22 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

k Yazan Halid Ziya Uşaklıgil pe Beşinci Mehmedin EBuzmeli seyahati an ka a İM sİRİŞİN C.G MİES Karışık bir iş - Hünkâr seyahatleri nasıl telâkki ederdi? - Neler lâzımdı ? - Hanedan tehacümü - Mefruşat, mutfak, ahır meselesi - Mükerrer ve müteaddid alaylar - Beşinci Mehmed soruyor: “Paraca nasılsınız, hediyeleri düşündünüz mü?,, Bir yandan memleketin içinde zuhür © eden zorlukları, meb'usan omeclisinde günden güne tezahürleri şiddet kesbeden ihtlâfları, muhalif matbuatın hiç bir kayda lâbi olmıyan hücumları ile uğra - şırken, Kükümet, hepsindeti daha mühim, daha acil tedbirlere muhtac olan Rumeli işlerile, ve her zaman, ber veğile ile par- lamağı müstald olan Arnavudluk ehva- Hle endişelere kapılmaktan hâli değildi; ve bunlar için yegâne yaplması hatıra gelen iş ıslahattı. lslahat!.. Ne zamandan- beri bu kelimenin etrafında dönülüp du- rulmuştu; ve her teşebbüs akamete mün- cer olunca artık kelimenin herkesi bir püpbe tebessümile güldürmeklen başka hizmeti kalmamıştı. Islahat yirmi dört #aalte, üç kamun taslağile tahakkuk ede- bilecek bir iş değildi. Her türlü ihtilâf - ların kaynar bir kazanı olan bu kıt'adi ıslahat yapabilmek için bir imkân bu - lunsa bile evvelee bu kaynıyan kazanı! teskin etmek için üstüne bir soğük su dökmek lâzumdı. Bunun için de hükümet bir çare dü-| gündü, ve düşünülen çarenin mümkün veya muhal olmasına göre saray erkânile istişareye Hizum gördü: Bulunan çare Ru melide bir seyahati şahane tertib etmek- ten ibaretti. Selânik - Manastır, Manas- tır « Selânik, Selânik - Üsküb - Priştine » Meşhed. — İlk bakışta herhangi bir da- hiliye müfettişinin buralarda bir tet- kik seyahatine çıkması kadar sade ve o kolay görünen bu iş bünkürn, bütün © maiyetile, ve maksadın icab ettirdiği bü- tün debdebe ve darat ile seyahati şekli- me İnkılâb edince pek ziyade zorluk'arla ve karışıklıklarla dolu bir iş oluyordu. Her işten evvel yaşlanmış olan padişa-| hin bu uzun ve müt'ib yolculuğa taham- mül edip edemiyeceğini anlamalıydı. Dünkü - kısmın hülâsası Baron Petro? çok zengin bir adamdır”Fas. a malikâneleri, Arjaniinde çiftlikleri, şimal 46 o.manları, konakları, şataları, sayımız fab « rikaları vardır. Yirmi hükümet bankası Petrof'u en yıkılmaz müşterisi saymaktadır Hazinedarı bile onun efsaneleri andıran ser. vetinden bihaberdir. © Bu meyanda Baron her şeye aşinadır. On > OMsanla konuşur, siyasetten, spordan anlar. Herkes kendisini büyük bir Rus senyörü bilirdi. Harbden evvel Paris sosyetesinin © putu halinde idi. © Rama, Paris, Viyana, Londra ve Madridin © © en iyi mevkilerinde beş konağı vardır. Bu baş © konağın uşakları, hergün ayni sastte, Baron « Olsün olmasın, ön kişilik bir sofra kurarlar, Bir gün Bâren cenabları ahazin Biz bünküârın seyahatleri nasıl bir şevk içi ve zevkle telâkki ettiğine vâkıftık. Gamb- Je zamanında donanma tarafından Mar - mara açıklarında tertib olunan büyük bir ananevrayı Ertuğrul yatile temaşaya çık- mak'a başlıyarak Herekeye, İzmite, Şile- ye, Bursaya, daha mühim olarak Seyid - ler tepelerine, oradan Edirneye bir genç ,adam hevesile koşan hünküârda cismani - yetten ziyade maneviyatından gelen bir kuvvet nefhası vardı ki önü hemen a- ,faletinden soyar, ve her şeye müheyya ,bir tazelikle diriltirdi. Ancak bu uzun seyahat o zamana kadar yapı'mış olanla- rın hiç birile mukayese kabul etmezdi. Buna dair bir karar almak için iptiğa noktası hünkârın bir istimzaç şeklinde muvafakatini almaktı, binaenaleyh bu - radan başlanmak üzere ilk ön asavvu- run az çok teferrüatı görüşülmekle ikti - fa edildi. Tahininde hiç aldanılmamıştı. Hün - kâra tasavvurdan bahse başlanır başlan- maz onda öyle bir sevinç gördük ki he - men: — Haydi, çocuk'er! Yola çıkalım... Yola çıkmak?. Evet ama bu neye tevakkul ederdi? Başta pa- ra meselesi olarak seyahati bütün edva- rında bir ârızaya uğratmaksızın tertib e- debilmek ve bunun için sarayın bütün vesaitini mevkii faaliyete koymak, bun- lardan en çok mikyasta istifade edebil - mek için işin idare başlarında bulunacak olanların dirayet ve mebaretine güven- mek Jâzımdı. Bu maksadlara vusul için bir yandan hükümet hazinei hassa erkânile, daha sonra De miryoları müdüriyeti umumiyesile mü- teadâid toplantılar yapıldı Yapılacak işleri nasıl telhis etmeli. Bu işe dair az çok bir fikir vermek için, bir takım tafsilâtı süratle kaydetmek tarih «Son Postamnın edebi teftikası: 2 bir yandan da * o an hâli olmasa gerek... yden evvel seyahate hanedan - dan, hükümet erkânından kimler ıştirak| edecek, bunları haddi akale indirerek tesbit etmeliydi. Hükümet O erkönindan sadrazam, harbiye ve bahriye nazırı bit- tabi hazır bulunacaklardı; bunları gidi - lecek yerlerde valiler ve mahalli erkân misafir ederlerdi, lâkin ihtiyaten bu işin sarayca görülmesi ihtimali de düşünü! - meliydi. Asıl mesele hanedan tehacümü nün önüne geçmeğe kalıyordu. Bereket versin ki biz buna dair bir fikir telkinine teşebbüs etmeden hünkâr kendisi, işin zorluğundan ziyade tahmini az çok müm, kün olan mülühazalarla, bu zorluğa ken- disi çare buldu; öyle ki beraberinde gel- melerini münasib ve mut'aka lâzım ağ - dettiği hanedan azasını #arayın kolaylık. la barındırabileceği bir adede kadar in | mis belunuverdi. İ Maiyete gelince: Mızraklı, mavi har - anili muhafaza bölüğü; hademei hüma un münasib bir kısmı, fanfare takı » mı... Bunlar saray hizmetinde bulun - makla beraber harbiye nezaretine mer - but olduklarından gidilecek yerlerde ia- şe ve iskân iş'eri harbiye nezaretinii mâ hall! vaıtalarile temin olününen saraya taallüik eden cihet yalnız bunları yolda doyurmaktan ibaret kalıyordu. Bu su - retle işin büyük bir kismi sarayın sırtın» | dan alınmış oluyordu. Hademe ve fanfare efradı Selâniğe kadar Gülcemal vapur'le rlerdi, sonra oradan gidiş ve dönüşte ryolunu alırlar, Kosvaya gene de ölile giderlerdi. Bu da pek kolaydı. En büyük iş mefruşat idaresine, mat - bahı âmire ve ıstablı âmire mmüdüriyetli rine teveccüh ediyordu. /Devamı LU nci sayfada) ASK İnansavan ADAM TERCÜME EDEN: o oHALİT FAHRİ OZANSOY | İBi yüksek fazilet, yüksek ilim ve san'at neş'e kadehleri arasında Tatar gibi dolu yorlardı. İşitiyordu ki aşk yüzünden ni- dizgin at koşturmaktan vazgeçmesi arzu ce kimseler her türlü hilekârlıkten u - , 'zak işler yapıyorlar, kendilerini feda €- | DEDE Mart 22 İYAT Servetifünunun ellinci Yılı Yazan: Halid Bu ayın 29 unda neşredilecek olan nüshasile Servetifünun tam ellinci yılı na basıyor. Bir insan için tabii vasatf öm- rü aşan bu rakam, bilhassa bir mecmua için ne büyük bir mana ifade etmektedir. Burada bu elli yıl içinde Servetifünu - nun Türk edebiyatına ve Türk kültür â- emine yaptığı hizmetleri ayrı ayrı sayıp dökecek değilim. Onları herkes biliyor ve | her münevver Türk bütün kalbi ile tas - dik ediyor ki, bu mecmua, irfan hayatı- mıza ber zaman devamlı bir meş'ale hiz-| metini görmüştür. Bunun içindir ki, © jmeş'aleyi ilk yakan Aımed İhsan Tok - z bu en kiymetli eserile ne kadar ö - e haklıdır. Onun bu şerefli muhar - ılık hayatinda her va-| eni san'a* ve edebiyat ık bulundurduğu sayfa- (hassa bu mazhariyetinden dolayı, dün nasıl bir terihise bugün de öyle bir tarihtir, nasıl ki yarın da öyle olacaktır. | Şu anda bir an gözlerimi kapayip ge-| çen yarım âsrı düşünüyorum: 18$1 de! yalnız resimli bir fikir ve aktualite meç-| muası olarak çıkan bu risâle birkaç sene sonra en harareti bir edebiyat orgunı 6-| luyor. Zaten daha Nabizade Nâzimın «Zehra. sı tefrika edildiği sıralarda ede- b! bir kisveye nmeğe başlamış olan | «Servetifünün» un asıl bu suretle san'at #leminde «Edebiyatı Cedide: ye beşik ve basamak olduğu devri hiç unutmamak lâ- zımdır. Tevfik Fikret, Halid Ziya, Mehmed Ravf, Ahmed Hikmet, Hüseyin o Cahid Süleyman Nazif... bilmem ki hangi biri- ni sayayım? Bütün Üdebayı Cedideciler, modern edebiyatın en canlı seslerini ve örneklerini o kadar zu'üm ve istibdad yıllarında ilk defa bu mecmuaya akset - tirdiler. Vâkıâ günün birinde Sarayı bile ürküten bu yeni ruh ve yeni san'at cere- yahni zalim bir irade ile birdenbire kesil işti, ancak «Servetifünun. & mile anılan parlak bir devir, bütün eser- lerile fikir ve edebiyat taihimize malol- muş bulunuyordu. Nasıl ki otarih bu mecmuayi bugün de yaşatan en büyük bir kuvvettir. Nasıl ki b kidemli mecmuamız, elli yıl evvelki ilk nüshasındanberi kendisine ideal edindi- ateşini söndürmemiş, daima bu ışıkla parlamış ve etrafında toplanan yazıcı ve okuyucu bütün genç kafileleri aydımlat- mıştır. İşte «ocrvetifünun» un bu mem - Yazan: Jorj Delaki Filozifu ona, mutadı üzere, öşikane duygularla şehvet zevki arasındaki farkı iyice göstermeğe gayret ettiği için ken- u de, bu en)“ Fahri Ozansoy İekete yaptığı büyük hizmet, bilhassa bunun için büyük ve değerlidir Üdebayı Cedideden sonra Fecriati va nihayet Hececiler ve arkasından İng kü mesil,,. Grup grup bütün san'atkârlar hep bu mecmuanın sayfalarında ilk eser Jerini neşrettiler. Tevfik Fikret gibi, Has lid Ziya gibi, Ahmed Hâşim, Refik Ha- lid, Yakub Kadri de ilk deha örneklerini burada verdiler, Gün geldi, Orhan Sey - finin, Faruk Nafizin, Yusuf Ziyahın bir“ çok güzel şiirleri bu mecmuada çıktı. Gün geldi, Yedi Meş'aletiler, ilk gençlik ateşile tutuşturdukları şiir me i burada gezdirdiler, Ve işle görüyoruz, bugün de öyle oluyor. İnsan ömri $0, öleceksin! Fakat arka olan - eğer varsa - sadece eserin: ser, milletine ne derece faydalı, ne di ce şerefli bir esersa nn de o | takdis edilir. İşte «Servetifünun: eser'erden biridir ve onun sadece bir sahibi yaktı babası Ahı Tevfik Fikretten bugüne geline bütün yardımcıları, yani aşağı yukarı bütün fikir ve edebiyat âlimimi; nınmış çehreleri onun ayrı ayrı rıdır, Bu: Abdülhak Hâmid olmak üzere, yazık ki bir kısmı buğün ölmüşlerdir, fukat Ser vetifünündaki hatiraları - ede rihindeki altın kalemle yazılmış gibi - asla ölmiyecektir. Servetifünun, bu isimlerin de mabedidir. NURULLAJI ATACIN SON NÜKTESİ Baltalı mürekkid Haber'deki son yazı- sında Yahya Kemalin son şiirini beğen « miyenler için her zamanki gaflarını bas- tıran okkalı bir kelime savurmuş: Buda- alar, Buna karşı insan gayri ihtiyar! soru acaba Nurullah bu budalaca nüktey) e hângi kitabda okumuş! Çünkü o, nük« teyi bile aşırmadan söyliyemez. hya Kemale şimdi yazık oldu, zirw Kandilli yüzerken uykularda Şiirini kandilli küfürlerle müdafaa eb Halid Fahri O; yor. Karaya oturan Bulgar vapuru yöz ü“ldü Bezcaadada Mermer burnunda fırtma ve tipi yüzünden karaya oturan Bulgar bandı, rah Çer Ferdinand vapuru, Alemdar kur tarma gemis! tarafından dün «nat 16,30 da çekilerek yüzdürülmüştür. Gemi, kendi yasi tasie yolunu devam edebilecektir. lar, iyi yeyip içsinler, zamanına göre susmasını bilsinler, lüzumunda gülsünler, hiç bir vakit hasta, yahud suratlı olma « sınlar, hiç bir suretle kapris yapıp kafa tutmasınlar ve daima onun en küçük ar- zalarına karşı itaatli bulursunlar, Maiyetinde her zaman hazır bulunun kadınlardan birisi Magna isminde muh- teşem bir Çerkes karısı olan imtiyazb gözdesi idi, bundan sonra gelenler de, prensip noktasından filizofunun ve mu temed adamının muhibbeleri sayılan dis ğer iki kadıncağızdı. Mezkür fe70f Yunanlı idi, Son derecs reybi ve zamaneci olan felsefesinin ayrı hir bayağı da, bu felsefeyi eğlence #afsata'arla yalnız hükümdarmın hare - i ki konağına geldi ve kurulu sofrada uşakla. , olunurdu. rın ve hizmetçilerin tıkabasa yemek yedik./ Nihayet herkes, bütün bu hal'erini gö- — lerini gördü, küplere bindi. Hususi doktoruna/re göre, büyüklüğünü teşkil eden bu ta- © bir Mir basırlattı, bütün uşak ve hizmetçi.|lihinden dolayı ona içerlemeğe başlamış- «eri kusturdu, Bu kepazelir bütün payitaht.İtı ve bilhassa, ği ma yayıldı, ne hesabsız surette bahşetmiş olduğu bu : (Roman devam ediyor) | servetin aşağısında ka'mayışına kızı - ati ğ yorlardı. © « Müthiş iştihaları, maceraları gibi âde- * ta efsane olmuştu, Hani iştihası nisbe -' o Dünyanın muhtelif lehçelerinden el - #inde lezzetle wirabilmek için dünyanın de edebileceği yüz binlerce kelime ara- bir elma, yahud bir portakal olmasını ar-İsında bir tek kelime vardı ki onun için © miederdi. Atletçe her türlü yorgunlukla-|her türlü manadan mahrumdu; aşk. ra Katlanabilişinin yirmi türlü miselini| Halbuki bu adam her şeyi anlamak, zikrediyorlardı. Denebilirdi ki bu adam, Yutmak istiyen, her şeyin içinden çıkan bir İnsanın gücü yetebileceği bütün im--'cin gibi kavrayışlı ve kurnaz bir adamdı, kânların fevkine yükselmişti, öyle ki bir Bütün teferrüatile zenginliğinin fazla faz- sefahatten çıkışında, şifreli bir telgraf â- la zevkini sürüyor ve güzel fikirlere de diyorlar, beriliklerinin fevkine çıkıyor,'disi de en hoş bulduğu müşavirinin fik- ölüme gülümsiyerek gidiyorlardı... rini takib ediyordu; ve bu iki şeyden bi- Bu boş lâflar onu çok eğlendiriyordu İrisi ile amel * edip diğerini hiç tanımamak ve zihnini ne kadar yorarsa yorsun, bu|aurelile onları birbirine karıştırmaktan kelimeden ne bir mana, ne de bir hüküm | kendisini koruyordu. çıkarabiliyordu. | Kadınlar muhabbetlerini, samimiyet - İşte böyle nezaketle bütün insanleri (lerini, faziletlerini isbat için ne kadar dil hakir gördüğü hahlde, bazan, hal ve ta-|dökseler, ne kadar itirazda bulunsalar vırları hoşuna giden bir erkek şahısın Je-İnafile idi, o gene bütün bu hırdavat gibi hine bu hükmünü biraz tashih ettiği va-|sözlerin üstüne alaylı etiketler yapıştır- iki olsa bile, buna mukabil, bir kadın)maktan geri durmuyordu. şahsa karşı asla bu lütüfte bulunmayışı! (İstihza ile; bu sebebden ileri geliyordu. Erkek bak-| — Eyy, nihayet bu bize kaça malola- İkinda bile fikrini bir parça tadil etmesi cak? ihayret edilecek şeydi, değil ki kadın için! (Diye soruyordu. de böyle bir müsamahada bulunsun! Dilber kadın darılıyordu. Sonra, an- Haklarında moralistler, tiyatro mu -|laşılan, çekin ehemmiyetine göre, en vah- iketlerini haklı çıkarmağa tahsis etmeşiy- di. Derslerile daimi bir tezad halinde o- Yan mahrem hayatından başka orijinal tarafı yoktu. Şahsı hesabına faziletli idi ve hiç kimsenin haberi olmadan, Tisal - yada, ayrı bulunduğu bir kadından olan iki çocuğunu yetiştiriyordu. Bu adamın ismi Filos idi. Muhafızı Katalonyalı idi. Kover ismi- ini taşıyordu. Baron ona bir iş buyuracağı İzaman, «r» ları hovardaca bir tonla çat « latmaktan pek hoşlanırdı. Kover bok » sördü, pehlivandı, jiu-jitsuan (Japon dö- vüşçüsü) İdi, silâh atıcı ve atletizm şam- piyonu İdi. Göğsünün muhit dairesi 1,29 pid ve patronu tuhaf bir şey söylediği za- i di , çok kuvvetli gülerek bunu 1,80 açi- I bilir, bilmem kiminle müşaverede bu - haris olduğu için het kelimeyi bir mü «| harrirleri ve romancılar ne derlerse de-|şi sertlikler bile arzunun nefesi de dağı Jman, > lunmak için bilmem nereye tayyare ile| cevher kutusu gibi açıyordu. Öyle İken |sinler, onun nazarında bütün kadınlar, |lıyordu. Hiç değilse böyle ikna edici hir karabiliyordu. Bu, onun gururu İdi. kiz saat Yol alabilir ve hemen gene o'işte bu kelimeye, aşk kelimesine dilsiz n, yeni bir işinuş sofrası etrafında bir kütleye çarpar gibi çarpıyordu. iyetini bulabilteet, İ Aşk... Sevda... bu sağır ahenkli tek ten hiç bir zaman onun ellerinde top |hece, onda, kabul edilebilir hiç bir duygu slduğu bütün bu kudretten dolayı bir parça utanç duyduğu hiasolunmuyor. du. Çok büyük servetinden, çok göze — Oçarpan kuvvetinden, çok teşhir ettiği kk ir ve azâmetinden dolay: biraz olsun oJtizar dilemesi ye bele, aramra, böyle sk > uyandıran açik bir mana bülu- |bir tek istisnasız, Peygamber için ne ise-|çok tecrübelerle buna emin olduğu için, ler gene o idiler: hakimin nefret ede-lonu bu fikrinden caydırmak tehlikeli ceği zehirli bir ot.> i görünmedeydi. Kendisinin onlara karşı beslediği bu O Bundan şu netice hâsıl olmuştu ki, ka- tam bir alâkasızlıktı. İşey değillerdi. Yeter ki dayanıklı olsun- Bu iki şahsım resmi küçük muhibbele- rine gelince, hayatın sathından ötesini göremiyen zarif Viyanalı kadınlardı. Bu hayat işte şimdi kendileri için parı! parıl uyandır i ii ik değildi. Çünkü dınlar, onun için, oda hizmetçiliği, kaz|parleyordu ve ohlar, tıpkı sihirli ve se - e e İrini ik e Me veriş sa-| çobanlığı, yahud tüccar kâtibeliği vazife. | rinlikten solgun bir havazun kenarındaki daha fazla ses çıkarmıyordu. Görüyordu | yılırdı ve hakikaten mevcud olup bu is-'leri haricinde uslu, itaatli, zevk serların-| pembe gagalı güvercinler gibi, ei ki herkes ifrat derecede bu kelimeyi kul-İme lâyık bulunan bir şeye karşı tatbik 'dan, seyahat arkadaşlarından ve her türlü | ve gülerekten bu hayatın İçine akislerin lanıyor ve sanki bu kelimede harfkulâde | olunabilirdi. Kendi duygusu he, bilâkir, misekkir zevk refikalarından başka bir! salıyorlardı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: