Hergün Lausanne günü Yazan: Muhittin Birgen lâ ordusunu Anadoludan &i çıkarmak, son müfrezesine tabrib etmek, Milli Misak davasını tahakkuk ettirmek için kâfi gelme mişti, Hattâ, İstanbulda ecnebi elile kurulan fesad yuvasının rie'at yolu- nu tehdid altına alp bunun da kaç maya icbar edilmesi dahi neticeyi temine kilayet etmyiordu. Milli Mi- sakı, bir azimden bir hakikat ve va- kın haline getirmek için, ikinci bir muharebeye daha girişmek lâzım geldi. Bu harebeye o Lausanne harbi ismini verebiliriz. Bu ikinci muharebeyi de, Anado- unun ilk askeri o muzafferiyeti, İnönünde kazanmış olan kumanda; in Milli Şefi idare etti, Ayla ca süren çetin bir mücadele içinde, Milli Misakın yüksek iradesine kar- m boyun eğmemekte ısrar eden hi sım kuvvetlezini adım adım geri at- mak suretile yapılan bu büyük siya- si meydan muharebesi de nihayet kazanıldı. Nihazet, bu' siyasi ve dip- İomatik muharebe de, ondan evvel- ki askeri mücadelele: gibi, tam bir zaferle, tetevvüç etti, İşte, Obuzün hatırasını yüksek duyzularla yâdet- tiğimiz zafer, bu zaferdir. * Lavsanne günü, vali o Osmanlı imparatorluğunun * hudud bakımın- 'dan kat'i tasfiyesi günüdür; fakat, Türk milletinin tam ve kat'i bir is- tiklâl ile kendi mülküne kendisinin sahib olduğu devrin o baslangıcıdır. Bu başlangıca o varmak için, Türk mieti, kutsi bir isyan duygusu ile, bütün bir husumet Odünynena ve kayıdsız, şartı sulhler dikte etmiş olan galiblere karı ( ayaklanmıştı Ona wsen mağlübsun, istediklerimi- zi yapacaksınle diyenlere karşı Türk milleti, ahayır, mağlüb olan ben değilim, Osmanlı imparatorlu-|” ğudurİ» diye cevab verdi ve bu imparatorluğu inkâr ederek kendi evinde kendi hâkimiyetini ivde etti. Lawsanne günü, Türk * mi kendi iradesini herkese kabul eltir- meği bildiğini (gösteren gündür. Bundan dolayı, ona «büyük gü diyebili; hattâ belki de Türkün en büyük günlerinden biri! Anado- Tudaki askeri mücadele, küçük ve kuvveti mahdud bir istilâ ordusuna karşı yapılmıştı. Cenevre o gölünün kenarlarında yapılan siyasi mjhure- be ise, o ordunun arkasında duran bir emperyalist âleme kara kazanıl mış bir zaferdir. Osmanlı ümpare- torluğunun sön devsesine aid tarihi iyi bilenler bugünün: kıymetini çok güzel anlarlar. Bugünün yıldönümünü, cihanın gu esnadaki hercümerci arasında yeniden hatırlamak ve onu (takdis etmek sebebsiz ve faydasız değildir. Dünya, halen büyük bir “Kercâ- merç içindedir. Yezilen hakkın manası kalmadığı bir devir yaşıyo- maz. Yeniden milletler, kendi var lıklasını ve kendi haklarını kendi kuvvetlerile müdafsaya davet edil miş bulunuyorlar. Böyle bir za- manda © günü hatıslamak, ruhlari- mıza kuvvet, kalbierimize ferah ve- rir ve damarlarımızdaki Türk ka- mını yeni bir ateşle döndürmeğe başlar. Lausanne sulhü, Türk milletinin asırlar, arasında . kendi . kendisine yaptığı bir tarihi, kendi söngüsünün gölgesi altında herkese: kabul ettir- diği gündür ve bu hakımdan bir tömealdir. Tözk' tarihinin bız e gi- zel ve en yüksek. timsalini hürmetle selâmlıyalım, Onu hürmetle selâmlarken sunu da düşünelim: Orada bu sulh ile büyük bir mücadeleyi tam bir za- gün o Türk solhünün bekcisi olarak başımızda bulunuyor. Bu düşünce, bize şu kıtalar o hercümercinde, Türklüğün istikbali bakımından her türlü emniyet ve huzuru temine kâ- fidir. luhittin Bizgön pe TAKVİM Fıkralar Evrenos Beyle Musa çelebinin kurbağaları Yıldırımın esaret ve İsonra oğulları Süleyman, Musa ! Mehmed ars- sında l İ rasında Gidi, Musa, bir ara- hk, Süleyma- nı öldürtmüş ve bütün DE olmuş bulunuyordu. kat, çoğu, ilk Rumeli fatihleri Rumeliye yahud bu fatihlerin oğulları bulu- nan Rumeli beylerine karşı ilünadı yoktu, onlar da bu saltanat gaabın- dan nefret ederlerdi. Meşhur Evre- nos Bev de bunlardan biri id. Ru. meli serdahlerinin bu şanlı askeri beş altı bin dilâver vö bahindır kul. ları ve her biri birkaç bin askere hib paşazadelerle Selânik | eirai fethetmiş, kendisi de Yenicevardar- İda yerleşmişti. Musa, bütün R ii, | beylerini huzuruna davet et rada Evrenos Bey gitm. defa wrar ile çağınldı:Hepsine bir bahane büldir. “Nihâyet «Bir ihuyar âmayım.. benden ne isterler?» diye haber göğderdi. Bir körlük uydur- du. Fakat casusları vastasile kör olmadığını bilen gasmb padişahın bu özre rağmen de davetinde ısrar etmesi Üzerine, hayatından ü- midini keserek Edirneye gitti. İ Musaya kıymetli hediyeler tak- dim etti. Kabul zesminde ve diğer) merasimde, bir rolü oynadi, Pa-| dişahın elini öp: azı garib ta- virlar takındı. Fak, casuslarının yalan söylemiş olacaklarını zannet- iyen Musa, Evrenos Beyin köslü- ne itimad etmiyordu. Bü meşhur kumandan şerefine Önüne, sur hazırlanmış durttu. Evrenos Bey, sofrada, göz- süzler gibi başını o yana, bu yana gevirirken Musanın adamları, kur- bağa sahanın sürdüler, elini kolay- ladılar, Evrenos Bey, can korkusile, İ pişmiş kurbağalardan bir iki tane sini yedi. Musa da, casuslarının yari- ls haber Verdikleri zannerlerek Evrenosüni körlüğüne inandı ve nicevardârâ * dönmesine izin verdi, Balık yiyenin aklı noksan olur ! On beşinci asır ülemasından Mu- hammediye Oo müellifi Yazıcızade Mehmed efendi Ankarada doğmuş, Geliboluda tavattun etmiş ve orada Meşhur kitabını yazdıktan sonra, adamlarından o biri ile “İstanbula, vaktin şeyhirlâmına İ vak'anüvisin kaydı veçhile omakbu-| liyetini» temin için şeyhislimdan| bir takrir, bir takdim yazısı sica et imişti, Mehmed efendi, kitabını gö- türen zata, bir de mühürlü mektub teslim ederek: wEğer kitabımı be- luğile Sırbistan arasında fes! göndermiş, | okumadan Zenmez görünürse bumu da verir- sinle demişti. Şeyhislim efendi «Mahammedi-| Mehmed efendinin bu mektubu, onu da buna verdi ye» ye ehemmiyet vermemiş: — Gelibolu derya kenandır, a- Balisi balığı çok yer, çok balık yiyen İSTE Prdhaa harbinden evvel ve Fransa Kuvvetli olmak yetişmez, kuvveti meharetle kullanmayı da bilmeli, semesanasessamanrsammman salsa sanane, Tarihten | Umumi Harh arifesinde Paris Hemen ertesi güülerden başladı, Pârisin hayatında en galeyanlı, he yecanlı bir devre açıldı. Bunun baş- langıcını Jaur€s'in gübezündüz Bow levard kahvehanelerin birinde katli hadisesi teşkil urds ga- yet müteneffiz bir natuk idi ki soc- inliste fırkasmın en başında sayılır- dı. Bu adamın katli siyasi bir mak- sadla vukun geliyordu, anlasılmışt ki Fransiz vatanpetverliği böyle bir zamanda her ne nevide olursa ek sun birlikten ayrılabilecek mahiyet- te olan teşekküllerin ıcragtına imü- saade etmiyecekti. Almanya, Avusturya imparator- tahaddüs sile etrrfa harb nan ile İngiltere nlaşma vardı. Bü, Franda için ! Bezim in int kamını almak için en müssid bir fırsat teşkil ediyordu, ve başla Pa- ris olarak bü Fransız yurdsever liği tek bir vücud hande kabara- rak, köpüretek taştı. “Bunu görmek ve anlamak “için hemen ilân olunan" *söferböllik ka- rar üzerine Paris büyük" #addeleri- nin bir kenarında sinip etrafına ib- ret gözile haknrak düsünen bir ya- baneinn intbalırr kifayet ederdi İste ben de öyle bir yabancı idi ben de görüp anlamekla gecikme dim ki Fransa hayat veyâ memat günlerinden birini 'yaşımak üzere- dir. Bunun akıbeti ne © olabilidi? Bunu evvelden keşfe imkâ hattâ “bölün cihanı benziyen harb yangınında bizlerin ziyette kalabileceğimi dair bir fikir edinilemezdi. O mrada Parisin büyük caddelerini d. nümayişlerin, şurada burada gi lü kaydi için açılan yerlerde görü len, tehacüml ie ne koşa koşa itaat eden arker ki- melerinin tek bir manası vardı: Bü- yük bir harb baslıyordu. Pariste birdenbire umum! hayat tavsadı, bütün naklive vasıtaları in- tizamını kaybetti: demirşolları der- hal. asker, silâh, mühimmat içim volcu. katarlarını tetil tahdid «ettiler; , sehir dahilikde me kadar askeri hizmetlerde kullanıla İbilecek nakil vasıtaları varsa hepsi alındı, mb harbiye nezaretinin em bunların mutaden cev sine ' edemiyen geniş caddelerde biribi- nisanın, rütbenin füsunkâr bir tesiri | zaretinden bir müsaade alırım, bu-| vaz'ı imza Tini velveden kalabalık n'ımayiz a- . Bunu gördüm. Kim bilir ne AŞ sanar YAZAN eee Halid Ziya Uşaklıgil rib iç iken kümelerden © başka bir hayat e: du, ve bence bütün bu m lerden çıkanlacak tek bir vardi: Hemen bir çare J memlekete dönmek... cak sefaretle görüşerek Jlirdi. En evvel otele döndüm, odam- da tek bir çantaya yol için lâzım o- lacak eşyayı tıktım, terki mümkün ne varsa bütün onlari sandığıma İkarmakarışk sokusturarak * kilidle: İd © yapırtırarak hede netice bularak bulhunabi- dim, üstüne bir kü; ismimi yazdim. En mühim islerden biri yapılmıştı, bundan daha mü- him bir iş vatdı: Araba bülennk. Bir araba tedari icasile müdü- İre müracaat etmek üzere idim, İs İveçli'pek zaiif bi zar Olen müdür bana diğer mühim bir isten bahsct- #: Bütün yabandılar ikamet Tezke- resi almak için bulunduklari mahak İenin polis komiserliğine o mürasast etmek mecburiyetinde imişler. Ben sefaret vasıtasile başka bir çare bu- Yunabileceği gittim ve orada belki hin her.kilik ve kıyafette, fakat daha ziyade isçi sınıfına mensub olduk- İlanı arlarılan, müzdahim bir insan kütlesinin intizar halinde bulundu- kadar İanberi bekliyorlardı ve da- ba ne kadar bekliyeceklerdi. Bu m- kışık kütlenin arasına girmek hiç doğru olmazdı. Böyle ahvalde cüret lâzımdı. Kapıda nöbet bekliyen jandarmanın mümnna, ka: cüretkârmne ve lâtihaliyane bir Ksan ile mukabele ederek o maniayı ak ine İsul ile daldım, 'mfatını o anlatarak ikamet rübsatnamesni istedim” ve önüne pasapörtumu koydum. | Atrüpade; Kususlis “Almanyara' olduğu gibi Fransada da, ünvanın, vardır: si kalınamışa banziyor- | Bu çare an-| Bunu ancak sokakta gördüm ve «koçan sizde kalacaktı!n — diyerek onu inde etmek üzere müşkü lâttan geçme izum O görmiyerek bu vesikayı güzelce cebime yerleş tirdikten sonra otele avdet ettim ve müdürün gayretile nihayet bir ara- Jba bulundu, sandık arabaya yük- lendi, ben de tıngır mıngır, bir hay- li uzak olan selaretin uzun yolunu tuttum. Lüğar, ve işe yaramıyacağı için hizmeti askeriyeye alınmamış — tek! İbir hayvan, Pariste vaktile sapin di- ye lanılan her parças' ayn ayrı sar- sılan köhne bir araba, ve içinde bu| buhrandan nasıl çıkacağında şaşır. mış, Parise geldiğine bin kere na- dim bir yolen... Bereket versin Ritat Pasa da tür. Mi müşkülân atlatarak Almanyada kâin mu şehrinden Parise dönmek çaresini “bulmuştu. İki dost karşı karşıya ahvalden bahsettik. O da benimle | beraber vaziyeti pek vahim görüyor, fakat en-ziyade vehameti bizim de harbin çereyanına kapılmamız ihtimalinde buluyordu. Hele bu cereyan bizi kleyecek olurm harbiye neza-| retinde Enverin bulunmasından ve İstanbulun Alman zabitlerile dolu olmasından dolayı hangi tarafın te- siri altında kalacağımızda şüphe e- dilmiyordu. Her ikimiz de karşılık-! h: — Ab! Bitaraf kalabilsek!... di- iyorduk. İ Nihayet uzun bir o hasbihalden sonra benim İstanbula hemen dön- mek fikrime hiç tereddüd etneder ilhak etti, yalnız buna bir lâhika yaptı: — Bizim, dedi; burada, Fransanın muhtelif askeri satında bir tecriba ve tekâ dev- resi geçiren on altı genç zabitimiz var, bir de attachâ militaire on ye- .« Bunların derhal memlekete dönmeleri lâzımdır. Eğe bugün ya- İrm biz Almanlarla harbe girersek, iki bu pek mümkündür, bu gençler harb esiri olacaklar ve bir temer- ş Önce Sakaryada, sonra Sözün kısası Lozan zaferinin Yıldönümü R Ziran Tal; 1 vet: Onun için ozaferi birini kullanmak en deği dur. Zira o bir maahedenin çok İİ kindedir.. Milli istiklâlimize, ğimıza kastetmiş bütün bir karşı hakkın, hakikatin ve zaferidir, Umumi Harbden mağlüb çıki tuk. Bizi, o zamanki | müttefi mizle birlikte mağlâb eden de ler topraklarımızı kendi arala paylaşmağa karar vermişlerdi. mizi, kolumuzu bağlıyarak, dü nin umumi nizamı namına, med İyet namına kurban etmek isti ardı. Onların nazarında, bu ma yet «hasta adams n son darbeyi dirmişli. O, artık bir dahn kajki myacaktı; ve dünyanın selâmeti iğ çin de bir daha kalkınmaması İ rekti, ! n Yıkılmış ve tefrasih © etmiş Ö manlı imparatorluğunun rpnrahl larına, İS&vres) de, önce pişmiş, tarilrış bir muaheds uzattlar imza ettirdiler. Bu, daha ziyade idam fermanı bir id fermanının mahküm tarafından b zat imza edild i | Ki n bhavsnlası bunu Türkün esalei izzetinelsi hazmedemedi, “Ti isyan etti.. i nin hür kalmış kısmında cadi ye girişti, O, bir avuçtu. Topu tüfeği az, cephanesi poksandı, gısında ise yetmiş illetten x dım gören, techizatı mükemi kavi bir düşman vardı: Türk, o € riana, gönlündeki vatan aşkın? kurtuluş inancım karşı koydu. Nihayet kuvvet hakka yeni Silâha sarıldı, vatani ir Dumlupınarda.. ve'en sonra da zanda! Ve bunların © hepsinde hakkı zafere ulaştıran Atatürkle met İnönü oldu. Milleti felâha kavuşturmağa içen bu iki büyük dem, milli cahedeye, elele vererek atilmişli dı. Bu işbirliğinin meşkür 'netic ti, en çetin ve hattâ bazan ümid ncı şartlar içerisinde sekiz ay sulh müzakeratı esnasında da rüldü. Ebedi Şefin, nutuklarında iss buyurdukları gibi, sulh konferi masasına oturduğumuzda ( bizdi uzun asırların yeni Türk (devleti ıniras bırakmış olduklan seyyisfi hesablarına da bakılacağını 1”, duk. Üzerimizde, kapitülâsyon nilen ve milli h dırmıyan ağır Lir yük vardı. Hf tiyan anasır birçok imtiyazlara Vik bulunuyordu. Memleketin ik den kalkınmasına ve masii engel olan borçların oltnda bus maştık. Bu çetin vaziyeti ortadan kald mağa memur edilen İsmet —İnöi bir an geldi ki, ızbrab içinde, yük Şef ve arkadaşından mai müzaberet diledi, o Atâtürkten maki ilattiktan sonra yukarıya! cıktım” “ve |küz meydana tıkılacaklar... yahud doğruca komiserin odasina, ayni w-| — Hari ben de! dedim. — Hami niz de, belki bizler de, her şey mümkündür... OOnün için hemen yola çıkmalı. — Fakat nasl? — Ben, dedi; size harbiye ne- lavlayından, nerede bir Alınan is evvel dikkat nazarn — Excellence) gidersiniz. Baska tren bulacağınızı mile bir müessese bulursa onu tah-/ş4biri celbetti ve hiçbir itirar keli- | zannetmem. Marsilyadaa «sonra İ- O eyer kişinin de aklı noksan olur! Diyerek kendisine .sunulan ve hakkında bir takriz rica edilen eseri yle bir köseye koyınuş- tu; Bunun üzerine, kitabı şretiren zat Mehmed efendinin mektubunu sun- mustu. Şeyhislâm efendi mektubun mührünü açıp ta söyle bir göz atin- ca dönakalımıst. Mektubda bir tek satır vazı vardı: «Vallahi balık ye: medimte Devrinin parlak bir zekâsı olan zamanlar, kerametine bir delil te- Tâkki edilmişti. R.E.K. RENAN 1 harbinden sonra bir Istatistik yapıl, , maş. Bu istatistiğe göre muhasamata takaddüm eden ük aylar içinde Parise hergün 000 bin yabancı seyyah gelir seyyah çıkarınış, bugün ise girip çıkan seyyahların İSTER INAN, ISTER INANMAT N We hergün Parişten 600 bin yabancı sayısı beli değildir. “mesi serdetmede beni yanına ala- rak dısarıya çıktı, bu isle mergul o- İlacak kâtibe talimat verdi. Kâtib oraya ve-bu vazileye yeni getirilmiş bir adamdı. Asıl işin sar hibi askerliğe gitmiş olmalıydı ki bu yeni kâtib ne yapacağında oldukça mwütehayyir idi. Nihayet ikamet tez- 'keresi doldu, imzalandı, mühürlen- di ve biçare kâtib beceriksizliğile şaşırarak tezkerenin koçaninı o nez- İdinde alıkoymak lâzim gelirken o- Garib olarak ko- çanda şu kayid gözüme ilisti: «Pa- #aportunda Excellence finvanı mu- harrerdir.0 SER Fakat hiebir otelde tek bir odanın dal dliyor ki, miktar gene aynidir. Arad. den seyyahların sivil, harb zamanınd: ibarettir, talyaya gecer ve oradan ula varırmnız. Bu gençleri kendi tecrü- benizliklerine berketmek pek tehli- İkeli olur. Siz bunlara bir nevi reh- ber olursunuz... Buna karar verildi. sefarethaneye bıraktım, ne vakit alhamak özel Sefaret- ten oldukca hafiflemiş t hir ta- kım genç Türk zabitlerinin selâmeti mes'uliyetini sırtıma almış olarak... İki gün sonra hep beraber on #e- kiz kişilik muhtemel bir o muhaib kafilesi halinde askeri bir katarda tıklım tıkız Marsilya yolunu tuttek, Halid Ziya Uşaklızi! Sandığım kim bi | İNANMA! hi boş olmamasına bakılarak hükme. aki yegâne fark sulh zamanında şe. a gelenlerin ie asker olmalarından telgrafı aldı: İsmet Paşa hazretlerin> «18 Temmuz 339 tarihli telg »amenizi aldım. Hiç kirmede düd yoktur. İhraz eylediğiniz vaffakiyeti en harva samimi yatımızla tebçik etmek için w olunduğunun işi Pasaportumda komiserin en |radan bir askeri katarla Marsilyaya | muntaziriz kardesim.» O da şu cevabı verdi: Gazi Mustafa Kemal Paşa « hazretlerine «Her dar zamanımda Hızır yetişirsin. Dört beş gündür ç azabı tasavvur et. Büyük işler ve mış ve yapbıriniş adamsın Si merbutiyetim bir kat daha aritmi tr. Gözlerinden öpe-im, pek kardeşim, aziz Şefim.» Üç gün sonra muahede imza dilmiş, devletin istiklâli, şerefi. © barı kayıdsız, şartuz iade Oo muştu. K O vakittenberidir on.yedi yıl © yor. Bu on yedi yıl zarfında, ai imzamızı koyduğumuz şerefli kanın hükümlerinden bir an © madik. Dürüstlüğümüz ve sulh! verliğimiz, o vakit sleyhimizde İlunanların saygısını ve hayranbi kazandı. O vesikanın sayesinde zur içinde yaşıyoruz. Ve bize bu zaferi kazandırmıf” lan kahraman Şefin, bugün bos da bulunması bizim için en b bahtiyarlık!. E. Elrem