SON POSTA söyledik. ten sonra konağa girdi. Kaplan Giray Han merdisen başıma ka- san Giraya bir şeyler dar çıkmış, bekliyordu. OHecayi karşılayarak (koltuğuna girdi,; birlikte yukarıya, misafir ağır lamağa mahsus büyük odaya girdiler. Kaplan Giray Zülâüli efendinin ziyaretine bir mana veremedi için «bakalım ne söyliyecek?» diye merak içinde o bekliyordu. Hoca bir gün evvelki meşveret meclisinden açtı: — Hanı âlişan hazretleri oğ- lumaz hüda bilür bu kızılbaş ve Moskoflu üzerine sefer farzı ayın olup bu babda tekâsül caiz de- ğül iken sahibi devlet Mehmed Paşa karındaşınızın dünkü mec. Üste tuttuğu yol yılmaz ve bu gidişle bir hüsnü neticeye vüsul imkânı imkân dahilinde bulun- maz idi. O / z Dedi. Kaplan Giray meseleyi sz buçuk anlamış oluyor, hoca- — Fakat Mehmed Paşa başta bulunur iken bu emri hayra mü- nasib suret alabileceğine kani misiz? — le Han cevab vermedi. Zülâli ho- ca sadrazam Mehmed Paşanın İ atılmasını ima ediyor, Kaplan | Girayın fikrini almak istediğini «taş aşırma» ca yolile anlatıyor- du. Han hemencecik aklını başı: na toparladı: Zülâli hoca kendi hususi düşüncelerini mi söylü. yerdu, yoksa — «Etmeydanında: sadrazamı vatmak» kararı veril mişti de ağız aramak için mi gel- mişti, buralarını bilmediği için çok ihtiyatlı davranmak lâzım geleceğini düşündü. Mak i <s anlamak için boynunu il doğru man tatlı tatlı sordu: — doğru buyurursuz €- fendim, Kerem buyurup kulunu- âğ Etmeydanında bulunan din ve millet mücahidi karındaşlarımız Mehmed Paşadan hoşmudsuzluk nın me maksadla geldiği de ayaz gecelerdeki ayın on dördü gibi açık açık sıntıyordu. Han gü Bömsedi: ahedat ve uhudu mevcudeyi tet, kik etmedin sefer kararı verile- bilür mi idi efendi hazretleri) ikin karar virüp badehu eshabına tevessül olunamaz mi idi sultanım? Kaldı ki Mehmed Paşanm maksadı fisebilillâh ci- had olmayıp #elefleri İbrahim Paşa misillâ vakit izal, mec Histe hazır bulunanları e idi. Han güldü: — Hatırı şerifinize bu denlü nesneler getürmen efendi haz- retleri, — Ya, sefer kararı verildikte cenabı serifiniz Kırma dönmek ve şimdüden hazırlıkta o bulun. mak istemez misiz? Kaplan lde gözleri sinsi sinsi parladı: ., Biz hazırız sultanım. miz hazretlerini bu kararların dan haberdar eylemeği düşün - mezler mi? Hoca keyiflendi: — Dün Etmeydanında idük sultanım. Mücahid o karındaş ve| oğullarımız ©Benli o Mustafa“ Paşayı veziriâzam © ettirmek is- terler ve kendrsi Asitaneye eri- şinceye kadar kaymakamlık mes nedinin Hafiz Ahmed Paraya ve- rilmesini taleb ederler idi. Kızlar xu dahi hakikate agâh eylen.) getürirler mi ve şevketlü efendi-| ” Erkeğ ağasını dahi istemezler. Han hemen hocanın elini öp- tü: — Allahütenlâ cenabı şerifi -(X a ) nizden razı ve hoşmud olsun. Ya| birdenbire mazi canlı bir mümes- «Benli Mustafa Paşa» »ın kazi, | silini karşısına çıkıarmışıtı. İclâl, yeye vukufu var midir ve Müca-| $ılgın gençlik yıllarının macera hid ağalar (o karmdaşlarımızla ramanlarından biri.. Onu sa- muhabere eyler mi? iie gençlik hummasının a. se haberi yok-|t©3İ e seçmiş, sevdiğini san- çay Yok, paşanın haberi yok) ma, takat, her “erkeğin kalbine — Ya, Hafız Paşa kaymakam) £*lip giden misafirlerden oldu- lik ister mi?. ğunu çok çabuk anlamıştı. Nite- —Kendüyi görmedik. kim, Semahati sevdikten sonra, Han rahatlaştı. O, daha ziya-| İlâli unutuvermişti. İelâl ise, ber de Benli Mustafa ve Hafız Ah-|£nç kız gibi, romantik hisl med Paşaların da elbirliği etmiş olmaları ihtimalin . den ürkmüştü. Bu takdirde va-| ten duymuştu. Fakat kendini ziyet çok karışık bir durum al,|$ok yalnız hissettiği bir anda, o- mış olacaktı. Önügindeki hörgü-| nu Karşısında görünce, kalbi o cile abdal bir deveye benzeyen Zamana ve onunin ilk tanıştığı, Arnavud hoca bir iki ağız yok-| anlaştığı zamana aid hislerle do- lamasına dayanamadan maka -)Juvormişti. İclâl, maziyi ve güzel öğe ie bütün) günleri birdenbire karşısına ge- ra çözülüp açılıvermiş, bü tirimişil: esrarı Kaplan Girayın önüne dö deli, — Böyle sokak ortasında dur. küvermişti. (Arkası var) sağlan Vadid; öan veri Gil ilhakika, bu sözde (samimi Böyle melânkoli içinde, üz- , sıkıntılı, kararsız yürürken, sarsıldığını, bizzat Sema. | Askerlik işleri| ve 339 doğumlular Rİ Mt » Birdenbire bastıran bir derd- çağrılıyor leşme ihtiyacı: Eminönü yerli askerliş şubesinde ka,| — Evet ne yapacağımı bil- rullı 339 doğumlu ve bu dağumlulem| miyorum, gelişi güzel yürüyor. muameleye tâbi erlerin sevkeditmek -| dum. Canim sıkılıyor bugün!. sece 10/1.Teşrin/942 Pararesi günü) oİCİSİ, iki elini birden tutuyor: nüfus cüzdanlarlle birlikte saat p dı) — BİZE gom adi a e mü akşam, misafirlerim var. i e ea rın seni evimde görmelerinin ba- İlk okmülarım 192 mali yılı ihliyacı için Mabrulini Ofisinden mübayaz o, |” iunacak cem'an (250575) kil; odumun muhisgif semtlerdeki ilk okullara nakli işi açık eksilmeye konulmuştur. İhale 19/10/942 Pazartesi çünü seat li de Dahni Evcümende yamlacaklır, Şartnamesi Zatı? ve Muamelit Müdürlüğü kaleminde görülebilir. Muhammen beğeli (1485) lira (23) buruş ve ilk teminatı kumaşta. na vereceği gururu bilemezsin. Hem bol bol konuşmak fırsatını buluruz. Seni sıkmamağa oçah- wrım. Tenezzül eder misin bize İ gelmeğe?... Kalabalıktan, gürültüden hos. lsnmamasına rağmen, bu akşam oyalanmak, birkaç insan görmek, konuşmak istiyor. — Nerede oturuyorsun! — Taksimde.. Otomobil köşe- 1101) Ben (4) Tahiylerin Wk teminat makbuz veyi marktubları ve kanlmen ibrazı lâzım yes |de bekliyor. Öteberi almak için Wen ölğer vesikadarı Me ihale sünü imuhyyen saztla Daimi Kneümende bulun, | çıkmıştım. Bir bayli oyalandım. Gelmez misin maları, (e «Son Posta» nın edebi romanı: i kadın ihtilâlcilerle | kendisine bağlıydı. Bu ayrıhştan| 128 Koluna girmişti. Galatasaray istikametinde yürümeğe başladı- lar. Sokağın başında şık bir hu- susi otomobil daruyordu. | “Şoför, kasketini çıkararak, ka- pıyı açarken İslâl; — Yemeğe gelmez misin Ve. dad?.. Diye sordu. Binmişlerdi. Vedad, kalabalık bir sofrada serameni r yemek azabına katlanmak istemiyordu. — Teşekkür ederim, uğramak mecburiyetinde olduğum bir yer İvar. Sonra gelirim. — Sen bilirsin, gelseşdin çok memnun olurdum. Fakat ilk gün- de seni ürkütmek istemiyorum. Şoför beni eve bıraksın, sonra se- ni gideceğin yere götürür, Bu su- retle de apartımanı öğrenmiş o- Tursun! İclâl, şuh bir hareketle bacak. larını birbirinin üzerine atarak köşeye gömülmüştü. Vedad, yan gözle süzüyordu onu.. İclâl ne kadar güzelleşmişti? o Yaşından çok genç gözüküyordu. İbtişamı, bususü otomobili, iyi bir hayat yaşadığını gösteriyor. Sordu: — Evlendin değil mi?. — Evet!.. Bir senedir kocam- la Avrupada idik, döneli on beş gün oluyor, kocam Ankaraya itti. Ben yalnızım! — Mes'ud musun" Birdenbire Ocevab o vermedi. Gözleri dalmı neden sonra! mırıldanır gibi cevab verdi: — Geçinip gidiyoruz. Akşama uzun uzun konuşuruz — bunları. Senden bahsedel'm biraz. Herke- sin ağzında senin ismin! Muvaf- fakıyetlerini gazetelerde okuyor, ahbablardan duyuyorum. Maa- Jesef o konserlerinde bulunama. dım. Yalnız son konserini radyo dan dinledim. Sana olan kırgınlı- ğima rağmen, ne kadar gurur! duyduğumu tahmin edemezsin.| Vedadın elini tutmuştu: — Beni hiç hatırladığın oldu mu Vedad!., Göz göze yeldiler. — Beni sevdiğine bir zaman lar beni inandırmıştn! Vedad başmı önüne eğdi. Ka dinin koyu siyah gözlerinden fış kıran ışıklar, ilk günlerdeki ka ve sevgi ve hasret doluydu. — Peki, ya sen beni hiç hatır ladın mı İclâl! — Yanlış sordun! Hiç hatır. lamadığın oldu mu diyecektin! Seni nasıl sevdiğimi bilmaz mi sin? Kadınlar, genç kızlıkların daki ilk aşkı imkânı yek unuta mazlar. İclâlin elini dudaklarma gö türdü. Bu bareketi çok manasız ve yersiz bulduğu halde.. Kadın mümanaat etrşemişti. Gözleri: de hasretli bir ihtiras parli yordu. Otomobilin fren yapmasmdan hasıl olan sarstntı! Gelmişlerdi. — İşte bizim apartıman.. İkin. ci kat. Mutlaka o bekliyeceğim, geç kalma.. Şoföre: — Beyefendiyi dedi, arzu et- tiği yere götürün! İcab ederse üm ) Sonra Vedadın elini uzun u- zun sıkarak: — Güle güle Vedad! Çabul gelmeğe çalış! Süratle apartımana doğru yü rümüştü. Vedad, otomobilin pen ceresinden onu seyrediyordu. De dakl büktü, Lükmünü mırıl. dandı: — Harikulâde bir kadın ol müş!.. — Nereye gideceğiz efendim! Şoför soruyordu. Evet, nereye gidecekti. Yemekten kurtulmak için işi olduğunu söylemişti. Ne gideceği ne uğrayacağı bir yer vardı, — Beni Galatasaraya bırakın! Taksimden Galatasaray ara sındaki kısa mesafeyi katedince- mi İclâli, kendini ve bu te- ütü düşündü. (Arkası var) | | |