5 Nisan SON POSTA «Son Posta» nın tarihi tefrikası: 17 | za zi Zİ e İNN Yuzan: Hasan Adnan Giz Gece yarısından sonrâ Gene gözlerinden iri yaş taneleri yu- varlanmaya başlamıştı. Zübeyde derdli kızı göğsüne kastır mış, parmaklarını ipek saçlarının arasın da gezdiriyordu: — Benim melek kızım!, Sen irsanla- rm deği!, meleklerin bile melikesi olüur- sun. Güzel güzlerini niçin yoruyorsun? Bu kadar kendini harab etme, her derdin bir çaresi bulunur. — Onu çıldıras de! Fakat kaçmayı getirmemiştim. Ben saraydan bile padi- ren çıkan bir kızım, Düşün babamı bıra- kıp nasıl kaçayım? — Hakkın var canım, — Fakat onun da hakkı var. Seneler geçiyor. Bu sekilde devam edersek sonu- muz ne ölacak?. Sonra kat'i kararma rağmen babamın beni Necmettine ver- mek fikrinden asla geçmiyeceğine em!- nim. Aramız açılacak, büsbütün hiçbir zaman aklıma olacak, belki de öleceğim. hırsa Naymanın fikri üzerinde düşünmek İzm geliyor. Bir daha ns zaman gele- cek? — Yarın gece yatsıdan sonra. — Pek te üstüste oluyor. Bari bu ak- şamki kadar uzun konuşmayın. Hem sa- kın. odanın :öklarım yakma!, Allahtan kimse bu gizli volu hatırlamıyor, bir se- zerlerse mahvojuruz. — Zaman, zaman canımdan beziyorum Zübevde. — Bir karar verdin m! beri, yarın ak- şam ne diyeceksin? — Daha Biebir kararım yok. Düşüne. miyorüm, başım çatlıyor. biraz delaşaza- Hım, sen otur. Dışarı çıkarak İcs ve karanlık dehliz- Yere saptı. Köşe baslarında nöbet bekli- yen - ve renk'eri karanlıkla imtizaç etti ği için yanı başlarına varılıncıya kadar farkolunmıyan - zenci kölelerden başka hemen bütün saray uyumuştu. O gayri ihtiyari gene kule dibindeki daireye doğru sürüklendi. Gecenin bu saatinde Bayharsın zavak lı karısı o koca dairede yapayalnız ne ya- pryordu acaba?.. Bedbaht kadın kendi a- yağı ile adetâ bir zindana Yoksa babası, onu düşmanlarına teslim mi etmek istiyordu? İçinde gene, onun. la derdleşmek, onu teselli etmek arzusu uyandı. Bu düşüncelere dalmış o tarafa doğru yürürken, birden titriyerek harab — İkiniz de haklısınız kızım. Bara ka- durdu, O yordu amma gene büyük bir tecessüsü- nün sevki ile bir köşeye çekilerek basını uzattı. Ansızın bileğini bir el kavradı: — Zeyneb! — O siz misiniz? — Evet benim. Gece yarısı buralarda ne arıyorsun?. Hiç baba. biraz hava almaya çık- ruştım, — Bugünlerde çok tuhaf tabiatler e dindin. Seni o tarafa geçmekten ve o ka- dın'a görüşmekten menediyerum. — Ben menolunsn şeyler? hlebir Z8- man yapmadım baba. — Nasıl. inkâr mı ediyorsun? Benim emrimle seni o tarafa geçmekten mene- den Necmettine s#ylemediğin lâf kalma mış, Doğru yapmıyorsun kızım. — O Necmettinin sözlerine inanmayın baba, adetâ beni gözünüzden düşürtmek *stivor, rica ederlin ona bu kadar itimad göstermevin... — Yok kızım sen de ona cok hakaret vanıyorsun.. ben hir baba ve bir hüküm- dar olmak sıfatile ikinizin İyi rerinmeni- »i İstivor ve istikbal için ümidler besli- vordum *vi gortmemiveceğim. — Bövle söyleme Zevneb İvi bir kız daima bshasının sözünü dinler Hav odana dön ve ir daha buralarda delaş- ma, *, Pavbaremp are Fatma kendina avri- Tan dafreve cekildiği zeman o kadar vor- mın ve nes'esizdi ki, bir köseve büzü'üp saatlerce sessiz ve hareketsiz düşündü. Kocaer veni bir macerava atılmıştı. Bövle şehirden sehir» kasmakla ükibet- Teri ne olasaktı? Ftraflarında binlerce düsmanları vardı. İcinde hür vasıyabile- cekleri muhit desaldiken darahvor, he vatlarını tehdid ederm tehlikelerin sayısı hermün biraz dah» artıvordu. Kabına sığamiyan ve çok büvük ikti- ras'ar kovalıyan Bavbars hiçhic tehlike- den yılmıvor, onu da ardısra ölümlere doğru sürüklüyordu. Tekrar bu kalev gelmek daha bir müddet evvel kendile- rine yapmadıkları istiskal kalmıyan bu , | garib insanların yanına sığınmak herhâl- de acı bir şeydi. O gerçi iç günde seni aldırırım demişti amma bakalım bu ka- dar kısa bir zamanda işlerini bitirebi'e- cek miydi?. Bu düşüncelere o kadar dal- mıştı ki getirdikleri yemeği bile içi al- madı, — Beni afleriin. hicbir zaman onunis | Mizah: vapurda bir mülâkat (Buştarafı 7 nci sayafada) — Üç yüz lira amma. nelere sebeb ol- dum bir bilsen. — Nelere sebeb oldun ki? — Bayan, kışın başında beni atmaya niyet etmişti. Kocasına söyledi. Tabil e aldırmadı. Bayan hiddetlendi. O Bağırdı, kocası bağırdı, bayan ağladı Kocası yu- muşamadı. Bayan evden kaçtı, annesinin evine gitti. İki gün ayrı yaşadılar. Bayan avrılmak için bir avukatla baş vurdu. Fazla uzatmıyayım. Benim alınmam şar- tile aralarını buldular. — Olmuş bitmis iste. — Bu kadarla bitse iyi. bayanın ko- cası bav, üç yüz Niraw birden veremi vordu. Taksitle a'dı, Fakat o zaman fin- tım üç vüzden #ç yüz elliye çıktı. Ayda otuz beş lira verilecekti, Bay bir av hu Durayı verdi. İkinet av veremedi. Evde Kavga rürüMü oldu Eay tahsilder yele- jJeek korkusile birkaç gün isine gidemedi. İbavı herkesin içinde rezil etti. Bayı le rava verdiler. İcrava gitti. Moasına haciz konuldu. Ben havanın sırtında bir süsüm amma, taksitlerim de basım mahcuz ms- asında bövük bir vik Vapur Kadıköye yenaşıvordu. Bayan İavağa kalktı. Portbağajdaki şemsiyesimi İa'dı, eşmiseynin sapı bana bakıyordu: — Gider ayak ben de söyliyeyim. Çok dikkatli bakma, beşma inerim. Fsasen işim budur: Her zaman bayanin kocası- nın basına İnecek değilim ya. Korktum ve başımı penerredon tarafa irdi, İs Hul Tcptan meyva ve sebze fiatizrı 4/4/9040 Perşembe günü İstanbul Beledi. zesi merkez halimde toptan satılan yaşi meyve ve sebze fiatları: Se on eşeği fab e» gülmek “Son Posta,, nın Hikâyesi Yağmur altında Yazan : Muazzez Tahsin Barkand Nigür nişanlanmıştı. Bunu haber al-'amma, onun yüzü oldukça hoşuma gitti. Gıkları zaman bütün arkadaşları Kayret- İğ halde, benim şemsiyeye olan düşman- le yüz yüze bakıştılar ve onu ilk gördük-| lığıma mukabil, onun. az bulutls bir ha» leri zaman, etrafını alarak telâşla sor-'vada bile, bir İngiliz gibi, şemsiyo taşır Fakat tahsildar bu. vakasım berakır vet, | dular: — Ne zaman? Kiminle? Nasıl ve ne- rede nişanlandın Nigâr? O, kızıl dudaklarını daha çok kızıllaş- bran bir tebessümle açarak, saadetten titriyen sesile cevab verdi: — Dün yüzükleri taktık. Onunla yağ- /murlu bir günde tanışmıştık, gene yağ- Mur altında mi; Bu kısa cümleler, onun başından bir İvak'a geçmiş olduğunu göstermekte oi- iduğundan arkadaşlarının merakı bösbü- itön arttı. Nigâr gibi, güzelden ziyade çir- kine yakın bir kızın hepsinden evvel ken- değer bir hâdise idi Arkadaşları Nigirm çirkin olduğunu /söy'üyorlar, fakat osun, bir erkek gözile " bakılınca çok cazib ve cana yakın bir kız olduğunu nazarı dikkate oalmıyorlardı. Nigâr bunu bildiği halde onlarla iyi ge çinmek yolunu takin etmiş ve seneler- denberi çalışmakta olduğu dairede her- kese kendisini sevdirmeğe muvaffak ol- muşlu. i — Çok merak ediyoruz Nigâr, bu na sıl oldu? Kuzum ize anlatıver. Genç kız yazı makinesini bir kenara çekip çevik bir hareketle masanın üzeri- İne sıçradı ve mual'ökta kalan ayaklari: İm çapkın çapkın sallıyarak o arsatmağa başladı. Dört arkadaşı onun etrafinı s'- mişlar, nefes bile almaktan korkuyorlar. mış gibi gözlerini acarak bütin dikkat lerile dinlemeğe kovulmuşlardı. — Vak'a çok sade ve basit bir şekilde başladı çocuk'ar... Siz benim şemsiye taşımamak itiyadında olduğumn, daha doğrusu semsiye taşımanın sinirime dö- kunduğunu bilirsiniz. Kış basında, gene " bermutad yağmurluğumu arkama, fir şapkamı başıma geçirin her sabah evden idisine bir koca bulması cidden hayrete| mast sinirime dokunurdu. Daireye geç kalacağımdan dolayı huy« suzlamp bir düzüye saatime baktığımı görünce bu genç: — Galiba yürümekten başka çare yok! dedi. Ben de bilâihtiyar: — Evet! cevabm. verdim amma şid- detli yağmura rağmen yürümekte biraz tereddüd ediyordum. Nihayet, son bir defa saatime bakınca yerimden fırladım, yağmarluğumun ya- kasını kapamağa çalışarak oyürümeğe başladım. Bir de bakum ki yanımda o genç. — Sizi yağmura karşı muhafaza et- mekliğime müsaade eder misiniz efen- dim? Kış ortasında, şakır şakır yağan soğuk bir yağmur yüzümü, buynumu ılatırken birdenbire başımın üzerine geniş bir şemsiye açılması o kadar dinlendirici ve sükünet verici bir şeydi ki, çok terb'yeli bir tavırla sorulan İs suale red cevabı veremedim. — Teşekkür ederim efendim, dedim. Onunla Babilliden aşağıya doğru yü- İrümeğe baş'adık, Tramvaylar Sirkeciden ileride bile arka arkaya dizilmişlerdi. Bir tsraftan da soğuk yağmur kuvvetle ya- ğıyordu. Onunla adetâ birbirimize soku- larak yokuyları indik, köprüyü geçtik ve beni tâ buraya kadar getirdi. Yolda bit- tabi konuştuk. Resmi bir şekilde, birbi- rimize işlerimizden bahsettik, tramvay- ların intizamsızlığından şikâyet ettik, yollardaki çamurlar, otomobillerin sp rattığı sular hakkınd. birbirimize derd yandik. Ertesi gün onu gene tramvayda gör- düm. ve bu defa, bir gün evvelki made- ramızı hatırlıyarak ikı eski dost gibi ko- nuştuk ve ondan sonra da hergür; ayni daireye geçen kapıdan siyah bir gölge! Etrafa akşam garibliği çökünce kalbi gikmıştı, Tekin olmadığı iddia edileni büdbütün sıkışmrak kalkmak, biraz de kule altına ald bir takım eski hurafeler laşmak, yeni dairesini görmek istedi, aklına geldi. Kalbi korku içinde çırpanı- | (Arkası var) Son Postanın tefrikası: ?6 İyi güzel amıma; ilk önce beye ha- neler ber vereyim de sonra içeri buyurunuz. — Bü da tuhaf! Göz göre göre koca| Hicran gittikçe solan bir yüzle: insanı saklıyacak değilsiniz ya?. Ben) — Rica ederim Münire hanım! kızım teyzesi yerindeyim... Kendisine!inledi. Biraz sükünet bulunuz, oturu” söyliyecek şeylerim var. MUZ şuraya. Bu esnada doktorun yarıma gelmiş! Kadin kendini bir koltuğe attı: olan Siret boğuk bir sesle Mustafaya! — Nasi süküne: kulabilirim?. Şu seslendi: (iki. üç gün içinde olanları bir düşünse- > uyur. |7e Kızım. Bana emanet edilmiş bir Pei Mustafa. yukarıya buyu: e KâN a | Heran soğuk bir gülüşle: da ei yüzünün yi — Gene rica ediyorum size Münire hanım! ilim! yaşlı bir kadın hızlı adımlarla merdi - e “örme —- e venlerde göründü. Sofada kendisine) denbhire ortadan Erener ipin he bakan iki genç adama nereye gİİrcedi-| hale gelir düsün bir kere... mi danışmadan yürüdü. Siret kadının! — Çok telâş ettiniz. önüne geçerek Hicranın bulunduğu 0-İ — Ederim elbet. sen şimdiye kadar danın kapısını açtı. Genç kız büsbütün İeyinden bir adım atmış bir kız mısın?. solmuştu. Odaya giren kadın boğul” | Allahın bekârlarının evinde işin ne? gibi tıkana tıkana: — Orası benim bileceğim bir iâ... — Aferim sana Hicran! -diye ağlamıya| — Hav:r! Hayır! vanilıyorsun #zım.. Jvaparsa boppaları, şımarıkları yapmaz?! başladı- Başıma neler açtım? Yarabbifİben merhum #nneciğinin catı ciğer bir Senin gibi namuslu. akıllı bir kız bunu İkomşusuydum. ,, ço Ces Basılı Kuruş | akıyor, tramvaya binerek yanhaneye| arabaya bindik, Yavaş. yavaş aramızda Domates Kilo MW - 8 yamtar, Bir gin Fstihten kalkan|sevimli bir arkadaşlık peyda olmuştu. Bakin ; W - 22 İl tramvay Divanyolura geldiği zaman bir-| Bir akşam daireden çıkış onu tesadüfen Birak .”'» . | denbire durdu. İleride bir kaza olmus,İkarşımda buldum. Meğer, sonradan öğ çmlaz ? OX © | amabalar arka arkey dizilmişler, bir an | endiğime göre, bu bir tesndlf değilmi. in > vin , |tn evvel yolun açılmasına imkân yok-| Bana köprüyü yürüyerek geçmemizi tek- Ispanak » .. a M8 etti. Kabul ettim. Hirkaç gün sonra Pırasa » 8 . « || Biletelnin verdiği bu haber yelewların|gene birbirimize rasladık ve tâ Beyazıda Libana , 140 , 12 İl fena halde canlarını sıkmıştı. Tam iş sa-| kadar yürüdük. Havuç » G- 6 atinde ve baraakton bo:nnucasına yağan| Nihayet, geçen sabah. bardaktan be iğ Taze vaprak » NN . 4 İlbir yağmur altında yürümek pek eğlen-| şanırcasına yağmur yağdığı halde, Di- A ERE » M.M Hcel bir şey değildi yanyolu istasyonuna geldiğimiz zaman İİ aemmnar yemeye Bu gibl zamanlarda, sıkışık bir tram-|bana orada tramvaydan Ee eyy ih mağinar i 12 | 15 fi vay arabası içinde Iralan insanlar arasın-| kadar yürüyerek gitmemizi Elma Amasya Kio 4 , 49 | da gayri ihtiyari bir teklitsizlik ve lâü-| Hayret ettim, bunu gülünç bulurak red- Ema Ferik , 180. M | balilik baş gösterdiğini hepiniz bilirsi-|dedecektim amma çok heyecanlı bir ses | Elma Lâz , 7 - 3 (niz... Bizim tramvay yolcu'arı da birhi-lle: e e » $ . 8 İlzinin yüzüne bakıycılar, derdleşiyorler,| — Size söyliyeceklerim var, inelim Çeri ya arm » MM | sikâyet ediyorlardı. Eenim yanımda genç) Nigâr... rim m p —. N İbir bey oturuyordu. Onunla hemen her| Dedi. İlk defa olarak bana yalnız is Limon yerli 100 e 80 80 sabah ayni saatte tramvayda buluştuğu» mimle hitab ediyordu. Bilâhtiyar titri- — Kenşuluk! — Evet ne zennetiin komşuluk ya. Yâlıâ sen bitrük mektehlerde okudun.. *ahsilin. bilgin ver. amma bizim de bi. zim. hayatta #ecrübelerimiz.. var. Hangi asırda olursa bir kız bir bekâr gencin evinde yaraşmaz, benim sana yerden İ “öde kadar itimadım var. Amma gelge. Telim bunu Aleme anlatamazsın; dedi- katı simdiden ayuka çıktı. Gazeteler çayır e: yanyorlar.. bu ne feliket yarabbi? Bu ne felâkett Şimdi ona na- sl hesab vereceğiz? Hicran nefret ve acr dolu bir sesle: — Kimseye hesab vermive mecbur detilim! -dedi- Mürire hanım vaptız — Fesah vermiye mecbur değil mi- sin? Bunca senelerden sonra mı? Hem ber tana demiyor muydum o seni se - ver dive. Münire hanım çsintasını açarak bir zarf çıkardı ve Hicrana uzatarak: — Al kızım emanetini. nişanlım sana elli lira göndermiş. mektub da nere- deyse gelir Para benim namıma oldu- ğu için şimdi postadan akp getirdim. Hieran vakur bir nefretle: — Zarfı çantanıza sokunuz! -dedi - Ben kimsenin parasma muhtac deği- lim. İ — Ah o kimse değil ki senin nişanlm hareket sinirli bir muz. İçin aramızda hir göz aşinalığı var- ls, Hattâ, belki de siz Mmarmıyacaksımz İyavrumi Server senin tam beş senelikldr . Kapının önünde bir saniye du nişemndir.. — Ben Server isminde bir nişanlı tanımıyorum!. Hicran. birden yerinden kapıya doğru seslendi: — Sire bey Lütfen gelir misiniz? Siret ağır bir tavırla içeri girdi. tördü — İştet -dedi- Benim nişanlım! Siretin yüzü bir alevle sarılmıştı. Bu esnada içeri giren doktor neşeli bir gülüşle Hieranın sözlerini tamamla. dı: rinden kalktı. Adım atmak sendeledi ve yanyana duran Hicranla Sirete bakarak: — Bu ya inanmıyorum! «diye kekeledi. İnanamıyorum buna! Ola - maz bu işi.. Doktor cevab verdi: —— Hiç de şaka değil. imanımız. Bir ki gün sonra bunu bütün gabetelerde göreceksiniz zaten... Kadın dudaklarını sırdır. yerek tramvaydan indim, onun şemsiye», Devamı 11 inci sayfada) rümsyarak” i — Fens vaziyette kaldım ben -dedi- çok fenaf,,. Simdi ben ora ne diyede « fırlıyarak |ğim7. Hiç bir cevab almayınca yavasça kü 'pıdan süzülerek çıktı gitti, Münire ha» His. İhım ol'nea dektör şen yüzile hâlâ yanr > iŞ 5 i bir Tan genç adama doğru yürüyüp kolun. | vana duran iki gence doğru i adım dan tutarak Münire hanıma. doğru gö-|atf. Pakat izah edilmez hislerin için-. 'de Bucaliyan bu ki genç yüze bakımda sövliyeceği nevelt ve mes'ud. sözleri 'hirbirine Karıstırmıya başladı. — Sist tebrik ederim! Bu hâdise zaten mukadderdi.. Uzatmakta hiç bir sebeb yoktu değil mi? Ben çek.. çok — Bir *ki gün sonra nişan merasimi») mes'udum.. Artık sizi yalnız bırakabi. İni yapacağız. Sizi de davet ediyoruz|lirim., İslerime dönüyorum.. Allaha 1- Münire hanım şaşkın ve bitkin ye-İmaerladık. Ne zaman lâzm olursam isterken |bana bir telefon kâfi... Siret donmuş kalmış vücudüne hel bir hareket veremiyor ve yüzünde hAtN 0 alev dalgası yanıyordu. Sesi tâ de - rinlerden gelerek doktora cevah verdi — Durunuz azizim. Sizden ricalafıe İrmz olacak... Dokler tebessümle durdu. Siret He yanın yüzüne bakarak devam otti: -- Hemen bizi bırakmayınız. Öyle — Öyle olsun. ne yapalım!. -âiyeldeğii mi? boynunu bükerek kapıya doğru ilerle- (Arkan var) ndan