| Bir telgraf hat çavuşu bir yol üzerinde pusuya duşürülerek öldürüldü Biza (Hususi) — Lâpseki ile Biga arasındaki telgraf ve tele- fon hatlarına bakan seyyar hat vuşu otuz yaşlarında Mehmed| ikü, ayın dokuzuncu Pazar gü-| nü, Karaağaç mıntakasmda ba- zı bozuk olan hatları tamir et- tikten sonra evine dönerken Yel üzerinde fundalıklar arasına ku rulan bir pusuy lmüş, ar kasından atılan bir kurşunla vu- rularak kanlar içinde yere seril- miştir. İ Silâh sesine yetişen civardaki köylüler tarafından bir sedyeye! konularak Biga dispanserine ge tirilen ve barsakları dışarı uğra- yan yaralı, ö müştür, Vazife halinde verulan maktul verdiği ifadesinde Kaz- malı köyü muhtarı ndan şüphe- si olduğunu söylemiş ve fekat silâh atanı gözile (görmediğini beyan etmiştir. Adliyece işe el konmuş ve tah kikata başlanmıştır. Hâdisede kadın parmağı olduğu söylen mektedir. a Üçüncü umumi müfattişlik! maliy3 müşavirliği Edirne, (Hususi) — Trakya Umu: lüfettişliği Maliye Mü- saviri Lütfi Çığırkan Üçüncü U. Müfettişlik Maliye Münavirliği: ne tayin edilmiştir. ie Samsun Halzevinde iki konferans Samsun ( Hususi ) — İngiliz) tarih profesörlerinden (o Mister| Syme Halkevinde (Anadolunun İngiliz ki leri) ve (eski zaman| larda Karaden'z) omevzulu iki konferans vermiş, bu konferans- Jar lise tarih öğretmeni Emin He Mimril tarafından Türkeeve ter « | | İzmirde Yeni yapılacak olan ökuller için çalışmalar devam ediyor, hız san'at enstitüsünün inşası tamamlandı İzmir, (Hususi) — Maarif Vekâleti tarafından şebrimizde inşa ettirilecek yapı san'at okul- rı için bulunan yerler Maarif 'ekâletince muvafık görülmüş İtür. Maarif müdürlüğünce şehir plânına göre kadastral haritala- rı hazırlanan bu mekteblerin yörleri Şehidler mevkiinde, Al sancak ve Hilâl i bahçelerile * kaplı Bunların imlâki lâzun gelecektir. Mezkür sahada bir yapı san'at Mol'tkenin mektubları (Baş tarafi 3/1 de) ibir tabak patates gibi Avupaijlerin hiçbiri mühim değildir. Ö-ç İbir tezahürle karşılaşırsam ba nasl m! Gec “ »wr olsun, Ateş söndü. Mürek- keb de donuyor. Gönülden se- lâmlar. Hergün (Baş tarafı 2 nci sayfada) rimiz hiç mi yok? Elbette var dır ve olacaktır, fakat bu eksik” nüne geçilemiy&cek şeylerden değildir. Bizim gibi halk idaresine t memleketlerde halkin her «Son Posta» nin spor tefrikasi; 113 İ . Kara Ahmed, dev gibi hasmının karşısında tos- Noel gecesi evinizde bir haya. ğini söylemesi, her şikâyetini an| toparlak kalıyordu. Fakat o Ah- let dolaşırsa herhalde benim. Moltke:in Fırat kıyılarınta bir hu ya demi Diyarbakır 12 Nisan 1838 Yıldızlarla aydınlanan bir gi ce eski Roma sarayı Zeugma'nın harabeleri üzerinde duruyorum. yonları ara-| Aşağıda derinlerde bir kaya kıy-! rımında Fırat pırıldıyor o ve hı. şıltısı gecenin sülünunu doldu. İruyor. Buradan Dâra ve İsken - latması hen tabii, hem de zaru- ridir. Nitekim Milli Şefe bazı yerlerde dileklerde, temenniler. de, hattâ ufak tefek şikâyetlerde bulunulmuştur. Milli Şef bunla” İn dinlemiş, haklı gördüklerinin İderhal (yapılmasını emretmiş, haksız gödüklerinden haksiz gör mesinin sebeblerini ikna ederek anlatmıştır. 5 Milli Şef konuşmasının sonun okulu, bir de bölge erkek san'at|der, Ksenofon, Sezar ve Yuliyan'da dünya harbi içinde Türkiye" okulu binası inşa edilecektir. Akşam san'at okulu için Göz- tepede müsaid bir yer bulunmus ve ayrılmıştır. İnsantı bitmiş olan Vasıf Çı nar bulvarmdaki yeni Cümhu; yet kız san'at enstitüsü binasın- da bu yıl derslere başlanacaktır. azmi Sarsunda iki müteşebbis gencin buluş'arı Samsun (Hususi) — Şehrimiz İde radyo tamiri ve diğer elektrik işlerile iştigal eden Hürriyet Er- gintürk ve arkadaşı Yusuf Bu - İst isminde müteşebbis iki genç san'atkâr, uzun tecrübe ve faali- yet devresinden sonru radyolar için (Anot) ve(kotut) batarya - ları, muhtelif eb'addaki ceb lâm- maları ve telefonlar için pil yap- vaffak olmuşlardır. ini maddeleri memleket dahilinden temin edilerek ve yüz de yüz yerli malzeme kullanıl - mak suretile vücuda getirilmiş o- İlan pil ve akimülâtörlerden müs- bat neticeler alınmıştır. Bunlar, Avrupadan celbedi - İlenlerle ayni evsafta ve çok yanıklıdır. Memlekette büyük bir ihtiyaca ceveb verecek olan ay ışığına geçti tadan nehrin öbür yarındaki | Hüsrevin diyarın gördüler ve aynen böyle gördüler. Çünkü t Bu ayni nok- İbiat burada taştandır ve hiç de-” #ismez. Böylece büyük Roma milleti şerefine, onların ük ola- getirdikleri in şıdığım altın şarabı kurban et- mek istiyorum. Şişeyi tepeden sağı fırlatıyorum, nehrin içine hatıyor, çıkıyor ve nehirle bera- ber Hind Okyanusuna doğru yel alıyor. Tabiidir ki sişeyi daha <vvel boşaltmış olduğumu tah: min edersiniz: Eski ayyaşın de- wini içtim ve mukaddes kadehi dalgalara at- tim. Onu düşerken ve Firatın sarı dalgalarını yırtarken Ogör- düm ve gözlerim kapandı » Bundan baska bir damla da- ha içmedim. Şisenin bir kababa- ti vardı: Sonuncu olması. Dört parmağı koptu Cibalide inhisarlar tütün fab. Uka marangozlarından AbZullah dün fabrikada çalışırken dalgın» nin yaziyetine de temas etmiş tir. ll uNatanımızın selâmeti her seyden evvel kuvvetimize, feda kârlığımıza, hazır olmamıza bağ İlder. b İde vatanımızın bir taarruza uğ: yaması ihtimali için hiç kimse: kadar ta-| den şüphe etmiye hakkımız yok:| tur, Ancak bu. bugünkü vazi- İyettir. Yarınki vaziyetin ne ola” Zağını kimse keşfedemez.» İste dünya harbi içinde kendi âleminde çalışan, çalışmıya im- kân bulmayı kendi kuvvetine borlu olduğunu bilen ve daima İhazır olar enin manzarâ- İS Milli Sefin gördüğü” ve çok "lı hatlarla görterdiği memle- ket aynasında böyle görünüyor. Elrem Ülşaklıgil » AKÜMÜLATÖR j KUTUSU ALIYORUM Kapaklar ve kır'wsu sağlam, Bo. suk Akümülkörleri on liraya al unaktayım. Aşağıdaki adrese mahli, ya ambarları vasıtanlle tediyeli 6 tarak gönderilebilir. Dünyanın bugünkü halin! med, ne de olsa iri hasmının karşısında çocuk gibi Fakat Ahmedin bir va Güreşten hiç korkmazdı. Ilasmı- na karşı heyecan duymazdı. Çok cesurdu. Ayni zamanda da gad- dardı. Memo, iri yarı olmakla beraber korkaktı. Memo, eğer korkak tabiatli olmamış olsa idi, j büyük ortanın değil, belki de baş güreşin en çetin bir pehliva- nı olurdu. Fakat korkak ve cüret siz oluşu onu büyük ortada bi- İrakmıştı. Ahmedi küçük gören | Memo, yıldırmak için iri elense- iler, sıkı tırpanlar vuruyordu. Ka- ra Ahmed, hiç böyle şeylere gel- mexdi. Hasmı böyle gaddarlığa başlayınca o da elense ve tırpan- lara başladı. Zehir gibi hasmına Hattâ bir defasında İ hası etti. Memo, yumruğu yiyince sustu. Mukabe- lede bile bulunmadı. Ahmed, güreşi birakarak bağırdı: — Güreş mi yapacağız... Kav- mı?... Doğru güreş be Etraftan da bağırdılar: — Memo, doğru güreş!. Kara Ahmed, hasmına üstür elenselerle girdi ve bir iki kakmaladı. Memo, İ doğrulmuştu. Küçük hasmının belâlı bir şey olduğunu görmüş- tü, Apek bir aralık, hasmını tek paça kapıp sürdü. Beş altı a- dım hızla sürdükten sonra bastır dı. Altına alır almaz sarmayı vurdu. Bekletmeden kündeledi. Memo, afallamıştı. Küçük has- İminın ardından kaçmak için zor- İlandı. Sarmadan sarmaya geç- i meğe çalıştı. Fakat Ahmed, has- mını iyice bağlamıştı. Nefes al- dırimıyordu. Nihayet çok ağır ve adaleli olan M- Amarak bas- İrukla mukabele pil ve akimülâtörleri genç san'at/lıkla sol elini makineye kaptır - kârlar kendi imal ettikleri basit| mış ve 4 parmağı kopmuştur. Ya- aletlerle vücuda getirmektedir -|ralı Gureba hastanesine kaldırı! bstaobul Sirkesi: wv 5. Hüseyin Dervişler so Akümülülüreü kı ile kalktı ve Ahmedin üzerine çullandı. Ahmed, bır dakika geç meden hasmına tekrar tek paça araAhmel Memo ile Şiddetli bir boğuşma daldı ve gene tutturdu. Hızla sü- erek Memoyu altına aldı. Bu uretle Memo, üstüste alta düş- müş oldu. Seyirciler bağırıyordu: — Haydi Ahmed, — Çabuk 011... Ahmed, iri hasmını tekrar sarmaladı. Gene kündeledi. Fa- kat hasmının çatıları o kadar kuvvetli idi ki, onu yerinden kı- pırdatmak güçtü. Memo, geril miş bir halde idi. Ahmed, üstüş- : deyi tazeledi ve zorlandı, Bir türlü hasmını aşamadı. Ni- bayet kündeyi boşalttı. Kol ka- parak hasmını basmağa koyul. du. Ahmed, hasınının kolunu ka- parak basmağa çalışıyordu. Bu suretle sarmadan © çevirecekti. Fakat Memo, kolu vermemeğe uğraştı. Ahmed, kaptı... O, kur. tardı. Nihayet Ahmed, kolu da bıraktı. Ahmed, sarmayı çözü- yordu. Boğuşmak müthiş oldu. Memo, kalkmak istiyordu. Fa- kat Ahmed, sarma bağlarını mü- kemmel bağlamıştı. Bir aralık Memo, “sarmayı söktü. Ahmed, kemaneye geçti. Kemanede bek- liyordu. Arkadan kazıkladı ve gırtlaklıyarak hasını ters çe virmeğe uğraştı. Odun gibi Me- mo, çevrilir miyı Ahmed, za ten ayak güreşçisi idi. Hasımla- rının ekserisini ayaktan mağlüb ederdi. Ahmed, kazıkla da has- mını bozamayınca tekrar kema- neye geçti ve bekledi. Seyirciler bağırıyorlardı: — Ahmed, haydi... Fakat Ahmedin elinde ne var- dı? Karşısında izbandud gibi hasım vardı. Ahmed, kemanede bir müddet beklemesinde mana vardı. Kuvvetli kollarının yardı- mile hasmını kemanede iken ku- caklıyarak kaldıracak ve götü- recekti, (Arkası var) ZAYİ — 4091, 4096, 498, 4100, #101, No. Vu bisiklet tabelâlermı kaybotlm, hirkümleri yoktur. Bisikletçi İsmali Erbeigin