Yazan ğini sozası mübarek olsun mu diyelim, Fazl Ahmed, kendi tâibirile çAvru- Pai sandığımız» edebiyatımızın başlıca izümessillerine - Namık emali de kadro dışında birak” mamak şartile . öyle bir saldırış saldırdı ki ortalığı toz duman bürüdü. Tabii Namık Kemalden Ahmed Haşime kadar başlıca Milmessiller böyle dehşetli bir hücuma uğrarkan, diğer zavallı lar, ikinci, üçüncü ve hattâ dör- düncü sınıftan şairler ortada sağ kalırlar mı? Ölülerin ruhları sert zgârla hallaç pamuğu gibi #- tlan bulutlar gibi didik didik; irilerden ise artık hayır kalma- di. Fazıl Ahined, hepsinin üstü- Be öyle bir ağırlık bastırdı ki, suhan meydanında nefes alan ar Bir kalmadı. Yalnız yanl ü in yürüttüğü ve yolunun Üstündeki bitüm <Avspal san poğumız» sazlı ve sözlü bedbabt- Arı Çiğnettiği ahenk tankı tan Pur tungur ilerliyor. Kaçmayan, dg samayan ezilmeğe o mahküm Zımda Fazılın Yahya Kemale Tumaralı methiyelerinden bahse- <rken «Bakalım sonunda kaç Şeki bulacak» demekte ne kadar aklı İmişim! gön; kendi hesabıma, Yahya e büyük şair olduğunu, mize torteıniz bir lisan, bay- uyandırıcı kafiyeler ve tam ve yekpare Lir nazım çer- türdüği, va gini, sesindeki samimiliğin ki sralarını bir kuyumcu sab. le örüşünün harikulâde bir hü- Üstün Habileceğini ve hepsinin ten pİ€, bütün buvları tabiilik- tığı, <) kadar ayrılmayarak yap- lama g kâr eden bir faniye rast- iğ adım. Ancak bunun böyle ©- , Yahya Kemale kadar bü- “Avrupai sandığımız» şair- lerin dece git» samimiyetsiz ve > ld ei ur. Meğer geçen haftadaki y8- bir bis ve hayal âlemi ge-|.. - EDEBİYAT | . . ettirir mi? Doğrusu böyle iddin hürmetsizlikten de ür Ticab bir iddia ar Ami inanmak lâzım İgelirse, Yahya Kemalden başka İbütün şairlerimizde uManakyan İefendiyi hatırlatar melodrama. İk bir hava göze çarpmaktadır» ve hepsi, istisnasız «bayramlık papa eswehi giyip böbürlenen, teneke kılıç takarak kendini Bat- tal Gezi dr çocuk durumuna irter.» ye Fazıl Ahmedin iddiası- na göre bütün şirk Bunun için derdden ilk kartulmuş ileri Türk larak tanıdım ve kendisine .w demektedir. Yahya Ke- ii homment Jai ri neden çapraşık dille ko- e rsi Bunun da izahi- nı gene Fani Ahmedden dinliye- lim: v «Kelemimizi alıp şir söyleme- ğe b sek h İ kacak bir aktör zavallıtış rünürüz. Güya ilk işimiz ayna” nın karşısına koşmaktır. Yüzü. müzü, gözümüzü boyayarak ba- şmıza bir külâh geçirince ken- dimize kendimiz bile hayran olu ibiyiz.» V 7 Bai sekilde devam eden za“ rif (İ) esprilerden sonra: «Çünkü, diyor, adımız vari ? ım satmak dile şairi ol mal böyle ta İdi sahneciklerine çi İ lirliğına bü gizli bir maks. okuyanlara çal yoruz.» Saldırgan münekkidden daha fazla cümle iktibasna (lüzum görmüyorum. Ne demek istediği yukarıdaki | satırlarından — asağı yukarı anlaşılıyor. Şimdi düşü- nelim: bu hürmetsizce hücum doğru mudur? Bütün şairlerimiz - Yahya Kemal hariç olarak Tanzimattan bugüne kadar biti lerimizin hü“! aşladık mı? nice defa yük şiir yazmakta! dır. Bizi| tün Avrupai sandıklarımız! » böyle, kayıdsız, şartsız o yapma- cıklı, üzentili, süslü, şatafatlı mıdır? Bunların en göz kamaş- tırmak istiyenlerinde, en fazla teşbih ve istiare meraklılarında bile hiç samimi ve gelecek ya- rınlara şeref verici, zevk verici olan taraflar yok mudur? Hepsi her zaman Elhamra nakışları mı yapmışlardır? Hislerine, hiç bir bayal gösterişine o kapılma- dan, oldukları gibi kapıldıkları hiçbir an yok mudur? Fazıl Ah. med ne böyle mısralar, kıt'alar, hattâ ne de tam manzumeler ha- tırlamayor mu? Hatırlamayorsa, adece Ahmed Haşimin «Pi- yale» deki küçük şiirlerini hatır- latmak isteriz. Sonra kelime ve yabancı terkib itibarile belki ba. zan - Cenap kadar değilse bile « mübalâğaya kaçan Tevfik Fik- retten bile cana yakın bir dille söylenmiş hiçbir sey aklına geti. remez mi? Meselâ şu kıt'arın sadeliğine bakın: Saf ve masum, sanki bir zem- bak, O kadar saf idim ki fikrimden Geçebilseydi bir gün aldan Yaşamaz, mahvolur giderdim ben! Görülüyor ki, bu kıt'ada - bu- günün zevkine uymasa bile . yal- nız bir zambak benzeyişinden İbaşka hiçbir (e gösteriş denecek İtaraf yoktur. Fikir en sade, en açık bir surette anlatılmak isten- miştir. O halde Fazıl Ahmedin iddiası nerede kalıyor) Bu bahis- te daha çok söylenecek sözler vardır ve şüphesiz daha pekçok misalleri de dizi dizi sıralamak kabildir. Fakat ns lüzum var? Hakikat ortadadır ve otuz Peel sı dişini giyerek elin österişi, asıl yapmacı; Fazl Ahmedin kendi ya Kemali methedeceğim diye, (Devamı sayfa 4/2 de) o SON POSTA .i pehlivanlar gelirdi. mak! | B undan kırk, elli sene ev- vel Ramazanlarda zadebaşı, pehlivanlar durağı ve uğrağı hir merkez haline gelirdi. İkinci Sultan Hamid devrinde İstanbul şehri dahilinde (pehli. yanlık yapmak, pehlivan güreş leri tertib etmek yasaktı. Hattâ üç beş pehlivan bir araya gele. rek bir arsada, bir çayırda, bir evin hususi ve mahrem olan bah- çesinde idman dahi yapamaz. lardı. Sultan Hamid devrinin bütün bu takayyüdatına rağmen müba rek Ramazan şerefine şehir da- hilinde güreş müsabakaları ter. İtibine müsaade edilirdi. O vakit- ler Bosna Hersek vilâyeti, Selâ- nik, Yanya, ve bütün Rumeli Türk imparatorluğu (bududla; dahilinde idi. Bugünkü Bul tan krallığı da Rumelii şarki vi- lâyeti namile Türk imparatorlu. ğu himayesinde bir emaret idi. Bütün bu saydığım vilâyetler, pehlivan yatağı yerler olduğun. dan Ramazan ayında İstanbulda tertib olunan güreş müsabakala- küçük rma yüzlerce bas, orta, i Direklerarası namı ve şimdi Şehzadebaşı dediğimiz yerde yapılırdı. ODireklerarası, hakikaten Direklerarası idi. Bu- gün gördüğümüz dükkânların terituvar kısımlarının üstleri ör- tülü, önleri mermer (o sütunlarla çerçevelenmiş bulunuyordu. Bu sebeble biz eski neslin çocukları evveldenberi ol mahalle Direk. lerarası der idik... Meşrutiyet de. lâbdan sonra bu, direk- mile leri kaldırdılar. Orası — yolun muş hindiye çevirdiler. Yavaş İ yavaş ta ismi Şehzadebaşı oldu. Halbuki, Direklerarasile, Şehza- yapan, | debaşı ayrı ayrı yerlerdi. Sehza. Yah-| debaşı camiinin ön caddesine, Şehzadebaşı. direkler olan ced- deye de; Direklerarası değerdi. 'MGSAHABLLERİ ERE Ramazanlarda Şehzadehaşı güreşleri Yazan : M. Sami Karayel | Eski Ramazanlarda Direklera-| atılsa yere düşmezdi. o Güreşler Feyziye caddesindeki geniş ar. sada yapılırdı. Güreş meraklıla- rı o kadar çoktu ki, seyircileri binleri bulurdu ve seyirciler de, paşalar, beyler, ağalardı. Rama, zam güreşlerine Bursadan, İz- mitten, Edirneden seyirciler ge- lirdi ve Çamlıcadan, Üsküd. dan, Kadıköyünden, Boğazi den gelen seyirciler, iftarlarını Direklerarasındaki lokantalarda yaparlardı. okuyucumuza bir Soldan saka dok, "ii deri 1 I — Mühiyet, hakikat (0), Bir İ hart ©). : Ortadan (6), Yemek (31, gözünden (3). 5 — İslanbuhla | bir kişin 18:. 6 — Tanrı 1). 7 — Başımızda 8 bir kasım (5, Gös. | 4 tarı ldası (2). 3 — Bir aramız (4). Toplan yeriiÜ (5. 9 — Kasten (6), Hararet (3). aşağıya doğru: 1 — Kartolaş (5), Bir mevi içlğ (4). 2 — Çoğalmak (6), Bialem (3), 3 — Meni (aga (5), Bir isin (4), 4 — Bayvam (2), Yalancı (7), “Son Posta,, nın bulmacası: 20- «» Bunlardan 30 tanesini hellederek bir arada yollıyan her Sayfa 3/1 Ramazan güreşlerine isimleri Şeh- rası çok kalabalık olurdu. İğne işitilmemiş dev cüsse pehlivanlar çıkagelirdi. Deliormandan, Rume linin müteaddid yerlerinden, A- nadoludan öyle pehlivanlar ge- Tirdi ki, bunlar her gece birbirle- rini yenmek için canla başla bo. Zuşurlardı. Güreşler sahura ka dar devam ederdi ve bütün gü- reşler tertibli ve ciddi olurdu. Bir pehlivan mağlâb düşmüş ve ödülden mahrum olmuş olsa ge- ne parasız kalmazdı. Binlerce ki- şiden topladığı parsa yazma men (Devamı 6 ıncı sayfada) hediye takdim edeceğiz 45678 9 , Başma «ie 5 — Ömür sürmek On) Diş geçirir (6), Kama kılıfı, (3), #elie bir hayvan olar (2). 6 — Genişlik (2). Türk paraları (7). 7 — Bir Mabsevi ada (4) 8 — Etsediyet (4), Bir nevi kayık (8). 9 — Plak sorulurken söylenir (6), Va, Midesi (5). Bir isim (4), Takanpa (5), MER ARNA zn ni İÖ İİİ ZİLLİ İLİĞİ ÖLÜ 21211111118 1 a mz Ğİ Ğİ mm İİ, d