18 Haziran 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

18 Haziran 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i 18 Haziran SON POSTA Fransada cereyan eden © harekâtın tarihçesi ve işlenen hatalar P man orduları Holanda ve Bel - ika ( topraklarına ( şarktan garbe doğru hansrz olarkan mülklerin Handa. ve Belçikalılara yapsa! leri en ” keri yardımın Belçika ve Holandaya sy ler göndermek olmayıp büyük bir ordu Lüksemburg - Givet battı üzerinden şimale, Malmedi - Lüttieh - Namur istikarnetlerin- de Alman s0l cenahına taarruz olabileceği- Bi vaktile yazmıştık. Fakat müttefikler ak- sini yaptılar ve üstelik Givetten Sedan şar- kına kadar Möz nehrinin müdafaasını ih - mal ettiler, N mi Alınanlar bir taraftan, Belçikadaki müt- iefik orduları Albert kanalile Namur arasın da garbe doğru sürerken, diğer Kame tenub cenahlarile Möz'ü yarmışlar ve bir radaki Fransız ordusunu müthiş bir piniğe uğratmışlardı. Bu suretle de, , Belçika “ harbeden müttefik ordular grupile Mejino- yu bekliyen asıl Fransiz ordusunun arasına girmişlerdi. İşte bu esnada, Möz nehrini re ran Alınan ordusuna ceuubdan büyük bir Fransız mukabil taarruzu tavsiye eltik. Fa- kat Fransız başkumandanlığı Majinodan ” terisindeki . ibtyatlardan derhal bir ordu teşkil ederek bir mukabil taarruz yapama- di, ılamayınca derhal Möz vaa ba Dan kam İhtiyatlar yığmak icab ediyordu ki, bu da olamadı; ve Almanlar Möz ged inden Fransaya soktukları zırhlı ve seri kuvvet lerile Retel, Laon, öt. Gucntin ve Som neh- rine doğru yelpazevari ilerlemeğe başladı - lar, di Almanların bu seri kuvvetlerinin, Fran- mz ordusunun sol cenahında görülen boz- gun ve panikten istifade ederek kaçanların peşinden doğruca Parise yürüyecekleri ve burasını alarak Majino hattındaki Fransız ordularının gerilerine düşecekleri umul - du, Fakat, başkumandanlığa yeni geçen Weygand için büyük bir talih eseri olarak, Almanlar, bumu yapamadılar ve Flandr - lardaki müttefik orduları Fransadan tecrid ederek bunu yalnız başlarına yakalayıp im- ba etmek plânı takib ettiler. Ondan sonra Amyen, Abbevil, Bulony ve Kale yarışları basladı. Bereket versin, Kâlede Almanlar beklenmedik şiddetli bir mukavemete uğradıkları için Dunkerk'e gi- dip burasını vaktile butamadılar; yoksa Flandrdaki ire orduları kısmen de urtulamazlardı. ” Snein sonra Belçika o ve Flandrdaki mlü veya ipekli yaka; herhengi yü il yenilik, neş'e we yaza mahsus yi < sellik katar. Koyu renk olduğu için güneşi e r dığımıs sade o ToduUNUSU bem süsler, hemi açar, 8e bir sıra kafesten kolay bir oyadan bir iç tarafına 30ni Minnie bir sak iğ me ilik tam bu sık Müve edilmiş ki san neden ibaret, Ufacık bir düğ- iğnenin uçlarından yaksyı veya keten iplik örülürse çök şık Rengi beyaz olur, ibrisir perinden bir malemeden Gnl a ir yere davet edilirseniz.. * —. davet edikiiğiniz samah çabuk yere veriniz ve'artık kararımız değiştirme. kayafetie bulunula — nl ün el mümasi bir geklde a ,vetlileri sYkarsınız. hosunuzu gitmiyen yemekler eşirlen bütün yemeklerden mx yütün de 4k Sofrada bulunsa bie 6 yeyiniz. JEranaz ve İngiliz ordularının Valansiyen Emekli general H. Emir Erkilet «Son Posta» nın askeri muharrir! | ile Dueye doğru sarktıklarını ve Almanlar Manş denizi sahillerini işgal ederek bunları geriden de sarmağa çalışırken, onların Va- İansiyende çok kanlı muharebelere giriş - tiklerini görürüz. Valansiyen ile Arrns arasındaki şiddetli muharebeler ancak Weygandın Rayms - Suvasson bölgesinden, umumiyetle şimal j4 tikametinde kurtarıcı bir mukabil taarruz yapması şartile yerinde olurlardı. Böyle bir taarruz beklenmediği takdirde, Flandrda - i müttefik ordular grupunun, hattâ kabilse Belçika ordusu ile beraber, büyük kıs - mını, Valansiyende beyhude kanatmak ye- rine bütün şiddetile Arras üzerinden A - miense yürüyerek muhasarayı yarması ve Somme'u tutması iktiza ederdi. Fakat bu da yapılamadı ve neticede Belçika ordusu teslim oldu; Fransız ve İngiliz ordularına gelince bunların da dörtte ücü, Dunkerk Tic'atinde mahv veya esir edildi. Şimali garbi Avrupa harbinin, Holanda, Belçika ve şimal doğu Fransa muharebe - lerinde müttefiklerin göze çarpan bir vu - ruhla hiç bir isabetli sevk ve idare karar ve hareketleri görülmemiştir. > Şimali Fransa muharebeleri de evvelkileri gibi, inisiyativi daha bidayette Almanlara kaptıran müt «| tefikler cihetinde bir sürü lüzumlu, lüzum- suz kanlı muharebeler ve çekilmeler seri - sinden başka bir manzam arzetmez. Bu muharebeler esnasında da, Majino - nun muhafazası için buraya böyük kuv ler tahsis etmenin ve Argonlarda bi kuvvetlerle sebatlı muharebeler vermenin ancak uşağı Sen nehrini kuvvetle tutmak ve muhafaza edebilmek şartile bir kıymet ifade edebileceğini defalarla tebarüz ettir - miş ve Fransa için Argonlarla Majinoda durmak değil, bilâkis aşağı Senin muha - İazası buraların kasnen veya külliyen tahliyelerinin bile tavsiyeye değer olduğu nu yazmıştım. Fransız o başkumandanlığı ise o bilâkis, dörtte birine yakın bir kısmını Flandrlar da kaybeden ve bu suretle bir kat daha za- yıflıyan Fransız ordusile, Alpleri, Reni, Ma- jinoyu, Argonları, Parisi ve Seni, elhasıl her tarafı müdafnaya çahşlı ve neticede hiç O kadar ki, bu hilekâr kadının binbir hilesine tâ çocukluğundanberi inanmış olan genç adam, bir defa daha ve kalbi- nin bütün isyan ve şüphelerine karşı ge- lerek, onun oyununa kandı. Soğukkanlılığını kaybetmiş, altüst ol. muştu. Elleri cebinde, çeneleri kilidlen- miş, bütün varlığı derin bir teessüre gö- mülmüştü, Mantıkı ona bu kadının ken- disile eğlenmekte olduğunu fısıldıyor, fa- kat hisleri o fısıltıyı susturmağa muvaf- fak oluyordu. Hayır, bu harikulâde İerin insanı aldatmasına, bu barikui dı üdeklermi yüleivöylemelerini “unkân var mıydı? Bir ara, onun gözlerinden ağır ağır yaşlar akmağa başladığını gördü... Bu, genç a mını son xaddeye çıkarmağa kâfi idi, Boğazı sıkışarak, sesi titriyerek ona yaklaştı. — Sus Handan, yalvarırım sana, böy- le ağlama! Genç kadın tekrar vaziyete hâkim ol duğunu anlamşıtı artık, Yerinden kalka- cudü büsbütün incelmiş, yüzü fevkal - beşer bir mana almıştı. Kollarım Halâ « kun boynuna doladıktan sonra başını 0- nun göğsüne dayadı, hıçkırıklarla boğu luyormuş gibi kırık bir sesle: — Halâk! Helök! Beni bırakma! di- ye yalvarmağa başladı. Beni birakma Halük, seni hâlâ seviyorum, sensiz haya- tım daimi bir azab oldu. -— Sus Handan, Allah rızası için susl Unutuyorsun. .. ük ME 2 lak Son bir defa beni öp! le ae beni af- fettiğini anlıyacağım ve senden ayrı yo- İuma devam edebilmek cesaretini bula» çağım, a Sesi, trajedi kahramanlarınınki gibi heyecanlı bir sörette titriyordu. — Beni bir defa öp Halük! Genç adam, fevkalbeşer bir kuvvet KA i, Al germe YAZAN semeemeemememee o bir yerde tutunamadı. Her tarafı müdafaa Tansa mi istedi, etmek istiyen hiç bir tarafı müdafan ede - mez. Cephenin en ehemmiyetli ve tehlikeli cihetini teşkil eden aşağı Sen'in müdalan ve muhafazası, diğer cihetlerin müdafması- na tercih olunmalı idi. Bütün bunlarn hasılanı Fransa için elim oldu, çünkü, o, hükümet merkezini kay « bettikten sonra bütün Franmz ordusu da inhilâl etmişti, Alsas, Loren ve Argonlar - daki Fransız ordularının o cenub ve cenub batı istikametlerinde ric'at hatları kesildiği için bunlar teslim olmak, mecburiyetine düştüler, Paris ve Mara merkez Fransız or- duları da bozulduklarından Almanlar Or- lcan ve Luvara vardılar, Bu smretle kara or- dularıma çoğunu ve memleketin sanayi, kömür ve maden bölgelerinin hemen tama muru kaybeden Fransa ümüdsizliğe düştü ve Hitlerden mütareke istedi. Ancak burada bir sunal varid olabilir: Belçikanın müttefiklerini bırakarak müta - reke istemesini çok sirirlerki tenkid oeden Fransız hükümeti, bütün Fransız toprakları işgal edilse bile, İngiltereye, Kanadaya ve ya Amerikaya giderek İngilterenin yanın - da kara ve hava ordularının bakiyeleri ve henüz dokunulmamış bir halde bulunan (Avrupanın ikinci kuvvetli donanmasını teşkil eden) deniz kuvvetleri ile harbe de - vam edemez mi idi? Çünkü, Fransanın, ne olursa olsun münferid sulh akdetmemek için İngiltere ile bir de mumhedesi vardı. Ancak şunu bilmelidir ki, Fransez hü - kümetini münferid mütreke ve sulh ak - dine sevkeden zaruret yalnız mskeri mağ - lâbiyet olamazdı; Peten. Weygand ve diğer hükümet ve ordu adamları Fransanın da - hili bünyesinin sarsıldığına ve Fransada di- siplin ve manevi kuvvet namına bir şey kal- madığına* hükmetmemiş olsalardı, en fena bir anda mütareke istemezlerdi. Amerikan radyosu, Fransa mütareke is- temeden evvel Tiren muvafakatini aldığını bildiriyor. Filvaki harbe devama karar veren İngiltere için, he şeyile bera - ber bütün topraklarını kaybeden bir Frap- sadan ziyade kabil olabildiği kadar birçok şeylerini kurtarabilmış olan bir Fransanın istikbalde daha faydalı olmak ihtimali zi- yadedir. Şimdi Hitlerin Mussolini ile görüştük - ten sonra Fransız mütareke ve sulh tale - bine vereceği cevabı beklemek lâzımdır. H. E. Erkilet swfederek başım yana çevirdi, yüzünü Handanın sıcak nefesinden uzaklaştırdı. — Hayır Handan, ben başkasının ka- nsnı öpemem. Hakkımda nasıl düşü - nürsen düşün, fakat sen, başka bira - ikten sonra benim için Tabii bir sesle konuşmağa gayret et- tiği halde heyecanını tamamile gi İc muvaffak olamıyordu. Fettan kadın mrarında devam etti: — Demak sen tamamile değiştin Ha- lük? Senin nazarında ben ölmüş bir in- sarım öyle mi? — Ben öyle kolay kolay değişmem. — O halde beni hâlâ sevdiğini söylel Yaşamağa tahammül edebilmek için ba- na bu teselliyi olsun ver! Halük, başı yüksekte, dudakları ki - Kdli, hareketsiz duruyordu. — Artık senin üzerinde hiç bir tesi - zim kalmadı mı? Yoksa eskisinden da - ha mı az güzelim? Genç adam acı arı güldü: — Hayır, eskisi kadar, belki de daha çok güzelsin şimdi! O dakikada Handan, karşısına gelen kapının açıldığım gördü ve kat'i kara - nı vererek Halökun başını iki eli ra - sina alıp kendine doğru eğdi. dudakları- nı onun dudakları üzerine bastırdıktan sonra meydan okuyan bir tavırla onu it- #, kendisi de bir adım geri çekildi. Ayni saniyede Halük da başımı çevir- miş, me” alelâcele kapayıp ağını görmi ii iki dakika, iki akraba çocuğu, ki müthiş düşman gibi karı (karşıya kal - 'dıktan sonra Handan bir şey söyleme - den çekilip gitti. Apartıman merdiven - lerini inerken, bütün olup bitenlere rağ- men dudaklarında memnun bir tebes - süm vardı. Fihakika Halöku ümid etti- ği kadar elde edememişse de onu derin bir heyecanla sarstığını anlamıştı. De - mek vaktini tamamile ziyan etmemişti ve Halük, bir müddet daha mukavemet Nakleden: Muazze3 Tahsin Berkand Havadisi aynen kopya ediyorum: «Gazino ve içkili Wkantalar YENİ TARİFE tarifesi Belediye iktisad encümeninde tetkik ve Bir akçeye deve satıldığını dtyan her. kes © tarafa koşmuş: — Deve bir akçeye he, alalım, kabul edilmiştir. İçkili lokanta ve gazi-İ. Bir akçeye deve satan müşterilerine holar sınıflara ayrılmıştır. Hiçbir yerde |dönmüş: i içki meze ile verilmiyecektir> Havadisten çikan mana şü: İçkili gazino ve lokantalırda içkinin |satılmaz. Deve için — Deve bir akçeye amma üzerindeki kedi bin skçeye. Bu deve kediden ayri jmiktarına göre bir fıatı olacak. Meselâ, bin akçe verir, her ikisin âe alır götürür şişesi bakkalda otuz beş kuruşa rakı içkili gazinoda elli kuruştan fazlaya satılmıyacak. — Çok iyi! Diyecekler bulunur, Ben bir fıkra an- latayım: «Adamın biri: — Deveyi bir akçeye satar, gene para kazanırı siş, gülmüşler. di canım böyle şey olmaz. — Görürsünüz, Diye cevab vermiş. Deveyi alıp pazara götürmüş. Devenin semerine de sokskta gördüğü bir kediyi yüklemiş. - Pazarda bağırmaya başlamış: — Deve bir akçeye, deve bir akçeye. GONÜL İSLERİ Satılan İsünüz.» ! İçkili gazino sahibi dı yenin tesbit ettiği flattan fazla fiat iste miyebilir: — İçkinin şişesi elli kuruş. Siz: — Oh ne âlâ, içeyim, Dersiniz. O bir başka tarifeyi karşınıza" koyar: n — Meze de beş lira, i İçki, mezesiz içilmiyeceği için elli küs İruş içki için, beş lira da meze için vermes pe icab eder. Neticede six gene bir şişe rakıyı tarife tesbit edilmeden evvelki ii ata içmiş olursunuz, Dimer Ahit EN Okuyucularıma cevablarım Ankarada (5. Ş$. P.) ye: K, J. rumüzile bana mektub yazan oku- yucumun, mektubunuzda mevzuu bahsetti- iniz gibi olup olamıyacağını tahınin ede- mem. Size bu satırları yazmadan Son Pos- tada K. J, ye verdiğim cevabı bir kere da- am «1. ye ta ga idiz «Mekteb red ve inkârı kabil olmıyan bir vesikadır. Sözün ise Di edilmesi güçtür. ize ihtiyatlı olunuz. Derim.» Rİ iie bana yazdığı mektubu, kendi- ne cevab verdikten sonra yırttığım için mevzüünü tamamile hatırlamıyorum. Esa - sen okuyucum da bana vazih malümat ver- memişti ki, cevabımın sonunda: «Ezasa gelince, itiraz edecek bir nokta , yok mudur, onu tayin e yea adr ek hakiki bir fikir im, verdiğiniz tafsilât MAN geleli 5 derişim. Nitekim size de ayni şeyi söyliyebilirim. Verdiğiniz tafsilât hakiki bir fikir edin - 'mekliğime kâfi gelmedi. Yalnız mektubu- AK ağöenğini oley aynen alıyorum: N «Rica ederim sevgili Teyze gazetenizde «tse bile, nasılsa nasıl bir gün ona av - det edecekti. Halüka gelince, Handan gittikten son ra büyük bir helecana düştü, Acaba Zey neb ne görmüş, ne İşitmişti? Şimdi na- sil bir hattı hareket takib edecekti? Fa- kat Zeyneb tâ yemek saatine kadar o - dasından çıkmadığı için bu teskine muvaffak olamadı. Akşam yemeğinde genç kız ber za - mandan daha şen görünüyordu. Büyük bir meharetle muhavereyi daima #mu- mi noktalar üzerinde yürütüyor, | şahsi biç bir şey konuşmuyordu. O kadar ki Halük nihayet asabileşti ve salonda kahvelerini içerlerken bizzat kendisi o meyzua temas etmek mecburiyetini his - setti. — Boş yere sahte tavırlar ve sözler arkana gizlenmeyiniz Zeyneb. Olup bi tenleri gördüğünüzü anladım. Genç kiz derhal tavrını . değiştirerek <iddi bir sesle cevab v — Evet Halük, zin üzerinizdeki tesirini gidermek için bir şey yapabilsem yapardım, fakat sizin fikrinizi değiştirmenin imkânsız olduğu- — Benim Gikrimden size ne oluyor? 3 — Bunun büyük bir ehemmiyeti var» lr. — Farzedelim ki bu vaziyet karşı - sında herhangi bir kimsenin düşönebi - İeceği şeyleri tahmin ediyorum. — O takdirde cidden müteessir olu - rum Zeyneb. — O halde, henim fikrimi değiştir - mek için bir söz söyleyiniz. — Kabil değil, söyliyemem. Genç kız hafifce gülümsedi: — Hakkınız var, kendi şahsi düşün » celeri ve kanaatleri ne olursa olsun, ken dini bilen bir erkek hiç bir zaman bir ka dının oynadığı oyunu meydana çıkar - (Arkas var) şunu yazınız mektub yazmadığı takdirde ona çok kırgın olacağım gibi, ona her mua meleyi de bak ötmiş olduğu için istediğini gibi hareket etmekten hiç çekinmiyeceğim. K. J. eğer hakikaten o ise, ben evv: tatsiyemi nasıl değiştirebilirim. Okuyucu - ma ayni tavsiyeyi tekrarlamak borcum des öl midir? «Mektub red ve inkân kabil olmiyan bir vesikadır. Sözün ise isbat edilmesi güçtür Size ihtiyatlı olunuz derim.» * , P. S ve D. L rümuzile müşterek mektuli yazan genç kız okuyucularıma: İçinde bulunduğunuz şersit dahilinde evlenen genç kızlar yok değil, pek çoktu Ve bilâkis sizin devam etmediğinizi söyles diğiniz mabitlere devam edenler arasında evlenenler zannettiğiniz kadar çok değil « dir. Talipleriniz, mile muhitlerinizde sizi taş riyanlar, ve sizi tanıyanların ovamtalarilei tanıyacaklar arasından çıkacaktır. Çok bele” leyin demiyorum. Fakat biraz bekleyin. TEYZE Bunları biliyor mu idiniz Pp Yirminci defa evlendile Meşhur Roma- Uu filozof Mimus on dokuz defa ev - lenmiş ve on do kuzuncu karısın « dan ayrıldıktan sonra yirminci de- fa evlenmeyi arzu etmiştir. Arzüsunu yorum. getirdi ve Yin minci defa da evlendi. Yirminei karısı da aynen kendisine benziyordu. Filozefa vap madan evvelce daha on dokuz varmış ve ayrılmıştı. * Amerikada posta damgaları gede Sedena Ra Gü » Di Okğe ös © N ve Hg Posta pullarının üzerleri her mem. kette damgalanır ve bu zaman zaman değişir, başka şekiller adr. Ame, rika postalarının 1681 tarihinden 1829 tarihine kadar kullandıkları ve bu iki tas rih arasında değiştirdikleri damga şekil. leri pek muhtetiftir. Yukarıdaki reslğ bunlardan birkaç mümine göstermekten dir. NX Balıktan petrol çıkarıyorlar l kocaya Suni © surette petrol imalı için çalışanlar, balık. tan petrol istihsali lerdir. keşfetmiş, |

Bu sayıdan diğer sayfalar: