14 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

14 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA elesi | L< İmlâ ve sarf mes Telâfftuzda a henk Bu kaygu ile sarfın daha ziyade ehemmiyeti haiz haklarına da tecavüzlerde bulunarak şu pek muntazam olmasına kolaylık'a muvaffakiyet hasıl olabilecek imlâ işini karmakarışık bir hale YAZAN ---- i Halid Ziya Uş “Türkçenin bir husüsiyetini teşkil eden| Bu mütaleayı yukarıda kaydolunan gu telâffuzda ahengin ne demek olduğu-'misalde tatbik ederek izah etmelidir: na hep vâkıfız. Türkçe bir kelime nasıl! Gör hecasından sonra mü değil, Sarf bir hareke ile başlarsa onu'takib eden he- diyor ki edatı hafiflerde me, sakil Gaların ayni sese teba'iyyeti demek olan |lerde ma dır, bu böyle olduğu için görme bu hususiyet ilk bakışta pek güzel bir! diye başlıyacaksınız. Hale nakletmek için bassa kabilinden sayılabilir; ma'kül hu-| gene serf bize yor emrediyor. dudu aşacak surette tatbik dairesi ge *| Görmeyor oldu, lâkin sarfın eli gene uza- hişletilmese ve lisanın esas Okaidelerile,! niyor, katların yoluna başka istikamet Ya'ni sarfile te'aruz edecek şekillere 50-| vermek için makasçının eli gene hare - kulmasaydı. |kete geldi. İstifham yapmak istiyorsunuz. Lisan muallimlerinin ve onlarla be -İSari diyor ki istifham işareti hafiflerde raber lisanâ aid meselelere yakından alâ-İmi, sakillerde mı dir. Bunâ iu ilâve edi- ka taşıyanların hemen anlıyacakları gullince görmeyor mı şekli geliyor ve bu son satırları her halde izaha muhtaç görü -| ârıza da bu şekilde takarrür edince artık yorum ve bunun için misal iradına lâ .londan sonra gelen hecalar hep mı hare- zum hissediyorum. kesine tâbi oluyor; görmeyor mısınız şek- Meselâ görmek masdarını, hal sizas |li vücude geliyor. Dikkat cdilmelidir ki nın menfi ve isti'ham şeklinde, ve mu-|: hep kalın noktasız ıdır. hatab suretinin cem'inde ele alalım. Mas-| oDenecek ki «sari bakımından bu mü- darın cevheri gör olduğu için ona ilâve talea doğrudur, bu son şekil ondan ev- edilecek bütün lâhikaları türkçede ötre vel yalnız telAffuz ahengine uyarak vü- denilen, arabeada zamme diye tanılan cüde getirilen şekilden imlâca ayrı ol harekede, yalnız mebsutu makbuz y kla beraber lisanm kaidesine uygun rak, takib edeceğiz. Gör cevherine ilk bu rız olan lâhika bunu hal sizasına nakleld vasıta olan harekedir ki bunu ü ile bağ-, Yıyoruz, fakat hal sigasının lâhikası yor! olacağı için ondan sonra çelen lâhika -İjse türkçenin hem tel 5 aparak |riayet mecburiyetinde bir lisan o müs dan gafil bulunmamah. Tetâffuzla le yazacağız, yazı birbirine zd mevkide bulundukça lisan p böyle yazmak- kaldelerinin tamamiyetine ri k esin kendi | tercih olunmalıdır. Dünyanın her sini n şekildir, ancak biz & şekilden ziya Buna cevab verilir: arf yapmak mat ru OruZ? eni yazıya göre bir larda, zamme, meb: hep u,u, u ile siral sunuz diyeceğ inkılâbından sonra da iz, o bet bi” bir iştir. ada mütaleayı yalnız yazı nında böyledir, telâffuz s den geri çekilir, ve herkes İgöre telâffuzunu idare edi :ca örnek o'arak fransızca di şivesine nitekim Sarf bakımından müti h bir | ile sarf te'aruz etmeseY-İsuret vermiş olmak zanr eğer telâifuzda| pir cihetten şunu da kaydedeceğim; shenk k ına İisanın ©#a$| © Biz buna telâffuzda #henk diyoruz am- kaideler İma ahenk daima birbirini ayni hereke ile Bunu izah etmek için bir teşbihe Mü- takib eden hecaların tevalisinden doğa-| racaat edeceğim: Bir katar dümdüz giden cak bir tenafüre; bir cacophonieye dün- demir çubukların üzerinde kıvrılıp eğil memelidir. Hep bir neviden saitlerin mut meden, bükülüp yolunu değiştirmeden tasl te'akubı lisanda usanç verecek bir gitmekte iken nasıl makasçının bir ha - ;tekerrür, âdets kulakta bir eza tevlide - reketile yo! değiştirirse sarfın eli de uza-'der. Lisanların başlıca musikisine hâ nınca telâffuz akenginin de o suretle yol dim olan hassa heca'arın d işikliğinde - değiştirmesinde zaruret vardır. Denebi - dir. Garb lisanlarında, ve şarkta farsçada, lir ki o noktada telâffuzda ahenk usu -|arabcada olduğu gibi... Ule ssrf kaidesi mücadeleye girmiş olur. Gene bir misal: Komşunuzun kuyusu. lar ve kuvvet kimde ise - en zannediyo-| Bu cümlede altı tane u birbirini kovslı- rum ki kuvvet lisanı kaldesindedir - hü !yar. Halbuki sarf bunu şu şekilde yazdı- küm ondadır ve o takdirde telâftuzda a- 'racak; Komşunizm kuyusı. Altı tane u henk kaygusu sarfa riayet endişesinin 'nun yarısı i ya münkalib old: Dikkat e önünde silin ! telâffuzda da du, eğer bu di; başka b miş bulunmus Son Postanın tefrikası: di YAZANI, NEZİHE “MUHITTIN geçtikten sonra içerlek bir köşkün ka - pısından girdiler. Evde derin bir süküt ifvardı. Gehç ressam antrenin Işığını yaktı, Sonra yan tarafta bir odanın k pısını ve elektriğini açarsa! — Burada biraz ağı uyandırayun size bir çay pişir - sin. Geniş bir divana doğru Hicranı e - linden tutarak götürdü. Hafifçe gülü - u. Dudakları ve rengi solgundu. Büyük fakat tatlı ve bir heyecan içinde olduğu halde etmemeğ çalışıyordu. Hicran 6 kâdar yorgundu ki göste rilen sedire hemen uzandı. Ve gözle tini kapadı. Hiç ürkmüyordu, Karşı sına çıkan macera ona ne fazla beye can veriyor, ne de korku.. kendini ta - mamile cereyana o bırakmış sakin bir| hali verde. Hem öyle yorgun ve bez - vi gindi ki. derin acılarla İçin için sızla - Siyret taksinin (parasını verirken! yan yaralarına dokunmüğa cesaret e - Hicran yördım beklemeden ER e Çok çekmişli... Tâ çetik - indi. Ktçük ve kâranlık bir bahçedeni tuğundanberi hayat onun için bitip tü- © — Birdenbire senelerce gençliğini dol-| duran büyük aşkın: unutarak saat evvel tanıdığı yabancı genci sevmişti? Hayır! Asla! Fekat İkisi de susuyorlardı. Siret renş © kadının bü teslimiyetini çok garib, çok © esrarlı buluyordu. En bayağı bir sokak “kadini bile hiç olmazsa yapmacık bir İtiraz yapar. tahrik etmek islerdi. A - caba bu güzel kadın aç mıydı? Geceyi; geçirevsek avuç içi kadar bir yeri de mi yoktu?! Yoksa çok mu fettan bir dişiy- di? Tekrar gözlerini kaldırarak “onun yüzüne baktı, Oh hayır! Bu bir masum çocuk yüzüydü.. hem de muztari xun bir çocuk yüzü. Siret zleri dolduğunu hissederek zâfından utan - belli Otomebil durdu. arak sordu: li Geldik mi? — Evet geldik. Hicran gözlerini m bir hale koyd rahat ediniz. Ben| koyduk aklıgil !pek mülâyim bir meyil yaparak mümkün mertebe bir değişiklik getirmektedir. Bu yazıların başında söyledim, burada gene tekrar edeceğim: Ben mütaleaları « mın mutlaka doğru olarak telâkki edil . İzmisinde wrar edecek kâdar kendine gü- venir bir adam değilin hükmü asıl muallimlerine, onların bilgilerinden doğacak fikre görgülerin; bırakıyo « rum. Telâffuzda ahenk usulünün sakim tat- biklerinden birini de kaydederek bu bah- İse nihayet vereceğim: Bu usul yalnız türkçe kelimelere side dir, ondan başka kelimelere, bu meyanda Arab kelimelerine tatbik olunamaz. Bu makalelerin: birincisinde müdür diye ya- mlan müdir kelimesini işaret etmiştim. Müdir kendisine müdir der, onun maiye- | inde eli kalem tutan me'mürlar ona gene müdir derler, odacı müdür telâffuz edi- yor diye müdür demekte zerine de müdüriyet levha; | bir sebeb görmüyorum; hele bi İsanın mahma ne hakla tecavüz edi yorum. Eğer bu kelime çe olsaydı ses çıkarı'amazdı İyerine müskül, mümkin yeri | , yazılıyor, hep eyni hata.. yapınık lâzımsa meselâ müh müshil kelimeleri de mü ile başlıyor. bun- lar ne için diğerleri gib: tahrif edilmi - yor? m, mü'min, İ Tolâffuzda ahenk kayrusile sarfın da- ha zivade ehemmiyeti hâ'iz haklarına da teöavüzlerde' bulunarak şu pek munta zam olmasına k hâsıl olabilecek im! yazıcıları da, ları da, hele mekteb çocukların: « e den beter denebilecek - bir şaskınlık iç ne attık. Bunun hakkında söylenecek biraz daha devam edeceğim. Halid Ziya Uşaklegit sözlere Türk - Yunan ticaret muahedesi 20 Martta meriyele giriyor Yunanistan ile hükümetimiz arasında imzalanan yeni ticaret o anlaşmı Martta mer'iyet mevkiine girecektir. Bu tarihe kadar Yunanistan ile memleketi- miz arasında yapilacak ticari muamele- lerin müddeti biten eski anlaşma hü. kümleri dairesinde yapılması kararlaş- tırılmış ve keyfiyet şehrimizdeki alâke-| muştu. Hele bu son üç ay. Oh! Bir an nem uzuklan Serverin akrabası hem de sa si olan Münire hanımı hatır - ladı, Zavallı iyi yürekli kadıncağız kim bilir ne merak içindeydi baha kodar gelmediğini görünce daha ne kadar çırpmacaktı? Allah vere de za bıtaya felan haber vermeseydi. Kendi (b ne gözleri kapalı gü içinden adam sende -diyordu- Şimdiye kadar bep ben çırpındım. Biraz da baş- İkaları benim için çırpınsınl Hicranın içine gittikçe ve te- selli doluyordu. Bu tanımadığı evde yalnız değildi. Şu anda bir kalbin yal nız kendisile meşgul olduğuna emindi. rakolda ne merd, ne asil bir hey . İnsana bir da- et veren böyle ik bir san'atkâr yalan sövlemezdi. Yalan söylediği zaman ölbet âvab ve hicab duvardı. Siyret kendisi icin snişanl'mdır!. diyecek kadar fedakâr- ıda Katlanmıştı. Halbuki ne de temiz, kibar ruhlu bir gençti. Onun yerinde başka biri olsaydı bu fedakârlığını ne ağır vergilerle ödetmiye çalışırdı. Hal- buki Sivret vambaşında çok hafif bir wtırdı duyarak gözlerini ağtı. Genç adam elinde dumanı tüten bir fincanla başucunda duruyor. ona derin ve munis bakışlarla gülümsüyordu. Hicran ye - İcanla müdafaa etmiş ve | işlenen bu tecavüzkârane 20! İ ! | İ | Torununu öldüren hüyükana 30 seneye mahküm oldu 60 lık kadın, kızının 7 aylık gayri meşru çocuğunu sütüne zehir katmak suretile öldürmüştü Bir sene evvel Beyoğlunda İtorununu zehirliyerek, öldürmüştü, bulunmadığı bir sirada 7 aylık torununa İsütle karışık sürür mürekkebatı İş suretile, çocuğu zehirlemiş ve sebeb olmuştu. liyeye verilen Omorfiya sulh ceza hâ- | kimliğinde ve ağırcezada yapılan sorgu- Jları esnasında: — Ben, çocuğu kasten zehirlemiş ve öldürmüş değilim, Başımda hastalık var. dı, saçlarıma sürmek için civa almıştım. Çocuk yatağın kenarında bir kâğıd içe- irisinde bulunan zehiri almış, ağzına gö- İtürmüş.. Demişti, Bir müddettenberi 1 inci oAğırceza mahkemesinde görülmekte olan bu dava dün sona ermiştir. Mahkeme hazırlanarak, tanmmüden cinayeti ceza kanununun 450 inci maddesine uygun bulmuş ve t0- ruhunun katili büyük anayı idam cezasi- na mahküm etmiş! Ancak, yaşından dolayı bu ceza hafif- letilerek, 30 sene ağır hapse tahvil edil miştir. 1“ Afrodit , den doğan davalar | «Afrodit» davasından doğan matbuat davalarına asliye 6 ncı ceza mahkeme- sinde dün de devam edilmiştir. Birinci d Son T afta çıkan «Ha- müd- ve dolayı v iyi istihdaf eden müphem eşriyat iddiasile muhar- rir ve şair Necib Fazıl Kısakürek İle ga- in sahibi Etem İzzet Benice öleyh- lerine açılan dava, beractle neticeleti- miştir. İkinci dav ve «İleri sebetile, Tan gazetesi sahib ve neşriyat müdürü Halil Lütfi ile muharrir Sabiha Zekeriya Sertel aleyhlerine açılan dava- İda, iddia makamı suçluların matbuat ka- nununun 27 ve 30 uncu maddelerile âyrı âyrı tecziyelerini ve hüküm ver'lirken içtima ahkâmının gözönünde tutulması- nı istemiş, dava, afaaya kalmıştır. Üçüncü dava: Günün en dedikodulu davası da budur. Cümhuriyet gazetesi neşriyat müdürü Hikmet Münif, muhar- rirlerinden Peyami Safa, Salâhuttin Gün- rinden kalkarak toplanmak istedi. Genç «Gençliğin o hassasiyeti» rak sordu: — Uyuyor muydunu; — Oh hayır. dâlmiş gibiydim. — Evet dalmıştınız. Geliba | görüyordunuz, | — Neden anladınız? — Hafif hafif gülüyordunuz., Hicran şimdi, ve ilk defa emin ve sakin, ve gözlerinin bütün #ihrile güle- rek genç adama bakıyordu! — Ve” — Gülmek size çok yakışıyor! Gene san'atiâr sanki hayatında bir kadına ilk defa kompliman yapıyor - muş gibi kızardı. Ve heyecanlı bir fısıl- ti halinde ilâve etti: — Bunu bir ressam sıfatile söylüyo» yum Hicran hünum.: — Teşekkür ede Siyret bey. Sivret birdenbire şuşaladı. İ — Ay ismimi nasıl öğrendiniz? ran gene o sevimli gülüşile cevab iz nasıl benimkini öğrendinizse, Siyret bir saniye içinde bütün olan- ları hatırladı. — Hal Evet,, sahi. Tarlaba- gör, .Mekki Saidin ayrı ayrı şında feci bir hâdise olmuş, Omorliya is-'muhakeme edildikleri bu dava tevhiden minde 60 yaşında bir kadın gayri meşru görülmektedir. Buna sebeb, kızının tramvay şirketin. |iddia makamı hâdiseyi uzun boylu in de çalışan Yaşar adında bir gençle gayri |lemiş ve suçlar haklarındaki meştu şekilde yaşuması ve çocuğun da|bu srada müddelumuminin şal bu münasebatın mahsulü olmasıydı. İh-/ca>, etaassub» gibi ağır İsna tiyar büyük aba, bir gün kızının evde ve tahkir etmek kı rmek ; ” Ayrı ayrı suçlardan dolayı Peya; ölümüne fanın matbuat kanununun ? ressam fincanı bir küçük masaya koya” İs: | suçlardan i Dünkü celsede mütsleasını #crdeden cim iddiaları, & <irti- la tezyif iyetini sabit gör. mi Sas Vİ, 30 ve 35 im ci maddelerile cezü kanununun 79 ve 80; Bilâhare hâdise meydana çıkarak, ad- Hikmet Münitin M. K. 27 nci maddesi | delâletile, C. K, 273-480; Salâhattin Gün- görün M, K. 2730 uncu maddeleri delâ- letile ceza kanununun 273-482; Mekki Sâidin de gene matbuat kanununun ayni maddeleri delâletile ceza kanununun 274 ve 480 inci maddelerine göre tecziyeleris ni istemiş, dava, müdafaaya kalmıştır, Polis Kamyondaki odunlar tramvayın üzerine devrildi Şolör Alinin idaresindeki 3522 sayılı odun yüklü kamyon dün, Kabataştan ge- çerken, kamyona istif edilen odunlar o sırada ayni istihamet ve hize- da gitmekte olan 60 aa; tramvay ara- basının üstüne düşmüştü. Dökülen ©- dunlar, tramvayın camlarını kırmış va bu arada yolculardan Muhittin biri kesik cam parçalı zünden yaralanmıştır. Muhittin tedavi altına alınmış, etrafında tahkikata başlanmıştır. Bir şoför otomobil altında kaldı Feriköyünde Yeni sokakta vw för Hüseyin, dün Pangalt geçerken, şoför Hayret! ki 2449 h otomobilin sadmesine İruz kalmıştır. Bu çarpma neticesinde vü cudünün muhtelif yerlerinden yaralanan şoför hastaneye kaldırılmış, kazaya se- beb olan Hayrettin hakkında da tekiba- İta başlanmıştır. Alacak yüzünden cerh Kasımpaşada oturan Cemalle örkadaşı Ahmed bir alacak meselesinden kavga etmişler, bunlardan Ahmed bıçakla Ce- mall omzundan yaralamıştır. Yaralı tedavi edilmek üzere kastane- ye kaldırılmış, suçlu hakkında takibata başlanmıştır. Bir yangın başlangıcı Evvelki gece sabaha karşı Beyoğlunda Yeniçarşıda Hüseyinin içkili lokahtasın- dan yangın çıkmış, itfaiye tarafından derhal söndürülmüştü, ie: vermek istiyen bir #katle eğildi: — Çok mu korktunüz? — Çak.. pek çok! Siyret genç kızın yüzüne ta uzak ve rüya derin köşelerini seçmek ister gibi bir tecessüsle bakıyordu. Hicran bunu an- lamıştı. Kesik bir sesle izahat vermiye Hayatımda ilk defa bir karekol gördüm ve bir polisle konuştum. Gayri iradi elini kalbine bastırdı. Dikkat ediyordu. Bunlar hiç yapmacığa benzemiyordu. Siyret tekrar etti: Hayatınızda ilk defa? — Evet ilk defa. Feci. çok fecil. Ya siz beraber olmasaydınız?. Simdiye kadar hâlâ ayakta duran Sivret yavasca genç kızın yahına ilişe- rek fincanı masadan alıp uzattı; — Size bir ıhlâmur vaptırdım. heye catımızı teskin eder. İciniz. Artık buün- lar hatırlamavınız olur mu? Hicran hanım genç adama minnetle bakarak fincan: aldı: — Peki... Birkeç yudum içtikten sonra yiizü hafifce pembeleşti, Siyret her saniye başka türlü güzel- Şimdi Hicran da derin bir düşünce İlikle değişen bu harikulâde kızın her İlle titriyerek soldu: hareketine hayranlıkla bakıyordu. Fa- — Ne müthişti yarabbi! -diye silkin-|kat hâlâ ona dokunamıyordu. di- vky (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: