ii sözümüz var Almanyanın Seçdiği yol Nm Ekrem Uşaklığil sef «Sulh halinde yaşıyan bir mil İletin politikasında (muharebeye giden yol olduğu gibi, harb ha- İinde buhunan bir milletin politi- kasında da sulha çıkan yol var. dır.» “Alman devlet rsisi Her Hitler 938 yılı Eylülünün 26 ncı g ini ylediği «— Mister Çemberlâyne şunu da temin ettim, ki ve burada tek. rar ediyorum ki bir defa Çeke- Slovakya meselesi halledildikten sonra Avrupada bir toprak me- selesi kalmıyacaktır.» Bu, sulh halinde bulunan AL manyanm sulh politikasında ka- lacağınm bir işaretiydi. Alman devlet reisi bu işareti verirken, Almanya için unutul. ması ve hazmediimesi mümkün olmıyan Dançiğ meselesinin sulh yolu de ( halledilebileceğine mi inanmıştı, yoksa bu meselenin hallini çok uzak bir geleceğe mi bırakmıştı? Ne olursa olsun mu- hakkak olan nokta Alman politi- kasına sulh yolunda kalacak gi- bi görünmekte olmasıydı. Fakat bir yıl sonra 939 Mar. tem 14 öncü yünlü Almanya Çeko.Slovakyanın Alman ırkı ile meskün parçalarının Almanyaya hakımdan geriye kalan kısımla- rmı da himayesi altına aldı, bu münasebetle çıkardığı karara - meye de şu cümleleri koydu: w Bohemya ve memleketleri bin yıldanberi Al manyanm hayat sahasına dahil bulunuyorlardı.» O vakte kadar Almanyanın en büyük kuvveti içinde yabancı ırk bulunmıyan mülli bir devlet kur- mak istemesindeydi. Kuvvetin hakla birlikte yürümesi de bun. dan ileri geliyordu, politikasınm sulh yolunda kalması da bunun bir neticeseydi. Halbuki OÇeko- Slovakyanm himaye altına alın- ması vaziyeti birdenbire değiştir- di. kı Alman politikasının sulh saha- sında kalmaktan çıkarak harbe giden yola girdiğini gördük. Se. bebi ve müessiri tarih arıyacak- tr. Almanlar muharebenin men - şeinden bahsederierken Yahudi parmağı üzerinde sık sık duru- yorlar, Geçenlerde bir Amerikan Ya- hudisi bütün Alman gençlerinin muharebeden sonra (o yabancı memleketlerde terbiye edilmele. ri Közumunu ileri sürmüştü. Bir başka Yahudi de Almanların kı- sırlaştırılmalarını istemişti, Ya- budideki Alman kini meydanda- dır, birçok memlsketlerde devlet makamlarına kadar yükselmiş olan musevilerin bu umumi kin- den kendilerini kurtaramamış ol. maları da mümkündür. Fakat Alman politikası o muharebeye giden bir yola girmemiş olsaydı bu kinin dünya politikasında kat'i bir tesir yapması elbette çok güç olacaktı. Almanya sulh zamanında mu- harebeye giden bir yolu tuttuk- tan sonra bir defa muharebeye girince tekrar sulha giden bir yol| tutabilirdi. Lehistanda kat'i bir zafer ka- zandıktan sonra Führerin mütte- fiklere açık bir sulh teklifinde bulunmuş (olması Almanyanın böyle bir sulh yolunu aramış ol. di f Tarihi tefrikamız: 26 AKİLE HANIM N “GENÇ, OSMAN Burada birdenbire (o ürktüler, Akile Hanımın ardında bir ayak pıtırtısı olmuştu. Ardından çGül- çiçek» kadının sesi mırıldandı: — Havf eylemen, bizüiz. Başlarını eğüp sustular. Gül © çiçek yavaşça iki gölge arasına sokuldu: — Hamza Rey, size bir çift idi. - r esebbüs riz. | meyen adamdan daha bedb İdhalât birliğinde üç memura işden el çektirildi İhhalit ve ihracat birlikleri ormu. mi kâtbliği, gö rul Ankara'ya işden el çektirilmiş kanuni takibat yapılacaktır. İhracat tacirlerinin ihraç ruhsatnameleri tebdil ediliyor Ticaret Vekiletinin kararı üzeri, ne Ticaret Odasi bilümem ihracat tacirlerinin ihraç ruhsatnamelerini değiştirmeğe (başlamıştır. O İhracat vaziyetimizin o kontrolünü (temin maksadile verilen bu karara göre, İhracatçılar rühsatnameleri için O - daya 100 lira ve İhraç edecekleri her madde İçin de ayrica 10 ar ra vereceklerdir. apne im) Gösterilen kültür fi'mleri « Dün saat 16 da Eminönü Halke. vinde Berlin Olimpiyadları, mik - roskobun tarihi ve gençlere hayatin sirri mevzulu kükür filmleri göste- rilmiştir. m — karşı safta bulunanları ikna edi- ci delillerden mabrumdu. Sulh teklifi yapılırken Alman- yanın Çeko-Slovakyaya (tekrar istiklâl vereceği, ve yalnız Dan- çiğ Koridorunu ortadan kaldır - makla iktifa edeceği de söylen- İmek iâzımdı. Bilhassa bu deliller- le Amerika üzerinde çalışmak | gerekti. Almanya ilk sulh teklifini ka- bul ettirmiye muvaffak olama- yınca Avrupanın küçük devletle. rinin istiklâllerini koruyarak ge- ne ayni yolda sebat edebilirdi: Alsas-Lorenin pek acele ilha- kmı takib eden yeni nazariyeler- le aksi yola gidildi. Almanyamın o kadar istediği Avrupa birliğinin bir hakikat olamayışının sebebi de budur. Almanyanın seçtiği yol Alman. yayı özlediği hedefe ulaştırabile- cek mi? Hüküm verebilecek mev- kide değiliz, bilmediğimiz, gör- mediğimiz o hakikatler çoktur, yalnız Rus mükavemetinden, A- mer'kan o bazımanmasından ve Akdeniz harbinden sonra yolun gittikçe çetinlestiğini söylivebili. Ekrem Uşaklıgil — Hamza Bey, bu hafta bum- da gelmen, — Nasıl, bir hofta mı dirsiz? — Beli benim oğlum. Bu haf- ta, bir hafta... Genç zabit yalvarır gibi boy- nunu büktü: — Ya, neden icab etti benim valideciğim? — Bunda, efendiye gelüp gi- denler olacaktır, gelmen oğlum. Âkileye bir keder irişdüğini iste- mezseniz gelmen benim civanım. —ı, Uzalgtan, (konak tarafından gelen kalın bir erkek öksürüğü defa akislendi: — Gülçiçek, bre Gülçiçek! Gülçiçek helecanlı | helecanlı Âkilenin bileğini kavradı: — Efendi, efendi buban. (H vardı) Durman oğlum, ve Allah ve resul aşkına bu hafta uğra- kızınm yatak odasına el gördüğü Mizum üzeri-| cak yemek verildi. tir, Bu memurlar hakkında ayrica | radpaşa | işittikleri için üçü birden irkildi-! ler. Kalın ses karanlıkta birkaç) & za Beye dönüp çabuk çabuk yal-| dan e SON POSTA RESİMLİ MAKALE | o «Hiç kimseyi beğenmeyen ne hiç kimse tarafından beğenil- La Bachefoucauld Kızılay aş evleri | dün açıldı (Baş tarafı 1 inci sayfada) ve Lâleli Aşevlerini Karagümirükteki Mu. medresesi, Toplapıda o Ahmödpaşa medresesi ve Lâlelide eski imaret- hame binaları esaslı bir tadil ve ts- mirden sonra bu işe yarar birer ha le getirilmişler,. Her aşbanede 3 ahçi, 6 yamak, 4 tevzi memuru ve bir de şef ça. işiyor. Bu küçük kadro, bu büyük İşl tamamile başarmağa yeter ola- cak ki, dün bütün aşevlerindeki tev Memurlara dağıtılacak pirinç Güven çeltik fabrikası günde üç ton pirinci kilosu 110 kuruştan me- murlar kooperatifi çmrine vermek İtedir. Bu pirinçler üçer kilo olarak memurlara tevzi olunmaktadır. CL| var belediyeler bu (iati normal fiat! olarak kabul etmekte ve 110-120 kuruştan yukariya pirinç sattırma - maktadır. Bu suretle pirinç fiatları da düşmektedir. Yt 2 Milli korunma müddelumumisi İstanbul milli korunma müddei - umumiliğine tayin edilen Mazhar | Tüzel dün yeni vazifesine başlamış tır. Vapurda bulunan çocuk Evvelki gece, Şirketi Hayriyenin 66 numarali vapurunum 1 İnci mev ki salonunda gazete kâğıdına sarıl miş 45 günlük bir çocuk bulunmuş tar, Dinkü altın fiatları Dün bir altın Vira 32,75 ve külçe 4.33 Hira idi Bir arkadaşımız anlattı: — Mahallede komşuya kö. mür lâzım olmuş. Mahallenin kömürcüsü kapının önünden el arabasile geçerken iş ve eve beş on kilo kömür getirmesini söy- lemiş. Kömürcü daup şöyle bir komşuyu baştan ayağa süz- İSTER İNAN, Sadeddin Ura-!du. ne Ühalat birliği memurlarındanİzin tefakatinde, Karagümrük, E - Hakkı Erkiner, Bülend Ege ve Tuğ- yüb, Topkapi İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Her mecliste yer bulmaya can atma, her meclisten kovulmamak hayatta hâfi bir nimettir. Get 3 saatte sona ermiş bulunuyor- Bu neticeden son derece mem » Bun olan Sadeddin Uras bana: 4«— Bu yemek tevzi işini çok ki- sa bir zamanda İlk ve ortaokullarla lise ve Üniversitede okuyan fakir talebelere de teşmil edeceğiz..» di. yor, Kızılay klarecilerini ber bakım - dan övmeğe lâyik faaliyetlerinden ötürü samimiyetle tebrik ederken, hamiyetli vatandaşlarimiz! da bu kiymetli şefkat müessesemizle işbir. Uzi yapmağa davet ediyorum, Köprüde çarpışan motörler Dün Köprüde yanlış bir Manevra yüzünden «İrva» motörü ile «Se vimu motörü çarpışmışlardır. Mü-| swdeme neticesinde motörlerde yük| lü bulunan eşya ile tayfalar denize dökülmüşlerse de etraftan yetişen kayıklar tarafından tayfalar kurta - rilmışlardır. ——— Okulların mahrukat ihtiyaçları Şehrimizdeki bazı okullara hâlâ kâfi miktarda yakacak te lüğüne yapılan o müracaatlardan| anlaşılmıştır. Manrif müdürü Muhsin Binal okulların yakacak meselelerile bizzat meşgul olmağa başlamış ve alâkadar makamlarla tomas- lara geçmiştir. Odun sobası kul lanan okulların ihtiyaçları Mah. rukat Ofisi, kok kömürü Etinabk tarafından temin edilecektir. dükten sonra demiş ki: — Sen dünyanın farkında değilsin o galiba... Geçti o günler, geçti, hele ser evi- İ me gel de yalvar, yakar, re zamız olursa kömürü verelim de sen sırtla, evine getir!.. Ne sandın yal... İSTER İNANMA! | l E Fransız felsefesi & VUCU MEKTUPLARI Kadıköyünde toprak yışınları ile örtülü bırakılan bir cadde Kadıköyünde, Halidağa s0. kağında 38 numaralı evde o- turan okuyucularımızdan Hüs- mü Karabekir yazıyor: «Kadıköyünde Talimhane- den Altıyola gıden Halidağa sokağına döşenen telefon hat- tı biteli bir ayı mütecaviz ol. duğu halde, toprak yığınları hâlâ ortada durmaktadır. Yağmurlu havalarda çamur haline gelen bu topraklar caddeye gittikçe yayılmakta, bütün oraları telvis etmekte- dir. Otomobil ve arabalar geç- tikçe, yolcular çamur içinde kalıyorlar. Bu topraklar hâlâ niçin kaldırılmıyor? Alâka - darların nazarı dikketini cel- betmenizi diliyoruz » Meşhur orkestra şefi Kapoçelli vefat etti Tanınmış orkestra şeflerinden Ka poçelli evvelki akşam 69 yaşında olduğu halde vefat etmiş ve cena - zesl dün saat 10 da Sen Meri kilise. sinden merasimle kaldırilmiştir. Kapaçelli 40 yılı mütecaviz bir zamandanberi memleketimizde ya- şiyordu. Garb musikisinin memle - ketimizde tannmmüm etmesinde â. mil olmuştur. Bilhassa operetlerin zaman zaman canlanmasında onun büyük hissesi vardır. Muvaffak bir orkestra şefi olduğu kadar, mükem- mel bir viyolonist ve çok iyi bir he- caldi, Yüzlerce talebe yetiştirmiş » tr. Denilebilir ki, bugün memleket- te tanınmış ne kadar operet san'at- kârı varsa, hemen bepsi onun ho. calığından İstifade etmişler, idare ettiği orkesira (le oynamışlardır. İSon zamanlarda Süreyya ve Halk operetinin maestroluğunu yapmış ve bu heyetlerin dağılmasından son ra, nadiren orkestra idare etmiş ve bu varifeyi oğlu Karlo'ya biraka - | Sabahtan Sabaha: | Hâdiseler Akdenizin Garbında korkunç bir Şekilde açılıyor ez Burhan Cahid FE re>s iliklerine kadar boşal. mıştır. Elinde kalan son kuv vetleri de ellerinden silâhları alma. rak kışlalardan çikariliiştir. Fran- »iz fiosu sulara gömülmüştür, Orta. da henüz ne yapacağını kestiremi. yen kirk milyon İnsanla hukuk ve salâhiyeti istilâ kuvvetlerile | bağlı bir Vişi kabinesi kalmıştır. Almanya bugüne kadar Fransa dan aldığı işçilere karşı elindeki bir milyondan fazla esirden birkaç binini serbest birakıyordu. İşgalden sonra bu usuklen vazgeçilmiştir. Al manya istediği kadar işçiyi alıp gö- türüyor, Fakat elindeki esirleri bi, rakmıyor, Fransız enlileti aci bir kişa gir. miştir, Kendini az çok besleyen Şimal Afrikası artık ana vetanla alâkası kesmiştir. Fransa şimdi işgal faciaları içinde açlık kurban- lari vermiye O hazirlaniyor, Şen, mes'ud bir milletin fena sevk ve idare yüzünden bir anda ne kora selnlete düşeceğini son bâdiseler bir daha tarihe mal etmiştir. Fransa dayansaydı, mütareke ya parak harbe devam etseydi netice ne olacaktı, Bunu ancak harb s0- nunda münakaşa etmek mümkün. dür, Hattâ Fransanın harbe hiç gir- memesi doğru olacağını söyleyen. ler de baksızdırlar. Bu mevzuları ancak sulh devrinde İncelemek ka. bildir. Bugün hakikat olan Fransa- nin eli ayağı bağlanmış, harb bi- önceye kadar derin bir sefalete mahküm edilmiş olmasıdır. İngiliz Başvekllinin son mutkunda İşaret ettiğine göre ayni akibet şimdi İtal yayı ie, Harbe istiyerek giren İtalyanin bugün böyük tehlikelerle karşı kar. siya gelldiği mubakkaktır. Eğer Al man kuvvetleri Tunustan o çekilmek zorunda kalırlarsa İtalyanın müda- faasız şehirleri ve ana vatan mu. kavemet yuvaları büyük ölçüde İtahrib edilmek felâketine uğrayacak İlardır. İtalyanın bu tehlike karşism da düşmanlarile barışması imkânı da zayiftir. Haber verildiğine göre daha şimdiden Afrikaya geçirilece- İği söylenerek İtalyaya kuvvetli AL man tümenleri gelmiye başlamıştır. Bu kuvvetlerin İtalyada birleşmeleri İtalyayı da Fransa işgalinden başka manada bir baskı altinda tutacaği içim münferid bir barışa imkân ver. miyecektir. Almanya kıtayı müda- faa için eli altındaki yerleri siki tutmağa o mecburdur. Bu vaziyet İtalyaya en yakın mesafedeki Afrl. İ ka topraklarına yerleşen Anglo Sak- son kuvvetlerinin bütün hizlarile Al manyanm harb ortağını hirpalama- İlarma firsat verecektir. o Hâdiseler Akdenizin garbinde korkunç şekilde açılmağa ve yayılmağa başlamıştır. ( Buskan Cahil Üsküdar verem dispanseri Bugün saat 16 da Üsküdarda bir İ verem dispanseri açılacaktır. Dis. İpanserin açılış töreninin vilâyet, belediye erkâni ve Verem Müca- dele Cemiyeti azaları hazir buhmâ- coklard Takvim 1 incikâmun 2 Çarçamba 1912 Zilknde 22 - Kasım 25 8. İm. Ga. ÖZ. İkL Ak Yat. BR. 1240 1,35 7.22 946 1200 OLAR Va, 6:22 8,08 18,08 16,28 1741 19.19 ş, kahve çu dar bahçe yoluna doğru çekti, a cele acele konağa döndüler, Alt kattaki taşlıktan, selâmlıkla ha. rem arasmı ayıran duvara gö mülü «dönme yemek dolabın ö- nünden geçerken, öte taraftaki erkeli bademelerin yüksek sesle Kur'an okuduğunu duydular. Tecvidli ses davudi ve çok ya- nıktı: «Gülçiçek» birkaç saniye durup dinledi. «Âkile» nin rengi uçuktu. İçinde sebebini kendisi- nin de bilmediği bir üzüntü ve| bir ürküntü vardı. Yukarıya çıks| tıkları zaman şeyhislâm Esad E- fendinin yatma odasına çekildi- öğrendiler. Âkilenin oda hizmetçisi «Hubyar» merdiven İbaşımda bekliyordu. Sağ elinin şehadet parmağını ince dudak: ları üzerine götürerek: «Sus o- am |lumi» işareti verdi. Büyük sofa- ayaklarının uclarına basa şeyhislamın güzel girdil Hubyar» oda kapısını usulla çe- basa geçtiler, — Efendi ziyade öfkelü idi. Dedi. Âkile Hanım ağır ağır soyunuyor, Gülçiçek genç kıza yardım edi m. o Hubyara dö nüp sordu: — Ya, bahçede eğlendiğimiz i- çün mi hiddetlenmiş idi? Genç cariye başını salladı: — Anın içün. —ıi. Bir şey söylemeden yalağına sokulan hanımının üstünü örtüp mumu «püfledikten» sonra çe- kildi. | Gece, Gülçiçek Nisanın (17! yirmi beşinci Perşembe sabahına gidiyordu, Perşembe açık ve ma- vi bir hava ile gelmişti. Âkile Hanım derin derin uyuyordu. O- a kapısı yavaşça aralandı, Gül içek başmı uzatup uzun uzun baktı: Küçük hanımı ne tatlı w- yuyordu! Gün sarısına benziyen (1) Rumi aydır. Aradi: Cemâsiyili. be omuzları üzerine o bukleleni yordu. Pembe tozu yüzü, taze çan karanfile benziyen dudaklı efes aldıkça yuvarla- cık gi iç gıcıklayıcı kabartı- lar belirtiyordu. İhtiyar kadın iki yaşındanberi ana yetimi bi yüttüğü kızın imce güzelliği benimseyen bir gurur ve doyma- yan bakışlarla seyrederken ar- dından omuzuna bir el dokundu, cariye Hubyarın ılık nefesi kula- ğına sürtündü: — Şimdi efendiyi göveceksiz. Gülç'çek, damla damla içine sindirmeğe ( savastığı mestedici «cksirn kadebi elinden hoyradea çekilip alınmış gibi öfkeyle dön- dü: i — Efendi uyandı mı? -— Beli, kahve içerler, —ı. Güzel Âkilenin dadısı oda ka- pısını bir soluk gibi kapadıktan sonra Esad Efendinin edasına doğru yürüdü. islim endi şedi ,daşmı, bahçeye o baktık için kafesleri yukarı sıyrılı peh cerelerden bol gün aydını dolu: yordu. Odada beyaz ve pembe çiçekli yemiş ağaçlarından yayr lan bir bahar kokusu vardı. Şeyhislâmın saçlarının o kulal üzerine ve alın yanlarına geler kısımlarında akartılar vardı. Ke: tane renginde sakal seyrekti Güzel ve küçük burunu, kabı dudakları büzük gibi duran ağz üzerine yaraşıyordu. Gözleri çe kik çekikti, Elli üç yaşını yaln alnındalci kırışığı derin çizgilel belli ediyordu: — Gel, şöyle gel, bacı. Dedi, yer gösterdi. Gülçiçel sedir altına, bir yor şiltesi üzeri ne çömeldi. Konuşacağı şeyler svwelden bilip tahmin edenlerd: görülen bir dikkat ve ciddiyetlı #fendisinin yüzüne baktı: — Buyurun sultanım. Şeyhislim bir tutem enfiy cektikten sonra basını göğsü üze is (Arkas: var)