; z s.yh so' PÖSTA - ÇK ÇA D İ AİLERA DA TLE (Koa L M | el İ çi Sözün kısasl | Harb: kazanmak, Tarantoya İıuçunı'._, ' | Sulhü kazanmak E YişE İ Yazan: Muhittin Birgen JA sinam Yasef Baruh ’g gelip beni buldu: B ir harbi kazanmak o kadar güç bir şey değildir. İyi si- | Iâh, iyi hazırlık, ryı asker, iyi ku- | manda, iyi strateji, bunları veyahud bunlardan bir kaçını bir araya top- hyan ve kendi kuvvetile hasmınım kuvvetini iyi ölçen her harb makine- si bir muharebeyi kolayca kazan- maya kadirdir. Çünkü, bu harbin kazanılması, bir kuvyvet hesabı işi- dir. Eğer bu küvvet hesabı güzel yapılmışsa, onu tahakkuk ettirmek - istiyen askeri irade, herhangi — bir !, muharebeyi, az veya çok kısa, fa- kat, herhangi mahdud bir zaman içinde mutlaka kazanacaktır. Fakat, sulhü kazanmak böyle de- — Kuzuın, Allâni sev di, bana bu işi ağnattir. — Hangi işi, Yasefaçi? — Dun akşam, bezin çucuklar dinlemiş: İnyilizler toya hucum etmişler.. — Doğru. Ben de — Bu, anyisi Tarani h madim. Nisim Taranto isafı hisimdir. Alber Taranto cuklarin dayisi ulur., Av!l-" toya yelincez... Sözünü kestim.. a — Hiçbiri değil, YMGM' cık bir münasebeti bile yok- tayyarelerinin muva! dırmış oldukları Taranto. £ gildir. Onun kazanılması işinde top, : * tayyare, tank ve ilh.., hiçbir silâhın Bana cümleyi ; Ü tesiri olamaz. Silâh, hem kazanmak, z Öylesine heyecanlanmıştı ki hem de kaybetmek bahsinde, çabuk Parisliler Viçhy'ye hicret ettikleri zaman Fransanın en zengin basım Şiminin bulduğu en kuvvetli zehir yes kadar tahribkâr değildir. Yeis ğgına İâf girmiyordu. evinin sahibini kaldırım üstünde eski kitab ve mecmua satar buldular. O, — bir defa mâneviyatımıza sokulduğu zaman derhal dairesini genişletmiye — Yoksam, Jozef Tarant? Ü — netice veren bir alet olduğu için as- keri sabada hareketlerin uzamlası- na mânidir. Fakat, sulh silâhın halb- ledeceği iş değildir. Sulhü birbirile| Onuylan hisimlik falan yok koyulur ve çok kısa bir zaman içinde bütün benliğimizi sarar, bizi yaşıyan iş h bakimindan artaklik vı!“' , ölü haline sokar, Büyük bir acı görmek, büyük bir felâkete uğramış insan için olağan AZ sonra eski kitab ve mecmualarının yanma bir sepet patates ile biraz da sebze ilâve etti. Tanıdıklarına: H Çarpışan iki silâhan kararile tesis e-| — — Çüresiz, zaman bize uymassa biz zamana — uyacağız, diyordu. Bu — gşeylerdir. Fakat insan olan, hayatiyete malik olan bu vaziyette dahi der- |© olmasin? b — demeyiz. O, ancak karşı karşıya ge-| cümle, hayat adamlarının başlıca muvaffakiyet düsturlarını hulâsa eder. —hal kalkınmayı bilen insandır. Hıç bir zaman yelse kapılmayınız. — O da değil, Yuef# $ len iki hasmın birbirlerile anlaşma- — Ya? — Sen coğrafya bîh*r — Yok. Yeçen sene, atlaslarini ben basmaya is! Ü lâkin, yene içimizden biri, den aldi.. — Zarar yok. Hahıuj ları sayesinde mümkün olur, İlâveye lüzum yoktur ki burada kastettiğimiz sulh, Versailles sulhü tarzındaki yalancı sulh değil, de- vamlı, esaslı, ciddi bir sulhtür. Tarihten sayfalar BOB ZAĞA , HULDAZIR. D HALİK 'EDAD BR l * e SF | i anl : : Ş bil ki, İngiliz tebliğinde kuâ]lm;:ı::;u ılğ)"lngızl:::;ıdı:;n Tanh' hakikat Lg VA.ZAM N —Ha&d Z Wa Z(S T'îîıto.l“l”â“d" 4 .ıd,-ı 'Jıı- — İtalyada mi, dedin? — — | Ü Bib farzederek, Avrupada - geniş M i A ai —— Bir Ankara seya ai ll y di W İngilteresiz bir Avrupa sulhünün ta- Sey ye L ş savvuru müşkül olmakla beraber, Bir nesil vııdxı ki, *mcuhm. : g:âî:;' n w dan bir kısmını ek için yaş sınırlarını tesbite — çalışmryaca- ğim, gazeteye itimadları yoktur, hususi ıstılahlarında gazetenin kar- — Ne ulur, ne ulmaz, mayi ekiye bılduyduk Tarantolar burda kaldi.. Avrupanın gobrgındekı hâkim vazi- yetinden ve biraz da İngilterenin | Hedığım ileri sürdüğü bir takım si- ret ve fa'aliyetile takdirini kazanmış olan Vedad bu uzun intiza: devresini geçirdikden sonra hâ'iz oldığı mertebe öi Dü Ankarada en evvel Bülend ile bulu- şup görüşdim. O bana Ankara Palas- Bonra teklif gayet ma'kul ve müsib idi. Teşekkür ederek ayağa kalkdım: — Bülend kitabet odasında beni e Vai - G6 B Mikar Zu y aM SA SADA BAA PT DT MAFT ŞEEAR LA GŞT Ai AM e eee ae eee DÖ e ZZ LK A S LK A A ÇA e iöı'ayıle î:ılaâışmîîîtîğimedâet "ı""k_';'ı'"" yalandır. Ben, "md" ge kendi adasının yanındaki odayı| bekliyor, dedim; müsa'ade ederseniz|ile Prağ sefaretine ta'yin olunmış ve da Y'“'S_ığ'ı'g;?& şünen —Almanya, bu — hususta ga dir. ANAANRA "-'“nl"““ tahsis | hazırlatdı ve burada karşı kargıya |arizeyi yasar onunla size burada ye- o sırada vefatı vuku'a gelen sefirin| — SS l T bul bütün — gayretlerini bir — araya KAl ciddi dü ; seyah âmilini anlatdım. | tişdiririm. yerine bir başkası ta'yin — edilinceye tamîıımeîd Cei tobladı Yo sümdi Haylı Prskada 'e nun ciddi ve dürüst mesai-|Kendine mahsus sükün ile dinledik-| Bu guretle karar vererek veda' ve|kadar maslahatgüzarlığa â'id vaza'ifi| | p. bm"'“h;) ai ki işe başladı. Fakat, sarfettiği eme- üdere ";“'.' B den sonra dedi ki: — Babacığım, Siz| Bülendi“alarak otele avdet etdim. Bü- | de ifaya me'mur edilmiş idi. O zamana — Güzel, amma, İtahli ğe rağmen henüz bir neticeye var- mış d ir. Ciddi bir sulh, bilhassa, bu kadar geniş bir sahada, karişık t Ter içinde tesis edılecck bir sulh, o- nu imzalıyacak olan mfiteaddid ta- raflarım gönül hoşluğu ile verecek- leri kararlara bağlıdır. Halbuki si- lâhın hâkim olamıyacağı, kazana- mıyacağı tek bir sey varsa o da bu «gönül rızasıy dır. Gönül, — hiçbir bombanın, hiçbir tankım, hülâsa, hı;bır cebir kuvvetinin fethedemi en zengin tarih kay ara- sında görürüm. Hergün göz gezdir- diğim, okuduğum, ve birçok şeyler öğrendiğim gazeteleri, oturur, sü- tun sütun, lokma lokma, parça par- ça kesip doğrar, o gazete kesikle- rini tasnif eder saklarım. Kim bilir? Belki bir gün, bir otobıyobıfînm siyast ve içtimat dekoru için elim- de malzeme olacaklardır!? Bugün, eski gyazete kesiklerinden bir kısmını gözden geçirirken elime küçücük bir kâğıd parçası geçti ve bu tarih sohbetinin mevzuu oldu: yeceği bir kaledir. O, ancak millet- lerin ruhlarında hâsıl olacak bir ka- naat ve itminan ile elde edilebilir. Bundan dolayıdır ki bir harbi ke- layca kazanabilecek olan silâh, bir sulhü kazanmak bahsinde çok âciz kalır. Bıı fı'imn doğruluğunu isbat için İkinci Abdülhamidin torunu şeh- zade Abdülkerim efendi, henürz ©- tuz yaşlarında iken, Nevyorkta bir otelde ölü bulunmuş!.. Amerikalı muhabir bu havadisi karilefne okutmak istemiş.. fakdt küçücük hurufat ile otuz küsur say- fa olarak çıkan çarşaf gibi bir ga- de Amerikalh karie bu havadis deliller d yılmı Fransa misalini ele alsak kâ- fidir: Altı hafta gibi ktsa bir zaman içinde dört büyük ordu ve donanma kuvvetine karşı büyük — zaferler kazanmış olan Almanya, — beş ay- danberi yere serilmiş duran Fransa ile ne vakittenberi girişmiş olduğu Bük a terelerimi ö Be memiştir. Bunun sebebi, esaslı ve ciddi olması arzu edildiği zaman, bu sülhün Fransanın gönül rızası ile yapılması icab ettiği gibi, muvaffa- kıyctlı bir neticenin elde — edilmesi için de sade Almanya ile Fransanın anlasmaları kâfi değildir. Onlar a- rasındaki anlaşmanm, birbirile e- saslı surette anlaşmaya mecbur di- ğer milletler arasında tesis edilecek daha geniş, daha karışık, daha bü- yük bir anlaşmadan bir parça ol- ması icab ediyor. * Görülüyor ki sulh işi kolay de- gildir. Almanyanın tasavvur Avrupa ise, bırDı'kmııılıliılete- sis edilemez. Bunun için, yıldırım harbi mümkün, yıldırım sulhü müm- kün değildir. L/” u_Litlı'n ızi_-gın ettiği | okuma.. okutulamaz.. ancak birinci sayfada resimli bir havadis olarak vermeli- dir.. fakat o zaman da, böyle güdük bir şey birinci sayfada yer almaz..« Muhabir hiç düşünmeden bu ölüm vak'asını evvelâ bir intihara tahvil eder ve intihara da garib bir sebeb bulur: «İkinci Abdülhamidin — torunu sehzade Abdülkerim, hemiz — otuz yasında bulunurken, Nevyorkta bir ötelde, intihar etmistir. Sebebi, ev- lenmek istediği zengin bir kadınla evlı-ııerneucndıv! » * Hayır!.. Bir Amerikan gazetesi- nin birimci sayfasında resimli bir ha- wadis icin bu da kâfi değildir. Mu- habir hiç düsünmeden ilâve eder: «Prens, bu zengin kadının parası ile Amerikadaki serseri Çinlilerden bir ordu teskil edecek ve bu kuv- | , e | <A B Ü N ediniz, kendi kendinize dü. şünün. Ben de vekâlete kadar gideyim, orada işlerimi yoluna koydukdan son- ra gelirim, o vakte kadar ben de dü- şünmüş olurıum... Pek uzun denecek bir zaman geç- meden geldi. Ne karar verdiğimi anla- mak istedi. Bende verilmiş karar yok- dı. O düşüncesini söyledi; Her şeyden evvel Hasan Rızayı gö k lend vekâlete gitdi, ben de arizeyi yaz- mak üzere odama kıpın.dım. Bülend kadar hep müsa'id şera'it dâiresinde mm!e kst’eden ve orada vazifesini b ciddiyet ve mu- avdet etmekd. kmedi, müsveddeyi gördü, pek muvafik tmldı, makinede yazmak üzere tekrar vekâlete Bitdi, beni çok bekletmeden avdet etdi. Ma- kimede yazılmış olan arizeyi imza et. dim. Bülend onı alarak hemen kita- bet dâ'iresine seğirtdi. Tam zamanın- olacağına karar veriyordı. Hasan Rı- za kâtibi umumi idi, yahud henüz bu vazifenin esaleten sahibi değil idiyse bile o makamı vekâleten işgal edi - yörd. Bülendin zannına göre Hasan Rıza gerek Vedad, gerek Bülend hak. kında pek teveccüh sahibi idi; elbette babalarını o suretle kabul eder ve en münasib hattı hareketi, en selâhiyet- dar bir zât sıfatile tavsiye eylerdi. Bülend hiç aldanmamışdı. Hasan Rızayı istasyondaki dâtrei mahsusa- sında ziyarete gitdik. Bülend bana ki- tabet dü'iresinde muntazir oldı. Ha- san Rıza beni derhal kabul etdi. Hiç unutmıyacağım Şşay'lerden biri onın beni kabul edişindeki fartı zerafetdi. Kendi makamını bırakdı, beni en iyi bir yere oturmağa <da'vet ederek kü- çük bir iskemle çekip karşıma geç - di. Güya o necaya gelmiş, ben ricayı telakkı mevki'ine geçmiş oluyordık. Hayatımda yazılarımın bana böyle birçok dostlar kazandırmış - olduğma vukuf hasil etdikçe Uuzun uğraşma ve Gidişme yıllarının büsbütüa heba ol- madığına hüküm ediyorum. Ankaraya seyahatimin ve kendisini ziyaretimin sebebini pek mütekâsif Hir şekilde söyledim. Bir dakika sükütdan sonra dedi ki: — Bey efendi, size ve Vedada bir hizmetde bulunmak bence pek mültezemdir. Onin için ıerheewe vetle tahtını zaptedecekti!!!..n Gel de cülme.. gel de güle güle . Âferin köftehur... Palav- ra ıledııın iste bövle olur! demel.. Gel de bu yazıyı kesip sakl: L ı Reşad Ekrem Denize düşen genç kız su'aldir. Sonra bir mülâkat, Şi - vuku'a gelecek ma'ruzat, bun. da y i. Hasan Rıza da Çanka- yaya gitmek üzere imiş. Bütün bu işler fevkal'ade bir sür'at ve intizam netice beklenecekdi. Ne kadar zaman i? Belki günl , hüfta. larca beklemek, —müdhiş bir merak içinde burkularak, — sokaklarda bir sâ'iri fil dalğınlığı ile dol ak neticeye muntazır olmak icab ede - cekdi. Netice?.. O da mübhem... türlü ihtimalata ma'ruz bir şey'di. Bekle - menin sonı gelmeyince tekrar müra- ca'at etmek mecburiyeti de muhte - meldi. Bu ihtimali düşünürken ken. dimde buna kâfi bir kuvvet bulabile- cek mi idim? Bunı sorarken Yeşil - köyde, kısık dudaklarla, donuk bir be. Dizle, feri örtülü gözlerle kini bilir ne müdhiş bir helecan içinde bekleyen Vedadcığın hayalini görüyor ve kendi kendimi teşçi' için «Sonuna kadar uğ- ğıml» diyondum, evet, vaffakiyetle ifa eyleyen Vedad dört aylık bir müddeti müte'akib bir yıl- dırım darbesine uğrayarak mahiyet ve ehemmiyeti bugüne xad.m meçhul kalan bir sebebl alınmış oldı. Mahıyet ve ehemmiyeti ma'lüm olmamakla beraber bu yıldı. rımin senelerdenberi başının üzerinde dolaşan ve fırsat bekleyen bir kara bulutdan düştüğüne vakıf olmuşdık. Kendi nefislerine a'ıd kusurların men. fi neticelerinden doğan hüsranın inti. kamını başkalarına karşı hased, hırs, kin hücumları tevcih etmekle tatmin etmek isteyenler hayatın her zemin. de her vesile ile tesadüf olunan gari- belerindendir. Bilhassa hased öyle a- teşden bir çenberdir ki en yakın olan- ları en ziyade yakar, Vedadın terak- kısini ihata eden bu çenberin nasıl yakın bir yerde aranması lâzım gele- ceğini zâti devletleri beşeriyetin fev . kindeki dahalarile düşünmek külfe. tini ihtiyar etmeksizin keşf buyurur. lar. Wedad bu darbeye hedef oldıkdan sonra ma'nen öyle müzmahil bir hal. de avdet etdi ve bu hal hayatını öyle hdll' uğraşmak, lâkin nasıl? Bunı sorsalardı cevab veremeyecekdim. Ne sokağa çıkmağa, ne aşağıya inmeğe kuvvet bulamayarak odamda, yap arızenin bir suretiâni dercediyorım) Ulu Gazinin yüksekliğine hususi ve şahsi niyaz. «Büyüklüğünüzden gelen bir cesa - jretledir ki bugün şu satırlarla huzurı devletinize türlü mühim işlerle dolu olan zamanınızın beş on dakikasını işgal edecek hususi ve şahsi bir istir. ham ile çıkıyorum: Oğlum Vedad ancak lutfinizın bir eseri olarak Hariciye meslekine intisab etmiş ve tarafı devletinizden tefey- yüze çalışması tenbih ve irşadile Lon- bir tehlikeye koydı ki uzun bir müd-| " det onı tedâvi etmek lâmım geldi. Ve bu tedâvi devresini sâde sıihhati için değiü mesleki i'tibarile ve «dam sıfa- t#le tekâmülüne de müfid yapmak için yeni başdan tahsilini ikmale baş- ladı. Galatasarayından pek genç olarak bakalorasını yapıp çıkdıkdan sonra evvelâ Berlin sonra Bern üni — Yen:.&. mi? Bende yalan yok! Bir müddet düşündü.. — Bir şey değil. Niçun, bilir misin? mânasız teassup gnaıe yıbıncı adlar yerine ismi takımsaydiniz, bugüf yarm Toledo, öbürgün neresi bambalandığı — Hakin var! dostum, bilmem? Gitti etrafınızda daraliyor.. mez» derler. İspanvo sef bilmiyorum. Eı âı!d“ ranto adam değil, firma Teşikür ederim., d Yok! Sayiden çok — Hayır. Bilmiyorum şin içinde menfaat olduğu Aferun. Tam us — Fakat aklima bir — Soöyle bakalum! —Soyadı kanunu çı rme ne bu telâşa düşmezdiniz: — Hem, dikkat edir el söz vardır: «Son pism : Ğ Yoksa 0 sozu nazarı dikkatiniz€ yetleri fıtratine â'id mev? yade resmi hayatının ta D yetinde küyvete ve ©! eyleyen kendisine tahsis lerinde üç seneye yakın bir zaman iktısadi ve mali dersleri ta'kib eden fakat işgal l de avdete iltifat ve i'timada mü emelidir. Ve etrafı ihata olarak Cümhuriyetin i'lânıma kadar dört seneye yakın bir zaman Banka.- tilikda mümarese peyda eden Vedad yazıp söylemeğe kadir oldığı dört li- sanla ve mütenevvi” ma'lümatile Ha.' riciye meslekine tamamile hazırlanmış olmakla beraber yüksek tahsilini, ik. mal etmek: bırakmış İş. te bu noksanını ikmal eumk üzere Bugün meslekine karşısına sed çekmeğe £ den gelecek necat ve © alevleri söndirmeğe, © çevirmeğe kâfidir. İşte © def'a tahsilinde gösterdiği ? aleylerini körükleyen de ” mek üzere iken bu alevi” şübhe etmeyordi. Sizin bi' hdbı:unnrnınukw aa aa a ai İ dında I9_ ;ııl:mıdı bir h: dir. (:::lnnioin ıinüu; ..m kerakdi ha "!ŞW gönderilmiş idi. Orada oğlunın mevcudiyetini İ genç * y ; vazifesini ifa etdik.|Prağ-dan döndi rı', TAKVIM evvelki gün Haydarpaşa rıhtımında bana gönderiniz, Mhmwmdmmnmnmmomku.mehu:n m'“nmveklıetçepexumfuumu Ha ; hukukı kanunen mahfuz ol -| şefkatile kurtarmak için B Ki z Put heda»ek:ıı'ŞoMmbMdum Bu-|zere Ankaraya gelmiş ve bu hizmetini|mak üzere İst. Ü n“;em e'ıkndır İkinciteşrin lenize düşmüştür. va'd ediyorum. de bitirince vekâletde dört buçuk se-| Hukuk fakül at iade DÜ î— Etraftan yetişenlerin yardımile| Eğer hal müsa'id olsa idi bu güzel|neyi geçen bir müddet içinde '::huı Takükin md_enma h;ıl:dı a;!: afv ediniz ve müsa'ade O D 10 D | dezizden çıkarlan | Sevkiye, İzağa | Möllei Gdi 0 deralllir ” mdeğak. ve | lertnleleri aıa Den - aofüret-DEŞLMAR | çe ADT Haa Takei Kiserl | GS AO | 15568 2 da fazla su yuttuğundan te- | Şapır şapır öpecekdim. Beni bir tered.|liği mertebesini kazanmış idi. Başda|meslekine avdet etmek üzere mühey. Ka lana wk.dg y M lkiı:;'il sede ai edilmek üzere Nümune hasta- dnddıîu kurtarmış olmakla göğsüm-| vekil beyefendi oldığı halde bütün|ya oldı. -| tiramlarını size î; ç 4 194) * nesine den bir kaya parçasını atmış oluyordı.| âmirlerinin, vekar ve ciddiyetile, gay-İ Vedad gerek vazifesinde gerek bu Hıhd Ziya | İ” Tışlar ıkınrlıl bf İla ““d — İSTER iİNAN, iİSTER İNANMA! E . b şe" &İ D. Bir arkadaşın verdiği habere bakılırsa: Bü haber ",eden' iniel; he vasıtayla geldi bilmiyoruz, fıhı ö d haeun gece ,lf;ı:ık KM 19 B e MR““MW'Z'*MW* hayat tahammül | Ttla mu ilmiş, kendi kendi Ba ğ dicesi ga n d gmusı (B <| & D |10 l kahl. Biz l ekidek. 12 Tir kladi V8, w bir ;:a için hiç t&ınu?ılıgıhîtelâkkı edılema.. Yılmz bizim î:;ımb” çîx:::ık c:u K Öğle | ikindi | Akşam Va bir tavuk 4,5, bir kilo tereyağı ise 10 Hiradır. Yumurtanın tanesi 40 a Bçi HTi da 0 bt Bir tahta kon? n? ç aa Fo n Ge e Haa M p DA ŞA YA YAf de 12 ıdıdı.hnküm süren açlıktan 12 adaya sahib olanların b İ ariç _.'.“.?.'““ Si 1Ğ — İi v. u c Di |a Pas | aj & |e — deyübik aa v yük taşlarla örtülmüstü”