29 Eylül 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

29 Eylül 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

si #SHALİLIN”AKIBETİ — Ya, veziriazam efendimizlile dabi muharebeyi muktazidir.!de oturduğu yerden böbürlene işaret verdiler ise? Halil pehlivan gözünü şaşlım' tedariki görülüp bir canibe ve-! gözlerini) ziriâzam ve tarafı ahara (Bura- şaşkın delikten çekip kararttı: — Ezah yoldaşım, ya Gel kapıyı göğüsleyüp (o «Allab Allah» deyü meydana uğrayalım. | likten çekerek Hali Deli Hasan ensesini kaşıdı: — Yapalım mı dersiz? İkisi birden ardlarına döndü- ler: Serdengeçtiler palalarını si yırmışlar bekliyorlardı. Kapıya bir tekme ve bir göğüs vurmak yetip artacaktı bile! İşte, Patrona Halil dedikleri “baldırıçıplak» ta orada, tam karşıda iki tencere sarıklı yobaz arasında yoluk kuyruklu «Kere- ze» horozları gibi Okurumlanıp duruyordu. Pehlivan Hali? pi sını sıyırarak humurdandı — Hazır misız yoldaşım Serdengeçtiler başlarını salla- dılar: — Beli, biz hazıruk! Tam burada Deli Hasan sağ elini kaldırarak şehadet parma ğını dudaklarına götürdü. Top yerinden kalın bir ses geli yordu. —Az teenni eylen. biz dahi bakalım. Dedi, gözünü deliğe yapıştır. dı: Sadrazam Mehmed Paşa taştan kesilmiş kilise direği gibi dimdik ve kıpırdısız duruyor, Bir gez Kapıdan tarafa bakıyordu bile. | Kırım hanı Kaplan Giray otur- duğu yerde di üzerine gel miş bir şeyler söylüyordu. Deli Hasan elile bir daha: «Sa kın kıpırdamayını! işareti ver- dikten sonra dört kulaklı kesil - di. Evet Kırım Hanı ağır ve tok bir sesle söylüyordu: — «Benim füluvetlü karındaş larım, merhum İbrahim Paşa vaktinde müzakere olunduğu ü- zere sulhe müsaade olunsun mu? Yoksa sefer ihtiyar olunup gidil- sün mü dersiz? Lâkin, Moskof ile Acemin ittihadları melhuz ol makla üzerlerine sefer Moskof verdi) başkaca bir serasker tayin kılın» ise? Fırsat fevt oldu mu dersiz7 ;sun mu buyurursuz? | Ne buyurursuz? İki tarafa sefer! böbürlene bir şeyler söylüyordu. ya bir Patronanın yavaş yavaş ayağa kalktığım gördü: İbtilâl şefi Sad razama dik dik bakarak bir e- lini kaldırmıştı, sert sert çıkışı - da gözlerini Patronaya dikti) Deli Hasan gözünü hızla de - Pehlivanın| yordu: zy kavradı: —Siz veziriâzam olacaksız, — eli mi? padişah mührünü taşursız. Bu — Yel veçhile: Bugün ve yarın deyü ümmeti muhammedi oyalar du - rursuz, Sefer açmak lâzım ise neden şimdi açılmak kararı ver- mezsiz? Sadrazam Mehmed Paşa başı- — Kırım Hanı neler söyler idi bilür mişiz? —ı. — Şimdi Patrona Seras- ker» etmeği teklif eyler idi yol- ia 7 önüne eğmi ka. Hizli peki ülüm.|n: önüne eğmiş ses çıkarmıyor” ll sl ME e poblteme HARİN kapi elin da yüreği oynuyordu. «Ha şimdi işaret verilecek!» Diye gözünü deliğe iyiden iyiye yapıştırdı: Yazık! Sadazamın yerine yine Kırım Hanı dizleri üzerine gel. di: —.Halil ağa karındaşım, ke- rem eylen, b i meclisi mek müşküldür. (Arkası var) — İnanman yoldaşım. Anda Deli Hasan cevabı makul gör- müş olmalı idi ki başın: salladı: —Yani avundurınak mı ister- ler dersiz? — Öyledir. Bu sefer Halil pehlivan gözü- nü anahtar deliğine yapıştırdı: — Bre aman, Patrona Hali! istenbu' Ticarat ve Sanayi Odasından: Eilumum fabrikatörler ve sanayi müessese sahipleri ile | her.nevi büyük ve küçük imalâtla iştigal edenlerin nazarı dikkatine: Odamıza kayıdlı ve kayıdsız fabrikalörler ve sanayi müerese sahibleri ile Mena har mevi kmalâ'la işbçsi eden atölye sahibleri ilân tarihinden iibaren en 600 bir ay zarfımdı odamız sanayi şubesi müdürlüğüne şifahen Oo müracaatla | tevzi edilmekte olan sanayi sirlline aid bedehör ma'bu beyanmamelerden ala. vak ikmal ile sanayi şubesi müdürlüğüne İmza mukabbinde iade etmeleri e, | hemmiyele rica olunma", Müddeti sartında, veya mürâcâni eimeklen istinkâf edenler Ticaret ve Sana, 6 Odaları kanununun maddeci mahsusuna levlikan teeriye edileceklerdir. NOT: Odaya kaydhlar sisli vesikalarını, kayıdzlar İse ünvan iezkereleriai müracaatlarımla birikie geirmeleri lhtndar, «101024 l Mini Halil pehlivan az daha kapı -İNİZ. göğüs urup atılacaktı. | Miştini İ pervasız: © Son Posta» mm edebi romun: 122 Erkeği kadın İlk konserinizi © verdiği. gece de köye dönme hareketlere sürüklüyorsun! Mu- kavemet edemiyorum — arzuları. » Gene öyle mi yaptınız?|na.. Niçin bu kadar ısrarla s0 Sıhhatinize dikkat ediyorsunuz) kakta buluşmamızı istedin? Biz- değil mi? Bu gece nasıl uyuyasİde konuşamaz mıydık? bileceğimi düşünüyorum. Ken, — Hayır konuşamazdık.. Ne mi öyle yalnız hissediyorum ki..|zaman gelsem Gönülü evde bu- Bu satırları yazarken sizinle ko-| luyorum. Seninle uzun uzun ko- i akat konseri: nuşmağa iyacım var. Yalnız ir kaç gün süre.| bugün için değil Semahat! Her hssil sarsılaca. | zaman seni görmeli, seninle baş- başa birkaç 5. geçirmeliyim. Sana, teselline, şefkatine çok ih- tiyacım var. Kadın, dehşetle, gayri ihtiyari durmuştu: — Her zaman, başbaşa birkaç saat.. Sen çıldırdın mı Vedad! Nerede buluşabiliriz? Bu mi kün mü? — İşte seninle bunları konuş- mak istiyorum. Artık sana has ret çekmeğe tahammülüm kal- madı, — Beni korkutuyorsun Vedad! — Niçin korkuyorsun? cek ve kimbili ğım. Burada günlerim pek hareket- siz geçiyor. Arasıra Meliha ile beraber sinemaya gidiyoruz. Ba- zan teyzemin oğlu da bizimle geliyor. Elime geçen her kitabı okuyorum. İşte böyle okumakla, çok çok düşünmek ve üzülmekle geçen bir ömür, Size artık geceniz ha- yır olsun diyebilirim; daha fazla sıkmaktan korkuyorum. Gecenin hâlâ taptaze olarak yaşadığım bislerile, heyecanile en derin teb- riklerimi ve hürmetlerimi gönde- Bi sm Füsun “| — Benden ve fedakârliklar ie Korkuyorum! tediğini hiç düşünmeyor musun? Semahat, tramvaydan Taksim) pane Karşı, zayıfım eler ii durağında indi, Vedad yağmur) kavemet edemiyorum sana! altında on dakikadır bekliyordu.) DİZ de İradelerimize sahib ola. te çel beresi mıyacağız. Düşün ne müthiş bir — Çabuk yürüyelim o Vedad!/#971 dedi.. Görülmekten çok korku.! — Şimdi münakaşayı biraka- imali lm, Evvelâ rahatça konuşabile- — Nereye gidelim! cek bir yer bulal — Nereye istersen, bir an ev.| (— Nereye gö vel gözönünden çekilelim de. Sıraservilere doğru yürümeğe| pore. başladılar. Jlebiciye girmek tehlikeli... Mek- Semahat, endişeli ve ürkek; ( İteb çocuklarına benzeriz. Şüphe. — Çok fena yapıyoruz Vedad.| Yi davet eder hem. Bir sinemaya Bu çılgınca bir hareket. Görü-| gidelim. Türsek mahvoluruz. Semahat titredi: Aksine Vedad gayet sakin ve) — Görülürsek!,, — Bu saatte filmler başlamiış- —Ehemmiyeti yok.. Ru kadar)tır. Karanlıkta bir köşeye oturu- dost olduğumuzu berkes bili -ruz. Yahud bir locaya... yor. İki ahbab sokağa çıkamaz! — Ne fena adâm oldun Ve- mı). Yolda birbirlerine tesadüf dad! Ban hiç acımayorsun! edemezler mi? — Sen de bana acımayorsun! — Bilmiyorum, hiçbir çey dü-| oAdımlarını sıklaştırdılar, sağ şünemiyorum. Beni cek korkunc! taraftaki sokaklardan birine sa- N l 'üyorsun be- — Henüz hiçbir yere.. Mabal- İparak tramvay caddesi istikame- tinde yürümeğe basladılar. Vaziyet ayni, Gizlice buluşu. yorlar, görülmekien © korkuyor” lar, fakat Vedad, kendisini yok- İsyor: Niçin Gönülle Ak defa si- nemaya gittikleri günkü heyecan yok bugün? Halbuki, Semahatle buluşmak, © beraber görülmek tehlikesinin daha fazla heyecan tevlid etmesi lâzım gelmez mi? — Bu çok garib! Kızı daha faz- la telâşlandırmış, heyecanlandır- mıştı beni.» diye düşünüyör. Ses mahate karşı olan alâkası zayıf- lamış mıydı? Ha Gönül'ü se- viyor mıydı? Henüz böyle bir yok! Beğeniyar o kadar. Bel! de annesine çok benzediği! için.. Acaba onunla ilk defn buluş- tuğundan mı? Semahatle yıllardanberi, böy- | le vizlice ilk defn buluşuyorlar. Genç kızın havasma kapıldığı | i için mi, daha fazla heyecanlan- muştı? # Akne nee) SALI, 29/9/1943 180: Sant ayarı, 7,82; Vücudumuzu gadışlaralın, 740: Ajans haberleri, 7,55: Senfoni; parçalar (PL), LXGD: Sast a yarı, İ2Jİ: Karışık peozram O(PL), 1245: Ajans haberleri, 13: Şârkı ve tür, Müller, 18: Sant ayarı, 18,03: Radyo sa. lon orkestrası, 18,45: Fasıl heyeti, 19, Sas ayarı ve Ajans haberleri, 18; Halkevleri Folklor santi, 70,15: Radyo Kazelesi, 20,45: 1. $, Bach'dan birinel komser, 21: (Evin saati), 2115: 1. & Bach programının devamı, 21.30: (Sağ. Uk santi), 2145: Klâsik Türk müziği programı, 22.30: Saat ayarı, ajans ha. berleri ve borsalar, TELL Malınızın ufacık bir parçasını kanadlı gençlik için ayırmak. Bundan daha zevkli bir watan vazifesi düşünülebilir mi, LL İİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: