ebliğler ) İngiltere üzerinde Londra, 30 (AA) — Hava ve gali emniyet nezaretlerinin teb- İki; Düşman tavyareleri bu gece hgillerenin cenubu (garbisinde $ir şehre hücum etmişler ve bazı Yangınlar o çıkarmışlardır. Fazla İhsan ölmüş olmasından endişe €- gilmektedir. Bundan başka İngil- cenubu garbisile, şimalin- de, şarkında ve Galles muntaka: #nın cenubunda diğer bazı yerle- Pe de bombalar atılmıştır. Bura- İarda bazı hasarlar olmuştur. Ce- mubi Galles'de bir yerde birkaç ki- &i ölmüş ve yaralanmıştır. Bu gece İngiliz avcı tayyareleri İngiltere üzerinde ilç düşman tay-| Yaresi düşürmüşlerdir. İtalyan tebliği Roma, 30 (A.A.) — Malyan or- düları umumi karargâhının 329 Mumarah tebliği: Alman ve İtalyan hava teşek- külleri Akdenizde düşman cüzü- en bombardıman etmişler. Bir hava muharebesi neticesin- de iki düşman tayyâresi düşürül- müştür. Sollüm cephesinde, Alman - İ- talvan kuvvetler! tarafından yapı- İan taarruzlar neticesinde mahens #Aviata uğrıvan düşman birkaç noktada ger'lemletir. Alman ve İtalyan hava teşek. külleri Tobruk limanını ve istih- kâmlarını bombardımana devam etmişlerdir. Bataryalara ve mev- 3ilere isabetler kavdeiiImistir. İn. Giliz motörlü arabaları mitralyöz atesi altına alınmıştır. Blenhelm> tipinde bir tayyare düşürülmüş tür, 29 Nisan gecesi, düşman tavya- ni Bingaziye tasrruz etmişler- Sarki Afrikada muhtelif mınta- kalarda kıt'alârımız topçu ve piva- de kuvvetlerile dilmanın tazviki- Nİ rüçlestirmeğe devam etmekte- dirler, Kandırada iskambil oyunu menedildi Kandıra (Hususi) -— Kandım kahve ve çay evlerinde evvelce ka- 70 kaymakamlığı tarafından iskam. bil oyunu menedilmişti. Kahveciler bu men kararma 4 ğ saade edilmesini taleb etmişlerdi.Fa kata kahvecilerin bu talebles mem- leket mdafamti bakımından zararlı görülerek bu müsande talebi redde dilmiştir. Kaymakamlığın bu red ka Yarı halk arasında ve bilhassa çocuk ları bulunan aileler arasında fevka Mide bir memnuniyetle karşılanmış-| tır. Çünkü kahveler gündüzleri ve geceleri gençlerle dolar, iskambil © yunları oynanırdı. Bu sed kararile gençliğin nezih yerlerde ve Halke. vinde toplanmasına zemin ve ze man hazırlanmıştır. Çukurovada yayla ve bağlara rağbet var (Hususi) — Bu sene ge. lara ve gerekse bağlara karşi Çukuroyalıların rağbeti art - miştir, Her sene yaylalara ve bağ lara çıkan halkın şehirdeki evleri boş kalıyordu. Halbuki bu sene İs - tanbuldan gelmekte olan aileler bu evleri 6 ay yaz için tutmaktadır.Bil- hassa bu sebebden yayla ve bağlara bu sene geçen yıllarda lmemiş Bir kadeh da 'Temel içini cekt amak, hem ha bosalttı. Hem imei > ipesend olduğunu gö- rüvor. zevksizliğine hükmediyor - du. Topladığı cilrz alkışlarla Şet » vanın taşkınlıkla el şı acı bir ı sölena yerk- Falonlar bir “Ocuşuyor, se- vine yaygaralarına, serhoşluk gü- lüşmelerine vesile oluyordu. Mu - sevi gömlekci yüksek söğyele ha- yatı sürdüğüne kanidi. tiraz ederek mü) | i | | Şerikim Rufe Çeviren: İsmet Hulüsi Yazan: O. Henry İ Kendisine itimad edebileceğim İbir şerike ihtiyacım vardı. Nhayet onu Mount Neboda bulabilmiştim. , Mount Neboda bir hafta kal - dıktan sonra ora ahalisi benim vergi tahsiline gelmediğime “ka - maât getirmişler, artık çekinmi - yoriardı. Bir gün bir bakkal dük- kânında müşterilerin yanında Mount Nebodam dahs barka hiç bir yerde fena insanların bu ka - dar az olabileceğini zannemedi « ğimi söyledim, Bakkal: — Her halde misafirim | asıl tanıyabilirler ki irimiz ancak sekiz gündür bu- ağa, Halbuki Rufe Tattune bir aydır hapiste yatıyor. Aksiliğe ba- kın şimdi aklı geldi Dün ser. best bırakaca Zarar yok. Faz Ja yattığı bir günü bir daha Se - ferkinden tnezil ederim. .mi- #il mi? Ben de tekrar söze karıştım: — Böyle güzel bir memlekette böyle fena yürekli bir adam... Kebil değil olamaz. Bakkal Rufenin aleyhinde idi: — Bu kadarı az, bilseniz dahü ne marifetleri var, Dumuz çalar, domuz... Böyle bir cinayet hakkımda ne düşüneseğimi anlamak için yüzü- me bakıyorlardı? Her neyse Rufe Tartune ser - best bırakılmıştı. Böyle birine ih #iyacım vardı, kendisile tanıştım. Ve ikimiz yalnızken konuşabilme- miz için onu şehrin haricine götür- dü Bir kere de ben isti peler yapabilmiye kal duğunu anlamak istiyordum. O her yeyden önce domuz çal. makteki hünerile müflehirdi. Se- sini çıkartırmaden nasıl domuz- ları kaptığını anlatırken ağzı ku- laklarına varmışlı.. — Bunları bırak, dedim, bizim isimiz kolay, benim bin dolarım var. Bu bin doların getireceği te mettüü seninle pay edeceğiz, Sen yalnız ben ne dersem onu ya) caksın... Anlaşmıstık. Projem şu idi: En evvel Lexingr gidecektik. Ora avwaline vukuf peyda etmek ve bu arada Rufenin elini”birez alıstırmak için birkaç gün kala- caktık, Lexinge Binkley biraderler si Köylüler sahah - r cadirler e'rafın da dönüp . Bir han - da alti ikt oda tuttum, AN | katta Rufe kalacak üst katta da İben kalacaktım, i İ Sirk müdavimlerini tecrübe et- İmek kârlı olur, bu hususu hiç bir zaman ihmal etmem. Sirke giden en kelabalık yol üzerine bir masa koydum; «hokka üç, toparlak bir» oyununa bazla- dım. Rufenin rolü basitti. Başlan- gıcta biraz kavbedecek, sonradan #rbiri ardısıra kazanacaktı. Ben köylülere oyunun nasil oy- nanacağını, hokka altında topar- lak bulmanın ne kâr getireceğini İizah ettim. Bir genç adam, bir me- İtelik gözden çıkardı. Ona kazen - İdırdım. Reklâm oldu. Başkaları İeeldi. kaybettiler, Kndini cok ze- ki addeden birine kazsndırdım. tan akşam Garsonlar masalara serpantin paketleri dağılıyorlardı. Renkli kâ ârddan şeriğler havada dalgalanı- yordu. Şakrak sahnedeki acı tec » rübesini Şetvain boynuna sari » İsrek unutmağı çalışıyordu. Orta- lığı lâvanta ray a karışan ter kokuları & etmişti. Bilen bilmiyen dansa kalkmıştı. ke İftişiyor, çarpısıyor. gülüşüyozdü. Herkes neşeli görünüyor veya gö rünmeğe çalışıyordu. Şetvan di düncü şişeyi bilirmek üzereydi. Temel durmadan içiyordu. Melpo- mehi durmadan < gülümsüyordu. Bir köşede yalnız bir kişi umum! eğlenceye iştirak etmiyor. n» celi, mahun, mükedder duruyor- ! Evvelce kaybedenler yeniden oy-| namak hevesine kapıldılar. Bira -| — Jance Godloe'nin katili de -İzicık kazandırdım. Mikdarı artır .| canlı ve sıhhati yerinde dılar. Sonunda tabii oyutuldular. Bu yüzden işler biraz gevşer gibi oldu. Tam Rufenin oyuna müdahale edeceği zamandı, Oynıvacaklar İherkesin okazanabileceğine kani olmalıydılar. Başımı kaldırıp sağa sola baktım. Sirk çadırınn önünde idi. Neredeyse gelir, Fakat boşuna bekledim. Rufe selmedi. Kendi kendime de biraz iş vap-| tım amma, bu iş oltayla balık tut. mak nevindendi. Pılıyı'pırtıyı top- larken hesabladım. 42 dolar ka - zanmışım. Halbuki ben Rufenin de hesaba katarak 20 do. Tarı sü icinde kazenacağımı #klı - ma koymuştum. Saat on birde hana gittim Be- nim çırek kenüz g#örünmemiş, Henüz uyumuştum. Bir çocuk viyaklaması beni uyandırdı. Ya - taktan fırladım. Kapıyı acıp bak- tım. Hancı kadın oradaydı. Uyu - yanları rahatsız eden bu kücük iz'ansızın suşturulmasını rica et - tim. Hancı kadın aksi aksi yüzü- me baktı: İ — Sizin arkadasınız olacak a - İ aamın #etirdiği domuz bövle bâ-| İğryor. Ban 14f dirletemedim, bs-| ri siz söyleyiverin. Kan beynime çıkmıştı. Alt ka- ta indim. Rufe orada idi, Bağırıp! çağıran domuza süt içirmekle meş guldü. Demediğimi obırakmadım.| Gündüz görünmemesile ne büyük zarara düştüğümüzü anlattım. Us- telik elâlemi rahatsız eden bir do- İmuz da getirmişti. — Huyum, dedi, epey zamandır domuz çalmamıştım. İnsan alışın- | ca duramıyor, bunu çaldım. Am -| ma fevkalâde bir sey. — Bu pis hyavan hırsızlığı bir huy hi — Pis hayvan mı, sizin domuz- lar hakkında fikriniz kıt olsa © rek. Bunlar ne marifetli şeylerdir. Biraz evvel bu domuz, odada iki ayağı üzerinde dolaştı, durdu. — Handaki yolcuları rahatsiz! etmek için bir sbeeb daha, — Karnı actı, ne yarsın?... Şimdi doydu, artk kimseyi ra 1 hatsız etmez. Hakikaten bütün gece bir da-| ha sesi duyulmadı. Sabah olun - ca hanın kahvesine inmiştim. Tek yapraklı mahalli gazeteyi gurdüm. Büyük harflerle yazılmış bir ilân gözüme çarptı, YAZAN : EKREM REŞİD du. İstisna teşkil eden bu zat A - pustokiu. Apustol son kuruşuna kadar parasını bitirmişti, Bu gece son gecesiydi. Şulakla beraber inti - har edecekti. Ölmeden evvel ir daha san'atkârlarını görmek, ya » rattıkları emsalsiz havayı teneffüs etmek, parasını verimiyeceği içki-| Ver içmek üzere buraya gelmişti; Apustol Yıldızı gördü, Sülünü «gördü, Neş'eyi gördü. Şakrağı, Kas: ra Aslanı, ü gördü, hattâj Melpomeniyi gördü. Fakat biri kalbinde bir akis uyandırmadı. Zi- ra Apustol kendine ölmüş nazı- ile bakivo: Yerüne maksadı içmek, çok içmekti; içkide intihar «500 âolar mükâfat, «Beppo isimli sirk domuzunu olarak Birkley biraderler sirkine getire - ne 500 dolar mükâfat verilecektir. Sorgu sual yoktur.» Gazeteyi katlayıp cebime hkov- dum. Rufenin odasına girdim. Ru- fe giyiniyordu. Domuz akşamdan| tabakta kalmış süt bakiyesini 55.) mürmeğe koyulmuş bir halde idi. Sevimli bir tavır takınarak: — Hepinize gün aydın, dedim, va efendisi buradan gidince do - müuzcuk ne olacak? — Mount Neboya anneme gön- dereceğim, ona, benim yokluğu - mu hissettirmez. — Gözel havvan. — Dün akşam çirkin olduğunu sövlemişsiniz. — Gündüz gözile baska görünü- vor, ben hem domuz düşmanı de- ğilim ki, Senden burnu on dolara da satın alırım. ! — On dolar mı, baska bir do -| müz olssvsı tereddüdsüz satardım. — Peki bunu neye satmıyor - sun? — Sirkte bine yakın insan âra- sından bunu çalmok kolay mı ol du? İleride torunlarıma gösteri rim ve nasl çaldığımı onlara an. Yatırım. — Torunlarına mı, senin çocu- Hun olacak, evlenecek, onun da çocukları olacak, domuz o zamana kadar yaşar mı?. Hem uzatma, yüz dolar. — Bu kadar para çok fazla am- ma, siz bu domuzu ne yapacaksı- nız? — Benim domuz meraklısı bir tanıdığım var, bülün dünya do - muzlarınlan kendinde mevcud - dur. Yalnız böyle bir domuza ih - tiyacı vardı. Her ne İse iki vüz el- Mi, haydi toparlak hesab üç yüz. — Para meselesi değil. bu do - muzu muhafaza etmek bir zevktir. — Dört yüz dolar, hem şimdi sa yıyorum. Paralar de kalp olmıya - cak. — Satmıya niyetim yok. — Dört vüz elli dolar. — Bu kadar ısrar. Pekâlâ, gönlü nü kırmamak için dört yüz elli dolara satıyorum, Dört vüz elli doları saydım, do- muzu aldım, sirke gittim. Müdü- rü eörmek istediğimi söyledim. Kır bıyıklı bir adam karşıma — Bevoyu getirdim. (Arkası sayfa $ sütun 6 da) bulmak ve bilhassa Da- mkün mertebe çok ziyana sokmak için içmekti. Şimdi başı ağırlaşmış, omuzlurı üzerine yu - varlanıyordu. Sesler, gürültülü,| dans edenler, önünden gelip ge -| genler, her şey dönüyordu. | — Galiba başım dönmeğe baş - ladı güzelim... Fakat zannet *| mem, yanlışlık olacak!... Diyerek Şetvan Şakrağa sar - hoş olmadığını iybata çalışıyordu. — Neden herkes fırınaya tu- tulmuş gibi yalpa ediyor? Temel mütemadiyen Melpome- niye bu suali soruyordu. ie Yorgunlükiarını yenmek için caz çalgıcıları fazla kuvvet sarfe- dip bireçılgınlık havası yaralıyor- (ardı. Beyoğlunun bülün (lokanta, kahve, omahallebici ve barlarını dolaştıktan sonru Melpomeniyi a ramakta “olan Dürrü Gardenbarın kapısından giriyordu. Fazleca viski içmiş olan Ermeni kunduracı yeşil bir renk almıştı. Kendisini iki; garson fuvalete vö- türüyordu. Dolu bir tepsi devrildi. ve güzel Unutulmaz hir ha Şehrimizde bu hafta büyü san'atkâr Zarah Leanderin ai bir filmi gösterilmektedir. Bu film. Zarah Leanderin şimdiye kadar çevirmiş olduğu filmlerim en güzeli olarak tavsif edilmekte. dir, Zarah Leanderden burada bah- sedecek değiliz. Son Postada hak. kında hayli malümat vermiştik. «Unutulmaz bir balo gecesi meşhur musikişinaş Çaykovsk'ni hayatım tasvir eylemektedir. , Fakir ve tanınmamış bir musi. kişinas olan Çaykovski, Katarina adında güzel bir kadını sevmek- tedir. Fakirliği dolayısile Katari. na ile evlenemiyor. Kadın sensin bir maliyeciye yarıyor. Katarina el altından musikisinasa yardım. da © bulunmaktadır. © Eserlerini tabettirmekte ve para kazanması- nı temin eylemektedir. Bu sayede Çaykovski büvük bir şöhret md'n. mektedir. Çaykovski genç kadına müracaat ederek kocasından ay- rılmasım tsleb ediyor. Sırf o Ça; kowekive karsı olan devin sevgi- inden dolayı kadın talebi redde- divor. Bu rsd keyfiyetinin sebeb- lerini tahlil etmiyen o Çavkovski| hiddetlenerek kücük bir- dansöz ile evlenmistir ve duyduğu derin ıztrab da en güzel eserlerini ver. mesine vesile olmuştur. Aradan *rkar sene seçmin Moskovada «altıncı senfoni» #'ni idare eyle- mek üzere Cavxovski Moskovaya erlmistir, Arhk Katarina da best bulunmaktadır. Saadetler'ne engel yoktur, Fakat konser gecesi Çaykovski koleraya tutulmuştur. Bu film meşhur rejisör Carl Frölh tarafından (o çevrilmiştir. Film musiki bakımından çok zen- gindir, Çaykovskinin eserleri, bü- yük bir şöhrete sahib olan Berlin operası orkestrası tarafından ça- lanmıştır. Zarah Leander herkesi teshir eden sesi ile şarkılar söyle mektedir. Başta Zarah Leander olmak ü- yere bütün san'atkârlar rollerini büvük bir muvaffakivetle ovna- El SINEMA Zarah Leander'in yeni Bi bir filmi; lo gecesi a Zarah Leander mışlardır, Birçok güzel filmler yaratmış olan güzel ve çevik san'atkir Ma rika Rökün filmde büvük bir rol alınış olması filmin kıymetini bir kat daha artırmaktadır. O.T. İnkılâb Müzesinde şeref levhaları Şehir vesikalar İnkılâb müze ve kütübhane (idaresi, (o kütübhaneye 500 den fazla kitab verenler hak « kında müzede şeref levhaları asil - masını kararlaştırmıştır, İlk olarak Emir oğlu Ziya ve M. Cevdet nami- na müzeye şeref levhalar: konula. caktır. Diğer taraftan müze idaresi, ya- kında büyük bir temaşa sergisi a - çacaktır. Kaybolan veznedar Eminönü belediye tahsil şubesi, memurlarından Nazmi 20 gün ev <) vel kaybolmuştur. Nazmi gaybube - tinden bir gün evvel zimmetinde bu lunan bütün paraları belediye ver. nesine yalırmıştır. Fakat ertesi gü. nü tahsilât yapip yapmadığı arla - slamamıştır. Belediye tahsildarın henabla, tetkik etmekte, o zabıta; da kendisini usrumaktadır. Fazla uzayan işden hayır çıkmaz Ankaraya yakın şehirlerimiz -| den birinde oturan Bay «Ces buna | beylik bir hikâye anlatıyor, «bey-| lik» dedim, darılmasın, hakikatte| bu hikâyenin başka vasfı yoktur, benzerlerine hergün binlerce rast- gelinir. Hülâsası şu: «— İki yıl seviştik, ailelerimi - zin arzularına rağmen evlenecek- tik, fakat işte beş av olüvor ki, bana karşı kızın vaziyeti değişti. Hikâyenin alt tarafı, tahmin e- dersiniz, bir feryaddır, bir sürü sualdir, derd yanmadır. Bay «Ces ye kısaca söyliyeyim: — Sevişen her çit kalblerini birleşmiş sanır, hakikatte arala - rında bir uçurum vardır, uçuru - mun üzerinde de bir köprü var- dır, bu köprü hayalden, histen, rüyadan yapılmıştır. Aradan ge - çen hergün ilk zamanlarda bu köp rüyü tahkim eder, tezyin eder, ki- saltır. Bu, muayyen bir zaman içindir. O zaman geçince aksi tesir başlar, artık ber geçen gün köp- leri kapanmıştı, Temel başını ma- saya dayadı... Sonra her şey ka - ranlıklara karıştı... * Lâmbalar çoktan söndürülmüş- tü, Gece hizmetine memur garson- lar beyaz ceketleri, yanı şeridi si- yah pantalonları üzerine paltola - rını giymişler, yakalarım kaldır » mışlar, yorgun #dımlarla şafağın alaca karanlığına kanıp gitme - lerdi. Çalgıcılar notalarını topla - mışlar, sazların kapamışlar, bir an evvel hasretini çekmekte ol - dukları istirahate kavuşmak Üze- re süratle dağılmışlardı. Vestiyer son müşterinin pâltosunu, sapka» sını verdikten sonra evine koşmuş tu. Gardenbarın salonu simdi te- mirliğe memur müstahdemine ter- kedilmisti, Duvarlarm üst kısmında, tavs- na yakın olan pencerelerin acıl - mesile içeriye dışarının soğuğüle| beraber yağmurlu, kirli, kurşuni bir kız sabahının donuk zivası gi- rip salonu yalan yanlış aydınlattı. rüyü tahribe başlar, üzerinden süslerini alır, sanırsınız ki köprü kaucuktan yapılmıştır, uzamaya başlar, kız bir tarafta kalmıştır. erkek öbür taraftadır. Nihayet sid detli bir rüzgâr çıkar, köprüyü yı- kıp götürür ve erkek ud kız bakar ki, sevgilisi karsı sahiide bir başkasının kolları arasındadır. Bay «Ces 3ergüzesti fazla u - zaftı, kız da hayallerinden siyril - mak için zaman buldu, sonra bu #zdivaca ailesinin razı olmadığını da düsündü. derken karşısına da- ha münasib bir erkek çıktı, şimdi ayni macerayı, eğer maziden ders almadıysa, onunla tekrar etmek üzeredir. Okuyucum fazla ürülmesin, ser güzeştin*bu sekilde bitmesi belki de kendi lehindedir. Zıra fazla ü- zavan isten havır çıkmadığı “gibi aile rızası hilâfına vanılan evlen- meler de ekseriya kötü biter. TEYZE Yemek artıklarile dolu tabak - yerlere atılmış peçeteler, le - kelenmiş masa örtüleri, solmuş çi- çekler, soğumuş sigara külleri, dü- dakların kırımızı böyasile boyan - muş İizmaritler, bir masadan bir itilmiş, devrilmiş, karışmış iskem- İeler, bos sara» ve şampanya şi - şeleri, erimiş buzun kiri dolu kovalar, yerleri süpr ğe benzeten birbirine dolaşmış masaya uzanan renkli okâğıdlar, serpantin o yığınları, (o patlamış balon Oderileri, omeyva ka bukları, püro uçları., Parlak bir eğlence getesinlen arta kalan hüzün verici nahoş man zara... Bu harabenin arasında, her biri , üç irsan en- cesed... Biri masa- nın üzerine kapanmış; biri devril- miş iskemlelerin arasına yikilmiş, i de yere serilm$... « Soğuğun ti le Şetvan gözü. nü açtı. Aman Yarabbim burası ne resiydi t Seri