlama kızım.. Ağlanacak bir şey yok.. Sorguma karşılık ver!. Diyor, sorgusunu tazeliyordu: — Bu çocuğu sen mi bıraktın?, Hıçkıra bıçkıra ağlıyan kadın, i » niltiler arasında: — Ben hıraktım.. Diye mırıldandı ve., bu mırılda « nışı gene sel gibi göz yaşları güttü. Ve.. sarsıntıdan tutamadığı Başı da kucaklarına düştü, öyle, I- . ki büklüm; sızı, dert, açlığın kıvırıp kıvırıp ta topaç haline soktuğu bir Haziranıa | Diyeceği yerde birden hıçkırık « | [ “Akşamcı,, imzasile | çıkan yazıyı kim yazdı? Muharrir Hüseyin Gahit lara- | fından — Vali Muhiddin Üstündağ aleyhine açılan davaya dün İzmit cera mahkemesinde miştir. Vali de Hüseyin Cahit | aleyhine mukabil dava açmıştır. | Hüseyin Cahit valinia açtığı mu- kabil davanın matbuat kanununa nazaran kendisine taallok edemi- yeceğini söylemiştir. Valinin vekili de “Akşam, gaze- tesinde “| 6 para,, serlavhasile ret edildiğini iddia etmiş! Hüseyin — Cahit bu ( vap vermiş, bir muharririn ümzası. ni taşımıyan — yazılarından — dolayı | kanunun kendisine hiç bir mes'uli- yet tahmil — edemiyeceğini mistir : — Benim adım Hüseyin Cahit Muharririm, —muharrir sıfatile an- cak imzamı taşıyan yazılardan mes'ul olabilirim. Reiş müddelumuminin mütalea. sını sormuştur. Müddeiumumi : — Saorunuz, makaleyi kendisi mi yazmıştır ? Hiseyin Cahit Yalçın şu cevabı | vermiştir: — Müddelumüumi bana bu suali soramaz. O yalnız esrarı askeriye- ye ait veya dahili ve harici emai- Onun | hayır diye bir cevap vetririm. Muhakeme, gazelenin tahrir mi dürü Enis Tahsinden makaleyi ki- min yazdığını sormaka karar ver. Miştir. Muhakeme 16 Mart sak brrakılmı; Yeni kâğıt paralar Yeni paralarımızın 938 yılı için :e tedavüle çıkarılması bir İngiliz — Bütün bu işler ağlamakla o- lup bitse, her gün kaârakola ge « kenleri salıvermeliyiz. Ve.. daha sertti: — Ne iyi, hırsız da ağlasın, katil de ağlasın, biz de kapıları kapıyalım, karakola paydas diyelim. | — Bütün bu sözler genç kadının | » Döniltik. hıçkırıklarını azaltmadı, ço- Balttı: | rin saffet Arıkan, Şemseddinin başkanlığı altında bir | yazılan fıkrada müvekkiline haka- | Yalçındır, adıra “akşamcı,, değildir. | yeti ihlâl eder mahiyette yazılan | yazıların muharrirlerine — sorabilir. | için bu sutle ne evet, ne | gününe > | — Haydi kes. Söylediklerini ya « | Zacağız. | — Ve seslendi: — Kâsım.. oğlum Kasım.. Sabah- leyin muhtara bir çocuk göndermiş- bugünden itibaren tetkik ve teftiş- lerine başlıyacaktır. bir çok meseleler hak- fikirlerini soran bir mubarri- şu devam edik. | yapılacak binala: re y beden tahsisat, cak binaların plân r mahiyet Liselerin 12 g | doğru değildir. Orta mektepler için temi üzerinde çalışılac söyle. | | : dğerli beyanatına ilâve edecek bir sörüm yoktur. Orta mektop ihtiyacını karsılamak | için ea sıkışık yerlerden başlamak | üzere en az beş senelik bir program | Böz önüne alınıyor. Öğretmen ihtiyacımız, bilindiği üzere, en ziyade orta mekteplerde- | dir. Bu zene, 170 kadar — öğretmen Gazi Terbiye — Enstitüsünde — ders | görmektedirler, Bunlar Enstitüden çıkacak ve muvaffak olanlar, orta tedrisat —öğretmenliği — kadrosuna | ahmnacaklardır. senc Avrupadan32, yüksek Muallim Mektebinden de 37 genç arkadaşı - mızın kadroya girebileceğini umu- | =İ yoruz. Erzurumun kurtuluş Erzurumun kurtuluşunun yık münasebetile şehirde bulunan Erzurum İisesi mezunları iyeti | yarınki Çarşamba günü bul |erkek lisesinde bir toplantı - yapa- | caklardır. Toplanlıda Erzurumun kurtı | nutuklar ısyı-ıdı:î | hakkında millit oyunlar oynamak, türküler lna gitti yapıştı, kalın kaş | tı, gözleri çakurlarından firladı: — Ne oldun be kadın. Akşam vak- | ti bir de sen mi çıktın başımıza!. Dedi. Kadının başı ucuna gitti ve- | | seslendi: | — Hayri, Mehmet.. Kim var di - şarıda?. Dışarıdan bir kaç polis bmıml' girdiler içeriye: — Ne oldu?.. — Öldü mü?... —Bayıldı ma?... Soluğu var mı?... Bir tanesi de: — Vay canma, Bu zaten —ölmüş. Baksana gapsarı, mosmor bir renk. Lise öğretmenlerine gelince, bu | Yüzünde deriden başka et kalma - tim. Bebeği buraya getirsi! SUĞE AM | miş. Ayakta ölümünü arıyormuş!.. Ve.. kadına döndü: — Söyle bakayım.. nedir bu ço- | cuk?.. Senin mi, ne diye bıraktık? Kadın: — Benim. Benim çocuğum... Diyardu. Hepsi birden kadının haşına üşüş- tüler: — Kalbi çalışıyor!. O sırada, komiserin odası boşa - hyordu. Tahsin: — Dur şu kadinı bırakayım da, imzasını alıp gideyim. Geç oldu. < Dedi, Hüseyinden ayrıldı: — Söylese ne, bu çocuğun annesi sen misin?, utrap yumağı gibi ağlamaya mxmımmn,:: sarstı: Ne oluyorsun, ne ağlıyorsun?.. . Çıkıştı; t Vo, Diye iniltiler arasında bu cümle- yi ağrından güçlükle çıkardı ve bir- den sesi, ağlıyışı, iniltisi kesildi, o - Muh-ndı'y.edwımym'uhn- Komiser sordu: — Demek ölmemiş Hüseyin sinsi bir gülüşle: Kalbi çalıştığına göre ölme - (Devamı var) Halk filozofu diyor ki: >Dll(l(ıl! Tek mideli | adam! Üç mideli / insan asrındayız! Bugün en şapşal adamın bile, kazın ayağı öyle olmadığı, ka - fasına dang demiştir. İnsanlarda, hayaatta, dünya « da büyük bir değişiklik var! , Biz insanlar için en mühim o- | lanı iste insanın değişmesidir. | — İnsanlar değişir mi yahu? İn- san dediğin meret şu dünyada daima ve daima iki ucu delik j bir kör boğazdan ibaret olup ka- Jacaktır!.. Evet babalık, evet, orasını iyi bildin; ama senin de- diğin (tabiatte insan) dır. Doğ- | rudur, o zavallı mahlük ezelden ebede kadar öyle kalacak. Gel gelelim, bizim dediğimiz (tabiatte insan) değil, (cemiyet- te insan) dır. Cemiyette, yani cemiyet hayatı içinde yaşayan insan değişti! Bugün hâlâ o donsuz Avus - tralya vahşilerinden başka hiç | bir insan cemiyeti, hiç bir mem- | leket kalmamıştır ki tek mideli bildiğimiz insan: üç mideli ol - mamış olsun!'! — Nasıl üç mide? Bu da ne | Kâf?.. İnce meselelerden dem vuruyorsun, filesof baba'» diyeceksin. İnce mesele de - | ğil, hayat meselelerini konuşu- yoruz, arkadaş. Dinle bakalım: alnız şu bildi | miz tek midesi için yaşardı. O-, nu doyurdu mu, tamam! Bugünkü insanın ise üç aç - lığı, üç iştihası, üç gıdası var Bildiğimiz meret kör kursak açlığı, iştihaları ve gıdası - zü- fiyet açlığı, iştihaları ve gıdası <kafa açlığı - Meselâ açlır! Bugünkü | bir işe yaramaz, y dır. | — Bugünün tam adamı bu üç | midesile yiyen, bu üç midesile | beslenen adamdır, dikkat, tek mideli adanı! Halk filosofu Birimizin derdi Hepimizin derdi Maarif Vekâletinin nazarı dikkatine Ulas gazetesinde Vir hkavadir okuduk. Maarif Vekületi, ecne bi ve akalliyet mekteplerindeki türkçe ve kültür. dersleri mual- Himlerinin - vaziyetlerini tetkik edigormuş. —Bunların maaşları arttırılacak, bu mekieplerdeki derslere daha ziyade eheminiyet verilecekmiş. Bu havadis, mem- leketi alâkadar eden mühim bir mevrudar. Ecnebi ve akelliyet mekteplerindeki çocuklara Türk kültürünü açılamıya çalışıyoraz. Fakat, nedense, buradaki mux allimlere şta dige kadar, lir öz muallim muamelesi yapılmamış, bir üvey çocuk nazarile dakıl- suştur. Halbaki du mekteplerde uzun senelerdir hocalık edlen ve ba mekteplerin husust? vaziyetini kavramış, ana dili türkçe olmı yan çocuklara yani Bir dil ve kültür dersleri okutan, öğreten fedakâr, hakikaten işinin ehli, Tocrübeli maallimler vardır. Bu muolilmler, muhekkak ki resmi mekleplerdeki muallimlerden da- ha çok yoruluyarlar. Buna mukubil ba muallimle- vin terfil ciheti düşünülmemiştir. Her külfetin bir nimeti olur. Hal böyle iken, bu muallimlerin gör- düğü nimet, ay socunda bin bir müşkülâtla aldıkları gayet az bir maaşdır. Bu muzllimlerin de va.» ziyetleri tesbit edilme!i, bunların da maaşlarına zam yapılmak, is- tikballeri düşünülmeli, hattâ bir formülle kıdem almalıdır. Ba muallimler, yas ve endişe içinde dirler. Şimdiye kadar kaç defa komisyonlar teşkil edilmiş, bun- ların vaziyeti tesbit edilmiş, seçe seçe, kalbur - üstünde bir miktarı kalmışlır. Bunlar hakika» ten kıiymetli, tecrübeli, vazilesi. ni bilir kimselerdir. Birimisin derdi hepimizin dey. di olduğuna göre, bu mesele ile Maarif Vekâletinin çok yakın- dan alükadar olmasını bekleriz.