30 Nisan 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

30 Nisan 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z SON POSTA Sayfa 7 Eline elek #lmamıştır amma ince ele. mekte birineidir. Kumaş dokumamığır iğ sik dokumakta onden üstünü yek. İşte bu yüzden ona. insa eleyip sık do- küyan adını vermişlerdir. * İnce eleyip sık dokuyan insana her Yaşta tesad&f edilir, Ben bunlardan an. Sak bir tek mümüne alscağım ıçın, yedi den yetmişe kadar olan tombala rakam. İarımi bir terbeya dolduruyorum. Elimi okuyorum, Bir tane çıktı, «283. İnce eleyip sık dokuyan yirmi sekiz Yaşında erkek te olur kadın da. şirndi Be Yapalırı? Buldum buldum... Kulayı var. | Hele cebimden ufak para çantamı çıks. Yayım.. işte ibir eski yirmilik, yazı gelirse Yirmi wekizlik kadın, tura gelirse yirmi #ekizlik erkek. Atıyorum, pat düştü. tura... İnce ele- Yip e:k dokuyan yirmi sekizlik bir erkek Berdi ortaya çıkacak. Tahsilimi bitirmiş. Bir işe girmiştir. Parzedelim ki, memur... i dair ince eler, nk dokur.. ve bu Yüzden her işi uzatır: — Evrakın pulu tamam m «.. İmzalar doğru mu? « Sakın sahte olmasın. ss Bu fotograf bu adama ald. 4 Sakın uydurma olmasın, İnce eleyip sık dokuyan sokakta da aynidir. — Tramvaya bineceğim. "Tramvayın Üzerini osur. «Beşiktaş Fatih. — Acaba hakikaten Fatihe mi gidiyor? Valmana sorâr: — Bu tramvay Fatihe mi gidiyor? — Evet. — Depoya gitmesin? — Yok beyim. İnce eleyip sk dokuyan, kename bir Li çorap alacaktır. | — Acaba nasl bir çorap alsam! .. Kahverengi kertümümle de yiy- MİZAH Tanıdıklarımızdan biri: İnce eleyip sık dokuyan zan: İsmet Hulüsi "/ Mz Y — Hastaları (buraya mı geliyorlar? Hayır, — Ya gelirlerse, bunların deli denecek dereced merdivende bana tesedül eder de boynu. ma sarılırsa... Alt kafla kim oturuyor? — Pir koyun tüccarı, — Koyunları apartımana götirmiyor ya, — Apartımana koyün getirilir mi de? — İnsanın aklırn bin türlü şeyler ge- Ur, Bitişik apartımanda kimler var. — Bir avukat — Sakın bu avukat o olmasın. — O kim? — Bir tarihte benim bir davam vardı. Mukabil tarafın avukatı idi, Davayı ben kaybetmiştim. Oysa imkân yok, onun 6. arasında turduğuna bitişik anartımanda olürmam.| O Boroti Lamurda dâba başka bir sila İnce eeyip sk dokuyan nasıl evlenir, Hele bir de onu gözönüne getirelim, — Evleneceğim. Der.. düşünür: — Kimi almalı? ... Zengin mi olmalı, zenginliğe bak- mamalı mı? Güzel mi olmalı, güzelliğe bakrıamalı, okumuş mu olmalı, okuma. rine karar vermiş olması da muhtemel- kale ve wütalenları gözden e İcabında lciverd Kortümümle ». Acaba hangi marka daha dayanık. hır! Arkadaşlarının fikirlerini alır; — Ben bir çorap alacağım, hangi mar. Kayı tavsiye edersiniz? © gün dükkân dükkân dolaşır Bana çorap çıkarsanızâ, Bu sağlam mı? Hele dursun, bir başka dükkânn da Bakayım da, Dükkân dükkân dolaşmaktan ayakla- Mha kara su inmiştir, Nihayet bir tane. nde karar kılar, — Sağlam y2?. Bir de ben bakayım. e Burada iplik kaçmış gib! görünü- ©. Kaçmâmış öyle mi, yalan söğlemi. Yorsunuz yal... Yarım saatten fazla süren bir muaye. m sonra kararını verir: —— Pek fazla beğenmedim amma zarar alayım. Otuz kuruş verir, çorabı alır, İnce eleyip sik dokuyan bir apartımen Kiral yacaktır. > Acaba hangi semtte kiralasam! Pi'ân semtin çamuru. falan semtin gü- ltüisü, #ilânca semtin dedikodusu üze. tinde uzun uzun düşündükten sonra fa- Marc semi muvafıkça görünür. Boş bir apartıman bulur; >— Sağlam yapı mı? «.— Meşelâ bir yangımda yanmaz m7? « Bir zelzelede yıkılmaz mı? ss. Ya istimlâke tâbise, İp mk dokuduktan sonra apartıman bibi hakkında da ince eler, sik dokur; > Huysuz bir insan olmasın. **- Ya beni apartımanında ruz, ay olmalar hakkında da gene ince eler, dokur: > Üst katta kim oturuyor? ab alir: > Bir doktor. 'erak eder: © Doktor, ne dökterudur? rahat 0. ! Apartıman hakkında bu tarzdn ince | de biraz aklı yalar, gördüğü, görüştüğü mış olsa da zarar yok mu, iyi huylu oL dir. Fakat ince eleyip sik dokumaktar! hazırladığı bu 114 sa malı, insan bir kadının iyi huylu oldu- ğunu nasıl anlar. ya fena huylu olur da iyi huylu görünürse. ya sonradan huyu | başkasile nişanlanmış olmasın, şu -BusU. buluyoruz. Şuurlu ve ciddi bir emeğin bozuluraa.., Az kalsın unutuyordum. Sa, rışınca olms'ı, esmer mi o da mesele, Ya| hakikatte sarışın değil de boyalı saçlı ise nasıl amiamalı?... Eşi dostu tavsiye ederler: — Pilâncanın kızını alsan. ... Falan bayan sana deriktir. Onu el! ... Falancayı gördün mü, pırlanta zi- bi kız. hiç kaçırma. | İnce eleyip sık dokuyan, gene ince ele, meye, sik dokumaya başlamıştır. — Filâncanın kızını alsan, diyorlar,| amma filâncanın kızının tahsili biraz az. ,.. Ealin bayan sana denktir, diyorlar! amma, burnunun sağ Yanında bir ben var: . Falanca için pırlanta gibi kız. hiç kaçırma dediler amme, pırlanta gibi ol duğu ne malüm, değilse. İnce eleyip sik dokuyan yolda tesadüf ettiği evlenecek çağdaki genç kızlara ah.! cı gözile bakar: — Bu güzel amma, sadece güzel, başka bir şey bilmiyorum ki. İ ... Bu da güzel amına, kirpikleri siyah, saçları kumral... Halbuki kirpikleri de kumral olmalıydı. İ O. Hele bu görünüşte hepsinden iyi İamm saç tuyaleti bir scsyib, saçlarını ensesinde toplamış, ya ensesinde geçmi- yecek (bir çıban filân var da onu kapı, yorsa, Günler geçer, nihayet eş dost, akraba tasllükst fazla tesir yaparlar, kendinin yüzlerce genç kız arasından birinde ka. rar kılar: İşte onunla evleneceğim. Nişan kazırlıkları başlar. İnce eleyip sik dokuyan nişanlısı hakkında ince ele- yip sık dokumağs başlamıştır. Karşı karşıya geldikleri zaman katli dikkatli bakar, tekkik eder” — Saçları bu tuvaletile güzel görünü- yor, fakat saç tuvaleti modası değişirse dik. gibi gördüm. Hakikaten şaşı mı, yoksa larda fikriyat sahamızın hiç de çorak bır bana mı öyle geldi ... Konuşurken ağzı biraz çarpılıyor sinirlisi varsa, ya| gibi oluyor... ,. Tuhaf şey demin sağa çarpılıyor gibiydi. şimdi sola çarpılıyor gibi. ... Vücüudünü ben mütenasib gibi gör. müştüm amına değil galiba.. ... Vücudünün belinden yukarısı birez fazla uzun olmasın, ... Yok belinden aşağısı fazla uzun. Kendi kendine kaldığı zaman müstak. bel nişanlısının fotografını karşısına abr: — Fena değil. Bir artist fotografı ile yanyana koyar: — Greta Garbonun bakışları daha ma- nah, Bir başka artist resmi bulur: zellik var. Elini şakağına koyup düşünür: — Acaba karar vermekle kasta mı et- ... Daha iyisini bulaniaz mıydım ki! Ayrılmadığını tahmin ediyarum. «Fa. 'kat ayrılmış olması yeni baştan başka bi. vazgeçemez: — Benimle nişanlanmadan evvel bir ma bir iyi tetkik etmeliyim! ... Benimle evlendikten sonra ya ben- den bıkar, başkalarile alâkadar olursa!.. ... Benden hoşlenmış. beni sevmiş gö- rümüyor, Ya zâhiren böyle de hakikatte benden haşlanmış, beni sevmiş değilse. İnce eleyip sik dokurken, hesab bah. sine de temas eder: — Onu aldıktan sonra masraf çoğala- cak. ... Ben şimdi güç geçiniyorum, ya o zaman nasıl geçiniriz. ... Bu iş böyle olmuyacak, sorup öğren. meli, Tanıdığı evlilerden birin bulur: — Karının gıda masrafı olarak ayda ne kadar para gidiyor. Muhatabı şaşırır: — Ne bileyiru ben. .—Hesublamadın mi? — Hayır. — Hata. Peki giyim masrafı? — Tabii var, — Senede ne kadar? — Bilmem oldukça tutar, — Oldukça ne demek, elli Yra, yüz ra, — Çık. — İki yüz. üç yüz. dört yüz. — O sularda. — Fena. Dur bir şey sorayım, şapka modası sık sik değişirmiş. , — Orası öyle, — Gazetelerde kar katürler yapıyor- lar, — Bundan bana ne, ben karikatür yapmam ki. .— Sen karikatür yapıyorsun demedim. Gazetelerde çıkan karikatürlerden — biri aklımda kalmıştı: Adam koşuyor. bir ar. kadaşı görüyor, neye böyle koşuyorsun, diyor. O da cevab veriyor: Karıma son moda bir şapka aldım da. modası geçme. den kendine götüreyim, diye koşuyorum. — Böyle kâriketür ben de gördüm. — Hakikaten şapku modalan bu kı- Yi ne olacak, Ya saçları o modaya uymaz da “İgök çirkin görünürse?... ... Yana bakarken gözlerini biraz şaşı dar çabuk mu geçer. — Hemen hemen. — Öyleyse kurma şapka almak için ( Kitablar arasında ( | “Halide Edib,,, “Zola,, ve“ İstanbul Abideleri ,, Yazan : İbrahim Hoyi Son haftalarda kitab dünyamızda gene coşkun bir faaliyete şahid oluyoruz. Gün geçmiyor ki Ankara caddesini ören fikir dükkânlarının vitrinlerinde yeni ve çe « şidli kitablar görünmesin, Bunların ara- sında, hiç şüphe yok ki tercüme edebi - yalı en ön safı işgal ediyor. Hele, Remzi K.lbevinin büyük bir gâyretle kırkıncı sayısına ulaştırdığı dünya muharrirle « rinden tercümeler serisinde Norveçli ro- imancı Knut Hamsun'un Keçi ayaklı ilâh adile dilimize tercüme edilen Pur Tomü « Bı tercüme kitavhanemiz için en büyük bir kazahcı teşkil ediyor. Gene ayni geri- den çıkan Rus Çeholun kıymetli drstum iyce Âli Edizin Ustad kaleminden oku- duğumuz Altı numaralı koğuş'unu bilhas sa zikretmeliyim. Bu iki eserden ayrica bahsedeceğim. Bütün dünya ile beraber bir buh . ran devresi © geçirdiğimiz bu sıra, manzara arzelmemesi ilerisi için bize şen büyük bir ümid kaynağı oluyor. Ay - ni zamanda hâdiseleri azami bir soğuk - kanlılıkla seyir ve takib eden Türk oku- İyucusunun «Kitab, okuma» ya hiç de bi- güne kalmadığını bütün ezametile gös - terliyor. Son günlerde çıkan kitablar arasında, bugün bilhassa üç tanesinin üzerinde du |racağım. Çeşni itibarile © birbirlerinden tamamile ayrı olen bu eserlerin ilk iki- si imjalı, Üçüncüsü anonimdir. İlki, Ba- İhar Dürderin kiymetli edib ve romancı, üniversite İngiliz edebiyatı profesörü Hulide Edibi, bize tanıtan bir eseri, ikın- cisi, Hüsamettin Bozok'un, ölüm dönü - ün yüzüncü yılı münasebetile yaz- Zola'nın tahliM bir etüdü, üçüncüsü de. Yedigün müessesesi neşriyatında çı- ikan harikulâde güzel ve san'atlı (İstan - |bul âbideleri) isimli sAbides dir Halide Edib (1): Değerli bir öğret - men olan Baha Dürderin titiz bir itina ile, kıymetli romancının bütün eserleri- Dİ, hakkında yazılan bütün tenkid, ma- geçirerek yialık kısa, fakst özlü eserde Halide Edibi, omüteaddid jcepheden tetkik edebilmek imkânlarını mahsulü olan eserin ön sözünden de an- ladığımız gibi, Baha Dürder, mevzuunu işlerken gu dört ana hatlı gözönünde tut muştur: 1 — Hayatı. Bu bölümde, Halide Edibim hayatını okurken, kendisinin 14-15 yaşlarında ya- zı yazmaya başladığını. ve zamanında harikulâde denebilecek bir şekilde alâka uyandıran (Harab mâbedler) deki «El - lersi o vakit yazdığını unlıyor, ve kıy - metli romancı ve edibin edebiyat ile at başı kaşturduğu politika hayatını safha safha takib ediyoruz. 2 — San'atine dair bazı sözler; Bu bölümde, muharrir hakkında tanın mış kalem erbabı “tarafından söylenen sözleri okuyor, bu suretle Halide Edibin san'at hüvişelinin edebiyat — âlemindeki akislerini öğreniyoruz. Halide Edib ederek çalışmasına hayran olduğum genç muharrir Hüsamettin Bozek da Zu- lanin yüzüncü yıldönümü münasebetile, bu meşhur Fransız muharririni bize da- ha etraflıca tanıtan 48 sayfalık bir kitab neşretti. (Zola)yı hezırlarken müteaddid kaynaklara başvurmaktan üşenmiyen Hü samettin Bozok. realist muharri haya- tın: k eserlerini. onun empresyoni natüralizme karşı aldığı cepheyi anlatı « yor, altın devrini külâsa ediyor. Hüsamettin Bozok, Zolayı coşturan ve ona meşhur (İtbam ediyorum) isimi açık mektubunu yazdıran Dreyfus mese- lesini de etraflıca tahlil ediyor. Zolanın gan'atine dair olan kısımda, bu realist muharririn edebi hayatında geçirdiği bü» tön devreleri, Fransız (edebiyatındaki baklı yerinin sebeblerini bütün azameti- le görüyoruz. Eserin bence en enteresan kısmı: (Dilimizde Zola) başlıklı bölüm - dür. İşte Hüsamettin Bozok'un emli ve yorulmaz çalışmasının en mükemme) örneklerinden birini teşkil eden bu bö - lümde, Zölanın Türkiyede ilk nası) ta - nındığını, ve ilk tercümenin de Beşir Fuat tarafından yapıldığım öğreniyoruz, (Sahife 39). Dilimizde ilk defa olarak çıkan, ve bir devir açmış realist Fransız muharririni bütür hususiyetleri ile anlatan (Zola) gibi az hacimli fakat çok kiymetli bir e « seri bize kazandırdığı için Hüsamettin Bozok'u hararetle tebrik ederim. İstanbul Abideleri (3): Yedigün mü « (essesesinin neşrettiği (İstanbul Abidele- İri)ni ziyaret ettiniz mi? 'Türk matbaacı « ğına yorulmaz gayreti, ince zevki ile mütemadiyen hizmette bulunan, ayni © - nerji ile de İrfan kütübhanemize Elli Türk büyüğü. Küâşiller ve mucidlez gibi eserler kazandıran Seded Simavi bu se - der de, (İstanbul Âbideleri) ile bütün dünyanın gözbebeği eskilerin (Mecmuai İ Ezdad) dedikleri İstanbulun gerek san at, gerek tarih bakımından en değerli ve belli başl abidelerini bir araya toplayan bedil bir âbide vücude getirmiş bulunu- yor. Filbakika baştanbaşa bir tarih ha - ,zinesi olan İstanbulun bütün eşsiz ve her birisi Türkün asil ruhunun makesi, ifa « desi olan abidelerini bilmemenin, .tanı - 3 — Kitabların mevzülürı: 'Bu kısımda Baha Dürder, bir edebiyat etüdeüsüne yaraşan, bir ciddiyetle bize Halide Pd'bin 1$ eserinin mevzularını kısaca, İskat bütün özünü muhafaza ede- rek anlatıyor, Dördüncü kısımda da bü eser'erip metinlerinden, selim zevkini gösteren ve san'at mehengini (ölçen bir titizlikle gayet güzel parçalar ver'yor, Baha Dürder yalnız edebiyat merak - Iılarına değil, hele bilhassa orta mekteb ve lise talebesini ziyadesile alâkadar e - den, onlara eşsiz bir «malzeme» teşkil €- âecek olan bu eserile hiç şüphe yok ki İbüyük bir hizmette bulunmuş oluyor. İ Zola (2): Sistemli ve vesikalara istinad (O) Halide Edib (Hayatı, san'ali baktım. | da) Hazırlayan: Baha Dürder. Çığır Ki - taberi. (2) Zola (Doğumunun yüzüneti yıln Ya , : Hüsamettin Bozok. Sebat basımevi. m — nasıl parâ Yi İnce eleyip sik dokuyan, daha böyle birçok ciheti inee eleyip sik dükuduktan sonrâ nihayet, nişanlarır, nişanlısile bir. likte nikâh memurunun karşısına otu- rurlar. Nikâhları kiy;lır. Aslan gibi udamların evlendikten son. yamamanın İimkânsızlığı içindeyiz. İşte (İstanbul Abideleri) bu imiânsızlığı or - tadan kaldıran, bir kültür kulavuzumuz- dur. Abideler hakkında verilen malümat özlüdür. Resimler gizel, fakat nzdır. Ben, bu eserde tarihi mi bedlerimızden bâzı - larının daha büyük resmini de görmek çisterdim. İ Her bakımdan bir güzellik mecmuası plan (İstanbul Abideleri)nde küçük bir kusur daha var: O da esere fihrist konul mayışı.. Böylelikle herhangi bir âbide hakkında ma'ümat edinmek (isteyince, bütün sayfaları karıştırmak mecburiye « tinde kalıyoruz. | “İstanbul Abideleri)ni bütün okuyu - cularıma hararetle tavsiye ederim. İbrahim Hoyi (3) İsti Abideleri. Yedigün neşriyatı, me pm “İra kuzu gibi oldukları, eksiler'n, birer muti bende halin: geldikleri, ttzlerin pasaklılaştıkları malümdur. İnce eleyip sık dokuyanların da ekse. risi evlenir evlenmez, her şeyi oluruna, bağlıyan birer geniş yürekli kesilirler ve artık ince eleyip sik dokumazlar. İsmet Hu'üsi Gİ mini il di

Bu sayıdan diğer sayfalar: