29 Aralık 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

29 Aralık 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— İ CFarihi müsaha be) | İki Âdem oğlu nümunesi KEŞ. Kuyucu Murad Paşaya rakibi Nasuh Paşayı neden katlettirmediğini sordular gülümseye- rek “Yoğ, bu herif bir şeci ve namdar ve bahadir, dev.ete gereklü adamdır. Anı idam Devleti Âliyeye hizmet olmaz!,, dedi Nİ mea ibi|de bu kanlı göreneğe uymayan rekl gösterilecek büyük ve. zirlerden biridir, Murad Paşa aksine olarak devlet adamı ola- bilecek kabiliyette olanların ye. tişmelerine çok ehemmiyet verir, bunları kıskanmak şöyle dursun, ehemmiyetli kusur ve kabahatle. rini bile geniş bir müsemaha ile Kuyucu Murad Paşaya Nasua Paşayı neden katlettirme- diğini sordular, Büyük vezir gö- lümsedi; — «Yoğ, bu herif bir $€ci ve namdar ve bahadır ve İş bilür, devlete gereklü âdemdir. Anı idam, devleti aliyeye hizmet olnayup belki bu makuleleri ib İka ve terbiyede nice faydalar vardır. Hususa «mesnedi sadaret|k manevi bir barş bi- #mahsudi vü olup ol makama lirdi. Kendisinin en k t lena ia ARNE a değildir.» pe an Valisi vezir Ni s arihler arad Paşa.) | Nasuh Paşa Arnavuddu. Kin- yı «Türk ai Ma kilecek ci, muhteris ve meme bir a. derecede gaddarlık ve kan iç kemik şiiri ver NE Viğile vasıflandırırlar. Doksan ya pa e üi an e Gar | Bee çal Anka larla geçen #koca» Mu. | da 'padi an Ahmede hu. — va Malknda esaslı birJsusi bir mektub yazarak Murad hükme varabilmek için, bu büyük Paşanın azlini ve ya ken adamı iki zaviyeden görüp tetkik | disinin gene ya etmek lâzımdır: yi rad İariğan bir harekette bu. — Umumi menfaate ve dev-)| kunmuştu. pri Wen tasllük eden e Nasuh Paşa birinci ezmeye "ve usiyasetn işlerinde, «kırk bin altın teklif ediyor, €- 2 — Hususi hayatına, zati) ğer serdarlık kendine ( verilirse menfaat ve âhtirasma aid mes&- lelerde, v Elde bulunan tarihi vesikalar incelenecek (olursa, on birinci hicri asır (1) ilk iki on esenİeri arasında Osmanlı devletini par- çalanıp bir takım küçük 'hükü- metlere ayrılmaktan mutlak ola. rak kurtaran kuyucu Murad Pa-| şanın mecbur kalmadıkça (el'ni kana bulaştırmaktan çekinmiş ol. duğu görülür. Bu tedbirli ve çok ihtiyatlı adam en büyük İç gaile ve devlete karşı ayaklanmalarda bile, ilkin kan dökülmesine mâni olmağa çalışır, muvaffak olama. dığı takdirde beşikteki çocuklar Ya kadar kesip biçmekten çekin. mea ihtiyar ( vezirin idarecilik bakımından — kullanıp tatbik ettiği siyasetle ilgili olma- dığı için, yalnız hususi cephesi Üzerinde durulmakla iktifa edi- lecektiri ve tarihi vesikaların göster. diğime göre, umumi devlet işle, rinde çok sarp ve zorlu bir «dam olan Murad Paşa, şahsına taallük eden meselelerde büyük bir fazi- let ve geniş bir stolerana» sahi idi, «Kuyucus mun bu feragati len «Nakışbemdi» tarikatından aldı. yordu: Nafile N nevi terbiye ve kemale yo. Murad Paşa huzuruna getirt. ola &ği Nasuh Paşaya elindeki mek- ilmek mümkünse de, esaslı yabilme Ts erine çatılan büyük |tubu uzatarak sükünetle sordu: devlet ve hükümet adamı olabil| — Bu yazu kimindir, bilür Sek kabiliyetine vermek daha|misiz? özrü olur. Pek bilinen bir şey-| Otülta bulunanlar korkul dir: Osmanlı itmparatorluğunda | rından titreşiyorlurdı. Büyük ça. siyasi kiblerden kurtulmak ça-|dırdaki ölüm sessizliği ve heye. resi olarak kullanılan tek vasıta) can gözönüne getrilsin. Bu kor- rdı: Haşmı «yok tmek» yolile kunç anda Nasuh Paşanın ber yardır Ha armak! Bu siyasete, | yiğitin harcı olmayan bir cesaret he me her devirde basta kardes| gösterdiğini görenlerin (dişleri eme" lar önayak oldukları için| çarpıyordu. Nasuh Paşa başımı padiallarını cellâda tealim eden| dikerek cevab verdi: vezirlerin ayni usulü birbiri ai — a yazu bizimdir! » miibai —.. bine kullanmaları, Pargaş Meclite hazir bulunanlar Mu Osmanlı devrin.) rad Paşanın çadır dışındaki çel- lâdlara sesleneceğini sanmışlar, (Devamı 8 inci sayfada) duyu ke! malından besle. meğis de üzerine alıyordu. İstanbuldaki padişah hususi olarak gönderilen mektubu he- men Murad Paşaya göndermek. te tabintile gecikmemisti. Bir” ci Ahmed bu hareketilet «Bak, bu adam kırk bin altın verece- #ini söylüyor, ayrıca ordunun *- asesini de üzerine alacaktır. Şu balde muazzam bir «hazne» yaptığı anlasılıyor. Söyletmeden boynunu vurdür ve harnesini zsptedin bana gönderlu demek istiyordu. Yalnız bu ima, Nasuh Paşa. nın cellâida teslimine kâfi iken, Kuyucu Murad Paşanın bu en büyük düşmanına o kıyamaması- nın manasi ne kadar yüksektir! Halbuki Nasuh Paşayı «yok» et. mek için koca Kuyucunun elin. de daha başka, peh haklı ve meşru ikinei bir sebeb de vardı: Murad Paşa bir yıl evvel ihtilâk ci Canbuladzade ile çarpışırken kasden yardımına girmek sucu! Bu sebebden Sultan Ahmedin görülen bir #eY İşte Kuyucu, oldum Genç kız hayretle sordu: — Neye çalıştınız? Rober Marse, izah etti: — Monreyi, makul ve zarif den inceye hazırlanır. Kler: bari) diye sordu. e ağzı dolu dolu, başi- karşılamayı manevi bir borç bi- £ Acem üzerine gidecek olan or-|şi D Tiyatro AE | Ertuğrul Şadi Yazan: Husrel Safa Coşkun | apn 7 İErtağrul Sadi Tek (taat ilâm) İ komedisinde | Ona, bir yazımda «Tiyatro mizyoneri» sıfatını verdiğimi ha- tırliyorum. Ertuğrul Sadiyi ve J mesaisini bundan daha şümullü |tarif edebilecek kelimeler bul mak pek müşkül. Koltuğunun altma, din kitabları sıkıştırarak, kıt'a kıt'a, memleket memleket| dolaşan misyonerler gibi, Sadi Tek te çantasına bir sürü piyes doldurarak, derli toplu bir kad. ro ile kışın, şehir şehir, kasaba kasaba, yazın da semt mest do. şarak, her bölgeye, her köşeye , eğlence ve neş'e taşıyan .bir osan'atkârdır. Bugün, çok ağır, tehammül edil! mez derecede ağır olan tiyatro i vergileri ile bir tiyatro heyetinin| çalışması, benzini bitmeğe yüz tutan motörize bir tümenin harb etmesi kadar güçleşmiş bulunu- iyör, Nitekim, İstanbulda, faali. yet gösteren tiyalro heyetleri bi. rer birer (faaliyetlerini Ota. &l ettiler. Çok (o kuvvetli br trup halne gelen Raşid Rıza . tiyatrosu dağıldı, Halk san'atkârı İsmail Dünbüllü, bu ini idare cdeme- diği için kapağı bir revüye attı. Kurulmak üzere olan bir operet, pveeilerin inmesine İntizaren ba. İ zebklarını durdurdu. Anadolu. rak artistler kahv başladılar. Bir müd ret ettiğim gibi, Türk tiyatrosu yıkılmak tehlikesine maruz. Bu endişe ile, asıl mevzuum olan Ertuğrul Sadiyi bir tarafa bıra karak, kaç defadır tekrarladı. ğım temenniye bir kers daha te- mas etmeğe mecbur kaldım. An- karadan ümidli haberler alıyo. ruz. İnşallah yakında tiyatro â.| lemi, vergilerin makul bir had- de indirildiğini duymakla Obay- ram yapacaktır. Hal böyle iken, İstanbulda, hem de şehrin bir köşesinde yal. nız bir tek enerjik adam, faali. yetini durdurnadı, çalışıyor, mü cadele ediyor, muvaffak oluyor. Bu da güzide san'atkâr Ertuğrul Sadi... Oi kecrübelerden / yılmayan, tiştirdikleri değerlerle ölçülürdü. dakiler, birer birer | parçalana-|inb SON POSTA | Mili Şefin üzerinde titrediği Say'a 5 bir nokta” | Gerçek değerleri iş başına getirmek Milletin mukadderatına yalnız en yüksek sa âhiyet mevkiinde olanların şahsiyeti değil, orta derecedeki makamlara gelen insanların durumu da müesserdir MM nutuklarında yine hakiki değerleri iş başına getirmekten (bahsettiler. Esasen Şef her vesileden istila deyle şu hakikati ısrarla tebarüz ettirmektedir: Memleketin geri kalmasına, arzu ettiğimiz um- ran seviyesine yükselmesine se- beb bazılarının zannetkileri gi para ve sermaye noksanı değil bilgi eksikliğidir. Onun için memlekette bir yandan bilgi se! viyesini | yükseltirken öte yandan! da hakiki değerleri bulup mes'u| liyet tevı tmek lâzımdır. ii Şef son YAZAN Profesör doktor Sadi Irmak! değerli insanı bir nevi düşman te lâkki ederek kendilerine muti ben.! deler aramışlar hısım akraba ve dalkavukları çenberinin dışına çıkamamışlardır. Tarihimizin © lim devirlerinde ismini yazmak- kında bir ilkmekteb çocuğunun! bilgisini haiz olmıyan reisülküt- tablar, işte hep böyle türemiştir. “İbet değere düşman olacakları â- mek değidir. Hakikaten tarihi-| şikârdır. mizin muhteşem .devirlerinden| OBu harekete kara ilk aksü Türk büyükleri değerli insan bullmel Tanzimatla mak er vatanın e | Deal hareketinde bu reak- arayıp taramayı oen büyü irİsiyon canlanmışlır. Fakat ka vazife bilmişlerdir. Hattâ büyük|metler — karşısında © yeni | Bir lerin kıymeti, keşfettikleri ve ye-| zihniyet ile işe başlamak ancak milli devletin kuruluşunda müm- kün olmuştur. mücadele yıllarında cep.| harb devam ederken cephe gerisinde yeni bir kiymet| nizamı teşekkül etmiş ve devleti birçok yeni unsurlar o kazanmış. bır. Memlekette bilgi noksanının her türlü terakkiye nasl mani olduğunu vuzuhla gören Milli Şef, Türk tarihinin en muhteşem | devirlerinde olduğu gibi değerli insan aramayı ve İş başına getir. meyi büyük bir memleket vazi- fesi saymaktadır. Son nutukla. rında Partiye verdikleri o direk. tfler arasında her vatandaşı bu meselede işbirliğine çağırmış bu- Tunuyorlar. Onun için bu dava bizim milli bir meselemiz haline gelmelidir. Vatanın mukaddoratı iş başıma gelen şahsiyetlere tâbidir. Mille- tin mukadderatına yalnız en yük sek salâhiyet mevkiinde olanla- rın şahsiyeti değil orta derecede W makamlara gelen insanların Devlet adamları, ilim mensubla- rı yerlerine geçirilecek hakiki değerleri bulmadıkça vatan borç ların —ödemiş (o sayılmazlardı. Bu sayede devlet «Rical kıtlığndan» omasun (o kalabil - miş, o memleket hizmetinde bu değerler biıbirlerile ya - rışırcasına çalışmışlar ve eser ver mişlerdir. Böyle bir zihniyet taşı. yari, içtimai teşekkülün büyük işler başarmış olması dünya tari- hinde hâkim bir rol oynamış ol- ması pek tabiidir. Yükseliş devrinde aziz bir düs tur olarak sarsılnadan yürütül müş olan bu prensip inhilat dev. rimizin başlamasile ortadan kay bolmuştur. Yahud daha doğrusu bu prensip elden bırakıldığı için ve kirli bir manzara almıştır ki hakiki değerler ortaya oçıkmak- ten çek'nmişler, İğrenmişlerdir. Esasen devlet adamları da artık ———— rayda da yapmıştı, Bir salaşı, derli toplu bir tiyatro binası ha. Une getirdi. Ciddi temsiller ver. meğe başladı, rağbet te gördü. Fakat onun ektiğini şimdi başka- ları biçiyor. Bana, Beşiktaşta ti- yatro açacağını söylediği zaman; derhal vergi umacısının gözümün önüne dikilmesine rağmen, onu teşci cesaretini buldum kendim. de.. Ertuğrul Sadinin evvelâ kendisini, sonra da karşısındaki. ni neticeye inandıran atak bir cesareti vardı» ki, bu cesaret, en idsiz işleri insana hemen olup di muvaffak olmuştur. Hem de| bina bi, yeni patron olmak mazhariyetini kazanan İlk aktör olarak... Sadinin kudretli bir komedi san'atkârı olduğunu kimse mü. nakaşaya yanaşmaz sanırım. He. yelinin, tiyatrosunun en hurda işlerine kadar koştuktan sonra, nefes nefese sahneye çıkan Sadi Tek, sahneye ilk ayak atan bir tiyatro heveslisi kadar heyecanlı ve cahdan oynar. Onu «Süt Kardeşler. de, «Karmakarışık» te, «Kudret hel menfi neticelerden sarsılmayan, büyük müşkülâtlar o karşısında kirilmayan bir adamdır. Beşik- taşla bir tiyatro kurmağa çalış- tığmı, her gece burada temsiller vermek kararında olduğunu söy. lediği zaman, vergileri ve sart. ları düşünerek, bilâistisma her kes dudnk bükmüştü. Sadi, avni tesehbiisli senelerce evvi Aksa kadar çalıştım, uyumasına mâni| Kahvaltı esnasında başka şey- lerden bahsettiler. Holdeki bü. yük saatin dokuz buçuğu çaldı- ğini hep işittiler. Mişel Ronüar kalktı, kapıya doğru yürüdü. — Ben çıkıyorum; siz, cinayet bir şekilde öldürmenin çaresini| plânımızı rahat rahat hazırlayın. İbülmağa. Cinayetler, böyle ince.| Çok sürer mi? Viny cevab verdi: — Yarım saat kâfidir. Gelir, — Aradığınız şekli buldunuz | sizi kütübhansds buluruz. Lui Marse tembih etti; — Burden'i görürseniz, onu sonra, an-|lısını oraya gönderirim. Dokuzu çeyrek geçiyor; €€“İ1, sevetn işaret yaptı. Tereyağlı |da kütübhaneye götürün, kahval- Bi ini yuttuktan yaba vermişti. Mösyö Viny'in| elrieğini plânmi on beş dakika #0nra ÖĞPJİMİNE e anağ renmemiz lâzım. 'kasından ni olan Kler Fiyon, pe sinden de, sabık müfettiş Mar” geldiler, Genç kız, hemşiresinin, Binbaşı, alay etti: — Söylemesi 3 ım, mütehassıslar, meseleyi kadar zamanda halledecekler. bir “siz olduğu İSİ 8“| Genç kız sordu: : e odasında kah-| © “Keti kimdir, Mösyö Viny? valtı edeceğini haber verdi. Romancı cevab verdi: Andre Viny: ik — Karım da öyle, dedi; fakat) ne £ bende. Sabahın dördüne tridye neceksiniz. O santa kadar kapalı kalacağım. kt öğre — Sant ül baki Mişel Rönuar, başile tasvib et- bir cinayet ha-|ti. Kapıyı aralamış, odadan çık. mak üzere idi ki, evin yukarı ka- tından, şayet vazıh bir silâh sesi dile kolay. Baka.) işitildi. Davetliler, hep birden, ne) irkildiler. Marse, yerinde doğruldu: — Ne oluyor? dedi. Fakat, tam o esnada, komiser Burden'in sesi duyuldu. .— Mösyö Marse, çabuk gelin, Marşe, yerinden kımıldamağa'cıkca zörülüyordu. bitecek şeklinde gösterir. Nitekim Beşiktaşta, hem de bir sokak çinde, eski bir sinema- yı, oldukça mühim Fedakârhk- İsra katlanarak, o muhit halkı. na lâyık bir bale getiriverdi. Halka ciddi eserler, güzel kome- diler, talebeye terbiyovi piyes le oynamağa (o başladı. Bugün memnuniyetle görüyoruz ki, Sa- vakit bulmadan, Mişel Rönuar on on iki basamak merdiven çıkmış- vasın ve Beste gelen» de gören- ler, komedi sahasındaki muvaf. fakıyetini tasdik etmeğe mutla. ka mecbur kalırlar, Sadinin, dramdak! O küvvetini münakasa edenlere cok Fastla- dım. Lâkin bunlar bile, bi, zaman wYaso» rolünün, Türk sahnesinde Sadi#» olduğu kodar kudretle vasatıld'#ma sahid ol ni Merdivende ayak sesleri var- erin dı. Mişel Rönuar irkildi NE iye dir Mişel ar irkildi. Marşe iz, Neredesiniz, Bürden? die) ve davetlileri, silâh kimin ğmı görmeğe geliyorlardı. Rö- muar odadan çıktı. kapıyı yavaş- ça çekti ve koridorda bulunan komiser Burdenin yanına (gitti. Marse arkasında oğlu ve Andre Viny, olduğu halde geliyordu. Şato sahibi: — Ne olmus? diye sordu. Rönuanr cevab verdi: — Bir ka: azizim, müessif bir kaza, Mösyö Mohre ölmüş. Marse: — Ölmüş mü? diye haykırdı. Nasil olur? Ne olmuş? Mişel Rönuar, hafif sesle ce- vab verdi: — Başından bir kurşun yemiş. Marse, koza yavaş sösle sordu: — İntihar mı? Mişel başımı salladı; ciddi bir tavırla: — Zannetmem, dedi. Ev hal — Burada, birinci kattayım. Rönuar hızlı hızlı çıktı, kori- dora daldı. Açık bir kapının ö- nünde, Burdenin, arkası dönük, durduğunu derhal gördü. Hava- da, kekremsi bir barut kokusu vardı. Mişel: — Ne oldu? diye sordu. Komiser döndü, benzi sapsa- rıydı. Odayı göstererek : — Gözünüzle görün, cevabını verdi. Rönuar seğirtti. Bahçeye ba- kan pencere açıktı. Bir adam, korkuluğa abanmış, başı ve kol. ları dışarı doğru sarkık, korkur nmış vaziyetteydi. Mişel olduğunu gördü. Adam ölmüstü. Alnımın tam ortasından girip beynini delen kurşunun yeri, a- -| Bu gibi adamların her türlü müs)i başlamış, yeni| içi durumu da müessirdir. Onun için bir değer keşlettikçe onun vata. na hizmet edebileceği bir mes uliyet makamına gelmesine çalış * mak borcumuzdur. İnsan keşfetmek hususunda ilk ve orta mekteb hocalarının rolü başta gelir, Ellerindeki ins san materyalini iyice araştırarak hakiki değerleri erkenden bulk mak ebevynin, muhitin dikkatini çekmek onların vazifeleri arasın tan âciz paşalar, coğrafya hak.;dadır ki Bir memlekette değersiz ve sırnaşık adamların iş başına gel, miye çalışmaları ne kadar çirkini rlerin mes'uliyeta den kaçmmaları o kadar zârarlış dır. Bilg'sini yalnız şahsı (tatmin için kendisindi amak ve muh içinde yaşamak için henüz kadromuz müsaid dö- ğildir. Bugünün dar münevver kadrosu içinde hizmete çağınlani her vatandaş bunu kendisi için hem vazife ve hem şeref bilme lidir. Bazılarında marazi bir in, ziva ve temizlik duygusu vardıs ki her türlü devlet ve part rinde az çok kirleneceklerinden endişe ederler. Bu duygu tama men marazidir. Ve Türk taribin- de yeni bir devrin başlamış oldu- ğuna inanmamaktan ileri gelir ki buna hakkımız yoktur. Her bilgi ve her kıymet vatan içindir ve vatan için olduğu nis, bette muhteremdir. Bu memle kette öyle yüklü ilim adamları gelip geçmiştir ki bir tek eser vermeden şifahi bir şöhretle ya: şamışlardır ve pek yakında unu tulmıya mahkündurlar, Lüzum suz bir inziva ve istiğna içinde erken yaşlarda üzlete çekilmiş değerler de hâlâ bulunabilir. Fa, kat bu, şerefli bir uzlet sayıla maz, Bir daha tekrarlayalım: Tür kiyemizin en büyük davaların dan birisi hakiki değerleri bulk mak ve is basına geçirmektir. madıklarını itiraftan çekinmiyor! lar. Geçenlerde onu Sirindbergiz «Baba» piyesinde bir defn dahâ görmek fırsatını buldum. Bi kelime ile, Ertuğrul Sadi, hai kulâdeydi. İdareci ve & Ertuğrul Sadiyi, bu şartlar için İde, kalabalık ve münevver bi muhite, ciddi bir tiyatro kazan dırdığından dolayı tebrik etmel tiyatro sever herkese bir Obort olduğu kadar, onu himaye etmel te bazı makamlara ovazifedir Gözümüzü, şehrin bir köşesini çevirirsek, Vedad; Mehmed Al vesaire gibi, kudretli san'atkân ları etrafına toplamış bir: san'a misyonerinin, feragatle çalıştığı ni göreceğiz, Buna öyle gelivor ki, ilk vazi fe Beşiktaş ve havali düşüyor. Sadiyi evvelâ o onlarıf simdikinden daha sağlam bö şekilde desteklemeleri lâzım. Nusret Safa Coskun kımı, zemin katındaki salona top lamak muvafık olmaz mı dersi niz? Marse: — Evet, tabii! Dedi; sonra, yanındakilere dö nerek, bir el işaretle, aşağıy inmeleri lüzumunu anlattı. İstemiyerek bu emre İtaat et tiler. Andre Viny'in keyfi kaş mıştı. Testekerlek, pembe yüzün de, ufacık gözleri hayretten ala bildiğine açılmıştı; fakat, bu çol geveze muharririn şimdi o nutle tutulmuştu. Onlar yüz geri döner dönmez, Mişel Rönuar odanm kapısım tekrar açtı, komiseri peşi sıra sürükleyerek içeri girdi. Arkada, şınat — Cesedi nasıl gördüğünüzü bana anlatın bakayım, dostum, dedi. B ladı: rden izahat vermeğe bap (Arkası var) İDİL İM İLİM İSLİM 1 1 e iğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: