“2 Sayfa Hergün Yeni ekmek Muhittin Birgen olraların üzerine esmer renkle yeni bir elemek ko- mulmuya başladığını gördüğüm zi- anandanb çok memnunum, Ka- kat, benim ekmek yemekten mem- Mu bir hasta olduğumu bilen dost- zannetmesinler ki, bu mem tim sırf şahsi olan bir hod- in eseridir. Hayır, memnu- siyetimin sebebleri bu kadar mis- tin bir duyguya çok yabancı ve bütün başka şeylerdir. Birinci derecede şundan mem. ranum: Türkiyede, herkesin yiye- bir tip ekmek vücuda ge- rilmesi ve ekmek için her tarafta “tekriben ayni fiat usulü tesis edi- “mesi hakkında ötedenberi yaptı - eğim neşriyat Nihayet fikirlerde Iz bırakmış ve bu tarzda bir ekmek N da gelmiştir, “İkinci memnuniyet sebebi: Bu suretle, ekmek için kullanılması tabi! olan maddelerin geniş tarz- “da tasarrufu temin edilmiştir. De. “mek oluyor ki Türkiye, bugün var. bol yiyen, israf eder, yarını düşünmiyen bir memlekeş olmak- n çıkmıştır. Bugünkü varını, ne hi ve ne getireceği belli ol - yan, yarın için tasarrufla ida - reyi dilşünen bir millet, yaşama - Sirrini öğrenmiş demektir. Ku lerinde tasarruf etmesini miyen bir milletin mmukadderatı “dalma acıklı olur, Türkiye, bugün . ekmek yiyip te yarın, sü - ürge tohumunu bile bulamıyaca- nı ğüşünmiyen bir memleket gildir. k üncü sebeb: Yaşamakta ve “ giyinmekte değilse bile, hiç olmaz- $a hayalın yegâne hedefi olan ebir lokma ekmekte, Türklerin geniş bir kütlesi arasında müsavat tesis dilmiş olduğunu görmek, insani insan olarak ve bilhassa Türk ola- rak mennun etse yeridir. Türk A- nadoluda kepeği ayrılmamış ek - “mek yer, hazmı ağır mısır ekme- >ği yer; büyük şehirlerde ise bü. yük ve modern değizmenler, ince elöklerden eliye eliye, süzülmüş bir beyaz ekmeği, israfla hem yer, “ben didikler ve parçalar, Bu, ona “Türk olmanın ve İnsen olmanın imtiyaza ne İli “içinde yaşadığımız 2 bolkuk, © müsriflik zaman kaydi bu imtiyazda, insanları ça- lışmıya ve yükselmeğe sevkeden İbir teşvik kuwveti amyarak gözü. “ müzü yumalım. Paket, öyle za - manda değiliz. Hiç olmazsa, as kerlik vazifelerini yapan insan irla geridekiler ve şehirli ile köy- Ni aralarında şu zamanda fark ol. , * yeni ekmek tipi meyda. üzerine mutlaka bir de wuniyetsizlik uyandıran $e * db göstermek lâzımsa bende o da var; çünkü, bu ekmeği beğenmi - — yenleri ve şikâyet edenleri gör - dükçe canım sıkılıyor! Bu ekmekten memnun olm - yanlar, şikâyet edenler, vünyanımn “ne olduğundan, nereye gittiğinden © haberi. bulunmıyan biçarelerdir. © Miktarları az da olsa, aramızda böylelerinin de bulunduğunu gör- © dükçe insanın hakikaten cam sıki- hıyor. Çünkü, bu, ekmekten mem. nun olmamak demek, itiyadları dan ayrılamamak, yarını düşü; memek, hakk: ve adaleti sevme - > mek deme Halbukı, bu dünya, “bülün itiyadlarını © kaybetmeğe doğru gidiyor. Bugün değil, yarını düşünmek fikai yer yüzünde git- tikge ilerliyor ve nihayet, şu in - sanlığın, giriştiği büfün mücade- İelerin bedefi, hayatta biraz daha) bak ve insanlar arasında biraz da- ia adalet temin etmektir. Yeni ekmek, bütün bu gayelere doğru bir hemlede geniş bir adım. dır. Bundan sonra, Türk ayni ek-| © meği yiyecek ve onu, piyasaya “ geldiği zaman, hemen hemen ayni flat ve kıymetle ölçecek! Muhittin Birgen İswiçreden iplik getirtilecek Dün Sanayi Birliğinde şehrimiz. de bulunan çorap imalâtaneleri bir toplantı yapmışlardır. Çorap ima - Mi için İsviçreden iplik getirilmesi için Vekâlete müracaat edilmesi ka- “Tarlaştırılmıştır;. Gelecek olan ip - İliller mukebilinde İsvicreye Zel Eğer bu Yağı gönderilmesi düşünülmekte - ecdadından kenüisine in ruhi mirası ,İda ayni fıtrat “İrünmüştür, kasransının İeine aldı, ve bütün SON POSTA Kulak yölile giren intiba insanda dalma geçici; göz yolile giren ise devamlıdır. 1g O - a EVDE liz edibi Çocuklarınızda iz bırakmasını levha ile güstermiye çalışmız. eri 46 Şe üyük Fransız ve İngi Lord Eyron | (a (LORD BAYRÖN) Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil —I— İngilizlerin en büyük şairlerin- den ibiri olan Byron'dân ne kısa bahsetmek, ne de bu Yazıların havsalasından taşacak kadar taf. silâta girmek imkânı vok. Bu şai- rin dehasından eoşarak akan eser- lerinin azameti yanında macera. larla dolu hayatının kasırgası, ve, kal eden tesiri ver. Belki de- hasmı doğuran ve eserlerine in'i- kâs eden de bunlardır. Obun için her şeyden evvel ha: ratının husüsiyetlerini te mek icab eder. Asıl ismi Geotge-Ncel Gordon olan Byron 1793 de doğdu ve 31 yaşında iken 1924 te vefat etti. O olan Keats ve Shelley gibi pek genç iken ölmüş ve âyni feci akibete uğramış olu- yordu. | 'Tabiati; şöhret ve o tehevvüre,| infisi ve kine, ihtiras ve gurura münhemik olan Byrdn genç ya- şında başlıyarak içtimai hayata, beşeri mevzuata, hattâ aile rabıta- larına karşı istihkar hislerile baş. Ind; bütün tabil hadisatı kinle.) etle karışık bir reybiyetle te- l tti; her şeyden ziyade onun Ghemmiyetini celbeden, o namnın gürültülere sebeb olarak kendisi- he bir şöhret temin etmesi endi. gesi idi; mizacının bütün teceliile- ri teradlarla dolu idi, ve hayati te) maşa ederkön gözleğinin içinde| çalkanan siyah bir nefret #manası| vardı: bir kelime ile #ade etmek! dâzım gelirse denebilir ki dehâsı cinnet uçurumlarının civarında dolaşırdı. . | Menşeleri pek meşhur ve eskilii bir maziye ulaşan Byron silsilesin. | Bayrön hayatı bunun tesiri altında kaldı. Bu suretle insanlar hakkında İs- #krah ve onlardan tebâ'üd ihtiya- cı İle hayata atılmış olöu, Kendi. sinin de söylediği gibi: With them, but not öne of them, «Onlarla fin- sanlarla) beraber fakat onlardan biri olmayarak: yaşadı. Bir gün henüz pek genç bir çağ- da iken, evde pek şedid bir müna. kaşa arasında fena bir suretğe düş- tü, ayağı inçindi, Ve bu Kaza ne-|;, “ocesile topal kalarak ma'luliyeti, hiçbir zaman silinmiyen bir izzeti. nefis yarası gibi, hayatının sonu- ne kadar sürükledi, Çocukluğunda bir melek gibi güzel “lan Byron gittikçe inkişaf eden bu güzelliği) herkesin hayran kalmasına sebeb olurdu, ve bununla pek mağrur idi, fakat topallıyordu. Bu nakise nin onda nasıl bir ink'sar h de her vakit bu hulki sakatlar gö-|” İn İngilterede yerleşen 8-| ilenin bir kolu Fransadan gelmişti ve bu kola mensub olan son bir; uzvi Fransa kralı dördüncü Hen. ri-ye hiyanet ederek cellâd satırı altında can vermişti. Courlande- Kurland Kolunda Rus çariçesi i-; kinci Catherine-in meşhur gözde- si Biren ile namını tarihe ge İymiştir. Şuirin büyük amcası akraba“ sından birini öldürmüş olmakla miüttehem idi; babası da bozuk ve! çarpık, ku işretle bir hayat geçirmişti. Tâb'ında bir vahşet mayası kaynayan bu adâm Gor- don ailesinden olan zevcesin'n servetini türlü israflarla tükettik-| ten sonra memlekette kalamaya-! rak firar elimişti. Şairin annesi de) r eğer etrafını kırar geçirirdi, Byron çö. cukluğunu bu kadını yarında geçirdi; bir yandan onun mubitin- de teneffüs edilen hava, öiğer! yandan ecdaddan kendisine mev- rus fztri temayül onu genç yaşıri. dan başlıyarak karışık bir ihtiras İSTER iNAN, e | müteakib oburluğu koyulur, öl getirdiği ve zalen her çeyi, siyah gören, her şeye karşı bir istikrah ve istihkar hissile frkilen bu bed- bin adamda ne 'derin bir tesir yap- tığı kolaylıkla atlaşilabilir. Miza. cında mevcud esaş ekşiliğin bun- dan dolayı arttığında tereddüd €- dilemez. Bütün eserlerinde görü. len nefret düyg sebeble- rinden biri de budur. Henüz sekiz yaşında yük amcası ve bu suret pen asalet ünvanını aldı. Tahsili hiç parlak olmadı, itaat we inkıya- da mütehamril olmayan tabı & eğbı derslerini al eden tembel bir mekteb çocuğu oldu. Yalnız bedeni mümareselere (oinhimaki vardı ve bunlarla meşgul olurken deliç ema'rifetler göstermeğe öze- pinti, Bütün bu ahlâki zâflara rağ- men pek güzide evsafa da malikti. Meşeli dostlarına karşı pek emer- but idi. Onlar için hiçbir fedakâr- ıktan çekinmez; icab ederse canı- nı feda eyliyecek derecede bağlılık gösterirdi. Nlarım - ilkönce Har. a sonra o Kembriçde geçirdi. Bütün. bu zamanını ders. lerine çalışmaktan ziyade delice işret ve selahet âlem- lâk ederdi. Meselâ 0- 'darında bazan bir ayı, bazan bir sürü köpek besler ve bunlara «be. im encümeni dânişim. derdi. Bir aralık şişmanlamamak için pehriz eder, aç durur, sonra bu pehrizi pü. süz yer içerdi. İşte böyle garib. ahlâka ve mevzuata karşı âsi, yata nına, cemiyete, her türlü kanun (Devamı 4 üncü sayfada) İSTER INANMA! bir ikiyi geçmez, oralarda ise yi. yecek kıttır. İstikbalin hazırladı - ği tehlikenin ne olabileceğini de ancak Allah bilir. Yataklı Vagonlar Şirketi ge - lip geçeni seyahate davet eden bu ilânları oraya moriblik için koymuş olsa gerek. Bununla beraber meselâ İsviç- reye bir defa gidebildikten son. leceğine: İSTER INAN, iSTER INANMA! istediğiniz her bâdiseyi canlı bir Birkaç nükte Gazeteci ölünce Hep başkalarının ayaklarına ip takacak değiliz ya... Biraz da kendi kusurumuzu görmeğe, kendi kendi- mizi tenkili, Veya mizah adesesin. den seyretmeliyiz. Şimdi anlataca. iamiz fikra da daha ziyade bizleri, yani gazetecileri alâkadar eder: Avrupamın tanınmış gazetecile - rinden biri öldü. Melek kendisine cennet yolunu gösterdi. Ve tam kapısına varıp da onu içeriye lete- ceği sırada, cennet muhafızı Sen Piyer, yeni talibi sorguya çekerek gayet sert bir senle sordu: — Mesleği nedir? — Gazeteci?” — Olamaz. Yasak!. Gazeteci - ler buraya giremezler dünyanin zavallı meşhur ge- zetecisinin suratina cennetin kapisi kapanıverdi. Melek gazeteciyi teselli etti ve: — Zarar yok, Bu sefer de ce -| hennemi boylayıverelim, i Cehennemin kapısında zebunile. rin ortasinda, dört bir tarafından| kızgın ateşler fışkıran bir taht üze-| rinde oturmuş olan şeytan gazete. ciyi görünce sordu: — Dünyada ne iş yapardın çe-| lebi? 5 — Gitetelere yazı yazardım.. — Malesef seni buraya alami- yacağız. Ve şeytan, Sen Piyer'den daha usulca, nezaketle, fakat daha kat'i bir tavırla cehennemin kapısını ört tü. Fakat geliniz görünüz ki gaze- teci dostumuz öyle kolayca yılan, | olur olm lere pabuç birakan! cinsten dı i, Derhal kollarını s.| vadı ve metruk bir yıldızda yerle. şerek bir gazete 'çıkardı. Aradan bir ay geçmeden de! bem cennete, hem cehenneme des-| tursuz girmek için bedava matbuat pasolarinı elde etmişti. * Kayserili ve para Bu hikâyeyi Koflej müdürü olan bir Amerikalı dostumdan dinledim: — Ben Kayserililer çok severim. Zeki ve insancıl adamlardır. Onun için onlerin ahlâk ve hususiyetleri. ni gösterecek vak'aları kaydede -. rim. Kayserili mizah kudretine 'de hayranım. Bir münasebştle duy- | İbir dişçiye müracast duğum şu fıkrayı Kayserili dostla- nmdan birine anlattım: Kayserililer altın dişe pek me - raklıdırlar. Güldükleri zaman iki sira dişlerinin pırıl pınl parıldama. sina pek bayılır! e vatandaş - larından geri kalmak istemiyen ve malını Nasrettin Hoca gibi bur nunda değil de daha emin bir olan ağzının içinde saklamak i yen bir Kayserili İstanbula gelir ve eder: alın diş yapi. der Uzun çekişmelerden sonra pa -|7 zarlıkta uyuşurlar. Dişçi, hastasının dişlerini munyene eder ve küçük bir ameliyata lüzum gösterir. Kayte - sili yazı olur, Dişçi, amelirat esna. sında kendisine eter vermek icab edeceğini söyler, ve hastasım ma - saya yatırır, tam maskeyi Kayserili” nin yüzüne koyacağı sırada, Kayse. rili elile bir işaret yapar: Dur1.. der ve cebinden çikar- dıği paraları sayarak tekrar cebine yerleştirir. Sonra tekrar masaya uzanarak: — Hezırm! cevabını verir... Fıkram burada bitince, Kayseri- (i dostumun kılı bile kıpır Kina “gördüm... Adamcağız. gülmek (Arkası sayfa 6 sütun 4 de| madı» (İİ e 4 Haziran 13 Sözün Kısası Derdmende Mesaj id E. Ekrem Tala anlâir yüzünü görmediğim bizim Derdmendden bir mektub aldım. Mektub değil, yü. rekler acısı, Zavallıcık dostum, Rumeli tâbirince «hallere düş - müş». Kendisini alacaklılar sıkış» tırıyormuş, Rebindeki evini seti, lığa çıkarmışlar. Üstelik, son za- manlarda işleri de bozulmuş, Ba. Ba: — En iyi, en yakın dostam sen değil misin? diyor. İmdadıma ye- tiş! Hususile, bana vâdin de var. dı. O vâdi » getirmenin şim- dim: «Canimdan aziz Derdime: Mektubun ciğerimi Gözlerim kan ağladı. Seni bu türlü sikıştıran, üzen hâin alacaklıları bütün varlığımla telin ederim. Se- nin düşmanların, benim di manlarımdır. Onlar, maazallah se- ni mahvederlç»se, ben de kendimi aynlle mahvolmuş sayarım, Ve şa yed bir gün hu tarafa, bina gelecek olurlersa onları ini lediğim gündür. Benden yardım istiyorsun. Ca. nımla. başımla sana yardıma ba - zırm, Mektubunu aldığım günün akşamı konuyu komşuyu topla « dım. Kendilerine uzun uzun, ge « rek senin hakkında, gerek sana yâ. pacağım yardımın şekli ve zamanı hakkında beyânatla bulundum. Hepsi tasvib etti, Dostluğumun ulüvvü cenab mertebesine yükse- len derecesine hayran oldular. Bir takımı, senin © düşmanlarını şah. san tanıyormuş. İçlerinde en gad- darı, en 2örlusu filânca imiş. Se, nin ocağına iricir dikm minli olduğunu ilâve ettiler. Be! Asla gari yeme, O habisin elinden seni ben kurtaracağım. Selâimete, kurtarıcı elimle, seni ben ulaştıran, ağım, Derdmend. Ancak biraz sabırlı ol. Bak, buğün 1941 Hazira. nının onuncu Salı günündeyiz. Bu tarihe mim koy. İşte bugünden iti. baren senin ham ve hesabıns bir a eği İçine metelik para atmağa başladım, Se- nin büzün borcun 1743 lira imiş Bu gidişle, bu parayı, inşaalli taalâ, 701200 günde, yani 1921 se. nede tamamlar gönderirim, Ve o vakte kadar sık sık senin Jehinde beyanalta bulunarak, sena böyle, bunun gibi “mesajlar göndererek düşmanlarını, düşmanlarımızı taz. yik edeçeğimden, onlara bi daki. ka rahat, huzur yüzü gösteri yeceğimden emin olgbilirsin. Şimdilik, istersen, bizim evde eski püskü, modası geçmiş. bizim kendi işimize yaramıyan öteberi var, Sana bunları hemencecik gön derivereyim. İleride, bu hurtıpırtı. nın bedelini senden masıl olsa a - lırım, Bu cihet seni zinhar tered. düde düşürmesin. Dost değil mi - yiz? Tekrar ediyorum: Gönlünü İe- rah tut, Sözüm sözdür: Sana en müessir şekilde yardım edeceğime bir defa daha ând içiyorum. An cak, dediğim gbi, sabırlı ol, Derd. mendim. Bu akşam yeni beyanatta bulu- bacak ve düşmanlarımızı tirtip tt. teteceğim. Baki uhüyvet!s * Bu mesajı göndermeden evvel bizim komşunun Bobstil oğluna gösterip: — Nasıl?, diye sordum ! — Oh! dedi. Enfes. Enfesi. Tam Amerikanvari olmuş. Bravo mon Bay!, : Elim Gİ