3 Ekim 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

3 Ekim 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sp miğseği 2 Sayfa Hergün Gençliğin muhtaç Olduğu en çok şey: Bir hayat felsefesi Yazan; Muhittin Birgen ekteblerde bu sene dönen - ler, yahud ikmale kalanlar duğumuz şeylerin hemen kâffesi na- zari ve bunların bir kısmı da ha » at bakımından ne o kadar lüzum - Me 4. © küder faydak şeylerdir Kim ne derse desin, mekteblerimi - gn genç zekâları lüzumundan fazla tazyik eden bir öğrenme havası var- dır; bundan dolayı, benim kanma - timce, mektebde orta derecede öğ renen, daha iyi söyliyeyim, mekteb bilgisini orta derecede temessül eden bir gencin hayatta daha muvaffak ve memleket için de daha faydalı olması ihtimali çok kuvvetlidir. Bun- dan dolayı, bir çocuğun kıymeti, #mektebden aldığı bilgi ile ölçülme- mek lâzımdır. Bilmukabele, mekte- Bin vazifesi de çocuğu bir takım bil- gilerla techiz etmek değil, ona mu- ayyen bir hayat anlayışına istinad e- den muayyen bir ruh vermektir. Gencin bütün taze enerjilerini sıcak bir aşk dalgası içinde muayyen bir hayat hedefine doğru harekete ge - tirecek olan bu ruhtur ki, onu ev velâ kendi kendini ve sonra da için-| de yaşadığı cemiyet için faydalı ve hayırlı bir unsur haline getirir. Bi - gim mektebde öğrendiğimiz şeyler, Biörenmek mecburiyetinde bulun - duklarımıza nisbetle hiçtir. Bugünkü İnsan da dünkü insan gibi bütün ha- atını öğrenmekle geçirmeğe mah- dur, Mekteb, gence burların en çok pek küçük kınmını verebilir. ta- Fafını, genç kendi kendisine ve ba- yat mektebinde yapacak olduğuna biz ona temiz bir hayat feke- ve böyle bir felsefeden ruh 2- İan sıcak bir aşk vermekle mükel- lefiz. Eskiden «Aşk olmayınca meşk olmaz» derlerdi. Bu söz her zaman doğrudur. * Gençlikte eksik olduğunu, her- in yeni bir esefle gördüğümüz şey rh Onun bugünkü dünyaya ve bugünkü Türkiyeye göre müsbet, yapıcı, feyiz verici ve yükseltici bir SON POSTA Resimli Makale: e İnsanı, insan yapan meziyetler S Amerikanın çok tanınmış spor menecerlerinden Villlam Harris dördün. cü sınıf küçük bir şehrin dar sokaklarının birinden geçiyordu. Bir çocuk kavgasile karşılaştı: — On altı, on yedi yaşlarında 6 Kişilik bir grup, gene o yaşta bir tek çocuğu dörmiye çalışıyordu. Hücuma uğrıyan genç arkasını duvara ver. miş, kendisini müdafaa ediyordu, sağına, soluna, önüne mütemadiyen yumruk savuruyordu. Viliam Harris kavgayı on beş dakika seyretlikten sonra müdahale etti ve mütaarrızları dağıttıktan sonra kendisini çok iyi müdafaa etmiş olan goçuğa: — Çocuğum boksör olmak ister misin? diye sordu. Bu sualden de üç, boş BE İ sene sonra byneimilel boks şampiyonu çıktı. Tarihten fıkralar Eski aşçılara dair Bugün loknatalarda, yemekler tabak hesabile verilir. Yemeklerin miktarı ile fiat listeleri arasmdaki adalet ahengi, tevzi işini gören ada- mın insafına kalmıştır. Senenin en azdan iki yüz elli gününde yemek yediğim bir yer vardır ki usta aşçi- —— yn müşterilerine an- cak birkaç lokma tattırmak lötfun hu am kat onun bir pinli olan Brindisi-yi Şu anda karşımda hicri 1050 yı- | tanırdım. di şehir arasında bü- lna sid bir mark defteri duruyor:| Yük bir müşabehet buldum. Bir ta - Bu defterden öğreniyoruz ki, bizim |7efında eski, orta çağ İtalyanının bir eski aşçı dükkânlarımızda, yemek | Pokiyyesi yaşarken yanı başında ta- ler, porsiyon hesabila deği, okka | mamile, yeni geniş caddelerle, yük- ile, arşın ile ve sayı ile satılırdı. *ek binalarla asri bir şehir vücude 1050 yılında kasabda koyun etinin | &elmişdi. Fakat ne kadar ast olma- okkası 9 akçeye idi. Aşçıda koyun ön çalışırım çalışın burada barın: - yahnisi |8 akçeye, kaaabda sığır eti labilecek bir temiz otel bulmak ve YS akla m sığır yahnisi 9 | boyalara bulanmış yüzlerile karşı - Bir aşk . —0— Bayat felsefesi ve bu felsefeden ruh alan bir aşkı yoktur. Bundan dola - ir ki, genç mektebde az gayretli, yatta ekseriya gayesiz, hevessiz, meş'esizdir. Hiç gayesi yok mu? War: Sehadetname hevesi yok mu? War: Spor partizanlığı. Neş esiz mi? Hayır: Amerikan caz temposu ile #natlerce pekâlâ tepinebiliyor! Genç- lerin kafslarında felsefe hareketleri görmüyorum; onlarm aralarında ne umumi, ne de hususi şekillerde, ik mi münakaşalara hiç şahid olduğum yok. En çok konuştukları mevzu âpor, sinema, danıtır. Bildikleri ye- mi ıstılahlar hep bu mevzulara dair- dir: Fransızca bilmezler, fakat, şampiyonluk diyecek yerde «şam - piyonan demesini o öğrenmirlerdir: aseton denilen kimyevi maddenin #smini yalnız tirmmaktan boyayı çı - karmak © vesilesile öğrenmişlerdir. Tavalete dair her,yeni şeyi derhal Bironirler. Fakat, bugünkü mede- niyetin çemiyet için faydah, insan çin fazıl şeylerine aid henüz keli - meler bile teşekkül etmiş değildir. İnsan ruhunu temizlemek, onu te- miz ve yüksek şeylere karşı sıcak bir tehalükle mütemadiyen helecan için- de tutmak bakımından, havatın en güzel kuvveti olan aşka gelince, 6- Bu, me ceki ve Be de yeni manasile, #trafrmda hiç görmüyorum. Genç - Sk, kuru, soğuk, şekili bir ruh kindedir. İşin acıklı tarafı da su ki, bundan mes'ul olanlar onlar değil- dir; bizleriz. Analar, babalar ve ni- hayet hocalar ve mektebler. Gençliği kendisine göre, bir iman inde tutan eski hayat felsefesi yı- dı; yerine bir hayat felsefesi koy- Muş değilir. Bundan dolayıdır ki gencin ruhu kuru, kafan hareket - siz ve hareketleri ölcüsüzdür. Çare- Mi aranacak derd budur. Muhittin Bizgen Yeni bir manifatura satış İistesi Dün Mıntaka Ticaret Müdürlüğüne malümata göre Ticaret Vekâ - yakında şehrimizdeki alâkadar - Mari kine! bir manifatura satış lis - tesi gönderecektir. Bu listenin tatbikatle Mıntaka Ti- çare Müdürlüğü meşgul olacak, tes- bit olunan satış fatlarına riayet 6i- "iç akçeye. 1 akçeyi vöhidi kıyma la untan hizmetçilerinden oda- rak alır isek: mıza yıkanacak kadar su getirtmek 23 dirhem koyun kebabı | ak-/imkâm müyesser olamadı. Öyle ki çeye, yüzümüzü, başımızı yıkatmak için Halis koyun etinden 10 dirhem | berber dükkânına uğramakdan baş- AGİ EABARIIZ HAİR VWEDAB YAZAN: HJabhd Ziya Us Taranto; burasını bilmezdim, fa-|s0frada hizmet eden beyaz ceketli Amerika gazetecileri Villlam Harris'den genç bir çocukla müstakbel dünya şampiyonu tohumu bulunabileceğini nasl keşfettiğini sormuşlardı, gü cevabı verdi: — Bunu her şeyden evvel bir «iç hissine» borçluyum, fakat tesadüfen şahid alduğum bir kavgayı seyrederken mühim bir nokta derhal gözüme garptı. Altı kişinin birden hücumuna uğrıyan genç evvelâ sırtını duvara vermek suretile hücum cephelerinden birini eksilimek lüzumunu düşün. müştü, sonra da Üzerinde hiddetten hiç eser yokla, sanılabülir Kİ, bir oyundaydı, son derece soğukkanla Gövüşüyordu. Kendisine gelecek cu tehlikeli yumruğu süniyesinde görüyor, hasımlarının en zayıfıni da o aü- da keşfediyordu. Yalnız cesur olmak kıymet ifade etmez, ayni zamanda Gü soğukkanlılık, karar sürati ve mükine hissisliği lâzımdır. Bu meziyet- yetlerin hepsi onda vardı. buhranı içinde Artık bitmişdi. Tam bn sırada bize |ye çıkacak ve orya kadar onun ne- zaret ve refakatinde bulunacakdı. Kendisile beraber İtalyayı baş - dan başa geçerken Napoliyi bırak- zmşdık. O noksanı telâfi edecek ve bir kaç gün Floransada kalarak bu nelis eserlerle dolu şehirin müzele- rini bir daha lâyıkile ziyaret edecek- di. * Bu ikinci #knmet senesinde onun İ- sanki beyaz - bir gen; bize yaklaş- İ du. Elinde bir demet nota ile.... Kendisini tanıtdı, Milâno Scnlesi- nın san'atkirlarından imiş; fakat harbden sonra terhis edilince haya tm kazanmak için burada bulunu- yormuş. Şimdi süvariden müsa'ade almış, eğer Vedad kendisine piya- noda refakat etmeğe razi olursa te- költe | akçeye. Pirinç pilâvının 100 dirhemi | akçeye. Şehriye pilvmn zerdesile bera- ber 80 dirhemi İ akçeye. Limonlu pirinç çorbasırın 200 dirhemi 1 akçeye idi. Başçılar, kasabdan bir baş (le dört ayağı 2 akçeye aklar, pişir- dikten sonra başı 2 akçeye ve ayak- ii da çiftini birer akçeye sntar- dı. Bazı yemekler sayı ile satılırdı. leselâ: Lâhana ve yaprak dolmalarınm yirmişer tanesi birer kebabının da 40 büyük lokması | akçeye idi. Bazı yemekler de arşın de idi: Yarım zürra boyunda üç şiş do- Tusu kebab 1 akçeye idi. * . . Kâğıda dair Okuyucular, bu aylardaki kâğıd buhranım pek iyi bilirler. Fakat be- nim gibi, onların da bugünkü kâğıd piyasasından haberleri olmasa ge- tektir. Bugün kitabcılık ve gazeteci- lik Aleminde kâğidların rakamlarla ifade edilen bir takım isimleri var- dır; meselâ (ikinci hamur 75 gra- ağlı 63595 kâğıd) dediğimiz za- man, işin içinde olmıyanlar bir şey anlıyamazlar. Halbuki, bu yedi ke- irelik cümlede, bir kâğıdın rengi, eb'adı, kalınlığı, nefaseti, cinsi ifa- de edil Eskiden de küğıdlar bir takım erle anılırdı. Yukar- da bahsettiğim nark defterinden, 1050 hieri yılında İstanbul piyasa «ında bulunan kâğıd cinslerile fiat- larını öğreniyoruz: Sultani kâğıdın #lâsının (tanesi (bir tabağı) 15 akçeye, adisi 16 akçeye, © (Devamı 7 nel sayfada) İSTE Hân hazırlıyarak gazetelere yollamış: Bu ilânda, satılacak mülkün semti mikmış olduğunu gördük: relerinm tarlaları... «... Bir tarafı da damadı şehriyari <iğer | köhne bir gemisi idi ki sell ka çâre kalmadı. Bunlar da yıkan- mağa o kadar muhtaç idi ki berber- de İiğenler simsiyah bir su ile dolup dolup boşaldı. dan oraya ka- dar bizi getiren katarmı hediyesi... İtalyada mütarekeden sonra baş- layan İmâr ve harbin te'siraynı izale | fn'aliyetinin dürlü asarım görmüş - dük, fakat hayat"mu'tad ve tabii seklini alamamışdı. Bunun bir mi - salini daha niheyet Venedikden muhtelif irkelelere uğraya o uğraya bizi ve bizimle beraber Türkiyeye dönecek başka yolcuları alarak olan vapurda bulduk. Bu, İtalyanların yatakları, sofrası, diğer hizmetleri istirahat es- babina alışmış olanlara memnuniyet bahsedecek dereceden pek uzakdı; fakat her barınılabilecek deliği yol cularla dolu idi. Husüsile şuradan buradan akın halinde gelip bu va- pura sığınarak memlekete dönmek isteyen Ermenilerle... Bunların ata- sında âşinalar bulduk. Bir gece, na- sil oldu bilmiyorum. Vedadı tanı - yan biri gemi slvarisine haber ver. miş olacak, süvari biz baba oğul otururken yanımıza geldi, ve Ve- daddan piyano çalmasını rica etdi. Vedad ezber çalmazdı, notaları - nm sandıkda, sandığın da ambar- da olduğunu »öyliyerek #'tizar ede- cek oldu. Süvari «Va benel..» di- yerek bizi terketdi ve biraz sonra avdet ederek sandığın kamararı - zın yanında olduğunu söyledi. Ar - nk Vedad için gidip sandıkdan bir kucak nota çıkararak piyanonun bu- ına oturmakdan baska çâre kal - madı, Yavaş yavaş ayaklarının ucu- na basarak gelenlerle salon tama - men doldu, Vedadda naslan bir coşkunlük, belki memlekete dönü- yor olmakdan mütevellid bir neş'e vardı. Böyle, epeyce uzun sürdü. R' INAN, Beylerbeyinde bir bağ yeri satılacak, iera da'resi usulüne tevfikan bir 4ârif edilirken şu cümlelerin kulla - — «... bir tarafı Şevki Şakir beyin bağı, bazan Vahdettin efendi haz - Ball Rifat paşa hazretlerinin bağı...» İS UER 1 SELER ganni edecek ve belki dinleyenlerin mürüvvetinden müstefid olacakmış. Vedad bu fakir ve düşkün san'at. kârın ricasını kabul etdi. Bu suretle bir de teganni consertui verilmiş ol- du. Milâno-nun Sealası san'atkârla- rmdan olduğuna söyleyen genç ha- fif bir tenor idi, o meşhur mü'esen - sede ne mevki'de bulunmuşdu, bu- nu düşünmek lâzım değildi. Her hal de dinleyenleri memnun edecek bir sesi, bir üslübu vardı, Bitirince par- sa toplamak Üzere dolaşmağa baş - ladı, Vedad: — Aman, babacığım. beni de parsada ortak zannetmesin- ler... diyordu, Böyle bir zanna dü- İşülmesine imkân olnamakin bera -| İber çocuğun eline bir para sıkıştır -! dım ve genç san'atkârın arkasından İ gidip herkesçe görülecek suretde| İtepsisine parayı atmasını söyledim. | Böylelikle Vedad korkusundan kur- tulmuş oldu. Bir hafta kadar süren ve her ye- re uğrayarak yavaş yavaş yol alan vapur nihayet bizi İstanbula çıkar - dı. Biz geliyor olduğumuza dâ'ir bir haber vermemiş idik. Yeşilköy evine ansızın vâsıl olunca âi'lede nasıl bir sevinç feveram olduğunu tasvir ede- cek değilim, fakat herkesden ziya- de sevinen Vedaddı. Nihyaat on dört ay süren bir tahassürden sonra annesine, kardeşlerine, evine, bah - çesine, bütün sevdiklerine kavuşu » yordu. Onun sevinci en ziyade ka- ra gözlerinde tutuşan meserret şim- şeklerinden belli olurdu. İstanbulda kalmak için pek oz zamanı vardı k üç dört hafta... Öyle ki ne o evine, yurduna doya - bildi, ne #'ile onu kana göre - bildi, İsviçrede he yolunda idi, dersleri, ikametgâhi... Yalnız bir endişe vardı: para mes'elesi... Ona İ tahsisatımı göndermekde müşkilâte uğranılırsa ne yapılacakdı? buna da ve bu bir tesviye çâresi buldum, def'a deniz tarikile gitmek isteyen Vedadı yola çıkardık. Bir güzel te-) sadüf eseri olarak dostlarımdan meş | hur fransız muharriri Maurice Per got ayni vapurda idi. Vedad Napoli- Kimbilir kaç sene evvel yazılmış esi hürmet Tâfızları İle yazılmış gürebiliriz. Fakat bu dasyaları bir lüzum Üze- rine kopye ederken âyni hürmet lâfızlarını muhafaza etmenin bir dikkat ve mecburiyet eseri olduğuna: İfatile ma'iyetinde bulunduğum. iNANMA! Vahdettin bir aralık efendiydi, sonra padişah, daha sonra da vatanj| haini oldu, damadı şehriyari tabiri ise. tarihin gülünç bir tabiridir. INANMA bir buhran geçirdiğini hissediyor - duk. Para talebleri siklaşıyor ve dâ'ima kabile şayan sebeblere isti. nad etmeyordu, Mektublarında öyle bir hava vardı ki babalık şelkatinin âdetâ marizâne keskinleşmiş olan tehassüsünda merakı mucib bir şüb- he uyandırıyordu. Onun ara ara fır- satlardan istifade ederek İnterlac - ken-e, Saint-Moritz-e kadar seyran- lar yapdığına o vükif oluyordum. Yaulnız mı?.. hiç bir şey'ler itiraf eb meyordu. Fakat ben artık kana'at hâsl etmişdim ki çocuk bir gençlik buhranı geçiriyor. Bu sırada on ye- di ve on sekiz yaşları arasında idi, tam aşk buhranına müsa'id bir yaş... Bir aralık ondan bir mektub aldım ki bunda yarı sene bitdikden sonra, bir, yahud iki yarım yıl derslerini Genöve-de ta'kib etmek arzusunu ileri sürüyordu, Sebeb? £ gösterilen sebebler bana muvafakat etdirecek kuvvetde değildi; fakat gösterilen- lerin altında saklanmak istenen bir sebeb de olmal idi. Bütün bu şüb — heler hayalimi kamçılıyor ve Veda- dm kendisini ta'kib eden bir rabı- tadan, ihtimal ona musallat olan bir kadından kaçmak istediğini farzet- diriyordu. Dünyanm Karma karışık olduğu bu zamanda İsviçre İan bura - dan gelmiş çesid çeşid mahlüklarla dolu idi. Şa halde?.. Bunlardan bi- tile, kim bilir, ne muzir bir mahlök ile münasebet peyda etmiş ve ken- disini ondan “kurtarmak © imkânmi bulamayacak bir vaz'iyete koymuş ise... Gehçliğimde okuduğum bir roman bende fena bir te'şir u- yandırmış idi. Catulle o Mendös-in ala Premiöre Maltremen teminde- ki romanı ki genç bir çocuğun ken- disinden yaşlı bir kadının pençesin- | de nasıl zilletden zillete, musibetden musibete düşdüğünün feci bir hi- kâyesi idi. Onu düşünüyor ve me - rakten cıldıracak bir hale geliyor - dum. Nihayet evvelce Rüzie müdiri wmumisi İken İdarenin Başkâtibi sr o (Devamı 7 mel sayfada) ;ki bir dosyada her iki ismi de ajni Sözün kısasl Maarif Vekilinin Çocuk velilerine Hitabı E. Ekrem Taks G zn nie dinamik Maarif Vekili, çocuk lerine hitab ederek, kendilerine ©İ lâdlarının talim ve terbiyesin# tenllik izahat ve irşadatta bulund”. Onun bu suretle konu il üphesiz ki şiddetle lüzum ira bizde sile - mekteb nüz, Jâyık olduğu veçhile ti edememiştir. Maarif işlerimizde ij temadiyen şikâyeti mucib olan saklıkların yüzde doksanı da bf dan geliyor. Aile ile mekteb biribirini edecök şeylerdir. Çocuğun terbif okuma hevesi, öğrenme istidadı hızını aile bucağından alır, Mekiği sevgisi, öğretmene karşı saygi ği güvenç ancak evde, aile muhiti aşılarının kök tutar, meyva Bu sütunda defaatla söy! Başka meslektaşlarımız da yazi Mekteb çağındaki çocuklarımıZ siplin hususunda biraz o mübal iseler, bu mübalâtsızlığın mekteb muhitinden ziyade aile hitinde arar ve buluruz. Çocuk velilerinden bir çok şefkati, maalesef gımartma de sine vardırıyorlar. Manası tem rak idrak edilen şefkat bilâkis Ül cuğu hayatın ileri kısımlarında hat ettirmek için sıkılığı, dü müstelzimdir. Sınıfında ipka edilen çocuğt hib çıkacak yerde, bu ipkanın nu en bitaraf va farapatkâr bif san olan munllimin sırtına k yüne yükletecek yerde, bir parbiil kendi kendimizi imtihana sebebli sebebsiz tembellik krizl# de çocuğumuza karşı pay dığımızı düşünsek ve ale Sa dele aye şikâyetlerin yarısından ziyadesi tadan kalkardı. Muhterem Hasan Âli yü hakikatleri en anlâhiyetli bir 8! tekrar eden aörlerine eminim ki lebe velilerinden çoğu bak miştir. / Ayni zamanda, Türk o munlt nin hakiki evsafını, bütün sa! ile tebarüz ettiren muhterem Vi a mwallimlerin » haksız yere ty uğrayan her ferd gibi - için İÇİ ği vakittir çektikleri gizli bi 5 dindirmitir. Maarif işlerimizi dillerine yıp, uluorta tenkid edenlere teblerimizin her vakit acık ad na. her çocuk velisinin. her imi zaman evlâdının tahsil ve sini kontrol edebileceğini söy! le de, Vekil, en samimi, en ir insan yibi davranmıştır. ya! Bundan daha açık, bun: ha emniyet telkin eden olabilir? Bugün yeni vr dere yı miştir. Bu yil usüsiyeti, ba hitabesidir. Öyle bir hitnbi, insan herhangi bir suiriyet sahi wadıktan sonra, ondaki vus9Üji hakikati inkâra muktedir © Bundan sonra talebe veli il evlâdlarına karşı vazifeleri te9$ etmiş, mektebe ve muallime itimadları artmış ohiyor, Bu türlü başlıyan bir ders feyizli olmamasına hiçbir yoktur. Büyüklerimize intibah ve fet, küçüklerimize murvaffakiyf?” VE Eksim TH Hava Kurumu İdare beyti lerinin toplantısı Hava Kurumunun bsanbul *i kaza, nahiye idare Taşkan ve szaları bugün Par yet merkezi binasında Hava Kurumu mesaisi > hasbihalde bulunacaklardır. i ri aztırsi!

Bu sayıdan diğer sayfalar: