19 Kasım 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- n li op l — ' OS F Çocuk Tiyatrosunda heler görülür ve duyulur? Tiyatro Müdürü koridorda soruyor: “Ne ağlıyorsun, çocuğum?,,... aldığı cevab şu: “Abdestim geldi amca,, aT Yanmda çocuk bulunmıya büyüklerin tiyatroya girmeleri memnu... Maamafih tiyatro holünde yedi buçuk kuruşu olmadığı için çocuklar bulmak her zaman mümkün... GK ge r tiyatrosu komedi kısmının, ve Cumartesi günleri öğ- Cük sonra kapısında toplanan ço- Ş, Halabalığı - bilmem” gösünüze "lı'hın F Mekteb ransız tiyatrosu içinde bir açmış galiba, — dedirten inden on yedisine kadar büyük ük kalabalığı burada, çocuk eri için toplanır. Çocuklardan Büyüklerden methini işittiğim, baletli ve eğlenceli çocuk ) k ?'T E, Tünu görmek için, kapıda biri- Kİ Padal yarıp içeri " sokulabilmek # .——idî!_“lkll&ihlyın hareketi kadar © Tmesile, babasile, dadısile, ab- halliml yönlerce gocuktan. baş bi rının önüne katıp getirdi- çok da mekteb talebesi Şehir l.p Osu komedi kısmının caddeyi Na bağlıyan tüneli doldurmuş, adar taşmıştı. )qü“'y"'?'onun 70 santim boyundaki Stilerini ezmemek için müm - E> SK F S İir e: ı>"ı itina ile ilerlemiye çalı- Tüz k azı büyüklerin ihtarına ma- 'l')'orum: hııx Nafile zahmet etmeyin, yanı- .hçocuk yok giremezsiniz. Mrdhd da şu tavsiyede bulunu- Li a _Cocu!utuz giremezsiniz, şura- *pr" çocuk tedarik ediverin! “;—"_k barlarındaki — taksi kızları Womn holünde de, içeri Wı imkânmdan mahrum ço- x' Var, Birçokları: M d_E'Ghdi amca, çocuk İâzım Bi 'Ye soruvorlar. / N u"ı"; 7,5 kuruş tiyatro parası- üir büyük — gelirse, ÇA Yardımına — sığınarak içeri —*1' Cok şükür, tiyatronun na- l a) emleri beni bir çocuğun | *_—'“de içeri girmekten kurtar- B nun içi bir çiçek — tarlası Yİ ğ N süslü elbiselerini giyip gel- 0 &mmk kıyafetli yüzlerce ço- / Nle i birbirinden sevimli, neş'e T.. içlerinde masum yara - Ar Yapanlar da yok değil. —ıy“"”le onları büyükler gibi U şüphesiz birçok büyüklere u cidd;yıtle oyun tedbirler alındığı icin, KİN Muhsinin kulakları çınla - N da !:“'lk. kabak çekirdeği yiyor, Y aZ 'lnız D . EE F YA y v V g A FŞ li hızlı konuşuyorlar. aralarına pek küçükler de *)—_ n bazı garib vaziyetler aç Meselâ, bir minimini hole iki eli gözlerinde, tombul Yanaklarından akan yasları y y * çalışarak etrafına bakı- SS p "atronun müdürü soruyor: N tı. a Ş VZ ü y SEbyorsun çocuğum, anne- Y ttin ? Mi? Birçoklarına, maarif bina | sahneleri var. Çocuklar «Çizmeli kedi» den bir sahne A Ayni dikkar ve ıtına ile diye, ince güzel danslar, şarkılar da ilâve edilmiş.. Zannetmeyin ki, bu çocuk oyunudur, diye çocuklar, t- güranlar oynuyor, hayır.. Bilâkis en titiz bir dikkatle sahneye konulmuş, dekoşlar itina edilmiş, çocukların en çok sevdikleri artistlere rol verilmiş. Mükemmel bir orkestra. —Muhittin Sadak'ın idaresinde oyuna relakat ediyor. Gonkla — beraber — büyüklerin temsiline pek kısmet olmıyan bir sükünet salonu kapladı. Evvelâ ar- tistlerden biri sahnenin önüne çıka- rak, küçük seyircileri selâmladı, on- lara münasib lisanla, Hiyatroda nasıl oturulacağını, piyesin nasıl seyredi- leceğini anlattı ve eser başladı. Ço- cuk zevkini istihfaf etmemeli. Bu oyunu büyükler de seyretselerdi, onların alkışladığı yerleri alkışlar, onların tekrarmı istedikleri yerleri isterlerdi. Miniminilerin pek sevdik- leri Ferih, kedi, Kadri de #eşek» rolünü yapıyorlardı. Eşekle kedinin bir araya gelmesi çocuklara öyle bir neş'e vertyordu ki. Cocuklar Saide, Resid Barana âşık adetâ.. Eski oyunların canlı intibalarile bu artistlerin bulunduğu sahneleri daha büyük bir dikkatle ve zevkle seyre- diyor, uzun uzun alkışlayorlar. Perde arasında, Jlocadan locaya konusan büyüklere kulak misafiri o- luyorum: — Bizim kücük her hafta gelmek istivor, Baska götürecek yer de yok, gelip oturuyoruz. ' —Evde görmiyen kalmadı. Bi- zim bey bile kalktı geldi.. — Bizim Erhan da, cizmeli kedi- yi gördükten sonra, evde kedilere pabuç giydirmiye kalkıyor. Bece - remeyince, orada naml giydirmişler diye dikkat etmiye geliyoruz. Dikkat ediyorum, çocuklar, ha- kanın kızile fakir değirmenci cırağı- nm ev ini istivorlar. İki sev- VA .'.':;syşğg;efiı gocuk — lehçesil, ğ < Ş Fe.îâdmîı:rgddi amca? adın 1 “Tilen eser, «Çizmeli ke- k 'nda terbiyevi, ayni zamanda Çocukları iyi gili, karsı karşrya gelip de, birbirle- tTine asıldılar mı, bir alkıştır kopu- yor. Ne yaparsınız? Zamane çocuk- ları... Çocuk tiyatrosu, bizim gibi çocu- Za mid hiç bir seyi nlmıyan memle- sabneye konmuş piyeslerde henüz ham bulunan genç istidadlar da ol- gunlaşmak fırsatını buluyorlar, Ni- tekim çocuk tiyatrosu, Ferih gibi, Nevzad gibi, Fatma Andaç gibi, miüittamaişemisi Garib şeyler | İtalyada kısa pantalon mecburiyeti... İtalyada on altı yaşına kadar olan erxekyçocuklar için — kısa pancılou giymek mecburiyeti ihdas edıl:şııştır. Bu mecbüriyetin esbabı mücibesi Şu - dur: 1 — Zarafet temini, Dizkapağının üzerine kadar inen kısa pantalon, herhalde genç erkek çocuklara çok daha fazla yakışmaktadır. Bu kısa pantalonlarla erkek çocuklar dıhı çok zinde, sporcu, gnrünmektet_hrler. 2 — Kumaştan tasarruf. Harb içinde bulunulduğuna — göre iktisad şarttır. Kısa pantalonlar ile de kumaştan bir hayli tasarruf edilmektedir. 3 — On altı yaşına kadar olan €r- kek çocukların uzun pantalon zıyme-_ leri onlara zimnen sigara içmek, ıçt! içmek, büyüklere mahsus fümleri seyreylemek imkânlarını bahşetmek te idi. Kısa pantalon ise çocuk - ları, çocuk olarak gösnermekteduı. On- lar üzerihdeki terbiyevi kontrolü ko- laylaştırmaktadır. İtal sadir olan bu kısa panta- lon giyxı: fermanı, şehirlerde kolay tatbik edileceğe benziyor ise de, bu nun köylerdeki tatbik imkânlarının bir hayli müşkülâtı mucib — olacağı muhakkak addedilmektedir. “Harb bitti de yenisi başladı bilel,, 1938 senesi ortasına, yani bu harb başlayıncaya kadar ara sira Şü gibi havadisler göze çarpardı: Harbi Umumi sırasında Ruslara esir düşen bir Alman, yahud bir Ma- car askeri Sibiryadan geçen ay memle- ketine dönmiye muvaffak olmuştur. Bu asker harbin hitama eidiğine şa- daha isimlerini bilmediğim birçak çocukla genç arası san'atkâr nam | zedlerine inkişaf imkânını temin e-| Bir nokta daha: Çocuk tiyatrosunda bile, memle- ketin Hyatro binası ihtiyacmı bütün açıklığile anlıyoruz. Çünkü, yüzler- ce çocuk, yersizlik yüzünden âdetâ ağlıyarak geri dönüyorlar. Büyükle- rin Tahati için tiyatro binası yapıla- mıyan bir şehirde, çocukların hatırı için bu temennide bulunmak garib amma, yazmaktan insan kendini a- lamıyor. Nusret Safa Caşkun Muhtac askar aile'eri için mükelleferden yardım porasıtahsi âtına başlanıyor Asker ailslerine yardım işi etra - fındaki hazırlıklar bitirilmek üze - redir. Nahiye müdürlükleri ve kayma- kamlıklat mıntakalarında — yardırm talebinde bukunan asker ailelerine aid tahkikat muamelelerini — ikmal Asker a'lelerine yardım için, mü- kelleflerden alınacak paranın tah - silni muntazam bir şekilde yapa - bilmek maksadile, şehir meclisinin geçen toplantısında muhtelif fasıl- lardan toplanan 15 bin liranın mu- hasebe müdürlüğü ilı |dislerin arkası 'halli tevellüdü olan Szedet şehrine şarak muttali olmuştur... 1939-1940 harbi zuhur eyledikten sonra artık bu gibi vak'aların, hâva- kesileceğini sananlar herhalde aldanmışlardır... İşte pek taze bir misali: Peşteden haber alındığına nazaran, Potz adında bir Macar onbaşısı ma- geçen ay avdet eylemiştir. 24 sene evvel Rus kuvvetlerine esir düşmüş olan onbaşı Potz derhal Sibir- yaya gönderilmiştir. Son zamanlarda ismi her tarafta ezberlenmiş olan «Mançuk n Sayfa 5 M | Hadiseler Karşısında D Bir varmış eraklı vzeldi. karşımdaki M sandalyaya oturdu: — Bir varmış, bir yokmuş, bir koca karı varmış, dedi. — Masaldan hiç hoşlanmam, di- ye cevab verdim, çocukken — bile dinlemezdim. — Dur arkasını dinle... — Merak etmedim ki dinliye- a. Sen merak etmedinse, ben merak ettim... Bir gün bu koca ka- tı birkaç çocuk yakalamış, bu ço- cukları kafeslere kapamış, şişman- lasınlar, diye besliyormuş, — Anladım... Zayıflık modasile mücadele cemiyeti reisi olacak. '— Şakayı bırak ta, biraz ciddi ol.. — Bu senin anlattıklarının ciddi bir tarafını bulsam ben de ciddi o- hardum. — Canım merak et te dinle, — Bir türlü merak edemiyorum. — Bu koca karı... — Anladım, zavıflık modası ile mücadele cemiyeti Teisi. — Öyle bir cemiyet yok, — Peki neye şişmanlatıyor? — Çocukları yiyecekmiş, onun için şişmanlatıyormuş. İstersen s0- nuna kadar anlatayım.. — Bu kadarı kâfi, sen bu masalı kimden dinledin? — Benim beş yaşında bir çocu- ğum var. O anlattı. Ben merak et- tim. d Masalı mı merak ettin? — Hayır, çocuğumun böyle saç- ma masalı kimden dinlediğini me- bir yokmu — Herhalde büyük annesi dinlemiştir. tim, Halbuki çocuk dimağında fen çocuğa söyl ini evde hey kese ayrı ayrı tembih etmiştim. Bi yük annesine sordum. Kendisini böyle bir masal anlatmadığına ye min etti. — Komşu teyzeler anlatmışlar dır. — Tahmin etmiştim armnmı komşu teyzeler de nnlatmımıçlı!." kim anlatabilir ki?.. — Ben de merak etmiştim. — Büyük annesinden dinleme di, komşu teyzelerden dinlemed olabilir?.. Ben de merak etmiştim. Kendi uyduramaz ya.. Hayır. Tam üzerine bastın. Ne, ne? — Nihayet merakımı tatmin debilmistim. Çocuğum bu —masalı çocuk saatinde radyodan dinlemiş.. PE Te af — yeni icadı Tadyodan çocuklarımızı umacı masalları anlatmalarına mı dersin?.. Şokspirin — eser'eri 30.000 lireya Meşhur tü - - yatro — müellifi Şekspir — öldük- ten sonra, Lon- drada ilk defa olarak — tabedi - len — eserlerinin bu tabının kıy- meti, bugün bizim paramızla otuz bin liradır. Tabedildiği zamanda an- — nsfes almak 1924 senesinde Everest dağında o ana kadar — çıkıl - | mamış bir irtifaa çıkmış olan — sey - yah Hingston, de - niz altında 64 sa - niye kalabildiğini, fakat 7000 metre irtifada iken on dört dakikadan faz- . la n_effs almadan duramadığını söye bir | cak beş altı liraya satılıyordu. lemiştir. — Ben de öyle tahmin etmi(_ tesirler yapacak bu tarzda muıllı'_î' t — Bizim çocukluğumuzda din — lediğimiz, geceleri rüyalarımıza gi — rip bizi korkutan gulyabaniler, dör —— başlı canavarlar, dev analı, çocul — yutan koca karılı masalları bııHîı senden dinlemedi. Kimden dinlemi — Radyodan da dinliyemez ya — Gene merak ettim. Asrın eıag 7100 metre yükseklikte — köyüne yerleşen bu Macar onbaşısı orada bir yerli kadın ile evlenmiş ve iki çocuğa sahib olmuştur. O vakitten beri dünya haberleri ile alâkasını ta- mamile kesmiş olan bu asker 1914 har. binin 1918 senesinde hitama crmiş olduğunu ve 1939 senesinde yeni bir muazzam harbin başlamış olduğunu pek büyük bir hayret ile öğrenmiştir. Japonlar bir casus kız arıyorlar... Çok yaman bir Çinli kız vardır. İs- mi Mis Yang-Hui.Mingdir. Bu çok ce- Bur bir kızdır. Son derece vatanper- vardır. Lâkabı da «Çin Jan Darkısdır. Çin-Japon harbinden evvel Japon gençlik teşkilâtının başına geçmiş idi. Saçlarını kesmiş, erkek eldisesi giy- miş olan bu çok cesur Çin kızı Japon hatlarımnın tâ gerilerine kadar girmi. si ve yeniden 50 kadar tahsildar a- hnması hakkında verilen karar tas- dik edilmek üzere Dahiliye Vekâ - letine gönderilmiştir, Belediye tahsil şubeleri, kayma- kamlıklar tarafından gönderilmek ye, kıy malümat a, bu malümatı Çin erkânıharbiyesine ge- taemiye, binlerce ve binlerce vatanda- şını kurtarmıya muvaffak olmuştur. Çinliler ona âdetâ bir Allah gibi tap « maktadırlar. Bu bir türlü kur. Bth O te olan tahakkuk cedvelleri üzerin - den, mükelleflerden yardım parası tahsilâtına bugünlerde başlıyacak - tulamıyan J'ıpon.lır, onu teslim ede. cek olan 275.000 lira mükâfat vere - Okuyucu'arım İzmirde Bay Recebe: Mektubuna, hususi bir mektubla cevab istemişsin... Hususi mektub- la cevab veremediğim için beni ma- zur gör, çünkü hiç bir zaman yaz- dıklarımın bana sual sorandan gay- ri kimselere karşı kullanıl is- temem. Sen haklı olabilirsin. Senin gö - rüşün, düşünüşün doğru olabilir. Fa- kat şunu da hatırla ki türkçede, «ya- rTım elma, hatır alma» diye meş - hur bir darbı mesel vardır. Kıymeti az da olsa ufak bir hediye bilhassa bir hediye bekliyen için büyük bir şeydir. Hediye bekliyene eli boş git- mek de hiç hoş bir tesir bırakmaz. Sana şunu da hatırlatayım: İzdi- vaç bahislerinde erkek ve kız aile - lerinin muvafakatları lâzımdır. Fa - kat elzem İâzıma tercih edilir. İz - a cevablarım hdır. Siz birbirinizle unlaşmxşsıııı.;. . veHiki şunun bunun dediklerine, tavır hareketlerine pek fazla ehemmiyet vermeyiniz. * Bay Halim Kaptan: Mektubunuzu okudum. Gazete « "' k mizde şiir neşretmediğimiz için, si - — evires N zin şiürinizi de sütunlarımıza gı medik. Gönül işlerine dair bir cağınız varsa bana yazınız.. veririm. Bayan «N.» a: Mademki zevcinizle tinad etmiyor ve mademki aranızı bulmak için de teşebbüste bulunu - yorlar, bu dargınlığı uzatmıya mana K yoktur, Bütün bana anlattıklarmı - zın hiç biri ayrılmak aebebi olamaz. B_ıfışuuz ve bundan sonra hirbiri - olan şey, evl. k ev nizi a gayret ediniz. € teşvik eden ibret verici' betler icin cidden faydalı bir eser..'lardır. O, Tuğrüal “erkek ve kızın birbirlerile anlaşma- TEYZE du. Nihayet dayanamadı, sinirli bir| gördü, yerinden fırlayıp ona koştu:| — — Niçin? ahmedde idim. Selim — gelmemişti. hareketle yerinden kalktı, dışarıya İ — Berab lmeği ne o ne de| Bir iki dakika oralarda dolaşarak !z GRLA VP Z y Sdasında ağır adımlarla dalgın hareketlerle arka- aklık elbisesini çıkarıyor, bir ev elbisesi giyiyor. seylerle meşgul... Fa - €n gene kızil dalgalı Tn büyük bir itima ile ve Meydana çıkaracak şe - ğ: Z "ı* DEŞ A A İ ' difnm — ŞA Üa or. Rengi uçuk ya- KSzad teşkil eden dudak - Sül Hokta.., ak, “Ynada yüzüne bakı - B 5 e M gözlerinde, — bütün *ıı,._":m'e?!m bir helecan LA nun — farkında al - iliş- yor, zihni başka Nakleden: Muazzez Tahs'n Berkand tiriyor. Piyano üstünde — bir başka vazo var, Selimin o sabah yolladığı erkideler... Çiçekliğin yanında da onun akaju çerçeve içindeki resmi... Nesrin nişanlısının fotoğrafisine u - zun uzun bakıyor, bu erkek yüzü, ince hatları, sevimli profilile cidden güzel.. ağzında, gözlerinde derin bir mana var; fakat — her nedense bu yüz bu dakikada ona gülmüyor ve genç kız, dalgın ve meyus bakışla - rini odanın başka taraflarıma çevi - riyor. Hayır, bu akşam başka ak - şamlara benzemiyor... Nesrin divan üzerine — uzanarak yanındaki etajerden bir kitab aldı; çıktı. Annesi henüz gelmemişti. Dü- şünceli gözleri telefona kaydı. İler- ledi, elini uzattı, âhizeye dokundu, gene vazgeçti larını kaldı rak: «Neye iyi?n dedi ve adımları- nı sürükliyerek tekrar — stüdyosı na döndü. Saat sekizi çeyrek geçiyor. Me - diha hanım niçin bu kadar geç kal- di? Nesrin neden bu kadar üzülü - yer? Hiç bir vakit saatle meşgul ol- mazken bugün neden dakikaları sa- yıyor? Beklemenin öldürücü saniyelerini duymamak için piyanoya — oturdu. Niyeti birkaç hafif hava çalmaktı; fakat parmakları ağırlaştı ve tuşlar- dan ağır, hazin bir melodi yükseldi, bu, bir veda şarkısı idi. Bunu başka hazin bir hava takib etti. Öyle ki genç kız biraz kendini tapladığı za- man çaldığı parçalara hayret etti. | — Bu akşam hastayım galiba, ! parmaklarımın altma hep hazin | ı ' fakat okuduğunu anlı k mümkü mü?> Gözleri dalıyor, uzakları görü- parc geliyor. Başımı çevirince annesinin kapı- -|bu vaktinde sokakta kalırlar mı? — Çok şükür gelebildin ğgim... Şimdi hesab ver bakalım, bu saatlere kadar nerede kaldın? Senin gibi küçücük anneler gecenin Fakat yözün neden böyle soluk? Ne oldun, hasta mısın ninem? — Hayır kızım... — O halde? — Şu Bethofen ne büyük dâhi ve sen öonün eserlerini ne güzel ça- hyorsun Nesrin! Bu akşam her va- kitten daha fevkalâde idi, kalbim parça parça oldu. ben istedik. — Kavga mı ettiniz? — Hayır. Beyefendi somurtuyor. Ben de onu kendi haline bırakıyo - Tum. — Bu sabah söylediğin fena söz- lerden seni affetmedi mi? — Haberim yok! — Nasıl haberin yok? Bu da ne demek? — Bu sabahki sözlerimin biraz ağırca — olduğunu itiraf ediyorum amma bu hususta ona bir şey sor- P | — Benim hassas iğim. — Evet kızım, bütün insanların bazı zayıf dakikaları olur. Ben de senin yakımnda benden uzaklaşaca - ğını ve yaknız seni değil ayni za - piy aray — Demek dandanlarım içini sık- mmyor anne? — Gevezeliği bırak şimdi, Selim nerede? S — Bilmem. z — Yani haksız olduğunu söyle - mek istemedin öyle mi? — İmkân olsaydı belki bunu ya- pardım. — Neden imkân bulamadın an- lamıyorum. Bir insan asabiyetine KAFA N , * L c dakini gü - B ü Vai YA onu bekledim ve nihayet içim sı - —— kıldı, çekilip gittim. Beklemekten hoşlanmadım. — Hergün senin onu beklettiğini ; unutuyor musun? - aranızdakâ | anlaşamamazlık esaslı sebeblere is- — h ü l M t — 'Ben bir kadınım, © erkekt M Arada fark var. — Her zaman erkeklerle kadın- © ların müsavi haklara malik elduk - larını iddia ettiğin halde bu pren-s sip haricine mi çıkıyorsun? — Anneciğim, bu akşam çok çe- tinsin. Kızın sana ne yaptı? — Bana bir şey yapmadın amma Selime karşı haksızlık ettin. Senin randevuya her zaman geç gittiğini bildiği için mutlaka birkaç dakika geçikmekte mahzur görmemiş ve seni bekletmiştir. — Merak etme, ona bir tezkere İlad ğ sir oldu- ğunu her zaman söyliyebilir. — Evet, onunla karsılaşırsa bu kolaydır. > raber gelmediniz mi? BeR aN ÇA ğ ÇN A —« Sen Selimi görmedi in Ç “— Ne yazdın? — Aşağı yukarı şunları: «Bugün Sultanahmed meydanında — birbiri- mizi bulamadık.

Bu sayıdan diğer sayfalar: