8$ON POSTA Havacılık K (Baş tarafı 3/1 de) ile işbirliği yaparak Japonların adalara yapacakları her türlü yardımı menetmek ve esaslı hs- lerile Timanlarını bombala- maktır, Japonlar ise. harbe girdikleri 7, i 7 | (Baş tarafı 8/1 de) il da yanina alarak uuzmklaştı. Hekika, ten yirmi dakika geçmeden, boşa lan testiyi doldurarak avdet etmiş berdi. sıradaki deniz Tray ünü :— : ONOLO mine çalışarak elde ettikleri ha-| Ağında barmdiğimiz saray bare. M Z ze va üslerini genişleterek takviye| ps; yek “ubitişcin' bir yerdi” Ze: etmelidirler, Hülâsa, Japonlar ana vatan dan binlerce mil uzakta bulun- duklarına göre bu adaları ikmal İşinde Amerikalılardan daha bü- yük müşkülâta maruzdurlar, zi- İra Amerikalılar yalnız başına A- vustralyadan bile faydalansalar gene temin edilecek kazanç Ja- ponlardan fazla olacaktır. H. U. Yeni bilmecemiz mini toprak halinde iulmiş, fakat yan duvarları, dehlizleri, büyük ve küçük kuptlar ve bilhassa tavan! olduğu gibi kalmıştı, Bütün bu du- varlarin, kapilarin ve bütün bu ta- vanın İri iri taş küitlelerinden vücu. Fazla açıkgöz kasweşlerim gülmiye başladılar. Annem: - — O ne hal! Dedi, babam kaşlarını çattı: — O ne o, tarla cadısına ben- Ben açıkgöz çocuğumdur. A- çıkgöz olduğumu oberkes bilir. Biraz da aç gözlüyüm . Bunu berkes bilmez. Ben de herkese söylemem amma, nasılsa burada bugün ağzımdan kaçıverdi. Açıkgözüm biraz da aç göz Wü. Bir seferde fazla açgözlü ©- lacağım, bu yüzden de Fazla m- çık gözlülük yapacağım tuttu. Pişman oldum amma, elden ne gelir olanlar olmuştu. Hele size anlatayım: Saçlarım uzamşıtı. Babam o. tuz kuruş ye — Git saçını ir. ç Dedi. Gidecek saçımı kestire- eek gelecektim. Sokağa çıktım. Berber dükkânmın yolunu tut tum. Şekercinin önünden geçiyor 'dum. Gözüm camekâna ilişti. taşlardan biri oyuğundan kaymış fakat müvezene kanımunu bile hay- pr e Cevab verdim: — Saçlarımı kestirdim de... — Hangi berber kesti? İşte bu sualin cevabun vermek güç oldu: — Şey, şey berber. Dedim ve kaldım. Babamın çatık kaşları bir kat daha çatıl- dı. — Hangi berber çabuk söyle. Nasıl çabuk söyliyeyim... Ba. bam işi anlamış gibi idi: — Sana verdiğim otuz kuru. şu ne yaptın? — Şey yaptım, şeye verdim. — İş anlaşıldı, dedi, geliba otuz kuruşu yedin. Saçlarını da kendin kestin. Sustum. Babam düşündü: — Senin bileceğin iş, dedi, saç kestirmek için başka Opara şeydi. Hattâ tavandaki müthiş küt. Jo yalasa zevkinden bayılacak — Ne olurdâlğparam olsaydı İda bunlardan alsaydım. İ Diye düşünürken, cebimdeki madığı bir zamanda, bir öğle üstü bu saraya misafir olm Şunu da söyleyeyim ki, bu harabeyi zi. yarete gelecek olan seyyahların t0p raklarda oturmaması için Denizli ame em bir sira) yuz kuruşu hatırladım. Babam esmer güzeli şeklindi lar sıralanmış, bele Ne olur. senin ağzına çiklet bana saç kestirntem pe miri braşlmk Ne olacak beraber giri İS) nakası alacak, tıkır tıkır kese. cek. O kadar işi aynanın karşısı: na geçer, kendim de yapabilir - dim. Kapımı vermiştim. Şekerci- ye girdim. On kuruşluk çukula. yapışık durması cidden | şaşılacak! Sayfa Arı Şimdi Rüchan, karşiki kulübeden taze getirdiği sayan bardak bardak tadına bakar ve arabacı ikinci çişe- yi tamamlamağa çalışırken, biz de İepeyoe dinlenmiş, karmmızı dayur- jem taş sarayın gölgeli evlenin. da, yandaki kapılardan esen bir rüzgârla serinleyerek yari uyku- hs bir hal almıştık. Hele Hayri Öz alsoyun gözleri akşamdan yarım kalan devarı etmek ar. zwsile gittikçe süzülmeğe t. Hami bizde de böyle bir arzu yok değildi, Fakat Ahmed Çinin: — Aman, dedi, kendimizi uy- kuya kaptirmiyalım, bir daha uya: liriz. Melöm ya yol uzun, bir saz sonra hareket li Haldu vardı. Bu bir sast zarfın. kaynarcaları seyrelmek lâzımdı. | Buraya yalnız iral sarayinin harabe sini görmeğe gelmemiştik ya... Di. ğer görülecek harabeleri de bilhas- sa, karşıda, eski bir tiyatro harabe. si, bir amfi olduğunu farketilğim kelezonlu kabartmayı da gidip gör. ye fırlayış pek o kadar kolay ol larima, vücuduma ve haltâ yüzü, me fişkiracak olan çekirge sürüle rinden anlayacaktım, Fakat bir ke diği ve sonra çukurlaştığı tepeye de muhakkak gidecektim. Nasıl ki gitim. Yarı yolda gördüğüm kay Bisikletteki çocuk köpeğini ça luk fondan, on ku. ta, on kuruş #irıyor. Acaba köpeği nerede? Resme dikkatle bakarsanız, bu. le eşya ile karşılaşmış değildi. ruşluk da akide aldım. Tatlı tat- lı yedim. li Selmi Hursunuz. Bulursanız olduğu ye- k yaz TER —. Bileti re bir işaret koyun ve resmi ga- olay vi odama çıktım. Mine zeteden kesip bize gönderin. Doğru bilenlerden birinciye: Bir şişe kolonya, ikin: i türk tablosu, imei tet, diğer 35 kişiye de ayı güzellikte hediyeler verilecektir. la açıkgözlülüğün Tezasını öyle çektim ki.. Bundan böyle fazla bi elime aldım. Aynanin karsı- sına berber gibi, tıkır tıkır saçla-| seremem. Böyle gezersin. rı kesmiye başladım. İsmi sanki,/| Kolay kurtulduk sanmıştım. kestim İşte, i Fakat aldanmışım, ertesi gün Yemek vakti gelmişti. Anne|mektebde öğretmenlerim, arka- min sesini duydum. Yemeğe se aşkın eh So- ınıyordu. Kardeşlerim, annem,| kakta Pi, il yemek masasına oturmuş — Şunun bakın! açıkgözlülük mü). paham yeni girmez! Diye alay ettiler. Velhasıl faz-'be, ağzının içinde tatlı tatlı dolaşı- versem demek istiyormuş gibi halleri. var... ek, o renk çeşid çeşid akideler, parıl parıl parlak kavanozların içinde ne de hoş duruyorlar. İnsan akideyi , Tövbe tö | eölanesi ilân olunur, Oo 1086) Pazarlıkla kereste alınacak Devlet limanları işletme umum Müdürlüğünden: İskeleler tamiralı için müuhtelii ebaddı karlık bağtamalık döşemelik rak gerek İstanbulda ve gerek Mudunyağa teslim edilmek Sl ek orik pazarlıkla 70 VA 18) mere mik kereste salım almacaklır. Ulak parli olarak vaki olacık iekiflerin nazara alınacağı taliblerin şarta, meyi hergün Levazım Müdürlülünr müracatı görebilecerleri ve tekliflerin rilayet 15.10.9412 Perşembe günü akşama kadar Levazım Müdürlüğüne tevdi Halid Fahri Ozansoy mamayiz. Sonra şüphesiz ki geç ka- da, biraz da karşıki harabeleri, | meli idik, Yalnız bu tepeden © tepe mıyacaktı. Banu, biraz sonra ayak: ve İnad etmişöm, Amfinin yükse