28 Ağustos 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

28 Ağustos 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— İnayetlü ağa hazretleri karımdaşım az evvel Halij ağa- dan bahsederler idi. Meselenin mahiyeti nedir ve ne suretle baş edebileceğini düşünür? Kapıcıbaşı Ali ağa dizleri ü- zerinde kıpırdanıp öksürdü: — Benim sultanım, ineyetlâ hazretlerinin söyledikleri öz karındaşımdır ve O bi- elinden ber nesne ağ Halil, İğtfi taalâ gelür! Veziriazam başını kaldırdı: — Ya, ba; edemez ise? — Eder, duanız bereketile eder. — Karindaşınız bizi görmek mi ister idi? — Beli sultanım, şevketlü e- fendimiz olmez ise cenabı şeri- finiz hâkipaylerin: yüt sürüp ruberu söyleşmek ister idi. Mehmed Paşa sakalım tutam- layıp az mürakabeye vardıktan sonra bir daha başını kaldırarak strafına bakındı: — Sarayı hümayuna gelme- sinde külli mabzur vardır. Vezir kapısında görüşülmek dahi ha- tırludır, ya siz ne dersiz? —! Odadakiler ses çıkarıp cevab vermeyince, başka bir şeye ka- rar verdi: Hem böylelikle Halil pehliyanla yüz yüce gelmeden evvel teklifteki ciddiyeti de an- lamış olacaktı: — Kethüdamız Mustsfayı ir- sal eylesek, Halil pehlivan ile tarafımızdan söyleşse İdi ahsen olmaz mu idi? Dedi, sordu. Esirci Şüca ile Ali ağa bakışıp kızardılar. Sad- razam kethüdasının gece veya gündüz Kocamustafapaşadaki ©- ve gitmesi zörülecek olursa, © hemmiyetli şüpbeler uyandırabi- leceğini düşündükleri ikisinin de yüzünden belli idi Ali ağa ye- rinden kalkıp sadrazamın eteği» ne eğildi: — Bir yol kendüya danışsak efendim. Bunda azim mahzur İbayilerin kömür beyannamelerini| at ederek kömlr tevziatnin durdu- Mehmed Paşa esirci Şüca Çe- lebiye baktı: — Ya, siz na dirsiz Çelebi, hazer kılınacak taçafı var mu - dır) — Görülürse olabilür efendim. Sadrazam kaşlarım kaldırdı: — Yok, salt vehmeylersiz, Ve- ziriazam kethüdası olcak âdem valide sultan hazretleri ve kare- mi hümayun için esir pazarlığı- na gidemez mi? — Gidebilür sultanım, devlet- lü inayetlü Beşir ağa bazretleri dahi «maan» gelebilürler. Lükin Halil pehlivanın anda gizlü bu- İunması ve eşkiyanın hane ve konak demeyip diledükleri mas) halle baskın vermekten hazer ey| lememeleri (o üzerine (söylemiş idük. İ — Bak, bu: cihet doğrudur. Şu halde eşkiyaya şüphe verip vehm iras eylemiyecek bir tes viye sureti bulamaz mıtız? 1 benim Hep birden başlarını eğip dü- şündüler. Nihayet esiri o Şüca Çelebi sessizliği bozdu: — İzin verirmisiz efendim? Mehmed. Paşa gözlerini açtı: — Buyurun, söylen Çelebi. — Kethüda Mustafa Beyin haremi hümayuna alınacak ca riyeleri görüp değer pahaları biçmee geldiği işaa edilebilir. — Biz dahi anı söylemiş idük. Ahsen suret bu olap bnskacs ko- lay görünür tarafı daki yokter. ulşaa» dan bahseder idinir, anı nasıl yapabileceksiz ve eşkiyavı| vehme düsürmedin inna muk- tedir olacakız? Esirci gülümsedi: —O cihet sehildir sultanım. Daha dün gece “Urlus mel'unu- na *Selma» adlu nevşikefte bir odalık hediye eylemiş idik. Mehmed Paşa gözleri parıl parıl yanaraktan yerinden siçra. N POSTA «Son Posta» rm edebi romanı: 92 Erkeği kadın — Bir odalık mı dersiz? Bre sekbanbaşı Urlu mel'ununa mı? — Esirci daha manalı gülümse- üz — Ana.. ana verdük sultanım. O vasıta ile dahi eşkiya mabey- ninde gelip geçecek bilcümle hu- usatın ele geçürilmesini termin eyledik. Melrmed Paşa bağırıdı:. — Bre, sen esirci değil, vezir ayarında bir «ayyar» imişsin! Şimdi haremi hümayuna cariye pazarlığı maslahatını ol vasıta ile mi işaayi düşünürsün? — Beli, «daye» hatunu Urlu- nun hanesine gönderüp söyletü. riz, badehu kethüda Mustafa Be- yin gelmesinde mahzur yoktur sultanım... —Iv— Sert bir poyraz esiyor, geçen sürekli yağmurları kar takib &- deceğe benziyordu. Patrona Ha. İl sabahleyin erkenden tersane ve gitmis, kaptan derya Canım Hoca Mehmed Paşadan ölevend esamelerine» (1) dair yeni is- teklerde bulunmustu. Öğleden svvel vanında «Muslu» ve ukah- veci Alis oldufu halde ortalara döndü. Aksamdanberi o sekban- hası Urlumun Etmeydanına uğ- amayıs Patronanın gözünden mam ir, On yedinci orta szabitlerine mahsus odaya geldiği zamen| Halil pahlivanın yerine çorbacı | tayin edilen Kel İbrahimi çağırt- tı. Kel İbrahim son günlerde ih-| lâl başının gözüne girmişti. O. aya teklifsiz teklifsiz girdi, s&- lâm verip oturdu: — Bizi istemişsiz yoldaşım? Patrona Halil ortadaki hasır üzerine bağdaşmıştı, parmaklarile düşünceli Ni bıyıklarını O büküyorda, görle bakıp cevab verdi: (Arhası var) jen ufak bir tahav: Tahmin edemiyorum, Fa kat ne babtiyar insanmış!... İ- şimde çök çetin bir şekilde doğ mağa başlıyan bu sevgiyi O boğ- mağa çalıştığıma Alinh ta #ahid- dir. Artık elimde değil, kalbi le mücadele edemiyorum. Bu ü- midsiz, meticesiz sevgi bana 12- tırab verdiği Kadar da zevk ve. riyor. Onu, habersiz sevebilmek bile fevkalâde bir şey... Hele bana ders vermeğe te nezziil edişine hâlâ hayretteyim- Buna bütün arkadaşiar da ş8- şıyor ve gıpta ediyorlar. z günlerini iple çekiyorum. Dai gecesinden başlıyan beyecan ©, gidinceye kadar sürüyor. O gi ler bilhassa kılığıma, kıyafetime itina ediyor, her zaman karesi na değişik bir çekilde çıkmak miyor. Öyle zeki bir adam ki, lün derhal farkında oluyor, «— Oo, ba ne ül Hanım!» diye tak- ar ediyor. Zaman zaman gözlerime öyle dalıyor ki, bu bakışlardan O ümidlenmeğe kalkıyorum. Beni hep (anneme benzetiyor. Her fırsatta da söy- lâyor bunu... Lâkin son günlerde pek sinir. li. Bazan dakikalarca o dalıyor, sonra kafasını sallıyarak sikini yor. Bir derdi ver sinma ne? Yüzü renkâiz ve çok Yorgun gö- ziküyor. Sormağa cesaret etti. #im vakit, rahatsızlığından bah sederek, Iâfı kapatıyor. Füsunun, ilâç yerine yanlış'ı- Xa tentürdiyot içmesi onu bir hayli üzdü. Annem, Füsunun bü hareketini intihar (o addediyor. Ben hiç zannetmiyorum. Bu kı. zın intihar'etmesi için mühim bi sebeb lâzım? Bunu Vedad Bey- İle de münakaşa etmek istedim. “yanaşmadı. «— Salece bir yari: ıslık Gönül Hanım!» dedi, Yakında konseri var. O geceyi iple çekiyorum. Babamın başının Y kında ânnemin fikrini vordu. Ben de sevdiğim eserleri istedim. Lâ- kin, bu sıhhatsiz hali devam ©- Öyle halsiz, öyle yorgun gö- rünüyor ki... Derste, dikkat ediyorum, pars maklarında, her zamanki canlı. lık yok. Bu hali anneme de ıztı- rab ini , «— Ne olüyor bu ?» diye kaç defa üzüntüsünü sözle. di, Annemin dostluğuna çok ih. Hyaç bissettiğini görüyorum, Ni- hayet, gençliklerindenberi arka- daşlar. .. Annemin ona derin bir hürmeti ve muhabbeti var, Bizim kak... Acaba bunda benim de| rolüm var mı? Onu görünce ben de her şeyi unutuyor, daha çok tesiri altmda kalıyorum. » Saat- lerce, gözlerimi kırpmadan yü züne baksam © yorulmayacağım. Çok, pek çok seviyorum onu... Yeşilköyde, Antalyaya gitme. den evvel; bisikletle o çarptığım zaman, karanlıkta parlayan göz- leri, önünde titremiştim. Bu sert fakat müsamahakâr olmağa ça lişarak bakan gözler, gözümün önünden, ahenktar sesi kulakla- rından uzun müddet kaybolma- muştı, Ne tesadüf? Bugün bu «- damı çılgınca seviyorum. o Peki amma, ben de sevilmeğe lâyık bir kız değil miyim? Vedad Be.. yin alâkasını üzerime çekmek için daha ne lâzım? Ne o, çak| İihtiyar, ne ben çocuk denilecek yaştayım. Tabii, koca adam, bana açılıp tw: «— Sizi beleniyorum, sevi- yorum!» diyemez. Buna gururu mânldir. Nihayet büyük bir san'atkâr. Bütün genç kızların, kadırların ona hayran olduklarını | biliyo- vum. Endişem de burada yu! Ah, hayatıma girdiği söylenilen ka- yanımızda Vedad Beyin biraz| sakinleştiği, rahatladığı muhak-| b kt de mâni olur mu? Hayır, olamı yacak, Mücadele edeceğim. Sa bırlı ve temkinli olacağım. İçim den bir sesi «— Muvaffak olacaksın! Diyor. Cesaretim pek Obüyül değil, lâkin kendimi sevdirebile ceğime dair tam bir kanaate sa hibim. Hep kafamı tirmalaya! bu kadm! Acaba çok mu güzel! Benden de güzel mi? Ne zama! sevişmişler, birbirlerine olan alâ kalarınm, hududu nereye kadet gidiyor? Evvelâ bunları öğren mek ister. Of sıkıldım, defter not yazmak, üzüntüleri bir defi daha yaşamak... Kim bilir birl İdaha me zainan elime alacağım? Füsun gidiyor — Beni de bekle Vedad! de di. İşlerim var, trene Beraber bi Bu teklifte şüphesiz ilk bakı, ta bir fevkalâdelik yok. Fakat, bir şeyler sezdim. Ablam, fırsat. tan istifade benimle konuşmak istiyor. Füsunun « nuşulsa kendisinden yor sanıyor, büsbütün bozul; asabı, korkunç bir hassasiyeti İtevlid etti, Ortada bir hayalet gi. İbi dolaşıyor, kimseni İmün elinden müşkülâtla alınan bu çocuğu gördükçe parçalanıyor. Kurtuluncaya kadar çektiğim a: zab beni mahvetti. Bu azaba bâ- lâ da katlaniyorum, Köşkün için de mevcudiyeti ile ademi meve diyeti bir. Bir gölge halinde do taşıyor, sapsarı, süzülmüş yüzile hepmizin merhametini tahrik e) diyer. Hiç birimiz cesaret edip te, bu meseleye aid, kendi ars mızda bile bir şey könüşamıyo" yüreğirel etini yiye yiye, sahneye en vakınldın! Bu bahtivar kadın. onun!rur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: