Fakat »cerrah Mahmud Çe:; lebi» diye tanıdığı adamım bura.! da, Ayasolya camiinde ne işi vardı? «Acaba o değil mi?» di.| ye dikkat ederken köse adam| bakıp gülümsedi. İlyas ağanın ayakları istemeye istemeye o ta- rafa sürüklenir gibi oluyordu. Yaklaşınca usulle mırıldandı: — Burada misiz buba? İbtiyar füturlu füturlu başını salladı: — Bundayuz oğlum, ya siz şevketlü efendimize şerbet mi götürmüş idiniz? — Beli, Cuma namazından ev vel, mutadı şerifleridir. — Mehmed Paşa dahi anda mı idiz — Kırım Hanı ile bila. Kösenin gözleri parladı: — Ya, neden bahseylerle idi? İlyas bir şey koparmak umu. dile gevezelik etti: — Çok söyleşürler idi benim bubam, lâkin biz (girdiğimizde mücerred bir «Urlu. lâkırdısı i şittük, Abdülgani efendinin o gözleri dört açıldı: — Urlu mu dediniz. — Urlu; ne vardır? — Yok, bir şey yok. Bü tanı. dığımız vardır, anı sanmış idük.| İlyas selâm verip uzaklaşır uzaklaşmaz, Gani efendi namaz, ve hazırlanan cempat safları a-| rasına daldı. Artık orlada ehem- miyetli bir şeyler döndüğüne i. nanıyor ve fakat kat'i hüküm veremiyordu. Bununla (beraber akşama kadar her şeyi kökür- den anlıyacağına da kanıdi. bi ! da bulmakta gecikmedi. © ovasından geçerken oğlunun © nünde az buçuk duralar gibi yap © tı, yavaşça: uAhşama beni mut. “dek beklen» diyerek uzaklaştı. “© Patrona Helil bir sey anlıyama- “must. Gülümseyerek, o yanınd sAllahüekber» diye maraza bi sofya avlısında durdular. Çıkıp Kırım Hanının oturduğu konağa gideceklerdi. Konak önüne gel. dikleri zaman (Kaplan Giray Han daha gelmeiristi. Patrona) İ Halil elli atl ile konak önüne ! gelip dayanınca atından inmeğe lüzum görmeden hayvanın başıs| nı kasarak kapıda bekliyen hiz-| metçilere sordu: — Bre Kırim Hanı bunda mı? İki hizmetçi baktılar: yoldaş şaşkın © şaşkın hazretleri «Cuma» dan gelmediler! — Ya, bizi davet eyleyüp de konağında bulunmamak nice ©. lur imiş? (Gök gürler gibi güm- bürdedi) Bre kahbe oğulları, ne. den taze er görmüş gelinlik kız- lar gibi kırıtır durursuz. Varın kande ise bulup çığırın. Uşaklar bir daha birbirlerine bakıştılar: Bu kadar üst perde- den atıp tutan bu adam kimdi? Padişahın koskoca sadıazamı le konağa geldiği zaman vss; detlü karındaşım Han hazretleri | diye Kırım Hanına binbir yalak.| hk gösteriyordu da şu kara çe-! kirgelere benziyen adam nasıl; «erkânsızlıklar » çekinmiyordu? bir adim ilerledi: kimsiz sultanım? uçattı, <evah etmixorrsus © bi özlerini bara tarafa çevirdi." meler sandığı zleri arllırma xölile « Çarşamba günü saat 14 de Beştalay'ı 239 doğumlular ve bu doğumlularla Ismağa hazırlanan arkadaşı «Muslu». nun yüzüne baktı. Cuma namazından sunra Avs- dı As. kanununun 86, maddesine iâbi o SON POSTA «Son Postan nın edebi romanı: Erkeği kadı n rel A COFKUN Yaratır (ii 0) Onun yerine ardında duran Mus. lu cevab verdi: — Ana Patrona Halil ağa der- ler! Uşaklar kıpkırmızı kesildiler. İkisinin de elleri ve dudakları titriyordu. Muslunun kalın ve korkunç sesi bir daba gümbür. dedi: — Varın imdi hanınıza böyle- ce söylen. Tam burada konak O kapısın- dan bir adam seğirtti. Patronanın hayvanına yaklaşarak baş kesti: iz anların kusuruna bak. a hazretleri. Kerem bu yurup hemen yukarıya teşrif ey. len. Saadetlü han efendimiz pa-| z efendimiz ile «Cuma:- r. Çoğa varmadın teşrif!çer atlıyarak sokağa fırladı. Ra.İcak gibi olmuştu. Gazeteleri ©- buyururlar, Dedi, Patronanın attan inme. sine yardım etmek istedi. Halil attan sıçrayarak durdu: — Ya, siz kimsiz? Hanın ka- rındaşı mısız? — Yok sultanım, yüz. Halil kethüda lâkırdımını du- yunca gülümser gibi oldu. Simd konutabilecek bir adamla karşı- anlatmak istiyordu. Sa. sesle sordu: — Han geç kalır mu dersiz) — Zannetmem benim efen- dim, nerede ise geli'rier, Hemen kerem eyleyüp teşrif buyurun. (Arkası var) kethüda: Toprak Mahsulleri Ofisi İstanbul Şubesinden: aŞubranizin Beş'ilaşlıri afyon deposamla mevcud lakriben bin aded boş s.ulacağından tab olanların 21/10/942 â'u deporezdı bizin balummalarız (620) Beyoğlu yerli askerlik şubesinden: a4 etklerine karar verilenler 19/10/942 Pare gebede bulunmayanlar hakkım, gutulaçaklardır. (a1 . 607) Şapkasını. attı (başından. Paltosunun bir kolunu çı” karırken, tekrar vazgeçti. «— Bu ahlâksızlığı yapmamalıyım!e di. ye ayağa kalktı. Garibdir, şimdi gözünde Saadet tütüyor, bir an evvel ona koşmak, bu suretle korkunç bir günah işlemekten kurtulmak, ayni zamanda İclâ- lin yarattığı bizleri; onun kolila- rında bulmak arzusile yanıyordu. Yavaş yavaş kapıyı açtı. Gö- rünürlerde kimse yoktu. Etrafı dinledi. İçeriden tavla pullarının, pokercilerin | sesi, (o kahkahalar aksediyordu. Ay n ucuna basa basa yürüdü, aşça kapı- yı açtı; ooh, ken dışarıda bulmuştu. Merdivenleri ikişer ü. hat bir nefes almıştı. İçinde bem bu hareketi ihtiyar etmekten! mütevellid bir azab, hattâ yarı! pişmanlık, hem de kurtuluşun sevinci vardı. Adımlarını sıklaştırdı. Hattâ bir aralık koşmağa başladı. Sa- adete gidiyordu. Kapıcıyı uyandırmak bir me- sele oldu. Kapıcı, avucuna sıkıştırılan paranın bu yorgunluğa değecek miktarda olduğunu görünce, İ- çinden savurduğu, asık suratile ifade ettiği küfürleri çabuk kor t. Saadetin zilini uzun uzun dı. Lâkin hiçbir vakit kapı 5 de bu derece | sabırsızlandığını hatırlamıyordu. Neden (sonra, duydu. Kapıyı Sar Onu karşısında g rünce şaşırdı. Vedad, ona bir kelime bile söyletmemisti. Ant bir hareketle genç kadını caklamış, ağzmı, o dudaklerile —| kapatıvermişti. ii İlkbahar şarkısı Affedersiniz o efendi Köşke eşyaları getiren kamyon bizden çvvel ket ettiği hal- de hâlâ gelmedi. anahtar da on kus) larda... Kapıda kaldık, bahçe. | nizde beş dekika oturmanın İmüsaade eder misiniz) oOAÂnnem sıcaktan çok rahatsız oldu. İçine gömüldüğüm şezlongtan ! hayretle doğruldum. o Gözlerimi İkarpıştırıyorum. Rüya mı yorum acaba? Hayır, İdeğil.. Söylenilenlerin bu kadar vazıh duyuldağu rüya olur mu?) Baharın nefis bir yünü.. Bah- çede kuş cıvıltıları, çiçekler ara- sında, şezlonga gömülerek, ya- zete okuyordum. Dalmışım g. ba.. Kapının çıng çakıllar üzerinde ayak seslerini duyma- dım. Aynen Semahat konuşuyor du, kapının önünde, Semahat vardı. Ah yarebbi, kalbim dura- kurken dalmışım. Ben neye dalar, daldığım za. man ne düşünebilirim? Ilık bir! bahar günündeyiz. O günkü, Se- İmahati ilk gördüğüm günkü de- korun içindeyim. Güneş, vilcu- dumu kucakladıkça tatlı bir re- havet basıyor, hafif bir toprak kokusile ciğerlerimi dolduruyo. rum, O günlere döndüm. Galiba, gazete dizlerime, göz kapakla” rım, gözlerimin üstüne düşm tü. Birdenbire bu aşina sesi işi- tince, hayal sandım. Gözlerimi açtığım zaman Semahat karşım- daydı. Mayır, bugünkü Semahat İdeğil, o günkü Semahati Gülüyor, bütün ruhile, içten! eş kadar sıcak ve 86. Düşünüyordum. Bu bir haya! değil. Sesini işittim. Fakat o na- sıl bu kadar genç. — Bu ne dalgınlık Vedad İBey?.. Silkiniyorum.. Oooh, Semahat İdeğil Gönül, — Nasıl, bari ayyen 35; yebildim mi? Kafam kalınca gi Nba? Annem, şu iki buçuk cüm- leyi bana , ezberletinceye kadar neler çel İki elini birden uzatmıştı. Ben de tehalükle erene 15: iki elini birden yakalıyorum. Yarabbi, j ellerini tuttuğum kiz, Semai sanki., Bir fark, o olmay — Size bir sürpriz yap dad Bey! Bilin bakalım? İçim genişledi. Sevincinden riyorum. Niçin? Baharın tesi altında, ben de tabiate intib. mı ediyorum. Kendimi ge dinç, neş'eli buluyorunı. Gülmi jmümkün olduğu kadar çok gi mek bir çocuk gibi oynamal zıplamak istiyorum. Gönülü yl nımdaki şezlonga çekiyorum. — Bize habersiz ba yaptınız? Annen de arkandaj geliyor değil mi? . iz! i ifade eder b tarzda elini sallıyordu. — Hayır, hayır! — O halde söyleyin bulamıy İcağım! Bir çocuk edasile ellerini çı parak, şezlongta diklendi: — Yazhğa buraya geld'k! Gayr iyari yerimden fırl dım: (Arkası por) İstanbu” Borsası 16/10/9427 açıl « Kapanış fiatlar e 1 Bekelin 160 Dolar 104 İsviçre Pr, 160 Peçe'a 100 isvep Kr. ra 24 ayarlık bir gram külçe aim , # Faham ve Tehvlile, © 7 Mili Blüdalan İs “rar & 5 İkramiyeli Düdulan istikraz 1405 Mag 19,05