A — FON POSTA es'mli Ki R Hergün | | Yazan: Muhittin Birgen .. # | öyle şehir arasındaki Köy, iş, bilgi K betleri tahlil edersek şu iki ba » riz vasfı görürüz: Köy «işler». şehir «bi - ir», Bilgi güzel bir şeydir: insanın ba - Şarma kudretini arttırır. Fakat, bu, iş ile Ahenk içinde yürüyen bir bilgi elmalı - dır. «İş» e gelince, o her zaman iyi ol - makla beraber, bazan bilgiye nisbetle çok geriden gittiği zaman, matlüb randi- manı veremez, gi hsullü,- kötü olur. Şu halde, bir mem- doal bir hayatın esasları şunlar ak lâzım Şehirde k yürümeli, köyde de iğ bilgi iy az bir «ii gi işe doğru ile kavvet - lendirilmeli. Hangi memlekette bu iki unsur, eh kuvvetli bir tesir yapabilmiş - se, o memle relah ve huzur inkişaf | tmiş, medeniyet seviyesi yükselmiş, öm | ran, mümkün olan en ileri dereceye va * sıl olmuştur. Geçen gün Büyük Mület Meclisinde kabu! edilen bir k& , şu yukarıda esa- Sri koyduğumuz davanın Türkiyede de lek hayatına aid bilânçoyu yapıyorlardı memlekette ilk defa atılan büyük ve eid- di bir adımdır. Türk köylerine hoca ye - tiştirmek maksadile tesis edilen yeni tip- | de bir takım enstitüler teşkilini kararlaş-! turan bu kanuna, muhterem doktor Re -| fik Saydam hükümetin en sükneier: | en ciddi eserlerinden biri olarak bakabi-! biriz. Çünkü, bu kanım, köyde «bilgis ile «iş» in elele vererek inkişaf etmesini te- min edecek modem bir iş ve terbiye ma-| diler. İngiliz Kralının imzası Ve Kanadalı asker akale: Geçenlerde ölen çok meşhur bir Fransiz avukatının mes- — Pek az davanın müdafaasını kabul ederdi, fakat mü- tahakkuk ettirilmesi bakımından, bizim! dafaasını üzerine aldığı davayı mutlaka kazanırdı, —— — — — İnanılan dava, inanı'mıyâan dava & Her insanda az çok bir oktörlük tarafı vardır. faMf san'atkârlığı kemale varmış olmaktan çok uzaktır, bunun içindir ki, en iyi müdafaa ettiği dava mutlaka inandığı be- de - vardır. Gören göz tarafından hemen anlaşılır. SOZ ARASINDA Garb cephesinde harb Eden bir “ bitaraf,, ! | kabesi |çalacağı günün artık A EE ör Rey inşa Rİ ie DK ER ak mapa kemiği Ayri , kinesi kurmuş bulunuyor. Bunun ehemmiyetini anlamak için bi- raz yukarıda izah etmiş olduğumuz da - vaya başka bir tarzda bir kere daha dik-! kati celbedelim: «İşsiz bir bilgis insan - lara yalnız ruh! ve içtimai hastalıklar ge tiren bir âfettir; bunun gibi, «bilgisiz iş» de insana beyhude yorgunluk. az fsyda- h bir meşakkatten ve netice olarak da hayatın ağırlığı a'tında ezilmekten baş- | ka bir şey vermez. Bumun birile de, di$erile de mücade etmek lâzımdir. Yeni kanun, ikinet fe - nalıkla kuvvetli bir mücadeleye giriş - meğe azmeden İlk ciddi Türk teşebbüsü - dür. * Bugünkü şehir nüfusu arasmda m aleşef, büyük bir küt'e vardır ki mek tebde bir çok şey öğrenmiş, her gön o kuduğu gazete veya kitablardan müte « madiyen bir çok şeyler öğrenip durur, fa kat, işe gelince, hiç bir şeyi tamam bil - mez, Sizden, ekseriya boynunu bükerek, «İş» isteyen insanlar görürsünüz ki «ne iş yaparsın?» diye sorduğunuz zaman. size «her şeyi yaparım, iş olsun da...» diye cevab verirler. Bunlar «iş» değil, «aylık istiyen, «ekmek, istiyen insanlardır. Bu nevi şehir unsuru ne kadar eksile- çek olursa «ben şu işi yaparım!, diyebi - len münevver bizde ne kadar oçoğalırsa memleket de o kader ileri gidecektir. Ben, bunu görmek saadetinin belkide bizim çocuklarımıza nasib olacağını zan- nediyorum. Köye gelince, köyümüzde işden başka bir şey yoktur. Barı yanlıs düşünceli münevverler arasinda “tenbeh ola - rak tavsif o edi'egelmiş bulunan köy - İümüzün, ben Mizumundan O fazla çalıştığına ve yorulduğuna kaniim. Tür- kiyede «ekmeği elden ve suyu gölden gelmemek» şartile yasavabilmek güç bir iştir. Bizim böfün köylümüz bu güç işle pençeleşir, Kim ne derse desin, ben buna kuvvetle kaniftm. Fakat, bu bilgisiz “a - Tışmanın randımanı yoktur. alman mah - ful azdır. O kadar azdır ki ihsana işleme zevki vermez. İstediğimiz kadar harf inkilâbı yapa - hm; köylünün ana kitabı tabiat, kalemi sapan ve yazısı da çifttir. Föer kendisi ni okutmuk ve münevverleştirmek is tiyorsak. onun elinden tabiat kitabını mıyacağız ve kalemini değistirmivece Biz. yalnız, onun bu kitabi iyi okumasını temin etmekle ve bu kalemi iyi kullan - maktan fbaret olan vazifesini kolaylaştır. makla mükellefiz. Yani, biz «bilgiçlerin. boreları budur. Köy çocuğuma hendesenin mik'abını bisküvi kutusile izih eden bilginin köy- de hiç manam yoktur. Arzın Omubitinin kaç kilometre olduğunu köy çocuğuna öğretmek büyük bir marifet değildir. He- Ye demokrasiye ald edibane cümleleri bü çocuklara papalan gibi ozberletmekte bir fayda yoktur. Vazifemiz, köye, köylü- | İngiltere kralı, son günlerde İettiği bir klübde Kanada gönü bir askerle karşılaşmıs den r kralın yanına yaklaşarak elinde tuttuğu mek - tubu uzatmış ve: — Sir, demiş, şu mektuba bir imza lütfetseniz ziyadesile minnettarınz ola- cağım; bu hatıra ailem için büyük bir kıymet ve fahri gurur vesilesi teşkil e i Hergün bir fıkra Kral gülümsemiş ve: i | : Tahammül edilmiyecek kadar fena sesli bir şorkıcı mütemadiyen “şarkı söylüyordu. Bernard Shew şarkıcının bir şarkıyı bitirmesinden istifade ede- rek yatına gelmesi Şaritcı yanına gelince sordu: Lokantada yemek yiyen müşte- rilerin erzt ettikleri şeyleri de söy- Yavaş sesle masallar — Ne yarık ki, bu dileğiniz! istesem| söyleyiniz de yerine getiremiyeceğim. Zira korka - Meşhur müharrir Bernard Shaw bir lokantada akşam yemeği yiyordu. rım ki, bir kere böyle imza atmıya baş - larsum arkasını alamam.. cevabını ver - Lokantada kötü bir müzik çalınıyor. miştir. ler misiniz? Şarkıcı cevab verdi. — Ne emredersiniz söylüyeyim?. — Hemen arkadaşınızın yanına gi- diniz, ben yemeğimi bitirinciye kadar onlara yavaş sesle masallar söyleyi - niz. ku Lâciverd şsutanlar toburu Fransızların en güzide askerlerinden mürekkeb safMan, alelâde üniformayı /hor görerek daha ziyade kar ve tipler - den tunçlaşmış vücudelerini bele kadar! gali çıplak bırakıp gezen, başlarına lciverâ| Dünyanın en pervasız bir bere, bacaklarına Jâciverd Obiv kısa > “ pantalon geçiren ve Alp dağlarında ha - Fasını ö'dü tırı sayılır derecede yüksek irtifada ya -| «Pervasız ka - şayan bir tabura «Lâciverd şeytanlar» iş-| dın» lâkabı ile meş mi verilmektedir. «Lâciverd şeytanlar hür olan seyyah, taburu efradının en büyük zevkleri çok muharrir ve san'at ük (kâr Madam Twe » İyüksek dağlara tırmanmaktır. ele 75 Yizinle a - nün işine yarar bir bilgi vermektir. Öy-!larak © Londrada le bir bilgi ki köylünün evvelâ işine ya -| ölmüştür. rasın, sonra da, sırf böyle olduğu için, Seyyah kadın, İanun ruhuna nüfuz etsin ve kalbini kuv-| seyahatlerinde tür vetlendirsin. Tü türlü macera - * lar geçirmiş. bir İ İşte yeni Ranun ile tesisi tekarrür e -| keresinde kırık dü İden enstitülerin gayeleri bu olacaktır. menli bir gemi ile Newfoundland açık İBu yeni teşkilâtın vazifesini ve rolünü (larında fırtınaya tutulup sürüklenirken İmasıl ifa edeceğini izah etmek burada u-|ve diğer yolcular korkudan tirtir titrer- zun sürer. Fakat, şunu söyliyebiliriz ki ken, © hiç istifini bozmamış, Japonyada bu vazifeyi görecek olan sistem mükem- müthiş bir zelseleye şahid olduğu; Sibir- mel bir şeydir ve bundan (o dolayıdır ki yada bir şimendifer kazasına üğradığı Doktor Saydam hükümeti çok güzel bir zamanlarda da hiç bir telâş eseri göster- iş yapmış oluyor. İmemiştir. Acaba, bu mükemmel sistem, tatbi -| i: MA Bir keres n ” aile ai ği enin) ir keresinde de, bir milyonerın ken Bu suale hayale kapılmaksızın cevab ve- disine yaptığı izdivac teklifini ve bir mil relim; Hayır. Her teşebbüs gibi bu da,|Yon lirayı reddetmştir. ilk safhada bir takım zorluklarla karşı -| — laşacak ve bu işleri iyi anlamış unsur nok! Yeni tip bir Alman tayyaresi İsanlığından delayı çok eksik randıman Amsterdamda cıkan Algemeen Han - İwerecektir. Ancak, yüzmeyi öğrenmek i- i çin denize atılmak şart olduğuna (göre, desblad gazetesine göre Almanlar çok ya- mademki bir keredenize atılmış bulu - Kında yeni bir tevyare çıkaracaklardır. nuyoruz, elbet yüzmeyi de öğreneceğiz! |Bu tayyare saatte 557 kilmhetre süratle GR. Muhittin Piraen itörleri iki tanedir. ISTER İNAN, İSTER Alman radyosu kandil münasebetile dini bir mev'izede bulunmuş. Hazreti Muhammedin hayat ve gazaları hakkın- ve bu 20 yıl içinde Alman radyosunun da da bir müsahabe yapmış. Türk dinini bilir, fakat dini siyasetten, hele milli hayat- İSTER INAN, iSTER gitmektedir. Markası 29 Dernterdir. Mo-| tan ayırmak Fizumunu duyduğu gündenberi 20 yil mekle bugünkü Türkiyesini bildiğini Garb cephesinde İngiliz ve Fransızla- rın saflarında bir «bitaraf. asker de harbetmektedir. Bu, Amerikanın meşhur | jokeylerinden birinin oğlu olan, ve A | merikan tebaası bulunan Frank O'Netli'-| dir, Genç, bitaraf muharib, Almanlar'a çarpışma esnasında yaralı düşen mütte- fik askerlerini toplamak vazifesile mü - kelief olanlardandır. İngiltere veliahdi 74 | yaşına bastı | İngiltere veliahdi Prenses E'izabeth 21) Nisanda on dört yaşına basmıştır. Genç prenses epeyce büyümüş ve boyu bir metre allmış santim olmuştur. sıhhati mükemmeldir. Son harb hâdiseleri genç ruhunda fazla bir aksülâmel yapmamış olmalı ki, engin beş'esini bütün ciyadeti- le muhafaza etmektedir. Yüzde bin kırk faiz Amerikada saf bir Amerikalı kadı - nan başından şu garlb macera geçm's- tir. Bir müessesede çalışan kadın, muz. tar kalarak bir mürabahacıdan 12 İn-| giliz lirası borc almış, ve iki senede tam 1100 İngiliz lirası ödediği halde gene de borcundan kurtulamamış. bünun Üzerine sahtekârliğea başvurarak. mak- buzlerda tahrifek yapıp para çalmıştır. Kadın yakalarımış ve sahtekârlik suçile mahkemeye verilmiştir. Mürabahacı - nan kadından aldığı faiz yüzde bin kırk üzerinden hesab edilmişti. İki milyonuncu asker Fransa ordusunun #ki milyonuncu askeri, arkadaşları arasnda büyük bir şöhret kazanmıştır. Askeri sicillâtma bu numara ile geçen askerin ismi artık Nisan 21 Roma mzthuatı konirola karşı ateş püskürüyor (Baştarafı 1 inci sayfada) yet göklere çıkarılıyor. Fakat kö ak altında çiğne re böyle hare nizlerdeki hakimiyetini döst düşman bütün düny: / ayı kendi mür” | luna almak emelindedir. İngili adaletinin değil, hakiki adatetin galebsi temenni edelim. Bu itibari liz emperyalizmine denizle ve hav dürücü darbeler indiren Alman r (min kahramanlık menakibini bö: mpati ile takib etmektedir. lüyor ki, Avrupada artık ef, bulunmuyacağı devir yaklaşı Akdeniz ve İtalya Roma 20 (A A.) — Giornale d Akdeniz meselesine t mskalöde hiç dar emek Bu gazeteye göre İtalya Akdenizin eN büyük milletidir. Fakat Ak terenin hegemonyasını temm ve askeri bir rejim hüküm sürmektedif. talyanın gerek giriş ve çıkışlar, ge * nimsediği davadır. Diğer davalarınıla mutlaka yapmacık |7€k9© Akdenizin dahili hakkında yeni bi anti sistemi istemeğe hakkı vardi talyanın bu hakkı yeni Avrupanın €B basit şartlarını teşkil etmektedir. Kontrol: şı Roma 20 (A.A) — .Mukadderat saatis başlıklı bir makalesinde Mussolini tara * fından tesis edilmiş olan Popolu d'İtaliâ gazetesi, İtalyanın tarzı hareketinden bali sederek şöyle demektedir; ihin ortasında ve barb mıntakalar n ortasında bulunan İtalyan millefi gibi bir millet neticede her tarafta darbe yiyen sulhçü milletlerin vaziyetin& düşmeden ebediyen uli kalamar. Bizim milletimiz gibi büyük bir millet kendi € vinde kontrola tâbi tutulmağa hiç bir 24“ râzı olamaz. Şimdi ise seslenen ve arayan, durmak emrini veren, karanti * maya tâbi tutan, kontrol eden ve bu su retle çabuk bozulan eşyanın ziyamı mu“ cib olan ablukanın eziyetlerine katlan * madan Massuadan Tİriyesteye gitmek, İtalyadan İtalyaya geçmek memnudur. Bu gaddarane tedbirler İtalya için bir ha karettir. İtalya, güneşin batması ile çık" ması arasındaki zaman zarfında araştır ma yapılmasını meneden beynelmiie) ka- nunların bahşettiği imtiyazdan bile mah» rTumdur, Okyanuslara açılmış kapıları bu lunmıyan bir büyük bir mület de“ ildir, Bu hususta Portekiz İtalyadan das ha serbesttir. Popolo d'İtalir. İtalya milletinin Ak * denizde mahpus kalmamak için en bü - yük fedakâr'ıklara katlanmağa mukteğif olduğuna dair Mussolini tarafından söy“ lenen sözleri hatırlatmakta ve şöyle de * mektedir: «Biz emellerimizin bu tarzda ifade edilmesini alkışladık. Fakat tarih a'kış * larla yazılmaz. Biz kılıcın altından daha kıymetli olduğunu ve hiç kimsenin kavi İbir kalb'e tehlikeyi göze almadan tarih- teki mevkiini muhafaza biliyoruz.» Roma 20 (Havas) — Gaya, Giornale d'İtaia gazetesinde neşrettiği bir maka” lede İngiliz nazırı Crossun İngiliz - İtal yan münasebetlerine tasilük eden nut * kunu «Garib ve fena T'ham alan: bir nutuk olarak tavsif etmektedir. Gayda, müttefiklerie İsviçre ve Tür « kiye gazetelerinin kaba ve müsamaha & dilmez diye tavsif ettiği tahrikâtlarmnı da siddetle tenkid etmektedir, Avrupadaki Amerika askeri ataşeleri Cenovada toplandılar edemiyeceğini unutulmuş gibidir. ve kendisi « İki milyon diye çağırılmaktadır. Geçenler-! de kendisine on günlük bir izin veril. İmiş, Parise döndüğü zaman hususi me- rasimle karşılanmıştır. Hitlerin doğum günü Almanyada. Hitlerin doğum gü- nünde tatbik edilmek üzere bir hediye günü tertib » Bu hediye İgününde, herkes dilediği madeni eşya- İya Hitlere gönderecektir. Panamanın bir hususiyet: Dünya yüzünde güneşin Okyanus de - nizi üzerinde doğup. Atlas denizi üzerinde İbattığı görülen yegâne mevkı, Panamadır. İNANMA! niş halde seç - yepyeni bir nesil yetişmiştir. propaganda için dini bir met INANMAT Roma 20 (AA) —D.N.B. alansı bik diriyor: Muhtelif Avrupa merkezlerindeki A * merika askeri ataşeleri bugürlerde Ce * novada, general Miles'in riyaseti alınd? bir konferans akdetmişlerdir. . Genersi Miles Avrupaya bir vazife ile gelmiş 0” lup şimdi Vaşingtona avdet etmek üze “ redir, Bu konferansta görüşülen yesele- ler hakkında henüz hiç bir malümat al” TRENİNİN ce vereseoooonsesnnrnumemaanaayaneesne FAZI SA SE a ii di e eğe? iniz