ayla Askeri vaziyet ll A 1 inci sayfada) etikleri yeni kuvvetlerin müdahalesile, sade bu rwukabil te- arrazu durdunmaklı (o kalmamişlar, belki de onu yeniden geriye atma» a muvaffak olmuşlardır. Henüz, İneiliz kuvvetlerinin yaptıkları bü mukabil hareket, evvelce il miş olan sahanin ietisdadı ve İngi - liz cephesinin kat'i surette ıslahi ne- ticesine varmiş bulunmamakla be - raber, Suriyedeki muharebenin ce. reyanı üzerinde — ebemmiyetli . bin tesir yapabilecek mahiyettedir. Bundan başka İngiliz ordusu. nün, her iki cenabı ile, bir taraf. tan Berut ve d taraftan da Şam üzerine yaptığı tazyikler dünkü haberlete göre biraz daha artmıştır. Fakat, yerek Berut, ge- va ettikleri “büyük ri malzeme ve Vasi. i sayesinde Fransir mukavemetinin kuvvetlenmesine külli sursite yandım edebilecek is tinad noktaları teşkil ettikleri için, İngilizlerin ba iki noktadaki mu. kavemeti kırın. mühim kuvvetle öder. Bu kuvvetler otaplanıncaya kadar da Bsrut ve Şamın mukave. met edecekleri şüphesiz olur, Her ne olursa olsun, Berut - Şam hattının müdafaası bakımın. dan Fransız ordusu, elindeki kuv- vetlere nisbetle mümkün olan her şeyi yapmış ve yapmakta bulunu. yor. Maclayun istikametinde şi- 'maklen cenuba doğru tecrübe edil- miş olan yarma hareketi, bu mü. cadele esnasında Fransız ordusu. nun yapabileceği en güzel bir ma- nevra idi. Fransızlar bu manevra. yı tecrübe etmişler ve ilk hamle- de muvaffak olmuşlardır. Ancak, ya hareketi ileri götürecek kuv. 'vetlere sahib olmadıklarından, ya. hud da İngilizlerin süratle muka. bele edebilir bir vaziyette bulun- malarından dolayı bu manevrayı tamamlayıp, İngiliz “ordusunun mühim bir kısmını çöle doğru at- maya muvaffak olamadılar. ger * Şimdi Afrikada muharebe dur- muştur. İngilizler, şimdiki halde, hareket üslerine dönmüşler ve Al manlar dâ onlara karşı bir muka. bil taarruz tecrifbesine © gitişme. mişlerdir. Fakat, mukavemeti kı- rilmış ve hayli zayiat vermiş ol. duğu söylenen İngiliz . ordusuna i i çAfrikadaki “Alman ciddi bir taarruza balleri henüz, (e. imamen bertara* edilmiş değildir. Eğer Almanlar bu mevsimde bir çöl muharebesini göze almışlar ve buna göre hazırlık yapmışlarsa bi | günlerde taarruzu geçmeleri müm- kündür. Mahalli şartlar: bimedi- ğimiz için, bu hususta, sarih bir mütalea yürütmemize imkân yok. tur. “ On gündenberi Romanyada ha. raretle devam eden harb hazırlık. larına dair olan Baberlerin arkası dün de kesilm'ş değildir. Bu berlere. ilâve olarak, evvelki ak. şamdanberi Finlandiyanm da ay. ni tarzda bir faaliyete girişmiş ol. duği gösteren malümat gelme. ğe başları. Demek oluyor ki garbi Rusyanın şima! ve cenub hudud. Jarında ayni zamana tesadüf eden bir hazırlık göze çarpıyor ve bi hazırlıkları yapanların da, Rasya- ya arazi terketmek mecburiyeti: de kalmış olan iki memleket o ğu görülüyor. Bu haberlerin izaha ihtiyaç olmıyan manaları vardır. Her iki memleketin de Rusya gibi bir komşumun yanı başında kendi &endilerine silâhla oynayabilecek. lerini düşürmeğe dahi mahal ol- madığına göre, şu dakikada “ba nevi askeri hazırlıkların ayni sâ- hada Rusya !le müşterek hudüda sahib memleketlerde, yani Maca, ristan ve Almanyada #ahi ye; roakta olduğunu kabul eimek lâ. zımdır. Bu haberler, henüz bu sütunun tetkik ve mütales sahasına girme- si icab eden bâdi'seleri tems'l ede- mez. Romanya tarafından Rusya. ya bir nota verilmiş olduğuna dar çıkan bazı şıyiaların doğrulukları veya yanlışlıkları münaxsşaya de. ğer şeyler olsa bile, Almanya ile Rusyâ arasında şu dakika: bir takım konuşmalar yapılmakta bu. Janduğunu kabul etmek zaruri- dir. Galiba, her şey bu konuşma- ların neticelerine bağlı olacaktır. Önümüzdeki yakın günlerde &, yasi veya askeri, herhalde ins İda orta çağa bır dönüş göze çarpı. Resimli Makale: Çok parayla az iş yapmak, büyük kuvvetle küçük (o muvaffakiyet kazanmak herkesin elinden gelir, e En büyük kuvvet kafadadır & Kudretli adam ariyorsaniz az vesta ile çok i veti değil, kafası L Yeni Silâhlar | Yere inmeden iki defa Okyanusu geçen tayyareler Askerleri eski zaman ordularında olduğu gibi zırhlarla örtülü göreceğiz Amerikalüarın son zamanlarda inşaatın ikmal ederek İngiltereye sevketmeğe başladıkları «Duğlas B - 19; ağır bombardıman tayyâ- releri, beheri ikişer bın kile ağır. lığında 9 bomba ile mücehhez ok 'duğu halde, yere inmeksizin Ame. rikadan Avrupaya gidebilmekte, ve gere yere İnmeksizin Amer'ka. ya dönebilmektedir. Gidiş ve dönüş hesaba katıldığı takdirde, bu tayyareler, hiç yere| inmeksizin ve benzin #lmaksızm iki defa geçebilmekte. dirler, demektir. «Duğlas B. 19: tayyaresi, 7 bin kilometrelik bir hareket sahasma rünliktir. Bu teyyarenin sürati 336 kilometredir. İki: kanadınm mec- mu uzunluğu 70 mettedir. Tayys-| re, beheri 2000 boygir kuvvetinde olmak üzere dört motürle müceh- kezdir. Bu “motörler, beher Kolu beşer mmâtne 'üzürlüğunda olmak üzere Üç kollu pervaneleri döndür. mâktedirler. Bu kudrette şımâ kadar hiç bir yerde tayyare yapıl maSTUŞĞAT, Bu tayyarenin imali için 500 mü |7 hendis ve teknisyen, müddetle gizler, çalışmışlardır. Müherdi fazla ehemmiyet verdikleri cihet, tayyarenin azami derece kudretli olmasını, ve çok uzun mesafelere gidebilmesini temin edebilmek ol. muştur, «Duglas B - 19» tayyaresi kâmi- len madenidir. Tekerleklerinin kut ru 27 metredir. Tayyare üçârken bu tekerlekli susi hir ter - batla kaldırılmakta ve tayyarenin kanadı altıma gizlenmektedir. Ye. re iniş esnasında bunlar, otoma- tik olarak eski veziyetlerine avdet etmektedirler, <Duğlas R . İ&r &n uzunluğu 45 metredir. Tavyare, Kullanacağı n benzini kanadlorı içinde ta. şımaktadır. Bonzin, bit mermi ile delindiği takd'rda yarası kendi kendine kapanan hususi bir takım kauçuk variller içmde bulunmek- tadır, «Duzlas B - 19» İvi hava şah ları altında ve muayyen bir b mule ile 14.000 kilometre r katedebilir. <Duğlas R - 19» içindek! top ve makineli Wifeklerin çokluğile ve ağırlığ'le hatif bir «uçan kale, dir. Bu itibarla da korkunç bir hava hücüm. silâhidir. Eski zaman ordularında olduğu gibi zırhlı muharibler İkinci dünya harbi, harb tekn!- de baş döndürücü yenilikler dört 8 l gösterirken, bazı sahalarda da, ade korumak için, eski zaman zırhle- rı içine koymak temayülü baş gös- terdi. Çelik miğferler. bugün her ordu nun kabul ettiği bir harb başlığı. dır. Almanlar, Kıymetli birer mu- 'harib olan ve âz hareket etmele. rine ihtiyaç gösterdi keskin nişan cılara ayrıca zırhlı gömlek giydir. mektedirler. Bu xrhlı gömlekler 20 kilo ağırlığında olup, yapılan tecrübelere nazaran, el tüfekleri ve hafif makineli. tüfek mermi bunları delememektedir. Süratle hareket etmek mecburi- yetinde olan piyadeler için 20 ki. İoluk ağırlık çoktur. İngiliz askerlerinin göğüslerin- deki gaz maskeleri, kısmen bün- ları tüfek mexmilerinden muhafi za etmektedir. Deh geçen dün; harbinde (İngiliz cerrahlarından Joker, edindiği birçok tecrübelere istinaden. ordudaki o muharibler. den çoğunun, bomba ve top mer. milerinden sıçrayan parçalarla va ralandıklârıni ve münhasıran kan aından öbürü telef olduklarını görmüştü. Joker, buna çare olarik askeri bu gibi bomba parçaların- dan ve mermi parçalarından koru yabilecek ince çelik gömlekler tav. siye etmişti. Joker'in bu tavsiye- si, geçen harbin sonlarina rastla. dığı için, taibiket mövkiine kona- mamışta. Joker bu harb başldaıktan son- ra, 20 küsur yıl önce yaptığıiek- tekrarladı. Joker, bu çelik eklerin, ya gaz maskeleri ye- rinde taşınmasını - veyahnd bir gömlek gibi kullanılmasını ileri sürmektedir. Şayed çelik gömlek fazla ağır olacaksa, o takdirde yalm göğüd kısmını muhafaza edecek tertibat almak Jğzız Jokerin kanaatince, göğüs kısmında, kejb, eiğerler ve büyük kan damarları bulunmaktadır. leketlerde. çelik zırhtan başka, çelik kollek, parttalon, çelik maske giydirmek temayülü de belirmektedir. Bu * İusul taammüm ettiği takdirde bu. gün muhar'bler, XV nei asırda. ki muhariblere dönecek ve tam 64 kilo ağırlığında elbiseler taşi- mak mecburiyetinde (o kölacaklar- İSTER iNAN, .İti. Ti önce Belçikaya uğra gi (LORD BAYRÖN) Yazan : Halid Ziya Uşaklıgil re Byron Lordla: Kamarasında ilk nutkundan sonra biri İrlânda ka. tolikleri Ihinde olmak üzere iki Butuk daha irad etti. Kendis'nin de itiraf ettiği veçhile o bir natuk için lâzım olan evsafa malik de. ğildi; binaenalkyh nutukları 80 - ğuk telâliki edildi. O anesk bir şair safatile son derece hararetle ve muhabbetle karşılanıyordu. hat tâ şahsi ve hususi hayatma, akide. lerine ve fikirlerine karşı soğuk davranılmakla da devam ediyâr: du. Byron artık bu iştihar merte -İ7 besine vâml olduktan sonra ha - yatını tanzim, ve harekâtını, ef. kârmı tadil edebilirdi; lâkin mi- ;|zaer buna mâni oldu. Yeniden 'nantlinın etrafında hiç Yöhine hizmet etmiyecek rivayet ler ve vak'alar zuhür etti, Bunun başlıca (o sebeblerinden biri pek zengin bir aileden Miss Bilbanke namında güzel bir genç kızla vu. kua gelen izdivaçına aid vak'alar oldu. Şair bekârlık âlemindeki fü. tursuz, Kayıdsız hayatını izdivaç hayatında da takibden geri dur - madi, Zevcesinin izdivaç hayatın- da am'anelere ve intizama aşırı de. recede bağl, da Sebeb olarak aralarında iklât tesisi mümkün olmadı, genç kadın kocasile ber bulunamıyacağını ileri süre - rek ailesine ilhca etti. bu izdiva cın tek mahsulü olan kızı Ada.yı da beraber alıp götürdü. İş mahikemeye inükal edince bütün mes'uliyet şairin üzerne yüklendi, matbualta da, onun a- deyhine ağır bücumlar yapıldı. Bu hun üzerine kalbi derin bir infial İve inkisarla dolü olarak, şa'i, İn. gilterede bulamıyacağı huzur ve İ rahatı gurbet diyarında aramağa karar vererek meşhur «Veda» man k istirahat günlerile beraber heves- lerine, jhtiraslarına müsaid bir 78. min bulmak ümidile İtalyaya geç- dı, PT sene evvel Napolyonun hezimeti. ne sapa olan Vatelu-yu ziyaret gölü civarında yerleşti. Çhili-Hs- rold kitabım bürada itmem etti, Bundan başka bir de Monfred (1) namile büyük Alman © dâbisi Goelhe-nin meşhur Faust eseri €- sasına rrğpteni bir facia yazdı. Bu eser sonradan epeyce rivayetlere bais olmuş ve şa'r, Alman edibin. den intihal sayılması bile iktibas ile itham edilmiştir. bu zamana id eserlerin. İSTER INANMA! Küçük bir hesab yapılmış: İstanbulda | francala yemek mecburiyetinde okluklerin! hu - sesi doktor raporile tesbit etti - yor. D.. karda veniden muharible. trenlerin sayisi tamamı 40 bindir. Biraz gayretle bu rakamın bir istüdadında olmadiğira: İSTER iNAN, İSTER INANMA* | yırtıcılğa kadar gide a $ etti, Ren nehrini çıkarak Genöve! Byron den biri «Chiller (2) mahpu: yiç hikâyesidir ki kendi nev bir şahessrdir, Venedikte Ri de, Piz-de muhtelif Jkametle masında; türlü türül selabat lerinde, ve rezaletlere sebeb olan eğlencelerde, yıpratıcı bedeni mü. mareselerde, hattâ ihtilâl vidile » rinde zaman geçirdi; bir yandan da birbirinden güzel eserler yaz - makta devam etti, Şairin halıralarından birini al. mak suretile bü garib adamın ru. bimâhiyetiki izah etmiş olalım, di yor «Bütün hayatımda ne için 42 çok can sıkıntıları içinde yaşadım? | yorum, fakat zannediyorum ki bu, mizacımın hir neticesidir. Sene - lerdenberi de hep bir manevi iz. nde uyanırım. Ara ardını kesmeden uzun zaman şid. detle ve dikkatle tatbik etti; bedeni mümarese ve riyazet hale pek sz tesir et, yahud hiç müfid olmadı. Şedii ihtireslerin ,İbende daha büyük fa'idesi oluyor. “İdu. Ben, garibâir, onların doğru- dan doğruya tesir altinda bulu- nunca heyecan halinde olurdum, fakat müzmahil değil Şarsb ve diğer müsekkirler, beni mağmum, derecede t ve uzlele mek te beni diril yet üzere çökmekteyim, hergün biraz daha fazla çökerek... Buna çare yok. On dokuz yaşmdayken ruz değilim Bunun am Şu dur ki, o yaştayken ya içer, ya ku. mar oyrardım. yahud beni tehyiç edecek bir şeyler olm i takdirde sefil ve Bugün beni kaydsızlıklan beter bir bezgirlik halidir. “Bundan çıkmak üzere mümkün oldukça tehevvürlere ka. pılıyorum. Zannederim Xi ben de Swift (3) gibi, yani başımdan baş. yarak, yahud bir kaza neticesile | biteceğime» Ba itiraflar insana hüzün vere. İ cek mahiyettedir, fakat bunlar o- nu çıplak olarak göstermektedir. Bu derece za'flar ve sakatlar ya- İnmmda o derece yükseklikler gös İteren dehanın, türlü malüliyet - İlerle mariz bir hilkat içinden fişkı. Tan bu hasletin mahiyeti nedir? Cinnetin karanlıkları içinde parıl. dıyan Bü nur nasıl bir tahlile mü. saiddir? Eğer Byron bir salim akideye iman etmiş ve onun telkinleri dai. resinde kendisine bir ahlâk kanu- j9u icad iş olsaydı pek muhte. meldir ki bir hayat sahibi olur, | dehasının inden hakkile | Glade eder ve pek çok zaman da- ba yaşardı Bu şairin eserlerini tanımak Ve tatmak için msâ'neviyyetinin hu - susiyetlerini tesbit etmek icab et- İlğinden bu zeminde tafsilât ver- mek lüzım, gelecektir, ir. Şimdilik, hayatının şu sön dev- Buna. ne cevab vereceğimi bilmi-| , | kapıyı çaldı; içeri girdi; ydı. Aksi) Tarihten sayialar Ömer H diği ders Nişapur ahalisi urusında ona «Kâfir ve zimdiks diyenler vardi; İâkin ilmine hürmet (ve hayranlık İgösterenler de çoktu. Onun en zi- yade aleyhinde (bulunanlar ham sofulardı. Zira meseli bişim ya. ni hoş görmesi ...eBeni sudan ve çamurdan yoğurmuşun, ben ne yapayım? Bu yünü ve bu keteni sen eğirmiştn ben me yapayım? Benden zuhür ei te olan her iyiliği ve her kö- dilüğü evvelce sen bepim alnima yazmışsın, ben se yapayim?» Hele şu rübalsi çok kizdirmiştir «Ey şehrin müfiğsü, biz senden daha çalişkamız; bu kadar ssrhoş » lağurmuza rağren seden daha a- yiğiz; sen halkin kaninı orsun, biz ise asmaların okanini içiyoruz! İnsaf et de söyle, hangimiz daha kan içiciyiz?» Bir softa vardı ki kendi meslek-; daşkıri arasindaki itıberi, dolayisi. le geçim Yolunu kaybetmemek için, onlari tasdik ederdi; lâkin Ömer! Hayyam'in ilmine, (şâir rubuma,! rind karakterine de hayran olma- maktan kendini alamıyordu. Felse- feye pek meraklı idi; lâkin bunu kimden okumalıydı. şehirde, hattâ bütün İranda felsefesi Ömer Hay - yata kadar kuvvetli bir âlim bulmanın imkânı yoktu. Hi gizliyerek ve onun sleyhindeki sö2- leri gizli kapaklı söyliyerek OÖmer Hayyam'dan der almağa karar verdi, Ömer Hayyam onun bu ar « zusunu kabul etti Softa, başkada - tünn bundan haberi olmamasini da istiyordu; bunun için ders za « manini gayet erken olarak tayin et- ü Softa hergün güneş doğmadan; İ Hayyam'm evine geliyor; dersini alıyor ve gidiyordu. Sonra da bu, bir kabahatmiş de, o kadar gizli tulmasina rağmen duyulursa kim » senin İhanmaması için şairin"alağ. hinde bulunuyordu; onun dinsizli. Zini, sarhoşluğunu, ( zanparalığıni, bire bin katarak söylüyordu. Onun bü sözleri . Hayyam'ın dostlarını kızdırıyordu. Gidip anlattılar, Ömer dar fena mahlüklarin bulunduğunu! Hayyam insanlar arasinda ne ka bilen bir insandı. İnsan öyle bir mahlüktu ki onlarin arasinda me “ lekten yılana ve çıyana kadarher çeşidini bulmak mümkündü; hele| iki yüzlü olanlar az değildi ve on- lar bu hallerile bir meziyetmiş gi. bi iftihar ediyorlmdi. Demek ki derse gelen softa da bu nevidendi. Ömer Hayyam messleyi iyice tahkik edip kanaat getirdikten #on. ın softaya asıl wühim ve faydalı ahlâk — dersimi vermeyi tasarladı: öyle bir şey (oyepmeliydi ki herif bütüm şehir halkına rezil ölmaliy - dı ve kendisinin sleyhinde bulu- nan softaların mahiyetleri iyice an- laşikmaliydı. Bir gece birçok davolen ve zur. nacıları o çağirdi;. evinde sakladi. n karşi sofia hergünkü gibi Hayyam hiçbir sey sezdirmiyerek derse baş. İladı. Biraz sonra, gün ağarirken İdavulcularla zürnacılartna hep bir» den ve bütün kuvvetlerile âletlerini sen daha | izliğinde bu coş - İkun sesler duyulunca bütün mahal le ve diğer mahalleler uyandı: — Nedir, ne oluyor? ta kalkmak ve gitmek istiyordu; çünkü tehlikeyi sezınişti; lâkin Ö. mer Hayyam onu kolundan tuttu, . Vakta ki kapinin önüne m halk yüzlerce ve binlerce kişiyi buldu; softayı onlarin kar - şısina çıkardı ve dedi ki; — Ey Nişapur akalisi! Bu adam hergün bu saatte benim evime ge lip benden der alan ve sona be- radan gidip beni size istediği gibi anlatan âliminizdir. Eğer ben o. sun dediği gibi isem niçin gebp ders aliyor; eğer öyle değilsem ni. çin üstadın aleyhinde bulunuyor? Bir kere bunu ondan sorunuz! Softa fena halde bozulmuştu; Ö- mer Hayyam'ın elinden kürtulda; yüzünü örterek, kalabalıktan «iy - rilarak uzaklaştı. Halk onun arka « sından gülüyor; bir kismi yuha çe. kiyordu. Kadircan Kafh 180 e kahve satmıs Eminönünde dibekçi ve kahveci Filipos 90 kuruşluk kahvenin kilo - sunu 180 ne satmiş, yakalanarak adiiyeye verilmiştir. . ; Suçlu meliya 2 nü eâza mahıkd,