| id Mayıs E Mısıra gelen ilk Amerikan harb malzemesi (Baş tarafı 1 inci sayfada) Üönton'da dün bir nutuk söyle Mis ve eseümle demiştir ki: Amerikan milleti, dünyada de- Mokrasinin mevevdiyeti için ev - İce carpışmıştır ve daima yeni - çarpışmağa hazırdık. « Wilsn. demokrasinin infirad İtinde yaşıyam y “erme &r. Wilsonun bu düşüncesini ve İnanımı tebeil edelim, Rüzvelt, Wilsonun doğmuş ol - Alpu evi hürriyetin yeni bir ma- bedi olarak ilân etmiş ve gözlerine amla demiştir ki: — Bu hareketle, bizim içimizde bahınan tmarı, dünyada hürriye- ve demokrasiye imanımızı, sadı #he bir surette bildiriyoruz. Bu iman, uğurunda evvelce çar betiğrmiz ve mevcudiyeti için Yeniden carpısmağa daima hazır “lduğummuz bir imandır. Demokrasinin bugünkü ihtilâf. muzaffer çıkacalına imanım #ördr. Bütün tarih gösteriyor ki ırkı, yalnız insani kıymet - İri takviye estiği zaman hakiki Manasile terakki etmistir. Tek #i- Matlarnı kıhen bağlamış olan bed. t milletler, sonuna muhakak Nirette kıkela ölmüslerdir. Maddt Vwwet, dalmi surette manevi kuv Vetin darbesine hiç bir zaman Mukavemet edemez. yı h a İalebe grupu geldi bin nöbetçi öğretmeni Grişa idi. » bir hayret -ifade sdiyormuş - gibi tuhaf, saçları dalga delga, ağzı da Tayyareden atlarken Yazan: Arkadi Jarov Daha ilk bakışta hayatta, birin. den hoşlandığınız veyahud hoş. lanmadığımız çok vakidir, Plânörcülük mektebine yeni bir gün, mekte- Grişa, bir gün önce paraşütle yere inerken, yanlış bir manevra yüzünden dizini yere Dizi bütün gece ağrıyan Grişa, çok fena bir gece geçirmişti, gün ise, bir gün önceki h. lsyışi yüzünden ihtar almıştı, İşte bütün bunlardan ötürü çarpınıştı Evtesi tah at- ü ektebe eni bir talebe grupu geldiği gün Grişanın can: fena halde sıkkındı. Sonra, bütün bunlar kâfi gelmi- yormuş gibi, içinde bir tanesi, daha şik bakışta gelen talebelerin iç te hoşuna gitmemişti. Grişanın hoşuna gitmiyen bu eni” talebenin yüzü, âdeta daim! sıktı. Bu talebenin harekâtı da, Grişanın sinirine dokunuyordu: Bu yeni taleba, kendisini çevrele- SON POSTA Çeviren: Hasan Âli Ediz Lâmba şişesi nasıl icad olundu? Bir muharrir kadın: “Lâmbalar çıkahberi , gençler dahi gözlük taşımıya başladılar,, diyerek mum kullanmıyanları tenkid ediyordu Leonardo da Vinçi daha © za - malar, isin, hava noksanından ileri geldiğini anlamıştı. Leonardo da Vinçi, kâfi derecede hava gelebilmesi için, tıpkı sobalar-tile birbirine raptetti, da olduğu gibi, alevin üzerine çekici| | Karsel isminde bir diğer mucid bir boru koymanın müuvalık olaca.İise, n Etle gitmesini temin et- anı düşünmüştü. mek için, su bildiğimiz pompalardan Sıcak hava, hamızı karbon gazilistifade eti. Bu tulumba, saat man ve su buharile birlikte bacadan di-|kinesine benzer bir takım çarklarla şarı çıkacak, bunun yerine de aşa -|harekete geliyor, ve yağı fitile sevk ğıdan, oksijen bakimindan zenginlediyordu. Demir çubuğun diğer tarafina, ve ha in seviyesinden (biraz daha aşağı olmak üzere Rüli taşıyan kısmı tutturdu. Yağ ile fi #nce bir boru Delikanlı, iplere bağlı bir halde, beyaz kubbenin gi ia, hareket.) $iz bir balde asılı duruyordu. Yü) zü sapsarı idi. Sağ ayağının birin- de, şekilsiz, açık renkli bir şey sal lanıyordu. yareye bindiğini gördüğü zaman İena halde sinirler tümile bir hayli değişmişti. Fakat ne olursa olsun, bu kıyafet bile o nu Griraya beğendirememişti. 'Ts olan taze hava gelecekti. Büyük çaptaki Karsel lümbalari, İşte lâmba şişeleri bu düşüncenin ün bile deniz Ufenerlerinde mahsulüdür, istimal etmektedirler. Çünkü bu çe. İlk lâmba şişeleri camdan olma-| sid lâmbalar; hiç değişmiyen; daima yıp, adeti semaver borusu şeklin. kuvveti muhafaza eden müsavi de ve tenekedendi. Bu boru, şimdiki|bir işik vermektedirler, lâmba sişeleri gibi limbaya geçirik ihayet bir üçüncü macid ise, mez, biraz yüksekte olmak üzere, |yağın durduğu haznenin içine ma - alevin üzerine konurdu. İdeni bir daire ile bir yay yerleştirdi. Takriben, ancak, iki yüz yıl son.| © Yay, madeni daire üzerine tazyik ra Fransiz eczacılarından OKenke; daire de yağı tazyik ede- şeffaf olmıyan teneke boru yerine, |rek onun (itile gitmesini temin et camdan mamul şeffaf bir boru ge|mektedir. Bu variyet karşısında; çirmeği akletti. Yağ için. fitile kolaycacık gitmekten yen eşyaya karşı da, âdeta bunla- rı ömründe ilk defa görüyormus ibi, derin bir alâka gösteriyor, her seyi mutlaka ellemek istiyor- Grişa işaretle; — Sana ne oldu? Delikanl: sabit bi İne bakıyor, cevab » İbii bunun için sebeb falı Ra da lüzum yoktu. Ne vapalım i5-) te. bunların yıldızları bir türlü! diye sordu bakışla önü- Yeni ingiliz “servisine mensub tayyareler dev- hava akınları Londra 5 (A.Â) — Hava nezm-| w tetinin tebi'ği: . Pazarı Pazartesiyo bağlıyan ge “e İngiliz hava kuvvetleri tarafın- dan Brest havuzları üzerine yapı- İdin akın Oesmasında Almanların Seharnhorst ve Gneisenay zırklir #rina çok yakın ve emin isabet -|€ ler müşahede edildiği bildirilmek. İsdir, Hücum büyük filolarla yapıl Mış ve büyük capta bombalar &- bilmiştir. Limanın iki tarafında bu İnan havuzlara isabetler kayde - dilmiş ve büyük yangınlar çıka » rilmiştir, Daha küçük filolar Rotterdam, Anvers ve Le Havre havuzlarına Ye oradaki zemilere hücum etmiş lerdir. Anvers yakınında lakri » ben 1500 ton hacminde bir düsman İnşe gemis'ne tam isabet kayde - dilmiştir. Tayvarelerimiz tarafından Pa - Zâr günü yapılan gündüz hücum. İsmi esnasında düşmanın bir dev - Five semisine isabet kaydedilmiş» tir. Tavvareler ayrılırken gemi batmakta idi, Saint Nazaire havuzları da bom &rdıman edilmiş ve yangınlar çı- karılmıştır. Başka İngiliz tâyya « #eleri Oherbourga ve Guergueville İâyyare meydanına hücum etmiş- derdir. Pazar günü öğleden sohra sahil yı di di Five uçuşları esnasında Norveç sa- hili açıklarında tahminen 3000 tonluk bir düşman gemisini ve ce- hubl Norveçte diler hedefleri bom bardıman etmişlerdir, Bütün bu harekâta hiç bir İn- Hiliz #ayvaresi o kaybedilmemişse de Pazar günkü devrive harekâ - tından iki avcı tayyaresi dönme « Miştir. Fakat bunların o pilotları kuranimustar. «Son Posta» nın tefriknm: 29 di du. Bütün busle; Mikanlının ayağında, ham deriden apılmış kocaman bir çift çizme| vardı, ki del: taşında bunlar fena halde gıerrdı- jan maada, de anlının her adım or, ve pig bir deri kokusu neşre- iyorlardı. Girişe, delikanlıya, birok de- falar, daha yavas yürümesini, çiz. ttiyse de, hicbir Grise ile delikanlının. birbirlerile asla bağdaşamıyacakları artık iyi- ce anlasılı ran mekteb direktörü bir gün Gri. sayı yanıma çağırmış ve çizmeli delikanlıyı işaret ederek: iştı. Bunun farluna va. — Sen bu delikanlıyı ilk güne lerde bu kadar sıkma, demişti, Bu çocuk, çok uzaklardan Tayyare şöyle dursun, trenin bile ne olduğunu bilmiyordu. gelmedir, Direktörün bu sözlerinden son. ra Grişa delikanlıya büsbütün ; çerlemeğe başladı. Hattâ kend! kendine: is — Bu çocuğun yüzünden mut- laka basıma bir belâ gelecek, diye söylendi. Plânörcülük ve paraşütçülük mektebinin nroramına göre, is lebeler, ilkönce kırk saatlik naza- ri bir ders görürlerdi, Programın bu nazari kısmı bittikten sonra, derece derege muhtelif örtilelar- lan atlamalar başlardı. Hayatlarında üç metrelik bir yükseklikten atlamamış insanları, sökyüszüne çıkararak Kaza hiç te kolay boşluğa salı- bir iş değil. Yerde iken fevkalâde cesur ©- lan insanlardan bamları, havaya yükselir yükselmez, derhal kor- kaklaşır, ve kendilerinden geçe rek titremeğe baslarlardı. Bazıları ise o kadar şasırırlardı ki, riavet icab eden en ufak kalde- edilmesi leri bile ihmal ederlerdi. * Plânörcülük mektebinin nazari lere devresi bitmis, sıra tatbikata gelmişti. Bir gün Grişa, kocaman cizmeli delikanlının, paraşütle jik atlayısını yapmak üzere, tesadü. fen kendi sevk ve idare ettiği tav. Derdi,.. Şunu sövlemek Tâzım |ZiYetini anlatmak, beyhude yere ki Dürrünün bu paraya ihtiyacı vardı. Zira Meipomeni Koçodan ayrıldığı anda kendisi- hin de meyhanede vazifesi hitama ermişti. Bunu Koçonun ağzından duymaktansa, Muâmeleye maruz kalmaktansa, vekayii önleyip yiğüliği kendi ts- h b çiğdetle | sokağa atılan bu parayla cambaz- aneyi yeniden canlandırmak fik- İri gelmişti. Bu fikre tevtikan A- püstolu aramağa koyulmuştu. Fa. | Fakat bevhude yere, çünkü bu ce- kat bu husustaki emekleri baysiyetşiken birİgitmişti. Apustolu bulmak & kabil|ten zabıta tarafından hüviyeti gök değildi. Kimse nerede olduğunu) geçmeden tesbit edildi boşa ilmiyordu. Dürrü aradı, taradı, baruşamamışt, rmiyordu, Ya Grisa oldukça sert bir sesle: — Kayışları bağla', kumandası. Jnı verdikten sonra havalandı. O zamanlar heniz eski usul ü- zere tavyareden atlanırdı.. Yani/bndan geçirdi: tayyareden atlıyacak olan kimşe,| — Aceba simdi ne vapsam?. favyerenin içinden cıkar, bir uva.! Biraz daha Darasüte o vaklaşsam Anı basluğa sarkıtır. diğer avağı- Mikeli bır sey 0- tavyarenin bir kenarına ke. sorulan suali anlamamıştı, veya. hud cevab veremiyecek bir halde idi, Grisa biran içinde şunları ak- yenesini bozarsam?, -amanı gelip te GTisa; yaklamam-da ne yardımım ulabi- ,|Argand. ilk bakışta çok basit görü. e o devirlerde, eczacı Kenke.|başka yapılacak bir şey kalmıyor. nin İsmine izafeten, cam Sişeli İkm-jdu. balara #Kenketn denmiye banlan.| Bu çeşid lâmbalar, bundan yüz di. üsur sene evvel hâlâ mevevddu. Fakat Kenkenin yaptığı iş de) Bütün bu anlattığımız çesid çe noksundı. Kenke de, şeffaf olma »|tid lâmbalar, bugünkü petrol lâm- masna rağmen, cam boruyu aşağı. bal Dazaran kat kat daha mü. ya kadar indirerek lâmbaya geçir; olmalanna rağmen, petrol ineği akıl edememişti. Bu hâdiseden |İmbalanndan çok daha | fena ışık ancak otuz üç yıl sonra İsviçreli vermekte idiler, Bunun en mühim sebeblerinden biri; | fitillerinin beş para etmeyişi izi, pen bu hâdiseyi akıl ederek, cam Çünkü © devirdeki lâmba'a'in fi- boruyu lâmbaya geçirdi. hir? Herif, verdiğim isaretleri lamıvacak kadar kendini İcaybet. Kumandasını verir ve likanlı sıkı sıkıya tevy; makta olan €'ini bırskiverij kendini bosluğa bıraktı. Fakat bu atlayısile heraber tav. yare siddetle sarsıldı. Grisa eni. se ile delikanlının atladığı tarafa, vani sola baktı; fakat hicbir sey Köremedi. Sonra; — Belki de tavyarenin kuyru- Zuna takılmıstır. bunum için tay. yare bu kadar sarsıldı, Diye düşündü, ve tavvarenin kuyruğuna doğru baktı. Fakat o- rada da kimseleri göremedi. Esa- sen tayyare de kolaylıkla uçuyor du. Binaenalein tayyarenin şasi- isinde de kimsenin olmadığı aşi- | kârdi. Grişa, oturduğu yerden hafifçe doğruldu ve aşağıya, sol tarafa'lerinim yersiz olduğunu anladı doğru sarktı ve hemen hemen âys| Grisa eldivenlerini ve kombine. ni zamanda iki şey birden gözüne| zonunu çıkarırken kendi kendine: ilişti Bir havli aşağıda, tayyarenin| — Bu dellkanlinin ergeç bir altında, kocaman, beyaz bir şem-| budalalık vapacağını anlayıştım, siyeyi andıran paraşüt, ağır ağır) diye söylendi. Korktuğum başıma uçuyordu. Diğer taraftan, tayyure.| geldi, hay Allah Jâyığını versin! nin sol tekerleği o istikametinde,| OGrisa, elinin tersile alnındaki havada, kocaman bir insan bacağı | buz #öbi terleri sildikten sonra, pa- sallanıyordu. Grişanın çok İyi ta-|raşütçünün ineceği istikamete doğ mıdığı ham deriden yapılmış koca-|ru koşmağa başladı. man çizmenin kalın tabanı, yuka-| (Ayakları âdeta odunlaşmış gibi rıya doğru' dönüktü. Çizme, bur-|idi. Zorlukla nefes alıyordu. İnsan nundan tekerleğin iki demiri ara-| koşarken yerlerin aksi istikamei- sına sıkışmıştı. Cizmenin kocaman | te döndüğünü zanneder. Halbuki koncu, kırmızı lekelerle örtülü bir| bu defa, verler, geri geri gitmiyor, hakle, aşağıya doğru sarkıyordu. | yerinde sayıyorlardı. Griga ile pa- Grişa, tayyarenin dümenin: şid. |rasütçünün arasındaki mesafe bir detle kendine doğru çekerek, tay-|türMi azalmıyordu. vareyi pike vaziyetinde perasüti Nihayet bu mesafe azaldı. Aca- Üzerine süratle sevketti. Tam pa-|vib bir alav kendisine doğru ha- rasütün hizasına gelince, tavyare-|rekete başladığı sırada bile, Grişs Ye, yere müvszi bir istikamet vesİ hâlâ, peraşütcünün ineceği vere, rerek, yarasütçönün etrafında) kalabalıön doğru kosuvordu, Hal- daireler cizmeğe baştadı (Arkası sayfa 5 6 da) cü dela olmak üzere dul kaliyor. du. Siyahlara bürünmekte ne hak- kydı zavalh Me) biçare Melpomeni, talihsiz, babisiz Mel- pomeni|.., Sevgilisinin geçirmekte olduğu felâket silsilesini gözleri önünde bulunduran Dürrü Melpomeniye karsı yalnız aşk değil, gefkat, mer- hamet te besliyordu. Ziyaretine Rittiği saat gelmeden kalbinde bir çok hislerin kaynaştığını duyuyor» du. Bu hisler kalb oçarpıntılarile sihir oluyordu. Kalb çarpıntıları ve bir nevi telâş, biran evvel Mel- pomeniyi görmek için adı sürat veren bir telâş... Dürrü ko- şa koşa otele gelirdi, merdiyenle- ri dörder dörder çıkar, koridoru hızla kateder, derin bir nefes sl. Grişa bir iki duire daha çizdik-| ten sonra yere doğru inmeğe baş“ lsd. Hiç olmazı paraşütçüden önce yere inerek, parayütçüye yar. dım etmeleri için tembihatta bus lunmak lâzımdı, Tayyare yere İ- inerek iyice durduklan sonra, Gri- şa derhal tayyareöen vere atladı Kocaman çizme, hâlâ, eski yerin. de sallanıp duruyordu, Grişa bir anda kendini çizme- pin yanında buldu. Çizme boştu. Fakat bunun boş olduğuna kat'i olarak kani olmak için, elini çiz. menin içine Söktü, Ançak bu mu- âyeneden sonra, delikanlının aya- Ai koptuğu hakkındaki ük süphe- YAZAN : EKREM REŞİD be çalarak, burnuna haaştan etra- fa vayılan boğumu kokuya taham- mül etmesini emrederek, o cesedi uzun uzadıya muayene oelmişti sed Apustolun cesedi değildi. Za- Cesedin kime âid olduğu bulur- illeri; içyağından yapılan mumların fitilleri gibi; yuvarlak ve bütilmüş idi. Bu çeşid fitillerin verdiği isik da: Kyağından yapılmış mumların vi ğından farkuzdı. Bu lâmbaların tütmesi; ia geşret- mesi tesadüft değildi. Çünkü: hava; bir türlü alevin içine nüfur edeme. Basit lâmbalardan mürekkeb lâmbalara Bu suretle yavaş yavaş, bildiği. miz İâmbaların parçaları teşekkül etmiye büşladı: İlk önce yağ köymi ya hazne, sonra bitin, ve en nihayet lâmba şişesi ortaya çıktı, (mekte idi. Fakat bu tarzdaki | lâmbalar da! oLejer isminde bir Fransiz, yu - kâfi derecede işık vermiyorlardı. Bu Verlsk ve bükme fitillerden “aşka, çeşid lâmbaların ışığı, alelide bir dür ve geniş fitiller yapılabileceğini mum ışığını geçmiyordu. İde düşündü. Bu fitiller, şerid şek - Fitil yağı iyi çekemiyordu. O za. |Hinde olacaktı, Netekim bugünkü manlar henüz petrol ortada yoktu, Petrol İâmbalannda kullandığımız Umumiyetle — petrol ile nlelâde fitiller bu çeşid fitillerdir. Bu Fitiller Bey ilerisi (meselâ zeytin ya (kullanıldığı o takdirde; limbantn ğı) Bul tarafından çekilip © emilişi »etredeceği ışık da; fitilin | gekline çok farklıdır. Bunu biz basit bir teç-|1Y8vn olarak? geniş ve yayvan ola- rübe ile de ankyabiliriz: Bir kurun.|c9ktı. Be şersit altında ve bu fit ma kâğıdinin ucunu bir yandan pet |/e7 vasıtasile havada lâmba alevin ün, diğer yandan zeytin yağının |9ebA İYi nüfuz edebilecekti, içine hafifçe batırımızı Kurutma kâ.! , En iyi bir fitil icad eden dam ğdınin, zeytin yağına nâzarın pet- lâmbaya cam boruyu geçirmesini roki çok daha sliratle emdiğini gö-(2k'i den İsviçreli Argand oldu. receksiniz!. * Argand şu bask usulü tatbik etti, Firilin zeytin yağım yavaş emma. | Yayvân Gitilli bir yumak haline geti. sindön ötürü, lâmbanın ışığı de nz|rerek yağ hazhesinin içine soktu. Bu oluyordu. Buna bir tedbir bulmak, |#wvetle çek miktarda fitilin yağlan- yağın, herhangi bir tazyik yardımile mas İtmesini temin eti, Bundan fitil tarafından daha süratle emilme. |maada fitilin bulunduğu yere, gerek sini temin etmek İâzemdi. jgnhilden gerek hariçten hava gele- Yağın Böl tarafından daha iyi bilmesi için, humüsi bir takım tndilâ emilmesi umılünü Leonardo da Vin | Yaptı. çiden elli yıl sonra, riyaziyeci Kar-| o Argandın lâmbalarda yaptığı bu dan buldu. Kardan'ın bulduğu usul, |tadilât zamanlmıza kadar intiks! et. yağı, fitile nazaran daha yüksekte| miştir. bulundurmak söretile, tazyikle ve) (Bugün: hâlâ; kullanılmakta olan arleziyen kuyuları kaidesine istina.|Petrol limbalarını ve bunların fitil den, fitile sevketmekti. Kardan bu.|mekanizmasmi şöyle bir gözden ge. dun için bir demir çubuğu mihver) çirinizl, Lâmba | giyesile; petrolün olarak kabul etti. Bunun bir tarafina | bulunduğu hazne arasında; delikli yağı ihtiva eden hazneyi bağladı. (Arkamı sayfa 8 siltun 2 de) “fsı yirmiyi buldu, .. Ne-o?... mi ağuyorsun?... Melpomeniml,.. — Bırak beni!... Bırak beni, git işine, haydi!,.. — Ay gene mi fena olduk!... — Elbet... Hayd bırak beni!,, Hayır! Bırakamam!... — Niçin?... — Niçin sifapol,.. — lAstodiyavulu... Haydi ira va,.. O akşam ben sevgilisi ile o turuyozdum!... — Gene mi 6 mahud akşam!,.. Gene mi o mahud sevgilisi?... Evet!,.. Sevgülisi!,.. — Güzel sevgili... Kayıkdı! — Kayıkçı, balıkçı... o Sas na ne?... Evet. o benim şevgili!.. beş dakika erken geldi, Entrezl.., Kapı açılıyor, Dürrü içeriye £i- riyor, Elinde dümkü siparişler var; birçok puket. Mutad mükâleme başlıyor: — Bonjur güzelim!.,. — Sensin küçük maymun!... — Evet!,.. İşte dünkü ısmarla- dıklarıni getirdim. Chanelin hiçbir Mvantası kalmamış, gelecekmiş, istersen Lanvinden var... Çorap- çıyı iyice başladım. İpliği kaçmış çorabi nasıl sutıyor!... Ne ise geri aldı. İçi fıstıklı çikolatalar bu pa- ketle. Bu da Max Factorun ruju Çamaşırcıya uğradım. Henüz #om binesonların bir kısmı bitmemiş. dıktan sonra kapıyı vururdu. Kapının vurulması Melpomeni- ye saatin üç olduğunu bildirirdi Çünkü Dürrü herçün saat üçte gelirdi. Melpormeni ise saat üçe sordu, soruşturdu, hatti gazetede| muştu, fakat Apustol bulunmaz hüviyeti meçhul bir cesedin Haliç | olmuştu. Dürrünün aramadığı yer sularından çıkarıldığını ookuduk-! kalmadı. Her taraftan menfi ce. tan sonra morga gödip bu cesedin | vablar aldı. Son defa olarak A» Apustola aid olup almadığını tah-|pustol Gardenya barın (fevkalâde kik ve tetkik etti. Çamurlara bat-| müsamere) gecesinde görülmüştü, | çeyrek kala ağlamağa başlardı... muş, yapunlara şarılmız, morarmış, | Ogeceden sonra izi kaybol reuştu. | Bugün de Melpomeni ağlıyor. şişmiş cesed karşısında her türlü| Ölmüş olması muhtemeldi, Bu ih | Saat üçe bes ver. Demek oluyor &i tiksintiye, mide bulantısına gale-'timale nazaran Melpomeni üçün-len dakikadır ağlıyor. Daha beş da- İşlemesi uzun sürüyormuş. Mavi takımlar hazırınış. Getirdim. Yal. nız pembelerle kavun içileri bit memiş. Bir iki gün sabretmek Vi sım, Şapkacı şapkaları akşama gönderecek... Sokaia oçiktğin yok, bu kadar şapkaya ne lüzum var anlamadım. hMübaliğamz sayir rafında mubafnza etmeği doğru bulan Dürrü Koçoyla kat'ı alâka etmişti. Bu sebeble işsiz ve parasız bülunuyordu.. Melposeninin dos- tane ve samimi yardımı Dürrünün imdadına hizir gi du, ) ayri tı karşısında Dürrünün Pustolü bulmak ona, karısının va- Onunla Gardenyada oturuyorduk. ne için beni yanından kaçırdınf.. 'Tabit kaçımınm... Sarhoş tun, yapmadığın kalmadı!... — Ne yaptım?... Söyle ne yapı ' tnt... ( bi