2 Sayfa SON POSTA Haziran 26 Hergün Son hâdiseler Karşısında Amerika bir — l li iyi al iss il me» kanının yarattığı yeni harb meşguldür. Fakat ya- lar ile yardım vâdlerinin (altında mevcud düşüncelerin ne ol. bilmiyoruz. Zira Amerikayı tahrik başlıca endişenin örtadan kalk mayip sadece şekil değiştirmiş ol duğunu düşünenler de bulunabilir. Zafer kazanan bir nasyonal-sos- yalizmin Avrupa, Asya ve Afrika piyasalarını dünyanın diğer kıt'ala- rina kapayacağı muhakkak ise ?a- bir komünist devletin, zubâr edecek peyk eği de mühim bir hesab : H ; kendi kendine i k prensip yap- bir devlettir. Sanayi saha- gittikçe terakki etmekte- temel zaferden sonra başka Avrupa sahasina Swwel bükim elmesi gok mümkündür. Bu iptidai mülâ- hazların Amerika #lemini de işgal edeceğinden şüphe eimemeliyiz.| pu gırada zorbalar yetiştiler; içe. | yaka silkiyorlardı; bunun için dev. hülüsa etmek icsi diyebiliriz ki, bügün dünya demek nasyonal sosyalizm ve kömü- ayrı âleme ayrilmişlir. hâdiselerinin güni olarak birbirile ba- lar. Bir li ik © dönmeleri de müm kümdür. Fakat ne olursa olsun dost veyh düşman sifatlari den tamamen ayrıdır. Hareket tarları da lan ibarettir; “e müşterek düşmanın hakkından gelelim, sonra kendi ara- mizda veya dövüşürüz. Ekrem Uşaklığil Nacağı kadının kızına tecavüz etmiş | , Silivrinin Gelevrs köyünde ni. kâhlumak vödile evine aldığı 5 rTeyya isminde bir kadımın Nevri. ye adindaki küçük kina tecav etmekten suçlu, Kara Yusuf hb kındaki dava 1 nej Ağırdezaa dün peticelehmişlir. , Mâöhkemö süçü sabit görmüş ve “ Kara Yusufu $ sene müddetle ağır bapse mahküm etmiştir, 5 a) esnafı haraca kesmişlerdi. Yeniçe. 1İnar kuruşa ve dullarım beşer ku- aç, verdiği netice şudur: — İşlenen cörümlerin yüzde yetmişinin sebebi tembelliktir. Tem ği” belik ise insanm evveli kafasında başlar, sonra vücuduna sirayet © der. Bütün Osmanlı amil olur. —.rrarsaasssanasasass0s0001 01080000088 200 00n1nman0m40 400008 vaainme same Tarihten sayfalar: tarihinde dağılan bir tesbihin oynad Yeniçeri kışlalarında.- At ve E& meydanlannda gene hırçın ve az gın sesler yükseliyordu: — Biz gâvur talimi istemezük!.. Küvur kıyafeti istemezük! Şeriat isterik! Çarşıda pazarda dükkân söhibi idiler; bir kısmı da muayyen yer- lerdeki bir kısım dükkânları ve rilik ünvanna ve imtiyazlarına dayanacak hem şehirde eşkiyalık yapıyorlar; hem de devletten masş alıyorlardı. Bu iki başlı devletten, zahmetsiz elde edilen büyük ni . metten vazgeçilir miydi? Osmanlı| devletinin kuruluş ve yükselişin. de iki asır müddetle iyi hizmet e. den ocaklıların fethettikleri ülke. lerin çoğunu ondan sonraki ocak- klar elden çıkartmışlardı; niçe ve. zirlerii * Boyunlarını! “vürmüşlar; hice kahraman ve hamiyetli ku - mandanların kanlarına girmişler; nice padişahlara hakaret etmişler; hattâ içlerinden birini boğdurmuş. lardı. Bu sefer: — Bizden telim filân istemeyin de (başka ve yeni asker toplars toplayın; karışmayız! Dedikleri halde işte çok geçme. en, tükürdüklerini yalıyorlardı. Habib odabaşı onları şöyle teş- vik etmişti: — Ayakdaşlar, #ütur getirme - yin; tereddüd göstermeyin. Ocak Dâmı kiyamete dek kalkmaz. Göre. yim sizi, Hac Bektaş ocağını u - yandırın! İlk iş ölardk köndi ağalarıni öldürmeğe karar vermişlerdi. Ye- miçeri ağası Celâlettin ağa o gece kol gezmiş; konağına dömmüştü; d riye girdiler, lâkin Celâlettinağa| helâya girmiş bulunuyordu, gürül, tüyü işitince çıkmadı, evdekiler de hemüz gelmediğini söylediler, selâmlık ve herem arandı, bulu - namadı, gittiler. Kazanlar Etmeydanına götü « 4 âsiler her an artıyorlar. dı; bir asim zabitler bem ihtilâle karışmak istemiyorlar; hem de bu hislerini açığa vurmaktan korku- yorlardı, Turnacıbaşı Şakir ağanm korkudan ödü koptu ve öldü. Sadrazamın ve bazi yeniçeri düşmanlarırın konakları yağma e. dilmişti, Bir taraftan da haydud. başı Nakılcı Mustafa her tarafa tellâllar salıvermiş; göyle bağırtı « yordu: — Fetva ve hüccet yazanları ve bize muhalefet edenleri ve cümle başı kavukluları kahrederiz; çoluk çocuklarını esir edip, kızlarını ©. tuşa sâtarız! Herkeş dükkân sır, sırçası zayi olana cevher ve. ririz. İçimizden zerre kadar cina. yet eden bulunursa keser biçekiz! Halk itimad edemiyordu; 3ira cinayetlerin erkası gelmiyor; hat. ığı rol piyasaların kam gimider kabe on | (“Son Posta, nın tarihi bahisler muharrirri yazıyor) tâ çoğalıyordu; şurada burada, ye- niçeri düşmanı oldukları iddia e.)|©' s İyilik ve fenalık kaynağı e rüyorsa gözleri ö en doğru ve en minasib olanı çalişir, dürüst sahada yürür. inüne açilan muhtelif hayat yolları arasından kendisi gecikmez. seçmekte Bu takdirde Hayatimizda en böyük fenalıkların kafadan geldiğini unutmamalı- | Hatıralar iğ emme sanma Misafirlikler ve sofra hikâyeleri Yazan: Halid ni Edebiyata yeni alıldığımız de - virde, yani bundan yirmi dokuz, tuz yıl evvel, ilk san'at arkadaş » Gilerek öldürülenlerin ölüleri ya.|larımla hemen hergün (buluşur, yordu; şahsi menfaatler, kinler | birbirlerimize azılarımızı o okur, de bu sıralarda bol bol tatmin o- istikbale aid bi yük edebi projeler İunuyor; işkence ye haydudluk a- İabildiğine çoğalıyordu. OO sabah kurardık.. Maamafih meclislerimi. zin yeri muayyen değildi. Bazan Babıâli esddesinde Meserret kı - bazı Yeniğeriler eski o şeyhislâml hanesinde yahud Şirter süt - Sıtkızadebey imamı Oo müderris Şeyda Efendiyi görmüşler; içlerin- den biri: — İşte bu da talim için fetva veren takımdandır, Deyince birkaç yerinden bıçak. layıp bırakmışlardı; adamcağız korkudan bayılmış, öldü zanne - dilerek oracıkta bırakılmıştı; ne den sonra kalkmış; evine gisniş ve yaralarının hafif olduğunu gür - rüştü, Bektaşi babaları büyük fasli - yet gösteriyorlardı. Bir kısım At meydanında, başlarında yeşil ve ince sarık, sırtlarında cübbe, elle. rinde teber bulunduğu halde Ye hiçerilere cesaret veren nutuklar hanesinde, bazun Fınâıklıda bir kahvede, bazan Karaköyde Canyo' , bazan da Beyoğlunda bir bira- hanede, yahud lokantada toplanır. dık. Arastra evlerimizdeki top «- lantılarımız tabii bu sık mk bu - Tumalarımızdan hariçti, Bir gün, şair Yahya Sair — Bu hafta da bana gelin, ya. bu! Dedi, Aziz dostumuzun o tarihle Kı. zıltoprakta oturduğunu biliyor . duk. Fukat henüz evine hiç git - mediğimiz için adresini bilmiyor- duk. Ali Naci: — Ben Kadıköyünde oturuyo - irad ediyorlardı; bir kısmı da İş .)rum, öyleyken ben bile senin evi- ğımk bir halde bulunan yeniçeri- leri isyan ettirmek için oraya ko. Şuyorlardı, Bir aralık üstübaşı düz gün, Yeniçeri ve bektaşi cinsinden olmıyan cesur bir adam ösilerin ortalarına girmiş ve bağırmıştı: — Ey Ma'şeri eşkiya, girdiğiniz iş Allahın urzusuna omuheliftir. Vazgeçin sonu nedamettir. Yakm. da belânızı bulursunuz! Diye üç defa bağırmıştı; lâkin bunu dinliyen yoktu. Hak ve hocalar yeniçerilerden let tarafını tutuyorlardı. Faziletli olmakla tanınmış bazı kimseler yeniçerilerin mağlüb-ve mahvola. aklarını anlatan rüyalar görmüş- lerdi; bunlar da halk arasında a. ğızdan ağıza yavılıyor; herkes çe. saret ve ümid veriyordu. Topçu ve humbarâcı askerleri padişah taraf'nı tutnuşlardı. Hal İSTER iNAN, İSTER iNANMA! Zİtanbul içinde ve dışarısında da -Jni bilmiyorum. Dedi, Yahya Saim: — Ben sizi istasyonda karşıla - rım. Cevabım verdi. Salâhattin Enis, kalın sesile: — O halde mesele yok. Diye hepimiz namına muvafa kat cevabını gürledi. Fekat hangi vapurla ve hangi trenle o Kızıltoprağa — gidecektik? Allah rahmet etsin, bizim Hakkı 'Tahsin pek öyle rastgeleye yanaş- mazd), Düşünerek; — Öğleden &onra hir buçukta iprüden kalkan vapurla geliriz. Diye kesip atı. Fakat Yahya Saim derhal buna itiraz etti: — Olmaz! — Neden? — Zira pek geç olur. Doya do- ya konuşamayız. Bu «peki amma: ya hepimiz iş- tirak ettik. ISTER INAN, İSTER İNANMA? Fahri Ozansoy ci vâpurla gelirsiniz. — Pek erken düşmez mi? — Niçin canım. Yabancı değ'liz ya... Hakkı vardı, | Nihayet tayin ettiği gün, öğle - İden birkaç saat evvel Saimin evi. ne daralamıştık. Hoş beş, şiirler, hikâyeler, Jâti. feler, kahkahalar... Baktık-ki va- kit öğleyi geçti. Acıktığımızı his - settik, Hattâ bir aralık Salâhattin Enis Kulağıma fısıldadı — Ne zaman yemek yiyeceğ!z? — Bilmem, Saat bir oldu bir buçuk oldu, iki oldu, iki buçuk oldü, Yahya Saime hiç hareket yok. Evde de bizim odadan başka hiç bir taraf- tan ses işitilmiyor, İnsan sesinden vazgeçtik, hani derinden bir tabak tıkırtısı duysak oödeta Şopen'den bir beste dinlemiş gibi inestolaca. ğz. Fakat nerede o saadet! Yahya Saim gülüyor, bir dulab. dan defterler çıkarıp bir takım şiirler daha okuyor, fakat derdi - mize deva olacak bir kelime ağ - 3ından bir türlü çıkmıyor. Nihayet Salâhattin Enis yerin. den fırladı: — Yahu, dedi, arkadaşlar! ben gidiyorum. Yahya Salim hayretle sordu: — Nereye? — Kızıltoprak çok sıcak, İstan. bula ineceğim. — Olur mu ya? Fırsatı ganimet bilerek biz de fırladık. — Doğru... Doğru... Biz de ge- liyoruz... Ve Yahya Saimin itirazlarına bakmadan Allaha ısmarladık de - evin bahçesine, oradan da 50- kağa fırladık. Saim ( arkamızdon bakakalmıştı. İstasyona vardığımızda tren Fe. neryolundân düdük çalarak yak - laşıyordu. Biletlerimiz gidip gel - ime olduğundan tam vaktinde ye - tişmiştik, Haydarpaşadan vapura atlayın. ça, ilk işimiz oradaki büfeciden birer simit yakalamak oldu. Di. yebilirim ki dünyada hiç bir simit, ayni dakikada dört beş ağza bir - den bu kadar tatlı gelmemiştir! İki gün sonra Ali Naci: — Ben meseleyi anladım. Deği. — Hangi meseleyi? — Açlık meselesini, Hep birden haykırdık: — Ey.. ne tmiş? Anlat bakalım! — Anlaşılan Yahya Saim o gün oruçlu imiş —Oruçlu mu? — Evet... Bize de oruç tuttur - muş! Hakkı Tâhsin dayanamadı: — İyi amma sabah söbah gelin diye ısrar etinişti. Bunun. teydbini, da, Salâhallir Enis verdin. 0 Çiğ gi (Devamı 4 öncü sayfada) -Askeri vaziyet la motör grisi hareket halinde ulunuyor. Tayyare, “tank, top, bomba, mitralyöz. Bütün bu tahrib vasıtaları dört gündenberi azami kuiretlerile (çalışıyorlar. Bütün insanlık, bu müthiş harbi merakla takib ediyor ve neticenin bir gün evvel gelmesini bekliyor, Fakat, netice kolay anlaşılır bir Balde değildir. Hiç ili, harbin #k safhasınıh yeticesi gel. mek için daha bir hayli gün bek. liyeceğiz. Her iki'tarafır ilk ham lede ortaya atacakları kuvvetlerin birbirlerile tamam çarpışmaları ve erimeleri lâzımdır; bu hareket vukua gelmedikçe, neticeyi göre. miyeceğiz. Şimdiki halde, Almanlar, Rus cephesini muhtelif noktalardan yanıp parçalamaya (o çalışmakla, Ruslar da buna mâni olmek üzere bütün gayretlerini serfetmekle meşguldürler, Almanlar, şimalden yaptıkları bhamlelerde muvaffak olmuş görünüyorlar. Fakat, ne de. receye kadar? Burası meçhuldür. Uzun seneler zarfında talim ve techizi için Sovyetlerin büyük e- mekler sarfetmiş olduğu ordu, bir noktada yarılabilir; fakat, bu nok. tanın biraz gerisinde cepheye yeni bir ordu sürmeğe her zaman kadir olan bu orduyu yenmek kolay de. ğildir. Bunun için, Alman ordusü. nun askerl'k tarihinin en müşkül | bir teşebbüsüne girişmiş olduğunu söylemekte tereddüde mahal yok. tur. Netice, taayyün edinciye ka- dar daha çok mücüdeleler vukua gelecek ve hor iki taraf ta yıpra. nacaktır. Alman ordusu Jehinde birçok şartlar kaydedilebilir: Askeri mâ- hir, tecrübesi bol, malzemesi hem mükemmel, hen âe bol, teşkilât. çalıği hakkında söylenecek söz yok. Fakat Kızılordu da kuvvetsiz değildir; ilk devrede harb sahne, sine atabileceği eskeri adedee da. ha az deği!, malzemesi de bol. Her ne kadar ameli tecrübesi yoksa da bir buçuk senedenberi vukua ge- Jen muhereböler sında uzaktan hayli mühim dersler almıştır. Son. Ta bolşeviklerin Çarlık devrindeki Ruslar olmadıkları muhakkaktır, Onlarda da yüksek bir teşk'lâtçı. hk kudreti bulunduğuna , şüphe yoktur, San yirmi beş sene içinde bolşevikler, pek müşkül zamanlar gördüler ve bütün müşkülleri ber. taraf eylemesini bildiler. Müm. kündür Xi bu defa da, tehlike kar. şısımda, büyük bir teşkilât ve te- şebbüs kuvveti göstersinler, * Harekâtın son vaziyetine gelin. ce, şu satırları yazdığımız dakika- ya kadar Alnianlar benüz hiçbir sarahat vermiş değildirler. Dün neşredilen tebliğlerinda o yalnız «harekât o kadar müsaid şekilde inkişaf ediyor ki büyük muvaffa. kiyetler beklenebilir» demekle ik. ta etmişlerdir. Rusların neşret. tikleri tebliğ tafsilâllı olmakla be- raber, vaziyet hakkında bize ancak müphem bir fikir verebiliyor. Bu tebliğden anlıyoruz ki Alman or- Guları Groduo ve Kovnoyu âlmış- lar ve ileri doğru yürümüşlerüir. Bazı oşâyiaların (Ooyarıldığından bahsetikleri Rus cephesinin bu sa. aada olması ve halen Almanların Misk üzerine yürümekte bulun. maları muhtemeldir, Cenubua doğru uzanan sahadaki harekât hakkında bize şimaldeki .arekât derecesinde olsun vuzuh işareti veren tafsilât yoktur. An- cak dünkü Alman tebliğinin ifade tarzına nazaran, Almanların ce. nubda ya şarki Galiçya, yani Lwow, Brod. ve Çernoviç sahala. rında, yahud da, daha cenubia, O. desaya doğru olan sahil boyunda bazı muvaffakiyetler elde etmiş olmalarına hükmedilebilir. Bunun- lâ beraber, bütün cephe üzerinde- ki bakiki vaziyet henüz müphem | ve karanlıktır. Vaziyet hakkında ilk sarih fik- ri, Alman tebliğlerinin bahsettik. leri ryüsaid inkişa'a dair verecek leri tafsilâtlan sonra edineceğiZ Bu müsaid inkişafın derecesi ne olursa olsun, bunların Rus cephe | sindeki harekâlın kat'i safhasını teşkil edecek neticelere Vüraktuğie j cağı muhakkaktır, >