izm “Son Posta,, nın Hikâyesi Daktilomla evlendim Yazan: Nimet Mustafa Al » idaresi umum müdürü oldu ğum Balde bir daktiloyla kesin gari l dular. Niye garib buldular, neden — Oymarım, siz de oynar mısınız? ib bull Çok eskiden birkaç defa tenis oyna - garib ' muıştım: ML İşte ben bunu anlayamıyo -İ Cevab verdim: Ma zeri li — Biraz oynardım. müdür, isterse alırmış. bu da! — Oynayalım. garib bir düşünce ya.. ben daktilom Nec- — aldım amma, daktilom Neciâ beni 'genmeseydi.. nası) alırdım? Muhakkak ki beğenirdi. İşte buna gülüyorum. İşte bunu garib buluyorum. Benim daktilom- a Te £ -ib bularilar hata eder - r. Fakat ben daktilomun be; Miş olmasını mke hata etmemişimdir. Baştan #ona kadar anlatayım; Bir gün dairemdeki odamdaydım. Ka- Pi vuruldu. . j — Giriniz. Dedim, kapı açıldı. Girdi. Dudaklarında sum vardı, — Umum Müdür bey? — Benim buyurunuz. Karşımdaki koltuğu gösterdim; — Buyurun oturunuz. Ese an tereddüdle yüzüme baktı. Be -! vE — gördüğü, sokakta selim ver- ramvayda ona yerini veren insan - ta başka türlü bir insan olmadığımı i maş olmalıydı ki, mutmain bir tavır- yeminle koltuğa oturdu: — Bir emriniz mi var bayan? Emriniz mi var? de ü Miyti Birdenbire toparlanmıştı: yazdığım kâğıdları getirmiştim. Ben de toparlandım: — Bırakınız, ben imzalarım. Odadan * çıkmıştı. Makinede yazdığı indlara göz gezdirmiştim. Müsvedde - farkına varmadım. Fakat hepsini irnzala- dım. Zili çalım, odacı geldi: — Yeni gelen bayanı çağırınız. Bir dakika geçti geçmedi, göründü. zl Yüzü kıpkırmızı idi, Korkmuşlu san- Bir genç kız içeri ki, Ah şu müdiri umumi odacıları ne 8- çekirgen bir tebes-| cayib şey'er olurlar. nim onu çağırdığımı nasil bir tavırla söylemişti de korkutmuştu. Ona benim İhfddetlendiğimi, bar bar mı hissettirmişti? — Bayan Neclâ mektubları imzala - dım. Yüzündeki kırmızılık zail oluyordu! — Bir yarlış yapmış olmayım efen « dim, henüz ilk defa... — Hayır hiç bir yan'ış görmedim. Ayakta duruyor, sözlerimi bitirmemi Yişım onu şaşırt -|dan muztaribdim. — Oturun. bağıracağfımı | SON POSTA ( Tenasül Hayatımız ) | adlı eser hakkında bir tavzih E. N, Energin imzasile gazetemize gönderi. len ve dünkü sayımızda intişar eden yazı hakkında, eseri raşreden müemene tarafın. dar bir tevrih aldık. Bu yazıyı aşağıda der. eediyorus: «Bu eğerin müellifi, diğer büyük tbbi vül garirasyon eserlerle haklı bir şöhret almış İolan (Dr. Prit# Kahn) dır, Eseri tereime 6. jden (Cemil Cahid Cem) dir, Dr, Feridun Prik kendisine bu tercüme işinde mi ıstilahlar dan yardım elniştir. Sayın prole. | m'n kim olduğunu ve bu mevaudaki sa. flâbiyetini, bir Türk ilim adamı sılatile mü. nevver halka bildirmiştir. Kendi tercüme iş- lerini yetiştirdiği talebelerin bırakan ve bir tercüme içile uğraşmasına imkân olmıyacak garib bulunca zerre kadar leri doğru tape etmiş miydi, onun pek kadar ağır travaylar içinde bulunan bir Simİne de yemek yiyen. Yalandan ellerini a-|Cengizin hizmetinde bulundunuz mu? adamımızdır. Bu zevat, memleketin o böyle bir esere olan ihtiyacını en iyi takdir edecek İvaziyetse bulundukları içindir ki bu hizmeti hiçbir karşılık beklemeden yapmışlardır. Anlaşdıyor ki yazı sahibi daha eseri eline almadan (menfaat içindir!) hükmünü ver. İmiş Efsr eseri tamamen okumuş olsaydı ©. Kim bilir ona be -iserin ilk sayfalarında yazıları ve adları ge- yaşmın çen mücellit, mütercim ve takriz makalesi sa hiblerini birbirine karıştırıp galatlara düş. ezdi, K'tabın filmi kiymetine gelince: Bunu mü. /nakoşa edebilecek (vaziyette o bulunmuyan; yahni morfoloji, biyoloji, Geynleji gibi müs. bet ilimlerde söz söylemek salâhiyeti şöyle dursun, terbiye ve soayoloji bakımından da asl mütaleayı başkalarına bıraktığını ken- jd söyliven yam sahibine söylenecek şeyi ide böy'e bir tavzih yazısı içine koymayı doğ. İra balmuyoruz.» — - — a — Ben onlarla konuşmak istesem. bekliyordu. Ben onun ayakta durmasın -| — Bilmem ki.. onlar pek evden çık -İrek bir i mazlar, e 2 Zİ SZ SR a 7 AŞ Yazan: Hasan Adnan Giz İnsan azmanı Biraz ileride küçük kayalar arasından 'sekiz yil geçti. Kırk sekli yirmi iki daha bakımın — Affedersiniz beyefendi. Makinede sör Tevfik Remzi Kazancızıi mevrwun ehem!çıkıp süzülerek, yeşil otların hazırladı-| kaç eder? , |miyetini bir takriz yazısile lebarüs ettirerek! gı bir yataktan geçen berrak su bu güzel — Yetmiş, vaha manzarasını tamamlıyordu. Hepsi| — Şu halde ben yetmiş - Arıkboğunın büyük bir itina ile hazırla- vel domuz yılında doğrnmum dığı kır sofrasının etrafına toplandılar.! Baybars: - İ Zaten ondan başka ne karnı acıkan vardı, — Allah uzun ömür versin -dedi- hiç Bızlarına götürüp getiriyorlar, sakin du *| — 'Tam otuz yıl onun ve oğullarının Yuşlarına rağmen kadının sıkıntısı öleki-! başbuğluğu altında dövüştüm. Çinde Ok- lerin düşüncesi yüzlerinden okunuyordu. tay Hanla. Harzemde Kurdeebe ile be - Arıkboğanın müthiş iştihası Baybarsın | raber bulundum. Sobutayla on beş yıldan dikkatini çekerek, bir an düşüncelerinden (fazla silâh arkadaşlığım vardır, Artık ke- ayrılmış ve onun müheykel vücudünü, na ve kavgaya o kadar kanıksadım ki geçkinliğine rağmen hâlâ bükül- bana bir dokunan olmadıktan sonra dün- mez sertliğini muhafaza eden gergin a -| ya birbirine girse yerimden bile kıpır - dalâtını seyre dalmıştı, damak istemiyorum. — Kaç yaşındasınız? diye sordu. Eski kölemen emiri: |, Doymak bilmiyen adam, bu suale kah-|, — iyi ki şimdi onların hizmetinde de- İkahalarla gülmüştü. Orun zalkası tatmin | #iisiniz -diye kaşlarını çattı- eğer hâlâ edildiği zaman olur olmaz her şeye £Ü'-| onların adamı olsaydın, hayatımı kurtar- mek âdetiydi. Neş'esi Baybârsın sualin-| mana rağmen seninle dest olmakta güç den değil, Hacı Merzukun o bir tulum 6O-| lük çekecektim. / su nefis üzüm pekmezinden doğuyor -| Niçin? du. — Çünkü ben Temoçinle onun bütün — Delikanlının şu sualine bak - diye-| askerlerinden nefret ederim. kahkaha attı - muhakkak Sen| . . Nefret mi? şu çocuğun ihtiyar, Fhtlyar dediğine ba-| | gvet. side di, — Hayır efendim, fa , İakat. Yüzüne bakı »dum, Bi. e ayoı Bir asalet, bir in- — Sizi dinliyorum ba Yan... Rahat oturduğu koltukta vaziyetini de Biştirdi. Âmir önündeki almıştı: — Çalışmak mecburi i ii. den bir iş rica edecekti; yetindeyim, siz- m. — Makinede © ie mede yanı yazmayı bi — Biraz evet. de bilirim. Birkaç ecnebi lisan bilmiyordum ki, da Yisanları bildiğini soraydım ve o ai ou imtihan edeydim. — Bugünden itiba ifeni; hyabilirsiniz. gt re e daktilo yapmıştım. Be - in t Pe edecekti, ey, Çayla yem z idi, çağırtacaktım. Neden bil orum. Fakat ben çağırtmadan evvel e girdi. Elinde tape ettiği küğıd- e » Küğdiler: bir tenis raketi tu - liyorsu - » Birkaç ecnebi Tisan — Siz tenis oynamasını bilir misiniz? Demeden de duramamıştım. Gözleri | birdenbire aydınlanmıştız antika kumaş alamı e bir yarındaki geniş sediri göstererek: memur halini, şev konuşulmadı zannederim. — Ben gelirim. Hem bu akşam beni e kıp beni hakikaten çürük bir şey sandın. Divecektim. Fakat daktilesu hakkında |vinize kabul ederseniz. İBizim memlekette bir erkek otuzuna ka- fena bir niyet besliyen bir müdür vazi -| — Annemle babamla benim vazifem dar çocuk, altmışına kadar delikanlı ve yetine girmek istemiyordum. Konuşmak | hakkındaki konuşacaksını?? Annem ba -| onden sonra tam erkektir. da istiyordum yat, bam çalışmamı istemiyorlardı ki, onlari| © Pazılarını şişirerek kollarında toplanan — Bayan Necil, maaşınız ( hakkında!ben güçlükle ikna edebildim. "kuvvetin demir güllesini sa'ladı: — Yalnız ben bir şeye sizi ikna ede -| — Şu pazıları görüyor musun, bunlar bilirsem kerhelde kendimi çok talihli bir! ., aşağı yirmi sene daha dayanir. Bana insan addedeceğim. Neclâ hanım, sizinle | v“ övdenin hamurunu peh evlenmek İsteyen bir genç pk ve i İsi — Hayır efendim. — Ne kadar olsun istersiniz? — Bilmem siz... — Ben mi, size ne kadar kâfi gelir? İlisan bilmezse, sizin kadar iyi tenis oyna İhi — Bilmem. i — Niçin bilmiyorsunuz? — Şimdiye kadar hiç çalışmadım ki. — Siz hiç bir iş görmediniz mi? — İş mi? Hayır. — Şimdiye kadar ne yapardınız işittin mi? Oktay hanın başpehlivanı sizin bildiğiniz bir çok şeyleri bİlme?9* Koca Pile bir zaman İranın en büyük puh ona bunları öğretir miydiniz” Yivanı ile tutuşmuştu. Hiç unutmam bir Cevab vermedi, Ben tekrar sordum: vuruşta herifin kemiklerini kırdı, — Annenizle babanızla konuşmadan! peder içinde gençlik ârzuları uyan - şunu öğrenmek isterdim. İmıştı. Yerinden sıçrıyazak Naymanın bi- — Şey... Affediniz. Yerimden kalktım. Ona yakın koltuğa İ'eğini kavradı: — Neler bilirsiniz oturdum.; — Haydi delikanlı gel şu çimenlikte bir Başını önüne eğdi. Ben ısrar eltim: (| — O kimse ben olsam, ve arnenize| sytuşalım. — Neler bilirsiniz? babanıza sizinle evlenmek istediğime s5Y| o. Ne yapıyorsun ihtiyar? Beni de mi şey liyeceğimi, size haber versem ne dersi » niz? Yüzüme baktı. Çok dikketli baktı. Biz daha baktı: — Annem babam sizinle tanışmış Ol - kotra, kürek. )zakten memnun olacaklardır. — Siz de büroda iğ istemiyecek sini? değil mi? Çünkü daha iy: size daha uy - Cevab vermiyordu, tek ona bir söylemiş olmak için: — Ne bileyim, dedim, şoförlük, mav » nacılık... Yüzü gülmüştü: — Otomobil kullanırım, sonra kayak. iyi ata binerim, tabii bisik- Jete de. İran pehlivanı gibi yere çarpmak istiyor- sun? — Şu kahpe dünyammn halıne bak, dün- kü çocuklar palazlanıp Pilenin yoldaşına ihtiyar diyorlar ha'.. Kadın bu sahneden hoşlanmış, yüzünü kapayıp gülüyordu. Boğa külâhmi a'nıns yıkıp Baybarsın sizin kada? | ivan Pilenin tekmesi yoğurdu. Pile adını! masa, ata binmeyi bilmese, me bileyim! ve dünyanm en güçlü adamıydı o. Hey! — Ah elime bir fırsat düşse yok mu onlardan öyle bir öc almak istiyorum ki! Onlar yurdumuzu bastılar. Ocaklarımızı yıkıp bütün kardeşlerimi kılıçtan geçir - diler. Koca Kıpçak yangın yerine döndü, Bizim böyle sürünmemize Türklerin bir birlerile vuruşmasına hep onlar sebeb oldu. Temoçin allahın belâsıdır! ; Arıkboğa, henüz ağzına koyduğu iri .bir lokmayı hiddetinden yutamıyarak haykırdı: — Bana bak arkadaş! Temoçin dün : iyanın en büyük başbuğudur. Onu yakın- İdan tanımıyanlar değerini bilmediler. Temeçin çok büyük bir ülkü taşıyor, bü- tün dünya uruklarını Türkün gök bay - rağı altında birleştirmek istiyordu. O bi- raz daha yaşasa, güneşin doğduğu yer - den mağribe kadar bütün yurdlar iç olacak bugünkü fenalıkların hiç biri çık- mıyacaktı. Dünyanın bugünkü karişik ağına sebeb türedi hânlarm çoğalmes: 4 dır. Bizim eski ölüler bir palasa an der -) j viş sığar amma dünya iki padişaha dar İ gelir demişler. Ne yazık ki Temoçin işi ni bitirmeden öldü ve Türklerin arasına fesad karıştı. ş Cengizin tahkir edilmesine o kadar kızmıştı ki Nayman onlara göstermeden - imdi şaşır lela ele e önüne çömeldi. hiddetli bir işaret yapmasa daha çok Artık fazla teşrifata lüzum yoktu: Adım Cezmi... «Olur Cezmi, deyin. — Dur sana yaşımın hesabını vereyim şeyler söylüyecekti. Onun susmasile be - — Oturun Neelâ hanım, lütfen şu kol. | — Cezmi. şimdi Uygur beyi Barco han “Temoçinin raber meclise bir ai çöktü. Hepsi; tuğa... Anneniz babanız var değil mi? — Neelâ... idaresine girdiği zaman ben yirmi iki yaİbütün şark âlemini düşündüren bayani i Evet beyefendi. İşte ben daktilomla böy'e evle—İim. şındaydım. O günden bugüne tam kırk İkaygulara dalmışlardı. e (Arkası var) td — Nazik ar Ded LİNi. ben 16- İacunda bayret ve hevecandan ötni su-İtü taraflarım,.. Ne kadar mes ddizi tefon etmeyi kendisine vâdettiğim hal.İvetle sararan Hicrana döndü: de un “8. O unutmadı. Hicran) O— Çok garib! Çok fenal, Merkez me. hanım isterseriz beraber inelim de sizİmuru sizi görmek istiyor. İde kendisine bizzat teşekkür ediniz... Hierânm güzel gözleri hayret ve kor- Hirre rinden kalksrak; &ü İle açılmış cevab veremiyordu. -- Değişip simdi yanınıza gelirim) Siret: dedi- — Üzülmeyiniz -diye devam etti- |peri değneği gibi sür'at ve hayret ve -| Ve 1 odadan çıkdı. Siret te be-İherhalde bir yanlışlık olacak. Çayınızı riel bir meharetle işlerken. Hicran kar 97 çıkardı ve aşağı inmeğe)ietikten sonra sizi götürürüm. MUHITTIN hanızlandı — Be — Şısmdaki büyük tuvale #kseden ve git- aray Wasanız çok güzel bir)tikçe tecessim eden hayaline Mi Meal yenen, ri poz vermeğe |hayran bakıyordu... teklerini 3 yessamım ig - Kim bilir, ne kadar zaman geçmiş - Ünel kavrayan öyle sen'atkâr ve|ti, Odaya vavaşça günün yorgun ve loş zekânız var ki... gölgeleri sinmeğe başlamıştı. Fakat ne| ii a em kadar eşsiz İsan'atkâr çalışmaktan yorulmuş, ne de Siret masanın üstünde açık bırakıl. mıs olan ahizevi alarak sordu: — Kiminle teşerrüf ediyorum efen- dğim? — Ha anladım. teşekkür ederim bey efendi. — Nösl efendim? Benimle vazife icabı mı görüşüyorsunuz?. Siret sarararak o yanbaşına gelmiş alan Hicranın yüzüne bakarak telefona cevab vermekte devam etti: — Niçin çağırıyorlar” Benden ne istiyorlar acaba? — Anlıvamadım ki bir şeyler söylü- yor.. meseleyi bilmediğim için iyice an- byamıyorum.. Her şeyden önce biraz sülkünet bulmanız lâzım. Ben merkez memuruna icab eden bir şey söylerim. Hidramn cevabını o beklemeksizin tekrar ahizeyi slarak konuşmuya başla- dez — Efendim kendisile görüştüm. Bir açık Yasemin dalım O kopararak zat. Ve Siret çalışmağa baş Ser glam atkârın elindeki — fırça, siktiri bir saat sonrd beraber geleceğiz... Evet. 'nezaketinize teşekkür ederim... Telefonu kapıyarak masaya dayan- -— Tabit Hicran hanım yanımdadır efendim. size söylemiştim.. evet nişan- kmdır. bir ihbar mı?! Nesil fbbar bu?! smın zabıta le hiç bir alâkası (mis olan Hicranın koluna girerek onu Mustafa kapıyı aralıyarak: Hicran hanı — Beyim çe hazırladım. Soğu- | yoktur... Gazeteler mi. Akşam gaze: |yemek odasında hazırlanmış olan çay du bile. Amma şimdi sizi telefonda bek | telerini henüz okumadım. garibi, Hic- masasma götürdü. Kızı oturtarak: liyorlar, ran hanımla m: görüşmek istiyorsunuz? | — Eminim ki gene bir yanlışlık ola. — Kimmiş bekliyen?. Fakat. maamsfih bir kere kendisinejcak,,. Rica ederim Hicran hanım üzül- — Elendim sordum. merkez me - söyliyeyim. meyiniz.. Göreceksiniz Xi ehemmiyetsiz. İmuru imiş. Siret telefonun ağzını titrediği pek!bir şeydir. Fekat Hicran yavrucuğum Siret güldü belli olan elile kapadıktan sonra baş- niçin bu kadar sarardın?. Bırak şu kö- yahud mes'uddum... — Ben de bende... — Ben saadetin bu kadar büyüklü. öğünden korkuyordum zaten... HAA kendinize gelmediriz... Siret koşarak odadan çıktı. Bir daki. 'kâ sonra elinde billür bir kolonya şişesi le dönerek Hicranın şakaklarını, bileks lerini bol bol kolonya ile hafifce uğuş dak' Gi k çiçek suyu soğuk lmonala getirdi. Siret onu da elile içirirkten Hicran: — Gaveteler. aksum gazeteleri yok mu? -diye heyecanla sordu- Siret ona bir yudum daha limonata vererek: 4 tedi bırakınız gazeteleri önce sizi düsünmek lâzım... Hem niçin bü kadar heyecan? Bana inanmıyor mus nuz? Dostluğuma ölüme kader gidecek derin samimi dostluğuma (inanmıyor. musunuz” Hicran çok sıkılmakta olduğunu s8. sinden ve halinden anlıdığı Siret! te | selli etmek ihtiyacını duyarak iç açan gülüşile kiraz daha sakin: ğ — Elbette inanıyorum. Bakınız şir di müsterihim. Birdenbire kendime hâs kim olamadım. Çünkü şimdiye kadar ömrümde polisle hiç bir işim olmadı. (Arkası var)