w i 5 i ei ç hi ; 3 ji K E dekorasyon işlerine büyük bir Snüz inşa edilmiş olan tenis ve 6 Say Kâhta (Hususi) — Göksünda milyon - lar değerinde tarihi eserleri gizlemiş olan “Kâhta, tarih bilginlerinin, arkeologlarının, 'antröploji mütehassıslarının üzerinde yıl - İarca çalışabilmesine imkân veren pek zen- gin âsara maliktir. Fakat ne yazık ki, ba - Kımsızlık, bu milyonlar değerindeki Oâsan gün geçtikçe harab etmektedir. Her yerde | re eski eserlere verilen büyük değere karşı - ik burada hüküm süren ihmal esef edile - eek kadar büyüktür. Öyle eserler var ki, tarih bilginleri, bu eserlerin hangi devre, tarihte yaşamış han- yi millete aid olduğunda mütereddiddir. rleri umumiyetle tetkik edilince, bun - ların Mezopotamyada medeniyet kuran ve bütün yer yüzüne medeniyet yayan Sü - *mer.Elâm-Akad zincirinde karar kılıyoruz. Bu hususta Malatya Vali Muavini Ekrem W Yalçınkaya (Muhtasar Malatya tarih ve İboğrafyası) adlı esrinde, bu eserler ata - ği “sındaki irtibat, ve heykellerdeki kabartma ve bizzat heykellerin kendilerinde, bunla - Yin en eski devirlerde yaşamış Sümer me - İİ deniyetine aid olduğu kanaatindedir. Kâhtanın bu tarih hazinelerini şu şekil - İNE sayabilir: | - Karakuş Tepesi, 2 - Cendere köp - rüsü, 3 - Cendere köprüsü yakınlarında hamam harabeleri, 4 - Tırpal köyünde ve civarındaki insan mezarları, 3 - Salâh kö- deki insan iskeletleri, 6 - Kâbta tarihi lesi, 7 - Nemrud übideleri, Nemrud Abideleri çok kıymetli eserla - #yin hazinesi sayılır: mama A p Onuucu İzmir fuarının hazırlıkları son safhada İzmir (Hususi) — Onuncu İsmir Puarının açılmasına beş hafta gibi kwa bir zaman İksldığından fuar sahasında bllyük bir faa - liye: nazarı dikkati celbetmeğe başlamış . tir, İnşaat faaliyeti ertik son safhadadır. İşhemmiyetle devam olunuyor. Fuar ve tu. Klhtürpark dahilinde he - atı ger Klüblerinin azami randımanla çalışmaların! İtemin için bazı hususiyetler ilâve etmiştir. Bim müdürlüğü *u iki klüb öyn! zamanda birer çtlmel klüv| Olarak sinesine binlerce genç sporcuyu Ka - bul cimiştir. Fuarda ecnebi pavyonların hazırlanmasına başlanmıştır. Harbin aldığı yeni seyir üzeri- DA fuara kaç devletin resmen iştirak ede - bileceği şimdiden kestirilemiyor. Bunımla beraber evvelce taahhüd altına girmiş bu - SON POSTA Niemleket Efaberleri as “Kâhtada eski eserler © Milyonlar değerinde ve 7 muhtelif yerde bulunan âsar şimdiye kadar hiç bir esaslı tetkikten geçmemiştir Mardinde bir bekci ile kardeşleri üç kişiyi öldürdüler Merdin (Hususi) — Geçen gün şehri - Kühtaden olduğu gibi, Diyarbakır, Si -| mizde fesi bir cinayet olmuş bir bekçi il verek, Urfa, Adıyaman, Besni, Gaziantep | karderleri cadde ortasında üç kişiyi taban- ve bunların civarından görülen ve 2200 |“A ie öldürmüşlerdir. metre yüksekliğinde ole Nemmd dağında | Eskiden aralarında vukungelen bir ya - asırlarca ayakda duran bu wbideler eldden ralama hâdisesi yüzünden o muhakemeleri büyük bir karaktere malik bulunmakta ve Yapılan bekçi İzzet ile kardeşleri Ferhan on değerinde sayılmaktadır. Abidele-| “9 Muhittin mahkemeden cıkıp çarşıya gi- için, en ax 10 saati göze almak |derlerken Hükümet caddesinde ve Na çıkmak male Ca binası önünde muğber bulundukları Ferhan Mpa len bir dağ Yol -İğii'Feyyaz, Hüseyin o oğlu Şakir ve Osl Nemrud abideleri, Nemrud (dağı üze -| 9ğlu Sabriye rastlıyarak münazaaya başlar rindeki çok geniş olmıyan tepe © Üzerinde | mıslardır. Bu sırada bekçi İzzet ve kardes - bir kısmı doğuda, bir kısmı ortada, bir leri tabancalarını çekerek Feyyaz ile Şakiri kımı da bada olmak Üzere sralanır ve | öldürmüşler ve Sabriyi de ağir surette ya- bu tepeyi, tam ortasında yumruk kadar ralamışlardır. Tabancalardan | büyüklükte kırma taşlardan teşkil edilmiş yünlardan birisi de oradan geçmekte olan İ 100-150 metre yükseklikte yapma bir te -| gazete müvezz Musarın 9 yaşların: | pe tamamlar, daki kız çoc un bileğine isabet etmiş ve p g eri ter a 9 beykeiler Ye mm | öülerini kan börüye Kıçlalar'Bu inene —ş—ş——— far cinayeti işledikten sonra derhal firar Adanada paraşlltle atlama etmişlerdir. Bekci İzzetin üzerinde hükü - kulesi yapılacak metin resmi elbisesi bulunması kaçmasına çok yaramış ve elinde tabanca olarak ko- şarken katilin kendizi olduğu kimse tara - Adana (Hususi) — Yakında Adana-| fından şüphe edilmemiştir. Ağır yaralı Sab- da bir paraşüt atlama kulesi inşa edile-|ri biraz sonra memleket hastanesinde öl - cektir, Ve Adanada büyük bir kamp a-İmüstür. çılacak ve onaltı yaşındaki bütün Çuku-) | Katillerden Mühittin yakalanmıstır. Di - rova gençleri bu kampa devam edecek-| ğerleri de zabıtn tarafından siddetle aran- lerdir. Adana Türkkuşu şubesinde gönişİ maktadır. Bunların da bugün yarın yakayı mikyasta hazırlıklar yapılmaktadır. ele verecekleri süphesizdir. Adanadaki paraşütçülük kampı için ilk hamlede istirak edeceklerin yekünu 2000 tahınin edilmektedir. Sındırgı köylerinde iki hırsızlık vak'ası Sındırgı (Hususi) — Bura köylerinin ikisinde iki hırsızlık vak'as olmustur. Sın-| dırgının Aşklar köyünden Mehmed karın; Halimenin ahırna ayni köyden Sabit a - dında bir hıruz girmiş, bir keçi ve bes ta-| vuğunu çalmıştır. Hhrsz 5 darma tara » fından yakalanarak adliyeye teslim edil - miştir. Yusulçamı köyünden Halima Türkma - nın geceleyin evine ayni köyden Yakub Çoban ve Mehmed Akkus girerek yüz lira para ve bazı ev esyası çalmışlar, jandarma karakol komutanı Mehmed | onbaşının gayretile yakalanmışlardır. Çalınan para ve eşyalar istirdad edilip sah'bine iade o- lonmuptur. Her iki hırsız adliyeye veril miştir, Bigadiçta dervişlik yapmak istiyen Uç kişi yakalandı Bigadiç (Hususi) — Burada dervişlik yaptıklarından Kuyu mahallesinden Yusuf Bal, İsmail Gümüş ve Hüseyin Akka, dında üç kişi Balıkesir Cümburiyet m deiumumiliğince tevkif ettirilerek mah meye verilmişlerdir Samsun Üzel dikiş biçki yurdu sergisi Samsundan yazılıyor: 7 yıldanberi faa- liyette bulunan Üzel dikiş ve biçki yurdu senelik faaliyetini gösteren sergisi Vali Fund Tuksalın elile açmıştır. Kı halk kütlesi hergün sergiyi zi Jlunan devletlerin pavyonları basırlanmış gi. İbidir. Yalnız bunların fuarda teşhir ede - cekleri omtlanın hangi vasıtalarla getirile - ceği ve hangi yolu takib edecekleri henüz meçhuldür. İzmir fuarı 20 Ağnstos tarihinde, sagt on iyedide Başvekilin veya Ticaret Vekilinin bir nutkile açdacaktar. Vekiller, meb'uslar, ec . nabi devlet elçileri, şehrimizdeki konsolca - İlar açılma törenine davet edileceklerdir. Fuar günlerinde tatbik edilmek üzere bir eğlence programı hazlanmıştır. Bu me , yanda tenis ve yüzme müsabakaları, İsmir, İstanbul, Ankara ve Trakya şehir muhte - Mtleri arasında müsabakalar da yapılacak - tır, tedir, i Resimde, bu hafta resmi küşadi yapılan,| o Serginin kordelâsını şimdi İzmir velili- far atlı spor klübü binaat ve kiübün bir kı,İ ğine tayin edilmiş olan Vali Fuad Tuksal sım azaları a Ükexmiş e çıkan kur - |” .Jkaldı. 97 A Gİ e y Yazan: Hasan Adnan Giz Baybarsa edilen yemin — Gizli yolun başında. — Yanında kimse var mı? — Hayır. — O halde neden korkuyorsun, yürü bakalım, Kadın çarnüçar itaat etti. Kaya parça - lara tutuna, tutuna çukura indiler. Meh - tab büyük bir oda hacminds olan hufreyi oldukça aydınlatıyor, çukurun yan cephele- rinden birinde bir şeytan minaresinin içi egea gitükçe darlaşan helezoni bir o- — Buradan geçeceğiz -dedi- evvelâ ben geçeyim, sonra siz çuvalları be alirsiniz. Yüzükoyun' oyuğü girdiler, İN: erkek ka- dar çevik ve kuvvetli olan kadın elile bir şeyler yaparak abuldum» dedi ve hefif bir gıcırtı ile oyuğun nihayetinde bir kapak açılarak yer altına inen aydınlık bir yol gö- ründü. — Allahtan aşağıda bıraktığım meşale âlâ sönmemiş. Şimdi ben ineyim, siz çu - valları bâna verin. raktı. Nayman da bütün çuval ve tulum - ları verdikten sonra indi. Gizli yolun kapa- ğini sıkıca kapıyarak büyük sörgüsünü sür- düler, Buradan saraya kadar hemen on da- kikalık bir mesafe vardı: Boğucu bir hava» da yorucu bir tiymanıstari sonra cesur kadın gene demir bir kapağın altında durdu. Ka- pağı açarak kendisini yukarı çekti, çuvalları birer, birer verdikten sonra Nay - man da çıktı, Buruu mahzen veya taşlık gibi bir yerdi. Delikash: — Nerede bulunuyoruz? diye sordu. Zübeyde fısıldadı: — Sarayın en alt katındayız. Allahtan kimseler yok. Sağa doğru sapalım. Taslığın kapısından çıkarak bir koridora raptılar, Koridorun ilk dönemecini döner dönmez karşılarını elinde mesale tutan beyaz bir hayalet çıktı, — Naymanl., Delikanlı o muazzam yükile beraber be- linden aşağısı bir gülle ile uçurulmuş bir muharih gibi bevaz hayaletin ayaklarına yi- Zeynebi. * İki genci bütün şiddi kasıp kavuran ruh kaan ilk hiz geçtikten sonra idama gi e ve ölümdöp kurtul muş #şıkler gibi dakikalarca göğüs göğse kaldılar. Hemen onlain yakın bir heyecan hissederek bütün bu salıneyi donmuş bir halde seyreden Zübeyde, nihayet zamanın | lüzumundan #nzla geçtiğini sezerek iki çıl gın sevdalıyı ikaz etmek o mecburiyetinde kaldı. — Biz buraya ineli üç saatten fazla ok| du Zeyneb, Artık sabah oluyor. Bu tehli - keli oyunu tadında bırakalım. Genç kız kalfasına bak vererek üzüntü içinde kekeledi. — Doğru söylüyorsun Zübeyde, artık| yukan çıkmalıyız. — Evvelâ şu çuvalları taşımak lâzım. Nayman: — Onlarıben götürürüm -diye atıldı siz taşıyamazaınız. Zeyneb deli gibiydi. — Ya arni görürlerse ne yaparlar? Bu çok feci! Babamın birçok seylerden haberi — Beni aff; var, Açlık o kadar canımıza yetti ki sans haber gönderip erzak istememe razı oldu, Fakat senin buraya geleceğini tahmin e demez. — Beni görürse ne çıkar? le söylüyorsun Nayman? Gizli yolu öğrendiğini bilseler seni hiç yaşatırlar mı? Delikanlı, kaygusuzca elini salladı. Gizli yolu öğrenmemin artık kiş bir iL tarafı olamaz Zeyneb! — Çünkü bir daha bu kaleden çıkmak niyetinde değilim. Genç ve bedbaht kız dünyalara malik ol. muş gibi ellerini çırpt, — Doğru mu söylüyorsun Nayman? — Zaten senin için bu sefere iştirak ot- miştim. Bir daha geri dönmiyeceğim. O tekrar delikanlının kollarına atılırken, koridorla taşlığın birleştiği noktadan ağır ve homurtulu bir ses seldi, — Bir daha ge: miyeceksin ba? Üçü birden tlriyerek o noktaya baktı" lar, Arıkboğa kocaman vicudünü duvara yaslamış ve duvar kadar hareketsiz duru- yordu. Kızdığı zaman büsbütün deyinler- den gelen sesile vahşi bir hayvan gibi bö- Kürdü; —Baybarsa ettiğin yemini unuttun mu delikanlı? Yıllardanberi şöhretini muhafa- za eden Uygurların andını sen mi boza caksın? Delikanlı azimkâr bir hareketle Arık- boğaya yaklaştı, ve elini insan azmanmın omuzuna koyarak: — Beni dinle Boğa! - dedi - Kendimi bildiğim zamandan bugüne kadar semi bir babadan fazla saydım ve bir babadan çok daha fazla sevdim. Yirmi bü kadar yıl & çinde sözüne aykırı tek bir harekette bu- lunduğumu batırlanıyorum. Fakat şa anda kendimi bambaska adetâ mazi ile hiçbir alâkası kalmamış bir insan olarak hissedi- yorum. Eğer beni cidden seviyorsan sen de burada kal!, Yok eğer kalmak istemiyor ve gene bir baba, oğul gibi ayrılmamız ar- zu ediyorsan tana rica ederim, derhal bu- radan git ve ölmüş atalarının şerefi namı- sa bu gizli yolu kimseye söylemel Delikanlının kat'i ve azimkâr sözleri karşısında dezinden derina sayılır o len insan azmanı başını iki tarafa dır — Ne ben kalırım, ne de seni burada bırakırım. Biz Baybarsa and içtik, hiç ok mazsa bu kale ahnana kadar onun bizme- tindeyiz. Ben seni bugün için mi böyüt- tüm? Bir tarafa and içip sonra öbür terafa kaçmak erkeğe yaraşır mı? Bu alçaklığa, bu nanközlüğe kim göz yumabilir? — Sesini yükseltme Azıkboğal Alçaklık İ olen, yükseklik olsun ben bir kere kararı- mı verdim. Her koyun kendi bacağından İasalır, — Orasi öyle amma bizim oymağımızın bunca yılkik şerefi ne oluyor? o Türkün o yüce türesi, yasası nereye gidiyor? — Zaten biz bir kere Baybarsın hizme- İ ine irmekle yasayı bozmuş olduk. Eğer hâlâ İlkanın bayrağı altında kalsaydık de- diğin doğru olurdu. Biliyorsun ki Musa va- disindeki handa iken senin sözünü dinle- dim ve şu kıza söz vermişken tam Göç sene İsemtine uğramadım. (Arkas vat) © Kıza bir iskemle verdi kendisi ayakta durdu. Fedora: Dedeciğim. . Aşağıya bizi inip, : an rahatsiz atinöcnesi için sokağı gös i İ ) : | i İzetler misin? Dedi, İhtiyar çıktıktan sonra, Borin Bandraya döndü. Odasına acı bir tebes » isüm ile göz gezdirerek: — Matınazel,. dedi.. ihtilâlden , evvel, b kemanına hayran olduğu bir musi- inasın oturduğu yere bakın... Fakat.. #Affediniz matmazel. evvelâ, büyük acınıza yürekten ortak olduğumu arzetmeliyim.. Boris fransızca konuşuyordu; fransızca” yı, çok güzel konuşuyordu. Sandranın içi - he, birdenbire, bir şüphe, şüphe ile karı - gık bir korku girmişti: — Çok teşekkiir ederim mösyö... Ba - bamı tanır mı idiniz? — Çok yakından tanırdım matmazel VEskiden syni partiden idik... Sandra şaşırdı: — Ayni partiden mi?.. ile uğraşmazdı sanıyorum. — Sonradan politikayı bizlkürs size bir parçasını göndermiş — olduğuru mektubda yağmıştı... sizi saklamak için uzaklaşmağa İmeçbur oldu. Babam peliti- i Babam bu mektubu kime gönder - 6 E Bana... Onu'da, beni de ayni kinse İNE ediyordu. Kont Marukinin katlinden sonra, korkudan, bir yere çıkamıyorum... Bu korktuğunuz düşmanlar kim o» İsbilir? Babamı öldüren adamın yakalan- m ve mahpushanede olduğunu biliyor - Erkek bir e kredi eti Ganç kızı — No 15 — duğunu farzettiğiniz hayatınızı nasl kurta- rabilirim Mösyö Boris?! — Size göndermiş olduğum mektub parçasında babanız, müşterek düşmanları- muza aid bazı vesikalardan bahsediyor... susta bir şey söyliyemem.. söyliyecek olur- belki elim bir maceraya atmış o - Sandra, gayet metin: — Benim için ne gibi bir tehlike görü - yorsunuz? Onları bana vermek suretile... Diye sordu. — Fakat... Fakat bu nasl olabilir?.. — Siz zayıf bir genç kızsınız... Baba - * nızın düşmanları ise ei kuvvetlidirler... Sandranın (o düşüncesi (o karışıvermişti. Matmazel Marukin omuz silkti: Kendisinin, kuşlarla uğraşan bir münzevi — Mösyâ, engiziwon zamanında deği-|bildiği babı adam tarafından, siyasi düşmanlarına Yesikalar topliyan tehlikeli bir politikacı olarak gösteriliyordu: — * Matmazel.. size gönderdiğim mek - tubun son cümlesini hatırlayınız... Baba- sz ile beraber, düşmanlarımıza nid bütün vesikalafı ve yeni yeni malüdmatı topluyor duk. Bir gün, onların yüzlerindeki maske- leri atacak idik... Fakat onlar, bir gün, Boranof denilen çocuğun eline bir hançer sikiştirıverdiler... Amma... Daha ben va- nm... Marukinin yarım bıraktığı mücade- Levi ben devam ettireceğim, Yıllaren sarfe- dilen emeklerin, bir hançer darbesile yok olamıyacağını göreceklerdir. Rusun bu sözleri, Sandranın dimağına, yerleşmekteri ziyade çarpıp sersemleşiyor- du, Genç kızı ii niş bir nokta var.. dedi... iz sanırım,.. — O. matmazel. söylemek (istediğim o değil... Polis, hâkim, size yardım mas - kesi altında sizi mahvetmeğe uğraşabilir - ler... Katil Boranof, müddeiumuminin o - Mele de bunu düşündüm.. fakat, Bo- indi babamı hiç tanımaz.. hangi sebeb- lejbübamı Vurmuş olabilir! — Boranof, * siyasi adçtiği basit bir Alettir!, Sandra gözlerini açtır — Siyasi düşmanlarınızın seçtiği bir â- let mi?l — Sizin bu çirkin, kanlı entrikalardan uzak büyütülmüş olmanıza çok seviniyo- rum matmazel... Fakat.. siz benim hayatı- kurtarabilecekniniz. düşmanlarımızın sebeb oldu. Bilâkis sizin hayatınızı nasl olup ta kurtaracak?.. Boris genç kızı bir saniye cevabaız bi- Taktı, sonra, ağır ağır: Babanız münzevi ya; leştiğimiz yerlerde, kendisini Yala çe görürdüm. Kendisile de o mektublaşırdık. Benim ona yazdığım mektublar «düşman - larımız aleyhinde çok ağır ithamlarla dolu- dur, Bunlarin ele geşmeresi lâzımdır. — Bu mektubların nerede olduğunu tehmin ediyorsunuz?. — Fakat... Kreyldeki köşkünüzde. zannederim... — Vak'adan sonra, polis müfettişi ile beraber, babamın yazı odasında bütün ev- rakını birer birer gözden geçirdim. Bahset- kâğıd parçası bile yok... — Allah bü: üre. Rahimdirii, Mat- mazel.. arzu ettiğiniz bir zamanda Küeyle gelmeme, köşkü bir de benim öraştırmama' müsaade eder misiniz? * Sandra, cevab vermeden evvel, tered- düd etti, Yerinden kalktı, Pencereye yak- laştı. Geçerken, masanm üstünde duran merkisleri kokladı. Kızı gözleri ile takib e- den Boris: — Çiçeklere meftunum... Çiçeksiz ya- şayamam.. hem, odamın sefaletini de azi- cık olsun, gözlerinizden saklıyor emnerım... — Böyle şeyler düşünmüyorum Mösyö Boris... — Ah... Niçin bütün Kadınların kalbi, sizin kalbiniz gibi yüksek hislerle doku de- #ildir!! Ah... Niçin?!... Boris, sözü, birdenbire, tekrar enayete getirt — Matmazel.. eğer biz müdahale etmez isek, babanızın katili olan Boranof, kurtu- İncaktır... Caniler, eline hançer verdikleri çocuğu öyle seçmişlerdir ki, cinayetin işle- neceği yetin cümhuriyet müddeiumumisi 0- lan bir adamın evlâdliğidir... — Fakat... Boranof cinayeti itiraf et- mişlir.. kurtulmak mevzuubahs mi?, — Evet... Bu itiraf onun alçak ve sefil korkaklığındandır;: hâmileri, Serj Borano- Borisin gözlerinde, şimşik gibi bir işık parladı: — Polis, yazı odasından başka hiçbir yeri uramndı mi?. — Hayır... Yalniz. ceblerini.. bir de dolablarını aradılar. — Hepsi bu kadar mı? — Evet. fu itizaflarına rağmen kurtaracak Okadar kuvvetlidirler. — Mösyö Dimitriyef.. benden ne isti- yorsunuz, açık söyleyin! Bir taraftan bura- dan hiçbir yere çıkamadığınızı söylüyorsu- nuz, diğer taraftan Kreyle gelmeğe kalk (Arkan v *İyorsunuz?! e la ele za sam sindi BESEN EE EM Fa?) EHPJŞEYENE FSEHİB>EB SAS İSE