GG e ön hak hükümeti tebeddülüne dair yazdığı - iz bir makalede Bağdadda tam bir istiklâl temayüllerinin kuv - vetlenmekt. eolduğundan bahset - miştik. Bir zamandanberi Arabis- tanda bu temayüller artmakta ve küvvetlenmekte olduğu gibi sade Iraka irhisar etmeyip etrafa da si- Tüyet etmekte bulunduğu görül - mektedir. Bu arada Suriye de vardır. Ora- da da bir zamandanberi için için Kaynıyan bir muhalefetle Suriye- İilerin Fransız idaresine karşı ça- lışmakta olduğunu gösteren alâ - metler, son zamanlarda hayli art - yeığlı, 939 bidayetlerinde Suriye Ve Lübnan psrlâmeniolarım ve parlâmentoya ve millete karşı mes'ul hükümet sistemini ortadan kaklırmış olan Fransa, Suriye ve Dübnanı bir vakit bu vaziyette doğrudan doğruya kendi elile ida- re ederken araya harb girmiş ve Suriyede askeri idare daha ziya - de kuvvetlenmişti. Bu askeri ida- re, Suriye ve Lübnanı, uzun müd- det kendi sıkı tazyikı altında tut- tu ve her türlü harekete karşı durdu. Fransızların koloni idareleri e - sas itibarile çok küçük görüşlü ve çok korunucu bir ruha sahibdir. Buna ilâveten, bir de Fransanın inağlübiyeti üzerine Suriy ve Lüb- nanın hariçle muvasalası kesil - dikten sonra bu memleketlerde halk çok ağır bir hayat güçlüğüne uğradı ve neticede Fransız idare - sine karşı olan husumet mütema- diyen arttı, Bu ahvalin gidişini gören Vic- hi hükümeti, Suriyedeki Yüksek Komiseri dejöştirdi ve yerine bir general göndererke memleketi da- ha sıkı bir elde tutmayı tecrübe Gti. Fakat, hayatı günden güne bozulan Suriyede halk, rejimden şikâyette devam ettiği gibi bilhüs- ga Mart iptidelarındanberi gerek Suriye ve görek Lübnanda büyük grevler vukua gelmeğe O başladı Bu grevler, alelâde Avrupanın fab rika ve smcle grevleri şeklinde de Bildir. Bütün dükkânların ve çar- $iların kavanması şeklinde ve da. hu ziyad. mahiyeti halk grevleridir. Mağazaları, dük-| kânları, ##brika ve tezgâhları gün- 1 Jerce kapıyan halk, soka! mayişler vaptılar. Bu nü karşı Fransız idaresi, evvelâ sıkı tedbirleri almakla cevab ver- Gi. Fakat, idarenin doğrudan doğ- Tuya a#ker eline tesliminden ibaret olan bu sıkı tedbirlerin de faydasi olamıyacağını anladığı zaman, bu ayın ilk günlerinde Yüksek Ko - mmiser, birdenbire siyaseti değis tirdi ve gerek Lübnan, gerek Si riye halkıma hitaben neşrettiği bis ver Beyanname ile bu iki memle- ketin, istiklâlini temin edecek ye- hi bir siyasetin tabi arda hü- a en ikma karar verildiğini ilân eyledi. * Suriyede Fransanın bu beyan- haiz ;banı Büzan müşkül zamanlar geçirdi muz zamanlar olur, bütün cesâretimizi kaybett olur, fakat zorlukta, felâkette ve cesaretsizlikte bizi hiçbir man terketmiyen tek bir dostumuz vardır, adına ümid deriz. General diyor ki Za“ Misirdaki Leh Karpat avcilari tugayinin antitank topçusu Lehistan, bu yetler (Birliğine psa ie Leh OPĞUSU. biri ir ik; e. emu Mappo “Se” tir. Hitler Al. hattâ Kafkas - manyası, Alman yaya varmaktan birliğini temin d ve o bolşevizmi kasdile 1935 te evam yıkmaktan iba - Saar mıntaka - ret olan bu gaye sinı, 1938 de A - malümdur. vusturyayi ve ediyor Hattâ Alman- Almanlarla mes- kün olan Çekos- lovakyanm Sü - detler eyaletini lar, bu gayeleri- ne erişmek için, bidayette kori « dordan vazge - YAZAN Emekli general H. Emir e Wi il çerek sadece ak edisbilmişti. » buradan OoOdoğu Fakat, Alman Erkilet Prosyayı Alman yani kalbine — yaya bağlıyan doğru, uzanmış | “Son Posta, mın askeri | bir OAlman o - bir Slav - Fran - muharriri tomobil —— yolu sz yumruğu istemekle — ik - veya hançeri (gözle (baktığıjtifa etmişlerdi. Fakat Leh bükü - name ile talbikına söz verdiği ye- ni siyaset şudur: Fransa, Lübnan ve Suriyenin istiklâllerini temin eyiemeği taahhüd ediyor. Ancak, bunu bir hamlede değil, yavaş ya-| vaş — yapacaktır. Tamamlanması harbin sonuna bırakılan bu siya - setin ilk adımı olarak yeni bir re- İlm ilân ediliyor. Bu yeni reji - imin esasları şunlardır: Suriye ve Lübnanda milli &ir idare kurulmak icin, artık eski u- sule avdet edilecek değildir. Ye - niden cümhurreisleri, parlâmen - tolar sistemi kurulmıyacaktır. Bu- gün Fransada tatbik edilen rejim taklid edilecektir. Yani, iki mem- İekete birer «şef. tayin edilecek, bu şef birer hükümet kuracak ve yanıbaşında bir de istişari bir meclis vücuda getirilecektir. Bu şefler,. hükümetleri ve istişare yaeelisi vasıtasile memleketi idare bırakılıyor. İşie, son haftalar içinde telgraf haberlerinin kısa kısa, parça par- ça verdikleri haberleri bir araya eklediğimiz zaman Suriye ile Lüb son vaziyetin bun - dan ibaret olduğunu görürüz. Bu siyasetin tatbikatı oşırasında da Fransız Yüksek Komiseri, Suri - yede Halid Bey Elâzim ve Lüb - nanda Makkaş isimlerinde iki nü- fuzlu şahsiyeti seçmiş ve bunları Buriye ile Lübnan «devlet, lerinin vetin şefleri yapmıştır. Bu iki şa intihablarında hâkim olan u ise, her iki zatın da her © lekette bundan evvelki s' ka mücadelelerinin haricinde bu - olmaları zim geliyor, Su fark İle Xi Fran- sada Maresali şel yapan milet, bu (Arkas sayfa 8 sütun 1 de) Çekoslovakyayı parçalıyarak Bo-İ meti İngiliz ve Fransız ittifakına heniya ile Moravysyı da almak/ güvenerek Alman tekliflerine mu- istiyordu. Slovakya ise, Oynıya-İvafakat etmedi. Çünkü bu teklif- cağı bozguncu tole mükâfat ola-İleri kabul etmek neticesinde ken- rak Almanyanın himaye, kontrol |dini Alman çarkına kaptırarak is ve ittifakında sözde o muhtariyeti | tiklâlini kaybetmekten korkuyor. baiz bir hükümet olacaktı. du. Garibdir ki Slav ırkından olan/ Nihayet, Fransa, İngiltere ve kanuşan | Sovyetler Birliği arasında Mosko- milletler| vada cereyan eden müzakereler iribirlerinin can düşmanışlırlar;| bir ittifâka varamıyarak bunun uvuşamaz ve bir arada gecinerrez| yerine, dünyayı hayrette bırak- surette biribirlerinin müthiş ra-İmak için, bir Alman - Sovyet Rus kibdirler. Nitekim bir tek hükü-lademi tecavüz paktı aktedildi. met teşkil ettikleri halde Slovak.) Bununla da şimdiki harb bir za- iar Çeklerle ve Hırvatlar Sırblar-| ruret ve zavallı Lehistanın lâğv la bir türlü uyuşup iyi geci o-İ ve taksimi de mukadder olmuştu. mişler ve Lehlerle Ukran a (Arkası sayfa 7 sütün 5 te) Rusun ve Beyaz Rus ta büyük Ru- amma sun daima düşmanı kalmışlardır. Ehasıl ırkan Slay ulmamakla be- İSTER iNAN, raber Slav dili kullanan Bulgar- lar da Sırblarla daimi Sırbik ve Bulgarlık kavgalarında bulunmuş- lardır, İşte bu ayrılıklardan fade eden Almanya 1999 da Slovakları Ceklere karsı tutarak onları lâhlı bir isyan ve kıyama teşvik | ve tahrik etmiş ve neticede Çekos- lovakya hakkında takib ettiği ve yukarıda izah eylediğim program harfi harfine tatbik edebilmiştir Ayni yılda Almanya, Lehistan meselesini de halletmek istiyor, du. O, Lehistanı parçalamak v Rusya ile taksim etmek değil, Versayda Lehistana verilmiş olan Baltık denizi koridorundaki Ak! man topraklarile bir Alman şehri! olan Danz'a! geri almak ve bu su. retie şarki Prusyayı ans vetania Meslekdaşlarımızdan — bazıları bir akşam toplanmışlar, Türk ve- ya ecnebi muhtelif o radyolarda ziyade hangisinin omuvaffak ol duğunu düşünmüşler, o «Kudüs radyosununkini tercih etmişler. Fikirde ittifak temin edenin gerçekten iyi olduğu muhakkak, Bununla beraber müzakere mec. İlisinde bulunmadığımıza müteessi- İİ Giz, aksi halde Ankara üzerinde konuşmayı ve Londra üzerinde durmayı ihmal etmezdik, muhak kak ekaliyette kalırdık Meslekdaşlarımız &n iyi spikerden sonra meclisinde en fena karadan dâ bağlamak istiyordu. Bu işleri halledip temizletikten sonra da OAlmanva belki de Lehistanı (o ittifakına sokınak ve “cruni Yandaş £ yi SON POSTA İSTER iNANMA! dilimizle spiker bayanlardan en | hiçbir zaman ierketm «sassız ümide (Varlık) mecmuasının son nüs-; halarından birinde Alphonse Dau-; dığıma göre, su son tercüme, o hi- kâyenin en az dördüncü tercüme- sidir. Bunlar, #uhtelif yıllarda benim gözüme çarpani . Hattâ bu hikâyenin Reşad Nuri tarafın- dan yapılmış olan bir tercümesini de vaktile (Edebi kıraat nümune- leri) nin bir cildine kendim ikti- etmiştim. Fakat bu hal, yalnız! bu hikâyeye mahsus değil... Şim-! diye kadar birçok Avrupa edible-| rinden bu süretle tekrar tekrar dilimize çevrilen hikâyelerin sayı- sını Allah bilir. Hele bu hikâye- ler, Daudet ve Maupassant gibi okuyucusu bizde de çok olan ve ayni derecede şöhreti de fazla ya- yılmış olsn müelliflerden olursa... Nasil ki, Alphonse Daudet'nin «Değirmenimden mektublar» na- mı altındaki Hikâye cildini doldu- ran parçaların türkçeye pek çok mütercimler tarafından nakleğil- miş olduğunu hikâye meraklısı 0- kuyucular pekâlâ bilirler. Bu De- ğirmen hikâyelerinin en güzel ter- cümelerini ise vaktile Halil Nihad dilimize nakletmiştir ve bunların bir kısmı Şehbal mecmuasında in- tişar eylemiştir. Bu neden büyle oluyor? Şundan: tercüme ile uğ- raşanların mühim bir kısmı, bu meğgalelerinde ekseriya rasgeldi- ye bağlıdırlar ve evvelce hangi e- erlerin türkçeye çevrilmiş oldu- ğ Tüzum ki, bunun anlaşılması pek o kadar kolay mı, bilhassa hikâyeler için.. Fakat yalmz hikâye mi? Ya ro- manlar? Tercüme edilmiş raman- lar? , Evet, tercüme edilmiş romanlar arasında da ayni eserin muhtelif kalemler tarafından muhtelif yıl larda tekrar tekrar türkçeye çev- rilmiş olanlarını görüyoruz. Hele spiker de araştırıldı mu, araştı - nlmadı mı, bilmiyoruz. Fakat muhakkak ki bu, Berlin vadyo. sununkidir. Bazan bu, bir Alman İ dir. Kadın yahud erkek, her iki sinin de türkçeyi iyi öğrenmiş ol. dukları meydanda, fakat telâffuz ve şive tamamen sifirdir. Bazan ise söliyen bir şarklıdir, onun da dili berbad mı berbad.. Üstelik tahsili de kıt. Radyonun en iyi ve en fena #pikerini ayırdıktan sonra pro. pagandayı en muvahk şekilde yapmış olanı tayine gelince, ker di hesabımıza biz bu hususta bir karar vermenin mümkün olmadı. ğına inanıyoruz, ey okuyucu sen: İSTER iNAN, iSTER INANMA! n en büyük kuvvet kaynağıdır, fdlâketi hafif, zoru gösterir, cesareti tedricen iade eder, ümidi elim, fakat hiçbir zaman da sebebsiz ” mâni olmalıyız! Radyodaki çocuk saati hakkında düşünceler ve bir cevab Yazan: Halid Fahri Ozansoy son senelerde, bu merak, adeta bir salgın halini aldı, Birçok kitaber- det'nin «Ayna» isimli bir hikâyesi- / lar, sırf rekabet saikasile, ayni ro- hrin azabi nin tercümesini gördüm. Hatırla-| man: bir diğerine, bir başkası > ei diğer birine tercüme ettirerek bu kâğıd ve zaman kıtlığında lüzum. suz cikiler ortaya attılar, En £e- nası, bunlardan pek ucuz fat ko- hulanların ve tabü bem eksi hem de tercümesi sakal olanları, daha iyilerine engel oluşudur. Bu suretle iyi tercümeler çok kere daha az okuyucu bulurken, fens- Yarı, yanlışları ve gülüncleri b kis revaç görmüş ve üstelik tercü- me edenden ziyade (kilabeısna haksız ve fahiş kazanclar temin etmiştir. Bundan, en Ziyade, ciddi müterçimlerin canı yanıyor ve ay- ni zamanda memleket kültürü faydasız ve kötü tercümelerle bu- Janıp fesada uğruyor. İşte bu, dik- kati uyandırması lâzım gelen mü- him bir noktadır. Burada Maarif Vek$letinin neşrettiği Tercüme mecmuasının da bu dikkati gös termesi temenni olunur. Öyle sa- nıyoruz ki sistemli bir tetkile ile| çalışılırsa, son otuz vü zarimda intişar etmiş olan meomua ve Hâ- zetelerimizdeki Avrupa hiküye ve romanlarından yapılmış iyi tercü- melerin bir Hstesini hazırlıyabi- Erler. İyi tercümelerin diyorum, fena, eksik ve demi yorum. Çünkü öylelerinin tekrar tercümesi bilâkis faydalıdır. Geri- ye kalan diğerleri ise, ihtimal u- İaktefek retuşlarla tekrar omec- ymualarda basılabilir, basılmasına delâlet edilir ve bu suretle tercü - me ile uğraşanlarımıza garb ede- biyatı hazinesinin bizce hiç el değmemiş tarafçarmda çalışmaları tavsiye olunur, Maamafih bu iş hikâyeler için oldukça zaman ve yorgunluk sarfına lüzum gösterse de romanlar için hiç te öyle de. #ildir. Zira şüphesiz ki onların iy€ tercümelerinin Usteleri daha ko- laylıkla ortaya konulabilir. Bu işin başarılması da, birçok lüzum- suz emeklerin israfına mâni ola- cağından ne kadar temenni edilse yerindedir. Ankara radyosunda çocuk saati Bilmem, Ankara zadyosundaki çocuk saatini bazan dinliyor mu- sunuz? Bu saatlerde musiki, kara- göz, manzume, hikâye, mükâleme her şey var, yalnız bir şey eksik: güzel türkçe, Burada bir lâhza durup, radyo- nun bu saatini son zamanlarda p&- dagoji mütehassısı bir bayanın derihte ettiğini batırlatmalıyım. Kendisi, cidden, tertib noklasın- dan güzel programlar tertib edi. yor, yalnız ne olur, yarabbi, ço- cuklara hitab ederken onlara gü- zel türkçeyi de işittirebilse,.. Bi- lâkis, acayib bir konuşması var, kelimeleri ezerek, yayarak, lâştik gibi yumuşatarak pek orijinal ses-fİl Ter haline getiriyor. Halbuki türk-))| bilhassa > türkçe kelime- İerde böyle uzatmalar yoktur. O Sözün kısası Önümüzdeki yaz.. tatillerin - verirse Ana- de, Allah izi | Hem ticaret, hem ziyaret! Hem İ folklorumuzun munia, hisli, zevk — İli inceliklerine o dalacağım, hem de birkaç aylik ezici mesainin, yurdu- mun yaylalanmda yoigulnuğunu çi- racuğım. İ Vatanimın her bucağında başka İbir güzellik, ayrı bir tad vardır. O. İrada masmavi bir göl, şurada kuy. İtu bir orman, ötede beybetile bir ge İçil, ileride altın basaklı tarlaların İortasında şirin bir köy. İ 3 Allaha şükür, Cömhuriyet İdaresi her tarafa kolay ve çabuk ulaşmak imkânlarını bize verdi, Medhini du. İyup, adını iştiyakla andığımız her. İbangi bir varın bucağına kara va. puru hemencecik hizi götürüveriyor. Gilüğiniz oralada konfor eksikliği var. Olsun! Yurdduşlar adamı öyle candan, güler yüzle karşılayorlar ki, bütün yol yorgunluğunu ve her rahatsızlığı size unutturuyorlar. Türkün ezeli konukseverliği, man zaranin Tetafetile, halkın hoşnud si. masile, tatlı dilldiği ile birleşince içi nize inşirah veriyor. Bu yıl hamdolsun, beklenen yağ mrurlar da yağdı İnşallah mahsul bereketli olacak, Soğuklar meyva ağaçlarını belki birazıcık kurcaladı. (Onun o kadar zarar yok Köylü. mön yüzünü güldüren buğdaydır, parmıktur, o pancardir. Üle tanrı © yandan sıkmtı, üzüntü O yermesin, yoksa! Sabahları gittiğim yerde, erken erken, yayılmıya giden davarları u. ğurliyacağım.. Gündüz harman ye- rinde düğene bineceğim.. Taze bi. silmiş ekinlerin, buğday demetleri. nin arasında yuvarlanacağım, Ak - isam olunca da ulu çınarın altında, İdedikodu bilmiyen temiz özlü yurd. daslarla yârenlik edeceğim. endişesi kendinin folmun! Eğlencelevini de, üzüntüleri gibi ona bağır *varum. Ben Anado. İunun içine mikbin ruhumu götüre - ,cek, karşilk sıhhat ve kuvvet edine. rek döneceğim, Bunu iyicene kafama koydum. Ege'nin yosma kıyılarından Kara. İdenizin yalçın sahillerine, Çerlca İduruğundan Toror yaylalarma, Gâ- vurdağı sıttlarına kadar atalasimın e benim mübarek yurdumuzu do. İlaşacağım. Ne yapayım? Mümkün olduğu iderecede nikbinim. Başımızdakilere katıksız ve sonsuz inanç besli; 4 Ve kendimi, tıpkı metin, tectübeli ibir kaptanın ideresi altında engin denize açilis, » sarsılınadan piden sağlam bir geminin içinde gibi hisse diyorum. yaz, kutsal Anado. unun tâ içerilerine bu emniyetle gi anl p ©. El ali halde neden bu acayib dili kul Jahır? Meselâ son çocuk saatinde bü sayın bayanın ağzından şu cümle- leri not ettim: , Bunun için bu ilk adım ne kadar müüüyimam, ne kadar müğü - yiliimm... öğöle değil mi?» «Mühim. yerine müüüylülimm.. öyle yerine öööle... İşte bir cümlesi dahat «Şimâi hir müzisyenin parçası- nı dinliyeceksiniz? Bir dans ava- N...» Önee insan şu müzisyen keli- mesine takıhvor, sonra «hs sız “hava; kelimesi,.. Kelime 6 za- man'şu şekli alıyor: dansavası, Bu nevi misaller ayni pedafo- gun çocuklara hilabelerinden da- ha pek çok gösterilebilir, Maama- #h bir kısım sahne artisilerimiz- de de bu nevi hafalar yok değildir. Onlar için de senelerce yazıldı, çi- zildi, tenkidler yürütüldü, aldır. madılar. âh radyomuzun sâa- yın çocuk saati bayanı bu issarı (Arkan sayfa 8 sülün 2 de)