2 Haziran 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

2 Haziran 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Memleket Nallıhanda Bir kadın bir genç kızın başını taşla ezerek öldürdü Nallıhan (Hususi) — Kazamıza st mesafede Alça köyünde bir a 15 yaşlarında Havva adinda öldürmüştür. ayene meticesinde Havvanın ezilerek öldürüldüğü anlaşılmıştır. Müddekumumi Rıza Gürsel, tah- kikan ele alarak katilin 39 yaşların du Mustafa kir: Meryem olduğunu tenbit elaniştir. Yapilan tahkikata Meryemle kü çük Havva köye yarım saat mesa - fedeki bir derede esbabi anlaşıla -| mayan bir sebebden dolayı kavga etmişlerdir. Havva Meryemin elim den kurtulmak için köye o doğru) kaçarken Meryem arkadan bir taş atmış, kızın başinın arkasindaki ke mik kınlmış, baygın bir halde ye. re düşmüştür. Bunu firsat bilen Mer yem yerde yatmakta olan Havva- hin Üzerine canavarcasına aklarak eline geçirmiş olduğu taşlarla Hav vanın başını ezmiş ve dişlerini kır- miş, öldürmüştür. Meryem bundan | sonra bir iz bırakmadan köye kaç- maş, vukuat esnasında o kanlanmış olan elbiselerini arkasından çıka -| rarak köyün çeşmesinde yıkamıştır. | Katil yakalanarak jandarmanın ne- zareti altında kazaya getirilmiş, ad. liyeye teslim edilmişti Milli Şefimizin imzalı fotoğrafilerp Luleburgaz Halkevinde Lüleburgaz (Hususi) — Mil! Şefimiz ve Reisicümhurumuzun im. zalı Fotografları büyük bir törenle) Halkevi salonunda şeref mahalline tâlik edilmiştir Törende C. H. Partisi bölge msü-| Yettişi İzmit meb'umu Ragıp Akça kaymakam Ferid Güryücel, beledi. ye reisi İrfan Sünter, C. H. P. kaza idare heyeti reisi Kemal o Çerman, Halkevi reisi Neş'et Çal, orta okul direktörü Yalçin Bilgüvar ve çok kalabalık halk bulunmuştur. Törena İstiklâl marşı ile başlan- muştır. Bundan sonra C. H. Partisi aza heyeti reisi Kemal Çerman ve orta okul direktörü Yalçın Bilgü- var birer nutuk irad etmişlerdir. Fotoğraf şeref mahalline halkın alkışları arasında, parti ve Halkevi! veisleri tarafından konmuştur. k Emete bağlı Eğrigöz köyünde Osurmakta olan Yusuf isminde biri) kayıp bulunmaktadır. Zabita ken- disini aramaktadır. İ * Biga askerlik şubesi reisi Bay İbrahim Karayeni, Çanakkale şube- sas tayin edilmiş, oradan da Yat.| bay Hayrı Tinaz, Biga şubesine tah- vil edilerek gelip yeni vazifesine başlamıştır. # Sivas Halkevi idare heyeti geçen hafta toplanarak | şubelerin çalışma proğramları üzerinde icab eden görüşmeleri yapmıştır. inci temsilden bir hafta| ewwel Beyoğlu caddesi, E- minönü, Bahçekapı, Sultanahmed. Edirnekapısına, Beyazıddan Yedi- kuleye. Aksaraydan o Topk Karaköyden Bebeğe, Kadı Kartala, Boğaziçinin her iki sahili, ye bütün Adalar muhtelif renkli neon ( İâmbalarile ( süslenmişti, Bütün şehir bir bayram bir donan Mu gecesi manzarası arzediyordü. Apustol daha ileri gidip Gal yangın kulesinden Beyazıd kule- den ev-| vel doğan güneş gibi, Hava -Cıva- Bin ismini teşkil eden harfler pa-| rıldardı. Mekteb çocukları sinema| yıldızlarının aşk (o maceralarnı u- Butup Hava - Cıvn'nın ne yediğini, ne içtiğini, ne yaptığını; ne söye- diğini, kaç saat uyuduğunu, kaç #ıgara içtiğini, renklerden hangi - sini sevdiğini apor hakkında ne İtan sormuş soruşturmuştu. Bursada yeniden 14 eğitmen okulu açılıyor 14 köy mektebinin yaptırılması için tahsisat gönderildi, vali bu işle bizzat meşgul oluyor 2 GELE Bursa Soğanlı köy mektebinin temelatma merasimi yapılırken Bursa (Hususi) — Valimiz Re-| Bu işe köylerimiz de maddi, mane- fik Koraltanın köy eğitmen okulla-| vi yardımlarını esirgemiyeceklerini rına kazşı gösterdiği alâka ve bul bildirmişlerdir. iikanın doğurmakta olduğu mes-| Gönderdiğim resim Soğanlı kö. d neticeler her vesile ile kendini|yünde inşa edilmekte olan köy Vilâyetimiz|okulinun temelatmıa faaliyetini gös eğitmen teşkilâtnm — hergün biraz İtermektedir. daha terakki ve inkişaf sahasında | Bursada dağcilik klübüne yapilan ki ilesi adımları Maarif Vekâleti. yardımlar mizin de nazarı dikketini celbetmiş| | Vabmiz Hefik Koraltan Uluda- bulunmaktadır. öm turizm bakimından olen ehem- ünasebetle, vilâyetimiz köy.) miyetini tebarüz ettirerek Dağcılık a im erken Hübönün coksanlarını ikmal ve tu- temin yolunda meeiimiz e emrine | etik copbenini cakviye için bu kli. be yardımda bulunmasını matbuat 2000 liralık bir tahsisat gönderil -İ imam müdürlüğünden rica etmiş > miştir. Bu para ile ve azami bir ta- i valimizin çok ye - sarrula riayet edilmek suretle Ve. kâletten gönderilen plân müucibin- cp 14 mekieb daha yaptırılacaktır. a u göstermiş — bulunuyor. arm is'af otmiş klüb emrine 2000 lira göndermiştir. (Trabzon Halkevi çalışmaları ) tib ederek halka her hafta bir kon ferans vermektedir. Halk dershaneleri lisan kursla. rm devem ettirmektedir. e Temsil Trabzon (Hususi) — Şehrimiz Halkevi bu intihab devresini müte. akıb bütün komite azalarini yenili- yerek yeni bir faaliyet devresine girmiştir, Sosyal yardım kolu fakir| komitesi muntazaman mesaisine de alara bakıp ilâç tevzi ettikten) vam ederek halka ayda asgari iki maada ayrıca kimsesiz ailelere de| temsil vermektedir. kışlık yakacak findik kabuğu temin! OoSon günlerde, oynanan piyesler. etmektedir. Dil . Edebiyat komi. den Vatan ve Vazife, Kör ve İbnir tesi faydalı konferanslar serisi ter-' refik Ahmed Nuri'nin Sekizinci vod YAZAN : EKREM REŞİD indirmişti, Faka: kapı, her intizar ıYe tahmine rağmen, Sebati efen- dinin haremi tarafından değil de İ yabancı bir kadının himmetile 8- çılmıştı. — Behice hanım burada mı? — Behice hanım kim? — Canım, Sebati efendi, Hafız hakkında malümat verebilirdi?...| Sebati efendinin haremi! Yoksa Kimse!.. Kimsel... Zavallı Didar) yanlış m: geldim. Bu ev Sebati her tarafa baş vurmuş, her taraf.| efendinin evi değil mi? Fakat Böylece başlamış olan bir mü. resiz kal-| kâlemeden, Didar, Behice hanı- mın vefatını, Sebati efendinin de evi satıp memleketi olan Gerede. ye gitmiş olduğunu öğrenmişti. mdi Didar ne yapacaktı. Ken- di #âbirine gö-e kolu, kanadı ke- sllmişti. Bir müddet yüzüne ka. panmış olan kapının önünde, ka- rarsız, şaşkın kaldı. — Bak başıma gelenlere!,. Şim- di ne yapayım?,.. Nereye gide- yim?... Sokakta kalacak değildi ya... İstanbulda birkaç tanıdığı kimse. düşündüğünü öğrenmeğe başla - muşlardı, Evet, ckiden Apustol kendi mes leğinde bir dâhi idi. * Herkes Hava". Cıva ile meşgul iken kim Şetvanı düşünürdü? Onu kim görmüş olabilirdi? Kim onun bütün gayretleri o sem İstanbula geldiği gündenberi bi. e Didar tal maküs darbele- e hedef olmuştu, Maruz kalmış olduğu müşkülât ve aksilikler bir üs, bir istiaadgâh olarak tayin etti. ği Beşiktaştaki Hafız Sebati efen- dinin evinin kapısı önünde başla- muştı, Didar, vapımdan iner inmez doğruca bu esiri dostlarına gitmişti. Hafız Sebati efendi (ler) le uzak. tan bir karabet vardı, Didar paket- leri, bohçalarile kapıya vâsıl ol muş, tokmağı birkaç defa kaldırıp'ler vardı, fakat bunların nerede o.İ İstanbulda hüküm süren hummalı| dürmedi! Dilekler tiyaclar Kandırada 3 şart- lara riayet edilmesi isteniyor Kandıradan yazılıyor: Kan. dırada Bel ve alâkadar - lar #şhhi şartlara maalesef hiç riayet etmemektedirler. Bu © kadar açık ve halkın sağlığını tehdid eden bir şekil atmıştır ki, bunu resimle tevsik etmek rarıretinde kaldım. Gönderdiğim iki resimden biri Kandıra belediye dairesi- ni göstermektedir. Belediye - nin yanında görülen çöplük değil, kasabanın her tarafında bol bol, mevcud olan gübre » lerdir. İkinci resim ise, çok seci mü sahadeyi teyid o etmektedir. Sözde mevcud bir mezbaha - da kesilen etler, hergün gübre taştan manda arabasi ile ka. sab dükkünlarına tevzi edil - mektedir. Burada daha başka bir ga- rabet te görülmüştür. Kandırada whhi şartlara hiç bakılmaz iken kasabanın alt tarafındaki çayda yüzen öndekiler verilen bir emirle s0 kakta gezmekten menolun . muştur. İnsan bu vaziyet karşisinda kendi kendine şunu soruyor: Acaba bunları izale etmek © kadar güç bir iş midir? Hataylı meyva ve sebze ambalajcıları Antalya (Hususi) — Hatayda meyva ve sebze ambalij işinde ih- tsas sahibi bir kadın işçi grupu iMersine gelmiş ve bunlar sebze ve İ meyva ihracatçıarımızdan o Zeki İBudur ticarethanesince angaje edil İ miştir. | e aa İ vii halkın son derece takdiri: zanmıştır. Resim Halkevi gençlerini verdik leri wuvaffakiyetli temsillerden Va tan ve Vazife sahnesinde | göster mektedir. (turdukla, İbir tanesinin | hatırlıyordu: Aksarayda kül hamamı civarındı tramvay durağından sonra sağda ik'nci s0- İkağa sapılacak, soldaki üçüncü s0- inde bakkal var, bak- İkağın ki İ kaklan kapı sonra, boyasız, sarahat Tevek- zadesi Macide oturuyordu, Didar Macideye gitmeğe karar verdi. Bir taksi durdurdu, içine (eşyalarını yerleştirdikten a bindi ve şo- före Aksaraya gitmesini sö; Henüz Tâleliye Didar kendi zannetti. Cadde tamamile miş, yepyeni bir manzara arzet- mekteydi. Maamafih Didar Lâleli camiini tan:yarak şoförün kendi- sini başka bir semte götürmek | temediğini anladı ve bu odan muhtemel suiniyetinden o doğmuş olan endişesi silindi. Fvet burası Koska caddesiydi, Fakat ne tebed- dül!... Cadde genişlemiş, ortasına yeşillik meraklısı biri tarafınadn çimenler dikilmiş, âdeta baska bir sokak olmuştu. Şoför, Didarin tarifi üzerine Tevekkül ohamamındar sonra, tramvay durağından itibaren, sağ- daki ikinci sokağa saptı, bu soka- &ın üçüncü... Üçüncü sokak yok- tu, hatâ ikinci dahi yoktu, Burası -| Havanın Haince bir güreş Yusuf, Mollanın altından kurtulur kurtulmaz önu sıkı bir boyunduruğa aldı ve öldü- rürcesine tazyika başladı Rami tam bir güreşinde de pehlivanca Netekim; Yumufa karşı, İsüreşti, |, , Daha, ilk elde ber nasılsa Yusuf, İMollaya bir çapraz girerek sürdü. i Müminin yerden ayakları kesilmiş İuçmuş gibi gidiyordu. Hocayı, se- İ venlerin yüreği ağzına geldi. Şaka değil; Yusuf, koca gövdesile, had. den üzün kollarile Mollayı göğsüne | bastırmış, dehleyordu. Bir kesme oyunu veyahud bir çengel Mollanin İsirtımı yere vurunıya kâfi idi. | Herkes Hocaya gözlerini dikmiş ne yapabileceğine dikkat ederken, münde döndü iü. Hasmı da; ters birdenbire Yusufun ö çaprazla üstüne düşmüştü. Fakat; Molla düşer, düşmez ya. nşa çıkan bir tazı gibi, üstünde bu- onan Yusufa bir şey yapmak imkâ- suni vermeden şimşek gibi dört el üzerine geldi. Ve bir yay gibi topla- nip birdenbire boşaldı. İşte; bu an- da Yumulun, tera çapran da, koca gövdesi de Mollanın üstünden kalk ti. Hoca; ayukta idi. Bu zorlu, çok süratli ve ustalıklı oyundun sonra Molla; güler yüzle çirpinarak Yu- sufa seslendi: — Haydi bel Yusuf!, Yusuf da, Mollanın fevkalâde ve hiç bir pehlivanin kudretyab ola. mıyacağı bu hareketi karşisında he- İyecana gelerek: | — Haydi bel Mollat Diye, nâr ti. Güreş kızışmıştı Yusuf, bir an bile nefeslenmiye va- kit bulamıyordu. Çünkü; hasmı bir oyunu bırakıyor diğer bir oyuna geçiyordu. Çamsak'zı gibi her an elleri, aj m Yusufun o üzerinde idi, Çapraz alıyor, olmadı mı, da- kyor, ramadı mı, el ense tur- pan sallıyordu. Cireş seyirciler üzerinde gö: memiş bir seyecan © doğurmuşt Hele, haremağalarının duydukları zevk herkesten fazla idi. Aliço; ikide bir, olduğu yerden firliyor, heyecanını zaptedemiyerek sanki, kendisi güreşiyormuş gibi, hareketlerde bulunuyordu. Güreş; kça hızlandı. Bi- anin; Yusufu çap - İrazladığı görüldü. Kurnaz Molla; | Yumuf gibi çaprazı vurup hasmını sürmedi. Çaprazı, takar takmaz, — olduğu İyerde dikilip Yusufu, tek el ile bu- dadı ve altina aldi. Alır almaz da; kemanede bek - lemeden hasmına soldan o Cezayir sarmasını bağladı. Çolak eli de bir kapan gibi, şak kündesini aramıya başladı. Vaziyet tehlikeli idi, Mollanın, çolak eli bir kere şak kündesine geçerse, muhakkak Yu. #ulun yenik tezkeresini yazmak lâ, zamdı. Koca Yusuf; işin farkına vardı Hemen sola, baskıya dönerek olan- yıkıcılık faaliyetine kı n gitmiş ti. Şoför Didara doğru döndü — Galiba burada da bir (İspi- lândi , (İspilânat mı) nedir. Didar şoförü dinli. yecek halde değildi. Ağlamak üze- re bulunuyordu. Koca İsanbulda lunu şaşırmış, kaybolmuştu kararmas. heyecanını, telâşını, korkusunu bir kat daha artırıyordu. Durmadan: — Gördün mü başıma geleni, ben şimdi ne yapayım, ne edeyim, nereye gideyim?... Deyip dizlerini dövmekteydi Nihayet ağlamağa başladı Üzülme teyze,.. Ne var, ca- nım, ne oldu?.. Didarın perişan hali şoförü mü. teessir etmişti, Sormuş olduğu bu sual Didara, denizde çırpınıp bo- ulmak üzere olan bi uzatılar bir el kadar kıymetli geldi, Tab'an ketum olduğu halde şoföre sergü- zeştini anlattı, Faks Şetvanın hırsızlık suçu zannı altında bulun- duğunu söylemedi — Kocam İstanbula geldi, haf- talar, aylar geçti, haber alamadım. Kalktım peşinden geldim!... Demekle iktifa etti. Şölör gü. lümsedi: — E teyz. Buraya İstanbul demişler!... Şu İstanbul yuk mu şu İstanbul, kimlerin başmı dön- (Arkası var) İca kuvvetle alttan kalkmak istedi. Lâkin; hasmı Yusufu iyi ve ot raklı bir sarma ile sarmıştı, Öyle, kolay kolay dönemiyecekti Bu sefer şak kündesini verme * içadelesi başladı şak kündesine elini uzat usuf da iri ve sağlam pen çelerile hasmım karşılayordu. Tam, bu mücadele devam edete ken, Molla birdenbire oyununu de- öiştirdi. Ve sıkı bir künde doldu - rup; yavaş, yavaş sarmayı sökerek Yusufu aşirm başladı. Şaka değil; Yusuf gidiyordu. Na- sılsa birdenbire koca gövdesile ileri atıldı, Ve hasmınin elinden kurtu- İup ayağa kalktı, Daha, kalkar kalkmaz, kendini toplamıya meydan bulmadan: Mol la, olanca hizils çift paça daldı Paçalar, Hocan'n eline geçmişti. Yusuf, bu ani ve nefessiz hücum karşımada neye uğradığını şaşirdi. Hainliğini ele alarak Mollaya zorlu. ca ve boğucu bir boyunduruk -vur- du. Molla; gözleri dışarı firlamış, mosmor olmuştu. Gene öyle iken paçaları bırakmıyor, hasmını kesip yenik düşürmek istiyordu. İşte; bu sirada kızlarağası siyahi arab tahammül edemiyerek ince ve titrek sesile meydana uğradı. Ve Yumufa bağırmıya başladı: — Gozu kör olasca herifi., Bı- 1. Arabı, marabı kim dinler hem Yusuf boyunduruğu nasıl bırakabi- br. Molla, ahtapot gib: paçalara sa» rılmış bir an bekliyordu. Yusuf; değil arabın bağıtmas'na ve emrine, bu anda padişahın irade İsine bile kulak asamazdi. Güreş bu. en küçük bir zafiyet Yusufa, büyük bir mağlâbiyete mal olabilirdi. Nihayet; neticesi (o gelmiyeceğini J anlıyan Molla, paçaları kendi, ken dine bıraktı. Yusuf da; boyunduruğu boşalt « b. İ Hocanm suratı, siyah sakalı gibi renk almıştı, Zorlu ve hainane çe- kilmiş bir boyunduruk idi. Güreş, epeyes Bu gü- Teşte en çok heyecanı Aliço taşı » yordu. Yanında bulunan Kavanoğ- İda Koca'İbrahme (1) : İ — İbrahim bel Ne çetin Molla İbu bel Amma da kuvvetli encük İ hat, — Doğru be usta! Hepten peh. ivan bu kizancaz! — Sülük gibi yapışmış hiç bırak maz hasmını bel — Tel, Benzemez Adalıya be — Yusufa da bel — Görmez misin zoru görünce nasıl dayanır boyunduruğa (o Yusuf be! — Yener bü pehlivanları hepten ' sürmüştü, iye konuşuyorlardı: Seyirciler, hayatlarında bu ders. ce hizli, ustalıklı güreş görmemiş- lerdi. Molla, gittikçe açılıyor. Yusufun haince güreşin», güler yüzle muka- bele ediyordu. Bir aralık, tekrar Yusufu çapraz- la bastırdı. hamının gafletinden bil- istifade, meşhur enam olan çolak kolile ve gene şöhreti bütün Türk pehlivanları arasında söylenen meş hur şak kündesini taktı, Bunun üzerine, seyriciler, pehli. vanlar kumanda verilmiş bir kıt'aj askeriye gibi birdenbire oldukları yerde sessizce mublanıp kaldılar, Tehlike başlamıştı, Herkes, Yusufun bu şak künde. sinden nasıl kurtulacağını düşünü - yordu, Yusuf; kündeden kurtulmak için, yüz okkalık gövdesile bel kırip ileri doğru atıldı. Bu hareketle hasmını. ön kasnağına takılı olan elini sök- mek ve bu suretle kurtulmak isti- yordu. Ve alaturka güreşte de şak kündesine karşi yapılacak yegâne hareket te ba idi Fakat; Mollanın çolak eli, esasen dirsekten oynak olmadığı için onu açmak mümkün değildi. Boşuna zorladı durdu. Nihayet; Molla, hasmini aşırıp omuzunun Üzerine açik düşürerek at t. Bu sirada son elinin baş parmağı da Yusufun gözüne şiddetlice çarp. w (1) Sultan Azizm başpehlivanların- dandır. Sivaslıdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: