Trakyada Köylüye yeni harman makineleri veriliyor Edirne (Hususi) — Trakya vi. Jâyetlerinin orak ve hasad imev- simi İgelmiştir. Devletin dört vilâ- yete gönderdiği 141 makinenin ba- şında ziraat memurları bulunmak. tadır. Bu işleri yakından görmek ve ne şekilde istifade edileceğini tesbit ve bunların bir intizam da. hilinde işletilmesini temin maksa. dile umumi müfettişlik ziraat mü- gaviri Şevket Alı Bölge vilâyetle- rinde bir teftiş gezisine çıkmıştır. | Çanakkaleden itibaren Tekirdağı, Kırklareli ve Edirne vilâyetleri ka zalarına uğrıyacaktır. Ayrıca ziraat işleri için bu mın. #akaya 5 tane harman makinesi verilecektir. Vasati olarak 600 dö- nüm biçilmektedir. Bu makineler için Babaeski, Lüleburgaz, ve Çorluda yedek parça merkezleri açılacak ve ek- gikler buralardan tedarik edilecek tir. Bursada Marş müsabakasını kazanan genç Bursa, (Hususi) — Matbuat U- mum Müdürlüğünün açtığı yürü. yüş müsabakası halkımız arasın- da büyük bir a- lâka uyandır. mıştır, 19 Ma. yısla Riyaseti. Bi © — Gümhur. orkes. ç Otrasının çaldığı ilk marş âyni zamanda Bursa hlarla ilgili olması bakımın - dan her ağızda tekrarlanmaktadır. Matbuat Umum Müdürlüğümüzün bu teşvikkâr hareketi diğer bir çok amatör san'atkârlarımızı da İaaliyete getirmiş bulunuyor, Bu münasebetle halen, Belediyemiz bandosunda çalışmakta olan marş sahibi Mehmed Emin Yalginla görüştüm, Melhinsd E:cin, beste- «lediği bu marş hakkındaki şörg. Tarıma karşı şunları söylemiştir: «Matbuat Müdürlüğünün böyle bir müsabaka açtığını ilkönce rad. yo haberlerinden öğrendim ve © günden itibaren marşın « bestesini © bazırlamağa başladım. Buna da ön > bir mesai kâfi gelmişti. Kendim Rusçukluyum, tahs'i de- © recem ortadır. 934 de ana vatana geldim. Gedikli mızıka başçavuşu- yum. Keman, mandolin ve diğer © sazları da çalıyorum, Marşın bes- “ tesini kazandığımı duyunca çok sevindim. esasen bu sahada çalış” mak istiyordum. İnkişaf sahâsını bulursam ayda iki üç mars beste- —İiyeceğimi kuvvetie tahmin et mekteyim.» Bir gece Didar feryad ve figan- — larla ansızın uyandırılmıştı. © olâşla yatağından fırladı. Ses ya. » mındâki otladan geliyordu, Dinle. di. Bir erkek haykırıyordu: © - — Yeyet!... Yeter artık!,.. Bık- «tam usandım... Kahrolsun Naime!, Lânet olsun Apustola!... Yeter. -yeter-... Ölüyorum!,.. Can kurta. ran yok mu?... İmdad o “İmdad!, Didarı,' çılgın bir korku yata. © ğinim içinde sımsıkı bağlanıştı. Kı © muldanmasına bile imkân yoktu. © Soğuk terler dökmekteydi. * — Can kurlarin yok muf... © Dışarıda kapılar açıldı, koşuş- malar olda, kapılar vuruldu, muh. telif sesler işitildi, Sönra her şey “derin bir süküna daldı. Her şey © ve herkes, Didar müstesna. Muf- “İak 'biri öldürülmüştü. Mutlak bir dinâyet işlenmişti, Didar güç halle — titreyen elini: uzatıp bir düğmeye “basabildi. * - Başucundaki: limbr yandı, «Karanlıkta kalmaktansa — âytlınlıkta bulunmağı tercih et. 'Te.;dikten SON POSTA Kızılcahamamda kanlı hir aile faciası Bir köylü karısı ile sevişen bir adamı öldürdü, İ karısını da ağır surette yaraladı | Kızılcahamam, (Hususi) — Ka.| sini kanlar içinde yere sermiştir. İ zamızın Yıldırımören köyünde bir| (Hüseyin müteakiben tabancası. aile faciası olmuş, bir köylü &arı.İnı Haticenin üzerine çevirmiş, ©- İsile sevişen diğer bir köylüyü öl-inun yalvarıp inlemelerine mey- dürmiüş, karısını da ağır surelteldan vermeden onu da birkaç ye. | yaralamıştır. rinden yâralamışlır. Bu köyden Hüseyin oğlu Max Katil bu işleri gördükten Sonra med uzun seneler evvel gene kö-İşüratle evden çıkmış ve kaçmağa yünden Hatice isminde bir kızla! başlamıştır. Tabanca sesleri ile a- evlenmiş, bundan beş çocuğu Ol-| yaklanan köy halkı Hüseyinin €- rom e eni bir ve YA-| yine koşmuşldr, iki kanlı cesedle şarlarken, nihayet Son Aylara A“) yarlağnışlardır. Hâdise derhal ralarında bir geçimsizlik başla yay satiyar heyeti tarafından fe- mıştır. Hüseyin daha ziyade kari- v ğ si tarafından izhar edilen hü ge,|1efonla kaza müddeiumumili ğ'ne İçimsizliğin sebebini anlamak iste. faber verilmis, iaeereiserve miş, karısının hâreketlerini detkik | Cevdet Kızıloğlu ve hükümet dok- edince onün ayni köyden Ali oğlu| Soru Ali Rıza Bakay jandarma ku. Hasan isminde evli ve üç çocuklu | mandanı ile birlikte vak'a mahal. bir adamla seviştiğini hissetmiştir. |line gelmişlerdir. Bunun üzerine derhal tertibat Biraz sonra da katil Hüseyin yakalanmış, çok ağır yaralı olan almış, bu feci vaziyete Ve bir kanaat getirdikten sonra» birkeç| atice Ankara Nümüne hastane. sine kaldırılmıştır. gün evvel kasabaya pazara buğ- day almağa gideceğini söyliyerek İzmir Atatürk müzesinin hazırlığı » evden çıkmiştir. İzmir (Hususi) — Birinci Kor- Hatice de kocası gittikten son- ra akşama doğru, aylardanberi se- donda Atatürk müzesinin (tanzimi işinl devam (edilmektedir. «Halk viştiği Hasanı gizlice eve almıştır. Hüseyin ise bir müddet köy dışın. da beklemiş, hava kararırken eve İş, sessizce içeri: irmiş ve Erel karısının an Mü müzesi » adını alacak olan bu mü. da oturduklarını görünce; hızla 0-|797* konulacak Atatürke aid hatı. ? ralan ihya eden birçok fotoğraf ağrandismanları yaptırılmıştır. İz « mir seyahatlerinde Atatürkün söy- lediği nutuklar tamamen toplan - daya girmiş ve tabancasını çek- mişti, (Bunlar o öldietönlecektir. miştir ve Hasanın kınıldamasına meydan bırakmadan bu namus) il Müze çok zengin ve kıymetli eser- düşmatımın Üzerine iki el teş et.| miştir Çıkan kurşunlar Hasanın lerle dolmaktadır. sağ ve sol böğrüne girmiş, kendi. İ Bartın (Husasi) — Ziver Çelebilmuallimi Salâhaddin Konunun delâ ve Ahmed Albayrak tarafından Şi. letile bahçeyi görmüş ve sahiblerini ll Ml lt e arazisinde fenni | şekilde, ; 1600 fidanı muhtevi kırk dönüm)” 2“ GE ER ML Grp kadar bir meyva bahçesi tesis edil, |teM0enni ederiz. term ovanık sa miştir. Bartına gelen vilâyet ziraat | hâsile ziraat müdürü Hüseyin Ay- müdürü Hüseyin Ayyıldız, zirnatiyıldiz: gösteriyor. YAZAN : EKREM REŞİD Jenişti, Belki katil cürmünü işle-| yibi... Ne edersinzi,.. Kendi de sonr ayanındaki odanınjmahcub oldu amma np fayda... penceresinden atlayıp kendi pen-İ * — Kim bu delikanlı”... ceresine gelmişti, Belki perdelerin — Bir artist!,.. arasına gizlenmişti, Belki korkunç! O Artistin manasını anlamamış siması camın arkasından obirden.| olduğu halde Didar ne demek ol bire zuhür edecekti, İstanbul gibi duğunu sormadı. Cehlini settet koca bir şehirde her türlü insan)mek istiyordu. Yalnız; bulunur; dünyanın da bin #ürlü| (— Nesi var acaba?... İmdad, ö- hali vardı, Didar yatağının içinde | lüyorum. diya bağırmak için ne büzülmüş; dizleri çenesinde, yor-İhüyük azab çekmekte “olacak!,.. gam burnunda kaldı ve bu vazi.) Dedi: Hizmetçi de gene gülüm- yette sabahladı. seyerek: Mutad saatte kapısı vuruldu. o — Malüm ya artistlerin her şey. Hizmetçi kahvaltısını getiriyordu.) leri acayibdir, Kim bilir nesi var. hışırı duydu. Sonradan bir gülgu-| Dışarılıklı zengin' hir dul galiba Tekişla sordu: akıl ermez ki,., Ne ise, geçmiş ol- — Kuzum kızım, dün akşam/sun... yanımdaki odadaki bağırışmalar Deyip çıktı, he idi?... Artist ne demekti?... Naime Hizmetçi gülümsedi: namında bir kadına ve ismini ba. — Duydunuz mu?.. turlıyamadığı bir başkasına lânet değil... Bir şey değil amma otel'okuyan bu delikanlı kimdi?.., müşterileri birbirin; ogirdiler...İ Derdi neydi?.. Niçin ölüyordu, Telâş. kıyamet... Meğer yâninız-| kinden imdad bekliyordu?, . Bu daki odaya dün gelen delikanlı uy-| del'kanlı merakını miş. kusunda sayıklıyorimuş,.. Bu ar.| Acaba veçhen, şeklen 'nasıldi*, ; tistler böyledir, her şeyleri aca-l Ah şu dünya, derdsiz kimse yok ; » Hiçbir şey. İzmirde Güzelyalıda bataklık sahası kurutuluyor İzmir (Hususi) — Güzelyahda küçük su birikintilerile ufak batak. lıkların sahibli kısımlarının istim - lik edilerek bu geniş sahada mo- dern spor sahaları tesis edileceğini evvelce yazmıştık. Belediye reisi Dr. Behçet Uz, dün yanında mühendisler — olduğu halde Güzelyahya giderek tesisler yapılacak sahada tetkikler yapmış- tir, ir an önce temizlem- İmesi ve gençliğe faydali: bir hale getirilmesi için plânlar hazrlana - İ caktır. İ Güzelyalıda — bulunan © belediye İbanyoları da hazırlanacak plân çev resine o ahnacık ve burada geniş yüzme havuzları ve su topu yerleri İvücude getirilecektir. İ Güzelyatıdaki batakbıklar kuru- İtulduktan sonra bu civarda yalniz /Çakalburnu dalyanı civarındaki ba- taklık kalmış olacağından bunun da bir an evvel kurutulmuş olmas çareleri araştirılacaktır. Gemlikte yeni zeytin mahsulü iyi Gemlik; (Hususi) — Gemlikte bü yıl zeytin mahsulünün çok meb- zul olacağı anlaşılmaktadır. Hemen dört yildir fasılasız iyi mahsul alın- makta, bu yüzden bu işle iştigal eden lerin yüzü gülmektedir. Yalnız da- ha eski senelerden stok mal mev- cuddur. Bu yılın mahsulü de buna inzimam edine» #toklari idhar ede- cek kab bulma şimdiden tüccar ve çiftçiyi düşün. dürmeğe başlamiştir. Bu vaziyeti önlömek üzere ihrücat (o müsaa almak için bir murahhas heyet gönderilmesi tüccarlar arasmda dü- şünülmektedir. İhracat ofisinin ciddiyetini naza- ri itibara ulacağı şüphesiz bulunan hükümetimizin şu durum. müvace » hesinde ihracata müsaade etmesi çok isabetli olacaktır kanaatinde » yiz. Trakyada ipekböcekçiliği Edirne | (Hususi) — Müstahsil i öceği tohumlarını açmış ve koza yetiştirmek - üzere o İnaliyete geçmiştir, Bu yıl koza lün » den alınacak randıman miktarı hak kında şimdiden bir şey söylenemez- se de böceklerin bakim ve yetişme leri hususunda müstahsil itina et mekte ve Edirnedeki İpekböcekçi- liği Enetitüsünün birkaç yıldır fen. ni şekilde ipekböceği yetiştirme hu susumdaki gayretlerinden o hakkile istifade olunmaktadır. o Trakyanın en ziyade koza yetiştiren mıntaka- ları Mürefte ve Meriç kazaları ba- valisidir. Het sene olduğu gibi sene de müstahsile ipekböceği to. İhursu dağıtılmıştır. Geçen seneki koza istihasl miktarı 18.000 kiloyu bulmuştur ki bu ra- kam yalniz Edirne şehrinin istihsa- lâtıdır. Meriç ve Uzunköprü koza istihsalâtı bu yekündan hariç bulun maktadır. vessel, iğer bir isim, yabancı yorum, im. dad... Bu sözler kim bilir ne müt- hiş bir faciadan birer nebzeydi!.. Didar uzun müddet bu facladin ne olduğunu (kestirmeğe çalıştı, Fakat yavaş yavaş faciadan ziya. de kahramanile meşgul olmağa başladı. İçeriki, bitişik oodadaydı. Aralarında ince bir düvar vardı, sesin kolaylıkla geçt'ği bir duvar... Sonra şu kilidli kapı, İçiçe birkaç oda İstiyen müşteriler, nazarı iti- bara alınarak birçok otelde oldu. ğu gibi, bu otelde de odaların a- rasında birer kapı açlırılmıştı. Bunlar icabında açilir, fakat ek- seriya kilidii kalındı, Didar usulca kapıya geldi, kulağını dayadı. Bel ki, kaç saattir zihhini maşgul edeh muammanın halicdilniesine oyar- dımda bulunabilecek birkaç keli. me duyabilirdi. Nefesini zâptede- rek dinledi. Bir müddet sadece bir le, Delikanlı dişlerin! firçaladık - «Son Posta; nin tefrikası: 18 Molla - Adalı güreşi Molla güreş başlar başlamaz süratle saldırdı ve Adalıyı altına aldı Molla; kararın uzadığını anla -Jödülden gayri se yınca sabırsizlandı. Sessizce otur «| Allah müinin olsun duğu yerden kalktı. Ayağında kis.| © Diye meydaüdan çekildi. Molla. pet beylerin yanina geldi. Müza -İnim, gözlerinden siyah sakalı üzeri- kereye kulak misafiri olmıya koyul.İne yaş damlaları aktığı görülüyor- du. Baktı ki; babası; manasız yere,du. Fevkalâde müteheyyiç olmuş kendini müdafas ediyor. Ve basım. | tu, larına korktuğunu hissettiriyordu. Zavallı baba, oğlunün (güreşini görmediği işin. Ne de olsa, çok ağır olan Adalıya karşı korunma vazi. yeti almak mecburiyetini duymuş » tu, Molla; babasının bu halini gö - rünce derhal lâfa atıldı ve: — Bana bakın; babama hürmet İederim, lâkin, o benim güreşimi bilmez, Hoş, bu pehlivanlıktır. Al, lah bilir, Fakat; üzülmeyiniz, ve bu mesele üzerinde fazla konuşmayı - niz... Ne diyorsunuz? — Kıran, kirana ma? — Evet; güreş kıran kıranadır. yeniş çivi yukardır. Berabere yok. tur, Boğmak, tırpanlamak her sey vardır. Hattâ, kazık dahi... Anla. şıldı mı? Sonra; meydana gelir pehlivanına (sahib çikmak isterse avradının donu da başina olsun. Deyip sözü bıçak gibi kesti, A « dalının beyleri, birbirine baka kal. dılar... Mollanın babasi da olduğu yerde kala kaldı. Her şey bitmişti, Davullar zur « yağlanıp meydana "çıktıkları zaman, “Adalının beylerinden biri, yüz altın ve i İ susturarak bağırdı Ortaya konün ödül (1) dân gay» ri yüz altın hira koyuyorum. Bu pa- rayı yalnız, Adalı yenerse Bunu, gören diğer beyler, yazma inendillere o doldurdukları altınları birer birer meydana gelip Adalıya peşkeş çekmiye başladılar... Mendil torbaları, kazan dibinde dikili duran ödül sırığına asiliyor. d İn Molla; sessiz, sakin kollarını göv sime çaprazlamış (beylerin yarışını seyrediyordu. İşin tuhafı; Molla için ortay? çi kıp tek bir bey veya âyân para ko- madı. Paru koyanlar o koymuş, her şey bitmişti. güreşe başlamak üze, re tekrar davullar, zurnalar vurmi- ya başliyacağı sirada, o Müminin babası olduğu yerden kalktı. Mey- dana “yürüdü, Elile davul,zurnaları susturdu. Herkes, ona bakıyordu. Belinde. İli kuşağı çözdü. Gövdesine doladı- bulği enli meşin altın kemerini çikar- dı, Bir mavzer fişekliği kadar geniş i götürüp ödül sırığına astı ve, oğluna dönüp seslendi: “— Oğlum; bu da, ortaya konan (1) Pehlivanlara verilen hediye, at, koç, para gibi... di Kapının deliğinden bakma. ğa teşebbüs etti, fakat muvaffak olamadı, Fliçbiz şey görünmüyor. du. İçeriki odada kapının “Önüne dolâb konmuştu. Didarın merski gittikçe — artıyordu, | Delikanlıy; görmek için ne gibi tedbirler al mak lâzım geldiğini uzun uzun düşündü, O derece uzun düşündü ki saat on ikiyi çeyrek geçe hâli düşünüyordu. Halbuki şube mü- dürlerinden birile Şetvan hakkın- da görüşmek üzere saat on birde polis müdiriyetinde bulunması lâ. zımdı. Bu sabah Didar Şetvanı w- mutmuştu. * Otelin. yemek odamna O indiği vâk't, Sülünün gözü bir küşe ma- sasında yalnız yemek 'yemekte © lan bir kadına ilişti, OKendisile meşgul olan garsona sordu: — Bu bayan kim?... — Birkaç haftadır burad Bu sözler kifayet etenişti Bu herhangi | taraf)k' alacak.| atle dönüp İ olsaydı; yüzde yüz srtüstü çivi yu. ve ağir olan bü altın dolu kemeri| Davullar, zurnalar acı, acı güreş havasini çalmiya boşladılar, Peşrev başlamıştı, Adalı dev cünnesile iki tarafa çırpimp duru - yordu. Molla, ayak baş parmakla- inn üzerine dikilmiş O topukları havada; ceylân gibi çırpmarak bir yandan bir yana siçriyordu. Peşrev bitti o Helâllaşmalar da tamamlandı. Güreş başladı. Daha, güreşin ilk | saniyelerinde Mollanın, Adalınin koca gövdesine doldurduğu çetim ve — ustalıklı “bir çaprazla bir anda altına aldığı gö. rüldü. Bastirir bastırmaz da, paça kas nak oyununu :aktı o Mollanin bu hareketleri o kadar çabuk o ederece süratli ve birbirini velyeden har« - etlerdi ki; herkes, olduğu yerde ş gibi kala kalmıştı. Adah, yıldırım çarpmışa döndü. LAf değil; böyle güreşi ne, Aliço- lardan; ne Katrancılardan ve ne de Koca Yusuftan görmemişti. Bu bir belâ idi. Zaten; Molla ile ilk güreş tutuşu idi. Hemen, kendini toparlad. Olan- ca kuvvetini toplayıp; Hocanın be. k ve temin etmek)nalar vurmiya başladı. Pehlivanlar) ından bin müşkülât ile kurtuldu. ve Ayağa kalktı. Fakat; daha, kurtulup (okalkar taşıyan bir keseyi elinde tutarak or-! kalkmaz nefes alıp bir an düşünmi- taya yürüdü. Davul ye ve toparlanmıya meydan kalma- dan ikinci bir belâya çattı, Bu sefer de;Molla, Adalının t0- puklarına kadar dalmıştı. Eğer, sür- yüz üstüne düşmemiş kanı yeniliyordu. Adalı, yere düşer düşmez topar, lanmadan Molla, yetişti. Hasmı doğ ruluncaya kadar sarmayı taktı, Müminin babası, yetmiş yaşına geldiği halde, daha bu derece seri, bu kadar hünerli güreş görmemişti. Anladı ki; oğlu için giyabında söyle nen sözler doğru idi. Bu bir insan makinesi değil, şimşekti. O derece heyecanlandı ki, olduğu yerde bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlanıya başladı. Artık; oğluna bakamıyordu. O- nun gençliğini düşünüyor., pehlivan olamazsın diye alay ettiği geliyor... Hulâsa; sevinçlerile ralannı birbirine karıştırarak ağb - yordu. dü Adalnın beyleri | şaşirmişlerdi. Ağızlartnı biçak açmıyordu. Davuleular, zurnacılar, o güreşin hızına, hız katmak için çabuk, ça- buk çahyorlardı. Adali, sarmaya girdi, Bu da tam Cezayir sarması idi. Alttan üstten bağlı idi. Sol taraftan da, zaten; Mümin hooa satmayı soldan vur- du. Sağ eli açık ve serbest kalsın diye... Arkası var) tisinden memnun, bu tesadüften memnun olarak ssmarlamış oldu- ğu mayonezli. levreği yemeğe baş İadı, Arasıra, bu dışarılıklı zengin dula doğrü gözlerini kaydırarak bir yudum votka içiyordu. Acaba bu delikanlı kimdi?... Didar bu suali birkaç kere kendi kendine tekrar etti. Delikanlıyı ilk defa olarak görüyordu, Ne tu- haf, ne acayib bakışları varı v Sakın oda kornişusu olması; Belki... Yakışıklı bir delikanlı!.. Uzun badem gözlü, parlak saçhı!. Zavallının, kim bilir neydi derdi?.. Geceleri uykusunda bile ıztırab veren bir derd... Biçare genç!... Pek iyi amma şarkısı... Nasıldı şarkı?... Ben severim kadınların hepsini! Aman ne garib bakış. ları vardı!,.. Neden böyle bakıyor» .İdu?... Birkaç kere göz göze gel- dikten sonra Didar delikanlının tarafına bakmamağa karar : verdi tan sonra boğüzun gargarâ edi- andan itibaren Sülünün yegâne €-İ ve tabii baktı, Gene nazarları kâar- Bu ameliyenin bitmesile bir şarkı sesi yükseldi: Ben severim kadınların hepsini! Aman yarabbim cidden bu de likanlı çok tuhaf, çok © acayibdi. Dün gece «imdad, ölüyorum. diye meli kendini bu kadına beğendir- mek olmuştü. Güzel bir şiir kadar vezinli ve ahenkli bir el hareketile saçlarının intizamından emin ol du, Sonra kravatını yokladı. Daha &onra da pırlanta ve yakutla süslen miş düğmeleri, meydana çıkarmak şılaştı. Bu seter delikanlı hafifçe i-, Cidden tuhaf, acayib bir delikanlıydı, Amma me kadar atis Yemekten sonra Didar salona geçti. Salonda kimse yoktu. Pen. bağırıyor, şimdi de Kadınların) için ipekli gömleğinin kollarını dı.| cerenin önündeki bir koltuğa yer- hepsini yordu, Ababa siması, şekli nâmi- sevdiğini şarkile ilân edi-İ şari çekti. Nihayet, hayattan mem-) eşli, Kahvesi ileritind i memnun, serbes. nun, v (Arkas var)