16 Ocak 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Ocak 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ee zl Süha EŞ SON POSTA İkincikânun 16 Egede Ziraat makineleri, bu bölgeye de gönderilecek İzmir (Hasust) — Ziraat Vekili Muhlis Erkmen dün sabah Ankara- ya dönmüştür, Vekil İzmirden ayrılırıdan #nce yapığı temaslarda Boynovanm ziraat sitesi haline gelmekte oldu - zunlanının ve diğer zirnar menmb - larının birleşik yaşamalarından çek mütehassi- cldeğun siylemistir. Börnovadaki zirnat tesh'lâtı daha ziyade genişletilecek ve Bornova aşağı yukarı bir ziraat bölgesi hali- ni alacaktır. Bu sene muhtelif o mentakalarda faaliyet gösteren ziraat makinele - rinden müsbet neticeler alındığı ci- hetle ziraat makinelerinin Ege mın- takasına da teşmili için tetkikler ya- pılacaktır. Nazillide garib bir soygunculuk Vazilli, - “Hesusi) — üçüncü gencer - bayram gi hunusi adıdır - günü gecesi aşağı Na- zillide Çapahasan mahallesinde ga- rib bir vak'a olmuştur. Hâdisenin tafsilâtı şudur: O gece evine gitmekte olan Ar- pazlı Eminenin önüne Yuzırhlı Ali adında bir şahıs çıkarak yakalamış ve boynunda bulunan on aded üç yüzlük, iki aded çeyrek Krahk 550 lira değerindeki altınlarını akp sa- vuşmuştur. Arpazlı Eminenin bekçiye ve po- lise bu şekilde vaki şikâyeti üzerine Ali aranmıssa da o gece buluna- mamıştır. Nihayet ertesi günü em- niyete teslim olarak suçunu itiraf © den Ali tevkif edilmiştir. Altınları da komisere teslim etmiştir. Hali, vakti yerinde olduğu söylenen Ak- nin bu tehlikeli şakayı niçin yaptı ğına hayret edilmektedir, bilâhare Ali kefaletle serbest bırakılmıştır. Adli takibat devam etmektedir. Gemlikte bir işçi kız boğu'urken kurtarı'dı Gemlik (Hususi) — Suni ipek fab, fikası işçilerinden Hanife adlı bir kız Genfğin cadde ortasından dereye düşerek dakikalarca ölümle mücade. le ettikten sonra bir mucize kabin . gitmek üzere evinden çıkan kız, biraz fazlaca yağmur yağdığı zaman taşan ve bütün caddeyi geçilmez bir zöl ka. Ene geren Karsaklıoğlunun fabs - kası civarındaki, yirmi metre ârzın dak; caddeyi baştan başa kateden Miğimın önüne geldiği zaman, yükse. Ten dere ile birleşen su icindeki cadde de dereye yuvarlanmış, süratle cere. yan eden suların tesiri altında lâğı - mun içine doğru kaymıştır. Hüdse . den Beyecana gelen halk çaresiz lâ | ğımın mansabında kızcağızı oekle - miye başlamış, dar Jiğımin içinde (Bir hayli çırpındıktan sonra bin müş. külütla bitab bir halde çıkan kazar. de derhal müdavali yapılmak “zere olemobile fabrika hastanesine nakle. dilmiştir. Gemlikte zeytin mahsulü pk bol Gemlik (Hususi) — Gezalik bu yıl tam bir bolluk işindedir, başlıca şe. çim vasıtası olan zeytin mahsulünün Üereketli olması ve ayni zamanda geçen yıllara nazaran flat ve müşteri ı Bursada ipekhöcekçiliğ inkişaf ediyor 10 senedenberi faaliyette bulunan ipekbö- cekçiliği enstitüsü köylü ve böcekçilere her yıl ivi cinsten tohum ve fidan dağıtıyor Bursa ipekhöcekçiiği enstitüsünün «Kislakr binası Bursadan yaziyor: Bursu vilâyeti çok eski zamandanbön bir ipekçiik şehri sayıldığı halde lâyık ve muhtaç olduğu alökayi Yulamadığından Cümhuriyet yıllanna doğru bu şöhre tini de kaybetmek üzere bulunuyor - du. Halbuki yaşaması ve ilerlemesi lâzımgelen bir memleket değerinin ük fırsatta canlandırılması şüphesiz lâsımdı. Bursanın işte bu tarihi göh. rei eümhuriyetle berâber yeniden hayat bulmağa başladı. e Memleketin ihtiyaçları arastırılarak sekiz yıl ön - ce cidden modem bir ipekböcekçilik ensütünü kuruldu. Bursa içn bilin mesi ve tanınması gerekli olan bu enstitünün doğuşu şöyle olmuştur. Buran İpekböcekçiliği enstibösü 1930 yılında tesis olunmuştur. Bu tarihten evvel Düyunu umumiye idaresi tara — fından (1888) yılında Bursada (Harir .darüttaflmil adile kurulmuş bir mü, essese mevcud bulunmakta 'di. Bu müessese Düyunu umumiye idaresi - nin agası üzerine ipekböcekçi:ği mek. tebi adile hükümete devredilmiş ve bu tarihten sonra Diyarbakır, Antal, ya, Edirne ve Denizde de yeniden | birer ipekböcekçiliği mektebi açılmış! ve 1980 yılında Bursadaki İpekbö - eekçiliği enstitüsü tesis olunmuştu. | Bnstitü işe başlamazdan evvel İpek -| böcekçiliği mekteblerinin başhıca yazi, feleri memlekette ipekböceği tohumu istihsalini teşvik etmek üzere müm . bakslar yapmaktan ibarettir. » Enstisâ kurulduktan sonda - ceği tohumu yetiştirilmesi o muayene ve satılması hakkındaki kanun bü | kümlerine göre tohum istihsalâtını kontrol ve mürakabe etmekte oğan ve o zarana kadar wrast müdürlük. leri emrinde bulunan kontrol memur. ları teşkilâtı bu müesseseler emrine verilerek bir taraftan tohum östihsali diğer taraftan mahsul kozaların & lab» ve istihsalâtın çoğaltılması uğ. yaş kozadan bir kilo ipek alınmakta rundaki mesaiye girişimiş ve ipekbö. cekçiliği mektebleri Je konirol teşki, «(da çok düşük olup ancak 13.14 kdo İde bulunmak yolu tutulmuştur. Ema. ie çalışmalar sayesinde kova ürünü. İgramlık bir kutu ipekböceği tohu - İmekte iken buğün bu miktar ortalama İolarak 50.55 kiloya yükselmiştir. Ay. denbire şönerek bütün Türkiyede Xo, za istihsalâtı 350.400 bin kilo rudde. isine düşmüştür. & Bununla beraber komaların evsafı teamamle bozulmuş ve birçok vaziyetlere ayrılmış bir hale gelmiştir. Diğer taraftan tohumla in, kal eden ve teknik noksanları yü « zünden sihür eden hastalıklar hatkı iböcekçiliğe karşı inkisara uğratacak kadar ilerlemiş bir halde idi, Bir kutu ipekböceği tohumundan vasali 50-60 kdo yaş koza almması icab ederken bu miktar ancak 20.30 kilo raddesine düşmüştü. Ru kozaların ipek durumu tpek alınabiliyordu. Enstitüde ilmi çalışmalar arasında. İki araştırmaları temin etmek kasdile İbakteriyoloji ve histeloji | kısımlarını| ihtiva etmek üzere mütekâmül vesait. Je bir lâboratuvar vücude getirilmiş. tir, Bütün Türkiyede istihsal olunan ipekböceği tohumlarının fenni bir su. retle kutatılmalarını temin maksa, dile mütekâmil soğutma makinelerile 1900 bin kutu tohum muhafaza edebi. lecek bir kışlak müessesesi kurulmuş. bur. İpekböceği beslenen omıntakalarda bilhassa besleme mevsimlerinde teş kilât memurları besleyicilerin ber je ayrı ayrı uğrayarak besleme usulleri üzerinde mütemadi telkinler. müz kemmiyet ve keyfiyet itibarla ihayli deriemiş bulunuyor. Kwveles 25 mundan 20,30 kilo yaş koza alınabil. İni zamanda kuvvetli ıstafa vüzünden jkoza vasıfları ipek çeken fabriknla . rın istediği düzgün ve yeknasuk frr. maya getirilmiştir. Evvelce 13.14 kilo iken bugün ortalama 9.10 kilo yaş İvosdan bir kilo ipek alınmaktadır. Adıyamanda Halk, orta ve ilkokul, san'at sahibi işçi ve zirai aletler bekliyor Kâhta (Hususi) — Malatyanın, Gölbaşı istasyonu, Besni-Adıyaman ve Kâhta kasabalarının demiryolu- na kavuştukları istasyondur. Kışın, Kâhta-Malatya dağ yolu, kar yüzün- den geçilmez bir hal alınca, Adıya-| her man, Besni yoliyle trene ulaşılır. Bu üç kazanın takriben 200.000 nüfusu vardır. Buralarda bir tek or-| ta okul olmadığı için, maarife pek hevesli halkı, çocuklarına ya ilkokul tahsilini verip ziraat veya döeriş . sahalrında çalıştırmakta veya bunlar içinde hali ve vakti olanlar masraf ederek Malatyaya veya yakın yer- lerdeki orta okullara göndermekte-| “5 dirler, 200.000 nüfus içinde merkezi va-| riyette olan Adıyaman kasıbasmda, şimdiki modern ilkokulun orta okul haline getirilmesi ve ilkokul için baş-| ka bir bina bulunarak bu kazalar halkinin da maariften faydalanması bir zaruret halini alnıştır. Yeni orta okulların açılmasına ka rar verildiği çu sıralarda sayın Maa- rir Vekilimizden bu dileğimizin ye- rine getirilmesini beklemekteyiz. Açılacak ilkokulun, daha ziyade muhitin husüsyetlerine uygun ol .. mak üzere zirai, sınai plinlara göre kurulması düşüncesindeyiz. Zira, bu havalide maalesef geniş ve nihayet-| :1 siz düzlüklerde bir tek arsba görül- mez. Nakliyat hep katır veya mah- dud kamyonlarla yapılır. Halbuki, köylünün garbde olduğu gibi, araba! sahibi kılınması lüzemdir. Halbuki, buralarda araba yapacak usta yok- tur. Veya her nedense arabaya alı- şslmamıştır.. Bunun gibi, marangozluk, demir- cilik kursları daha zivade garbde a- çıldığı için, halkın evleri, sanatkâr- lann azlığından pek iptidaidir, Ev- lerin üstleri ve tabanları kâmilen de necek derecede topraktır. Bu da. ki- remid, tuğla yapacak sanatkârların olmayışından ileri gelmektedir. Zirat sahasında, toprak pek bere- (ketli olduğu halde, sirri san'atina in. kisaf etmediği için, köylü derin bir bilgisizlik. kide sabır, ve aagart randıman alır buralara modem 2i- rant usullerinin ve âletlerinin tami- mini temin için açılacak orta okula bu vaziyetleri görecek oObir şekil vermek lüzumuna kanliz. Ötedenberi yazageldiğimiz vec- hile, halkın omaarife olan bağlılığı Bunu inkişaf ettirecek ilkokuların çoğaltılması ve bu havalinin en mü- said ve merkezi kazası olan Adıya- | doludur, man orta okulunun bir'an önce tesisi; en büyük dilek ve isteğimizdir. standardı ile meşgul olmaktadır. Müessesenin Trakyada Şarköy ka. sasının Eriklice köyünde bir ipekbö. ceği tohum istihsal eyi vardır. Her yl bu evde istihsal edilen tohumlar enstitümlze getirilerek kışlatıldıktan sonra ipekböcekçiliğinin teşviki lü rumlu olan bölgelerdeki besleyicdere ve tohum tedarikine imkân bulunmu yan fakir çifiçilere parasız dağıtıl Hâtı ilmi direktif almak üzere Bursa) Cümburiyetin dânı taki olan 1923İmaktadır. ipekböcekçiliği enstitüsüne bağlan , İsenesinden bir Yıl önce 350 . 400 bin! Bu teşvik ve yardımla beraber muh. mıştır. 105 senesine kadar ipekböcekçiliği #an'at, memlekemizde itikişa? etmiş ve kozü ürünü 16 milyon kioya Kadar| İkilo raddesine düşmüş olan koza ürü. telif senelerde besleme üzezinde bes. "nümür 1933 yılından itibaren gittikçe İleyicileti tenvir ve irşad maksadüe İyükselmiştir. Hâlen Bursada işleyen 27 fdâtür çeşitli broşürler nöşredilerek parasız dağıtılmıştır. Dut fidanı ve böcekka- çıkmış iken Umumi ve İsvkldl harb. |fabrikasnda 1176 mancınıkta çekilen neler için ermemelre satın alınarak leri esnasında kotanın. ihraş edildiği ipeklerle 56 kokuma fabrikasının 592|parasız dağıtılmış. ve ber besleme 4 pazarların kapanması, bara «et , tezgihunda dokunan ipek ve kumaş.İdevrinde ipekböcekçiliği teşkilâtı de memesi, Bursa ve etrafının düşman ların vasıflarını tesbiç etmek üzerelmuktelif bölgelerde dut fidanı dikme, bulması, köy ve şehir bütün Gemli .İlşgaline girmesi dutlukların harsbisi.| ipekböcekçiliği enstitösündeki kondis. ğin yüzünü güldürmüştür. ni mu6b olmuş ve bu san'at tabir . Son Postanın macera roranı: 90 Polis onu aramıyordu. Fakat bir gün gazetelerde onun tevkif edildi- şan kaka Bir İndi: gi Zavallı Hüget, zavallı karde- «im... Bu Alman kızının benim için | ki kendini feda edebileceğini asla ü- mid etmezdim. Beni çok sevdiğini, benim kendisine kars yaptığım fe- dakârlığı takdir ettiğini o bildiğim halde... Acaba kendisini kurtara- maz mıyım?.. — Madam, müdahalenizin hiç bir faydası olamaz. Şu bana söyle- diklerinizi gidip müddeimmumiye İtiraf etseniz bile kurtaramazsınız. — Size vâdediyorum. İstediğini- zi yapacağım. Elimden geldiği ka dar bu kızm sezasını azaltmaya ça- hışacağım. Yalnız sizden bir suzlim daha var. Son sual: Bu hastalıklı Alman kızına «iz ne iyilik yapmış tnız? Madam Angeran birden durdu. Gözlerini sildi. Yüzü değişti: — Bunu bana sormayınız. Çün- i| yeti yoktu. Hüget bürosu bölgenın kumaş bunun Ölün. yönemün kü söyliyemem, Aramızda İlçin tam bir malaşma vardır. ceye kadar... — Fakat belki bu sır, onu kur- tarmaya yardım edecek. Belki sizin bile aklınızdan geçmiyen ipucu, 0- Dun cezası üzerinde müessir olacak.. Hayır, zannetmem. Yalnız size şu kadar söyliyebilirim: Bu kızı ben Almanyada tanıdığım zaman o, büyük bir Nazi şefinin oğlu ile muaşaka yapıyordu. Bu zenç Hü- geti nikâhlamak veya o nişanlamak iltemedi. Adi bir metres nlarak ya- nında alıkoymaktan başka bir ni- onun elinden kurtulamıyordu. Fakat bir vaziyet «| hasıl oldu. Hüget eline geçen bir firmattan istifade ederek Almanya- dan kaçtı, kapabildi Memleketi- mize İltica etti. Hüget müstear isim- le burada artistlik ederek hayatını kazanmaya çalışn. Bu gizli isim onu uzun müddet Almanların taki- binden kurtardı. Fakat zavallının acıkh mukadderatı, başka bir su- rette yakasını bırakmıyor. Benim yüzümden omahvolmak (üzeredir. Zaten hasta... besleme, askı dikme ve çeşdler ime. rinde konferanslar tertib edilmiştir. Genç kadın sözüne devam ede-| miyecek kadar heyecanlı idi, ağlı yordu. Vilfort izin istiyerek çekildi. ALTINCI KISIM Mahkemeden sonra Hüget tarafından poliste yapılan itiraflara, müddelumumilikteki ifa- desinden pek fnzla bir şey ilâve et- memişti. Bu ifadeye istiraden evra- kı tanzim olundu ve ancak İlkteş rinde mahkemeye sevkolunabildi, Bu uzun ayları genç kadın, Pötit Roket hastanesinin nekahathanesin- de geçirmişti, Fakat neye yarar!... Bu müddet zarfında ona karşı gösterilen bütün ihtimamlar fayda etmiyordu, Verem, yavaş yavaş tah- ribatını yapıyor ve zavallı mevkuf yavas yavaş sönüyordu. Höüget suclu sirasına o oturduğu zaman hâkim, karsısında hakikaten bir biçare iskelet görmüstü, O zm- man Hüçet artık hakiki OHügetin hayali gibi bir şeydi. Vilfort madam Angerana ve ği sözden dolayı suçlu için hiçbir Lamartine hakkında (Baştaratı 3 nei savfada) Türkler lehinde bir Iison kullandığı- DA ve ezcümle şark işleri hakkında irad ettiği nutuklarda Türk nazarı na tevafuk edecek yolda mütalea- larda bulunduğuna vâkıf olan Ab. dülmecid ve hükümeti şairi İstan- bulda misafir etmeğe lüzum göre rek burada kendisini oldukça uzun bir zaman izaz ve ikram asarile tali tif etmiştir. İşte bu misafiretin şök- ran borcunu ödemek üzere Lamar- tine bir «Türkiye tarihi yazmıştır ki 6 cildden mürekkebdir. Bu ese rinde şair Türkiye hakkında muhab- ini al ile göstermiştir. Eser baştanbaşa birer bedi'a hükmünde telâkki edilmeğe seza sahifelerls| Lamartine hakkında #ki saatlik bir müsahabeye ne kadar malümat sığdırmak, ve hayatı bu derece do- lu olan bir şairi muhtelif zeminler. de ne kadar tetkik etmek mümkün- gum Reşid Safvet asil onun Türki. yede ikameti faslında ve Türk dor luğunda tevakkuf etmistir. o Zaten müsahabeden beklenei maksad va bu oldüğundan asıl matlub hasıl ol. mus demektir. Yalnız burada tevakkuf cak bir nokta var: Beni arasına gelip gören genç- lerden dört kişilik bir küçük zümre, suradan buradan bahsetmek, mem- İeketin san'at ve edebiyat hareket- İerine beni »öyletmek üzere Ye- silköy inziva. köşeme kadar gelmiş ye iki üç saat beni kendilerila bera- ber muhtelif zeminlerde dolaştırmış i Görüşülen meselelerden biri o #- rada Reşid Safvetin yapmış olduğu müsahabe oldu, Üniversite talebe- sinden olan bu gençler ilkönce beni müsahabe sahibi hakkında o dinle. mek istediler. Ben onun ne yoruk mak bilmiyen bir azim ile ve nasıl her meselenin künhüne ermek kud- retini veren bir nüfuzi nazürla mü- cehhez olduğunu, ve nasl zengin bir tetkik ve tetebbü sermayesi vü- evde getridiğini anlattım. Bu dört kişilik genç zümresi için- oluna de en ziyade söz söyliyen biri dedi Evet, bunları zaten biliyor. duk, Sizin su sözlerinizle daha iyi anladık. Yalnız, biz, sade su karşı- nizda bulunan dört genç değil, bü- tin gençlik bir noktada | saj kaldık ve onun cevabını vermeğe imkân bulamadık. Birkaç saniye durduktan sonra © noktayı söyledi: -— Ne için hatib bu müsahabeyi fransızca olarak yaptı? Gene birkaç (o saniye durdu — Bunun cevabını siz verir misi- niz? Ben süküt ettim, verilebilecek bir cevab bulamadım. OO, devam etti: — zannediyoruz ki bu müsahabe Fransızlar ikm di Türkler için yapılmıştır. Fransızlar, hattâ Fransız olmayıp ta fransızca- ya vikıf olanlar Türk muhibbi şair için birçok kitablarda bol bol taf- silât bulmak imkânına malik idiler, bu imkâna malik olmayanlar fran- sızca bilmiyen Türkler, hususile ÜL. niversite gençleri idi; Türklüğün yüzlerce düşmanları arasında, hu- susile o zamanda, büyük bir celâdet ve alâniyetle Türklüğe o muhabbet ilân eden bu büyük şairi tammağa, meselâ İstanbulun en mühim bir caddesine ne için onun namınm ve- rildiğini anlamağa en ziyade Türk geneliği muhtac idi. Su halde?.. İtiraf ederim ki bu genci isküt edecek bir mukabelede bulunama- dım. Ben susunca o devam: etti: — O gün orada hazır bulunan Türk gerclerinden pek azı franmz- ca bir müsahabsyi takib edebilecek kadar bu lisana aşina * değildiler. Meselâ ben, Ozford-da ikmali tah- sil ettim. refiklerimden biri - gözile yardımı esirgememeye (çalışmıştı. Bir kere ona mükemmel bir avukat tedarik etti, Paris barosunun en gü zide avukatı Hügetin müdafaasını deruhte etmişti, m Angeranın bu fedakâr arkadasını ziyarette kusur etmediği. ni ilâveye lüzum yok. Bu ziyaretleri Vilfort temin et- mişti. Kocasının haberi olmadan tevkifhaneye kadar geliyor, istediği gün, istediği saat Hügetle görüşü - yor, genç kadın eski arkadaşını kar- şısında görünce inşirah duyuyordu. Bu mülâkatlarda şantözü tevkif- haneye getiren o cinayetten | asla bahsolunmuvordu. Buna sebeb ge- ne Hüget idi. Mevkuf, madam An- geranı daima mahcub ve kendisine karşı minnettar kalmaktan kurtar. mak icin bu bahsi setermiyordu. — Sus! ihtiyatlı olmalı, -her kelimeyi tartarak söylemeli... “Hapishanede, her o verdekinden fazla olarak. verin kulağı vardır. Bu ihtarlara tan? etmek mechu. yiyetinde kalan madam o Angeran cinayet bahsinde dilsiz olmakla br- raber gözlerile ve ellerinin temasile 3 eğil, | bir hatadır.» birini işaret etti - Betlinden mezun dur, diğer ikisi hiçbir yabancı dili lâyıkile bilmezler. Orada bulunan- ların ekseriyeti de böyle idi. Hiç olmazsa Reşid Safvet besinin e tercilmesini neşrettirmiş olaay- in Biraz tevakkuftan sonra daha ileriye gi Sizin tasvirinize na- sasında demet demet şek fisek altınlar topl yan bir zengin gibidir; fakat bu ser- vetinden küçük bir hisseyi bile te- davüle çıkarmak istemiyen bir zen- gin... Memleketin irfan kütübhane- sinin ne kadar fakir olduğuna isaret lâzım değil Bu fakra karşı hizmet edenler var; hattâ yaşlarının ilerle- miş olmasına rağmen meselâ Hüse- yin Cahid Yalçını, Galib Kemali Söylemezoğlunu misal olarak - zik- redelim; bunlar ve emsali durma- dan türkçeye eser o naklediyor r, isimlerini zikrettiğim o iki bim- met sahibi son zamı rda ne mü- fid tarih kabları tercüme ettiler, Hep o uz, Hele bu m biz rincisi .k aşına koca i sübha- ne vöcv "> getirdi, Mü be sahiki de mesc.ü İ amartine-in Türkiv- * rihini tercüme sdiverse... Onun içir bu bir oyuncak kadar kolay bir | iştir. Tekrar bana bir sual tevcih etti: — SŞairden daha nelerin tercüme edilmesini münasib görürsünüz? Buna cevab verdim: — Birçok güzide manzumelerini... Fakat bun- ların nazman tercümesine taraftar değilim. Nesren fakat bötün şaira- ne edamnı gösterecek bir tarzda... Bu işi gene şairlerimizden bekleme- liviz: Meselâ Yahya Kemal, Mitat Cemal, Hüseyin Siret, Halid Fahri, Hüseyin Döâniş... Bu, onların rağ- bet etmiyeceği bir iş değildir. Sa- dullah Paşadan baslırarak örlerin- de Recaizadenin, Musllim Nacinin misali var. Şairin menşur eserlerine gelince, bunlardan «Şark Seyaha- G», «Vedi'alar» ve hepsinden ziya” de Histoire des Girondins tavsive | “| edilmeğe değer... Gülümseyerek ilâve ettim: — İş- te Reşid Safvete iş icad etmek isti- yorsünuz, önüne — bunları koyun, am... H.Z. Uşaklıgil .. Hergün (Baştarafı 2 nel sayfada) mayedarlarn keselerinden çıkmıştı; | bu defa üzerine su içilecek olan pa ralar, bütün Amerikalıların ödedik” | leri vergilerden ibarettir. , Amerikayı idare eden sermayedar - lar, bu defa kendi sermayelerini de- | gil, halk parasını tehlikeye atıyor * lar. Bu sekil, evvelkinden daha ağ | Şimdiki halde, yerdim plânım karşı Almanyanın tuttuğu . bundan ibarettir. Bu siyasetin Ame rika gibi bir memlekette tesir yas” mıyncağı iddia edilemez. Fakat, © rada da büna karşı alınmış tedbiri: vardır: Şimdiden «eğer Amerika b yardımı yapmazan, tehlikeye düşetektir. Biz bu yardıma karaf veriyorsak bunu; sırf o Amerikavi harbden sıyanet için yapıyoruz. Si“ yasetimiz bir nevi milli müdafaa # yasetidir» deniliyor. 'ği Halen, bu sekilde bulunan mane* vi bir mücadele bir tarafa #s Almanya ile Amerika arasndaki diplomatik münasebetlere no görile bakabiliriz. Bu hal ne k devam eder? Yardım plânı ink ettikçe ihtilâtlar çıkabilir mi) Bun” ları şimdilik kestirmek kabil de * Zildir. Hikâyenin alt tarafını bizzat hâdiseler anlatacaktır. eluhittin Bisgen minnettarlığını ve şükranının Hü te izhardan hâli kalmıyordu. Nihayet, dava günü geldi. Ondan evvelki hafta içinde Mâ yö Angeran Uzakşarka mütevecek Çünkü mahk. Mei karşı zâk yüzü den baz tehlikeli ve lüzumsuz şeb#” detlere baş vurmasından okorki” | yordu, | Fakat madam Angeran artık k€” tasından pek fazla çekinecek Ob şeyi olinadığı için bu ısrarlara ehe miyet vermemiş, gitmiyeceğini söy lemiş ve nihayet Mösyö o Angers da karısını Fransada birakmaya "© zi olmuştu. Kadın, kocasını tâ Marsil kadar götürmüş, oradan vap bindiğini görerek müsterih ve geri dönmüştü. Hü Bu ihtiyatı hastanede Bu kadar tedbirli almaktğ 1 anlatan Vilfort diyordu ki:

Bu sayıdan diğer sayfalar: