| erer aş Bu harb nekadar Sürecek? Yazan: Mulsitin Birgen w suale, bu şeklile, ancak bir falcı cevab verebilir: Biz hafta mı desem? Bir ay mı? Bir sene mi? Yoksa... Bir asır mı? Hâdineleri kabil olduğu Okadar obiektif bir gözle mütalea ettiğimiz | yaman, hiç şüphe yoktur ki, bu su- ale doğrudan doğruya ve kestirme! bir cevab vermenin ımkânsız oldu- ğunu teslim ederiz. Harbin sonumu getirecek olan amiller o kadar muh- telif, o kadar girifttir ki en keskin zekâlar bile bunların içine girip değ- ru bir neticeye varamaz. Ben, harbin devam müddeli ile ne zaman zihnimi meşgul ettimser kendime çıkacak o bir yol bulama- dım, Yalnız şanu iyi biliyorum: Bu- günkü #İçüde ve bugünkü karakter- de bir harb basladıktan sonra onun sonunu görmek, bizim gibi uzakta kenarda duran insanlar içim de Zil. hatti bumu idare edenler için bile imkânsizder. Fakat, şu kadan var ki bu harb çok uzun sürebilir bir harbdir. Harbi en kisa sürdüren memle- ket Almanyadır. Muharebenin de- vamı hakkında en kısa tahminler o- rada yapılmıştır. O kadar kısa ki, eğer bu tahminlerin hakikate uyma- m lâzım gelseydi, şimdiye kadar harbin bitmis olması iktiza edecek- ti, Hüdimelerin hakikatlerinden de- il, sadece arzuların hareketinden ilham alan bu tahmini Almanya için tabii görmelidir: Orada harbin kısa bir zamanda bitmesi matlubdur; bi- paenaleyh umumi matlub da bu ar- zuyn göre İşler. İnsan mantıkı, ekse-| rivetle, insanın gönlüne bağlıdır. Biz, umumiyetle bunun farkında ol mayız. Fakat hakikat budur. Harbi daha fazla devam ettiren görüş te İngilir görüşüdür: İngilte- re, tarihte, bütün büyük muharebe- İeri uzatmakla ir. Su hak de, İngiliz zihni, kısa devamlı bir barbi kavramaya hazır bulunmaz; ©, bugünkü çaptaki bir muharebeyi geçmiste “kaç senede kazanmış ol- duğunu hesab eder; veni mücadele- | nin şartlarını ölçer ve nihayet eski| şartlarla yeni şartları karıştırarak, kendisine göre harbe bir devam müddeti tayin eyler. Bu, daha res- Yist, isabetli olmaya çok daha yakın bir tahmindir. Son zamanlarda harbin devamı bahsi etrafında bir de İtalyan naza- riyecilerinin sözleri görülmeğe baş- Tadı. Bu da şpdur: Bugünkü karak- terde bir harb kolay bir neticeye varamaz. Çünkü, Mihverle İngiltere manda cereyan halinde bulunan mücadele, alelâde bir askeri müse- deme değildir: bu askeri çarpışma-! nin arkasında, iki rejimin mücadele- #i ve bu iki rejimin arkasında da ay- n ayrı iki ideolojiyi temsil eden iki dünya kıtasının çarpışması vardır. Bu kadar büyük bir davanin ise kisa bir zamanda halki mümkün olamıay cağ'na eöre, harb bir arahk nihayet bulen bile, bir müddet sonra tekrar başlıyacak ve devam edecektir. Son zamanlarda İtalyan matbua- tmda göze çarpan bu tar: ne riyat, bir taraftan Bay Mussolininin faşist felsefesine uygundur; ma- İâm ya. Duce muhtelif zamanlarda harb ve sulh meselelerine temas et- tikçe, daima harbin beşeri bir zaru- ret ve tarihi bir realite olduzunu söylemekten hâli kalmış değildir. Bizzat hayat bir mücndeleden ve bir barbden ibarettir. o Ayni zamanda, bu görüs, İtalyada bugünkü hurbin devamı hakkında ilk zamanlarda yapılmış olan tahminlerin pek safi- yane seylerden ibaret bulunduğunu bilâhare isbat eden hâdiselerin bi i inde eder: İtal Tar, bu harbin kolay kolay biter şey olmadığını, şimdi daha iyi an- iyorlar. Fakat, kim bilir, belki de kısa sürer ve hattâ İtalyanların ha- len tahmin ettiklerinden çok daha kısa, Çünkü uzunluk, onlarin neti- ceyi kendileri için müsbet | farzet- mekte olmalarına göre yapılan bir hesabdır: eğer İtalya, mukavemet bahsinde halen gösterdiği zâfta de- (Devamı 8 inci sayfada) Hayatta her ölçü nihayet bir nisbete dayanır: Her iyinin bir üstü, her fenanın. da bir altı vardır. LAskeri Tetkikler 16 Mayısta, J Tannay ve Stov- Sambre (o nehri me'den geçerek Si. ie Fransaneden yim e Biz ordusile düş- arasında üçüncü manm şiddeti ar olayım. sel cez tazyiki ve Brais- nahına (Omülâki ne le Chateu iş- çabuk oluyordu. Bu or- Hkametinde ta du düşmanın ta- arraz doleysle AZ PİĞİ OLGU eritema m ayrılmak tehli - kavemet ediyor- kesi alında ba - er du. — Nitkelm uman © birinci YAZAN : —ee Stone alındıysa Fransız ordusu Emekli Gener İ da tekrar östir. geri gitmişlerdi. dad olundu. Bur İizine, “ osdumin V İ nunla o beraber! Charleroi üzeri- altıncı ordunun ne ricatinde ve «Son Postasmın Askeri muharrir) O Soissondaki sol müşkül anlarda ve " cenahile süvari kolordusunun zırhlı araba - lar yardım etmişlerdi. Sambre nehrinin cenubuda, Oise ve Âisne ırmaklarının membaları arasında gittikçe derinleşerek kor- kunç bir bal almıya baslıyan düş - manın yarmasını durdurtmak ve buradaki gediği kapamak lâzımdı. Şimdi, Girand'nun kumandasına gi- ren dokuzuncu ordu ile bunun sa - Fındaki altıne» ordu bu işe memur edildiler. Birinci ve ikinci zırbh tü- menlerle de Gavlle'ün zırhh müf - rezesi tarafından Marle - Sizny VAb- bay istikametinde bir taarruz yapı « lacaktı, yahud hiç olmazsa böyle arzu oluhuyordu. Fakat birinci zırh- İı tümen 15 Mayısta pek yıpranmış» tu İkinci tümen de. büyük kısmile geride La Förs ve Wassizny arasin da Oine nehri ile Sambre kanalının köprülerini muhafaza etmekle mes guldü. Yalnız de Gaulle'ün zrhh müfrezesi tanrruza hazırdı. Bu de recelerde vasıtasızık yüzünden Ge- neral Girasd, ahvalin icab ettirdiğ veçhile hareket hususunda serbest bırakıldı. Ba suretle, General Gamelin'in 15 Maya sabahı düşündüğü ve cephe kumandanlığına tebhit ettiği veçhile yapılacak taarrız akim kaldığı gibi dokuzuncu ve ikinci ordular arasın- da açılan büvük Sedan gediğinin zırhh kuvvetlerin mukabil baarruz- lari ve altıncı ordunun cepheye gir- mesile kapatılması keyfiyeti de müm kün olmamıstı. Bu sebeble, ordu ka- rargâhını Bohaia'de kuran General Giraud eline geçen birinci ve dör - düncü simnli Afrika ve beşinci pi yade tümenleri, Möbuj kale kır'aları ve birinci süvari rümeninin tahiye - İerile Maubeuge kalesinden Hirson doğusuna kadar bir cephe tesis ede bilmişse de Hirson'un o cenubunda yokan Oise ile Aisne nehri arasın - da, Almanlar halk arasına kansarâk kaçan eski Corap ordusunun baki - yelerini önlerine katmış, ateş etme- ğe ve esir bile toplamya lüzum görmeksizin Marle istikametinde sa- dece yürüyorlardı. Almanlar ayni zamanda Möbuj istikametinde de süratle ilerliyor - ardı. 16 Mayıs anat 20 de Sorle le Chatenu cenubuna taarruz ettiler Bu esnada Towchow ordusu (sluncı ordu) erphesi şimale müteveccih ok mak üzere Oise arkasında Soisons'- dan Attişny'ye kadar bir mevzi al işl. Onun emrine 6 tümen gelmiş ve mevzie yerleamislerdi. Diğer bes tümen de gelmekte idiler. Bunlardan baska soldaki ordu - lardan alınmış bazı böyük birlikler dokuzuncu ordumm gerisine gelme ğe baslamıdardı. Altıncı ordunun Attignideki sağ cenahından itibaren ikinci ordu başkyordu ve erphesi Kullanacak başka isim kalmamış gibi Bürhan Onhide benzer, Bür, ban Cevad, Refik Halide benzer R. Halid imzalarını kullanan gazete, Refik Halidin kolay kolay yenlip yutümaz istihmsna maruz İSTER İSE altıncı ve dokuzuncu orduların ara- Gene-| mevkii arasında takriben (BO Km. lik bir açık mevcuddu ve Almanlar büyük ve hızlı kıt'alarile buradan garbe doğru yürüyorlardı. Almanlar, şimalde, veni Belçika- da da tazyiklerine devam Fakat Charleroi kanah gerisine çe - kilen birinci Fransız ordusils İngiliz ordusu arasında irtibat mevcuddu. Anvers müstahkem ordugülina gi - ren Belçika ordusu bugün taarruza| uğramıştır... 17 Mayısta Fransızların Almanları tevkif ümidi azalıyor 17 Mayista, bilhassa Olse - Sam- bre bölgesinde birinci ve dokuzuncu orduların geri almarak kabilse Va-| lenciennes - St. Çuentin - La Före hattında bir cephe kurmak istendiy- | se de Almanlar taarruz kamalarını Le Gatean, Bohain ve Guize mev- kilerine kadar siirmüsler ve cenubda Marleye kadar ilerlemişlerdi. Buna | rağmen birinci ve dördüncü simali | Afrika kıtaları hâlâ Naubeuge ka-| lesinin şarkında muharebe ettikleri İ gibi, de Gan'le'ön zırh şrupu da, İtek başına olmak üzere Laon eiva- rından Notre Dame de Liesse üze - rinden Monteornet'ye, yani Marleye doğru ilerliyen motörlü ve zwrhb Al man kıt'alarnın gerilerine muvaf - fakiyerli, güzel ve fakat neticesiz bir taarruz. yapmıştır. 18 Mayısta Almanlar Somme nehrine varıyorlar Yedinci ordunun Holendada iyi kalmamıştı. Bu «ebeble kumandan- hk, bu ordudan yalnız 16 ncı kolor- duyu teşkil eden 60 me: ve 68 inci ikinci sinıf ihtiyat tümenleri Belçi - kalıların solnunda bırakarak mü - tebaki kuvvetleri cenuba getirmeğe karar verdi. Bu ordu ile, pek tehli - keli olan Oise - Paris yolu tikanmak isteniyordu. Onun için bu ordu Öise nehrinin iki tarafmdan olmuk üzere sına girerek Peronne - Coweyle Chat hattım tutacaktı. Bu ordunun gerisinde de Com - pilgne - Amiens arasında, bilhasar Majinodaki ordulardan alıracak €- hemmiyetli ve büyük bir manevra (taarruz) grupu toplanacaktı. Bu grap İl tömenden terekküb ede - cekti. Fakat bu tümenler sncuk yavaş geleceklerinden © zamana kadar Almanlar, dürmayıp ilerliyecekler - di. Nitekim 18 de Sambre nehrini ve Mormal ormanını geçtiler ve Va- lenciennes ovasinı aştılar. Daha ce- (Devamı $ inci sayfada) INAN, mahud R iNAN, "| vahık bir rehber vazifesini görecek ISTER Saadette veya Jelâkette işgal etmekte olduğun yeri tayin etmeden evvel bir defa etrafına bakıma; NN »- Lisan AAA AN Türkce ve 5 ir > rr işl yahancı has isimleri nasıl yazacağız? Yazan : Halid Ziya Uşaklıgil —5— Bütün dünya bsanlarında tabii bir tasnif olarak kabul edildiği gibi türkcede de isim, eski tabirleri bı - İrakmak suretile has isirnler ve cins | bimleri içinde bizde ötedenbei isimleri namile iki umum! #mıfs ay- manalara göre ikinci derecede nevi- bülüsa edihmiştir. Bu hülüsa yapıla cak Türk kaide kitabında pek mu - mahiyettedir. Yalnız partitif muka- bilinde ötedenberi kullanılmış olan teb'ızi ıstılahını teklif ederek bu ba- histe durmadan has isimlerin yeni yanda çeşid çesid kansuklıklara «2- beb ölen imlâsında tevakkuf ederek bunu mümkün mertebe tesbit ve tensika medar olacak çareler araş - tıracağım:? Türkce hes isimler En evvel türkçe has isimlerinde en büyük yanlışlığı, Celâleddin, Sey- Füddin gibi isimlerde görüyoruz. Bunlarda iki türlü yanlış yapılıyor, doğrumunu yazmakta nasıl bir fa'ide görülebileceğini kestirmek mümkün değil “İkinci nevi yanlışlık b, &, d harf- erinin istibdaline dair kabul edilen usulden tevellüd ediyor ki bunu da- ha ziyade türkce hüs isimlerde gö - trüyoruz! Necib, Câlib, Si ib, Lebib isimle- rini Necip, Câlip, Sâ ip, Lebip diye nihayetlerindeki b yi p ye kalbede- rek yazdırıyoruz. Çocuklarımıza kü- çük yaslarında bir telâffiz O hatası aşıladıktan başka kelimelerin aslını karşı da bir günah işlemiş oluyoruz. Bu isimleri i ve ıh, yabud e ve alı mef'ul şekline koyunca, hattâ buna hacet kaknadan ayni isimlerin ka- dınlara sus şekline müracaat e- dince görülüyor ki b, b dir, p değil dir. Nihad, Cevad, Bülend isimlerin - ded, d dır, t değildir. Vedid, Sa'id, isimlerinde de gene öyledir. hattâ bu son iki isimle emeslinin kadm - lara mahsus olan şekillerinde Vedi- de, Sa'ide diyoruz. Nihayetlerinde & bulunan Behiç ve emsalinde de c, c dir, ç değildir, ayni münveneye tâbi tutulunca ç nin çatlıyan mukabil sesine mukabil < nin yumuşak sesi zahir olur, Türkce has isimlerin imlâ yanlış ığını düzeltmek küçük bir dikkat ve himmete mütevakkıftır. asıl zo'lek ecnebi hâs isimlerdedir. Yabancı has isimler Bu mesele ötedenberi yazı âlemin- de birçok tereddüdlere sebeb oldu ve hiç bir zaman kat'i bir neticeye vâsıl olamadı; hergün, hususile mat buat sütnolerında, bu yabancı has isimlerin irolünnda her kalemin bus- ka bir wwle tebriyet ettiğine şahid olmaktayız. Yabancı hüs isimleri iki büyük kısma ayırabiliriz: Coğrafyaya ad bulunmaktadır. iNANMA! kalınca, bu sefer R. Halid imzasını R, Sabit'e çeviriverdi. İzin garib ta. rafı Sabit namı müstaarı da, Tasviri Efkârda üstad Velid Ebüzsiyoya INANMA! olan isimlerle insanlara aid olanlar, Birinci nev'e aid olanlar için ilk na- zarda yapılacak iş pek sade gölü - ör. Memleket, şehir dağ nehir ğ İmmış ve kitablarda verleşmiş . SE nbr. Bunların bazı takdirlerde ikti |İr ne ise onları aynile mubafaza et- bulunduğu Hirsm| şak ettikleri şekillere ve aldıkları;melidir: Meseli Franan, P: penen, Elbe, gene öyledir: İleri olur. Maarifin Kılavuz kitabın | Fransızlar, Almanlar, İngilizler, kal ida bu bahis gayet vazıh bir surette | yanlar ne derlerse desinler; biz on- İnri hep bu suretle teliffuz ettik ve azdık, Paris için Almanlar Pariz, b 'arici, bati Fransızlar Pari diyorlar diye biz ne telâffızda, re imlâda bir değişiklik yapacek de- öüz. İş bundan ibaret olsa kolay; fa- kat hergün, hele son yılların hâdi - seleri arasında bize yeni yeni şehir, dağ ve nehir isimleri geliyor. Bun » ların bir kısmı meselâ Arnavudluk- tan, Trablustan, Fas'tan gelenler biz- ce Türk tarihinin mazbut isimlerin- dendir. Bunları garb İisanlarının tahriflerinden woçmiş (şekillerinden iktibas ederek değil, bizce malâm ve mazbut telâffuzundan olmak doğru olur. Onun içim meselâ F. demiyeceğiz, Fas deyip ö cağız. Lâkin Finlândiyadan, Nor - veçyadan, Polonyadan, hü harbin altını üstine g lardan gelen tün dar belki haritalarda bile kavdedil memiş isimler var. Bunlar win me yapmak mümkündür? (Hattâ asella- rında sami telâffuz edildiklerine bile vakıf değiliz. Zannedivorum ki bu isimler bize nasıl bir vasıta ile gel mişse ve © vasıtada masıl yazılmışsa öylece naklstmekten başka çare yoktur. Aslında yani bu isimlerin aid oldukları milletlerds nam telâf- fuz edildiklerine vâkıf olmamak'ı beraber imlâsme bize gelen şekilde kabul etükten sonra yanıma bizce nasıl okunabiliyorsa onu kendi va - zimızla işaret etmek en mevefik bir usul olur. Ecnabi şahıs isimleri Şahıs isimlerinde zorluk biraz da- ha fazladır: Bu zorluk eski yazıda elbette çok duha ziyade idi Hattâ meşhur Gladstone-ön ismi eski yaz, ile A - rab telâffuzuna ve şivesine muvahk bir surette okunabildiğinden bu > mi softaların Galladı-sütün diye o- kuyacakları gençliğimizde başlıca lâtifelerden biri olurdu. Bu zorluğun yeni yazıda zâ'il olacağına hükme - dilebilirdi, fakat öyle olamadı. Yapılacak iş nedir? Fikrimce en mantık? usul bu yabancı isimleri as- İnn imlâsile almaktır, yanıma nasıl telâftuz edebilirsek onu kendi ya - zımızla işaret ederek... Rus ve Ak man isimi e telâffazu isaret et- mek pek kolaydır. hele İtalyan isim- Terinde... İste: Mumsalini, fakat o nun damadı için öyle değil: Gine ismi aynile aiındıktan sonsu Cğno, diye telâffuzunu aynca kaydetmek lârm gelecek. Asıl zorluk Norv Cek, Sırb kabilinden üç dört sesi bir EE kan 2 “Kışı geçirmek için hapse giriyorum sanma Bay Hâkim, Bultanahmed 3 üncü sulh ceza hâ- kimi, dün garib bir hırsızlık vak'a - sınm duruşmasına (o bokmıştır. Suçld Şeref Araboğlu, Kapalıçarşıdı Ropen isminde birine aid elbisesi dükkünm. dan bir kat elbise çalarak, suç Üstü yakalanmıştır. Suçlunun üzerinde bir arama yapılınış ve başka bir dürkân dan çalınmış bir çifti çorap bulun * muştur, . Adliyeye o verilen Seref Araboğlü Bultanahmed 3 üncü sulh ceza mah. kericsinde yapılan duruşmasında s& çuru teri etmişse de, netlerde 1 ay 15 gün müddetle hapse mahküm e - ,Gilmiştir, Tevkif edilen çıkarken, hâkime: «— Ne yapahm, bay hâkim, mu « kadderat böyle imiş. Sabıkaliyım di- ye bana kimse iş vermiyor, fakat ek. mek parası Hizm. Demiş ve ilâve etmiştir: «— Huni, aklınıza bir şey gelme «| Sin. Bazı sabıkalılar gü kışı geçir « mek için, içeri düşmek falan, hatı - rumdan geçmedi. Bay hâkim, suçlu, mahkemedeB Alacak meselesinden çıkan kanlı kavga Galatada Karaoğlan sokağında 21 mumamak evde: oturan Mehmed, Ayni evde kirac, Yaşarla dün bir a“ Incak meselesinden delayı kavga et- işler, bu esnada Yasar bıçakla Mehmedi vücudünün muhtelif yer- lerinden ağır surette o yaralamıstır. İfade veremiyecek' bir halde bulu- Ban Mehmed tedavi edilmek Üzere Beyoğlu hastanesine | kaldırılmış, suçlu yakalanarak hakkında takiba- ta başlanmıştır. Prof Mustafa Şelib ve Sadi Irmağın konferansları Tıb Fakültesi © profesörlerinden Sadi Irmak, yarm akşam Eminönü Halkevinde (Milletler arasında üs tünlük davası) mevzulu bir konfe- sans verecektir. Edebiyat Fakültesi profesörlerin den Mustafa Şekib Tunç ta Pozar- tesi akşamı (Halk nedir?) mevzu- lu bir konferans verecektir. arada toplrran isirlerde vardı?; fa- kât bunları bize gelen imlâsma göre yazdıktan sonra artk telâffuzuna Türk şivesine oydurarak işaret et » mekten başka çare yoktur. Memle- kette pek bilinmiyen lisanlar için böyle uydurma bir çareye müvacaat zararidir, lâkin telâffuzu pek zor 0- İlan İngiliz isimlerim, memlekette İ ingilizceye oldukça geniş bir vukuf olduğundan, doğru telâffnz ederek ona göre işaret etmek icab edi a i$z basvekili Churchilhin ismi kendi in:lisil yazıldıktan sonra yanına Çörçil diye telâfiuz sureti işaret olunmalıdır. Gene bu kabil den Amerika cümhur reisi: Roose - velt yazılır ve yanında Rnzvelt diye işaret edilir. Sabık İngiliz kralırın bugün ünvanı Duc de Windsor sv- nile yazılır ve yanına Dök dö Vind- sor diye işaret olunur Türk okuyu- cuları için bann lüzum . vardır. ba zahmet ihtiyar edümeme kim bilir Bean Bilmiyenlerin dilinde bu isim- ler ne garib şekiller alır. Bu usule İngilizler de riayet eder ler. İngilizcenin telâffuzunda, imlâ- sında nasil garabetler olduğum er bab, vökeftir. Bir İngilize asıl imlâ sile yazılmış bir kelimevi doğru o- kutmak mümkün değildir. Hattâ isin Champs Elvsöes - Sanzelize caddesini İngil in ken” di lisan telâffuzile Campsis diye okuduğu söylenir. Bunu dir ki İngilizler yabanes isimli imhâlarile aldıktan sonra onun ya - nına bunun telâffuzunu kendi yaz lannın icabina göre lügat kitabla - nnda işaret etmeğe İizum görürler. Pek garib görüneceğine hükme - derek buna dsir üç misal zikrede - yim: Meşhur eski Fransiz şairi: Andeğ Cherier - biz bumu i diye işaret ederiz. Bu ismi doğru okutmak © için; yanı başina Ahn-dray” Sheh-neseh diye işret edilmistir. Tarihin meshur O simalarından © Laeerezin Borgin, biz bunu italyanca telâffuzuna göre yanında Lukreçya Borca diye İşaret ederek gösteririm İngiliz Loo-krez-yah Bor'-jak diye kaydeder, Büyük musiki dâhisi Beethoven icin biz telâffuzu Eze sivenile Bethofen diya o gösteririz; Bay'-toh-ven diye ivaist eder. Mh... © Halid Ziya Uşaklıgil