28 Eylül 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Eylül 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Japonyanın kararı Yazan: Muhittin Birgen ün gelen haberlerden arle- D sıldığına göre Japonya, ni- bayet kararını vermiş, henüz şartla- zı malâm olmıyan bir muahede ile, #Mmukaddetaını Almanya ve İtalya- in O mukadderatına © bağlamıştır. Japonyayı böyle bir katar vermeğe Bevkeden derin sebebler ve bunla- rın istinad ettiği hesablar bizce ma- İüm olmadığı için bahsin bu tarafı için söz söylemeği lüzumsuz görü- yöz. Fakat, şimdiye kadar geçen hâ- disclere bakarak şimdilik şu noktayı tesbit etmek kabildir ki, Jnponyanın bu kararı, Avrupada başlıyan bu harbin, bugünkü dünya şartlarının İnkişafına göre, yavaş yavaş, bu ne- tceyo doğru gitmesi zaruri görünü- yordu. Japonyanın Uzakşarktaki id- dinleri ve bu yüzden Amerika ile olan münasebetlerinin gittikçe fena- laşması, ona ancak Almanya ve İ- tulya tarafında yer alabileceği fikri- ni telkin edecekti. Zannedersek, Ja- ponya da kararını bu ana fikrin te- siri altında vermiştir, Bu ka: ternasyonal vaziyet- te, şimdilik büyük bir değişiklik ya- pacak bir karar değildir. Amerika- in İngiltere tarafını zaten sımsıkı tutmakta olduğu malâmdur, Japon- Yanın da karşı tarafı Btedenberi sim gıkı tuttuğu malâm idi. Su halde, kuvvetler müvazenesinde hulen, 3i- yasi vaziyet bakımından, büyük bir iğişiklik yok demektir. Değişiklik, olsa, Japonya da harbe iştirak ettiği ve onu Amerikanın takib ettiği farzedil zaman tahaddüs edebilir, Mukayese artık siyaset hasından çıkarak kuvvet (sahi İntikal eder ki bu hususta da şimdi- den herhangi bir tahmin yapmak elelâde kahve dedikodusundan da- ha ileri gidemez. * Harb büyüyecek mi? Yani Ja- ponyn ve Amerika da bu harbe ka- r 1? Bu suale kehanet w- sulile cevab vermeği bir tarafa bi- rakahm; fakat, şunu söyliyelim ki, eğer böyle bir şey vaki olursa «Ci han Harbin ismi, asıl böyle bir harb için verilmek icab edecektir. 1914 deki Cihan Harbi bir Cihan Harbi değildi; dört Avrupa devletine kar- gı birçok memleketler, ancak nazari olarak harb ilân etmişlerdi. Hem bilfl harbedenlerin miktarı, hem de bizzat harb sahası mabhdud idi. Halbuki Japonyanın ve Amerikanın da ayrı ayrı taraflarda vaziyet al- malarile inkişafını tamamlıyacak o- İan bir harb, tam manasile bir Ci- ban Harbi olacak ve arzm her sa- hasında insanların birbirletire gir- dikleri görülecektir. Bu harb başladığı o gündenberi, dünyanın yarın ne olacağının kesti- rilemiyeceğini bu sütunlarda müte- yen söyledik. Japonyanın ver- diği karar dahi dünyanın nereye doğru gittiğini henüz anlamaya ki- fayet edemez. Kimin galib, kimin mağlâb olacağını kestirmek için bi- inmesi lâzım gelen şeyleri bu küçük kafalarımızın almasına imkân yok- tur. Yalnız şunu bilmemiz lâzımdır ki arz, arz olalı böyle bir badi görmüş ve hattâ, insanlar, böyle bir harbi, henüz, toman mevznu ola- rak dahi, tasavvur etmiş değillerdir. İbretle ve dikkatle hâdiseleri ta- kib ve tetkik edelim. ek, Ge Birgen Yol vesair inşaata idare âmir- İerinin isimleri konulmıyacak Dahiliye Vekâleti vilâyete ve be- sdiyeye gönderdiği bir tamimle bü- dema, idare âmirlerinin yaptıkları pserlere, yollara vesaireye kendi İ- isimlerini koymamalarını bildirmiştir. caklar Amerikadan otomobil malze- mesi geliyor 140 yıl evvel İngiliz donanması Fransayı abluka altına almıştı. Franst. da açlık buhranı başlıyordu. Bir gün Birinci Napoiyon'a. — Margrat isminde bir Alman pancârdan şeker yapm usulünü bul. muş, Almanyayı tanın şeker kamışından kurtarmıştır. Bir başka Alman da Asyadan patates isminde bir yiyecek getirmiş, Almanyada tamim Normal itısan zekâm her zaman İçin fsaliyet halindedir. Fakat Medeniyete hizmet eğen buluşlarının çoğunu yoksulluktan, sealetten ve- yâ hurbden doğan ıztırarlara borçiudur, Taribi hatırlayınız, yahşi hayvana Karşı hayvanın derisini bulma devrinden, toz halinde peynir, ekmek, gebze ye et elinişlir, dediler. Napolyon derbsl emir verdi ve Avrupada pancardan 4€- ker yapmak usulünü ve patatesi yayan bu emir oldu. - Tarihten fıkralar Bir müşterek gazel Geçeciznde İzzet paşa, daha e - fendiliğinde romatizmadan muzta - İri olarak Bursaya gşitmişti. Sonra - dan vak'anüvis ve adliye nazırı Cev» det paşa olan arkadaşı Cevdet e - fendiyi de beraber götürmüştü, Dev rin bu iki zeki ve malümatlı genci bir gün Bursanın sulak ve ağaçlık mesirelerinden birinde dolaşıyor - lardı. Fuad efendi — Akar su gam dağıtır, bunda hikmet nedir? Diye sordu. Cevdet efendiz — Gam denilen şey, insanın zib- ninde bir ilişikten ibarettir. Fikirler bunun üzerinde toplanır, insana « « lem verir. Suların akıntısı, şarılus ise fikirlerin toplanmasına mâni o - hır, onları bilâkis koparıp dağıtır, Bundan ötürü gamı da giderir. İşte gene bundan dolayıdır ki, esirler, devamlı bir şekilde düşünemedikle- rinden su başlarında şiir söyliye - mezler. Cevabını verdi. Bunün Fund efendi: ate karşı beraber söyliyelim! Cevdet efendi bu teklife hemen bir mısra ile cevab ver — Dide fevvare dili zar suyun ir. İkinci mısraı ve ikinci beytin bi- rinci masramı söylemekte Fuad efen- di pek güçlük çekmedi: — Bu teferrüçte akan gözlerimin yaşıdır. Sim bazuların andıkça gümüş suyunda, Cevdet efendi de, ikinci beyti ta- mamlıyarak üçüncünün birinci rnss- ramı söyledi ve mllşaereye böylece devam ettiler: wdet — Gözlerim sanki Bursa- da Pınarbaşıdır. Deri dülkkânçel vuslat- da kumaşçı beççemiş. — Pistleri rahatı &şk, eşi- ği taşıdır. Ulucamideki o mihrabı re yapsın aşık. Cevdet — Kubbei vahdet ana yö“ Fuad rin iki kaşıdır.) Kaplıca suyu gibi âteşi seyyalei aşk. Gazelin son muranı da Fuad paşa söyledi: Fuad — Âşkn hep eseri ahı se- zer paşıdır. R. Ek makta, | Maliye Vekili a şehrimize i dır. Bu maddelerin memleketimize kara yolile ithali için sipariş veren firmalar teşebbüse girişmişlerdir. orremeeserıman TAKVİM m eo. | e) 28 (“” Rasm! sene e Eyl 15 1940 46 | CUMARTESİ Ea ge Maliye Vekili Fuad Ağralı dün e gelmiştir. Vekil bazı ma- a müesaesatında tetkiklerde o bu- hunacaktır. İSTER Bir arkadaş anlattı; — Bir kır kahvesinde oturuyordum. Caddenin karşi tarafında beledi, yenin tansifat otömobillerinden biri gelip durdu, şoförü indi, sokağın Övür köşesinde gözden kayboldu. BE Otele yerleşdikden, yedikden sonra Vedadi bilmediği bu şehirde bir cevelân yapmak © üzerel serbest bırakdım, ben de para işlerile| meşgul olmak zere bankaya gitdim.| Banka imüdiri icab eden gu'belerder tahkik etdikden sönra bana dedi ki Havale henüz gelmemiş. Ahvalden| dolayı Üç baş gün daha gecikebilir. Temenni etmelidir ki bu müddet için- de mark düşmekde devam elesin. Yanınızda para varsa bugün 100 mar. ka mukebil 64 İsviçre frangı verebi - liriz. (İhtiyat ederek paltomun dikiş-| leri arasından biner marklık küğıd. lari çıkararak yanıma slmişdim.) Müdür: —Bunları nasıl geçirdiniz?) demedi, Borsaydı cevab vermek pek! müşkü olacakdı. Bana dedi ki: —Böz le bir meselede bir tavsiyede bulun. mak doğru değü; fakat (isterseniz bunları 4ebdli edelim, burada katmak için sizce bir sebeb yoksa; mademki işiniz orada imiş, Berhes gidiniz Bana adresinizi bırakın, ben «ize ha. vale gelir gelmez telelon eder ve em. rinisi alırım. Berne-de inoceğimiz otel malüm £- di: Behweizerbof, Adresimi birak dim, paraları bozdurdum, teşekkür ©. İderek ayrıldım. O geceyi oZurleh.de geçirdikden sonra ertesi gün İsviçre İpayitahtına geçdik. » "ida bu âdi; buna mukabil İre Sâre olarak asri bir şehir meydd- Ben bu şehri ilk gençilğimde tani. muşdım. Bu sefer onu bir haylı de - işmiş buldum, Değişmiş tabiri hiç İdoğru değil anda eskiden kalma, or- ta çağa mahsrs evsafı, gene öyle du- rTuyordu ve belki en câsib tarafları mahalleler, son zevke ve üslüba mu vafık inşaat vücude gelmiş, eski şel. na çıkmağa başlamışdı. Burada görülecek işler vardı: Her şey'den evvel Darülfünun mes'elesini halletdik. Müşklâta tesadüf etme - den Berlinin derfleri buraya nakle - dilmiş oldu. Conserratolre yerini tu. tan musiki müessesesine o mürecani etdim. Müdir Von Röding'bir iyi te - sadüf neticesi olarak meşhur bir pin- iste imiş, Vedadı dinledi ve onunla bimzat meşzul olmak istedi, Bu iş de böyle en muvafık bir şekilde halledi. ince çocuk için bir â'le nezdinde ikamet imkânı araşdırıldı. Sefaretin hariele münasebetlerine vesatet eden yerlilerden —galba mütevazı' bir INAN, AGA UNBALZIZ HALİL VE YAZAN: Hall Ziya Us Maziye ald acı bir halıra yeni yeni|i ESTER imal geniş damganın iz la a vekli— bir zatın deliletine ve dünlara rağ, olamadı. Burada Ber - gibi ne bir öle pensi - u, Be de her türü asri teşkilüla mek büyük mikyasda umum! pen - sion-lar yokdu. Baba oğul epeyce 8i - dik, hele çocuk, gezip gördüğü. üs yerlerin havasız, güneşsiz, bir han odasına bensiyen iblldal halle - rini göre göre Berlinin güzel odasını düşünerek, gözlerinin yaşını zabtede- medi. Ben çocuğu böyle yerlerde ika- mete mahküm odemezdim, nihayet parata fedakârlığa karar vererek Bü. dâcker-de tavsiye edilen Vila-lara müraca'at etdim. Bunlardan en mu- vafık olarak bana Villa Frey görün- dü. Oraya karar verdik. İyi â'ileden yaşlı kısların idare eldikleri bu Vi - i-da o müşteriler de pek az ve pek seçme idi. Bir piyanosu, Zengin bir kütübhanesi, müşteriler arasında mu sikişinas olanlar vardı, Velhasıl para hususunda tasarruf endişesinin huri- cine çıkmış olmakdan başka hiç bir mahzur görmedik. Öyle ki Vedad bü- #ön Berne ikametinde burasını ter » ketmedi, kütükhanesinden © ezelimle orada bulunan O Almanların meşhur kamüsi ulümundan, piyanosundan, penslon sakinleri urasında bir keman çalan kadınla beraber aynile - Rrö - sicke.s evinde olduğu gibi Musigue d'ensemble yapmakdan a'zaml istifa. da imkânmi buldu, Artık bu şehirde yapılacak iş kal. mamışdı, Derslere (o başlanmak için beş on gün vardı, ben burada kala - cak değildim. Leusanne-da oturacak. dım. Gerek bana havale edilen işi - çin, gerek orada bir çok Türk dost . m ezcümle Muammer ve çocuk - 1 bulmak fırsatı için bu şehri tihab edecekdim. Tam oraya hareket etmek üzere iken Zürich bankasın - dan haber verdiler: o Havale gelmiş, fakat markın fiatı düşmüş. Orada &- ken 100 mark 64 franka bozdurula - bilmiş iken rakam tersine (dönerek 46 frank olmuşdu. Böyle devam eder- se ne olacakdı, hele Berlinde kalan sermaye? Bunu düşünmek bile iste - medim. Her şey'den evvel velev bü yük bir ziyanla mevcud parayı İsriç- re frankına tebdil etmek lâzımdı. Vedad bütün bu ziyanlara ve vu - kn'a gelecek yararları kendisinin mü sebbib ve mes'ul olduğu zihabile azim ni devrine kadar bütün buluşların (bir aka bulursunuz. BAP »İyol parasını te'min etmek müs unda mecburiyetin vurduğu geçinmek ve mkün olacakdır. Memlekete dönmek çâre -| lerini srat, daha sonrasını ileride dü-| şünürüz.. — Ya Berlinde kalan para- Mar?.. diye sordu. Onları büsbütün kayb etsek bile harbin memlekete kaybetdirdiği ş€y'- lere nisbetle bu şahsi ziyan o kadar| küçük kalır ki onu unutabiliriz, yeti-| şir ki memleket kurtulsun!.. dedim. Baba oğul Lausannsa ( geçdik ve Muarimerin ikamet etdiği Hotel Ping 8or-a indik. Burası bir palace değildi. Nisbetle küçük!.. Fakat ne temiz, ne mazbut; hususle pek (o kibârâne bir; edası vardı ki bizi derhal cezb eldi.| Bütün müşteriler mültecilerden ve, pek yüksek bir sınıf ei bm. O zamana kadar mürekkebdl, İlk gece bizim muvasalatımın ba -| ber alan bütün türk dostlar bizi si - yarete geldiler. Kimler vardı: Muam. mer, yine burada ikamet eden doktor; Ahmed Nurüddin.ki benim pek ya - kından dostum ve köy komşum idi. Ahmed Cevdet, Tevfik Âmir, Mah. İmud Muhtar, telebe O cemiyetinden bir çok gençler, daha bir çok kimse. İler... Otelin salonu binca hınç dol - du. Onlar Berlinden, memleketden, ah. valden havadis bekliyorlardı. Ber - linden, Alınanyadan, ahvalden bol bol balas etdik, yalnız memleketden «aynile onlar gibi. bende de verile cek havadis yokdu. Bir aralık misafirlerden biri -bil - mem hangi musiki meraklısı. bir kö- şede ağzını açmadan, her #öz söyle. yenin ağzından çıkan (her kelimeyi son bir dikkatle ta'kib eden, hususile amcasını, bütün türk dostları burada #'Delerile beraber toplanmış görmek; den sa'adeti yüzünde okunan Vedad. dan piyano çalmasını istedi, O Ptiraz| etdi, diğer (omisafirler de ilk teklifi, yapana imtisni ederek israr etdiler ©nlar Isfar etâlkçe Vedadın -gali ba bu kadar kalabalık karşısında imtihana oçekllircesine piyano çal mağa cesaret edemeyerek. İtizarla karışık imtin'aı devam etti; nihayet dadan kaçdı. Burada bu gün bana pek acı gelen bir hatıra var. Bende ba'zen zabi olunamayan sinir buhranları ve on. Jardan mütevelli hamleler vardır. bir fütur içinde: —Ya ele geçecek para bize yetişmezse?.. dedi: —Hele (bir kere senin ta'til samanını bula - ramaz mıyım? — Sorabilirsiniz, fakat bilmediğiniz bir babsi Karıştırıyorsumuz Söy- iyeyim: Bu otamobiileri belediye yanlış intihab ederek almıştır. Zira bunların yaotörleri mazotla. işlerler. iINANMA! — Hile bir sılatım yok, sadece şehir halkından biriyim, o sıfatla s0- Boş dakika sonra peşiman olur nta- nırım, fakat o sirada bunun önüne İlk defa harekete gelirilmeleri gayet İpek, sin Aciz kalınca bir behane bularak o-|“ Kamyon kesif bir duman çıkararak, çürük gaz kokusu saçarak işleyip duruyordu. Om, on beş, yirmi dakika geçti, belki de daha fazla zaman geç, niha, yet götür göründü, Üstü başı temiz, anlayışlı bir adama benziyordu. Merak ettim, azxlıma esti, gidip önünde durdum ve gördüm: — Bu olemebil yarım saat kendi kendine işledi, bir hayli benzin israf etti. İşiniz çıkmış olabilir, fakat giderken motörü sündürseniz olmaz mıydı? güç olur. Bu sebeble sabahleyin garajdan çıkarken bütün şoförler evvelâ bir olomebilin başında toplanır, elbirliği ile omu işletir, sonra iş - liyen İtamobilin itmesile Gğerlerini harekete getiririz ve bu zorluk do. layısile motörü akşama kadar, iş olsun olmasın, işler vaziyette bırakırız. Tahmin ederim ki şimdi anlamışsınızdır. Belediye mağötlu otomobili işletme masrafı er olsun diye seçmiştir. Fakat bu motör mütemadiyen işler vaziyette tutulduğu için bir taraftan yaptığı kârı öbür taraftan kaybetmiştir. Fazla işliyen motörün çabuk Eylal 28 Sözün kısası Beyinsiz yaşatılan Mahlüklar E. Ekrem Talha azetelerde gördüm: Gari bası ulimleri, canlı mahltki rin beyinsiz yaşayıp yaşayamıyaeöl larını anlamak sevdasına odüşmüf ler ve bir takım tecrübelerde buls” muşlar. Bu tecrübelerin ver tice mhsbetmiş. i kısmen veyahud ki tamamen çıkan Jan hayvanlar pekâlâ yaşamışlar. V işin, alimlere, garib gelen ciheti: mahlükların, beyinsiz kaldıktan diğer bassalarının kuvvetleri olmsal imiş Bilmem hangi Yrarsız mütefekki | Fi, gök kubbenin altında hiç yeni şey olmadığını söyler. İlmin muvsf fakiyet ve yenilik saydığı — şeyl hepsini tabiat vakile meydana Kö muş, isbat etmiş İşte bu da onun bir misli, DİS kuruldu kurulalı, şu kürenin üze de nie beyinsiz mahlökler, bem yalnız iki ayaklılarından milyonlaf * tası, gelmiş, geçmiş, sizden ve DEĞİ daha müreffeh, mes'ud ve mukbil alarık yaşım! Bu hakikate ancak şimdi eren #” yan alimlerin ortaya müsbet koydukları bir şey varan, o da beyi” sizlerde diğer bazı hassaların dal kuvvetdi, daha mütekâmil “oluşgdö” Bu da, gerçi malüm idiyse de, imi katiyetle sabit olmuş değildi. Şi öğrendik, iyi oldu. Bundan son herhangi birimizi: yakından ilgüeyfi kimselerde zekâ noksanı gördük BÜ hayflanmamıza mahal yok. bilece © Hiz ki o, amiyane tabiri fle kafaö gayri müselâh o adamesğınn yör'i i kuvvetli, midesi sağis” gözü yılmaz, bicabı kıt, cüreti ziyi? dedir. Eh, muvaffakiyet amileri Ö bundan başka me olabilir? Kafsli © up da yufka yürekli, zayıf Asal bozuk mideli, çekingen, o utans?” saygılı olmanın ne faydam var? sİkbal cür'etkâr olanındırl» mest dez daha i; İt& Romalılardanberi tekerlene te Jene bize kadar gelmiş ve daima 3 doğruluğu #nbit, olmuş düsturlarda” dır, ğ Ne yapalım? Kudretin eli, yari taklarına, nimetlerin hepsini birdi vermiyor. Arada tek tük imtiyazı yok değil. Lâkin büniar &n kajdefi” istimaları kabilinden Ve iyicene düşünecek olursak, # ta edeceğimiz bunlar deği, hattâ ” kıllı, mariz ve Öciz olanlar da dedik yüzde yüz muvaffakiyete ve murd fakiyelle beraber maddi ve ma huzura namzed bulunan öteki b” yinsizlerdir. Şair, tevekkeli dememiş mi? Yâ Rab! Ne eksilirdi deryal temetinifi Peymânel vücuda zehrib dolması; Azhdeser olurdum Asiti derdügnmüğ YA dehre gelmeseydim, yâ aklım E, Ekrem Cali Sinema ve tiyatrolarda pasif korunma konferansları verilecek Pasif korunma komisyonu, ki “ larda ve köylerde elde ettiği m bet metice üzerine, halkın mütek'i bulunduğu yerlerde, sinema iç yatrolarda 15 er dakikalık © ir) korunma» mevzuunda konferan. verdirmeğe karar vermiştir. BU & verem dispanseri başeczacısı Ali za ilen öğretmen Hâmid Bahar mur edilmiştir. Bu iki zat İmei tarafındaki konferansları idare ceklerdir. Bir çocuk arkadaşını bıçaki yaraladı Beşiktaşta oturan Abdullah Kadri adları mişler, Kadri bıçakla Abdul ör surette yaralamıştır. Ya: Ina alınmış, carih yakmif i “i i göçmek kuvvetimin fevkinde bir Li Vedaddan biraz sonra ben d€, behane bularak odadan Çıkdım. lunan behane nekadar kabule oluram olsun anlamak 20r değil, çocuğu tekdire gidiyordum. Beni d zamandan beri görmemiş olan Yü zeminlerde hasbıhal için bulunan misafi iii yalm i BöY' * ar vi i emek zerafet, icab? mugayir bir hareket idi ki e düşünürken balâ mano vakı'a beş dakikadan ziyade Gİ detetmedim amına gaybubetin * sebebi de ayrıca aleyhime telsif | nacak bir şey'di; fakat bütün va lahazaların bugün için bir ebe! ti yokdu, asl bugün beni yazi deği, derin bir hicran duyf, müteellin eden Vedadağa Y gece kullarilan sert tekdir zi Şolör beni mukabü bir sualle karşıladı: — Bu suali me atletin soruyorsunuz? yıpranması da çabadır.» TER: INANMA! oldu. Bunu niçin yapdım, indi'al hamlesini sapt etmek “eş tim bulamadım diye bugün

Bu sayıdan diğer sayfalar: