29 Nisan 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

29 Nisan 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Şimali Afrika harbi ) mlm li imali Afrikada kızgın mev- sim başlamak (o zereğir. Bunu rağmen, harb ateşinin soğu- ma alâmetleri gösterdiği yoktur. Soğuma şöyle dursun, hattâ, gö- rüyoruz ki harb kızışmaktadır. 'Tobrukta, Sollumda, çetin bir mü- cadele, on beş gündenberi devam göbidir: Asıl ileri hareket faali- yetini Alman kuvvetleri kuman- danı, geri işlerini ve bu arada Tob- ruk asarasını da İtalyan ordu- su kumandanı idare ediyorlar. Bunu ber iki taraf başkumandan- Jığının neşrettikler?! harb raporla” rından anlıyoruz, İtalyanın barb SON POSTA Resimli Makale: raporlarında Sollum harekâlından| | hiç bahis yoktur. Demek oluyor ki, şimali Afrika hareketinin ida- resini fiilen Almanlar ellerine al- muşlardır. Bu hâdise gösterir ki, mevsimin şimali Afrikaya getirdiği sıcaklar, harbin kızışmasına yaramaktan başka bir netice vermiş değildir. Mutedil ve hattâ nisbeten soğuk iklimlere alışmış olan askerler için böyle sıeşk bir sahada harbetme- nin ne kadar müşkül olacağını tahmin etmek kabildir; buna rağ- men, eğer bu sahada harb kızış miş bulunuyorsa bunun tek sebe- bi vardır: Bu sahada elde edilecek neticenin her iki taraf için de mü- him olması. ğer Almanlar, İngiliz kumandan- lığını gafil avlayarak bu hedefe Almanlar şimali Eye adalarını işyal ederken “Son Posta,, nın deni RE BE İngilizler ne varabilirlerse ikinci hedef olarak ö Musul petrollarının Akdeniz sa- hillerine akmasına mâni elmak hareketi gelecektir. Bu hedefe vâsıl olmak içip, Ak manlar, Süveyşi duttukları takdir. de, kendilernie Arabistanda mü- him yardımlar tedarik edecekle- rTinden.emin, hiç değilse çok kuv- wetle ümidli görünüyorlar. Bunun içindir ki, son safhasına - varmış| görünen Yunan harekâtı biterken, | Almanyanın hiç olmazsa bir kısım yeni hareket p rı, msi Ar rika üzerinde $ göze çarpıyor. Bu müşa) zim bu'sütunlarda son zamanlar. da, yapmış olduğumuz tahminle, tev'd eder mahivettedir, Fihakika, şimali Afrikada ye-| ri başlamış olan hareketlerin Sol-| luma kadar gayet kisa olarak de- vam etmiş olan fik safhası, bu | hada İtalyanların vazıyetlerini :s- Jah gayesine matuf gibi & ü ve Sollumun işgalinden sonra gö-| ze çarpan sükünet devresi de bu fikri tevide yaramıştı. Fakat, son birkaç gün içinde bu sahadaki mü- cadeleye her iki tarafın da daha fazla ehemmiyet vermiş olması isterir ki şimali Afrikadaki harb, önce tahmin edilmiş olduğundan çok daha geniş bir strateji gaye- sini takib ediyor, Eğer tahminimizde hata etmi- yorsak, şu dakikada şımali Afri- kada cereyan eden mücadele. Ak- denizin mukadderatını tayin ede- cek olan bir harekettir. Bu hare- ketin vereceği netice, bu harbin Akdenize aid olan mukadderatın: tayin etmiş bulunacaktır. Çünkü, şu dakikada iki muharib tarafın ikisi de, bu sahada bütün kuvvet ve vasıta imkânlarını karşı kurşı- ya koymuştu! kızgın sıcak, ne susuzl ne çöl fırtması, bu mücadele içinde, tabiatin bel görün-| müvor. Her iki taraf ta hasmını! mağlüb edinceye kadar uğraşacak- ür Yeçine mümkün mütareke, her iki tarafın da kuvvetsiz düş- mesine bağlı bulunuyor. Yirminci asır medeniyetinin u- zak Afrika çöllerinde oynadığı bu | ©“ dram, bugünkü harbin en mühim askeri vukuatındam birini teşkil ettiği fikrindeyiz. Bu dramın va- racağı netice, harbin mühim bir kısmının kazanılması veya kaybe- dilmesi demek olacaktır, ltuhittin Bizg Bir yaralama hâdisesi Çarşıkapıda, 29 numaralı evde oturan Said, evvelki gece Galata - dan geçerken bir alacak meselesin- den dolayı bir müddettenberi ara - İarı açık bulunmakta olan Golata inlerinden Mehmede tesadüf et. |'d miştir. Sarhoş bir halde olan Meh med, birdenbire Saidin üzerine a *lrmş, biçağım çekerek onu vücu - dünün muhtelif yerlerinden yarala- müşter. Said tedavi altına alınmış, Meh. med yakalanmıştır. ii Yunanistan topraklarında iler- liyen Alman kuvvetlerinin Sema- direk, Limni ve hattâ Midilli ada- larını da işgal etmiş oldukları bil- iyor. Bu hareket karşısında götle bir sual sorulmaktadır: ki amma İngilizlerin deniz hi miyeti nerede? Muazzam filoları nerede?» Alman kuvvetlerinin bu isgal hareketlerini büyük bir cüret ve süratle tamamladıkları inkâr edi- lemez. İşgal edilen adaların sev- kulceyş kıymetleri de vardır. Bun- lardan bilhassa Limni boğaz ve boğaza giden deniz yollarımı kon- #rol etmek bakımından yetlidir, Ancak bu adaları almak, Almanya için kendisini uğurunda mücadele ettiği gayeye ulaştıra- cak kuvvetli bir adım teşkil etme- miştir. Mesele daha ziyade Yuna- nistan ile Bgede sahilleri olan di- ğer memleketleri alâkadar eder. Lİ İşte, sırf bu yüzden, Limni iş- galinin İngiliz mukebelesini da- vet etmeden tamamlandığım gö- rüyorüz. Burası İngiltere için bi- rinci derecede ehemmiyeti haiz bir ada olmuş olsaydı, şüphesiz, Britanya deniz kuvvetleri başka türlü hareket edeceklerdi. İngilte- re sevkulceyşte ikinci derecede ve belki de daha az kıymeti olan bu * Hakiksten adası çok olan de- nizlerde çalışmak, bir donanmanın | hiç istemediği bir haldir. Buralarda belli başlı şu tehli- keler vardır: 1 — Denizin derinliği mayn si- lâhının kullanılmasına müsaidd'r. G yerlerinde ufak gemileri ması ve büyüklere karşı tuzak teş-| kil etmesi mümkün ve muhakkak-| tar, 3 — Donanma, hava taarruzu-! na uğrarsa, kaçacak ver bulamaz.| 4 — Adaların deniz geçidlerin- e denizaltı gemileri büyük mu- vaffakiyetler temin ederler. * Almanların Eze dı basmakla beraber kara ufak hücum tekneleri getirdikleri | de hemen hemen shaktak | Büyük Harbde parçalar halinde denizallı taşıyarak Varnada deni- yapıyorlar? ze indiren Almanlar, elbette, daha ufak hücum teknelerini de Gren- lerle Selâniğe getirmiş ve oradan denize atmış olacaklardır. Bu ufa- çık teknelerin korkusu ile yaşayan Pe-| İngiliz donanmasının bu denizlere a hak vermek Jüzim- 'Böylelikle bugünlerde . diğer Yunan adalarının işgal edilmele- rine intizar etmek lâzim gelir, Bununla beraber ufak olmasına rağmen, Adriyatikte İtalyan do- nanmasına ehemmiye!' zararlar verdiren Yunan denizellerinin de mukabil hareketlerini . bekliyece- e Bugünlerde Süveyşi vermemek için, bütün kuvvetile İngiliz ordu- suna yardım eden, Britanya do- nanması sarki Akdenize hâkimdir. Eğer ona Ece denizinin hâkimiye- $ lâzım olmuş olsaydı, daha evvel Rodos ve Leryos adalarım xaâple- derek İtalyanları bu denizden ko- yardı. İngiltere Limninin işgaline muhalefet etmemekle, onu Al- manların elinden ist'rdada çalış. mamakla, endirekt olarak, donan- masının emniyetini temin çtmiş oluyor. O donanma tanvah- Jara, daha büvük sahalarda, daha çetin mücadelelerde lâzim olaca! tır. FP.L İSTER iNAN, m Ala sözleri s Oğluma Dair Dir gari gece Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil ( Bu yazı tedfin gününün gecesi için yazılmıştır ) Bu garib gece 1937 yılmın 19 uncu Pazar gününü ta'kib eden gece idi, bir gece ki Bakırköy Kartakege mezarlığının takvim hayatında ilk defe olarsk vuku'a gelen şaşılacak, inarılmıyacek bir hâdisenin teçellizâhı oldu. Bunm mahiyetine, sırrına, toprakları: Bır taşların altında cereyan menkibesine hiç kimse, benden başka tek bir ferd şahid olma: rada cereyan eden hâdiseyi yalnız ben gördüm, söylenen sözleri yal- nız ben işitdim; benden başka da mezarlığın geceler sekenesi, ser - vileri, kabirlerin üzerinde #itrek nefeslerle dolasan ölülerin r Otların üzerlerinden, ağaç! ara andan müuhteriz temaslarla kayıp eçen Karanlı soluğ olarak burada mu'tadın haricinde bir vak'a var, yalnız okadar, vu- kuf kuvvetleri vak'anın hudusın - dan öteye geçeimeyor, ve hepsi on! anlayamadıkları için mu'ammanın haşyeti srasmda mevcudiyetlerine müstevli bir ürkeklik ile titreye- rek siniyorlardı. İlk önce şakrak, fıkırdak, fakat kesik kesik bir kahkaha ile başla - dı; sevinçle dolı, genç şakalaşan bir kahkaha... Bunın aksini gecenin esintileri kabristanın her tarafına yaydı, serviler başdan aşağı bir ürperme ile titredi; aralarında uykularının içine uyuşmuş kuşlar korkarak gözlerini açdı, titreyen dalların içinde kargalar biribirinden ostif- sar ederek merakı halledebilecek bir cevab almayan su'ailerini fısıl- dadılar, baykuşlar karanlıkları ya- ran gözlerile hakikati anlamak için yerlerinden uçdılar, yarasalar havalanarak bu kahkahacıkların menba'ını buldılar... Bu, taze bir mezardı. O güm gelen yeni bir müsafirin mezarı! ve burasını keşfedince o- nın üzerinde çarh çevirmeğe, için- de cereyan eden mu'ammayı anlâa- bilmek için bütün dikkatlerile nmeğe, ve bu sırrı anlayabil - mekde âciz, cehâlerinin netice ver meyen haberini, servilerin hafif hafif sallanan, merak içinde titre- yerek bekleyen kametlerine gö - İSTER INANMA! Hüseyin Cahid Yalçın: — Akıl ermiyen noktalar, başlığı altında bir yazı yazmış, ilk satırlarında: — Her işde olduğu gibi, harb- de de mütehassısların düşünüş- leri ve görüşleri başkadır, mes- İekten olmayan slelâde fanile- rin anlayışları başkadır. Müte- hassıslar yalnız gâyeyi gözönün- de tutarlar ki bu da galebeyi te- minden ibarettir, bizler için çok mühim görün ihetleri onlar istihfaf ile teli ederler, böy- le olması zaruridir ve doğru- dur; diyor. Bu başlangıcı müte- akıb de bir fani sfatile kendi- sinin anlıyamadığı noktaları sa- yıyor. Bu noktalar üç tanedir: Birincisi; İngilizler Romanya petrollarını niçin yakmadılar? İkincisi: Brest limanında ya- tan iki Alman zırklısını 11 defa rağmen Üçüncüsü: İngiliz membaları Almanların Afrikaya 60 bin as- ker geçirmiş olduklarını haber verdiler, bu nasıl olabildi. Hüseyin Cahid Yalçımn ken- di kendine sorup ta cevablarını bulamadığı bu sualleri mütehas- sıs olmayan bir başkasının da ayni şekilde cevabsız bırakmı- yacağına: İSTER iNAN, iSTER INANMA! ,| onın hâlinden Vedad eğlenir nız ben anlayordım... Bu kahkahaları ta ne vakitten - beri ben bilirdim: Vedadın kahkahaları, hemen anladım ki | mezar komşusı büyük O önnesine satı bir şaka yapmak İsle - yol ik annesini dâ'ima şıdık. Jayarak güldürüzdü ve bunun için yanına yanaşnağa, dokunma- Büyük anne o 1 ki ona uzakdan Ve o sesini çi sarsıla sarsıla gülme; ve böyle şakrak, fıkı kesik li Da aıia, gülerdi, u det ni Zatdı, yambaşında henüz boş | din üzerinden aşdı, daha ötede bü- yük annesini buldı, ve mu'tadının haricinde bir hareketle'ona elile dokundı. Büyük anne derin uyku- sundan henüz uyanmayarak, fakat bu elin temasile gıdıklanarak, ses- siz, sessiz gülerken, o cereyan c - decek hâlin tuhaflığım düşünerek parça parça kendi kahkabalarin salıveriyordı. Nihavet büyük anne uykusundan silkinir gibi oldı, fa- kat henüz vak'anın mahiyetini an- lamaksızın bu şakanın herkesden, her şe'yden ziyade sevdiği Vedad- dan başka birisinden gelemiyece - ine hükm ederek, uykusının ârâ- 'edad!,,. dedi, Bu su'alini müte'akib büsbütün uyandı, ve derhal anladı, müdhiş bir acı ile: — Ah, ruhım Vedadım!, diye haykırdı; sen nereden gelüin? buraya ne için geldin?... O zaman Vedad şakayı bıraka. rak sâkin bir sesle cevab verdi: — Büyük anneciğim, sen on beş senedenberi burada bu boş lâhd - lerin - yalnızlığında kendi yerinde uyuyup duruyorsın. Seni uyandır- mağa, o kadar sevdiğin Vedadcı - #ının komşulığı ile yalnızlığından kurtarmağa geldim. Burada, yan- yana ne kadar iyi olacağız!... Tü Tiran.dan, biliyor mısın, Arna - vudlukdan geliyorım. Dünyanın dört bucağında emellerimi, Üüm'd- lerimi, sonra onları birer, birer bo- Zup öldüren derdlerimi, işkence - lerimi, dolaşdırdıkdan sonra, artık ze uyanıkken, ne uyurken müm - kin olmayan bir istirahati bulmak için, işte buraya senin yanına gel- dim... Buraya kadar gelmek için beni boşalttılar, icimde hiç bir şeyler kalmadı, hayatda o derece acılarla dolan kâlbimi de çakarıp atdılar, beni vatanın toprağına doldurdular, kurşunlarla kaplan - mış bir tabuta koydılar, burada $i- yah bir şala sardılar, arkama bed- t babacığımı, sonra beni uzak- dan, yakından sevenleri alarak buraya geldim. Artık mes'üd ol - İmak, müsterih olmak, senin v nında bana hiç bir zaman nasib ol- mayan huzur ve rahat içinde uyu- mak için...» Yarasalar hep dönüyar, karga - lar, kuşlar, biribirile fısıldasıyor - Jar, ve anla! altında bir şev'ler söyleniyor. Ne- türüp çarpıyorlardı. Hakikati yal-| (8, Sö .. özün kısası Kira ihtikâri Karşısında E. Ekrem Talu A nkaraya gelenlerden duyu- yor, İstanbul gazetelerinde okuyoruz: Bu sene bilhassa Ana - dolu yakasile Adalarda yazlık ev kirası ihlikârı varmış! Ticarette ötedenberi bir (arz ve taleb) kaidesi vardır ve bu kai- denin icablarından olan pahalan- ma ve ucuzlama isbif ve meşru görülür. Diğer bir ahlâk ve vicdan kaidesi de vardır ki bunun adı yoktur ve insanları n şu veya bu sebebden düşmüş oldukları zaru - retin istismarını meneder, Ahlâk ve vicdan her zaman ve her şeyden üstün, âdeta kudsi ol- duğu için, bunlara aid hükümlerin başka herhangi bir hükümden üs- tün oliması bir zaruret halini alır. Bu sene Anadolu yakasına ve Adalara - bence tamamile manasız olarak - yapılan hücum başka za- modaya uymak hevesinden ileri gelmiyor. Hepimiz biliyoruz ki bu- nun bir takım, izaha. muhtaç ol - mıyan sebebleri var. Demek ki o semtlere göçmek istiyenler hava tebdik, deniz ve güneş banyosu, süs ve güzellik müsabakası . gibi havai saiklarla değil bir tin tazyiki ile hareket ediyorlar. Şu halde onların bu muztar va- »iyotlerini fırsat bilerek ogaddar davranmak ahlâk ve vicdan bü - kımlarından, bilmem ne dereceye kadar doğrudur? Bu suali vükit bazı- — Peki amma, corumun böylesi kırk yılda bir rastlar. İstifade et- miyelim mi? cevabını veriyorlar. şte aldandıkları nokta bura - sıdır: Bugünkü zaruri akına co- rum âdı verilemez. Karşınızdaki - lerin de sizin gibi bu yurdun va - tandaşlari olduklarını, belki bir - çoklarının baba, kardeş, oğul, hu- dud boyunda nöbet bekliyen ya- kınları bulunduğunu ve böyleleri- nin her türlü saygıya, insafa hak kazandıklarını hatırda tutmalısı - Bız, hesaba katmalısınız. Bugün, mecburen size baş vu - ranlardan edeceğiniz intifa size ileride kim bilir ne türlü vicdan azabı çektirebilir, Kaklı ki & lunda temerrüd edecek olursanız muledil ve mi bir kârdan da olabilirsiniz. Zira, şu anda biribi- rinden daha mühim işlere bak - maktan sizinle uğraşmağı vakit bulamıyan hükümet er geç size de teveccüh edecek, zorla kopardı - ğınız lokmayı elbette gırtlağınız- dün sökün sahiblerine geri vere » cektir. İhtikârm her türlüsüne sepan gefillere şunu bir daha hatırlat - mak isteriz: Bu memleket ve bu millet sahibsiz değildir! lam EİN rek tüylerini kabartıyorlar, karan- hıklardan istiknah eden gözlerini etrafa gezdiriyorlardı. i Ben onları, bu nine ile torunu, ona meftun olan ihâiyar kadın - tıkla bu genç ölüyü görmeyor, fa“ kat Vedadı işitmekde devam edi -, yordım. i O dedi ki: — İşte bu olmadı. ağlamak yok, ne öyle içiniz » den kabarıp boğazınıza tıkanan la ses çıkarmadan, fa- kat soluk yanaklarınızda yaşları - nın salıvererek ağlayorsınız? San- ki neden? ağlanacak ne var? bana mı ağlıyorsınız? bana ağlayacağı - nıza, tersine, sevininiz... Bedbaht bir hayatdan sonra nihayet deri! ve ebedi bir rahate kavuşan yav- runız için sevinin ve gülün, ister misiniz, sizi yine şudıklayayım m7... evet, sevinin... biliyor mı- sınız? artık uyanmamak için ya - tağıma yatınca, bulanık bevn'mle, kalemi zor tutan elimle, dört sa » tarik bir veda' kâğıdı bırakmış - dım. Bunda da anneciğime, bana Arkası sayfa 8 sütun 2 de) kadar yollayvabilmek için ilâçlarla| || rlardı ki toprakların(|l İler denilivordı? Bunı keşfetmeğe||l

Bu sayıdan diğer sayfalar: