2 İkincikânın “SON POSTA Haşeral yuvalarında 3 gün Katil, hırsız, esrarkeş serseriler arasında neler gördüm ? ği Bu mrada pardesimün cep taraf- larında bir hareket sezdim. Bir el Mtiyatlı bir yürüyüşle, keşif kolu ba- linde cebimdeki mevzie girmeğe ça #yordu; aldırmadım.. çünkü, de- si pardesiimün cebinde, üzerimde dahi hiç bir şey bırakmamak ihti - Yatinı göstermiştim. Bir adam İle - rimde oturan mahud kerih sesli ser- *eri, arkadaşının arkasından kolunu Uzatrms, cebime inmek istiyordu. Ne diye mâni olayım, rahat rahat işini Börsün, akilerin merdivene tırman- masile, delikten yukarı çekilen lâm- ba odayı aydınlatınea, el de bizim sehi mecburen tahliye etmisti. Serseriler pa'asa inen üç missfir , (Semerilerpalas) a inen (1) iel misafir tam da malın gözleriydi ha- Bi. Odadakileri ite kaka, ayakları ma basarak birer köşeye yerleştiler. ir tanesi fazla kaçırmışa benziyor- du. Aralanna sıkıştığı iki kopuktan bir tanesinin sizarasnı ağzından çe- kerek dişlerine mkıştırdı. Tütünü di- diklerken; — Ulan dedi, hepiniz böyle süs Pus ne öturuyorumuz, komiserin kapında bekler gibi?.. Sobanın yanındaki, yarı aydın - hkta bile seçilen gazubane bir nazar fırlattı ona.. Sonra homurdandı: — Ki ğe başlama gene. Ka- PA gazanı, kuyruğunu altına kıstır, zıbar olduğun yerde. Bu ihtar berikâni çileden çıkar miştaz Yeni bir kavga çıkmak üzere Kırılmışı var, — Kaynakçı Zevzekyana götür de yapıstırsın! — Kavga büyümek istidadını gös - terivordu. Misafirlerine azamt mü - samahakâr davranmak yolunu tu - ten otel «T» suhibi müdahale etmek meburiyetinde kaldı: — Yetişir artık, kesik sesinizi! İhtar tesirini gösterdi, sustular. İsim kötü tarah, yavaş yavas her yanım kaşınmağa haslamıştı. Diz - İerimden itibaren bir kısım hassra- tn vörudümü wuhtelif kollardan is silva kalkıstığını hissediyordum. Rehberime: — Kalkalım! Dedim... Gi Sokağn çıktığımız zaman, gece ile söndür nöbet değismek üzere idi. B'r sarserinin maceraları Ertesi gün, gene ayni kahveler - den birindeyiz. Gece hırsızı rehberim dedi ki: Böglin talihin var. Eski bir ar- kadas gelmis. nü hapisha- nelerde gecti. Katildir, esrar kacak- « Son Posta » nın tarihi tefrikası : 10 Yani K Ti aloyanin Röportajı yapan : Nusret Safa Coşkun 1 a çılığı da yaptı. Buraya uğramasını! söyledim. Başından geçenleri anla - tırsa hayrete düşersin, — Anlatır mı acaba? — Sormadan anlatır. Bizim bir illetimiz vardır. Hep başımızdan ge genleri anlatmak isteriz. Hele bir) dinliyen bulunurst, Gündüzleri kahvelerde kimse bu- lunmuyor. Sebebini sordum. -— Hepsi (53) tedir. Dedi. Pir müddet sonra, kahvenin ka » pısmdan kisa boylu, çok esmer, bir adam gözükmüştü. Rehberim işaret etti: — Geliyor! Bu katil ve esrar kaçakçısının saçları o kadar uzamıştı ki ense ve kulak namına bir sey gözükmüyor. du. Çıkık elmacık kemikleri, mü - rekkeb damlasi kadar küçük gözle- rile başı bir kirpiden farkınzdı. San- dalyeye at biner gibi otururken: — Cok barmanım ağabey! Dedi. Artık kelimeler yabancı gelmi - yer bana.. Harman, yani epeydir esrarsız kalmış... 12 sere'ik eroinciyim Bana döndü. kırk yıllık bir ah - beb Isübaliliğiler — İZ senedir çekerim, dedi.. E- rolneirim.. Bulamazsam da deliye dönerim. İki gündür mangır tutmu- yoruz. Gözümde tütüyor kâfir. Hiç sebebsiz masaya bir yumruk indirdi: — İşler kötü gidiyor. — Vazgeç artık bu işlerden de - dim. Bir baltaya sap olmağa bak.. Müstehzi müstehzi yüzüme bak- b: — Sabıkalılara iş veriyorlar mr). — Namusunla çalışırsan verirler, İnsan bir kere sabıkalı 0o'mıya görsün — İşte bunun için serseri kal za esli ge yele gr racaksın? “Bir sabıkalı | olmıyagör. Ondan sonra kurtuluş yoktur. Ben namuslu ol için az mi uğraş - inf ae tım. Amma bir defa adımız sabı -| kalıya çıkmıştı. O Vebaya kimse bu kadar kaçmaz. Eh, aç oru- racak değiliz ya,. Biz de bu san'atı tutturduk. Bazı san'at bizi tuttu, ba- zı biz onu tuttuk, bazı defa polisler bizi tuttu. Yuvarlamp gidiyoruz. — Eskiden ne iş yapardın? — Ne iş olursa.. Ekmeğimi kaza- nırdım, şikâyetim yoktu. Elimden bir kaza çıktı. İzmirde bir polisi ya- raladım. Hâkim insafsızın biri itiş. Bir sene 2 ay vetdi. Eyvallah dedik. tuttuk hapishaneni olumu. Orada insana bir tayın veriyorlar. Hapishaneden rakı keç: kçılığına Bir kuru tayınla iş biter mi: el - bette bitmez.. Traşın var, hamamın an var, Baktım sökmiyes cek bu iş. Millet hapishanede bak- tım para kesiyor. Başka yol var mı? Yek.. Başladık biz de içeride afyon satmağa.. Hapishanenin sükünunu, asayişi ni bozuyorsun, dediler, haydi baka- hm biz Kemalpaşa kazası bapisha « mesine sürgün... Ne ise baş ağrıtmıyalım, cezamı bitirdim, çıktım. İyi amma masıl ge- gineceğiz? Kör gırtlak ekmek iter, hapishanede esrara alıştım, bur - Bumda tüter. Hapishanede arkadaşlık ettiğimiz oranın. şerirlerinden O biri vardı ki, bir gün kavga olmuş bunu dörme- ğe kalkmışlardı. Kendisini kurtar » dığım için bana minnet besliyordu. Çıkar çıkmz onu buldum. — Gel seni bizim köye götlüre yirr dedi. Pek çok üzümüm var. Satalım bunları, ben seni İstanbula yollarım. Gittiğimiz yer 300 haneli bir kızılbaş köyü, ismi galiba (Yekar Kızlen).. Burada arkadaşımı ha - pishanede iken yoklamağn gelen karıyı bulduk. Karı evli amma, bi - zim arkadaşın da metresi. Herifin biri bu kadını kaçırmış, tecavüz et- tikten sonra kardeşine bırakmiz, iş te karr bu adamla evli. Korkak, sü- nepe herifin biri. İşin tuhef . tarafı aiaheyciğim, hep beraber bu heri - Dedi, — Seni görmek için toplandılar Pam ni asilin gözleri yaşanır gibi oldu. Fakst kendisini tattu. o Periklinin yüzüne karşı, uzun ve ağır bir ba - hıkçı küfürü savuzdu. Bu der yav - rusu adamin üzerine saldıracağını da düşünmüş, elini bıçağına atmıştı. Gittiği evde bir güzel kız varken, | tirdiği kopuklardandı. Adamın, biz | Perikli ise, bu küfüre aldırış etmedi: o kız kendisine işlemeli bir çevre vermişken, çiçek için «kendim ko- » denilir mi?, — Çiçeği de o kız verdi... Dedi. Dedi amma, yalanı söyle - diği için yüzü hafifçe kızardı. Pe - tikli çocuğun yanaklarındaki pem - beliği, Afronun kendisile olan ali” kasını bir başkasına söylemekten gelen utanca verdi. Bit sırada, yan- larına, Arab Periklinin tüysüz Makedonyalı da geldi. Pe- sikli. yüzünde, kıskançlıktan gelen| maylı bir tebessüm ile Vasilin omu- ndaki çevre ile kulağı ardındaki arankili gösterdi: 7ç Bunları Afro vermiş! di, Makodonyalı, sırnaşık: ia Sen balıkçısın.. çiçekten an- ön. © karanfili bana ver!.. e Vasil birdenbire kaşlarını Yaşı Bir genç kızın verdiği çiçek ÖĞRE aman ya arkadası) <. bakışta anlardı. "Bu balıkçı çoci nun, Afronun verdiği ek pl hud çevre için müthiş bir dövüş he. Tozu gibi derhal kabarabileceğini sezdi. Halbuki, Periklinin hiç sev » mediği bir şey varsa, kavga ve dö- vüs idi Adam düşmanını kavga ve dövüş yapmadan tepelemeli, temiz- lemeli idi, Yüzünde, ayni alaylı te- bessümn ile Makedonyahya: — Ulan serseri. dedi, bana gü- venip meydân okursun başkalarına, imdi şu çocuğun eline birak Meryem anaya and içerim ki, sam horoz yar... Bir £€ istenir mi? çevre ve ne... Haydi. Sonra, Vasile döndü, çocuğun ya- nağım okşadı: yen insanlar Kız Vasili görmek için toplandılar!... - Dedi. Balıkçınm yüzü bu sefer kapkız! oldu; boğuk bir sesle: Anlamadıml.. A sevimli bir çocuksun Va- sil. dedi, küfür etmekte de hakir #n.. çünkü ben seni kızdırmak iste asil, kaşları çatık, kale kapısın- dan sert adımlarla çıktı. Etrafına bakmadan yürüyordu, hattâ birknç dela, yanından geçenlere çarptı. Dalyan, Vasilin gemici o adımlarile alti saatlik yel idi. Delikanlının kar- ni açtı Yolun ancak yarısında, bir köy vardı. Bir serseriye kızıp da ka- sabadan aç çıkmak niyetinde değil di. Yiyecek satan bir dükkün bul - mak için etrafa bakınırken, kale ka- mandanberi peşisira gelen küçük yot: Vasil!.. dedi, ne bakındın?.. Balıkçı, bu çocuğun meyhaneci - nin oğlu olduğunu tanıdı: — Bir dükkân baktım.. yiyecek bir sey almak için... Panayot: — Yiyecek mi?. Bizim dükkânda yemek var... Soğanlı ciğer yahtiei., Kocaman bir taş bir bakır paraya. Dedi. Vasil, dönüşte de Eftal tutulsan; * “Peten Fransız İmparatorluğuna yüvaniyor ,, (Baştarafı 1 imei sayfada) iluğuna güveniyor. Bu İngiltere im- Paratorluğundan sonra dünyanın en mühim imparatorluğudur. Bu impa- ratorluk Hitlerin elinde olsa idi za” İeden emin ve dünyaya hükim 0- harda. Fakat ortada bir, hattâ iki «fakat» var. Bu imparatorluk Fian- saya ve İngiliz - Fransız liberalizmi- ne kuvvetle bağlıdır. Joffre, Gak| İ beni, Mangin, Lyautey va daha bir) İ çok idareci ve medeniyetçi kuman» | İ danlar tarafından yetistirilen o bu) milletler, Fransız markamnı taşı maktadır. Onlar, hürriyet fikrini ta- makta ve Nazi zincirlerini reddet- mektedirler. Bu milletler, Nazi esa- | vetini müessir bir surette veddede-| bilirler, çünkü Hitler ile aralarında bir talih eseri olarak deniz vardır. Denizde ise İngiltere hâkimdir.! Fransız imparatorluğunun Avrupava en yakın kısmı olan şimali Afrika, İngiliz. donanmasının sıkı muhafa- zası altında bulunduğu için Hitlezin tsarrızundan masundur.» iral Darlanın mesajı Virhy. | (A.A) — Bahriye na İ zın amiral Darlan yeni yıl münase- betile Franz donanmasına gönder- miş olduğu bir mesajda ezcümle şu İ sözleri söylemiştir: Maresal Petsinin yüksek otorite- daFransa. geçirmekte oldu- müşkülüti namus ve vekar| ibelerine riayetkâr volkan kış sporları merkezi oldu Meksikada «Tzpomali Explorers Club Pueblas da memleketin mu- kaddes volkan olan Popocatepetk de bir kış sporlan merkezi kural - | Halkevünizin ön cep - muştur. besi tamamlanmış gi Meksikanım en yüksek dağların-|bidir. Arka kısmını teş. dan biri olan bu volkanın üzerinde |kil eden sinema salonu senenin büyük bir kısmında hic kar|ve sahneye henüz baş. eksik olmamaktadır. Yanmıştır. Bu ksun Dağın manzarası fevkalâde gü -|ahşab olusak zel hir dekor teşkil etmektedir.! Yeni O si Meksika yerlileri burasmı mwkaddes | heyeti umu.niyesi ihba, bir ver sayarlar. Aramra Popocate- de güzeldir. Çok geniş pelin kraterinden fakıran kükürd bir saha üzerinde ku » babadan yerliler » Respimdores) maş olan bu bina Kükürd: buharlama manevi bir etrafımdaki biçimsiz b. kiymet verirler, aaların gıktırılnası ve Amerikahlarm orava gelmeleri-|güzel bir park haline ni ve mukaddes volkanın üzerine) konması halinde çok bir teleferik koymalarını hoş bir na-|daha güzeli “ece zarla görmemislerdir. Yeni © Haiti Hasırlar üzerinde kayaklar tamamde (ikmali ve Ora yerlileri kendilerine göre ya-İiçine © taşınması iyi man sporcudurlar. Hele kıs sporlanıJancak | gelecek se. ok seribdir. neye kabi olacaktır. Bu binaya tah. aPetatos, ismi verilen hasırlar ü-İinin edildiğine göre yüz bin lira sarfe. de yüksek tepelerden asağıya dolira kaymaktadırlar. Bu, meharet Çankı Çankırı (Hususi) Yapılmakta olan yeni ve uçikgözlülük istiyen bir spordur. apış Amerikan seyyahları bu petatosun| o Namık Kemal ihtifali cazibesine hemen kanılmıslardır. Gümüşhacıköy (Horus) — Halk Meksika verlilari Amerikalı sey-| evinde, büyük mülefekkir Namık Ke. vahlara si: petatos dersleri ver-| malin doğumunun yüzüneti yildöniü- metle nara kazanmeakladırlar. mü münasebetile Cemil Solakoğlu ta. rafından «Namik Kemal ve İçimizde fin evinde kalıyoruz. Karı: yaşıyah cepheleri» adlı bir konferans — Kaçak rakı yapalım! verilmiştir. Diye bir teklif attı ortava.. Ko -| Konferans: 1921 de millet kürsü". cası da dünden razı. Ömrümde ben | #ünden «Bulunur kurtaracak bahtı böyle cibilliyeti bozuk herif görme-| kara maderini. mısranı oruyan Ata. dim, Karısının arkadasımla odüşüp|türkün de ebedi kabrna sÖlürren kalktığını görüyor da aldırmıyor) milette gördüğüm, ümid eltiğim feval bile... Belirün; çünkü - kabrımda . vatan (Arkası ver) o (inemmun, ben memnun! yisraları - Nusret Safa Coşkun (İnn “yazılması temennisi ile bitmişti in meyhanesine uğradı, soğanlı ir ciğer yahnisi ile beraber bir çöre , | Gocek güldü: çek şarab daha içti. Delikanlı yemek | , ,— Afoyu seven delikanlılar yerken, karşınna geçip oturan Pa. | S9k*- payotun gözleri, Vasilin omuzunda. | | —— Cok mu). ki işlemeli çevrede idi: Panayot hafızasında birkaç ismi asik 4. Saha rn kim ver ei derhal sralayıverdi, — Değirmenci Mihal, Arab P& rikli, Çamur Yani, Uzun Nike, San Niko, Arabacı Niko... Daha çok... Vaşilin zihni bunlar'n içinde bir inme takılmıştı. di? — Beyin kızı verdi... — Ne güzel... Panayırda kır - mizi yeleğinin omuzuna korsun ar- tik değil mi — Evet. — Bu çiçeği de beyin kızı mı ve” e üçük, Arsb Perikli dediğin — Evet... : Panayot, yüzünün hemen daimi dar v > siçek de pana- | olan tatlı tebessümü ile: — Kale kapısında seni kızdıran hefer... Dedi. Vasil, başını sallıyarak? — Şimdi anlıyorum... Şimdi an İıyorum.., Diye söylendi. Dalyana döner dönmez, balıkçı Vasil döründü. Kale kapısındaki tüysüz neferin kasi bakışlı hatırladı: mea — Beyin kızı bana panayırda çi- çak verir... Dedi, Küçük Panayotun gözleri merakla açılınıştır — Vasili, Vasilin ilk işi, işlermeli çevresini ve Dedi. fakat, sözünü tamamlıya -| kırmızı kacanfilini ilkini madı, göstermek olmuştu. Çiçeğin de Âfro — Ne var?.. v tarafından verildiğini üçüncü, dör - — Sey... Şey... Sen beyin kızı-|düncü dela,, Ve daha birçok kere Bin yavuklasu musun? > ler uydurup söylemişti. Nihayet, bu tatlı yalanına kendin de alışmış, inanmıştı. Öyle ki, akşama, kirmiz karanfili bir fincanın içinde Bahkçı Vasil bu haşarı öğle cwnline derhal cevab vermedi. Biraz düşündükten sonra, bilâkis © çocu” Ya sordu: ki idi. — Beyin kızının yavuklusu yok “Küçük Panayotun ilk işi de önü- mu? ne ve bu “© Gümüşhacıköyünde Meksikada mukaddes Alman tayyarelerinin Da tahrı edilen bir kilisede | dülecektir. Resim yen: Halkevini gös, teriyor. Kanak bize İzmir vilâye: bütçesi henliz tasdik edilmedi İzmir (Hususi) — İzmir vilâyet büt. jSesi, aradan yedi ay geçi halde Dahiliye Vekületince benüz tasdik edilmemiştir. Buna sebeb bütçede 300.000 bin Tiralık açıktır. Bu açığın mili bir bankadan alıma cak istikrazir kapatılması tekarrir Jetmiştir. Bu hususta Dâhiliye Vekâleki bir kanun Jâyihası hazırlamıştır. LA. yiba Meclisten çıkınca bütçe tasdik ve çiçek vurgunlarını, çevre ma » salımı ballandıra ballandırm ünlat - mak oknuşta: — Hani Balıkçı Vasil var yat, İste o Afronun yavuklusu... Hani geçen gün Fasabaya geldi ya .. Âf- ro ona işlemeli çevre ile çiçek ver- di... Hani bizim düklüna geldi de ciğer yahnisi yedi idi ya... İşte o zaman dedi ki, Afro bana parayır- da bir kat uruba verecek, işlemeli gevre verecek, saçlarıma çiçek ta- kacak dedi.., ÇOCUKLUK ARKADAŞI Balıkçı Vasil, Afromun yavuklu- ve su Bu haberin Aydosta, Aydos et » rahındaki bostanlarrin.' civar köyler de, mandıralırda; ağıllarda çalka - mp yayılması için bir haftacık kâfi gelmişti... Vasilin Aydos gidip geldiğinin dördüncü günüydü, dalyandaki ba» Irkçılardan biri, kasabası olan Sa » mandıraya gitmişti. Karın, hoş gel « din demeden balıkçı Vasili sormuş” tu! — Ayol, hiç de söylemezsin... Sizin dalyanda «Kiz Vasilis o diye dünya güzeli bir delikanlı varmış... Aydos beyi Yani Kaloyani Ke