Vesika usulü mü, Serbest ticaret mi? er muharebe tabii bir kanu- mun neticesi olarak, o müca deleye girişen olduğu gibi harb sahasinin civarinda yaf memleketlerde de derhal bir ihtikâr meselesi doğurur. Bu mesele ile uğraşmak için. diğerinden tamamen farikı iki vardır.” Birincisi derhal çok sıkı ve â - mansız bir vesika usulü tatbik et - mek, ikincisi ise ufak tefek ban kayıdlar koymakla beraber ticareti tamamen serbest birakmaltır. Birinci usulü bu muharebede ev- velâ Almanya tatbik etti Çok u - zwn bir zaman farki ile sonu sira İngiltereye, Fransaya geldi. İsviç - re, İspanya, Portekiz gibi bitaraf memleketlere de siçrad! Bu usulün verdiği neticeleri sa - rih olarak görüyoruz. Almanyada, (İngilterede, > İsviçrede yiyecekten giyeceğe ka - dar zaruri ibtiyaçlara cevab veren bütün maddeler bu memlekette! mevcud miktara göre balka seyya- nen tevzi ediliyor, fiatlarda değişik-| ir. Yalniz balk) için yek- yol İhtikâra Me tatbik edilen â - kinci usulü harb sahasından kalmanın ve tabii kaynaklara malik olmanin verdiği müstesna bir saa - dei eseri olarak Avrupa memleket- leri arasında hemen yalnız bizde| SON POSTA «Klondik» in altin madenleri keşfedildiği zaman bu haberi milyon- larca insan ayni zamanda öğrendi. Fakat (Klondik)e koşanların sa- yısı ancak 50 bin kişidir. Oraya mikdarı ise tam 27 dir. Hoş şeyler: tam varmış olanların Tuvaletin ”7/ merhalesi Üç, on iki, on beş, on sekiz, otuz, elli görüyoruz, ri bazi takyidler ve toşkilâtlanmalar haricinde bizde ticaret tamamen serbesitir. İstediğimizi istediğimiz! miklarda alabilyoruz, alabildiğimiz için de etrafımıza bakarsak sonsuz bir inşirah duyuyoruz. Ancak ba e| sulün bir mabzuru vardır. Bazi #x- balarda az, bazılarında ise bisse - dilecek derecede pabalılik doğurur. Pahalılığın bir kısmı tabidir. Bir kısmı ise kasden ihtikârdan ileri ge- yaşında ve altmış beş sularında 3 yaşında: Bu üç yaşında şipşirin bir kiz ç0- cuğudur. Annesinin yatak odasına giriyor. ayaklarının - w cuna o basarak, tuvalet - masa - sina yetişebili - yor, Yumuk elini lir, Tabil pahalılığı tabi usullerle müracaat ederek karşı koymaya pahalılığı di kanun önlemeye çalışı - yoruz. İstanbul gazeteleri Büyük Millet Meclisinde cereyan etmiş olan bir müzakereyi naklederlerken bu m seleye temas, eden Ticaret » Vel Mümtaz min? — İhtikân kökünden kaşiyaca - ğum, şeklinde bir cümle kullandı - ği yazmışlardı, Hakikatte Ticaret Vekili: — Arkadaşlar ihtikârı bu mem-| lekette kökünden kazıyacağım, di-, ye bir iddiada bulunacak değilim; fakat bu fenalığı ortadan kaldırmak için elimde olan Obütün imkânları; kullanarak çalışacağım, demişti Ticaret Vekilini tiyatkâr ve; mutedil bulunmakta tamamen hak- İi görüyoruz, zira bu vaziyet içinde düryanin biçbir memleketinde ih-| tikâri tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Olsa olsa teriri,! dairesi, şurmulü hafiflelllebilir. Bu gayeye varmak için elimizde bil - hassa üç vasita ovardır. Birincisi! kontrolu sıklaştırmak, büyük itina! ile seçilmiş memurlara yaptırtmak.! İkincisi ihtikâra (teşebbüs edenleri derhal mahkemeye vermek, Üçün- cüsü de ihtikâra mevzu teşkil eden maddeleri bollaştırmaktır. İlk ei usulü kullanıyoruz. Gittikçe tekem- mül ettirerek daha sıkı de kullanabiliriz. Ancak kanunları- #niz ihtikâr hâdiselerini daha İc muhakeme etmeye, cezala rini daha şiddetli bir tarzda verme- ye müsaid değildir. Bu bahiste ye- ni bir kanıma ihtiyacımız olacağı düşünülebilir. İhtikâra mevzu teş - kil eden maddelerin bollaştırılma- sina. gelince, dahilden tedarik & - dilen maddeler bahsinde bu, müm- kün, hariçten tedarik edilen mad - deler bahrinde ise pek güçtür, ku- nunla beraber güç veya kolay bu usulün araştırılması icab eder, Fikrimizi hülâsa etmek icab e - derse diyeceğiz ki, bizim gibi tabii kaynaklara malik memleketlere ser best ticaret bu saydığımız mahzur- larına rağmen vesika wulüne mü reccahtır. Ancak müstesna memle- leketler için bir imtiyaz teşkil e - der. Biz bu müstesna memleket - İerin başında gelmek saade'ine ma lik bulunuyoruz. Ekrem Usaklıgil galışiyoruz, İhtikârdan doğan kuvvetile ö: Çivi tevziatı Ticaret Vekâleti bir müddet ev- vel gelen 13 vagon çiviyi slâkadar Vekiletlerin ihtiyaçlarına tahsis uzâtp kaldiriyor. > Bu kavanoz biçi - möndeki Kutunun içinde vıcık, be yaz bir madde var, Anne bundan sürünerek güzelleşiyor. Şirin kız, b beyaz maddeyi züne bulaştırıyor. ve bi ve k nin karşısına ba gülüyor.:. Tuhaf, böyle zaman baba hiç de gülmez. 12 yaşında: Şiridion ikisine basmış olan kız, #iniftadir.” Etretma bakınarak mu. ga ane süründüğü den gizliye si - gara içip hasta İanmayı bir ma. marifet sayıyor. lar. Onlara terecek, hanim kör tahtaya o g derse sid bir şeyler yazarken, iarındaki afacanimiz jimnastik talohunun dizlerine isabet eden büzmeli kismından bir pudra pon ponu çıkariyor ve bül einifin iakdir, hayranlık dolu bakışları a rasında burnuna. sürüyor , Ponponda daha henüz pu yok. İZ yaşındaki bir kız bütün harçlığını süse püse sarfedemez, 15 yaşında: Bir kız artik çocukluk çağından çikti mi, makyaj bir ihtiyaç halini alır. On beş yas * sindaki bir kiz " ( parfümeri ) e mağazalarına" gi VE din (pudralar / vujlan, kokula » “5 YA ri sorabilir.“ Ve eninde sonunda kendisine «ek - zotk bir güzellik temininin vâ - deden bir pudra satın alir. Ka - pağını açar açmaz ilk felâket baş göstermiştir. Çönkü bu pudran'n tangi -sari aşı boyan — rengindedir. Ve hiç de yüzüne gitmez. Çöp te. neke: iğ olsun. Babadan biraz dünyalık koparabilirse ne mutlu!. 18 yaşında: Aşir derecede boyanmış kirklık Bir hanim efendinin yanından ge çerken, genç kiz ilk sevgili 80- kakta gitmekte » tedir. Delikanlı so - ruyori Ben bu kadar . sürün - miştir, Yeniden gelmiş olan çivi İerden, bir e İstanbul Vilüy; emtine" veril e xilâyet tara - bindi EV ol e yön — metlen © anla «7 vam, Nefret e- derim. “Sen de | ayni fikirde misin öcü?” | Jinananlardan Genç kiz, telâşlı ve “kabahatli bir tavirla . çantası mendilini çıkarır ve dudağındaki ruju silerek cevab veriyor: — Fazlası da hoş değil, Genç kiz ertesi haftn sevgilisile buluştukları zaman biç yapmamığtir. Politikadan dem vur duktan sonra söz döne dolaşa sev- giye geliyor, ve delikanlı ben aşka değilim... diye. kesip. Genç kız da daha iyi cins- ten roj, Yanak böyasi ve daha'nn”- layışlı “bir sevgili tedarik ediyor. atiyor 30 suları; Genç kız otuz sularında tazeli - ini kaybetmektedir İler yapmaz? Günün bi On sekiz, yaşların - hal - gü dedikleri zaman yeni karar veriyor kremi, üç nevi « çok dah zelmişsiniz. İbir hamle yapmıya |En son moda bir allık, göz kapaklarını gölgelemek için mavi bir boya, rimel bir tüb ve | İbir kutu maskara, türlütürlü ve par. lak cinsten dudak boyalari, kirpik 12 a iğ getiren ilâçlar ve bir şişe de limon İlosyonu satın aliyor. Saçlarını pini pırıl gösterecek malzemeyi de ihmal etmiyor. İ Ve sürünüyor, sürünüyor. etra- İfinda pervane gibi | dolaşanlardan ir yandan için için memnun olur - ken, bir yandan da en samimi ar. İkadaşlarıma şikâyette bulunmaktan geri durmuyor. li 50 39 yaşından itibaren doğum yıl. (Devami 4 ünci sayfada) ları: makyaj Evlenmek, ev s Hayatı aydınlatan güneş Her insan hayatinda ömrünün dar aydınlatacak güneş hiç değilse bir defa okun mutlaka doğar, vazifemiz güneşin doğduğu zaman yatakta ve gözle ri kapalı olarak bulunmamaktır. (5 HATIRALAR | Misafiri sofra hi Yazan: Halid Fahri Ozansoy ı Büyük Harbin ilk yıllarında Ba- kırköyünde * ututuyordum. İşte bu yıllardan © birinde, bir kış günü, İYahya Kemalin davetini kıramıya. İrak, fırtınaya, kara bakmadan Bü- yükadaya gitmiştim. Üstad o tarih- te, kişin bile sik sık Adada -© zn“ İmanki ismile Kâzim pâşü oteli olan- şimdiki İsplandid'de oturuyor ve misafirleri eksik. olmuyordu. O gün kar dinmiş, hava giabeten İsakindi. Köprüde Yahya Kemalle buluştum, Hemen Biletlerimizi; alas İrak hareket etmek “üzere bulunan dik, Şürden, şaizden ve dedikodudan çeşni bir sohbet sonun Adayu varabildik İ issiz Adalar, bir gece vardık. Diye başlıyan bir şarkısı 'vordır. işte o park o misra'ni hatrla bir” sessizlik, bir yalnızlık, bir & İbet havası içinde Adaya münzevi İder dü iş» bulunuyor - uyanan bujt ç ötelde 'yatım seden Yuliya Kemalin di. davetlisi buzurları ve bizi şereflendirmişler, sofraya dâ birlikte. otuşmustuk İ'” Ne şahane sofrai Yahya Kemal, İsanki kişin bile yalnız kendini için açik duran otelde bir gün evvelden İhususi yemekler ısmarlamış, tabak- İlarımızın biri kalkarken nadide bir İtaamla dolu bir diğeri önümüze ko- İmuyordu, Birkaç çeşid balık, bindi dolması, tatlı ve hepsinden âlâsı İcski şarablar! Hasılı yedik, içtik, İkonuştuk, gülüştük ve nihayet sof. radan kalkabildik. Kâhveletimizi henüz içmiştil Yahya Kemal, elinin bir biraz evvel sofrayı o temizliyen ve tabakları havluları, örtüyü kaldıran garsona büsbütün başka bir sofra hazırlattı; yeşil kadife örğü ve lerle poker kâğıdları Benim fazla sert şetabin tesirile başıma bir ağrı yapışmıştı. Poker falan oynamıya hevesim yoktu, Fa- kat Yahya Kemalin öteki dostlari çoktan üstadı da aralarına alarak m > İSTER iNAN, İİ İSTER iNANMA 1! Atina büyük elçimiz uzun, he. İe zakmetli bir yolculuktan son- ra valan toprağına kavuştu, Ar- kada biraktığı toprak ateş için de kasilip kavrulmuş bir top - İ) raletır. Ulaştığı ülke ise bir cen. nettir. Bununla beraber Atina elçi - mizi facisnin içinde kalmış, teh- İl ike geçirmiş sananlar o yanıl lar, Zira Atina ile Roma harb ka- sirgasına tutulmuş iki memleketin baş şehirleri olmalarina rağmen şimdiye kadar en küçük bir ta - aruza (o dahi uğramamışlardır. Bu bakımdan Berline, Londraya, hele Belgradla Varşovaya naza. ran çok mes'uddurlar. Bu saadete ermiş olmanın se- bebi her ikisinin de en eski iki medeniyetin beşiği olmalarıdır. Bir tek bomba iki bin yıllık mesai neticesinde meygana çi - karılmış ölan eski bir eseri mah. vedebilir. O eser işe bütün dün yanın malıdır. Her iki şehri dö körümak | - gin ileri sürülmüş olan bu sebeb doğrudur, yerindedir. Haklıdır. Ancak her iki şehrin askeri ba- kımdan kiymetsiz olduklari da unutulmamalıdır, aksi takdirde insani ve medeni bütün düşün - celerin bir 'kenârda bırakılması çok mümkündü, İSTER iNAN, iSTER INANMA.! | mütebaki kisimlarini sonuna ka - ikler ve kâyeleri masaya yerleşmiş bulunuyorlardı. Bu suretle Üç saat mı, dört saat mi dü- ren bir pökere daldılar, Ben de ge- enini mühim bir kısmını bir koltuk- is yarı uykulu, yarı vyanık sersem bir kafa ile geçirdim. İden müstahkem kuleleri Askeri vaziyet (Baştarafı 1 inci sayfada) reyan etmiştir. Yani, Almanlar, şimalden harekete geçmişler o ve 2500 kilometreli; bir imtidadı olan cephenin sol cenahı ile yaptıkları geniş, görülmedik bir ihata ma - nevrasile Rus cephesinin sağ ce - ni teşkil eden ordu gruplarını va üzerine doğru atmıya teşebbüs eylemişlerdir. Dünkü Sovyet tebliğinin verdi. ği yeni mevzilere çekilme habe - rinden anlaşıldığına göre bu or dular grupu halen muharebeyi bi. rakmış, yeni bir hatta çekilmeğe karar vermiştir. Demek oluyor ki Alman ordusunun yaptığı bu ma- nevra esas itibarile muvaffak ol - muştur. Muvalfakiyetin derecesi. ni, cağı neticeleri tayin €e- debilmek için tafsilâta — ihtiyaç vardır, diki halde bu muvafiskiyet 5 taktik derecesinde de ka. labilir, Rus müdafaasının sağ ve şimal cenahının inhilâline kadar da gidebilir. Eğer Finlândiya ü - zerinden gelen taarruz, kâfi kud- ret ve şiddetle bugünkü Yaziyete hâkim olabi Gine içinde $ olan Rus ordusunun âkibeti vahim olur. ningrad - nad noktalarından söküp bu saha, da geniş sahra harbine atmak için Alman ofdusu - Maginot hattına benziyen bir hususi piyade kuvv ve bu istihkâmıları teşkil e- er bi- rer zapleylemişlerdir, Kendi ifa . Nihayet herkes: dağıldı ve gece yarısından iki saat sonra ben de odama çekilip yattım. Ne kadar uyumuşum bilemem.! garsonun sesi? i — Kemal bey uyandılar. İlk va-| purla- inecekler, Siz de hazırlanın, beyefendil. Diyordu. Böyle dahi ortalik üğarirken ya: taktan fırlamak hiç hoşuma gitme mekle beraber ei cele giyinerek östadla merhal Vapürasdetn koşa Hava soğuktu ür Yahya Kemalin yeni rak — yetiştik. h idi ir şair kaprisi ağir hindi dolması ve balikler yü - zünden midem bozulr Köprüye kadar da farkına vararak ak üşümüştüm. Bu - nun neticesi olarak eve varır varmaz veya varmi Hastalığım tam on beş.gün sürdü, Edebiyat ve üstad aşkına atlattığım en büyük tehlike budur. nu Aradan iki üç ay' geçmişti, Yahya Kemalin davetine bir davetle mu. kabele etmeği ne zamandır düşü - nüyordum. Bir gün kendisini Ba - kirköyünde bir öğle yemeğine da. vet ettim. Teklifimi kirmağı do İlağumuzun nezaketine üygün “ul “İmadı, daveti hemen kabul etti, O hafta sonu için kararlaştırdı - cekti, İstasyon yolundaki alafranga şekerciye onun şerefine o kocaman ve renk renk meyvalarla süslü bir pasta Ismarlamıştım. Evde mutfak- ta da, #ğçibaşı, sabahtanberi bütün hünerini gösterecek bir gayretle çe. şidli yemekler hazırlıyordu. Büyük şair öğle treni ile gele - cekti, Fâkat öğleden iki saat evval sabahki kapanık hava © birdenbire marifetini göstermesin mi? Şimşek” yıldınmlar arkasından tufan bir yağmur boşanmıştı. «Bu ha vada imkâni yok yola çikmaz, Sir. keciden trene binip gelmez, gele - mezl» diye düşünüyordum. Fakat İhazırliktan geri durduğumuz yoktu. Sofraya çiçekler konuyor, meyva - Uyandığımda kapım vuruluyor ve Fakat| uyanmıştı. Muhakkak güvertede 4ö-| yabat etmemizi istiyordu. Naçar bu|” j | arla, yediğim u, Üstelik! tuz dokuz ateşle yatağa düştüm.) ımız bir gün Yahya Kemal gele -|x delerine göre, bu, bir nevi M not muharebesi olmuş ve fakat, bir noktada 25 müstahkem kule - nin zaptı uzun sürmemiştir. Bun. dan anlaşılıyor ki Ruslar, kısa bir zaman içinde sessizce kuv is tikâmlar, zırhlı kuleler ve yeraltı yolları yapmışlar ve bumüstah- çok şiddetle bir verdikleri için; indeki çar » müdafaa herbi bil! sahasında Almanların r muvaffakiyet elde et. sini taw elde bu iŞ cağın: zan- müntehasında 'Tuna ayağını ge - r hareket yapmış kılırsı Peruttuki Ru men - Alman cephesinin, henüz sahilinden çok ayrılmadığı- nim gelir. adaki mâlüma. phe, dünkti nüsham'zda verdiğimiz krokiye takriben çok akın bir cepheğir. Ancâk, şimal. nun yaptığı yeni mev ilme hareketi hakkırida- ib olduktan sonra İmeğe' bir dere. ta göre, zilere ki tafsilâta sal hakiki vaziy ce imkân olur. Vali muavini Ankaradan döndü Birkaç gön evvel Ankaraya git miş olan Vali muavini Ahmed Kr mk dün şehrimize gelmiştir. Vali muavini vilâyeti alâkadar eden iş- ler etrafında, Ankarada alâkadar mak lar soğutuluyor ve bilhassa pastacı. nin bir saat evvel getirip teslim et- tiği kubbeli pasta harikası büfenin önünde azametle yükseliyordu. Trenin gelmesine on dakika kala| evden çıkarak istasyona Koştum diyorum, çünkü bir aralık İhafifler gibi olan yağmur birdenbi- re tekrar evvelki, hizile boşanarak beni islak karçilarile adeta kova. İsmişti Nihayet, uzaktan düdük sesi, te Jkerlek gürültüleri ve işte istasyona pufliyarak giren tren... ve bir va gonun penceresinden sarkarak elile bana işaret eden üstad! İçimden: * * — Aşkolsuli; dedim; insan sözü. (Arkası sayfa 7 sütün 3 te) koştum. |