İzmirde Yeni tip ekmek Pazar günü piyasaya çıkarıldı İzmir (Hususi) — Yüzde 30 ar- pa ve yözde 20 çavdar ihtiva eden © « harmanlar, İzmir Toprak mahsul. leri ofisi tarafından hazırlanmış, bu harmanlara göre imal ettirilen un- İar, Pazartesi piyasaya çıkarılmış ve, yeni tp ekmekler de satışa arzedil. miştir, Toprak ofis müdürlüğü, ek- meğin her tarafta aynı çvsaf, ve tipte çikmasını temin o maksadile eki tip unların kullanılmasını mı netmiştir. Haber aldığımıza göre bu kabil unlardan piyasada çok az miktarda kalmıştır. Toprak ofis müdürlüğü, 17 Mart 1941 den itibaren un işlerini İda- Teye başlamış ve şehirdeki fabrika- © ları da işlemekte bulmuştur. U far, gerek İzmirde, gerek mülhakat tında fırıncı ve diğer ihtiyaç erba- bina ofis şubesince (satılmaktadır. Ekmek ve diğer mamulâtın kontro. İs işi belediyelere aieidir. Son zamanda hububat fiatların. da yirmi paralık bir yükseliş rülmüştür. Bu sebeble tek üp ek. meğe arpa katılmakla beraber un fiatlarının da yükselmesi lâzmgel- © miştir. Fakat Toprak mahsulleri o - © meşhur © enştı, Temel İstanbuldan geleli e- fisi, ekmek narhına tesir etmemesi için unların eski Bat üzerinden satıl masını kararlaştırmıştır. * Kızılay merkezi o umumüsinin 1941 yık toplantısında beyetçe, İzmit © Kizilay Cem veznedarı İhrahim Nazife o (Fahri azalık) unvanı tevcih e miş ve kendisine tebliğ olunmuştur. Uzun seneler Kınlay o cemiystinde vazife gören bu kıymetli İzmit ço- cuğunu biz de tebrik ederiz. İzmit demiryolunda caddesi ktamı katranlı olarak yeni bir şekilde yapılmaktadır. # Edirnede beş senedenheri Hu susi Muhasebe müdürkiğünü büyük bir vukufla idsre etmekte olan Ab dullah bu kere Müsteşarlığı Muhasabeciliğine tayin edilişi # Malatyada bu yıl kayısı rekol. tesi fazla tahmin edilmekte ve bu in neticesi halk memnun gö” srünmektedir. & Balıkesir vilâyeti o merkezine bağlı nahiyeler müdürleri Vali Re- eri Gürelinin riyasetinde bir kongre | e indik işler üzerinde görüş Kandıranın varidatı Kandıradan yazliyor: Kandıra | Kocaeli vilâyetinin eski ve çok ka. “dim bir kazasıdir. Memleketimizin ekonamik vaziyeti ve servet mem baları civar kazalara nisbet kabul etmiyecek derecede üstündür, Se nelik vasati olarak keten tohumun dan ve leyafından milyonlarca Jira varidatı vardır. Bu varidat yalnız getenciliğe inhisar etmiş değildir. Aynı zamanda kismen odunculuk da yapılmaktadır. Ayrıca tavuk, yumurta, hindi ve kasablık hayva- Rezlet mi istersin... Ne Havası kaldi me Civası... İstanbullular hep böyle par. mak ısırdılar karşısında... Siz Te- meli ne sanıyorsunuz?... Bırakın hele kendine gelsin!,.. — Yirmi beş gündür gelemedi mi?.., — Acele etme oğlum!... Telâş ' kendine Fakat Durmuş kaptan telâş e-|8Ö diyordu. Hem çok telâş ediyerdu, hakkı da vardı. Temelin halini gö. rüp telâş etmemek kabil “değildi. Temel. İstanbuldan avdet edeli. denberi büsbütün başka bir adam olmuştu. Neredeydi şimdi eski neşesi, eski şakaları? Nerede de- nizde çılgın cevelânları, kalbleri açan şarkıları, kahkahaları? ONe- redeydi yaramazlıkları, kızlara söz rı, kadınlara göz ederken bi. Oil bükmeleri? Hattâ, neredeydi hiddetleri, küfürleri?... “Bunların hiç birinden eser kalma. vine kapanmıştı; Nadiren çıkıyor Tekeli! SON POSTA -!Bu yıl Tarakyada pancar maısulü çok iyi /Köylü kadınlarımızın pancar tarlalarında ve /mandaralarda faaliyeti Edirne (o (Hususi o Muhabirimiz. den) — Pancar mahsulü bu sene bol yıllara nasib olan miktardadır. Yağmurların zamanında — gelişi, su baskınlarının olmayışı, firtinala- rin zararsız geçişi pancar gibi bütün İzirmat mahsullerini de çok iyi bir duruma sokmuştur. Umumi ve çe- İşidli ziraetin her cephesi halkın ve köylünün ferahlı alâmetlerile dolu. ur. Bilhassa Türk köylü kadınları- in faakyetini ve en geniş ölçüde pancar tarlalarında ve umumi zira. İatin hazırlık ve rekolte işlerinde görmek insana zevk veriyor. İlk erpa mahsulü O Babaeskide borsaya çıkarılmıştı. Fakat bundan 15 gün önce rapis ve kolza denilen yağlı nebatın mahsulünü Havsa köy lüleri elde etmiştir. Rapis hem yenir, heim yağ diye kullanılır ve hem de makine yağ- iJarinda işe yarar bir nebattır. Tane İleri kişmiş gibi küçültür. 100 kilo İkohumdan 30 kilo yağ alınmakta İve yağın kilosu da 30 - 33 kuruş arasında satılmaktadır. Çeşidi zira. t gibi bu sene çeşidi hayvanlar da tamamile hastalıksız ve doğum- İleri iyi dörecededir. Alim satım işi İde normaldır. Mandıraların faaliyeti Mandıralar geçen sene olduğu gibi İbu sene de hararetle çalışmaktadır. i Trakya, beyaz ve kaşer olmak üze. bilhassa göze çarpıyor mı Trakya ve daha çoğu da İstan-| bul buzhanelerine her gün trenler! ve kamyonlarla taşınmaktadır. Mev 3im hesabına göte 15 Temmuza kadar mandırâlar rollerini yapmış olacaklardır. Bu bereket ve iktisa, hareket köylünün yüzünü güldürmüştür. | Ma'alya doğumevinin faaliyeti Malatya (Hususi) — Bura da.| ğumevinin Faaliyeti gün geçtikçe artiyor. Birçok vilâyet halkının! akın ettği biricik sıhhat yurdu Refik Saydamın büyük eserlerinden biri»! dir. Yapılan son teftişte başhekimin | çalışkanlığı görülmüş ve idarede de! değişiklik yapılmıştır. İya bir aşçı getirilerek hastalara iyi yemek yap- tırılmaktadır. İzmitte beden terbiyesi mükelleflerinin faaliyeti İzmit, (Hususi) — İzmitte Be- den terbiyesi mükellefleri, t- himmetile iyi bir disiplin dahilin- de çalıştırılmaktadır. Milli günle- rimizde bu gençlerin munlazam bir ksyafetle merusime iştirak et- meleri umumi bir alâka ve sevinç İma senede, 4,.000,900 kilo nefis pey nir çıkarmaktadır. Bunlarin bir kis- Konya (Hususi) — Akşam Kız San'at mektebinin burada açtığı sergi çok rağbet görmüştür. Kız - larımızın yaptıkları çay takımla.| rından birisi 50 diğer biri de 36| liraya satılmıştır. Dikiş odasında iki İşuluz on beşer Iiraya, diğer bir sa-İ (du, Saatlerce, günlerce odasında kimsenin bilmediği bir şeyle meş- gul oluyordu, Değişikliğin yalmz mizacında değil, ayni zamanda kı. yafetinde da göze çarpmaktaydı. Temel eski derbeder fakat şahane kıyafetini terkederek herhangi bir şehirli kalem efendisi gibi giyin- Yürüyüşü bile değişmişti. başını öne doğru eğerek, izlerini yers dikerek, &ısa ve mütereddid adımlarla ilerliyordü. mahcub, çekingen bri adam olmuş tu. Arkadaşlarının biraz açık 58. İçik şâkalarında utandığı, kızardı. İğ görülmüştü... Bütün bunlara hayret etmemek elden gelmiyor. du. Bu vaziyet böyle devam ede- mendi! Durmuş kaptan bu gidişle ikraz ettiği paraların iadesine im- 'kân olmıyacağı gibi. reisliğe de Şükrünün — geticileceğini » ânladu Bu, kendisi için çifte darbe ola- caktı, Böyle bir felâketi önlemek mişi ş lâzımdı, “ Fakat ne yapabilirdi. , getelerce düşündü, Ni- (Konya kız san'at mektebinin sergisi rağbet gördü ) uyandırmaktadır. tılmıştar. Çocuk ve bayan şapkaları da üçer, beşe ve onar liraya müş- teri bulmuştur. Çamaşır odasından pek çok er. kek çamaşırları alınmak istenilmiş bunların talebey» aid olduğu ileri sürülerek okul idaresince sahil - mamıştır, Resim talebeleri öğret- menlerile bir arada gösleriyor. hayet en doğru hareketin gidip Temelle ciddi bir görüşme oldu- guna karar verdi, Durmuş kaptan kapıyı çaklığı zaman Temsi bermudad evde, odâ- sında bulunuyordu, Misafiri ke. meali nezaketle karşıladı: — Vay iki gözüm mirim efen. dim, safa geldiniz, hoş geldiniz... Buyurun!... Durmuş, odada minderin üze- rine yerleştikten sonra söze baş- ladi. — Bu rezalet daha çok devam edecek mi? — Asfedersiniz, ne demek iste.| diğinizi anlamıyorum... İ — Temel, kardeşim kendine ge. lecek misin, gelmiyecek misin? — Feri elendimizin... Li kin mazur görünüz, ne buyurmak arzu eylediğinizi bir türlü anlıya- madım. — Bu lâfları nereden öğren- din be?... Kendine gel dedim, kendine gel — Kendi Dilekler İhtiyaclar Kandıranın tenvirat işi halledilmelidir Kandıradan yazılıyor: Kasa- bamız altr'yiiz haneyi müte « caviz bulunduğu halde Kandi- ra kadar karanlıkta kalmış bir kasaba tasavvur etmek güç bir şeydir. Aylardanberi görüldü- ğüne ve şahid olunduğuna gö. te sokaklarda hks Iâmbası di- rekleri, olâmbasız bir halde durmaktadır. Kandıra halkı memleketlerini o aydinlatmak ve tenviratinı temin etmek için lüks lâmbası değil, hiç olmaz- sma evvelce iüks lârmbasına mahsus dikilmiş olan direkle- re şimdilik birer petrol lâmba. m takılmasını isüyorlar, Koca bir kasabanin iki veya üç lüks lâmbasile idaresine hiç bir su. rette imkân görülemez. Kan » dıra © belediyesi (o kasabanın tenviratmı mükemmel idare edecek duruma maliktir. Bil, hassa kasabada tenvirat der- dinin bir an evvel haleldilme- sini halkımız gönülden dile » mektedir, Gümüşhacı köyde yağmur ve dolu Gümüşhacıköy (Hususi) — Do- Iudan her yıl zarar gören Gümüş bacıköy bu'yıl da yağmur bekle. diği günlerde bâzı mıntakaya şid- detli dolunuti düşmesine şahid ol- muştur, Ova kısmına bir miktar yağmur yağmışsa da yamaçlara düşen dolu mahsulât ve bilhassa tütün fidelerine zararlar ika et - miştir, Çorluda iskân — işleri Çorlu (Hususi) — Kaza hudud- lar: dahilinde iskân idaresinin ye - miden tesis ettiği ve barı köylere ilâveten inşa ettirdiği göçmen köy evlerinin bir kisminin o muvakkat kabulleri yapılmış, bir kısmının da insmatı bitirilmiştir. Bu köyler; Sağlık, Aşağısrt, Ya- kansevindikli, Kirkkepenekli, Bala- banlı, Müsellim, Köpekli, Banarlı, Osmanlı ve Doğu Karacamurad köyleridir. Bu köyler ve erler, köycülük e- sasına göre ve her türlü sihhi şart İar gözönünde tutularak inşa edil miş, köylünün zeriyat o yapaca; toprağından başka, bağlık, bahçe- likler de ayrılmış bulunmaktadır. İzmitte kuzular pek bol İzmit (Hususi) — Bu sene İz- mitte kuzular pek bol ve Ucuz. dur. İyi bir kuzu 2 liraya alınabil- mektedir. Bu sebeble halkın ek - seriyeti birer kuzu sahibi olmuş lardır, Kuzu fiatlarının bu ucuzlu Buna rağmen. kuzu etinin kilosu detlenmişti. Yumrüklarım (osık- maktaydı. Bir bomba gibi patlıya- caktı, fakat gene kendini zaptetti. — Temel... Ne oldu sana be?. Temel, hayretle gözlerini açtı. Sonra, dünyanın en masum şes'le sordu: — Bana bir şey mi olmuş? Ne olmuş. hiç farkında değilim! Durmuş kaptan sonturlu bir küfür sallıyacaktı, fakat gene İtL dalini muhafaza edebildi. — Kardeşim, evlâdım, sen bi- zim bildiğimiz Temel vels değil sin ... Bu sözler Temeli birçok düşün- dürdü. Rihavet,. kendi kendine konuşur gibi — Evet... Ban... Acayib... Ya kimim ben?.., — Orasını bilmem... Bildiğim bir şey varsa o da senin bizim es- ki Temel reis olmamandır. — Bunu nereden anladınız, e fendim? — Şu kuiğın. kıyafetin Redir?. Geldin geleli bir kere balığa git- medin Temel, iki elini göğsüne koya- tak bir iki adım geriledi, — Balığa mı?... Ben balıktan karkarım!,.. Yatarken yanından | bulunan arkadaşlarına Allah rahatlık versin dedikten sonra gülerek şunları da söyledi: — Filibeli, güreşi buncazda bi - yaktı, Aldı çılgarı Filibe çingenece- m... Yarın, Karagöze bilirim ya - pacağımı? * Sabah olmuştu. Aliço erkenden gün ayarken kalktı şörle bir kendini yokladı. Demir gibi idi. Abdestini aldı. Sabah namazım kıldı. Filibeliyi, bir arabaya koyarak geceden Kocamustalapaşaya gö - türmüşlerdi Karagöz Ali, Aliçonun gaddar - liğından, Filibeliye yaptığı hunha İlikten yılmıyordu. O da, gaddaı İO da hirçin Hattâ; Kel Memiş, Filibelinin ba na gelen felâketten ürkerek bir İaralık Karagöze şanları munldandı: — Karagöz bel Burak şu Kel be pehlivanlık yoktur bize bel Diye, Karagözü güreşen (o vazgeçirmiye çalışmıştı. Memiş, haklı idi, Silivri güreşi daha, hâlâ aklında idi. Bereket versin Aliçonun eline kalıp ezilme- den çabucak #enilmişti. Zaten; Aliçonun kendisine göre tulturduğu bir prensib vardı. Kim, başpehlivanlığa ve kendi- sini yenmeğe yetişebilecek bir hale İgelirse onu ezmek ve yenmeyip meydan yerinde hurda etmekti. Bu sebeble; Aliço korkusu, bütün peh. livanların yüreğinde bir; derd ve korku halinde yaşardı. Fakat; Karagöz, Koca İbrahim, Arnavudoğlu, İbo gibi pehlivanlar, Aliçoyu meydandan çıksrmak. için İölünceye kadar yılmadan güreşmiş. lerdi in ün yetişen ve mevcud olan pehlivanlann her türlü kudret ve kuvvetlerine rağmen, Aliço,tam İyirmi yedi sene Osmanlı İmparator- İuğunun başpehliyanlığını fastlasız siz üzerinde taşımıştı. .0; emsali dünya yüzüne gel. memiş bir sporcu idi, Böyle bir pehlivandan, hiç şüphe İyok ki; herkes korku duyabilirdi Nihayet; baş güreş geldi dayan- dı. Zurnalar davullar. canlı, canli yordu. Şaka değil Aliço ile Ka. İragözün musaraân vardı. Güreş kı- İran kırana idi. Karagöz; kispelini giymşi, çıplak sallana sallana meyd: İiyordu. Korkusu olmadığı yordu Kazamn dibine geldi. Davullar zurnalar bağırtılarıni kestiler.. Bin. lerce seyirci nefesini kesmiş o mey. dana bakıyordu. Aliço: daha meydana gelmemiş. &. Ortada da görünürde de yoktu Herkes sabırsızlaniyordu. Hat. İşte; geliyordu. Kel sira aksi takdirde e kacaktı, Sabırla tekdirlerine vam ettiz — Bir kere olsün denize çıkma- dın!.. Bu sefer Temelin siması zaval- lığı, biçareliği, hastalığı ifade e- diyordu. Titrek ve mahcub bir i sesle: | — Ne yapayım efendim, deniz | tutuyor!... Durmuş kaptan, hayatında bu lana kadar göstermiş olduğu sabır ve İahammi cemetmiş İhiç şüphesiz ekün o bugünkü sabir ve fahammülünün çok du- nunda olacaktı. | — Kardeşim Temel rels sana ne oldu?,.. Ne sayarsın, ne söver. sin!.,. — Sövmek mi? Aman efendim estağfurullah... Sövmek ne de mek!,.. Haddim mi hiçi,., — Bir takım lâflar edersin!... Ne kendin ahlarsın, ne karşındaki anlar... Temel gene düşüncesine dak muştı. Birkaç dakika sessiz kal- diktan sonra: — Demek abdi ahkarda bir ta- kım tebeddülüt, bir hayli tahavvü- lât var!,.. Saydıkların nedir... Ne de- mek istersin?... Demek isterim ki... Buyur- den bir kaza çi. de- mde değil miyim miril o Dedi. Durmuş kaptan bu ceva. dağunuza göre bendenizde birçok! ve cesur bir adamdı.| rifi bel, Bu, ölmedikçe hepten baş) Aliço kızgındı, bu son güreşi bacanağı olan Karagözle yapıyordu ve daha haşin davranacak gibi görünüyordu da bulunan tek tük kaları dimdik olmuştu. Kumral ve yavuz bıyikla- rını iri ellerinin içine almiş büküş - türüyordu. Belli ko; çok hiddetli ve i idi. Karagöz Ali, yağlanıyordu. O ka dar dikkatli yağlanıyordu tinin iç dikişlerine varıncaya kadar ovuyordu. Eh! Ne olur ne olmazdı? Aliço nun paça kasnak oyunları boldu Aliço da kazan dibine geldi. Ne selâm, ne de sabah yoktu? Suratını bir karış asmış, hain, hain bacanağı Karagöze bakıyordu. Sanki; iki ba- canak birbirlerini yiyeceklerdi. Karagöz de, Aliço da Şumnulu İ olduklarından tarafgirlik © yalnız Şumnulular tarafında idi Fakat; Şumaulular iki taraf ol İ muşlardı. Bir tataf Aliçoyu, diğer İtaraf da Karagözü tutuyorlardı. İ Karagöz Ak, Filibeliye nüzütan daha korkulu bir pehlivandı. Tek- İniği çok kuvvetli ıdi. Hızh ve ce İsurdu. Yırtıcı ve haindi. Hemen, hemen Aliço ayarında gaddar idi. İ Aliço: yağlanmağa o başladi ziyade şirazelerine ehemmiyet v İdiği görülüyordu. Çünkü; Karasö- zün dalma, peş kabza oyunları çok tu, Yağlanmalar biti, Kibleye dö. üldü. Cazgır üç ihlâs bir fatiha okuduktan sonra; dunya başladı: — Allah illallah phimiz üstadı. mız hazreti Hamza ilâh. Dua bitti... Şimdi, sira pehlivan. ları takdime ve o menkibelerinden bahsetmeğe ve nâsihate gelmişti. Cazgır, gene bağırmağa başladı: — Hey, ahali duydum duymadım demeyiniz; buna meşhur Aliço der. ler... Yirmi senedir bu meydanda ve dünyada alrtını yere getiren ok mamıştır. Takdimini bitirdikten sonra; na sihate başlataiştı — Heyl Aliço, hasmına Karagöz Ali derler... Mağrur olma 6 da namdar ve meşhur pehlivandır. Ni- ce, baba yiğitleri bu kânzarda silip süpürmüştür. kündesinden, peş kabzasindan, yan çapraz keskisin. den kendini kolla. © Gururlanma kuvvetide güvenme eloğlu bu, iki dirhemlik yerini bulur yıldızlar; say dirir damat, Hakikaten; Karagöz Alinin yan çaprazı, keskisi, çift paça dalışları, oturak kündesi meşhurdu, Herhangi bir pehlivsa manda ağtrlığında da- | İbi olsa bu oyunlara düşürse soluk- suz yenerdi. ümdi, sıra Karagöz Aliye mişti. Cazgir bağiriyorduz — Heyl Ahali duydum, duyma- dım demeyiniz, buna meşhur Kara- göz Ali derler, nice pehlivanlar meydandan silip süpürmüştür. Us, ta bir pehlivandır. gel — .. Öyle değil mâ — Değişiklik mi ararsın?... De. dim yâ Temeli töls-gitti, yerine ya- bancı birisi geldi! Temel büyük bir heyecanla: — Bu gelen kimdir?... Diye sorduğu bu sunle Durmuş kaptanın vereceği cevab Ofa gek diğinderiberi hergün daha fazla azâb verici bir muammanın belki halline yardım edecekti, Durmuş söze başlamacan acıklı sualini tek» rar etti, — Bu gelen kimdir?.., Fakât Durmuşun cevabı sadece: — Ne bileyim ben... Başkası den Maret kaldı. Sonra da ile ri sürdüğü hakikate yeni bir delil göstermek için ilâve ettiz Evet, başkası... Bak dilin bile değişti!... Artık bizim könüşmuyorsun! ... Dilin İstanbuk lularınki gibi çabıyor!... — Dilim mi çalıyor? Temel bunu farketmemişti, De- mek oluyor ki telâffuzu da değiş. mişti!... Detununda bir çöküntü | husule geldiğini hissetri, Bu yeni emare kendisini büsbütün şaşımt- maştı, Fdebiyata vukufu olsaydı, Hamlet gibi «Olmak veya olma. mak!... Budur mesele!...» derdi. Arkası var) İiştel..i